Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 OCAK 2015 ÇARŞAMBA 4 HABERLER ‘Terörün panzehiri laikliktir’ diyen Kılıçdaroğlu, İslam dünyasına laiklik çağrısında bulundu: Laikliği benimseyin dur. Eline silah alıp masum insanları öldürmek İslamiyet değildir. Radikal unsurları Türkiye’den geçirdiler: Yanlış bir Suriye politikasıyla radikal gruplar Türkiye’ye komşu oldu. Her seferinde bize “Siz Baasçısınız...” dediler. Niye Baasçı olalım, biz CHP’yiz. Biz sizi uyardık, sorumlu bir siyasi parti olarak uyardık. Bütün dünyadan radikal unsurları getirdiler, Türkiye üzerinden Suriye ve Irak’a geçirdiler, Katar’dan para aldılar, ellerine silah verdiler, “Suriye ve Irak’ta kardeşlerini öldür” diye. İslam coğrafyası kan akıtan bir coğrafya oldu, niye olsun? İlk fatura Cilvegözü’nde daha sonra Reyhanlı’da çıktı. Sıkılmadan, arlanmadan CHP’yi sorumlu tuttular. Sonunda mahkeme “CHP’nin hiçbir sorumluluğu yok” dedi. Çıkıp özür dileyecekler mi? Adam olsalar özür dilerler. Ama adam değiller, ne diyeyim. Türkiye uyuyan hücrelerin yuvası oldu: Türkiye öyle bir noktaya geldi ki, uyuyan hücrelerin yuvası halinde. Terör örgütlerinin uyuyan hücreleri Türkiye’de konuşlanıyor. Paris saldırısından sonra AKP’nin her kanadından “Türkiye’de de olabilir” kaygısı dile getirildi. Siz terörle yattınız, onlara cephane verdiniz; Rize’den baba arıyor beni, “Oğlum Suriye’de öldü, bu devlet neden sahip çıkmıyor?” diyor. Efendim sınır çok uzunmuş da, Suriyeliler geliyormuş da... Sınırlar yolgeçen hanına döndü: Hiçbir zaman CHP genel başkanı olarak ‘Je Suis Charlie’ ve Ötesi II Paris katliamı, 4 milyon katılımlı protesto gösterisi, önemli bir tartışma alanı açtı. Bu tartışma alanında, “İslamafobi”, “mizah sanatının sınırı” konuları benim de ilgimi çekiyor. Müslümanları da kapsayan, soldan sağa geniş bir yelpazede, entelijensiya, bu olayların “İslam’la alakası yok”, “bu bir korku değil bir fobi çünkü gerçeklikte bir karşılığı yok. Bu korkuya sahip olanlar aslında ruh hastası” noktasında birleşiyor. Avrupa solunda, bu kavramı ırkçılıkla eşitleme eğilimi görülüyor. Bu yaklaşımların doğru yanları var, ancak korkular tamamen de temelsiz değil. Gelişmiş kapitalist ülkelerin Müslüman halkların yaşadığı coğrafyadaki emperyalist politikaları, yaklaşık 200 yıldır dayanılmaz acılara yol açıyor; bu durum büyük nefret, öfke uyandırıyor. Üstelik bu nefret, öfke, şimdi Müslüman göçmen işçiler, sığınmacılar, seyahat kolaylığı üzerinden Batı’nın coğrafyasına ulaştı. Diğer taraftan İslamın, inanmayanlara, düşman kategorisine girenlere yönelik en aşırı şiddetin uygulanmasına izin veren ifadeleri; en son din olduğu iddiasıyla, dünyanın diğer dinleri benimsemiş halklarının eninde sonunda Müslüman olacağını ya da yok edileceğini varsayan bir mantığı var. Özetle “İslamofobi” denen olgunun arkasında, İslam ve Müslüman korkusunu haklı çıkaracak hiçbir maddi neden yok denemez. Bu yüzden, bu korkunun patolojik bir düzeye ulaştığı durumlarda “tedavi” etmeye çalışırken yasaklamak, insanlık suçu ilan etmek bir çare değil. Hem Batı’da yaşayan Müslümanların ekonomiye, kültüre entegrasyonunu sağlamak, hem de öfkesini, nefretini azaltacak politikalar gerekiyor. Bunların yanı sıra İslam dininin içindeki bu şiddet öğelerinin, diğer inançların da var olmaya devam edeceğini kabul eder yönde, en azından korkuyu gereksizleştirecek biçimde yeniden yorumlanmasına yardımcı olmak gerekiyor. Nihayet Müslüman dininin kimi özelliklerinden kaynaklanan bir korkuyu, çok özel koşulların ürünü, birkaç yüz bin fanatikten kalkarak, birbirinden faklı toplumların içinde, farklı sınıfsal konumlarda şekillenmiş, dinini değişik biçimlerde anlayan, yaşayan bir milyar insanın tümüne yönelik bir korkuya dönüştürmenin mantıksızlığını vurgulamak gerekiyor. Avrupa solunun, Avrupa siyasikültürel alanında sağ popülizmin yükselmekte olduğu bir dönemde, bu korkularla ırkçılık arasında bir bağ kurmaya kalkmasının bir haklılığı var. Ancak bu tutumun, Müslümanlarla diyalog kurarken, genelde eleştiriden sakınmaya, hatta bazen kendi değerlerinden taviz vermeye yol açması, Müslüman ve İslam korkusunu ortadan kaldırma, bunun ırkçılar tarafından istismarını önleme çabalarına olumlu bir katkı yapamıyor. Charlie Hebdo katliamı konuşulurken bir “ama” ifadesine çok sık rastlanıyor: “Katliamı lanetliyorum ama sanatçının da insanların kutsal değerlerine saldırmaması gerekirdi; zaten bunlar da komik güzel değildi ki”. E. Balibar da “Charlie Hebdo çizerleri ihtiyatsız mı davrandı?” diye sorduktan sonra “Evet, ama bu kelimenin.. iki anlamı var”... “tehlikeyi küçümsemek, riskten zevk almak, hatta kahramanlık”... ve “sağlıklı bir kışkırtmanın muhtemel kötü sonuçlarına karşı kayıtsızlık”... “Bence Charb ve yoldaşları, kelimenin her iki anlamıyla da ihtiyatsız davrandılar” diyor (Bianet, 12/01). The Times’ın yazarlarından Hugo Rifkin’e göre “iyi bir gazeteci sıkıntıda olanları rahatlatır, rahat olanları sıkıntıya sokar”... “Burada kimin sıkıntıda olduğu, kimin rahatlatıldığı pek belli olmadı”... “evet hedefine vurmuş (Hebdo’nun mizahıEY) olabilir ama bu arada bir milyar insana da çarpmış olabilir”. Bunlar, gerçekten haklı kaygılar. Bu kaygılar, ürettiği estetik ürünlerle eğlendirmeyi amaçlayanlar, genel zevklere hitap edenler, haber yorum yazan gazeteciler için geçerli olabilir ama Platon’un daha o zaman kavradığı gibi sanatçı için geçerli olamıyorlar. Sanatçı ürettiği estetik ürünleriyle, bazı estetik ürünlerini sanat, güzel olarak kabul eden, bazılarını yadsıyan, susturan toplumsal mutabakatın sınırlarını zorladıkça, kutsalı sorguladıkça sanatçı olma özelliğini kazanabiliyor. Bu nedenle de tarih boyunca baskı altında kalıyor, sürgüne gidiyor, bazen işkence görüyor, yaşamını kaybediyor. Çünkü tarih sınıflı toplumların egemenlik ve bağımlılık ilişkilerinin tarihidir. Gerçek sanat gerçekten riskli iş olmaya devam ediyor. Davutoğlu, Paris yürüyüşüne katılmasını eleştiren Bahçeli’ye İsrail üzerinden mesaj verdi: Meydanı İsrail’e bırakmayız ATANAMAYAN ÖĞRETMENLER ÇİÇEK VERDİ Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ Erdoğan’a gönderme ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Paris’teki yürüyüşe katılmasına tepki göstererek “Birkaç Mehmetçik öldü diye Meclis toplanmaz’ diyen sefil zihniyet, 17 kişi için koştura koştura soluğu Fransa’da almış, Fransa’da kuyruğa girmiştir” dedi. Partisinin grup toplantısında Davutoğlu’nun Paris’teki “teröre hayır” yürüyüşüne katılmasını değerlendiren Bahçeli, kimden gelirse gelsin terörün utanç verici bir eylem olduğuna dikkat çekti. Fransa’daki saldırıların “insanlık suçu” olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Şu da var ki kan sadece Paris’te akmamıştır, teröristler sadece Avrupa’da boy göstermemiştir” diyerek, aynı duyarlılığın Avrupalı liderlerden Kerkük, Musul, Gazze, Şam ve Bağdat için de talep etmenin en doğal hak olduğunu söyledi. Bahçeli, toplantı çıkışında gazetecilerin sorularını da yanıtladı. “Sarayda Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın 16 Türk devletini simgeleyen temsili askerlerle birlikte karşılanmasına” ilişkin soru üzerine Bahçeli, “Merak ettiğim bir konu var, acaba Sayın Erdoğan bir gün hangi kıyafetle sarayda görülecek” yanıtını verdi. Bahçeli, 30 Mart seçimlerinde “milli irade hırsızlığı yapıldığına ilişkin” haberlerin anımsatılması üzerine yurttaşlara yönelik oylara sahip çıkma çağrısında bulunduklarını anımsattı. Bahçeli, eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’un “kaset” iddialarıyla ilgili soru üzerine, “Sabri Uzun, uzun konuştu” yanıtını verdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Ahmet Davutoğlu, İsrail Başbakanı’nın bulunduğu Paris yürüyüşüne katıldığı için kendisini eleştiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye “Meydanı onlara bırakmayız” yanıtını verdi. Aile Destek Paketi’ne yönelik “Kadın istihdamını azaltır” eleştirilerine de tepki gösteren Davutoğlu, paket içinde yer alan çeyiz hesabını anımsatarak, “Aşkın ne zaman geleceği belli olmaz, geldi mi insanı çarpar” dedi. Başbakan Davutoğlu, partisinin grup toplantısında özetle şu görüşleri dile getirdi: Fransa’daki yürüyüş: Terörün herhangi bir şekilde İslamla veya herhangi bir dinle yan yana anılmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Dünyada böyle bir insanlık suçu işleyen ve en fazlada İslama zarar veren böyle bir terör eyleminin ‘İslam terörü’ diye adlandırılmasına hiçbir yerde müsaade etmeyeceğiz. Aynı şekilde devlet terörü uygulayan kişilere ve devletlere karşı da sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Gazze’de İsrail’in, Suriye’de Beşşar Esed’in yaptığı zulme “devlet terörü” demeye devam edeceğiz. Meydanı İsrail’e bırakmayız: Nasıl Fransa’daki bu terör karşısında bu dünya liderleri omuz omza yürüdüler. Bir gün Gazzeli çocuklar için Kudüs Mescidi Aksa’da şehit edilenler için dünya liderleri bir araya gelip, dünyanın herhangi bir yerinde omuz omza yürürlerse; eğer bir gün Pakistan’da terörde öldürülen çocuk yaştakiler için İslamabad’da bu liderler bir araya gelirse, eğer Suriye’deki zulme karşı DEAŞ’a olduğu gibi rejimi de eleştirmek üzere P5 dışında, diğer ülkeleri bırakın BM’nin 5 daimi üyesi yan yana gelme erdemi gösterirlerse işte o zaman dünyaya barış gelir. Başkenti Kudüs olan özgür Filistin kurulduğunda ve o başkent Kudüs’te Mescidi Aksa’ya doğru bu liderler yürüdüğünde işte dünyaya barış o zaman gelecek. Bazıları Sayın Bahçeli’nin yaptığı gibi bizim İsrail Başbakanı ile niye orada bulunduğumuzu sorguluyorlar. Biz meydanı onlara bırakmayız. Bizim orada olmamız ne kadar doğalsa ne kadar samimiyse İsrail Başbakanı’nın orada olması o kadar anormal o kadar gayri samimidir. İslam Avrupa’nın asli dini: İslam Avrupa’ya dışarıdan gelmiş bir din değildir, Avrupa’nın asli dinidir. Avrupa’nın topraklarında Endülüs ve Osmanlı’da çok kültürlülüğü insanlık tarihine altın harflerle yazmış bir dinin temsilcilerimiz. Bu anlamda İslam, Avrupa’nın asli unsurudur. Biz Avrupa’nın parçasıyız, Avrupa biziz, biz Avrupa’yız. Hiçbir şekilde Avrupa’dan dışlanılmasına izin vermeyeceğiz. Avrupa’da Müslümanlara yönelik ırkçı yaklaşımlara hiçbir zaman izin ver IŞİD İLE PEGIDA’YI KIYASLADI Dış Haberler Servisi Başbakan Ahmet Davutoğlu, önceki gün Almanya ziyaretinde Frankfurter Allgemine gazetesine konuştu. Davutoğlu, Ortadoğu’yu kana bulayan terör örgütü IŞİD ile Almanya’da gösteriler düzenleyen Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar (PEGIDA) hareketini kıyasladı. Davutoğlu, “Terör grupları Musul’da kiliseleri yıkarken, Musul’un İslam şehri olduğunu, sadece Müslümanlara ait olduğunu iddia ediyordu. Ama bu doğru değil. Tarih boyunca orada Hıristiyanlar yaşamıştır. PEGIDA’daki de aynı mantık, Almanya’yı sadece Hıristiyanlara ait görüyor. Ama bu ortaçağdan kalma bir zihniyet” görüşünü dile getirip şöyle devam etti: “Türkiye PEGIDA’dan çok endişeli. Çünkü sadece Hıristiyan Alman bir toplum istiyorlar. Bu sadece Türkler ve Müslümanlar değil, bizzat Almanya için bir tehdit.” 1929 ekonomik krizinden sonra olduğu gibi ters giden her şeyin suçunun “ötekilerde” arandığını anlatan Başbakan, “Bu tam da DAEŞ’in zihniyeti. DAEŞ modernlik öncesi bir isimse, modern ismi de PEGIDA’dır” dedi. tutmaları için biz Paris’teydik. Türkiye yalnızlaşıyor diyenler: Bir hafta içinde yaptıklarımız “Türkiye yalnızlaşıyor” diyenlerin kulağına küpe olsun. Anlayabilirlerse ne âlâ, anlayamazlarsa onlar kendi yoluna, biz kendi yolumuza. Aşkın ne zaman geleceği belli olmaz: Nüfusumuz artsın. Bu anlamda çalışan kadınları, annelik ve kariyer aşkı arasında tercih yapmak zorunda bırakmayan insani bir reform planladık. Biz bu paketi açıkladığımızda eleştirmeye hazır bekleyen çevreler, bu kadın istihdamını azaltmaz mı dediğinde, bu programı okumamış oldu. Kadınlarımız 6 aya kadar olan bir süre, yarı zamanlı çalışıp tam ücret alacaklar. Kadınlarımız bu şekilde 16 haftalık izin sonrasında kariyeri mi seçsem annelik mi yapsam diye seçim yapmayacaklar. Nasıl ki erkekler askerlik dönemini kademe ilerlemesinde değerlendiriyorsa annelerimiz dedeğerlendirecek. Annelik de vatan görevi gibi kutsal bir görevdir. Yine devrim mahiyetinde bir adımla çeyiz hesabı. Anne ve baba, çocuk evlilik çağına gelinceye kadar biriktirdikleri miktar ne ise devlet yüzde 15 katkıda bulunacak. Çünkü aşkın ve muhabbetin ne zaman geleceği belli olmaz, geldi mi insanı çarpar. Önceki gün Almanya dönüşü gazetecilere uçakta açıklama yapan Davutoğlu, 4 eski bakanla ilgili Meclis Soruşturma Komisyonu üyeleriyle görüşmesinin ya da komisyona müdahil olmasının söz konusu olmadığını kaydetti. “Parti içinde genel başkan olarak herkesle konuşuyorum” diyen Davutoğlu, “Ama ne konuştuğum sadece beni ve görüştüğüm kişileri ilgilendirir” dedi. meyeceğiz. Paris’te oluşumuz, Avrupalı kimliğimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Paris’te bulunmakla, Türk vatandaşlarının ve 45 milyon Müslümanın böyle bir kolektif suçla itham altında tutulmasına izin vermedik. Açık bir şekilde söyleyeyim; pazartesi sabahı eğer vatandaşlarımız ve Müslümanlar işyerlerine gittiklerinde bir Fransızla karşılaştıklarında başlarının eğilmemesi için, evet bu insanlık dışı saldırıya karşı yapılan yürüyüşte ‘Müslüman liderler de var’ diyebilmek için, başlarını dik ‘YOLSUZLUK, YOKSULLAK VE YASAKLARLA MÜCADELE ETTİK’ Erdoğan ‘3Y’yle gelmiş ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, hastane açılışında “3Y” vurgusu yaparak, yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele vere vere bugünlere geldiklerini ileri sürdü. Erdoğan, Medical Park Sağlık Grubu bünyesinde faaliyet gösteren Liv Hospital Ankara’nın açılışını gerçekleştirdi. Erdoğan, Türkiye’de bir zamanlar SSK hastanesinin eczanelerinden vatandaşların ilaçlarını dahi alamadıklarını, şimdi ise böyle sorunların yaşanmadığını kaydetti. “Artık Türkiye’de insanı öne çıkaran bir devlet anlayışı var” diyen Erdoğan, yola çıkarken “3Y” diye tarif ettikleri yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadeleyi vere vere bugünlere geldiklerini belirtti. Açılışa Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, eski Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım katıldı. Öte yandan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Erdoğan’ın daveti üzerine yarın Türkiye’ye gelecek. Ziyarette Erdoğan ve Aliyev’in eşbaşkanlıklarında TürkiyeAzerbaycan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi 4. Toplantısı düzenlenecek. HDP’Lİ YÜKSEKDAĞ: DAVUTOĞLU’NUN YÜRÜYÜŞE KATILMASI İKİYÜZLÜLÜK ANKARA (Cumhuriyet Büro su) HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ , Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Charlie Hebdo katliamı sonrasında Paris’teki yürüyüşe katılmasını “ikiyüzlülük” olarak nitelendirdi. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, IŞİD’i “öfkeli insan topluluğu” olarak nitelediğini anımsatan Yüksekdağ, “Bugün Paris’te böyle bir katliam gerçekleştiriliyorsa, İstanbul’un göbeğinde bombalar patlatılıyorsa bu karanlık çeteye verilen siyasi desteğin eseridir. Onları koruma, kollama, Türkiye sınırlarında özgürlük tanıma politikasının sonucudur” diye konuştu. Yüksekdağ, TBMM’de görüşülen iç güvenlik paketiyle asıl amaçlananın sarayın güvenliğinin sağlanması olduğunu belirterek, “Bu baskıcı politikalar, antidemokratik yaklaşımlar devam ederse tarihteki 16 Türk devletinin askeri de mevcut askeri yapı da ilan etmeye çalıştığınız sultanlığınızı korumaya yetmeyecek” dedi. HDP grup toplantısında konuşan Yüksekdağ, 2 yıl önce Paris’te üç kadın siyasetçinin katledildiğini belirterek, “Bu katliam hâlâ aydınlatılmadı. 2 yıl boyunca paraleli suçladılar. Paris’te üç kadın siyasetçinin katledilmesindeki failler ortaya çıksaydı, bugünkü kanlı eylemler olmayacaktı” dedi. ‘ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Paris’teki Charlie Hedbo katliamının İslam dünyasında laikliğin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdiğini belirterek “Lütfen laikliği benimseyin. Laiklik inançların güvencesidir, insanların inançlarına siyasetin müdahale etmemesi demektir, ederse Paris olur. Laiklik terörün de panzehridir” dedi. Kılıçdaroğlu, AKP iktidarının Türkiye’yi terör örgütlerinin uyuyan hücrelerinin yuvası haline getirdiğini ifade etti. Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında şu mesajları verdi: Laiklik terörün panzehiridir: Paris’te bir mizah dergisine saldırı yapıldı, çok sayıda insan yaşamını yitirdi. Bütün dünya düşüncenin özgürce ifade edilebileceği bir dünyayı istediğini Paris’teki görkemli yürüyüşle ortaya koydu. Biz CHP olarak her türlü düşüncenin özgürce ifade edildiği bir Türkiye ve dünya istiyoruz. CHP olarak terör nereden gelirse gelsin lanetliyoruz ve kınıyoruz. İslam dünyasında laikliğin ne kadar önemli olduğunu terör bize gösterdi. Büyük önder, bir dünya lideri Atatürk’ün daha o yıllarda laikliği Türkiye’ye getirmesi ve benimsetmesi, İslam dünyasında Türkiye’nin öncü rol oynamasını sağlamıştır. Bütün İslam dünyasına sesleniyoruz; lütfen laikliği benimseyin. İnançların güvencesidir laiklik. Laiklik insanların inançlarına siyasetin müdahale etmemesi demektir. Müdahale ederse Paris olur. Laiklik terörün de panzehiridir. Kimseyi incitmeyeceksin, İslamiyet bu IŞİD’i bir tek AKP kabul etmiyor ‘ Geçen hafta emeklilerle yaptığı toplantı sonrasında ayakkabılı saldırıya uğrayan Kılıçdaroğlu’nun koruma sayısının artırıldığı dikkat çekti. Davutoğlu Fransa’ya gittiğinde bazı çevreler tarafından acımasızca eleştiriliyorsa oturup kendine bakması lazım, “neden eleştiriliyorum” diye. IŞİD’in terör örgütü olduğunu bir tek AKP kabul etmiyor. Neden kabul etmiyorsunuz? Masum insanları kesmek ne zamandan beri terör kapsamından çıktı? Suriyeli mültecilerle ilgili “Neden geliyorlar” diye bir soru sormadım. Her insana yardım etmek Türkiye Cumhuriyeti’nin görevidir. Ama o sınırlar terör örgütü mensupları için yolgeçen hanına döndü. Adres olarak Türkiye’yi verdiler, Türkiye’de eğitildiler. Bizim itirazımız bu. Davutoğlu eleştiriliyorsa nedeni budur. Açıkça Türkiye eleştiriliyor; yazık, günah değil mi, 90 yıllık birikim böyle harcanabilir mi? Televizyonun yayın yapmadığı bir güne koyacaklar: (4 eski bakanla ilgili Yüce Divan oylaması) Genel Kurul’a gelecek, büyük ihtimalle televizyonun (Meclis TV) yayın yapmadığı bir güne koyacaklar. Ama biz sonuna kadar bu davayı sürdüreceğiz. Bu bizim namus görevimizdir, bu millete verdiğimiz sözdür, ahlak için, vicdan için, tüyü bitmemiş yetim hakkı için yapacağız bunu. Yaptıkları yol, 47 saat kapandı: En çok övündükleri duble yoldu. Ulaştırma Bakanı, “duble yolların yüzde 80’i 23 yıl dayanan kaplamadan oluşuyor” diye Plan ve Bütçe Komisyonu’nda itiraf etti. Duble yolları yaptılar, yollar kapanmasın diye. Bir kar yağdı, İzmirİstanbul yolu 24 saat değil tam 47 saat ulaşıma kapandı. Sibirya mı burası? Ben havuz medyasından, “sorumlusu CHP’dir” diye haber yaparlar diye bekledim. Akıllarına gelmemiş herhalde ki böyle bir haber çıkmadı. Neyse ben şimdi söyleyeyim de yarın manşet yapsınlar “Yolları kapatan CHP” diye... Sanatçının işlevi Üyelerle görüşmedim TERÖR ZANLISI FRANSIZ GÖZALTINDA Suriye’ye geçerken Kapıkule’de yakalandı Dış Haberler Servisi Paris’te Yahudi marketine saldırı düzenleyen Fransa vatandaşı Kouachi kardeşlerle bağlantılı Amedy Coulibaly’nin dini nikâhlı eşi Hayat Boumeddiene’nin Türkiye üzerinden Suriye’ye gittiği kesinleşirken dün de faillerle bağlantılı bir Fransız vatandaşının Bulgaristan’da bu ay başından bu yana gözaltında tutulduğu kaydedildi. Fransa 28 yaşındaki şüpheli Fritz Jolie Joaquin’in iadesini Sofya’dan talep ederken, Bulgaristan savcılığı zanlının 1 Ocak’ta 3 yaşındaki oğlu ile Kapıkule’nin karşısındaki Kapitan Andreevo Gümrük Kapısı’ndan nihai rotası Suriye olacak şekilde Türkiye’ye geçmek isterken gözaltına alındığını duyurdu. Joaquin hakkında “terör eylemlerinde yer aldığı ve oğlunu kaçırdığı” iddiasıyla arama emri bulunduğu belirtiliyor. C M Y B