19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 EYLÜL 2014 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Bozdağ, HSYK seçimlerine bir ay kala yargıya maaş zammı ve sicil affı getiren paketi açıkladı İktidar cüzdanı açtı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 12 Ekim’de yapılacak HSYK üye seçimleri öncesinde “Seçim rüşveti” diye eleştirilen yargıya yönelik maaş zammı ve sicil affı paketini açıkladı. Meclis’e bugün sunulacak ve ekim ortasında yasalaşacağı açıklanan tasarıya göre hâkim ve savcıların maaşlarına seyyanen 1115 TL zam yapılacak. Mesleğe yeni başlayan hâkim ve savcıların maaşı ise 5 bin 141 TL’ye çıkartılacak. Tasarıyla Şubat 2005 ile Eylül 2013 arasında disiplin cezası alan hakim ve savcılara da sicil affı getirilecek. Ancak 17 Aralık dönemi sicil affı kapsamı dışında bırakıldı. Bu düzenlemeden yaklaşık 1500 hâkim ve savcı yararlanacak. Bozdağ, 2010’da AKP’nin getirdiği HSYK üye seçim sisteminin ise “yargıya siyasallaştırdığı” gerekçesiyle değiştirilmesi gerektiğini ifade etti. Hâkimevi’nde yargı muhabirleri ile kahvaltılı basın toplantısında bir araya gelen Bozdağ, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunurken yargıya ilişkin maaş zammı ve sicil affı getirecek düzenlemeye ilişkin açıklama yaptı. Bugün Meclis’e sunulacak hükümet tasarısına göre, birinci sınıfa ayrılan hâkim ve savcıların maaşı 7 bin 310 TL’den 8 bin 465 TL’ye, Yargıtay ve Danıştay üyelerinin maaşı ise 7 bin 670 TL’den 8 bin 825 TL’ye çıkarılacak Yargı mensuplarının 14 Şubat 2005 tarihi ile 1 Eylül 2013 tarihleri arasında işlediği eylemler sebebiyle aldıkları uyarma, aylıktan kesme, kınama ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezaları affedilecek. Sicil affından 1500 hâkim ve savcının yararlanacağı öğrenildi. Bunlardan 1300’ünün cezası doğrudan affedilecek. Sicil affının 1725 Aralık 2013 tarihinde yapılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan öncesini kapsaması dikkat çekti. Maaş zammının seçim öncesi açıklanmasının “seçim rüşveti” olarak yorumlandığının anımsatılması üzerine Bozdağ, “Bu gayri ahlaki bir yorumdur. Tam bağımlı ‘bağımsız’ adaylar var, onların çevresi yapıyor. Bir de YARSAV mı CEMAATSAV mı tam anla Yarın 11 Eylül 13 yıl önce bugün, özel olarak New York’ta genel olarak dünyada yaşam son birkaç yıldır gittiği yönde gidiyordu. Son yılların en önemli olayları Asya Krizi’nin, Kosova savaşının yankıları sönümleniyordu. “Süper devlerin” yönetiminde yeni seçilmiş, seçim kampanyalarında, Clinton yönetiminin uluslararası maceralara merakına karşılık, içe dönmeye kararlı olduğunu vurgulayan G.W. Bush yönetimi vardı. Ertesi gün New York’ta iki yolcu uçağı ikiz kulelere, Washington’da bir yolcu uçağı Pentagon binasına çarptı. Bush yönetimi, kısa sürede saldırıyı düzenleyenlerin Suudi vatandaşı, El Kaide üyesi olduklarını saptadı. Ekim ayında ABD Savunma Başkanlığı ve Pentagon, yeni dört yıllık savunma değerlendirme raporunu açıkladılar. Rapor diplomatik çevrelerde adeta soğuk duş etkisi yarattı. Rapor terörizme karşı küresel savaş ilan ediyor, dünyada yalnızca ABD’nin küresel çıkarları olduğunu savunuyor, hiçbir ülkenin egemenliğinin, sorumlu biçimde kullanılmadığı takdirde, ABD ordusunun müdahalesini engellemeyeceğini açıklıyordu. Artık ABD’nin kalıcı müttefikleri değil, duruma göre değişen müttefikleri olacaktı. ABD gerektiğinde tek taraflı hareket edecekti. ABD tüm dünyada terörizme savaş açmıştı. Bu savaşın iki ayağı vardı. ABD ılımlı Müslüman ülkelerin desteğini alacaktı. İkincisi, terörizme destek olan, ABD’ye yardımcı olmayan ülkelerin rejimleri, gerekirse zorla değiştirilecek, bunlar demokratikleştirilecekti. Önce Afganistan’ın işgali, sonra Irak’a saldırı, ABD istihbarat örgütlerinin hızla artan, yaygınlaşan, hem ülkelerini hem dünyayı bir “olağanüstü hal durumu” olarak gören yetkileri, böylece popüler söyleme giren Guantanamo, Abu Gharib, Büyük Ortadoğu Projesi gibi kavramlar, “bazı koşullarda işkence meşru olabilir mi?” tartışmasıyla... Ha unutmadan, 11 Eylül’ün arkasındaki “gerçek” güçlere ilişkin yüzlerce senaryo bağlamında sonu gelmez tartışmalarla... Tarih yeni bir yöne döndü. Bush yönetimi terörizmle savaşmak, kaynakları kurutmak için yola çıktığında, söz konusu “bad guys”, Borabora Dağları’nın mağarasında saklanmaya çalışan sayıları birkaç yüzü geçmeyen El Kaide fanatiklerinden oluşuyordu. Bugünlerde, Afrika’da Boko Haram, El Şebab, Kuzey Afrika ve Magrip El Kaidesi olarak anılan, militan sayısı on binlerle ifade edilen gruplar var. Ortadoğu’da Suriye Irak topraklarında El Nusra, IŞİD adlı, katliamlarını, kestiği kafaları sosyal medyada sergileyen bir örgüt “halifelik” kurdu. IŞİD’in Batı kaynaklı bine yakın üyesi var. Bunların ülkelerine dönme olasılığı üzerine ABD ve İngiltere yüksek düzeyde alarma geçti. Irak ve Afganistan savaşlarında bir milyona yakın insan öldürüldü, rejim değişti, sonra seçimler yapıldı, “demokrasi geldi” denildi. Şimdi, Afganistan’da Taliban’ın etkisi Pakistan’ı yıkıyor. Pakistan egemen sınıfları da yıkımı hızlandırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Afganistan’da son seçimlerden sonra sonuçlar sorgulanıyor. Çatışmalarda, saldırılarda ölenlerin sayısında bu yıl yüzde 44 artış var. 11 Eylül sonrasının belki de en başarılı rejim değişikliği Türkiye’de “ılımlı İslamcı AKP”nin iktidara gelmesiyle başlamıştı. O zaman demokratikleşme iddiasıyla, ABD ve Batı tarafından hararetle desteklenen sürecin de bugün “tadı kaçmış” durumda. Batı medyası bugün AKP liderliğinden, “sultan”, “panİslamist”, “otoriter” tanımlamalarıyla, gazetecilerini hapseden, susturan, yolsuzlukların üzerini örten, terörist örgütlere yardım yapan ülke iddiaları eşliğinde söz ediyor. Komplo teorileri de çeşitlenmeye devam ediyor. Geçen hafta, The Washington Times, İngiltere’de Daily Mirror, Libya’da 11 yolcu uçağının “kayıp olduğunu”, bunların saldırılarda kullanılabileceğini yazıyordu. Internette de Kaybolan Malezya uçağının da bir saldırıda kullanılmak amacıyla kaçırıldığı iddiaları dolaşıyor. İsrail istihbarat sitesi, DBKA da, teröristlerin güvenlik kontrollerinde görünmeyen patlayıcılar icat ettiklerini bildiriyor. En hoşu da, şu Suudi Kralı, ABD elçisine “Şu mesajı liderinize aktarın: Terörizmle hızla, akılcı biçimde ve güçle savaşınız” demiş. Rüşvet iddiasına yanıt ve ona göre işlem tesis edenleri görevde tutmanın hem göreve, hem devlete ihanet anlamına geleceğini ifade etti. Bozdağ, “Bu yargı Türkiye Cumhuriyeti’nin yargısıdır, Fethullah Gülen’in değildir. Olmasına asla müsaade etmeyiz” ifadesini kullandı. 16 KOLTUĞA 64 ADAY ‘Seçimlere yönelik yakışıksız bir tavır’ YARSAV Başkanı Murat Arslan ile Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu yaptıkları ortak açıklama ile Bozdağ’ın açıklamalarına tepki gösterdi. Hükümetin HSYK seçim sürecine el attığı belirtilen açıklamada, “İktidarın yıllardır hatırlamak istemediği yargıç ve savcıların haklarını, seçim takvimi içinde ve de kısıtlı biçimde hatırlayarak gündeme taşıması, seçimleri etkilemeye yönelik ve yakışıksız bir davranıştır. Yargıç ve savcılar, haklarını elbette alacaklardır ancak bunların bu şekilde gündeme getirilmesi, anılan haklara erişim yol ve yöntemi kuşkusuz böyle olmamalıdır” denildi. yamadım ama onlar bunu dile getiriyorlar” dedi. Bozdağ, basın toplantısının önemli bir bölümünü de yargı içindeki “paralel yapı” iddialarına ayırdı. “Hiçbir hukuk devleti kendi içinde göre yapan kamu görevlilerinin anayasa ve yasalar dışında başka yerlere göre hareket etmesini görmezden gelemez” diyen Bozdağ, resmi makamlar dışında başka yerlerden emir alan Yargıtay Başkanı Ali Alkan’ın “Yargıtay’ın imamı” iddialarını kastederek tek bir delil gelmediği yönündeki sözleri ile Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, “imzasız yazıları dikkate almadığı” açıklamalarıyla ilgili olarak da Bozdağ, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay diğer yerlerde hâkim ve savcılarla ilgili iddiaların gazetelerde yer aldığını söyledi. Bozdağ, “‘Benim bilgim yok’ laflarına inanmıyorum. Herkes kimin ne olduğunu en az benim kadar çok iyi biliyor. Bilgi yok diyemez, çünkü herkes birbirini tanıyor, gayet iyi biliyor. İşleyişi bizden daha iyi biliyorlar. Öyle olduğuna inanıyorum” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Barack Obama ile görüşmesinde Gülen’in iadesi konusunun gündeme gelmesine ilişkin bir soru üzerine Bozdağ, “Bu konuda MİT ile CIA’nın ortak bir çalışması ve zannedersem orada bir bilgi alışverişi olacaktır” diye konuştu. erkes birbirini tanıyor H ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümetin elindeki yetkilerle bütün ağırlığını koyduğu 12 Ekim’de yapılacak ve 14 bin hâkim ve savcının oy kullanacağı HSYK üye seçimlerinde aday olmak için tanınan başvuru süresi dün doldu. Adli yargıda 48, idari yargıda ise 16 yargı mensubu HSYK adayı olmak için başvurdu. 10 asıl, 6 yedek üyenin belirleneceği seçimlerde hükümet destekli Yargıda Birlik Platformu, YarsavYargıçlar Sendikası ile cemaatin listesi yarışacak. 2010 seçimlerine göre aday sayısının çok düşük olması dikkat çekti. 2010’daki HSYK seçimlerinde adli yargıda 172 kişi, idari yargıda ise 34 kişi olmak üzere 206 hâkim ve savcı adaylık için YSK’ye başvurmuştu. Cemaat listesi olarak adlandırılan listede mevcut HSYK üyelerinden Nesibe Özer, Teoman Gökçe, Ahmet Berberoğlu gibi isimler tekrar yer aldı. YARSAV ve Yargıçlar Sendikası ise kendi çıkardığı adaylarla cemaat ve hükümetten “bağımsız” olarak sandıkta yarışacak. Hükümetin listesinBekir de ise bazı sosyal demokBozdağ rat isimler yer aldı. Yargıda sandık korkusu Bazı yargıçların Davutoğlu ile görüşmesine ‘Bu inanılmaz’ diyen Regnard, maaş zammına da tepki gösterdi ‘Yargı bağımsızlığına saldırı’ ALİCAN ULUDAĞ Peki, şimdi neredeyiz? Avrupa Yargıçlar Birliği Başkanı Christophe Regnard ANKARA HSYK seçimlerini izlemek için Ankara’ya gelen Avrupa Yargıçlar Birliği Başkanı Christophe Regnard, üç günlük temasları sonucu “Seçimlerin özgür ve adil bir şekilde yapılacağı konusunda kaygılıyız” dedi. Türkiye’de bütün güçlerin tek kişide toplanmasının da endişe verici olacağını söyleyen Regnard, “Sorun şu ki Türkiye’de gerçek güç kimdir. Cumhurbaşkanına karşı güç teşkil edecek güç nedir?” değerlendirmesinde bulundu. Heyetle görüşen Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ise “kamu gücü muhalifleri sindirmek için kullanılıyor” dedi. Türkiye’nin de arasında bulunduğu 44 ülkenin üyesi olduğu Avrupa Yargıçlar Birliği, 12 Ekim’de yapılacak HSYK seçimlerini mercek altına aldı. Regnard, üç günlük temasları boyunca Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Yargıtay Başkanı Ali Alkan, YSK Başkanı Sadi Güven, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile başkentte görev yapan hâkim ve savcılarla görüştü. Cumhuriyet’e konuşan Fransa’da İstinaf Mahkemesi üyesi olan Regnard, “Seçimlerle ilgili adil ve özgür olamayacağına ilişkin kaygılarımızı Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletleri’ne ilettik. Bunu Türk Başbakanı ile Adalet Bakanı’yla da paylaştık. Şu ana kadar alınan bilgiler de durumun çok ciddi ve endişe verici olduğu yönündedir. Özellikle de hâkim ve savcıların usule uyulmadan yerlerinin değiştirildiğini gördük” dedi. Başkan Regnard, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın açıkladığı yargıda maaş zammı ve sicil affı konusunu eleştirerek, “Bu seçimlere doğrudan müdahaledir. Daha da önemlisi böyle bir vaadin hükümet tarafından seslendiriliyor olması yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına çok ciddi bir saldırıdır. Hükümet, ‘benim çizdiğim çizgide yürürseniz bakın maaş dağıtırım’ di yor” diye konuştu. Regnard, HSYK seçimlerinde aday olan Yargıda Birlik Platformu üyelerinin Başbakan Davutoğlu ile çekildikleri toplu fotoğrafı gördüklerini belirtirken, “Bu inanılmaz. Türkiye’de yargının bağımsız olduğunu söylemek güç” dedi. 17 Aralık operasyonu sonrası yargıda yaşananlara değinen Regnard, yargı kararlarına karşı hukuk yolunun açık olduğunu, dolayısıyla yargıçların hedef alınamayacağını belirtti. Öte yandan Avrupa’dan gelen heyetle görüşen Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, endişelerini paylaştı. Kılıç, “Hükümetteki yetkililerin bazıları arkadaşımdır. Ancak şimdi onlarla ayrı düştüm. Bizde kamu gücünü kullanan kişi bunu muhalifleri susturmak, sindermek, öç almak için kullanır. Demokratik teamüller çerçevesinde konuşmayız” dedi. Bu sözlerin Yargıçlar Birliği heyetini şaşkınlığa uğrattığı öğrenildi. Kılıç: Öç alınıyor Komisyon üyelerine ‘sınırlı’ inceleme izni Yolsuzluk fezlekelerinden örnek almak yasak AYŞE SAYIN ANKARA Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde, “dizin pusulası eksik olduğu” gerekçesiyle fezlekeleri savcılığa iade ederek partisine 2 aylık süre kazandıran AKP’li TBMM Soruşturma Komisyon Başkanı Hakkı Köylü, Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkması ve 25 Aralık soruşturması ile ilgili takipsizlik kararının verilmesinin ardından yeniden Meclis’e sevk edilen 11 klasörlük dosyayı “görüntü ve evrak almamak” koşuluyla komisyon üyelerinin incelemesine açtı. Savcılığın gönderdiği klasör içeriğini gösteren 20 maddelik “dizin pusulası”na göre klasörlerin içinde 3 adet “iletişim tespit” DVD’si de yer aldı. Eski bakanlar Zafer Çağlayan, Erdoğan Bayraktar, Egemen Bağış ve Muammer Güler hakkındaki fezlekeler, AKP’nin “oyalama taktiği” nedeniyle ancak geçen hafta Meclis’e gelmişti. Komisyon Başkanı Köylü, önceki gün komisyon üyelerine bir yazı göndererek fezlekeleri inceleyebileceklerini duyurdu. Ancak Köylü, “savcı” yetkisine sahip olan komisyon üyelerine dosyadan örnek almalarını “yasakladı.” Köylü, gönderdiği yazıda, “Çalışmalarımızın gizli yürütüleceği hususu da nazara alınarak, üyelerimizin örnek ve görüntü almamak kaydıyla, dosyaları komisyon toplantı odasında inceleyebileceklerini bilgilerinize rica ederim” dedi. Fezleke ve eklerinden görüntü ve evrak almaları yasaklanan komisyon üyeleri dünden itibaren komisyon salonuna giderek ve eşzamanlı inceleme yapmak zor olduğu için “dönüşümlü” olarak dosyaları inceleme fırsatı buldu. Komisyon üyesi CHP Milletvekili Erdal Aksünger, AKP’nin fezlekeleri kamuoyundan kaçırmak istediğini söyledi. Aksünger, “Çok hızlı bir şekilde çalışıp kayıp zamanı telafi etmemiz gerekiyor. Ama komisyonun çalışmasını engelleyen AKP’liler öyle düşünmüyorlar. Kamuoyundan kaçırıyorlar” dedi. Aksünger, komisyonun sıradan bir komisyon olmadığını ve anayasal yargıçlık rolü ile yargı sürecinin bir parçası olduğunu kaydetti Fezlekeler 28 klasör halinde TBMM’ye gönderilmişti. Ancak TBMM Başkanlığı’nın talebi doğrultusunda hakkında soruşturma açılan bakanlarla ilgili olmayan görüntü, dinleme ve resimler ayıklandığı için klasör sayısı 11’e düşmüştü. Bu nedenle komisyona, “4, 5, 6, 8, 9, 10, 14, 15, 28” numaralı klasörlerin gönderildiği eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ile ilgili klasörün ise “numarasız” olduğu öğrenildi. İHD: Irkçı politikanın sonu İstanbul Haber Servisi İHD İstanbul Şubesi ile Irkçılığa ve Milliyetçiliğe Dur De Platformu, Antalya’nın Kaş ilçesinde Mahir Çetin isimli gencin, Kürtçe konuştuğu için uğradığı saldırı sonucu yaşamını yitirmesini protesto etti. Galatasaray Lisesi önünde dün bir araya gelen yurttaşlar, “Mahir Çetin’in katili ırkçı devlet sistemi” pankartı açtı. İHD İstanbul Şubesi Başkanı Abdülbaki Boğa, tepki için açıklamayı Kürtçe yaptı. Boğa, yaşanan saldırının münferit olmadığının belirterek “Bu saldırı, Türk devletinin yıllardır uyguladığı ırkçı ve asimilasyoncu devlet politikaları sonucunda meydana geldi” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle