Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 EYLÜL 2014 ÇARŞAMBA 8 HABERLER GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada ... zirvesine katılan Cumhurbaşbakanı RTE evet dedi mi? Dedi! Orada koalisyona ve Başkan Obama’ya; bakın ben ülkem adına öneriye evet diyorum, ama bu konuda IŞİD’in elindeki 49 rehinemizi bahane ederek, aslında bu terör örgütüne karşı alınacak önlemlere tümüyle katılmayı düşünmüyorum, dedi mi? Şu güne dek gelen bilgiler, böyle sakıncalar öne sürerek koalisyona yarım yamalak katılmayı onayladığımızı doğrulamıyor. HHH Obama açıkladı. Öncelikle başta Türkiye, Ürdün ve Suudi Arabistan gibi Sünni ülkelerin IŞİD’e karşı şimdilik asker dışında olanaklarla müdahale etmesini şart koştu ve… … Terör örgütüyle mücadele edecek koalisyona mutlak katılmasını zorunlu gördüğü Türkiye’ye, yeni yönetim kadrosunun ne kadar istekli olduğunu saptamak amacıyla Savunma Bakanı Chuck Hagel’i gönderdi. Neden? Zira Hagel, burada Irak ve Suriye ile sınırı olan ve bu nedenle “IŞİD’e karşı ittifakta Türkiye’nin olmazsa olmaz konumda olduğunu” belirti. Bu saptamaya yeni Türkiye yöneticilerinin karşı çıkması olanaksız elbette. Ama örneğin Amerika’yı, ortak askeri bir güçle Esad’ı bitirmeyi ısrarla sıkıştıran bir zamanların başbakanı, şu sıra Cumhurbaşbakanı olan RTE, IŞİD’e karşı bu arada söz konusu olmayan bir askeri koalisyona bugünden neden soğuk bakıyor acaba? Ankara, Suriye ve Irak’ta egemen güç haline gelmeden önce terör örgütünden yardımlarını esirgemiyordu ama şimdi piyasaya sürülen bilgiler doğru ise, Türkiye’ye saldırmasından endişe ediyormuş! Koalisyonun, tabii öncelikle ABD’nin Türkiye’den IŞİD’e karşı daha etkin müdahalesine başlıca yardım olarak, ikmal hatta eğitim olanaklarının sağlanmasını istemiş olmasından söz edenlere rastlanıyor. Tabii ikmal talebi, Başkan Bush’un 1’inci Irak savaşında askerlerine kullanmayı önerdiği havaalanları ya da sınırdaki kimi illerde kuracağı ikmal merkezleri ve buralarda binlerce Amerikalı askerin Türkiye’de yerleşmelerine benzer uygulamaları akla geliyor. Türkiye’nin koalisyona ikmal ve eğitim konularında sınırlarını ve olanaklarını açmasını IŞİD düşmanca bir davranış olarak yorumlayabilir. Acaba yeni Türkiye yöneticileri ABD’den bu yönde gelecek önerilere yeşil ışık yakarlarsa, bu olasılığı göz önünde tutacaklar mı? HHH Lakin AD hükümeti ulusal birer sorun olan bu olasılıkları kamuoyu ile paylaşmak yerine iş kazalarında ölenler şehit mi değil mi tartışmasıyla meşgul görünüyor. Tabii ana muhalefetde! Hükümet sözcüsü Bülent Arınç’a göre şehitlik dini bir kavram. İş kazalarında ölenleri kapsamıyor. Sözcünün başka açıklaması; Cumhurbaşbakan’ın NATO zirvesine giderken Obama’ya ya Gülen’i sınır dışı et ya da bize iade et dayatmasına verdiği yanıt dikkat çekici. Arınç; Cumhurbaşbakanı’na, üstelik ders verircesine, “Onu oradan al bana ver şeklindeki bir talebin dünyada karşılanma imkânı kalmamıştır” diyor. Üstelik Gülen hakkında kesinleşmiş bir yargı kararı yokken iade talebini ABD’nin uygun karşılamamış olmasını AD hükümetinin de haklı bulduğunu söylüyor. Bu, daha ilk günden Cumhurbaşbakan’la hükümet arasında kimi, üstüne üstelik ulusal konularda kopukluğun kanıtı değil mi? Yeni Türkiye yöneticileri arasındaki kopukluğa başka örnekler yok mu? HHH Ha bir de yasayla sınırları çizilen, İmralı’daki caninin de onayladığı süreç, ilgililer arasında hiçbir kopukluk göstermeden çok ama çoook tıkırında işliyor. İşte taze örnek: Gazetelerde küçücük, minnacık yer alan habere göre, silahlarını bırakacağı, hükümetin gayretiyle dağdan ineceği umut edilen PKK… “Bize asker lazım” diye yine bir köyden 1015 yaşlarında 10 çocuğu dağa kaçırmış da… TİB, ucu açık yetkilerle internet erişimini engelleyebilecek GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Yeni Türkiye’de MAHMUT LICALI n Baştarafı 1. Sayfada ... cihane, baş ağrısı bahane, artık iş kazaları baş ağrısından bile olağan bir ölüm biçimine dönüştü. Ülkemizde ekmek aslanın ağzında değil, Azrail’in elinde. Her an ölmeyi göze alıyorsanız, karnınızı doyurmanızın bir yolunu buldunuz demektir. Artık ölüm her yerde emeğe en yakın değer. Yerin yüzlerce metre altında her an olağan bir ihmal sonucu toplu ölebilirsiniz, deniz kıyısında bir tersanede aylık ortalama istatistiklerin parçası olarak yaşamınızı yitirebilirsiniz, yerin metrelerce üstünde asansör hızında ölüme çakılabilirsiniz. Bütün bunların karşılığında ölüm ya kaderdir ya da sektörün bir parçasıdır. Bu anlamda Türkiye’de en büyük iş kazası işbaşındaki hükümettir. Dönem zengini yaratma uğruna dönem cinayetleri sel oldu, memleketin her yanından akıyor. HHH İstanbul Mecidiyeköy’deki hızlandırılmış rant inşaatında malzemelerle birlikte asansöre bindirilen 10 işçinin feci bir şekilde ölümüne ilişkin haberler Türkiye gerçeğini bilmemize ve yaşamamıza rağmen kanımızı donduruyor. Bir inşaat düşünün ki; 5 ay önce bir işçi ölmüş, normal bir çalışma faaliyeti sayılmış, dava bile açılmamış. 5 bin 600 lira para cezasıyla geçiştirilmiş. İnşaattaki çalışma koşullarına ilişkin defalarca uyarı yapılmış, ama dinleyen olmamış. Asansörüne inşaat malzemeleriyle insanlar birlikte yüklenmiş. Asansör sık arızalanınca ayrıca uyarılmış, dinleyen olmamış. Bütün bunlardan sonra meydana gelen kazanın neresini araştıracaksınız? 3 gündür medyada boy boy ölen işçilerin dramları işleniyor. Ama çok az yayın organında gerçek sorumluların izi sürülüyor. Hükümetin bulduğu yöntem ise benzer her durumda olduğu gibi yaşamını yitirenleri şehit ilan edip çıkmak. Toplum vicdanında çok önemli bir yeri olan “şehitliği” adeta suçlarına kalkan yapıyorlar. Daha Soma faciasının yaraları sarılmadan asansör felaketini yaşadık. Hükümet Soma tepkisini hafifletmek için maden işçilerinin çalışma koşullarını biraz daha insani yapan yasa hazırlamıştı. Bunu da torbanın içine koyup öteki maddelerle harmanladılar. Bu yasanın hazırlandığı günlerde şöyle sormuştuk: “Zor çalışma koşulları içinde olan sadece maden işçileri mi? İnşaat işçilerinin sorunlarını görmek için de bir şantiyede toplu ölümün olmasını mı bekleyeceğiz?” Ne yazık ki bu da oldu. HHH Türkiye’nin böylesi felaketlerle ilgili ürettiği çözümler ne yazık ki bu acıları daha çok yaşayacağımızı gösteriyor. Türkiye’de bütün kazalar ucuz atlatılır. Örneğin bir trafik kazasında 5 kişi ölür, kaza ucuz atlatılmıştır, çünkü otobüs yolcularının yarısı önceki durakta inmiştir. Bir maden ocağında 50 kişi ölür, kaza ucuz atlatılmıştır, çünkü bir önceki vardiyada 200 kişi çalışmaktadır. Bu mantıkla Türkiye’de bütün kazalar ucuz atlatılır, çünkü hayat pahalı, can ucuzdur. Yıllardır altını üstünü çize çize vurguladığımız taşeronlaşma, çalışma koşullarındaki ağırlık, işgüvenliği ihmalleri bir araya gelince artık bu ünlü sözü değiştirmek ve şöyle demek gerekiyor: Emek en cüce değerdir! Yeni Türkiye diyerek eski buldukları Türkiye’nin daha da eskisini özleyenlere sormak gerekir: Bu çağda böylesi ilkel çalışma koşullarında Mecidiyeköy’de yaşamını yitiren 10 kardeşimizin değeri kaç mecidiyedir? yeni baskı ve sansür ANKARA AKP iktidarının hem sivil toplum hem de uluslararası kurumlardan yükselen tepkiler üzerine kısmen geri adım atmak zorunda kaldığı internet yasaklarını düzenleyen yasada yaptığı değişiklikler “yeni Türkiye”de internet fişlemesi ve sansürün önünü açacak. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) erişim engelleme kararı verdiği durumlar içinde “milli güvenlik ve kamu düzeninin bozulması” gibi tartışmalı ve ucu açık yeni bir tanımlama yapılırken, kullanıcıların internette ne yaptıklarını kayıt altına alan trafik bilgilerine de mahkeme kararı olmadan erişebilecek. TİB’in MİT bünyesine devredilmesi konusunda Bakanlar Kurulu’nda çalışma yürütüldüğü bir süreçte TİB ve TİB Başkanı’nın olağanüstü yetkilerle donatılması dikkat çekerken, söz konusu düzenleme şunlara neden olacak: l Değişiklikle daha önce ancak bir suç soruşturma ya da kovuşturması kapsamında mahkeme kararıyla talep edilmesi halinde erişilebilen trafik bilgisine TİB’in sınırsız bir şekilde erişmesi sağlan Cunta rejimi uygulaması Bilişim uzmanı CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger, TİB Başkanı’nın yargının üzerinde ve dokunulmazlığı olan bir kişiye dönüştürüldüğünü söyledi. Yapılan düzenlemelerin anayasaya aykırı olduğunu belirten Aksünger, “Bu tamamen hak mağduriyetleri içeriyor. Erişimin engellenmesi muğlak bir ifadeye bağlanıyor. Milli güvenliğin tehdit edildiğine ve kamu düzeninin bozulduğuna TİB Başkanı karar verecek. TİB Başkanı bu kararları talimatla verecek. Bu tamamen cunta rejimi uygulamalarıdır. Sivil cunta yönetiminin uygulamalarını yaşıyoruz” dedi. Torba yasaya eklenen düzenlemeyle birlikte, internet üzerinden iktidarı eleştiren içerik paylaşanlar ve yayanlar fişlenebilecek. dı. Bu tam anlamıyla internet ortamında yapılan her türlü bağlantı ve kullanım bilgisinin TİB’in denetimi altına girmesi anlamına geliyor. bilgilerine erişebilecek. ullanıcılar gözetlenecek l TİB, internet kullanıcılarının hangi IP adresiyle, nereden, ne zaman, ne kadar süre ile hangi internet siteleri ya da internet hizmetlerine erişim sağladığını, hangi kişilerle hangi şekilde (elektronik posta, diğer anlık mesajlaşma programları ya da internet üzerinden sesli konuşma programları) iletişim kurduğu K l AKP’nin önergesiyle dün kabul edilen başka bir değişiklikle de TİB’in erişim engellemesi kararlarına dayanak olan kategoriler arasında ucu açık yeni bir tanımlama yapıldı. Buna göre TİB, milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması amacıyla TİB Başkanı’nın talimatıyla herhangi bir internet sitesine erişimi engelleyebilecek. Her türlü yoruma açık olan yeni kategori kapsamında pek çok internet sitesine erişimin engellenmesi gündeme gelebilecek. Muğlak tanımlama Hagel, Erdoğan Obama arasındaki yakınlaşmanın nedenini açıkladı ‘Ortak çıkar’ birlikteliği DUYGU GÜVENÇ Hastane müdürü kazada öldü İstanbul Haber Servisi Ruh sağlığı hastalıklarının tedavisinde Türkiye’nin önde gelen hastanelerinden biri olan Özel Fransız Lape Hastanesi’nin Genel Müdürü Cafer Tayyar Selçuk (55), motosikletiyle geçirdiği kaza sonucu hayatını kaybetti. Alınan bilgiye göre, Selçuk önceki akşam saat 21.30 sıralarında hastaneden, Kadıköy Yakası’ndaki evine gitmek üzere yola çıktı. Selçuk, Mecidiyeköy’den geçtiği sırada, kaldırımın kenarında duran bir taksinin sol arka kapısı müşteri tarafından aniden açıldı. Selçuk’un kullandığı motosiklet kapıya çarparak yola savruldu. Selçuk tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Selçuk için yarın 10.30’da hastanede tören yapılacak. Selçuk’un cenazesi, Karacaahmet Şakirin Camii’nde öğleyin kılınacak namazdan sonra Karacaahmet mezarlığında toprağa verilecek. ANKARA ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, ABD Başkanı Barrack Obama’nın, Gezi protestolarından bu yana Türkiye ile ilişkilerine mesafe koymasına karşın, seçilmesinin ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la görüşmesi, kendisinin ziyareti ve yaşanan yakınlaşmayı, “ortak çıkarlar” diye açıkladı. Hagel, önceki gün Ankara’daki temaslarının ardından kendisine eşlik eden Pentagon muhabirleriyle bir araya geldi. Görüşmede kendisine Obama yönetiminin Erdoğan ile ilişkilerinin Gezi protestolarından bu yana donma noktasında olduğu, ancak bir anda NATO Zirvesi’nde ikili görüşme yaptığı ve kendisinin de Ankara’yı ziyaret ettiğinin anımsatılması üzerine Hagel şu açıklamayı yaptı: “Değerlendirmeniz doğrudur. Ama, biliyorsunuz, ulusların ilişkilerinde inişler ve çıkışlar vardır, ki bu da ulusal ilişkilerin temelidir, ve siz benim bunu daha önce de söylediğimi biliyorsunuz o da ortak çıkarlarının ne olduğudur. ” Hagel, ABD ve Türkiye Hagel, ardından da arasında inişli çıkışlı bir ikili veya çok tarafilişki olduğunu söyledi. lı ilişkilerin “hayati önemdeki ortak çıkarlara göre” şekilleneceğini belirtti ve bunlar arasında “ortak tehditlerin”de yer aldığını vurguladı. Dünyanın ekonomik olarak birbirine bağlı olduğunu belirten Hagel, “Evet ilişkimizde inişler ve çıkışlar var. Ama ilginç olan, ilişkimiz hiç kopmadı. Onlar hiçbir zaman NATO üssünün ülkeden çıkarılmasını istemediler. Biz farklılıklarımıza rağmen birlikte çalışabildik. Şimdi dünyada, Türkiye’ye, bölgeye, NATO ortaklarımıza, ABD’ye açık ve bir dizi yeni gerçek tehdit var. Bu da bence yenilenmiş bir ilişkiyi gerektiriyor” dedi. Hagel’in gazetecilerle görüşmesinde, Türkiye’nin İncirlik’ten kurtarma operasyonuna izin vermeyi reddettiği iddiası da yer aldı. Hagel, Kürtlerin ve peşmergenin silahlandırılması konusunda Türkiye’nin IŞİD’e kıyasla daha kaygılı olduğu hissine kapılmadığını belirtirken Türkiye’nin NATO Zirvesi’nin ardından bir kez daha IŞİD’e karşı koalisyona katılacağını teyit ettiğini belirtti. Hagel, “Her ülkenin oynayacağı kendine özgü roller” olduğunu belirttikten sonra, “Türkiye’nin özel endişeleri var. Onlar belli rolleri üstlenmek istiyor. Ve bunu üstlenecekler. Bunlara karar vermeleri gerek. Bizim de şu anda değerlendirdiğimiz, bu ülkelerin uygun olacağı roller. Her birinin oynayağı rol önemli. Bu da benim bugün (önceki gün) liderlerle konuştuğumun bir kısmı” dedi. Kurtarma operasyonuna ret Erdoğan’a hakaret davası başladı ‘Linç edip ırzına geçerler’ tehdidi Mirzabeyoğlu’na cezaevi yolu İstanbul Haber Servisi İBDAC davasından hüküm giyip 16 yıl hapis yattıktan sonra 22 Temmuz 2014’te tahliye edilen ve Salih Mirzabeyoğlu olarak bilinen yazar Salih İzzet Erdiş’e yeniden cezaevi yolu göründü. Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Erdiş hakkında hükümlü ve tutukluların ayaklanması, kasten yangın çıkartma suçmalasıyla görülmekte olan başka bir davada infazın devamına karar verdi. Erdiş’in avukatı Hasan Ölçer, müvekkilinin 1999’da Metris Cezaevi’ne yapılan baskında cezaevinde isyan çıkartmaktan dolayı açılmış olan bir davada yargılandığını, bu dosyadaki cezaların 2012 yılında kesinleştiğini belirtti. Söz konusu davada toplam 3 yıl 4 ay hapis cezası verildiğini belirten Ölçer, Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yeniden yargılanma ve infazın durdurulması talebini kabul ettiğini, ancak heyetin değişmesinin ardından infazın devamına karar verildiğini söyledi. İZMİR (DHA) İzmir’de Gündoğdu miting alanından ayrılırken, balkonundan dönemin Başbakan’ı Tayyip Erdoğan’a “el hareketiyle” hakarette bulunduğu iddia edilen Filiz Akıncı’nın 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmasına başlandı. İzmir 41’inci Asliye Mahkemesi’nde açılan davanın ilk duruşmasına, 2 çocuk annesi ekonomist Filiz Akıncı, avukatı Anıl Güler ile tanıklar katıldı. Akıncı savunmasında şunları söyledi: “Balkonda oturuyorduk. Etraf kalabalıktı, gürültü geliyordu. Eşime iki eli mi kaldırıp, ‘Bu kadar kalabalığı ilk defa görüyorum’ dedim. Birkaç dakika sonra kapı çaldı. Kapıyı açar açmaz, içeriye takım elbiseli siyah gözlüklü 7 8 kişi girdi. ‘Çabuk aşağıya inip Başbakan’dan özür dileyeceksiniz’ dediler. Polisler, beni ‘Seni halkın arasına atarız, linç edip ırzına geçerler’ diye korkutmaya çalıştı.” MHP üyesi olduğunu belirten tanık Bilal Yağan ise sanığın orta parmağını göstererek, “Ne işiniz var İzmir’de... Allah belanızı versin, katiller” diye bağırdığını ileri sürdü. Yurt Haberleri Servisi Antakya’da geçen yıl düzenlenen Gezi Direnişi’ne destek eylemleri sırasında yaşamını yitiren 21 yaşındaki Ahmet Atakan, ölüm yıldönümünde düzenlenen eylemlerle anıldı. HATAY: Armutlu Mahallesi’ndeki anma etkinliğine Atakan’ın ailesinin yanı sıra Gezi Direnişi’nde öldürülen Berkin Elvan, Ali İsmail, Ethem Sarısülük ve Mehmet Ayvalıtaş’ın aileleri de katıldı. Yaşamını yitiren direnişçilerin ailelerine “Ağlama anne evlatların burada” sloganı atarak destek veren Antakyalılar Atakan’ın ya ‘Ağlama anne evlatların burada’ Kurtuluş coşkusu şamını yitirdiği sokağa karanfiller bıraktı. İSTANBUL: Kadıköy Boğa’da bir araya gelen yüzlerce yurttaş sloganlar atarak Mehmet Ayvalıtaş Meydanı’na buradan da Yoğurtçu Parkı’na yürüdü. Yürüyüşe CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal da destek verdi. Öte yandan Okmeydanı, İkitelli ve Sarıgazi’de Ahmet Atakan için yürüyüşler düzenlendi. MERSİN: Halkevi, Öğrenci Kolektifi ve Liseli Genç Umut üyeleri yürüyüş düzenledi. Açıklamada, “Katillerden hesap soran Ahmet’e söz verdiğimiz gibi hayalini satmayanların ülkesini kurana kadar direneceğiz. Bütün kaybettiğimiz kardeşlerimize sözümüz olsun” denildi. İzmir, kurtuluşun 92. yılını coşkuyla kutladı. İzmirliler, ilk olarak Basmane Karakolu önünden başlayan “Zafer Yürüyüşü”nde buluştu. Cumhuriyet Alanı’na dek yapılan yürüyüşe binlerce İzmirli ellerinde Türk bayrakları ve Mustafa Kemal Atatürk posterleriyle katıldı. Buradaki Atatürk anıtına çelenk sunulmasının ardından Konak’ta süvari birliklerinin kente girişi ve Hükümet Konağı’na Türk bayrağının çekilmesi canlandırıldı. Cumhuriyet Meydanı’nda devam eden etkinlikte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun gönderdikleri kutlama mesajları yuhalandı. Törende konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “İzmirli olmanın ve İzmir’de yaşamanın özel bir anlam taşıdığını iyi biliyoruz. Herkesin ‘İzmir duruşu’nun ne olduğunu, İzmirlilerin hassasiyetlerini, önceliklerini ve vazgeçilmezlerini artık çok iyi öğrenmelerini istiyoruz” dedi. (EMRE DÖKER) Gezi şehidi Ahmet Atakan anıldı