29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 AĞUSTOS 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA 13 Sağ ile Sol’un “mucidi” Fransızların ünlü ve köklü sosyalist gazetesi Liberation, R. Tayip Erdoğan’ın seçim başarısını karizmasına bağlıyor: “Karizma konuşması, üslubudur. Sokağın ve caminin dilini kullanmasıdır. Kenar mahalle çocukları gibi konuşmasıdır. Açık, berrak, net bir dil kullanmasıdır.” oyu varmış ki, bu gerçekleşmedi. Ve Selahattin Demirtaş seçimin “gizli muzafferi” olmakla yetinmek zorunda kaldı. Kimi kötümser yorumcular (falcılar) sabahtan akşama haftalardır yükselen “Hırsızdan cumhurbaşkanı olmaz!” nidalarına aldırmadan, “Bu toplum hırsızları seviyor galiba!” diyorlar. Ki bu tamamen yanlış bir değerlendirmedir. Halkımızın amacı Sayın Erdoğan’ı en tepe noktaya çıkartarak göz önünde bulunmasını sağlamak da olabilir. Kaldı ki, oylarını sınırlı tutarak, kendisine anayasayı değiştirecek desteği vermeyeceğini de şimdiden ihtar etmiştir. Halkın verdiği oyların amacı dışında yorumlanması ise bu halkı bekleyen en büyük felakettir. Erdoğan, geçen yerel seçimleri kazanmakla “Bilal’in sıfırlayamadığı milyonlarca doların” da aklanmış olduğunu söylemişti. Benzer yaklaşımı Selahattin Demirtaş da kullanırsa, kendisine verilen 4 milyon küsur oyun, aslında PKK cinayetleri için bir helallik olduğu da söylenebilir! Yani seçim sadece seçimdir! Anayasaya göre, seçimlerin düzeninden, oyların değerlendirilmesinden sorumlu olan Yüksek Seçim Kurulu “Oylarının amacı dışında yorumlanmasına” yasak getirmelidir! Yoksa, “Başkomutan” sıfatını da elde eden Tayyip Erdoğan, yarın bir gün, “sınır ötesi fütuhat ruhsatım var!” da diyebilir. PKK’ye helal mi? Önder Sırrı sıcak değilseniz.. Ve o adayın belirlenme yöntemini yanlış bulmuşsanız... Hele de “tıpıŞ tıpış oy vermeye gideceksiniz!” sözüne takmışsanız.. Sizin için oy vermeye gitmeyenlerin oranından (4 seçmenden 1’i) daha elim ve önemli bir gerçek olamaz. Bu nedenle de falınızın odağına hemşerileriniz Tuncelilileri yerleştirirsiniz... Onlardan üçünden birinin oy vermeye gitmediğine.. Ve hatta 11. Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer’in oy vermek yerine Bodrum’da tatili tercih ettiğine takılı durursunuz. Ve yanlış olmaz... Ama pek doğru da olmaz. Çünkü hayat, hele de ülkelerin hayatı bir seçime hapsedilemez! Gün doğmadan neler doğar ve mutlaka doğacıktır. İlelebet payidar olan sadece milletlerdir! “Hem Müslüman, hem hırsız olunmaz!” yollu bir vecizenin peşine düşmeyi tercih edenlerdenseniz tehlikeli bir yola girdiniz demektir... Çünkü “hem Müslüman, hem hırsız, hem de cumhurbaşkanı olanabilir!” diye karşı bir vecize geliştiren milyonlarca seçmen karşısında nutkunuz tutulabilir. Bu nedenle... Falcınız veya analizciniz sizi “vecizelere fazla bel bağlamayın!” diye uyarırsa sakın alınganlık göstermeyiniz. Bir bakış açışı da şu olabilir: Tayyip Erdoğan’ın vahşi kampanyasına rağmen, “Yemen ellerinde Veysel Karani” gibi yapayalnız Ekmeleddin İhsanoğlu formülü her şeye rağmen bir başarıdır. CHP ve MHP örgütleri biraz daha arka verseler, biraz daha topa girseler, Tayyip Erdoğan’ın yüzde 51.7’lik oranı yüzde 1.7 aşağıya çekilecek.. Ve 2. tura kalınacaktı.. Bu ise tam bir felaket olabilecekti. Çünkü o takdirde.. Erdoğan, “Kürt oyları” için Demirtaş’la gizlice masaya oturacaktı: PKK ile bazı illerin denetimli özerkliği ve Öcalan’ın Marmaris’te bir tatil köyünde denetimli serbestliği pazarlığına girişebilecekti. Milyonların verilmiş sadakası ve yorumlanmasına el atmalı... YSK, oyların amacı dışında Cumhurbaşkanım Yok!.. Sonuçta “sultan” kazandı. Seçim sonuçlarının ardından sosyal medyada, paylaştığım arkadaşlara sordum: “Yorumunuz nedir?” Yanıtlar bu sayfaya sığmaz. Benzer değerlendirmeleri buluşturdum. Yıkılmışlık, yenilgi, hayal kırıklığı, tepki, öfke, hüsran, sıkıntı, moral bozukluğu, suçlama. Anlarım, insan halidir, olacak. Ama sıyrılmak, silkelenmek gerek. Bu psikoloji, duygusal travma, sorunu açıklamaya, çözmeye yetmiyor çünkü. Düşünmek, akıl ve bilimi esas almak, insanlık tarihinden dersler çıkarmak gerekiyor. HHH Anlaşıldı ki, CHP cenahında “tıpış tıpış” gitmeyenler oldu, MHP cephesinde RTE’ye oy verenler... 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in tutumunu, değerlendirmek zorunda değil miyiz? Yorumlara bakılırsa en başta muhalefet, CHP ve MHP yönetimleri suçlanıyor. Haksız sayılmaz... Ama bizim siyasi kültürümüzde seçim yenilgisinin ardından gitmek, istifa etmek yok ne yazık. Buna karşın çatı adayının doğru bir seçim olduğunu savunanlar, “CHP başarılıdır” diyen parti yöneticileri var... HHH Kimileri, çatı adayını dayatanları, kimileri ise boykotçuları, sandığa gitmeyenleri sorumlu tutuyor. İkisinin de doğruluk payı bulunuyor... Boykotçular ve sandığa gitmeyenler, bu tavrın RTE’ye yarayacağını bilmiyorlar mıydı? Sanmam... Gelelim, “bu halktan cacık olmaz” diyenlere... Toplum, Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra adım adım dönüştürüldü, karşıdevrim adım adım tezgâhlandı. Değerler, ilkeler, yaşam biçimi değiştirildi. Seyrettik... “Tehlikenin farkında mısınız?” diye yıllar önce Cumhuriyet’in attığı manşeti anımsadım. Ülkenin muhalefeti, “aydınları”, toplumun bir bölümü dudak büktü, görmezden geldi, umursamadı. Yıllardır sermayenin, gericiliğin statükosu egemenken, bunun sözcülüğünü yapan tek adam önderliğindeki kadrolar, sanki kendileri de sorumlu değilmiş gibi “cambaza bak” dediler. Toplumun bir bölümü inandı. Unutmayalım bu halk 12 Eylül faşizminin anayasasına yüzde 92 oy vermişti bir zamanlar. Halk ikiye bölünmüştür artık. Bir kesim yalanı, talanı, rüşveti, soygunu, hırsızlığı, baskıyı, otoriteyi, biat etmeyi, yandaşa çıkarı, sadakayı, avantayı, evlerdeki kasaları, ayakkabı kutularından çıkan paraları, sıfırlamayı, boyun eğmeyi şöyle ya da böyle onaylıyor, içselleştiriyor. Ülkenin varlıklarının satılmasını, Cumhuriyet tarihinde görülmedik borçlanmayı kabul ediyor. Yeni Türkiye’yi kurma yolunda bir viraj daha geçildi. HHH Balkon konuşmasına gelince, geçiniz... Beklentisi olan bir daha duvara toslayacaktır bence. Hayatımda, “müdürüm, amirim, başkanım, başbakanım, patronum, komutanım” sıfatlarını kullanmadım. Doğal olarak benim cumhurbaşkanım yok. Peki, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı mı? Bu antidemokratik seçimi saymıyorum. Halkın yarısı oy vermedi. Tek adamlığa, despotizme, baskıya, hayatıma müdahale edilmesine direnirim. Karamsarlığın pençesine düşmem, umudumu yitirmem. Daha güzel, daha mutlu, adaletli, savaşsız ve sömürüsüz bir ülke ve dünya için “mücadele” ederim. Sol için. Özgürlük için. İnsan hakları için. Aşk ve ekmek için... Seçim sonuçlarını yorumlamak, bir tür kahve falına bakma hadisesidir. Oyların dağılımı.. Katılım oranı... Oy vermeye gitmeyenlerin sayısı.. Geçersiz oylar.. Filanca partinin oylarının falanca ilde veya bölgede azalıp çoğalması.. Hele de bu dağılımın haritaya veya grafiğe dökülmesi. Sahillerin koyu.. Orta bölgenin açık.. Sağ köşelerin morarması... Telvenin fincanın içinde veya tabağında yayılıp çizgiler halinde sağa sola yayılması. Veya belli noktalarda yoğunlaşması belagat ve talakat sanatıyla öylesine güzel izah edilebilir ki, dinlerken okurken gerçekten yürekler kabarabilir... Sinirler gerilebilir.. Artık gelecekten umudu kesmek gereğine... Üç vakte kadar yeni bir müjde veya felaketin daha geleceğine ve gelmeyeceğine inanabilir insan. Başka bir açı daha Başkomutanlık ruhsatı Vecizeler savaşı Sezer neyi sezdi? Eğer “çatı adayı” fikrine en baştan ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Kılıçdaroğlu’nun İflası Lafı uzatmayalım. Erdoğan’ın 51.8 çoğunluk ile Çankaya’ya çıkmasının ana sorumlusu, aday belirleme sürecinde akla ziyan kararlar alan Kemal Kılıçdaroğlu’dur. CHP Başkanı ve onun bu mantık dışı “Ekmeleddin” çıkışına kerhen bile olsa onay veren milletvekilleri, altın bir tepside koltuğu Erdoğan’a hediye etmişlerdir. Bahçeli ve MHP Kılıçdaroğlu’nun suç ortaklarıdır, ama esas vebal CHP Genel Başkanı’nın omuzlarındadır. Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan ve AKP’ye yaptığı hediyeyi ancak şöyle özetleyebiliriz: Farz edin ki Futbol Federasyonu Başkanı halkın oylarıyla seçilecek. Ve Fenerbahçe Başkanı, doğduğundan beri Galatasaray camiası içinde yer almış, “İdollerim Ali Sami Yen, Metin Oktay ve Fatih Terim’dir”(!) diyen bir insanı aday gösteriyor. Mantık da şu: “Galatasaraylıların da böylece oyunu alabileceğiz, bizimkiler nasıl olsa tıpış tıpış gelip oy verirler.” Bu örnekte hiçbir abartı yoktur (G.Saraylılar kızmasın, tam tersi de geçerli). İşte bu durumun ardından F.Bahçe Başkanı’nın, yani gerçek yaşama dönersek Kılıçdaroğlu ve ekibinin “Yahu niye oy vermeye gelmediler, biz onlar yüzünden kaybettik” deme lüksü tabii ki yoktur. “Bu isim kitleleri, gençleri heyecanlandıramaz, dev mitingler için halkı sokağa dökemez” dedik, dinlemediler. Görüldü ki, ne CHP ne de MHP örgütleri, Ekmeleddin için meydanlara çıkmayı başaramadılar; ne beraber ne de ayrı ayrı... Dinlemedikleri gibi, can simidi olarak sunduğumuz Emine Ülker Tarhan B planının reddi için de CHP yönetimi tehditler savurdu! Şimdi artık bu fatura omuzlarından düşmez ve maalesef onları ezer. İkazı 3 Temmuz’dan önce ısrarla dile getirmiş ve hatadan dönmeleri için alternatifleri önlerine koymuş bir arkadaşları olarak, bu tespiti üzülerek yapıyorum. Her birimiz, adaylar üçe indikten sonra, acınacak derecede demode “Ekmek için Ekmeleddin” sloganının gölgesinde insanların oy sandıklarına yönelmesi için her çağrıyı denedik, ama sonuç bu kadar oldu... Ne yazık ki hiçbir “gündem değişikliği” bile artık CHP üst yönetimini kurtaramaz. Sonuç ortada. Ekmeleddin projesiyle AKP’den CHP’ye oy kayması: Yüzde 0! Aynı proje yüzünden CHP’den kaçan oylar ise sandığa gitmeyen veya geçersiz yüzde 29’luk oylar arasında çok önemli bölüm. Bir projenin bu denli ağır iflası büyük şamardır. Bu projeyi öne sürenlerin, “Ben bu işi hiç bilmiyormuşum” diyerek koltuklarını acilen boşaltmaları gerekir. Hadi zoraki aday Ekmeleddin Bey’in “Aldığım yüzde 38.5 oy, ‘hiç tanınmıyor’ diyenlere ithaf olunur” şeklindeki sözlerini, mahcup ve siyaset bilmez bir adayın nazik geri çekiliş sözleri olarak görelim. Ama CHP yöneticilerinin hâlâ bu söylemlere takılıp mağlubiyetlerini kabul etmemeleri evlere şenlik bir durum! Sanki CHP’nin ve siyasi ortamımızın yeterince handikapı yoktu, buna bir de Google arama motorlarına patlama yaptıracak Ekmel Bey mi eklenmeliydi? Hiç tanınmamasının ciddi bir handikap olduğunun farkında idiyseniz, neden aday gösterdiniz? Farkında değil idiyseniz, CHP’nin zirvesinde ne işiniz var? Hiç kimse “Sanki başka aday çıksa farklı mı olacaktı?” saçmalığının arkasına saklanmasın. “Çatı Adayı” projesi, kesinlikle doğruydu. Bunu Bahçeli’den haftalarca önce ısrarla önermiş biri olarak net söylüyorum. Ama herhalde AKP arka bahçesinden ithal edilmiş bir adayla değil! Defalarca önerdik: Ankara’da sağ ve solda ortak heyecan yaratan Mansur Yavaş, İlhan Kesici, Deniz Baykal, Yılmaz Büyükerşen, Onur Öymen ya da onca başka alternatif vardı. Bu isimlerden biri aday olsaydı, Erdoğan kesinlikle ilk turda alamayacağı gibi, 2. turda da işi ciddi anlamda zora girerdi. Ama herhalde “kendilerinin altında” olan isimleri Çankaya zirvesine taşımaya gönülleri ve egoları evet diyemedi. Bu nedenle Mars’tan, pardon Mısır’dan, hitabet yeteneği düşük, ileride kendilerine rakip olamayacak bir isimde uzlaşmayı ancak göze alabildiler! Kendi koltuklarını koruma uğruna, Çankaya’yı Erdoğan’a hediye etmeyi tercih ettiler. Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi neredeyse Menderes’in DP’si çizgisine taşıyarak AKP’yi durdurmak gibi, hem merkez sağda geçen yıllarda başarısızlığını kanıtlamış, hem de ağır ihanet sendromu taşıyan projesi, artık geri dönülmez şekilde iflas etmiştir. Yanıtı aslında Ersun Yanal vermiş oldu, 3 gün önce. Elinin tersiyle sıfatını ve 10 milyon lirayı itip Fenerbahçe’deki görevinden istifa ederken, “İlkelerimiz, daima kazandığımız paradan daha önemlidir” demecini vermişti. Şimdi umarım CHP’de bu iflasın tüm sorumluları “İlkelerimiz, onurumuz ve ülkemizin geleceği koltuklarımızdan daha değerlidir” diyerek gerekeni bir an önce yaparlar. CHP, kimseye ait bir şirket değildir. Partinin önü ancak böyle açılır... HARBİ SEMİH POROY BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN TGS Öğrenci Komisyonumuzun üyesi, İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Bölümü öğrencisi, sevgili arkadaşımız çok genç yaşta kaybettik. Sevenlerine başsağlığı diliyor, ailesinin acısını paylaşıyoruz. TÜRKİYE GAZETECİLER SENDİKASI İSTANBUL ŞUBESİ BERMAL AYBEK’i 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Halk dilinde 1 semizotuna veri 2 len ad... Bir nota. 2/ İskambil 3 de koz... Söy 4 lev. 3/ Telli çal 5 gılarda parmak6 ların sapın neresine basacağı 7 nı gösteren mü 8 zik yazım siste 9 mi. 4/ Vladimir Nabokov’un, si1 2 3 4 5 6 7 8 9 nemaya da aktarılan 1 İ N S İ C A M T ünlü romanı. 5/ Gü 2 K A S T A B A L A müşbalığı. 6/ Tantal 3 İ Ğ İ N İ K elementinin simgesi... 4 T İ İ L E K Y A K A Köpek... İyi bakım ve 5 B K A L EM İ S ilaç tedavisi. 7/ ÇemF İ A D berin çevresinin çapı 6 A T S E İ T na oranını gösteren sa 7 S A K 8 K A L A M A T A yı... “Öğretmenler gösterir, yol yapar” 9 M A V İ M E L E K (Âşık Veysel)... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 8/ Geleneksel Türk güreşlerinden biri. 9/ Eski Mısır inanışında ana tanrıça... Yaprakları çay gibi haşlanarak içilen bir Güney Amerika bitkisi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Su motorundan yapılan, tarımda ve taşımacılıkta kullanılan bir taşıt... İlgi eki. 2/ Soyundan gelinen kimse... İspanya’ya özgü, küçük meze tabağı. 3/ Rusya’nın para birimi... Olağanı aşan büyüklüğü olan. 4/ Çok canlı renkleri olan bir papağan... İskambilde bir kâğıt. 5/ Çözümlemeli. 6/ Bir şeyi düşünmeye gerek duymadan hep aynı biçimde yapma alışkanlığı... Optik kaydırma. 7/ Ağrı’nın bir ilçesi... Kalsiyum elementinin simgesi. 8/ Yumuşak ve ince bir ipekli kumaş... Ürik asidin tuzu ya da esteri. 9/ Yapma, etme... Soluk borusu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle