19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 15 Ekim 2015 haber EDİTÖR: AYŞEGÜL ÖZBEK TASARIM: ZARİFE SELÇUK 4 alı akşamı tabii ki ekran başındaydım, Türkiye İzlanda maçını izlemek için. Söylemeye bile gerek yok ki, son anda Selçuk’un attığı golle maç kazanıp Fransa’daki finallere katılmamıza sevindim. Fakat söylemem gerekir ki, maçı seyrederken öyle büyük bir futbol keyfi de almadım. Yine de “Olsun! Kazanmanın bizatihi kendisi de güzel” dedim. Ama sonra akşam ekranlara, dün sabah sütunlara yansıyan yorumlara bakınca iki soru sordum kendi kendime: Acaba aynı maçı mı izledik? Aynı olayı izlediysek, bu zafer çığlıkları ne oluyor? Evet salı gecesi grup lideri İzlanda’yı Konya’da tek pozisyona bile girmeden yenerek Paris vizesini almıştık. Ama kimse takımın oynadığı oyunun düzeyinden söz etmiyor, tek pozisyonumuz bile olmadığının altını çizmek gereğini duymuyordu. Bu arada hakkı beraberlik olan maçı almak da, tek başına “en iyi üçüncü” olarak Paris’e gitmeye yeterli değildi. Onun olabilmesi için bizim İzlanda’yı yenmemizin yanında, altı yıldır deplasmanda kazanmamış olan Kazakistan’ın, dış sahada Letonya’yı yenmesi de gerekiyordu. Hatta bunlar da yetmiyordu. En iyi üçüncülüğün adayı olan C grubundaki Ukrayna’nın deplasmanda İspanya’ya yenilmesi de şarttı. HHH Birbirinden bağımsız bu olasılıkların hepsi gerçekleşti, adeta bir mucize oldu ve biz Avrupa Şampiyonası 2016 finallerine katılma hakkını elde ettik. Oysa grup maçları başladığında ortaya koyduğumuz futbol da göz önünde bulundurulduğunda, finallere katılabilmemiz, daha o zamandan mucizeye kalmıştı. Bu husus herkes tarafından belirtiliyordu. Nitekim, maçtan sonra birçok yorumcu şu görüşte birleşmişti: Mucize gerçekleşti! Bu nokta aydınlanınca yukarıdaki ikinci sorunun yanıtı da ortaya çıkıyor. Herkesi bu kadar büyük sevince gark eden mucizenin gerçekleşmesiydi. Yani, içtenlikle paylaşamadığım için yurtseverlik duygularımı bile sorgulamama neden olan genel coşkun sevincin nedeni “mucize” idi. Mucize sözlükte şöyle anlatılıyor: Tabiat üstü sayılan, insan aklının almayacağı olay. Mucizede akıl almazlık vardır, çünkü mucizede sebepsonuç ilişkisi yoktur. Oysa olağan yengilerde, zaferlerde, nedensonuç ilişkisi vardır. Bi kısım nedenler bir araya gelince, kaçınılmaz sonuç ortaya çıkar. Zafer, nedenleri açıklanabilir bir sonuçtur. HHH Diyeceğim o ki, yenilgilerin ve bozgunların olduğu gibi yenginin, zaferin de çözümlenmesi mümkündür. Yengilerin de çözümlenip nedenlerinin incelenmesi ve onların yinelenmelerinin koşulları saptandıktan ve bunların yaşama geçirilmesiyle de, yeni yengiler dolayısıyla yeni sevinçler mümkündür. Ama insan aklının almayacağı mucizenin çözümlenmesi, mekanizmasının anlaşılması mümkün değildir. Yani bir başarının tekrarı için ne yapılması gerektiğini bulmak mümkünken başarı mucizenin ürünüyse, bu imkânsızdır. Yıllardır Almanlar futbolda zaferden zafere koşan bir ekolün sahibi durumundalar. Bu süre içinde biz de arada büyük mucizeler yaratmaktayız. Eğer Almanlar gibi, sebepsonuç ilişkilerini irdeleyip gerekenleri yerine getirecek yetiye sahip olsak mucizelere gerek kalmayacak. Ama belki de mucize yaratmak bize daha çekici geliyor. Onun için de her “mucize” bir ulusal şenlikle karşılanıyor. Ama unutmamalıyız ki, mucizeyle sevinen toplumların sevinci de mucizeye kalmıştır. Mucize İki anketin sonucu: Yeniden koalisyon SAMER: AKP 41.4, CHP 26.9, MHP 14.6, HDP 13.9 GEZİCİ: AKP 40.8, CHP 27.6, MHP 15.8, HDP 13.6. KEMAL GÖKTAŞ/KAYHAN AYHAN S İktidarın asli görevi iyasal ve Sosyal Araştırma Merkezi (SAMER) ve Gezici Araştırma şirketlerinin 1 Kasım genel seçimlerine yönelik anket sonuçları yine koalisyonu gösterdi. Gezici’nin anketine göre halkın yüzde 61’i koalisyona “evet” diyor. SAMER’e göre ise koalisyon seçenekleri arasında en çok destek gören olasılık ise yüzde 26.8 oranıyla CHPHDP koalisyonu oldu. Bunu yüzde 24,7’si AKPCHP, yüzde 14,5’i AKPHDP, yüzde 18,7’si CHPMHP ko S alisyonu izliyor. Katılımcıların yüzde 66’sı Cumhurbaşkanının tarafsız olmadığını düşünürken, HDP binalarına yapılan saldırılara toplumun çok büyük kesimi karşı çıktı. SAMER’e göre, Ankara’daki katliamdan önce, 59 Ekim 2015 tarihleri arasında, 7 bölgedeki 24 il de, 4 bin 144 hanede yüz yüze görüşme yöntemi ile yapılan araştırmada kararsızlar dağıtılınca AKP yüzde 41,4, CHP yüzde 26,9, MHP yüzde 15,4, HDP yüzde 13,9 ve diğer partiler yüzde 2,4 olarak belirdi. Gezici Araştırma’ya göre 1 Kasım seçimlerindeki oy dağılımı ise şöyle: “AKP yüzde 40.8, CHP yüzde 27.6, MHP yüzde 15.8, HDP yüzde 13.6.” Araştırma şirketi BAREM tarafından Türkiye genelini temsilen bin kişiye “Ülkenizde seçimlerin tarafsız yapıldığına inanıyor musunuz?” sorusu soruldu ve Türkiye’nin halkın iradesiyle yönetildiği düşüncesine katılıp katılmadıkları ölçüldü. Sonuçlara göre halkın yüzde 55.3’ü seçimlerin özgür ve tarafsız yapılmadığını düşünüyor. Seçmen güvenmiyor Muhalifleri terörist ilan etti SERTAÇ EŞ Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan apon bir firmanın Türk ortağıyla Çankırı’da inşa ettiği lastik fabrikasının açılışını yapan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, terör saldırılarından devleti, hükümeti ve kendisini sorumlu tutanlar olduğunu belirterek “Bunlar terör örgütleriyle aynı safta yer aldıklarını bilmek zorundadırlar” dedi. Törenin yapıldığı salona en son alınan köylü kadınlar yer kalmayınca yere oturtuldu. Konuşmasında Suriye’de yaşananlara değinen Erdoğan, “Suriye meselesi giderek büyümeye Batı’yı da içine alan bir girdaba dönmeye mahkumdur” dedi. Erdoğan, Türkiye için PKK, PYD, YPG, IŞiD, DHKPC arasında bir fark olmadığını belirtti. Erdoğan “PKK terör örgütünün şehit ettiği güvenlik görevlilerini, masum insanları görmezden gelen bir kesim var. Bunlar PKK’yi ve örgütün güdümündekileri parlatmak için kırk takla atıyorlar. DEAŞ’ın Suruç’ta patlattığı bomba ile PKK’nin Gaziantep’te patlattığı bomba arasında ne fark vardır? DHKPC’nin faaliyetlerini sempatiyle karşılayanlar oluyor” diye konuştu. Erdoğan, daha sonra kent merkezinde halka hitap etti. 1 Kasım seçimleri için meydanda bulunan kadınlara ve gencçlere seçim için çalışmaları talimatı veren Erdoğan, “Kanla iş başına gelmek isteyenlere sizin, 1 Kasım’da demokratik yoldan en güzel cevabı vereceğinize inanıyorum” dedi. l ÇANKIRI J ‘Suriye girdaba dönüşüyor’ NECATİ SAVAŞ 4 gün rötarlı anma Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan sonra Ankara’da yaşanan katliamın dördüncü gününde Cumhurbaştanı Tayyip Erdoğan da olay yerine giderek gizlice karanfil bıraktı ve saygı duruşunda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ve Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö ile Ankara’ daki saldırının yaşandığı Tren Garı önüne gelerek kırmızı karanfil bıraktı. Dün sabah erken saatlerde Tren Garı kavşağına gelen Erdoğan, eşi, konuk Cumhurbaşkanı, 97 kişinin yaşamını yitirdiği alana karanfil bırakarak saygı duruşunda bulundu. İki Cumhurbaşkanı daha sonra alanda inceleme yaptı. l ANKARA/Cumhuriyet inlandiya Devlet Radyo Televizyonu’nda diplomasi muhabiri olarak çalışan ve uzun yıllar Ankara’da görev yapan Tom Kankkonen’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “diktatör müsünüz?” sorusu gündeme oturdu. Gazeteciye sosyal medyada hem tebrik hem de tehdit ve küfür içerikli mesajlar geldi. Kankkonen, tehdit mesajlarını takipçileri ile paylaştı. lİSTANBUL/ Cumhuriyet Hem tebrik hem tehdit F nkara katliamında iki intihar bombacısının kimlikleri belirlendi. Çıkan sonuç kimse için şaşırtıcı değil. 100’e yakın insanı katledenlerden biri Yunus Emre Alagöz. Kim bu Yunus Emre Alagöz? Suruç katliamını gerçekleştiren Abdürrahim Alagöz’ün kardeşi. Suruç katliamından bu yana ismi, cismi, resmi herkese malum olan ve aranan biri. Diğer intihar bombacısı kim? Ömer Deniz Dündar. Onun da ismine gazete arşivlerinden aşinayız. 2013’ün Eylül ayında Radikal gazetesinde Ömer Deniz Dündar’ın babasıyla bir röportaj yapılmış. Baba, oğlunu kurtarmak için çırpınırken şunları söylüyor: “Bir gün çocuklarım evi arayıp Suriye’de olduklarını ve savaştıklarını söyledi. Cihat için gittiklerini ve peşlerine düşmememi söylediler. Emniyet’e başvurup durumu anlattım. Ancak Emniyet çocukların reşit olduğunu belirterek karışmadı.” Ömer Deniz Dündar, Suriye’den Adıyaman’a dönünce ne olmuş. Babası anlatıyor: “Ben oğlumu Emniyet’e şikâyet ettim. Emniyet’e, ‘bunu alın cezaevine atın’ dedim. İfadesi alındıktan sonra oğlum serbest bırakıldı.” Bir de bu iki intihar bombacısının arkadaşı Orhan Gönder var. HDP Diyarbakır mitingine bomba koyduğu gerekçesiyle tutuklu. Gönder’in annesi, oğlu IŞİD’e katılınca her yere başvurmuş. Hatta, il kongresine gelen Başbakan Davutoğlu’yla bile görüşmüş. Başbakan kendisine “Senin oğlun için MİT’e talimat verdim” demiş. Bir başkası ise eşinin de oğluyla beraber Suriye’ye geçtiğini söyleyince, Başbakan “İyi ki beraber gitmişler, birbirlerine destek olurlar” diye karşılık vermiş. Bu ifadeleri CHP’nin Orhan Gönder’in ailesiyle görüşüp hazırladığı ve yalanlanmamış bir rapor sayesinde biliyoruz. Yani üçü intihar bombacısı, dört bombacı var. Hepsi, Adıyaman’dan arkadaş. Bunlardan ikisi kardeş. Aileleri Başbakan’a kadar devletin ilgili birimlerini defalarca çocukları konusunda uyarmış. Adıyaman’da bir çay ocağında örgütlenen gençler Suriye’de cihatçı gruplara katılıyor. Sınırı rahatlıkla geçerek kamplarda eğitim görüyor. Türkiye’ye girip çıkıyorlar. Başbakan dahil herkes defalarca uyarılıyor. Ama bu dörtlü memleketin gördüğü en büyük bomba eylemlerini gerçekleştirebiliyor. Sadece güvenlik zafiyetiyle açıklanamayacak bir tabloyla karşı karşıyayız. MİT’e talimat verdim diyen Başbakan da, MİT de, İntihar bombacılarının ifadesini alıp onları serbest bırakmakla yetinen Emniyet de, Suruç araştırılsın diye verilen önergeyi reddeden AKP’li ve MHP’li milletvekilleri de bu tabloda pay sahibi. Suruç’tan sonra CHP’nin Adıyaman raporunu yazanlardan Veli Ağbaba, ağustos ayının başında Cumhuriyet’e şunları söylemiş: “Orada gördüğümüz manzaranın özeti şu; devletin bu konuda iyi niyetli bir zafiyeti söz konusu değil; tam tersine tam bir koruma ve kollama var. Katılımlar resmen teşvik ediliyor (…) Türkiye’de Suruç’ta yaşanan katliamdan daha beter olaylar yaşanabilir.” Yaşandı da. İntihar bombacılarının aileleri uyarıyor, ana muhalefet partisi uyarıyor, gazeteciler uyarıyor. Ama yine de bir çay ocağından çıkan dört kişi devleti sürekli alt ediyor. Bu olan bitenin hukuki ve siyasi hesabı sorulamazsa, nasıl Diyarbakır’dan sonra Suruç, Suruç’tan sonra Ankara engellenemediyse, Ankara’dan sonra bir başka saldırı da engellenemez. İktidar, muhalefeti suçlayacağına, bombacıların ailelerinin Başbakan’ı bizzat uyarmasına rağmen patlamaları neden önleyemediğini izah etmeli. Bu bir dilek değil, bu iktidarın asli görevi. A ‘Erdoğan Kral Lear, Türkiye hasta adam’ ritanya’nın The Times gazetesi, Roger B Boyes’un “Avrupa’nın hasta adamı salgını Avrupa’ya bulaştırabilir” başlıklı makalesini yayımladı. “Yakın Doğu’nun Kral Lear’ına dönüştüğü” belirtilen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la ilgili “Türkiye’nin dağılmasına izin verirse, Batı bunun bedelini ağır öder” uyarısı yapıldı. Boyes, “Erdoğan 1000 odalı sarayında oturup düşmanlarına bağırırken, krallığı Lear’ın karanlık ve huzursuz zamanlarındaki gibi kendini savaş, çatışma ve karşılıklı suçlamalarla parçalara bölüyor. Sınırında genişleyen savaşın bulaştığı Türkiye, kaosa doğru kapaklanıyor” yorumunu yaptı. lDış Haberler Türk siyasetinin ustası ve CHP’nin yaşayan belleği, eski milletvekili ve Turizm ve Tanıtma Bakanı Orhan Birgit’ten yaklaşmakta olan tekrar genel seçimler için bir eylem kılavuzu olmanın ötesinde geçmişi kavratan ve geleceğe ışık tutan bir manifesto! Cumhurbaşkanı Finlandiya Niinistö TARİFELİ UÇAKLA AKTARMALI GELMİŞ Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö’nün THY’nin tarifeli uçağıyla aktarma yaparak İstanbul’a geldiği ortaya çıktı. Genel olarak ekonomi sınıfında uçtuğu öğrenilen Niinistö’nün uçarken acil çıkış kapısına oturduğu fotoğraflar da Finlandiya basınında yer aldı. Bu durum hem Finlandiya basınında gündeme oturdu hem de sosyal medyada dün en çok konuşulan başlıklardan biri oldu. Mütevazı kişiliğiyle bilinen Niinistö, Kaçak Saray’a ilişkin çok konuşulacak sözler sarf etmişti. Ülkesinin kişi başı milli geliri Türkiye’nin 4 katı olan Niinistö, kendi Cumhurbaşkanlığı “Sarayı” için “Burası tamirdeydi. Finlandiya’da saraylar kullanmadık. Biz her zaman yoksul bir ülkeydik” demişti. Niinistö Kaçak Saray için ise “Umarım kaybolmam. Binden fazla odası olduğunu okudum. Belki yanımda pusula olabilir” demişti. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle