06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 AĞUSTOS 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 İmalat sektöründe yeni siparişler beş yılın en keskin düşüşünü yaşadı. Üretim ve işler azaldı Sanayide çarklar duruyor Ekonomi Servisi Sanayide yavaşlama belirginleşiyor. İmalat sanayi satın alma yöneticisi endeksi (PMI) 63 ayın en düşük düzeyinde. Yeni siparişlerdeki düşüş de hızlandı. Türkiye imalat PMI endeksi temmuz ayında 48.5’e gerileyerek sektörün art arda ikinci ayda da daraldığına ve üçüncü çeyreğe küçülerek başladığına işaret etti. İmalat sektörünün aldığı yeni siparişler yaklaşık üç yılın en keskin düşüşünü kaydederken buna paralel olarak üretim ve bekleyen işler de azaldı. Markit tarafından HSBC için hazırlanan imalat sanayisi satın alma yöneticisi endeksi (PMI) haziran ayındaki 48.8 seviyesinden 48.5’e gerileyerek Nisan 2009’dan bu yana en düşük değeri aldı. Endekste 50’nin üzeri seviyeler büyümeye, altı ise daralmaya işaret ediyor. İmalat sanayisinin aldığı yeni siparişlerdeki daralma hızlanarak üçüncü ayına girerken beş yıldır ilk defa bu kadar uzun bir süredir aralıksız düşüş kaydetti. Haziran ayında 47.7 değerini alan endeks temmuzda 46.5’e geriledi. Yeni ihracat siparişlerindeki daralma ikinci ayına girmesine rağmen daralma hızı hafifledi. Haziran ayında 47.7 değerini alan ihracat siparişleri endeksi 49.6’ya yükseldi. Ankete katılan imalatçılar ihracat siparişlerindeki gerilemeyi komşu ülkelerdeki siyasi istikrarsızlığa bağladılar. HSBC PMITM anket verilerine göre, Türkiye imalat sektörü üçüncü çeyreğin başında gerilemeye devam etti. Gelen yeni iş seviyesi, son beş yılın en yüksek hızında düşerek fabrika çıkışları, satın alma ve birikmiş işlerin azalmasına yol açtı. Şirketler, istihdamı artırmayı sürdürse de iş yaratma hızı zayıf oldu. Bulgular, hem girdi hem de çıktı fiyatları daha yavaş bir şekilde artarken enflasyon baskılarının zayıflamaya devam ettiğine işaret etti. PMI rakamının temmuzda negatif bölgede kalmaya devam etmesi, genel olarak iş ortamının kötüleşmeye devam ettiğinin göstergesi oldu. Türk imalatçıların aldığı yeni siparişler, temmuz ayına kadar geçen üçüncü ayda da azaldı. Türkiye’de mal üretimi, 12 aylık büyüme döneminin ardından, temmuz ayı dahil olmak üzere üst üste ikinci ayda da azaldı. Fabrika çıkışlarının daralma hızı haziran ayında ölçülen vasat hızdan önemli bir ölçüde sapmadı. Birikmiş işler, birbirini takip eden beşinci ayda da azaldı ve bu azalma Ağustos 2013’ten bu yana ölçülen en yüksek hızda meydana geldi. Yeni işler azaldı. İmalat sanayisinde üretim ise 12 aylık büyümenin ardından iki aydır daralıyor. Haziranda 47.8 değerini alan üretim endeksi temmuzda 47.7’ye indi. İmalat sektörü üzerindeki enflasyon baskıları temmuz ayında zayıflamaya devam etti. Girdi fiyatlarının artış hızındaki yavaşlama altıncı ayına girerken çıktı fiyatları da çok zayıf bir artış kaydetti. HSBC Ekonomisti Melis Metiner, takvim ve mevsim etkilerinden arındırılmış resmi veriler imalat sektöründe büyümenin yılın ilk üç ayında aylık bazda neredeyse yatay olduğuna, nisanmayıs döneminde ise yüzde 0.3 gerilediğini gösterdiğini söyledi. Odeabank Ekonomisti İnanç Sözer, üretimde yavaşlamanın belirginleştiğini dile getirdi. Suç Ortakları Hesaplaşamaz... Suç ortakları hesaplaşamaz, olsa olsa yolları, çıkarları ayrıldığında, ortaklarına kazık atmaya, onları tasfiye etmeye bakarlar... Önceki günkü gazetemizin manşetinde yer alan, “Hrant’ı kullandı” başlıklı haberi içim burularak okudum. Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin’e göre Erdoğan, cinayetten sorumlu AKP’lileri koruyor. Erdoğan bu cinayeti siyasi olarak kullanmaktan vazgeçti. Başbuğ’un cemaat tartışmalarıyla ilgili, “Dink davası çözülürse bu yapı deşifre edilir” sözleri üzerine Erdoğan’ın, “Olayı Dink davasına indirgemek küçültmek olur” yanıtına Dink ailesi tepkili... Av. Çetin, Erdoğan’ı yargıya müdahale etmekle suçluyor... Dink cinayetinin ülkemizdeki faili meçhul cinayeleri hortlatma, ırklardinlermezhepler üzerinden ağır tehdit boyutunun algılaması ile gerçekten Anadolu Aydınlanması, uygarlığına yaraşır bir sağduyulu toplumsal tepki yaşandı... İyi ki yaşandı da, tetikçileri yakalanmış bir cinayet üzerinden duyarlı toplumun izlemesi ile gerçek faillere uzanabilecek bir yargılama sürecinin işletilebilmesi yolunda umutlar yeşerdi, gelişmeler medyanın ilgi odağında mercek altına alınmış oldu... Oldu da ne oldu? Kimseleri bireysel, toplumsal genellemelerle suçlamayacak kadar uzun soluklu siyasetin, olayların, hele de faili meçhul cinayetlerin işlenişine ilişkin gazetecilik gözlemlerim oldu. Toplumsal vicdanlarda derin, etkin yara açan, gazeteci arkadaşımızın katledilmesine karşı yakalanmış ortak güçlü tepkiyi, siyasal önyargılar, bakış açılarına göre kullanma yarışı aldı başını gitti... Bu konularda çok yetenekli İktidarları, bugünkü ayrışmaya göre Erdoğan cephesi ile cemaat örgütlenmeleri kendi siyasal amaçlarına yönelik kullanmak üzere ataklarda suyun başlarını tuttular... Açıklamalar, asıl tetikçilere yönelik suçluların adres yönlendirmelerinde kamuoyunu güdülemede öne çıktılar. Tetikçilerin Trabzon eksenli polisle ilişkileri, Dink’in İstanbul’un derin devlet kadrolarından aldığı tehditler de ortalıktaydı... Bizim kimi 2. cumhuriyetçi, ayrıştırıcı siyasetlerimizin kadrolarının da pek sevdikleri “katil derin devlet” algılamasını işlemek çok kolay oldu... HHH İktidarları o dönemlerde ittifak cephesi olarak, yine kimselerin reddedemeyeceği, Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze yaşanmış derin devlet suçlarını, faili meçhulleri sayarak, Dink cinayetinin asıl tetikçilerinin de İktidarlarının hesaplaşmak için baş koyduğu “derin devletin” işi olduğu yargısını pompaladılar. Kuşkusuz İstanbul’da Dink’i doğrudan tehdit eden devlet görevlileri, Trabzon’da tetikçileri azmettirenlerin konumu ortalıklara saçıldığına göre yadsınacak bir sonuç da olamazdı. Ama “Hangi kadrolarla, hangi amaca yönelik, hangi iktidarın sorumluluğunda?” sorgulamasını unutturuverdiler... Şimdi silah kendilerine döndüğünde Erdoğan cephesi, “İçimize sızmışlar, inlerine gireceğim, hesap soracağım..” diyerek bas bas bağırıyorlar ya... Ben de kendi adıma o tarihlerden, bugünlere yeri geldikçe ilgili tüm yazılarım, söyleşilerdeki açıklamalarımdaki görüşleri özetlemeye çalışacağım.. “Erdoğan, tarihimizdeki derin devlet suçları, faili meçhullerle hesaplaşmamızın gerçek demokrasiye geçişin önünü açacağı söyleminde haklı. Ancak tarihçilerin yapabilecekleri ile suçluların yargılanabileceklerinin ayrışmasından başlayarak, öncelikle kendi iktidarlarının sorumlu oldukları faili meçhuller, derin devlet suçları ile hesaplaşmaktan yola çıkmak koşuluyla.. İşe Dink, Papaz Santoro cinayeti, Malatya katliamı, İstanbul Fatih Camii cemaati önündeki linçten başlamalılar. Ama yapamazlar, siyaseten sıkar... Yandaşı siyasal İslamcı güçlerle, cemaatlerle, doğrudan sorumlu oldukları iktidarın kendi derin devleti kadrolaşmalarıyla karşı karşıya kalırlar... Dink cinayetinde ortaya çıkmış sorumluların en üst devlet görevlerine terfi ettirilmeleri suçları cabası... Kanlı 1 Mayıs 1977’de ayrıntılarına tanıklık ettiğim, Türkiye’yi 12 Eylül sürecine götüren derin devlet operasyonu, suçlu kadroları, amaçları ile Dink cinayeti hesaplaşması aynı kefeye konulabilir mi? Kadrolar değişse de aynı amaca yönelik soyut bir derin devlet örgütlenmesi, gücü söz konusu olamayacağı gibi, derin devlet işlevi, ortak tehdit algılamalarında dahi içdış siyasal güç dengeleri ekseninde çok anlamlı değişimler söz konusudur... Bağımsız, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin, Atatürk devrimleri ile bütünleşen kurtuluş, kuruluş süreçlerindeki derin devlet amaçları, değerleri ile Menderes liderliğinde DP’ninkiler aynı kefeye konulabilir mi? Emperyal güç odaklarının güç sızmalarına girmeyelim, daha bir karmaşık... Küresel projede Türkiye’ye biçilen roller, 24 Ocak kararlarının uygulanması odaklı 12 Eylül’e gidilen yolda, solu, sendikaları, demokratik örgütlenmeleri silindir gibi ezmeyi hedef almış derin devletin faili meçhullerini nereye koyacağız? Çok uzun bir dönemde bir bir öldürülen aydınlarımızın tetikçilerini hangi derin içdış odaklı ittifaklar kullandı? Ilımlı siyasal İslamcı iktidar projesinde, derin devletin amaçları nasıl değişti?” İş dünyası: Zayıflık artık rakamlara yansıyor İş dünyası temsilcileri iç talepteki zayıflığın artık rakamlara yansıdığını düşünüyor. Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan konuyu şöyle değerlendirdi: “Bizim 78 aydır hissettiğimiz etki artık rakamlara da yansıdı. Tüketim malı üreten ve dağıtan şirketlerle konuşunca bunu duyuyorduk. Kaldı ki biz de öyleyiz, hissediyorduk. İç talep düşüyor. Bu da üretimi etkiliyor. İhracatta dönemsel artışlar olsa da bu da istikrarlı bir artış değil.” İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi temmuzda bayram nedeniyle 3 günlük iş kaybı yaşandığını ve bunun hazırgiyim sektöründe ihracat kaybına neden olduğunu belirtti. Buna karşın Tanrıverdi, ihracatta son dönemde artan jeopolitik risklerin ihracatı olumsuz etkilediğini, bunun da üretime yandığını kaydetti. Hesaptan ehaciz dönemi Ekonomi Servisi Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), banka kredileri üzerinden kaçak takibi yapacak. Uygulama dün başladı. SGK’nin, istediği kişinin banka hesap bilgilerini talep edebilmesine olanak tanıyan tebliğ 1 Ağustos itibarıyla yürürlüğe girdi. Tebliğe göre kredi çeken ya da kredi kartı almak isteyen kişilerin bankaya verdikleri maaş bordrosunun veya ücret bilgisinin bir kopyası anında SGK’ye gönderilecek. Böylece SGK, kendisine bildirilen prime esas ücretle, bankaya kredi veya kredi kartı almak için bildirilen ücreti karşılaştırabilecek. Bu uygulamayla birlikte SGK, bankaya bildirilen tutarı, kendi veritabanıyla karşılaştırarak düşük maaş bildirimi yapan, güvencesiz işçi çalıştıran şirketleri takibe alabilecek. SGK’nin istemesi halinde prim borcu olanların iş ve ev adresleri hesap bilgileriyle birlikte banka tarafından kuruma bildirilecek. Bu sayede SGK alacaklı olduğu kişi ve kurumların hesabına elektronik ortamda haciz koyabilecek. Ayrıca genel sağlık sigortalılığı için yapılan gelir testinde bildirimlerinin tutarlılığı da banka hesaplarındaki meblağlarla kontrol edilecek. Oto ilk sırada Verilere göre temmuz ayında en fazla ihracatı, 1.99 milyar dolarla otomotiv sektörü gerçekleştirdi. Hazır giyim ve konfeksiyon sektörü, temmuzda 1.73 milyar dolar ihracat ile ikinci sırada, kimyevi maddeler sektörü ise 1.58 milyar dolar ihracat ile üçüncü sırada yer aldı. İlk yedi aylık verilere göre ise en fazla ihracatı, 13.71 milyar dolarla yine otomotiv sektörü gerçekleştirdi. Otomotiv sektöründeki ilk yedi ayda bir önceki yıl aynı döneme göre artış yüzde 9.7 olurken bu dönemde sektör toplam ihracatın yüzde 14.8’ini oluşturdu. 100 bin kişinin gözü torbada Ekonomi Servisi 20 milyon kişiyi ilgilendiren torba yasa tasarısı, prim günü eksiği nedeniyle emekli olamayanların da umudu oldu. Yıl ve yaş şartlarını tamamlamış ancak prim günü eksiği olan yaklaşık 100 bin kişi, torbadan emeklilik çıkmasını bekliyor. Meclis’te torba yasa tasarısı maratonu, bayram molasının ardından yeniden başlıyor. Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı yapılandırması olarak lanse edilen tasarı, 4 Ağustos’tan itibaren Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmeye devam edecek. Prim günü eksiği nedeniyle emekli olamayanlar, Genel Kurul’daki görüşmeler sırasında verilecek bir önergeyle, torbaya kendileriyle ilgili düzenleme eklenmesini istiyor. Torba yasa emeklileri, yaşlıları ve engellileri de sevindirdi. Bu üç kesimin devlete olan borçları, yasa kapsamına alındı. 65 yaş üstü yaşlılık maaşı alanlara çeşitli sebeplerden dolayı fazla yapılan ödemeler geri alınmayacak. Engelli maaşı alanlara yapılan yersiz ödemelerin de geri alınmasından vazgeçiliyor. Ayrıca çalışan emeklilerin Sosyal Güvenlik Destek Primi borçları da faizi silinip yapılandırılacak. Dışsatım yerinde saydı Ekonomi Servisi AB ülkelerindeki çift haneli artışlara rağmen şeker bayramı etkisi ve Irak’ta yaşanan yüzde 46.4’lük düşüş nedeniyle ihracat temmuzda önceki yıl aynı ayına göre değişim göstermedi. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, ocaktemmuzda yüzde 5.7 artışla 92.71 milyar dolar olarak gerçekleşti. Irak’a yapılan ihracat temmuzda yüzde 46.4 gerileyerek 570 milyon dolar oldu. Temmuzda en fazla ihracat yapılan beş ülke sırasıyla Almanya, İngiltere, İtalya, Fransa ve Irak oldu. Irak aylık ihracat sıralamasında beşinci ülke konumuna geriledi. Suriye’de etkinliğini artıran Irak İslam Şam Devleti (IŞİD) militanlarının hazirandan itibaren Irak’ın bazı bölgelerini de alması bu bölgedeki ekonomik aktiviteleri etkilerken Türkiye’nin ihracatı da bu gelişmelerden olumsuz etkilendi. Almanya’ya ihracat yüzde 14 artarken İngiltere’ye ihracat yüzde 16, İtalya’ya yüzyüzde 2.2 artarak 156.32 milyar dolara yükseldiğini belirterek, “Bayram etkisi ve Irak’a ihracatta temmuz ayında yaşanan gerileme nedeniyle, ihracatımız geçen sene ile neredeyse aynı seviyede gerçekleşti” dedi. Türkiye’nin en büyük 20 ihracat pazarının 5’i şu an sorun yaşıyor. Türkiye’nin en büyük ikinci ihracat pazarı Irak, altıncı pazarı Rusya, 11’inci pazarı İsrail, 16’ncı pazarı Mısır ve 19’uncu pazarı Libya bu riskler nedeniyle artık Türkiye’den daha az alım yapıyor. Rusya, Ukrayna, Libya, Irak gibi Türkiye’nin önemli ihracat pazarlarındaki karışıklıklar ihracatı vurdu. Türkiye’nin bu ülkelere 1 aylık ihracat kaybı 750 milyon dolar oldu. Türkiye’nin temmuz ihÜlke 2013 Temmuz 2014 Temmuz Değişim (%) racatı da 12.5 milyar dolar ihracatı ihracatı da kaldı. (bin dolar) (bin dolar) Jeopolitik sorunların ihtı doğrudan etkilediğiraca Irak 1.062.305 569.542 46.4 ni belirten ihracatçılara göRusya 613.343 535.981 12,6 re, özellikle Suriye nedeniyle Ortadoğu satışları etkilenUkrayna 165.085 124.635 24.5 di. Ya sipariş azalıyor ya da Libya 210.108 131.884 37.2 sorun var diye ihracatçı mal Mısır 272.218 229.451 16 göndermeye çekiniyor. Dışsatım AB’deki artışa karşın temmuzda yerinde saydı. Bayram ve Irak’taki yüzde 46.4’lük düşüş, 12.54 milyar dolarlık dışsatımdaki durgunluğun en önemli nedenleri arasında yer aldı. de 2, Fransa’ya yüzde 7 arttı. En fazla ihracat yapılan 30 ülke arasında en yüksek ihracat artışı yüzde 64 ile Suriye’ye gerçekleşti. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi yaptığı yazılı açıklamada, son 12 aylık ihracatın Büyükekşi, Irak’ta yaşanan sıkıntıların geçici olduğunu düşündüklerini ve gerek AB’ye ihracattaki güçlü artış ile gerekse yeni hedef pazarlarımızdaki performanslarla, Irak gibi önemli bir pazarda yaşanan gelişmelerin etkisinin en aza ineceğini söyledi. Chobani’ye satış yasağı Ekonomi Servisi Amerika’nın en büyük yoğurt firmalarından olan Chobani’ye büyük şok. Türk girişimci Hamdi Ulukaya’nın sahibi olduğu dünyaca ünlü yoğurt firması Chobani İngiltere’de artık ‘Greek Yogurt’ (Yunan Yoğurdu) ibaresiyle yoğurt satamayacak. Fage isimli ‘Yu nan yoğurdu’ firması Ulukaya’ya yoğurtlarında kullandığı ‘Greek Yogurt’ (Yunan yoğur m de dü i t e ş Ür or y ü İhracata jeopolitik darbe atışmalar risk oluşturuyor Reuters’ta kısa bir süre önce yayımlanan analize göre Irak’ta son iki ayda yaşanan ve henüz nasıl sonuçlanacağı kestirilemeyen çatışmalar Türkiye ekonomisi açısından bir risk unsuru olmaya devam ediyor. Ancak ilk ölçülebilir etkiler Irak riskinin Türkiye’nin makro dengelerini önemli ölçüde bozacak büyüklükte olmayacağını gösteriyor. Yıl sonuna kadar ihracatta Irak kaynaklı 22.5 milyar dolar düşüş beklenirken hedeflenen 166.5 milyar dolarlık toplam ihracat düşünüldüğünde bu düşüşün Türkiye açısından kaldırılamayacak bir rakam olmadığı hem analistler hem de ekonomi yönetimi tarafından dile getiriliyor. Ç McDonalds’a ceza Amerikan mahkemesi, fast food zinciri McDonalds’ın restoranında ölen gencin güveliğini sağlayamadığı gerekçesiyle 27 milyon dolar (57 milyon TL) tazminat ödemesine hükmetti. 2012’de 18 yaşındaki Denton James Ward, saldırıya uğramış ve hayatını kaybetmişti. Ward’ın 19 yaşındaki kız arkadaşı Lauren Bailey Crisp ise arkadaşını hastaneye götürürken trafik kazası sonucunda ölmüştü. Hamdi Ulukaya du) ibaresinden ötürü İngiltere’de açtığı dava önceki gün sonuçlandı. Buna göre Chobani artık İngiltere’de ‘Yunan yoğurdu’ ibaresiyle Chobani yoğurtlarını satamayacak. Dava İngiliz Yüksek Mahkemesi’nde görüldüğü için Chobani’nin bir itiraz hakkı da bulunmuyor. Chobani İngiltere pazarına 2012’de girdi. Yoğurtlar 450 Tesco mağazasında satılıyordu. Ulukaya, Chobani markasını 1994’te Türkiye’den ABD’ye taşımıştı. TEB’den 290 milyon lira kâr Ekonomi Servisi Türk Ekonomi Bankası’nın (TEB) 30 Haziran 2014 tarihli mali tablolarına göre, 2014 yılının ilkyarısında TEB’in karı vergi öncesi 369 milyon TL, vergi sonrası 290 mil yon lira oldu. Bankanın aktif toplamı yüzde 9 artarak 58.4 milyar liraya ulaştı. Aynı dönemde toplam mevduat yüzde 10 arttı. TEB’in toplam mevduatı 37.7 milyar TL’ye ulaştı. TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici, bankanın ekonomiye  sağladığı desteğin en önemli göstergesi olan kredilerin toplam aktifler içerisindeki payı yüzde 71’ler seviyesinde olduğunu dile getirdi. Ümit Leblebici
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle