19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Olaylar ve GOrUSler KÜLTÜR SANAT Perşembe 15 Ekim 2015 Islamcılık iflas mı etti? Selçuk Salih Caydı Yazar 16 EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 2008’de başlayan sistem krizi, kültürcü ideolojinin altını oyup boşalttı, çünkü kültürcü argümanlarla örtülemeyecek kadar sorunlu bir dünya var artık. 970’lerin başında yaşanan petrol krizi ve yükselen petrol fiyatları sayesinde Ortadoğu’da yeni merkez ülke haline gelen Suudi Arabistan, tüm Sünni Ortadoğu’yu (Rabıta üzerinden de Türkiye’yi) etkiledi. Bu etki, Ortadoğu’da ‘Ulus inşası ve milli kapitalizmler’ sisteminin bozulmaya başladığı döneme denk gelmişti. Siyaseti ilahi temellere dayandıran ve “tek doğru”nun tekeline sahip olduğu iddiasındaki modern teolojik politika, Ortadoğu’da zayıflayan seküler ideolojilere alternatif olduğu iddiasındaydı. Kendine “şirk” koşmayan, (yani sahibi olduğunu düşündüğü “tek ilahi doğru”yu başka hiçbir siyasi görüşle tartışmayan ve iktidarı kimseyle paylaşmayan) en popüler yeni dincilik türü, ‘İslamcılık’ oldu. 1 Banksy, Londra’da Erdoğan’ı çizdi ünyaca tanınan sokak grafiti sanatçısı Banksy, İngiltere’nin Londra kentinde bir duvara Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan’ı konu alan bir grafiti çizdi. Türkiye’den göçen insanların yoğun olarak yaşadığı Harringay bölgesindeki Green Lanes üzerindeki bir duvarda yer alan grafitide, Tayyip Erdoğan sırtında para dolu çuvalla kaçarken, IŞİD’de somutlanan son İslamcılık türü, nepotist vahşi bir neoliberalizm türünün son savunucusu haline geldi. D Milli kapitalizm Ortadoğu’da 1920’lerde başlayan modernleşme ve kapitalistleşme furyası, devlet sektörünün özel sektörü dengelediği veya ondan daha güçlü olduğu bir milli kapitalizmi esas alıyordu. Bu dönemin sistemsel özellikleri, 1970’lerde bozulmaya başladı. oğlu Bilal Erdoğan da çuvaldan taşan paraları topluyor. Grafiti sanatını bir iletişim aracı olarak kullanan sanatçı, iletmek istediği birçok politik ve sosyal mesajları dünyanın en kalabalık şehirlerinde herkesin görebileceği alanlarda gerçekleştiriyor. Banksy, bir çiçek buketini taş gibi fırlatan eylemci ve umut her zaman vardır gibi ünlü eserlere imza atmıştır. İlk İslamcılar Petrol krizi sonrasında ilk İslamcılar piyasaya çıktığında, Ortadoğu ülkelerinde yaşayan fakir halk, modern gelecek perspektifini yitirmiş, evrensel ilerleme idealinden kopmuştu. İşte İslamcılık, ortak özelliği sekülerlik olan milli kapitalist/ sosyalist devleti yeni ilahi ideolojisiyle değiştirip ona yeni can vereceği iddiasıyla popüler oldu. Üstelik reel sosyalist coğrafyada terk edilen Batı karşıtlığını da “antiemperyalizm” söylemiyle yeniden canlandırdı. Ama bu kadar etkili olabilmesini, neoliberalizme ve yeni konjonktüre borçludur. Neoliberalizm, milli sınırlar ötesi globalleşen firmaların yeni kapital birikimi için yağmalanacak alan ararken “kamu malını keşfetmeleri” devridir. Varlıkları düzenli olarak özelleştirilip satılan, kurumları firmalara pazarlanan ve bu nedenle gelirleri sürekli düşen ulus devletler hızla zayıfladılar. Toplumun alt gelir grubu ve orta alt gelir grubunun bugün de İslamcı partileri seçmelerinin temel nedeni, neoliberal süreçte devletin terk ettiği sosyaldevlet hizmetlerin birçoğunu İslami cemaatlerin üstlenmesi ve buradan kurgulanmış bağımlılıklar ve alışkanlıklardır. İslamcılar, siyasi bağımlılığın en sağlam türünün ekonomik bağımlılık olduğunu çabuk öğrendiler. İslami politikacılar Kültürcü Hantington ideolojisi, dünyayı kültürel bölgelere ayırıp Türkiye’yi de “İslam medeniyeti” coğrafyasına koyuyordu ve o coğrafyada “geleceği temsil edenler” de, olsa olsa İslami politikacılar olabilirdi, Batıya has özellikler taşıyan sekülerler değil. İslamcılar, Batı’nın kültürcülük yanılgısını sonuna kadar kullandılar. 2008’de başlayan sistem krizi, kültürcü ideolojinin altını oyup boşalttı, çünkü kültürcü argümanlarla örtülemeyecek ve açıklanamayacak kadar sorunlu bir dünya var artık. Sistemin kriz ideolojisi olarak hızla gereksizleştiğini anlayan İslamcılık, Batılı demokrasi is teyen Arap Baharı’ndan ve sonra teolojik politik fabrika ayarlarına geri döndü ve “teolojik tek doğru” bildiği adına kapitalizmin yaşayabilmesi için gerekli asgari demokratik koşulları da ortadan kaldıran düzenlemeleri hayata geçirmeyi denedi. Ama sistem, artık böyle düzenlemeleri taşıyabilecek esnekliğe sahip değil. IŞİD’de somutlanan son İslamcılık türü ise, insanı bile köle pazarında alınır satılır bir meta haline getiren, sürdürülemez nepotist vahşi bir neoliberalizm türünün son savunucusu haline geldi. İslamcılığın ve diğer kimlikçi ideolojilerin iflasıyla giderek büyüyen boşluğu, kutsal değerleri dışlamayan yeni seküler etik ile sorunlara sosyoekonomi üzerinden yaklaşan yeni Sol dolduruyor. Leyla Gencer’le sezona merhaba ürk operasının divası Leyla Gencer adına opera prodüksiyonları ve konserler sergilemek üzere Bakırköy Belediyesi tarafından inşa edilen sanat merkezinde ilk sanat sezonu 22 Ekim’de başlıyor. Genel sanat yönetmenliğini Arda Aydoğan’ın üstlendiği Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi’nde opera, müzikal, çocuk müzikalleri, resitaller, festivaller ve müziğin hemen her dalındaki örnekler sergilenecek. Sanat merkezinin ekimkasım ayı programında keman sanatçısı Canan Anderson, Metin Uca’nın hem yazıp hem yönetip hem de oynadığı ‘Klasikomik’, ‘Fosforlu Müzikali’, ‘Tangoneva’, ‘Folkloroma’, Şevki Karayel piyano resitali gibi birçok etkinlik bulunuyor. Avrupa yakasının tek opera salonu olan Ley T Çatışma iklimindeki seçim MEHMET ŞAKİR ÖRS Gazeteci – Yazar nkara’da yaşananlar aynı zamanda toplumun belleklerine de kazındı. Hem de silinmemecesine... Ve doğrusu uzun süre de belleklerimizden silinmeyecek. İnsanımız acısını, yasını yüreğinin derinliklerinde yaşarken, bir yandan da olayın siyasal ve sosyal boyutlarını irdelemek ve bu gelişmelerden ders çıkarmak gerekiyor. A Başkentin merkezinde patlatılan bombalar, aslında ülkemizin beyninde, halkımızın yüreğinde patlatıldı. Ülke derin bir acıya, toplum kara bir yasa boğuldu. mizde toplumsal barış berhava edilmiştir. la Gencer Opera ve Sanat Merkezi 10 bin metrekare kapalı alanı, 300 metrekare sahnesi ve yaklaşık 1000 kişilik salon kapasitesine sahip. Sanat merkezinde 22 Ekim Perşembe 20.30’da piyanist Şevki Karayel Bach, Beethoven, Schubert, Liszt, Gerschwin’in eserlerini seslendirecek. 23 Ekim Cuma 20.30’da klasik Türk müziğinin önemli ismi Melihat Gülsesi dinleyicilerle buluşacak. 24 Ekim Cumartesi 20.30’da Gökhan Erarslan’ın yazıp Kemal Başar’ın yönettiği Cahide Sonku müzikali sahnelenecek. 28 Ekim Çarşamba 20.30’da ise Bakırköy Müzik Akademisi TSM Koro ve Orkestrası, şef Faruk Salgar yönetiminde 120 kişilik kadrosuyla ‘Atatürk ve Cumhuriyet’ konulu bir konser verecek. l Kültür Servisi Eco’dan kötü gazetecilik esasları 0. yüzyılın en önemli düşünce adamlarından, bilim insanı, yazar, felsefeci ve eleştirmen Umberto Eco’nun yeni romanı ‘Sıfır Sayı (Numero Zero)’, Eren Yücesan Cendey çevirisiyle Doğan Kitap’tan çıktı. İtalya’nın 50 yılına ilişkin benzersiz bir panorama çizen roman, ülkeyi şekillendiren siyaset, mafya ve medya üçgenindeki girift ilişkilere güçlü bir edebi formla ayna tutuyor. 1992 yılının İtalyası’nda geçen romanın ana kahramanı, bir dönem ‘hayalet yazar’lık yapmış, küçük yayınevleri için dosya okuyup raporlamış, entelektüel donanımı geniş ama tam bir Nasıl bu hale gelindi? Türkiye hızla Ortadoğulaşıyor. Giderek bir Suriye, bir Irak haline geliyor. Ülkemiz terörün, şiddetin at oynattığı bir ülke haline geldi. Bu duruma gelinmesinden en başta sorumlu olanlar, elbette 13 yıldır ülkemizde erki tek başlarına ellerinde tutanlardır. Türkiye, hızla Ortadoğu bataklığına sürükleniyor. Ortadoğu coğrafyasında yaşanan çatışmaların tarafı haline getiriliyor. Dış politikada ‘sıfır sorun’ hedefiyle yola çıkanlar, ülkemizi bütün komşularımızla kavgalı hale getirdiler. Ortadoğu’da ‘oyun kurucu’luğa soyunanlar, hazırlanan oyunların altında kaldılar. Ülkemizde şiddetin, terörün bu denli tırmanmasında, izlenen dış politikaların hatasının, yanlışlığının büyük payı vardır. Bir başka temel yanlışlık da ülkede gerginliğin, kutuplaşmanın, ötekileştirmenin sürekli tırmandırılmasıdır. Siyasal çıkarları için bu politikaları güdenler, halkımızı ayrıştıranlar, ülkemize en büyük kötülüğü yapmaktadırlar. Ülke Sakat yönetim Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana temel politikası olan, Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta barış, dünyada barış’ yaklaşımını anımsamanın ve anımsatmanın tam zamanıdır. Etnik kimlik, mezhep ve dinsel inanç ayrımlarını öne çıkaran, güncel siyaseti böylesi temeller üzerine kuran bir anlayış, ülkemize en büyük kötülüğü yapmaktadır. Ülkemiz maalesef uzun süredir böylesine sakat yönetim ve siyaset anlayışlarının egemenliğindedir. Yapılması gereken, bu anlayışların hegemonyasından hızla kurtulmaktır. Ülkemizde etkin hale gelen kutuplaşma, çatışma ikliminin değiştirilmesidir. Ülke içinde, dışında, yakın çevremizde barış düşüncesini ve yaklaşımını egemen kılmaktır. Demokrasiyi toplumca içselleştirmek ve demokrasi temelinde tüm siyasal dinamikleri buluşturmaktır. 2 Ankara’da yaşanan son terör saldırısı, ülkemizde siyasal ve toplumsal yaşamı daha da kritik hale getirmiştir. Fotoğraf: Necati Savaş 1 Kasım çok önemli Ülkemiz kritik günler yaşıyor. 7 Haziran seçiminin sonuçlarını beğenmeyenler, halkımı zı zorunlu olarak 1 Kasım’da bir kez daha sandığa götürüyorlar. Ankara’da yaşanan son terör saldırısı, ülkemizde siyasal ve toplumsal yaşamı daha da kritik hale getirmiştir. Şimdi 1 Kasım seçimlerinin önemi daha da artmıştır. İçinde bulunulan darboğazdan çıkılması için, 1 Kasım seçimleri bir kaldıraç işlevi görebilir. Bunun için cumhuriyete, demokrasiye ve toplumsal barışa sahip çıkacak bir yeni dönemin ülkemizde etkin kılınması gerekiyor. Düşmanlıktan, gerginlikten medet umanların bir başka amacı da halkımızın moralini bozmak, umutsuzluğa itmek ve demokrasiden, siyasetten umudunu kesmesini sağlamaktır. Bu oyunlara gelinmemeli, oyunlar bozulmalıdır. Seçimin ana teması Her seçimin ana bir teması vardır. 1 Kasım seçiminin ana teması da toplumsal barış ve demokrasidir. Bu seçimin temel sorusu, ‘demokrasi mi yoksa diktatörlük mü?’ sorusudur. Diğer tüm sorunlar ve sorular ikincildir. 1 Kasım’da halkımız, adeta aydınlıkla karanlık arasında bir tercihte bulunacaktır. Biz yaşanan tüm olumsuzluklara karşın, geleceğe olan umudumuzu korumak istiyoruz. Siyasal mücadelede umudu diri tutmak önemlidir. Toplumsal mücadele, inancı, heyecanı, coşkuyu içinde taşır. Toplum, aydınlık geleceğe olan inancını hiçbir zaman yitirmemelidir. ‘kaybeden’ olan Colonna (50). Hikâye, Colonna’nın gazeteci Simei’den “yazı işleri sorumlusu ya da benzeri bir şey” sıfatıyla bir yıl boyunca asla çıkmayacak bir günlük gazetenin 12 ‘sıfır sayı’sını yönetmesi ve bu bir yıllık sürecin öyküsünü anlatacak bir kitap yazması için iş teklifi almasıyla başlıyor. “Sorun şu ki gazeteler haberleri yaymaya değil, örtmeye yarıyorlar,” diyen Umberto Eco yeni romanında; Gladiyo, bir papaya suikast, başka bir papanın öldürülmesi, hükümet darbeleri, gizli servislerle terör örgütlerinin karmaşık ilişkileri gibi temalar üzerinden İtalya’nın 50 yıllık tarihini yeniden yazıyor. l Kültür Servisi Tevfik Fikret sempozyumu İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür ve Daire Başkanlığı, 1915’te yaşamını yitiren şair Tevfik Fikret’i, ölümünün 100’ncü yıldönümünde bir sempozyumla anıyor. Etkinlikte, Tevfik Fikret’in aile hayatı, yaşamı ve sanatı ele alınacak. Şairin, Türk edebiyatındaki yeri ve öneminin de konuşulacağı sempozyumda, şairin çok yönlü kimliği de irdelenecek. Sempozyum, bugün saat 10.00’da Fatih Ali Emiri Kültür Merkezi’nde başlayacak. l Kültür Servisi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle