19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 25 Ekim 2015 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY 20 dam, büyük kavgalarını arkada bırakmasına karşın adını toplumun zihnine kızgın demirle dağlamış, ününü duymayan kalmamış bir kişilikti. Ona kimi sınırsız nefret, kimi sınırsız hayranlık besler, ama kimse ilgisiz kalamazdı. Yarım yüzyılı devirmişliğine karşın henüz yorulmamış; düzenin öğütmeye çalışıp da öğütemediklerine kurduğu son tuzak, “hizaya gelenlere” sunulan konfora teslim olmamıştı. Egosu, Turgut Özal’ın davetiyle okşanıp yelkenleri suya indirmesine, iktidara yamanıp ilke ve ülkülerini inkâra daha çok vardı... 12 Eylül darbesinden birkaç yıl önceydi. Aşırılıkları yüzünden cezalandırılmış, kızağa çekilmişti. Patronuna hakaret ettiği için atıldığı büyük gazeteye yeniden dönmeyi beklerken bir mizah dergisinde “portreler” yazıyordu. Mizahçıların arasına bir gün, genç bir kadın katıldı. Derginin açtığı bir yarışmayı kazanmış ve kendisini, silme erkek bir dünyada bulmuştu. Korkak değildi, ama acemi, masum ve kaİstakoz fası epeyce karışıktı. Hayatta ne yapmak istediğine bile karar vermemişti henüz. İçine düştüğü erkekler kazanında, birine güvenebilirdi: Yazılarını okuyarak büyüdüğü o şöhretli adama. HHH Türkiye’nin kan izleri bırakarak ilerlediği 1980 sonuna kadar o adam; sanki yaşını unutmak ve unutturmak ister gibi gözyaşları, kahkahalar, kavgalar ve barışmalarla dolu çalkantılı denizlerde dolaştırdığı o genç kadına, “istakoz” derdi. Onu gerçekten de kay A İ en “Sevmekten sonrak kını büyük mutluluk, aş ” r. tİ söyleyebİlmek ANDRE GIDE Başka bir deyişle, kadının kendisinden ayrıldığına çok pişman, çünkü ziyan olacağına emindi. Kendisini açık deniz teknesine, terk eden sevgiliyi güvenli limanlardan ayrılamayan küçük kayığa benzettiği yazılara döktü duygularını. Aradan yıllar geçti. 1990’lı yılların ortasında, Paris’teki OECD Büyükelçiliği’nde büyük bir davet verildi. Ünlü yazar, davete kolunda genç ve güzel bir hanımla geldi. Artık kendisi de yazar olan istakoz ise bugün de süren son aşkıyla birlikteydi. HHH Bir ara, eski ve yeni yazar baş başa kaldılar. Adam, kabukları zırha dönüştüğü gibi kendisini kimseye yedirtmeyeceği artık belli olan istakoza: “Kocan pek hoş biri” dedi. “Çok da yakışıklı!” İki erkek, gerçekten hoşlanmışlardı birbirlerinden. Ya da öyle görünüyorlardı... Gecenin ilerleyen saatlerinde, Çetin anlattığı bir avcı fıkrasıyla kırıp geçirdi ortalığı. Daniel de avcıların paylaşamadığı bir tavşan fıkrasıyla karşılık verdi. Davetten ayrılan Çetin ve genç sevgilisi, kapıya kadar uğurlandı. Çetin, tam çıkmak üzereyken durup istakoza döndü ve yanındaki genç kadının varlığına aldırmadan, şöyle dedi: “Tavşan fıkrasından bıkarsan, beni ara!” Çetin Altan, yaşamına giren kadınları ödül ve ceza olarak algıladı. Aslında kadınları sevmezdi, ama onların sevgisine muhtaçtı! inibüsteyim, minibüsün radyosunda Altan Öymen konuşuyor, Çetin Altan’dan söz ediyor. Anladım, gene de hemen cep telefonuma sarıldım. O ölmüştü. Şoföre seslendim. “Kapıyı açar mısınız? İnmek istiyorum.” İndim, yürümeye başladım, ayaklarım beni deniz kıyısına sürükledi, orada bir salaş kahvede oturdum, bir kahve söyledim, kahvemi içerken babamın sesini duydum, “Herkes elindeki işini bıraksın, Çetin’in konuşması başlıyor.” “Emrin olur baba.” Az sonra küçük kardeşim hariç annem, ben, babam, erkek kardeşim radyonun başındayız, hepimiz heyecanlıyız, hepimiz radyonun içine girmek ister gibiyiz. Çünkü az sonra TİP milletvekili Çetin Altan o davudi sesiyle, güzelim Türkçesiyle “sosyalizmi” altı yaşında bir çocuğa anlatır gibi anlatacak! Benim için Çetin Altan o ses. Ailecek saatlerce bu sesi dinleyebiliriz ve hayal edebiliriz. Topraksız köylünün toprağına kavuştuğu andaki gözyaşlarını, sevincini hayal edebiliriz, binlerce işçinin 1 Mayıs’larda enternasyonali söyleyerek kentlerin sokaklarında kadın, erkek, çoluk çocuk yürüdüğünü, hep birlikte dans ettiğini, bilim adamlarının sürekli dünyayı daha da iyileştirmek için yaptıkları tartışmalara canı gönülden katıldığımızı, güzelim deyüzlerce çocuğun yelBir yaşam nizlerimizde ken kullanmak için nasıl canla başustasıydı... la yelkenlere asıldıklarını hayal edebiliriz. Başı dumanlı Toroslar’ın sakladığı bir antik kentte, bir senfoni orkestrasının Vivaldi’nin mevsimlerini çaldığını, köyün kadınlarının “Bu çalan acayip bir şey, vallahi ben yağmur yağdı sandım meğer yağmamış” diye hayretle birbirlerine duygularını anlattığını hayal edebiliriz. Bu hayalin gerçekleştiğinin ben bizzat tanığıyım, ay ışığında Antik Arykanda kentinde, Gürer Aykal’ın yönetimindeki senfoni orkestrası Vivaldi çalmıştı ve tüm köy oradaydı. Muhteşemdi! O ses sürdüğü sürece bize binlerce çocuğun çaldığı bir orkestra da hayal edebiliriz, ihtiyarların kıyılarda yüzme yarışları yaptıklarını da. En çok da kahvelerde, meyhanelerde kadın erkek herkesin bir şenlik gibi kadeh kaldırdıklarını, aşkın tıpkı muzip bir çocuk gibi masalarda dolaştığını hayal edebiliriz, aşk kokan bir ülke hayal edebiliriz! O ses, bazen askerlerin ayak sesleriyle kısıtlanır. Karanlık hücrelerde konaklar. Ne gam, o ses bilir ki, zulüm bir gün yenilir. Yenilmediği görülmemiştir ama o kazanılan zafer binlerce insanın alınteriyle, binlerce ölüm acısıyla, binlerce işkenceden sonra elde edilir. Bunu bilir ama gene de “Enseyi karatmamak gerekir” der. Umutsuzluğu bilir, en çok da bunu bilir ama bu bilgisini masasının bir gözüne kilitler, umudun parlak ışığının kendine gelmesini bekler. O ses fıkra anlatmayı sever, çünkü şu kasveti bol dünyamızda, neşenin, kahkahanın birden yeryüzünü bir kuyruklu yıldız gibi aydınlatacağına inancı sonsuzdur. En çok gençleri sever, en çok balıkçı öykülerini sever, en çok anlatmayı sever, bir masalcı gibi ülkenin en kuytu kovuklarında masallarının yankısını sever. En çok da kadınları sever. Onlara tapar. Onların kahkahasını, gözyaşını, yakınmalarını ve dirençlerini sever. Bilir ki, bu dünya en çok kadınlarındır! O ses bizim hayatımızdan bir parçadır. Güzel geçmişimizden! Gerçektir, binlerce insan o meydanlarda yürümüştür! Onlarca insan bu güzel geçmişte faşist cuntalar ve faşist iktidarlar tarafından öldürülmüştür. O ses, hücrelerde işkence yapılan insanların sesidir, o ses dağ başlarında öldürülenlerin, mezarları bile bulunmayanların sesidir. O ses, çocuk gelinlerin, tecavüze uğrayan kadınların, işten atılan kocaların, çöp tenekelerinde bir parça ekmek bulmak için didinen çocukların sesidir! Evet, Çetin Altan öldü dediler... İnanmıyorum, o ses hiç ölmez! Çetin Altan Usta ölmüş dediler... İstakoz nar sulara atıp haşlıyor, kabuklarını kırmaya, afiyetle yemeye hazırlanıyordu. Ama bir türlü pişmediğini gördükçe, “Cam gibisin, cam. Hiçbir şey ulaşamıyor içine, üstünden akıp gidiyor...” diye de söylenirdi. Kadın onu bir başkasıyla evlenmek için terk ettiğinde, artık yeniden çalışmaya başladığı büyük gazetede yaralı gururunu sardığı “hüsran” yazıları yazdı. 11 Ocak 1981 tarihli “Şangırrrr” başlıklı makalede, yitik sevgilinin gazetedeki odasına getirip koyduğu, “Küçük kırmızı saksılı iki ibiş kaktüs, eski bir Roma anıtından arta kalmış seçkin ve anlamsız parçalar gibiydi...” HHH 12 Ocak’ta “İstakozun Öyküsü” yayımlandı. Kendisinin haşlayıp, kabuklarını kırıp lezzetini ortaya çıkardığı istakozu, başkalarının yiyip bitireceğine emindi. İstakozun öyküsü, “En güzel parçalarını hep başkaları yemişti... Kendisini ilk haşlayıp kabuklarını kırmış olanı, sevgiyle mi, lanetle mi anacağını da bir türlü kestiremedi... Arada bir, varlığından arta kalmış birkaç yudumluk lime lime kuyruğuna bakarak: ‘Üstüme ne kadar da güzel soslar sürmüştü’ demekle yetindi” kehanetiyle bitiyordu. [email protected] M KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Gazetelerin geleceği… âğıda basılı gazetelerin geleceği var mı? 1990’ların sonuydu. Bir gazeteciler konferansında konuşmacıydım. “Kâğıda basılı gazeteler bir süre sonra ortadan kalkacak” dedim, “Önce tirajları azalacak, sonra ilan gelirleri düşecek.” Salonda soğuk bir hava esti. Yüzler asıldı. Beni dinleyen gazetecilerin büyük bölümünü tanıyordum. Aralarında eski arkadaşlarım da vardı. Benimle aynı görüşü paylaşmıyorlardı. Oysa, “Gazeteler ortadan kalkmayacak” diye sürdürmüştüm sözlerimi, “Kâğıda basılı gazetelerin yerini dijital gazeteler alacak. Maliyetler düşecek, tirajlar yükselecek, gazeteler daha geniş kitlelere ulaşacak. Medyada çeşitlilik artacak.” Daha da ötesi, gazeteciler bir araya gelecek, kendi gazetelerini kurabileceklerdi. 90’larda “teknolojik bir iyimserlik” vardı. İnternetin ilk yıllarıydı ve yeni teknolojilerin bizlere sunduğu olanaklar olağanüstüydü. HHH Yine bir gazetecilik seminerinde konuşmacıyım. Katılımcıların yarısı Almanya’dan gelen gazeteciler. En büyük sorun tirajlarda yaşanan düşüş. “Önümüzdeki 50 yıl içinde kâğıda basılı gazeteler varlıklarını sürdürebilirler mi” diye soruyorum. Salondaki gazetecilerin ve medya ile ilgilenen bilim insanlarının yarısı “sürdürür” diyor. İkinci soruyu soruyorum: “Kâğıda basılı gazeteler 20 yıl içinde ömrünü tamamlar diyen var mı?” Salonun dörtte biri el kaldırıyor. 15 yılda bu noktaya geldik. HHH Kâğıda basılı gazeteler Avrupa, Amerika ve Avustralya’da okur kaybediyor. Avrupa’da gazeteler son beş yılda okurlarının yüzde 21.3’ünü kaybetti. Avustralya’daki kayıp yüzde 22.3, Kuzey Amerika’da 8.8. Gazetelerin okur kaybettiği bölgelerde internet kullanım oranları yüzde 72.9 ile yüzde 87.9 arasında değişiyor. Reklamlar... Kâğıda basılı gazete ve dergilerin 2014’te dünya reklam pastasından aldığı pay yüzde 22.3. Oysa daha sekiz yıl önce yüzde 42.32 seviyesindeydi. Dijital reklamların yüzde 5.7’lik payı, yüzde 24’e yükseldi ve ilk kez basını geçti. Dijitalden sağlanan gelire bakıyorum. Google tek başına gelirlerin yüzde 38’ini almış. Sonra Facebook geliyor. Gazetelerin payı düşük. Amerika ve Avrupa’daki gazetelerin neredeyse tümünün birer web sayfası var. Web sayfalarında, kâğıda basılı gazetelerin 510 katı okura ulaşıyorlar. Müthiş. Ancak gelir düşük. Eğer arkalarında gazetelerin haber desteği olmasa, tek başlarına ayakta kalmaları, o kadrolara maaş ödeyebilmeleri bugün için mümkün değil. Dünyada gazeteler, gelirlerinin yüzde 93’ünü kâğıt baskıdan sağlıyorlar. Sadece yüzde 7’si dijitalden geliyor. Peki gazeteler bugün kâğıt baskıdan vazgeçse ne olur? Medyada bugünkünden de büyük bir tekelleşme olgusuyla karşılaşır mıyız? Demokrasiler bundan nasıl etkilenir? Türkiye’de hem tirajlarda hem de ilan gelirlerinde sıkıntı var. Oysa henüz internetin güçlü etkisini hissetmiyoruz. Avrupa’da internet kullanım oranı yüzde 73.5, Türkiye’de yüzde 54. Türkiye’de internet kullanımı yüzde 70’leri aştığında ne olacak?.. Görünen o ki kâğıttan dijitale geçiş çok sancılı olacak. K ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY 25 EKİM 2015 SAYI: 32890 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Çekin elinizi İğneada longoz ormanından! Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği’nin (IUCN) tür koruma kriterlerine göre Yıldız Dağları ve longoz ormanlaKONUK YAZAR rında yaşayan 18 bitki türü, “Endemik tehBARBAROS ÇETİN like kategorisi” listesinde yer almaktadır. Bunlardan birisi pancratium maritimum/ kum zambağıdır (Bern lkemizdeki mevcut 40 ListesiEN). İğneada’da sadece milli parktan biri olan kumullar üzerinde bile 46 bitki “İğneada Longoz Ortürü yaşamaktadır. manları Milli Parkı” habitat çe20052007 yıllarında yapılan şitliliği ve biyoçeşitlilik açısınbilimsel bir çalışmada, İğneadan oldukça zengin bir yapıda su basar ormanları ve civaya sahiptir. Aynı zamanda, ülrından 86 familya ve 291 cinkemizin en geniş “su basar orse ait 472 bitki türü tespit edilman ekosistemi” ve Avrupa’nın miş ve bunlardan 4 tür Türkiye en büyük alüvyal su basar oraçısından endemik olarak tesmanı olma özelliğine sahiptir. pit edilmiştir. İçerdiği farklı ekosistemleriyle Yurdumuzda görülen 454 yöredeki birçok bitki ve hayvan kuş türünden en az 200’ü bu türü için kaliteli ve farklı yaşam alanda tespit edilmiştir. Bunlaralanlarını oluşturmaktadır. dan 184 kuş türünün nesli tehlike altında olup koruma altı1. derece sit alanı na alınması gereken türlerdir. Nesli tehlike altında veya tehBatı Karadeniz’de 35 km kelike altına girebilecek statüdesintisiz kumsalı bulunan tek yer ki cüce karabatak, akkuyruklu olan İğneada, biyoçeşitliliği kartal, küçük yeşil ağaçkakan ile endemik türleri ve gölleriyle ekolojik olarak son derece zen ve küçük kerkenez İğneada’nın sağlıklı ekosistemini temsil gin bir coğrafya. eden önemli türlerdir. Longozlar dünyada sadece Türkiye’deki memeli türleriAmazon, Afrika Kongo Havzası nin yüzde 57’si İğneada yöreve İğneada’da bulunmaktadır. sindeki zengin yaşam alanlaYağmur ormanları kadar ekolorında görülmektedir. 1978 yıjik bakımdan önemli alanlardır. lında kurulan Demirköy Longoz Yaban Hayatı Koruma Sahası’nın en önemli özelliği geyik, karaca, susamuru, yaban kedisi, porsuk gibi nesli tehlikede bulunan yabani hayvan türlerini bünyesinde barındırmasıdır. Orhan Erİnç Akın Atalay İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. Ü İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.52 05.37 04.59 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07.19 12.55 15.48 07.03 12.40 15.35 06.23 12.03 15.00 Akşam 18.19 18.05 17.30 Yatsı 19.39 19.23 18.47 Küresel Çevre Fonu’nun (GEF) hibe katkısı ile Orman Bakanlığı ve Dünya Bankası işbirliği ile hazırlanan “Biyolojik Çeşitlilik ve Doğal Kaynak Yönetimi” projesi hibe anlaşması, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı ile GEF ve Dünya Bankası tarafından imzalanarak 1 Ağustos 2000 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Proje 20002006 yıllarında yapılmıştır. Projenin bütçesi; 8.2 milyon dolar GEF hibe katkısı, 3.3 milyon dolar iç katkı olmak üzere, toplam 11.5 milyon dolardır. Bu bölgede biyolojik çeşitliliği koruyacağına ve bu alandan elde edilen başarılı uygulamaları ülke düzeyine yayacak mekanizmayı kuracağına imza at, milyonlarca dolarlık harcama yap, sonra da sırasıyla “çimento limanı”, “termik santral” yetmedi “nükleer santral” kurmaya çalış!.. Yazıklar olsun! Ülkemizin tüm doğal alanları talan kültürüyle hızla yok ediliyor. 11.5 milyon dolar harcandı… 5 10 22 35 38 40 l6 bilen: 1 milyon 506 bin 194 lira (1) l5 bilen: 2 bin 507 lira 30’ar kuruş, l4 bilen: 43 lira 40’ar kuruş, l3 bilen: 7 lira 5’er kuruş ikramiye alacak. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle