28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ış ‘Bin Varmu ’ Bir Yokm ş 4 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Birzamanlar Yayıncılık, Türkiye’nin kaybolmakta olan kültürel çeşitliliği hatırlatmak amacıyla üniversite öğrencilerine yönelik bir fotoğraf ve araştırma yarışması düzenliyor. Yarışma, geçmişte 4 milyona yakın bir nüfus oluşturan, günümüze sadece yüz bini ulaşan etnik toplulukların kültürel izlerini görünür kılmayı amaçlıyor. Yarışma ayrıca öğrencilerin fotoğraf çekme, yazma ve araştırma konusunda deneyim kazanmasını da hedefliyor. Bu yıl ilk kez düzenlenen yarışmada son başvuru tarihi 22 Kasım. Yarışma ise 1 Aralık’ta sonuçlanacak. Yarışmada dereceye giren ve başarılı bulunan öğrencilerin yer aldığı sergi Aralık ayında beğeniye sunulacak. ‘Bu ülke bir şekilde aydınlığa çıkacak’ EVRİM ALTUĞ Duman Grubu üyesi Kaan Tangöze, Pasaj Müzik etiketli ilk solo akustik albümüyle tüm iktidar odaklarına ‘Gölge Etme’ derken Çetin Altan’ın yakın zaman önce gazetemizde sürmanşete çıkan ‘Enseyi karartmamak lazım’ mesajını yineliyor. Albümünde Bob Dylan ve Woody Guthrie ile Karacaoğlan ve Özdemir Asaf gibi akustik ve kültürel zenginliklerden beslenen Tangöze, Gezi’den hareketle, ‘Taksim her zaman sıyrılır; özgürlüğün, çağdaşlığın olacağı bir mekândır orası’ diyerek, hayalindeki Kültür Bakanı için, Türkiye’de de alkış almış Brezilyalı sanatçı Gilberto Gil örneğini veriyor. Veysel’ler, Âşık Mahzuni Şerif, Neşet Ertaş, Ali Ekber Çiçek’ler. Bunlar aslında bir kanal, ama aslında farklı kültürler, tek enstürümanlarıyla kendilerini ifade eden ozanlar. Sesle yaşayan ve hayatını kazanan biri, yorgunken nasıl dinlenir? Gitar çalarak. Evde, her daim gitar çalarak dinleniyorum ben. Özellikle herkes yattıktan sonra sabah beşe, altıya dek çalarım. Gerçekten beni dinlendiren şey, akustik gitarımı alıp ‘tıngırdamak’. Örneğin Bob Dylan’ın ilk albümlerini dinleyerek de çok güzel dinleniliyor. Senin için en değerlisi, en özeli bu albümün giriş şarkısı mı? Öyle ayırmıyorum, yok. Onu albümün açılışı olarak seçtim. Hem temposu olsun, hem anlattıkları olsun. Benim için en özel parça diye bakamıyorum ama sözlerini şiirlerden yaptıklarım, bana daha enteresan geliyor. Çünkü başkasının; bir de şiir. Şarkıları yazmaya aynı anda mı başladın? Albümü yapmaya başladığımda, Darmaduman albümü esnasında çıkmış parçalar vardı zaten. Karacaoğlan’ın o parçası ‘O kız bana emmi dedi’ mesela, Büyükada’ya kafa dağıtmaya gittiğimde Karacaoğlan okuyayım derken bir anda çıktı. Özdemir Asaf’ın ‘O Yolda’ şiirini belki beş sene önce bestelemiştim... Ama ‘Amerikan Kovboyları’, ‘Gölge Etme’ ve ‘Kıyamet’ bir iki yılda çıktı. Rock bugün dünyada nerede, ticarileşti mi yoksa yeteri kadar protest mi? Ne görüyorsun ‘sektör’e baktığında? Çok yeni çıkmış olup da beni etkileyen bir şeye rastlamadım. Belki kulağıma gelmedi diye... Ama şöyle bir şey seziyorum; Amerika’da da bir folka dönüş, yeni gruplarda bile akustik soundlarda veya kendi ülkesinin folk müzik müzisyenlerinden etkilenmiş bir tarz dikkatimi çekiyor. Besteye yönelen... Böyle bir akım var gibi geliyor Amerika’da. Eh bu da iyi bir şey. ‘Sound’lardan çok, besteye ve söze önem vermek, grup ismi şu an aklıma gelmiyor ama öyle bir hissiyat aldım oradan. Böyle bir albümü tarihte başka bir zaman diliminde yayınlama şansın olsa... Bir kere 1960, 70’ler... Çok verimli yıllar bir kere. Bunu isterdim açıkçası. O dönemin filmleri de, müzikleri de güzel, resimleri, tiyatroları da güzel. Rönesans gibi bir şey olmuş. Zamansız bir albüm olsun istedim aslında. Çünkü akustik gitarın sesi 1920’de de aynı, 2015’te de aynı. Yine mızıkanın da, insan sesinin de zamanı yok. Zamansız bir çalışma olsun istedim. ayıtlar ne zaman başladı? Kaan Tangöze: Aslında, bakarsanız 5 gün gibi bir şeydir toplamda. İlk gün gittim, bütün parçaları çaldım. Konser gibi. Sonra onları evde dinledim. Kimi yavaş geldi, kimi de hızlı geldi. Ona göre, ilk kayıt birkaç saat, diğer günlerde bütün gün aldım. Böyle, bir parçanın üstüne gitmedim; hep çala çala parçaları; aralarından da seçtim sonra, hani kulağıma hoş gelenleri... Yayımlanmamış kaç şarkı daha var? Yayımlanmamış bir parça var, yoksa 12’si yayımlandı. “Yeni Türkiye” diye bir parçaydı yayınlanmayan. Onu kimse bilmiyor. Var bende kaydı. Sözlerinden biraz alabilir miyiz? Kafa karıştırmasak ya? Eski ‘Troubadour’lar vardır. Şehir şehir gezerler, bestelerini halkla paylaşırlar. Sonra gittikleri yerlerden yeni bestelerinin malzemesini toplarlar. Bu albümde de ciddi bir gezgin birey Kaan ile karşılaştık. Bir şair, gazeteci gibi davrandığını düşündüm; hani neredeyse bir akustik köşe yazarı diyebilirim senin için. Ne düşünüyorsun? Olması gereken bu diye düşünüyorum. Zaten, bir müzisyenin hayatında yaşadıklarını, tecrübe ettiklerini dile getirmesidir olması gereken... Ben de, bunu yapmaya çalıştım; içimden gelen buydu. O yüzden de böyle bir albüm oldu. Neden ‘Gölge Etme’yelim? Parça isimleri arasından onu seçmek istedim; hem en uygunu o gözüküyordu, hem de zaten ‘Gölge Etme’, bayağı geniş bir anlamı olan bir şey. E, rahat bırak özgür kalalım yani... Kendi halimizde, istediğimizi yapalım. Tabii bu şarkıyla başlayınca, aklıma doğrudan, o malum, 2013’te TOMA önünde gitarıyla çıplak söyleyip, çalan cesur kardeşimiz geldi. O fotoğraf, öyle tabii, çok güzel! İşte, müzikle karşı karşıya geliyoruz biz de. Tam da dediğim gibi, Woody Guthrie’nin de gitarında yazar: “Bu makine, faşistleri öldürür” diye. Böyle yani, gitarımızla, müziğimizle savaşıyoruz diyelim... Peki, şiirlerini bestelediğin şair Özdemir Asaf’a hayranlığın nereden geliyor? Bende kitapları vardı zaten. Gençliğimden beri durur, hep okurum. Sevdiğim şiirleri var; genelde zaten zekâsına ve anlatımına hayranım. O yüzden de okurken kendiliğinden gerçekleşen bir süreç oldu, gitarı alayım da besteleyeyim diye değil de, okurken melodik okudum; hep okuduğum şiiri melodik okuyayım dedim, nasıl olur K Gölge Etm e Elinde silah ın benim de gi varsa tarım var Senin de bir benim de id ideolojin varsa eallerim var Arkanda hü k benim de şa ümet varsa rkılarım var. Eğer senin bi gölge etme A r Allah’ın varsa llah aşkına. Senin de ya n benim de yo daşların varsa ld Arkanda savc aşlarım var. benim de yü ılar varsa re Eğer sonunda ğim var. yatarız icab mapusa girmek varsa, ında. ‘Gitar çalarak dinleniyorum’ SözMüzik: Kaan Tangö ze u aralar siyasetle aran nasıl? Seçime, seçim şarkılarına ya da seçimin kültür sanata yansımasına nasıl bakıyorsun? Bangır bangır seçim araçları geçiyor... Ha. İşte. Hep oluyor bunlar biliyorsun. (Gülüyor.) HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da saz çalıyor... dedim; bu melodiler çıktı. Onları akortla birleştirdim. “Bekledi de gitti” sadece bir nebze farklı olabilir. Nakaratı yoktu, daha doğrusu o nakaratın üstüne ezberimde vardı zaten, çok kısa bir şiiridir. Onu öyle söyleyince üstüne cuk diye oturdu... Aileden telif için izin de aldınız? Oğluyla görüştük, parçayı dinlettik. Onlar da çok beğendiler. Albüme baktığında, “Ya şu şarkı benim için şu görüntüdür” diyebileceğin net anı ya da durumlar var mı? Üstüne çok düşünmedim, ama zaten bariz parçalar var... Neden bahsettiği ortada ‘Başkanlar Amerika’da saksafon çalıyor’ B Evet, evet. olacak bu. Amerika’da da saksafon çalıyor başkanlar. Valla gideceğiz oyumuzu vereceğiz. Değişen bir şey olacak mı geçen seçime göre bu seçimde, merakla bekliyorum ben de. Yani bu ülkede yaşayıp da dışında kalamıyorsun. ‘Gezi’ bir rüya mıydı yoksa? Gezi bir rüya değildi bayağı gerçek ti. Gezi halkın tepkisiydi. Yerine de gitti mesajlar. Benim gördüğüm kadarıyla. Çok önemli bir başkaldırıydı hükümete karşı. Albümün yanına kimi kelimeler koyalım: Anarşist, nihilist, demokrat, protest... Hiçbirinin üzerini çizmezdim. (Gülüyor.) Hepsi olabilir. olan, “Taksim Meydanı” olsun, “Gölge Etme” olsun, “Amerikan Kovboyları” olsun; bunlar spesifik konuları belli parçalar, ama klip konusunda ben genelde plak şirketine de bırakıyorum. Yani konusunu değil de hangi klibe çekileceğini. Bu albümün özel turnesi veya gezileri olacak mı? Olacak. 6 Kasım’da ilk konseri; Zorlu Center’da... Bir tiyatro salonu diyeyim ben oraya. Öyle, 700 kişilik bir oturmalı yerde yapacağız. Ondan sonra da Türkiye’nin muhtelif şehirlerinde talep olduğu sürece, Duman’la da çakışmadığı zaman çalmak istiyorum. Bu albümü yapmamın esas sebeplerinden biri de çalmak çünkü paylaşmayı istiyorum parçaları sahnede. Albümü dinlerken iki kişiyi anmamak elde değildi, Bob Dylan ve Fikret Kızılok... İkisini de çok severim. Bayılırım, öyle diyeyim. Tabii onun ötesinde, yurtdışından, Amerika’dan Woody Guthrie olsun, New Young olsun; daha insanların pek fazla bilmediği Johnny Cash. İşte Blues da çok severim. Robert Johnson’lar, bunlar hep dinlediğim şeyler... Türkiye’den de baktığında, Türkiye’nin ‘Folk’u da Âşık Bizim kültür bakanımız Gilberto Gil gibi biri olmalı İngilizce Kaan Tangöze, nasıl dinlenirdi? Öyle hayallerimiz vardı, kimi kayıtlar da yaptık ama, yaş aldıktan sonra o hayallerden biraz uzaklaştım, çünkü kendimi en iyi kendi dilimle ifade ediyorum. İngilizce bir şey yapacaksan da orada uzun süreler yaşıyor, o kültürün içine girip, oranın insanlarıyla iletişime geçiyorsun. Öyle havadan bir şeyler yazayım vb, olmuyor. O havayı teneffüs edip, onlarla bütün olman gerekiyor ki, yaptığın şey bir şeyler ifade edebilsin. Duman’daki Kaan ve bu albümdeki arasında bir fark yok diyebilir miyiz? Farklı insanlar olabilirler mi? Aynı insanlar tabii; sadece bu başka bir gelenek üzerinden gitmiş bir albüm; tek enstrüman ile kendini ifade etme. Grupta herkes müziğe kendinden bir şeyler katıyor. Davul, bas ve elektrogitarlar girdiği zaman parçayı bambaşka bir dilde düşünmen gerekiyor. Düzenleme denen bir olay giriyor; beraber bir enerji çıkıyor. Bu albümde ise, tek elin ritm oluyor; ağızdaki vokalist oluyor, mızıka, icabında solo gitar gibi bir görev görüyor ve gitarın üst telleri bas gitar gibi oluyor... Aslında, iyi bir grubun tek bir kişi gibi tınlaması lazımdır. Biz bunu aramızda hep deriz. Voltran gibi anlatayım; hani hepsi başka insanlardır, başka işlevi vardır ama hepsi bir araya geldiği zaman sanki bir kişi çalıp söylüyormuş gibi duyulmalıdır o müzik. ‘Taksim Meydanı’nın geleceği nasıl? Günümüzde geleceği pek göremiyor insan... Ama Çetin Altan’ın da dediği gibi, enseyi karartmamak lazım. Bu ülke bir şekilde aydınlığa çıkacak diye düşünüyorum. Taksim Meydanı da, AKM de düzelecektir diye umut ediyorum, Gezi Parkı da düzelecektir. Ama bu değişimin ne zaman olacağını şu an öngöremiyorum; seçim var önümüzde zaten. Yine de Taksim her zaman sıyrılır; özgürlüğün, çağdaşlığın olacağı bir mekândır orası. Bu ülkede Kültür Bakanı kim olmalı? Bir kere sanatla iç içe olursa iyi olur; mesela Brezilyalı Gilberto Gil! Bu tarz adamlar olsun. Sanatla, kültürle iç içe olsun. Aydınlık, çağdaş olsun... Siyasi duruşun nedir? Kendimi öyle kalıplara sokmayı seven biri değilim. Tabii ki demokrasiden yanayım. Herkesin eşit hakları olsun isterim. Özgürlükten yanayım. İfade özgürlüğü sonuna kadar olsun, hayat biçimi şekillendirilmesin. Herkes başkasının özgürlüğünü kısıtlamadığı sürece her şeyi yapmakta serbest olsun ki bir şeyler üretilebilsin. Sanata ve bilime önem verilmesini istiyorum. Yurtdışında çalacak mısın? İsterim, her yerde Türkler var tabii... Almanya’dan çağrılar var. ‘Şanlı Millet’ parçan, bir milliyetçilik eleştirisi mi? Hayır, hükümet eleştirisi demem daha yerinde olur. C M Y B Fotoğraf: ÇAĞLAR KANZIK İçinde büyü k ecele çaresi bir korku varsa m Senin de bir i var Bende de ta çocuğun varsa m iki tane va r. Arkanda cell at la r varsa bu iş değil A ll Eğer sonunda ah aşkına Ölürüz icab kefen giymek varsa ında
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle