Katalog

SAYFA CUMHURİYET 17 AĞUSTOS 2014 PAZAR 14 Politika, toplum yaşamına yön vermek amacıyla kural belirlemek ve kabul ettirmek zanaatı olup, zaten tanımı gereği kendisinden başkasına, temsil ettiği insan topluluğuna, ülkeye hizmet mesleğidir. Dolayısıyla bir ideal, inanç ve ahlak sahibi olmayı, daha da önemlisi, savunduğu insan topluluğunun iyiliği, geleceği için kişisel çıkarlarını feda edebilmek; doğruluğuna inandığı düşünceleri savunmak için de cesaret gerektirir. Oysa Türkiye’de politika, çok uzun yıllardan beri ve politikayı meslek olarak benimsemişlerin ezici çoğunluğu tarafından “nepotizm” haline dönüştürülmüş; yani merkeze hısım akraba kayırmacılığın yerleştiği bir çıkar dayanışması olarak algılanmaktadır. İşin kötüsü, politikanın bir çıkar dayanışması olduğu algısı toplumda bırakın tepki yaratmayı, düpedüz kabul görmüş; bal tutanın parmağını yalamasını ve suyun başını tutanın kovasını en çok doldurmasını onaylayan bu toplumsal kabul, iktidar mücadelesinin anlamını değiştirmiş, amacını saptırmıştır. Bu ülkede topluma hizmet, çok uzun yıllardan beri muhterislerin ihtiras artıklarından beslenen takımların sıra savaşında reklam spotu. HHH İktidar mücadelesi, çok uzun yıllardan beri suyun başını ve bal tutmak için verilmekte, koltuğu kapan kovasını ve parmağını koltuklayan taraftar halkalarına, merkezden dışa doğru azalan oranlarda talandan pay dağıtmakta. Muhalefet de hâlâ inandıkları ülkü ve ilkeler için mücadele eden az sayıdaki dürüst dışında kendi takım ve saflarını suyun başına taşıyacak dalgayı beklerken, iktidardan nemalanan karşı takıma bakıp gıptayla yutkunmakta. Bu ülkeyi 12 yıldır kimlerin nasıl soyup kimlere neleri peşkeş çektiğini bilen sizler, kuşkusuz iktidar hakkında söylediklerime edilirken neyin propagandası yapılmaktadır? Ahlaksızlığı herhangi bir dine yakıştırmamak, ahlakı dinle bütünleştirmek değil midir? Seçmenlerinden tatillerini yarıda kesip benimsemedikleri bir çatı adaya oy vermek fedakârlığı talep eden muhalefet, iktidara karşı rejimi savunmak için hangi parlamenter ayrıcalıklarından, sosyal haklarından fedakârlık edebilmiş, “Bu oyuna alet olmayacağım, vurur kapıyı, hakkını koruyamadığım, vekili olarak iradesini temsil edemediğim milletimin bağrına dönerim!” diyebilmiştir? Seçmeninin hiçbir hakkını, zaten hukuku da koruyamayan ve parlamentodaki varlığı demokrasinin çatır çatır yıkılmasına, Cumhuriyetin tüm kalelerinin düşmesine, ülkenin haraç mezat satılmasına acz içinde seyirci kalmaktan ibaret parlamenter muhalefet; elbette 2007’den beri tüm seçimlerin tatillerde yapılmasını Fotoğraf: Gökçe Asova da kabullenmiştir. Hiçbir muhalefet partisi de çıkıp, “Dünyanın hiçbir ülkesinde tatil aylarında katılırsınız. Ama aranızda, muhalefete seçim yapılmaz. Boykot ederiz!” resti ilişkin yorumumu acımasız bulanlar da çekmemiştir. vardır. HHH Oysa ileri sürdüğüm acı gerçeği, Ama kendilerinin vekillikte yapmadığı muhalefetin cevabını veremeyeceği çok fedakârlığı arsızca milletten bekleyebilmiş; basit ve zaten ikincisinden öteye kimsenin kendilerinin boykot etmesi gereken de sormadığı, sormayı bile düşünmediği ağustos ayında Cumhurbaşkanlığı birkaç soruyla kanıtlayabilirim. seçimlerini, üstelik tatilden çok muhalif Cumhurbaşkanı seçimlerinde aday içlerine sinmediği için boykot “cumhurbaşkanı değil, rejim seçiliyor” eden seçmeni suçlamak densizliğini de diye oy isteyen CHP ve MHP, horgörür göstermişlerdir! İslamcı Erdoğan’ın karşısına hoşgörür Çünkü Türkiye’de politika, çok uzun İslamcı İhsanoğlu’nu çıkarmakla mı laik zamandan beri ilkelerin, ülkülerin Cumhuriyet rejimini savunmuşlardır? değil arsaların, parsaların paylaşım Zaten ırzına geçilmiş laikliği koyun bir mücadelesidir. yana. Ya bir avuç hâlâ ilkeli, hâlâ idealleri HHH olan politikacılar hiç olmazsa muhalefet Seküler bir demokraside boğazına partilerini asıl görevleri çerçevesinde kadar yolsuz, nepotist ve yalancı olup yeniden yapılandıracak ya da iktidardaki dini politikaya alet eden bir başbakan, İslamcı despota karşı despot olmayan bu suçlarından ötürü Müslüman, İslamcıdan başka alternatif bulamayanların Hıristiyan, Yahudi ya da her neyse, Türkiye’si batacak. “hakiki dindar olmamak”la itham “Politikada her hata, bir suçtur.” EUGENE CHATELAIN Dün yaşamını yitiren ERCAN YEŞİLYURT’un son yazısı Batarken Güneş GÖRÜŞ Ercan Yeşilyurt Arguvan Türküleri Gezer dilden dillere candan cana geçerler hiçbir kitapta yazmaz Arguvan türküleri yollarda yoldaş olur kimsesiz yolculara bırakmaz yiğitleri yoksulların kardeşi Arguvan türküleri karanlıkta ışırlar kıskanır tüm yıldızlar Yunus Emre bir yanda bir yanda Mevlana başlarında Hünkar Hacı Bektaşi Veli Pir Sultan söyletir Arguvan türküleri Âşık Kadri geç kaldın varamadın menzile yıkma hayallerini artık başka sefere zalimlerin korkusu mazlumların umudu ölüme meydan okur Arguvan türküleri A.KADRİ ERGİN Korku Darbesi... Ülkemizde bugüne kadar yapılan darbelerin gerekçesi hep aynıdır. Bunu en iyi izah eden 12 Mart’ın Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç’ın görüşüdür. Tağmaç, “Türkiye’deki siyasal gelişme ekonomik gelişmeyi aşmıştır. Bu tehlikelidir. Durdurulmalıdır! ” Bu gerekçe 12 Eylül için de aynen geçerlidir. Korku imparatorluğu Türkiye’ye sık sık uğrar. 12 Mart ve 12 Eylül’de olduğu gibi bugün de ülkemiz üzerinde korkunun etkisiyle çok kötü şeyler olmaktadır. İçi boşaltılmış devlet güçleri arasında ciddi bir savaşım yaşanmaktadır. İktidar kadroları kimin neye hâkim olduğunu bilmeden, yapılan usulsüzlük ve yolsuzluklar hakkında “hangi belgeler var ve kimde” korkusuyla birbirlerine saldırmakta. Şu anda devletin kadroları ve siyasi iktidarın yaptığı darbe, Tağmaç’ın “siyasal gelişme ekonomik gelişmeyi aşmıştır” tespitine hiç uymuyor. Çünkü ülkede ne bir siyasal gelişme ve ne de ekonomik gelişme vardır. AKP’nin yarattığı sadaka ekonomisine dayalı “sosyal devlet”in etkisiyle ne sosyal ne de siyasal gelişme vardır. Her ekonomik model kendi siyasal modelini birlikte getirir. Bizde üretime dayalı bir ekonomi olmadığı için, demokrasinin gereği olan toplumsal örgütlenme de yoktur. Dolayısıyla siyasi örgütlenme de olamamaktadır. Bu toplumsal ve ekonomik yapıda demokrasi de olamaz. Seçmen çoğunluğunun aritmetik dökümünü “milli irade ve egemenlik” sayan hâkim görüş, “kralın ilahi hakkı” yerine “milletin ilahi hakkını” getirmiştir. Bu egemenlik ve bunun seçim sandıklarına yansıyan biçimi, seçim sistemlerine ve demokratik ortamlara göre değişir. Demokrasilerde iktidarın yetkileri ne kadar kısıtlanmışsa ve hesap verir durumdaysa o kadar herkese yasalar önünde eşitlik sağlamış olur. Klasik demokrasilerdeki sosyal devletin amacı eşitlik sağlamak değil, ekonomik eşitsizliklerin toplum hayatını dengesiz, birey hayatını da yaşanmaz duruma sokmasına engel olmaktır. Şu anda ülkede hukuk devleti yok edildiği için, Erdoğan kendini o kadar kudretli hissediyor ki, bu kudreti ancak kendisinin frenleyeceğini hem çevresi hem de kendisi kabul ediyor. Hiç kimseyi muhatap almaması ve kimseyle görüşmemesi de bunu gösteriyor. Korku iktidarı o kadar hâkim olmuş ki, en ufak toplumsal ya da kişisel tepki muktedirleri çıldırtıyor. Gezi olaylarında yeni bir toplumsal güç doğdu. İş gücünü, enerji ve bilgisini satarak yaşayanlardan oluşan eğitimli yeni bir orta sınıf ortaya çıktı. Bu olaylar bir isyandı ama örgütlü değildi. Ölçüyü kaçıran iktidarın hayat tarzlarına yaptığı müdahalelere “yetti artık” diyen bir toplumsal patlamaydı. Korkunun aşıldığı, her şeyin paylaşılabileceği bilinçli bir sosyalleşmenin somutlaşmasıydı. AKP iktidarı ilk defa toplumsal muhalefetle karşılaşıyordu. Arkasından kendi içlerinde yolsuzluklar belgeleriyle ortaya çıkınca, korku, dağları aştı. İktidar sertleşti, hızla Emniyet’te ve yargıda gelecek tehlikeyi durdurmak için ilk defa askersiz bir darbe gerçekleştirdi. TİGEM DE YENİ SKANDAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Tüberkülozlu eti yurttaşa satmışlar u Tüberküloz şüphesi taşıyan sütleri okullara verdiği anlaşılan TİGEM’nin yeni tüberkülöz şüpheli hayvanları da apar topar kestiği ve etleri yurttaşlara sattığı ortaya çıktı. MEHMET MENEKŞE AMASYA Amasya Gökhöyük Tarım İşletmesi’nde tüberküloz şüphesi taşıyan sürüden elde edilen 2 ton sütün öğrencilere içirilmesinin ardından, Gökhöyük Tarım İşletmesi Veterineri Kenan Demirtaş’ın geçen yıl Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne (TİGEM) gönderdiği yazıya göre, TİGEM’in Gökhöyük, Ceylanpınar ve Karaköy’de sığınr tüberkülozu şüphesi bulunduğu, tüberküloz şüphesi bulunan hayvanların gerekli karantina ve testler yapılmadan başka işletmelere nakledildiği, apar topar kesildiği, personele et ve süt satıldığı, hastalık şüphesi bulunan hayvanların vatandaşa satıldığı ortaya çıktı. Veteriner Hekim Kenan Demirtaş’ın geçen yıl TİGEM’e gönderdiği yazıya göre TİGEM’in Gökhöyük, Ceylanpınar ve Karaköy Tarım İşletmeleri’nde tüberküloz şüphesi olan sığırlar tespit edildi. Gökhöyük Tarım İşletme Müdürlüğü’nde tüberküloz şüphesi olan bazı sığırların apar topar kesime gönderilerek, iaşe ambarına verildiği gerek işletme gerekse TÜRKVET’e bildirildi. Yönetmeliklere göre, teyakkuza geçmesi ve söz konusu hayvanları karantinaya alarak 4 ay boyunca gerekli testleri yapması gereken kurumlar hiçbir idari ve fenni tedbir almadı. Demirtaş’ın raporuna göre işletme idaresi kendi çalışanlarına ve onların ailelerine hiçbir kontrol den geçmemiş, ısıl işlem uygulanmamış tüberküloz şüpheli sığırların etlerini yedirdi. Yönetmeliklere göre tüberküloz şüphesi bulunan işletmelerden hiçbir şekilde hayvan sevkıyatı yapılamazken her 3 işletmeden de genel merkez izni ile çok sayıda hayvan başka işletmelere gönderildi. HARBİ SEMİH POROY Apar topar kesime Gökhöyük Tarım İşletmesi’nde 7 sığır tüberküloz şüphesi ile 26 Aralık 2012’de kesime gönderildi. 11 Ocak 2013’te ise genel müdür yardımcılığının talimatı ile Tahirova Tarım İşletmesi’ndeki sığırlar, Gökhöyük Tarım İşletmesi’ne tahsis edildi. Yani yaklaşık 500 sığır tüberküloz şüphesi bulunan sürünün içine katıldı. 25 Şubat 2013’te ise 70 sığır Gökhöyük Tarım İşletmesi’nden Çukurova Tarım İşletmesi’ne gönderildi. Gökhöyük Tarım İşletmesi’nde 17 Nisan 2013’te tüberküloz şüphesi tespiti yapılan sığırlardan 25’i genel merkezin onayıyla 2 ay sonra 5 Haziran 2013’te Ceylanpınar Tarım İşletmesi’ne gönderildi. Demirtaş, TİGEM’e gönderdiği yazıda tüberküloz şüphesi bulunan hayvanların yönetmeliklere aykırı olarak kesime sevk edildiğini vurgulayarak, tüberküloz taraması yapan, onlarca reforme kararını onaylayan, işletmelerde sık sık kontrollerde bulunan Hayvancılık Dairesi ve Genel Müdür Yardımcılığı’nın söz konusu işletmelerde yaşanan durumdan haberdar olmamasının mümkün olmadığını vurguladı. 500 şüpheli sığır G NOKTASI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bandoda 1 kullanılan 2 en pes sesli boru. 2/ 3 Buyurucu... 4 İnsan bede 5 ni çevresin 6 deki man 7 yetik alan. 3/ Bir şeyi 8 kabul etme 9 yerek geri 1 2 3 4 5 6 7 8 9 çevirme... Ka1 Ç İ ĞD EM K A zanma, elde etme, erişme. 4/ 2 İ D A L A B A Ş Ş E R İ Gümüş elemen 3 Ğ A Y 4 D A Y A K T O Y tinin simgesi... 5 E L K O M A A Bir tür susamsız A N ve yağlı simit. 5/ 6 M A Ş M E B E T A E R Bir ilimiz... Bir ay 7 adı. 6/ Kulak ilti 8 K A R O A R A L L A habı... Eylemleri 9 A Ş İ Y A N olumsuz yapmakta kullanılan ek. 7/ Paltoya benzer bir üst giysisi... Kötü, çirkin. 8/ Muğla’nın Milas ilçesine bağlı turistik bir belde... Düzyazıda kullanılan uyak. 9/ “Irızva” da denilen ve Güney Anadolu’da yaşayan Türkmenler arasında yaygın olan üç telli bir çalgı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Türk halk müziğinde bir uzunhava türü... Sazı kurmaya yarayan burgu. 2/ Yunan abecesinde bir harf... Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 3/ Tarih öncesine dayanan efsane... Briçte iki manştan oluşan bölüm. 4/ Brezilya’nın plaka imi... Kazakistan’ın başkenti. 5/ Dolma yapmak için hazırlanan karışım... Küçük mağara. 6/ Tanrı’nın kullarını bağışlaması... Asker. 7/ Hece ölçüsünde dizelerin bölüm yerlerine verilen ad... Pamuk ya da keten ipliğinden yapılan dokuma. 8/ “O yer” anlamında kullanılan sözcük... Köydeki işlerin elbirliğiyle bitirilmesi. 9/ Cilve... Acılar karşısında dayanma gücünü yitirmeyen.