19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Olaylar ve GOrUSler KÜLTÜR SANAT Pazar 25 Ekim 2015 eğişmediler. Baştan beri böyleydiler. Referansları din değildi. (Benim için tüm dinler ahlak ve vicdan yoluna serilmiş ipek bir halıydı bir zamanlar. Artık değil.) Referansları, amaçları ve yöntemleri, dini çıkarları için kullanmaktı. Güç için, imtiyaz için, para için, oy için, iktidar olmak için... Kimileri görmek istemedi. Acizlikten ya da çıkardan. Korkaklıktan ya da cehaletten. Umutsuzluktan ya da “bana dokunmayan yılan” meselesinden... Uyandıklarında çok geçti. 13 yılda hukuk ve adaleti yok saydılar. Eğitim sistemini değiştirdiler. (Doğru dürüst Türkçe öğretemediklerine ilkokul 2. sınıfta Arapça öğretmeye kalkışmak!) İlim ve bilime, kültüre ve sanata sırt çevirdiler. Yolsuzluğa sarıldılar. Yolsuzluğu sorgulayanı yok ettiler. Medyayı satın aldılar. Yasaklarla, tehditle, işten attırmalarla ve “İstesek seni sinek gibi ezeriz”le saldırdılar. Vampir misali kandan beslendiler. Ayırımcılıktan, düşmanlıktan, kavgadan, medet umdular. İç ve dış “düşmanlar”la semirdiler. Rejimi değiştirmeye çalıştılar. Son çırpınışlar... Şimdi suçluların telaşı içinde ellerindeki tüm olanakları seferber etmeleri; akla gelecek ve gelemeyecek her yola başvurmaları, iktidarı ellerinden bırakmamak içindir. Haziran seçimlerini yok saymaları bundandır. HDP’li belediye başkanlarını tutuklamaları, seçim çalışmalarını engellemeleri, sandıkları taşımaları bundandır. İnternete yasak getirmeleri bundandır. Tatili uzatmaları, insanları oy vermekten alıkoyma çabaları bundandır. “Oy ve Ötesi”ni karalama çabası bundandır. Yeter ki 400 milletvekili çıkarsınlar; rejimi diledikleri gibi değiştirsinler. Şu son bir hafta, iktidardan düşmemek için kim bilir daha ne yollara başvuracaklar! AYDIN SELCEN ‘Yurtta masa, komşuda masa...’ T Türkiye, Irak ve Suriye’den kaynaklanan IŞİD fenomenini, ulusal güvenlik riskleri arasında listenin başına yazıyorsa, bu riski yönetilebilir çerçeveye almanın tek yolu bulunuyor. bi, ayakta duramayacağını öngörüyor. IŞİD’i ucu Türkiye’ye bağlı lojistik destek hattı kesilmiş durumda belirli bir alanda çevrelemeyi amaçlıyor. Suriye direnişine, batıda Türkiye üzerinden omuzdan atılan uçaksavar değil güdümlü tanksavar silahlar vermekle yetiniyor. Kuzeyde ise YPG liderliğinde Arap ve Asurilerle kurulan yeni oluşuma bu kere Kuveyt’ten mühimmat desteğinde bulunuyor. IKB’ye de Bağdat’ın biçimsel hassasiyetlerini gözeterek yardım ediyor. Bizden de İncirlik’i bunun için “aldı”. IŞİD’in doğal sonunun ancak Musul geri alındığında, bununsa oranın yerli Sünni Arapları bu işe giriştiğinde olabileceğini anlıyor. 22 [email protected] EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA D Eski Erbil Başkonsolosu ürkiye’nin IŞİD riskini yönetebilmesi; Irak ve Suriye Kürtleriyle, onları temsil eden siyasi kurum ve oluşumlar üzerinden akılcı ve art niyetsiz ilişkiler kurmak, kendi içinde de başta Kandil olmak üzere gerekli doğrudan temasları derhal başlatarak Çözüm Süreci adı altındaki çatışmasızlık haline geri dönmekten geçer. Esasen imkân ve kabiliyeti dikkate alındığında, Ankara’nın bunların dışında atacağı anlamlı bir adım da bulunmuyor. Hem Irak’ta hem Suriye’de arabayı atın önüne koştuk ve tarihin akışına aksi yönde giderek ülke birliği vurgusu yapıp durduk. Bu mantravari biteviye terennümün ardında Kürtlerin ülkemizin eşit yurttaşları olduğu gerçeğini yadsımamız ve Suriye ile Irak’ın yansımalarının onları ayrılıkçılığa sevk edeceği paranoyası var. Sekülerizmin aksesuar değil, Cumhuriyetimizi komşudaki yangından koruyan toplumsal tutkal olduğunu göz ardı eden yine aynı zihniyet. Nasıl ölçüleceği belirsiz bir özgüven artırma kaygısıyla, askeri, diplomatik ve istihbari imkân ve kabiliyetimizin ne düzeyde olduğunu idrakten yoksun oluşumuz da bölgesel dış siyasette uygulamayı hepten sakatlıyor. Dış siyasete yeni ayar yapabilmek, mitlerden değil verilerden hareket etmeyi ve bunları siyasi liderliğe yaranma kaygısından bağımsız biçimde değerlendirebilmeyi gerektiriyor. Bu oyunu bozacağız Dış siyasete yeni ayar yapabilmek, mitlerden değil verilerden hareket etmeyi ve bunları siyasi liderliğe yaranma kaygısından bağımsız biçimde değerlendirebilmeyi gerektirir. Oysa biz veri derlemiyor, harita kullanmıyor, askeri durum değerlendirmesi yapmıyoruz. Dolayısıyla hariciyenin son dönemdeki işlevi devasa bir yazmanlığı andırıyor. Üzerine Kürtler söz konusu olduğunda tepeden bakan “aklınızı başına alın, yoksa...” söyleminden bir türlü vazgeçmiyoruz. Nedeni Kürtlerle kurulacak gerçekçi ilişkinin bildiğimiz anlamda Cumhuriyetimizin sonunu getireceğine dair refleks. Buna “devlet aklı” diyenler de var. Demokraside devletin aklı değil ancak hafızasının yani arşivinin olacağını kabullenemiyoruz, ürettiğimiz tevatürler çarpıtılmış tarih nevrozumuzu sürekli besliyor. IŞİD, öncelikle Irak’ın yarattığı bir olgu ve yakın gelecekte ortadan kaybolacak değil. Bu oluşum tüm hunharlığına rağmen Irak ve Suriye toplumunun belirli Sünni katmanlarında bir karşılığa sahip. Irak’ta ve Suriye’de ŞiiSünni yarılması kalıcı bir gerçek. İran, her iki ülkede sahada bu yarılma üzerinden bizim olmadığımız, olmayacağımız ve hiç olmamamız gereken denli etkin. Bilindik yumuşak güçsert güç karşılaştırması bağlamında Erbil’de söyleyegeldiğim üzere, bölgede her zaman İran güneş battıktan, Türkiye ise gün ağardıktan sonra güçlü. RF’nun Suriye’deki askeri mevcudiyetinin büyüklüğü ve niteliği Esad’a tek başına zafer kazandıracak kapasiteden uzak. Ancak Esad rejiminin “ani çöküşünü” de önleyebilecek yapıda. İran’ın önceliği Irak, Suriye, Lübnan (ve doğuda Afganistan) Şii hattında Hizbullah ve benzeri milis güçlerinin merkezle doğrudan kara bağlantısını açık tutmak. Esad, İran’la baş başa kalmaktansa, RF’nin da yanında olmasını manevra alanını korumak için tercih ediyor. ABD, Esad rejimine bağlı devlet aygıtının, Irak’ta Saddam’ı devirdikten sonra acı biçimde öğrendikleri gi işte artık kimse korkmuyor! “Öldürmenin serbest, hayat kurtarmanın suç”a dönüştüğü bu ülkede, 17 yaşındaki bir genç kadın, Güneş, Ankara’daki bomba saldırısında iki bacağı parçalanan Can’ın hayatını kurtarabiliyor. Polisin sıktığı gaza karşın... Şimdi yapılması gereken, ölümü kutsayanları, karşı devrimi adım adım uygulamaya koyanları, Atatürk ilkelerini yok sayanları geri püskürtmektir. Şimdi yapılması gereken, derhal “Oy ve Ötesi Derneği’ne” başvurmak, sandık başında görev almak, oyların çalınmasına, kedilerin trafolara girmesine, sonuçların manipüle edilmesine engel olmaktır. Şimdi yapılması gereken, kulluğu değil, vatandaşlığı yüceltmek için oy kullanmak, herkesi sandığa yollamaktır. Şimdi yapılması gereken, seçim bölgenizdeki son seçim sonuçlarını inceleyip AKP’yi geriletecek hangi partiyse oyunuzu ona vermektir. Bu seçimde rejimi, geleceğimizi seçeceğiz. Ölümü kutsayan, hayatı ıskalar... Enseyi karartmayın Aksesuar değil Doğarken batarken ‘Devlet aklı’ ABD’nin amacı Mezhep ve etnik yapı gibi ikincil olması gereken bilgiler seküler bir ülke olan Türkiye’nin dış politikasını neden yönlendirsin? Sovyetler dağıldıktan beri tutturduğumuz “kardeş ve akraba” topluluklar tezi, iş komşumuz Irak Kürdistanı’na gelince duvara toslamadı mı? Türkiye’nin dış politikasında adı konmamış bir “apartheid” yaklaşımı mı izlenmektedir? 1520 milyon Kürt yurttaşımız varken, Irak ve Suriye Kürtleri bizim “kardeşimiz” değil mi? Buna karşılık Halep bizim vilayetimiz mi? Sözün özü, Ankara’nın PKK ve PYD ile doğrudan iletişim kanallarını yeniden açması ve geçiş sürecini Esad’lı Suriye’den Esad’sız Suriye’ye değil, “silahlı çatışmadan müzakereye geçiş” olarak yeniden tanımlaması gerekmektedir. Aklın yolu, içeride ve dışarıda eninde sonunda masaya oturmaktan geçiyor. Ya Türkiye? Yapılması gereken Ama biz bu oyunu bozacağız. Gördünüz 60’lı yıllarda benim kuşağım, siyasal bilinci iki kalemi izleyerek edindi: İlhan Selçuk ve Çetin Altan... Okul sıralarındaydım. Soluk alır, su içer gibi okurdum onları... Çetin Altan’ın Türkçesinin tadına varmam, dil cambazlıklarıyla kanatlanmam, direniş, umut, “muasır medeniyet”e ulaşma kavgasıyla coşmam... Meslek yaşamım boyunca, yolları kesişen gazete koridorları, konferans salonları, özel ya da genel toplantılar... Kahkahalarla, kutlamalarla, sohbetlerle ama aynı zamanda kavgalarla zenginleşen bir yaşam... Ah! Kadına bakış açısı yüzünden az mı kavga ettik! Evet, demokrasiyi göremeden gitti. Ama bir gün mutlaka... Işık içinde yatsın! Tüm yakınlarına ve sevenlerine sabırlar diliyorum. Cevdet Kudret Solok 14° İstanbul Bienali 14th Istanbul Biennial ÜCRETSİZ FREE ADMISSION 5.9.2015 1.11.2015 36 MEKÂN 36 VENUES TUZLU SU’yu keşfetmek için son hafta 14b.iksv.org /istanbulbienali Carolyn ChristovBakargiev’in bir dizi işbirliği içerisinde şekillendirdiği 14. İstanbul Bienali TUZLU SU: Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori 1 Kasım Pazar günü sona eriyor. 14. İstanbul Bienali, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenleniyor. Cumhuriyet’in katkılarıyla yayımlanmıştır. TUZLU SU SALTWATER Cevdet Kudret Ödülü Eren’in evdet Kudret Edebiyat Ödülü, 2015 yılında öykü dalında B. Nihan Eren’in Kör Pencerede Uyuyan adlı kitabına verildi. Ferit Edgü, Nursel Duruel, İbrahim Yıldırım, Handan İnci ve Faruk Duman’dan oluşan Seçici Kurul, Eren’in kitabını”Öyküyü oluşturan konuyu çok değişik açılardan geliştirmiş olduğu ve işlenmiş bir dille öykü diline katkıda bulunduğu” gerekçesiyle ödüle değer buldu. Ödül töreni 14 Kasım 2015 tarihinde TÜYAP Kitap Fuarı,Karadeniz Salonu’nda saat 16:45’de yapılacak. C C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle