04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 TEMMUZ 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA SAĞLIK 9 Kan testiyle erken teşhis Haber Merkezi İngiliz bilim insanları henüz kesin bir tedavisi bulunmayan Alzheimer hastalığına erken teşhis koyabilecek kan testi geliştirdi. Oxford Üniversitesi ve Kings College of London tarafından geliştirilen çalışmanın 2 yıl içinde uygulanması düşünülüyor. Bu sayede tedavi için çok geç olmadan harekete geçilebilecek. 10 yıllık bir çalışmanın sonunda bilim insanları hastalığı önleyebilecek 10 protein çeşidi buldu. 2 sene içerisinde hayata geçirilmesi planlanan klinik deneme sayesinde hastalıkla karşılaşabilecek insanlar doğru ilaç kullanımıyla hastalığı önleyebilecek. Oxford Üniversitesi Nöroloji Profesörü Simon Lovestone “Yaptığımız tüm ilaçlar başarısızlıkla sonuçlanıyor, fakat bu test ile öngörülen hastalığın erken tedavisinde etkili olabilirler” dedi. Oxford Üniversitesi Gerontoloji Fahri Profesörü Gordon Wilcock ise kan testinin geliştirilen önceki yöntemlere göre çok daha pratik olduğunu belirtti. Geliştirilen test sonucu bulunan proteinlerin hastalığın semptomları ilerlemeden teşhisinin konulmasında yüzde 87 oranında başarılı olduğu kaydedildi. Alzheimer’da yeni umut İstanbul Haber Servisi Uludağ Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi ile Nutricia ArGe, tıbbi beslenme desteğinin Alzheimer ve toplumda sık görülen diğer beyin hastalıklarının tedavisindeki etkinliğini araştırmak için üç yıllık bilimsel bir işbirliği protokolü imzalandı. Protokol, Hollanda Dış Ticaret ve Kalkınma İşbirliği Bakanı Lilianne Ploumen’in Türkiye’ye resmi ziyaret programı kapsamında imzalandı. Araştırmanın başkanlığını yürütecek olan Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Cansev, işbirliğinin ana temasının tıbbi beslenme desteğiyle, çeşitli beyin hastalıklarına yeni tedavi yaklaşımlarının araştırılması olduğunu söyledi. Cansev, sorunun sinir hücrelerinin birbiriyle haberleştikleri “sinaps” adlı yapıların harabiyete uğramasından kaynaklandığını belirtti. Yurtdışındaki çalışmalarda Alzheimer’ın beyinde kaybedilen sinapsların yeniden üretilebilmesine odaklandığını kaydeden Cansev, “Bu strateji ile hastalık tamamen ortadan kaldırılamasa da hastanın bilişsel fonksiyonlarının iyileştirilebileceğini öngördük. Geliştirdiğimiz yaklaşımla sinaps yapımında kullanılan besin içerikleri ile kronik olarak beslenen deney hayvanlarının beyninde sinaptik yapıların miktarı arttı. Çalışmalar, etik kurul izinleri alınarak hayvanlar üzerinde yapılacak” dedi. ‘Planım Yok’ Noktasından ‘Millet Ne Derse’ Noktasına Gül’ün Siyaset Planları Değişti İktidar partisi AKP bugünlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimindeki rakiplerinden çok, kendi iç meselelerini konuşuyor. Özellikle de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Köşk seçimleri sonrasında ne yapacağını. Gül bu sürecin en başında, 18 Nisan’da Kütahya’ya yaptığı ziyaret sırasında, basın mensuplarına “Bugünkü şartlar çerçevesinde gelecekle ilgili siyaset planım yok” demişti. Açıklamanın yapıldığı ‘o günkü şartlar’ neydi, hatırlayalım. Başbakan Erdoğan kendisine yakın basın kuruluşlarının yöneticileriyle 30 Mart seçimlerinin ardından yaptığı toplantıda “Protokol cumhurbaşkanı değil; koşan, terleyen cumhurbaşkanı” istediğini belirterek “Cumhurbaşkanı yürütmenin başı. Bu seçimden sonra sorumluluklar daha fazla olacak” ifadelerini kullanmıştı. Bu sözler üzerine, kamuoyunda Rusya’da Devlet Başkanı Vladimir Putin’in sözünden çıkmayan Başbakan Medvedev ile çalışmasını anımsatan “PutinMedvedev formülünün” Türkiye’de de uygulamaya konacağı tartışılmaya başlanmıştı. İşte böyle bir ortamda gelen Gül’ün o açıklamaları, tüm güçleri kendinde toplayan Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı senaryosunda kendisinin ‘Medvedev’ rolü oynamaya istekli olmadığı ve siyaset dışı kalacağı şeklinde algılanmıştı. O günkü siyasi şartlar değişmedi. Başbakan Erdoğan, beklendiği gibi cumhurbaşkanı adaylığını açıkladı. Samsun ve Erzurum’daki kampanya konuşmalarında Cumhurbaşkanlığı’nı nasıl kullanacağını da anlatmaya başladı. Koşullar değişmemesine karşın, Gül’de önemli bir değişim gözlenmeye başladı. Geçen hafta bir açılış sırasında partinin genel başkanlığı ve başbakanlık için isminin geçtiğinin hatırlatılması üzerine, “Ben AK Parti’nin kurucusuyum. Bunlar günü geldiğinde kendi aramızda paylaşıp konuşacağımız konular bunlar” dedi. AKP kulislerinde en çok konuşulan sözleri ise bu hafta sonu geldi. Kendi ismiyle kurulan Abdullah Gül Üniversitesi’ne (AGÜ) katkıda bulunan işadamları onuruna verdiği yemekteki ifadeler önceki gün Habertürk’ün sürmanşetindeydi. Çankaya Köşkü tarafından yalanlanmayan o konuşmasında Gül şu ifadeleri kullandı: “Bundan sonraki görevlerim için millet ne derse o olur. Millete hizmete devam edeceğim. 12 senede çok işler yapıldı ama yapılacak da çok iş var.” İlk okuduğumuzda bu sözlerin Gül’ün pozisyonu açısından önemli bir değişikliğe işaret ettiğini sezmiştik. Ancak bunun, Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası döneme ilişkin çok önemli bir işaret fişeği olduğunu, o konuşmaya şahitlik eden işadamı ve siyasetçilerle konuşunca daha iyi anladık. Görüştüğümüz isimler, ‘Kayserililer Grubu’ da denilen işadamı ve siyasetçilerin de bulunduğu o yemekteki konuşmayı şöyle değerlendiriyor: “Erdoğan cumhurbaşkanı seçilirse, Abdullah Gül’ün genel başkanlık ve başbakanlık için kenara çekilip sessiz kalmayacağının ilk işareti bu sözler. AK Parti’nin kurucusu olduğunu anımsatan bir önceki açıklamasıyla birlikte değerlendirildiğinde, tapunun sadece Erdoğan üzerine olmadığını, başka hisse sahiplerinin de bulunduğu mesajını veriyor partiye ve kamuoyuna!” Gül nisan ortasındaki “Siyaset planım yok” şeklindeki duruşunu değiştirerek “Milletim ne derse o olacak. Millete hizmete devam edeceğim” pozisyonuna gelmiş gözüküyor. “Millet ne derse o” sözü boşuna söylenmiş bir söz olmayacaktır. Önümüzdeki günlerde art arda Gül’ün siyaset sahnesinde kalmasını isteyen açıklamalar gelirse şaşırmamak lazım. ‘Siyaset planım yok’ diyordu Gürültü depresyona yol açıyor Prostata bir dakikada teşhis İstanbul Haber Servisi İdrarda ağrısız kanama, yanma, zorlu ve kesik idrar yapma ve sık tuvalete çıkma gibi durumlarla karşılaşıyorsanız prostat kanseri olabilirsiniz. Özellikle böcek ilacına maruz kalanlar, petrol ve kimya sanayisinde çalışanlar, yüksek manyetik alan ve elektrik sanayi çalışanlarında daha sık görülen prostat kanserinin bir dakika gibi kısa bir sürede yapılan muayene ve kan taraması testi ile erken evrede teşhis edilmesi mümkün. Sağlık Bakanlığı’nın desteklediği bir çalışmaya göre, Türkiye’de prostat kanseri, endüstrinin geliştiği İstanbul, Ankara gibi bölgelerde daha sık görülüyor. Prostat Kanseri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Faruk Yencilek, “Prostat kanserinde ise 1 dakikalık rektal muayene ve kanda yapılan PSA ölçümü teşhis edilebiliyor” dedi. Prostat kanserinde, günümüzde kanser taraması daha sık yapıldığından hiçbir belirti yokken hastalığı yakalamak mümkün olabildiğine dikkat çeken Yenlicek “Hastalıkta, kesin bir belirti olmamakla birlikte zorlu idrar yapmak, kesik kesik idrar yapma ve sık tuvalete çıkma gibi sıkıntılara görülebiliyor. Prostat kanseri vakalarında en sıkıntılı durum ise herhangi bir belirti olması durumunda erken evrenin geçirilmiş olması” diye konuştu. Yencilek hastaların genellikle doktordan çekindiği için teşhiste geç kaldığını kaydetti. Kalbi de yoruyor SİBEL BAHÇETEPE Şartlar değişmedi ama... Trafikte korna sesi, araba, uçak, tren, şantiyeler, sanayi tesisleri, atölyeler, işyerleri ve eğlence yerlerinden çevreye yayılan gürültü ruh sağlığımızı bozuyor, yaşamımızı kısaltıp bir dizi hastalığa davetiye çıkarıyor. Uzmanlar, gürültüye uzun süre maruz kalan kişilerde korku, uyku bozukluğu, işyerinde verimliliğinin düşmesi, yorgunluk, öğrenme güçlüğü, kalıcı işitme kaybı, kalp atışları ve solunum hızlanması gibi sorunların ortaya çıkabileceğini belirterek “İnsanlar için tehlike 65 desibelden (dB) sonra başlıyor ve gürültü nedeniyle cinayetler bile işlenebiliyor” dediler. Gaziosmanpaşa Hastanesi’nden Dahiliye Uzmanı Dr. Ş. Kamil Basmacıoğlu, vücudumuzun ani ve yüksek seslere karşı otomatik, bilinçsiz olarak refleks şeklinde tepkiler gösterdiğini belirterek “Rahatsızlık duyma derecesi de bireyden bireye faklılık gösterebilir” diye konuştu. Basmacıoğlu, özetle şöyle devam etti: “Gürültü, işitme duyusunda geçici ve kalıcı etkilenmelere yol açabilir. Geçici etkilerin en çok karşılaşılanı geçici işitme eşiği kayması ve duyma yorulması olarak bilinen işitme duyarlılığındaki geçici kayıptır. Etkilenmenin çok fazla olduğu veya tekrar gürültüden etkilendiği durumlarda işitme kaybı kalıcı olmabilmektedir. Ayrıca kaslarda gerilmeler, stres artması, kan basıncı artışı, kalp atışlarının hızlanması, solunum hızlanması, dolaşım bozuklukları ve ani reflekslerdir. Gürültü verimliliği azaltabilir ve konsantrasyonu düşürebilir, dikkat kaybına neden olabilir.” Psikiyatr Uz. Dr. Oya Bozkurt da bilimsel araştırmalarda gürültüye maruz kalmış kişilerin hemen hemen tümünde psikolojik rahatsızlıkların geliştiğinin saptandığını söyledi. “Gürültü yeteri kadar yüksekse ve kaynağı belirsiz ise veya neden olduğu gerilim yeteri kadar fazla ise davranış bozuklukları görülmektedir” diyen Bozkurt gürültünün, kişinin kendini suçlamasına aşırı sessizliğe ve içe kapanmasına, tartışmacı, karamsar olan, hoşgörüsü azalan bireylere dönüşeceğine, yardım isteğinin azalmasına, zihinsel işlevlerde yavaşlamaya, konsantrasyon bozukluğu gibi psikolojik sorunlara yol açabileceğini kaydetti. Gürültününün cinayete varan sonuçlarının da olabileceğini kaydetti. ‘Millet ne derse’ noktasında AKP’de onun da hissesi var Isırırken İstanbul Haber Servisi Uzmanlar, ısırdığında anestezik madde salgıladığı için acı hissedilmeyen ve fark edilmeyen kene ısırığının tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini belirterek “Vücudunda kene olduğunu fark eden kişiler hiç zaman kaybetmeden sağlık kuruluşuna başvurmalıdırlar” uyarısını yaptı. Medline Acil Sağlık Operasyonlardan Sorumlu Direktör Dr. Barış Mutluer, “Bir cımbız yardımıyla sağa sola oynatılarak alınması en uygunudur. Uzaklaştırma sırasında keneye elle temas edilmemeli, eldiven kullanılmalıdır. Kene uzaklaştırıldıktan sonra ısırma alanına antiseptik bir madde uygulanmalı, eller sabunla iyice yıkanmalıdır. Keneleri kesinlikle çıplak elle tutmayın ve patlatmayın. Kapalı giysiler giymek pantolon paçalarını çorap içine sokmak ve çizme giymek kenelerin vücudumuza ulaşmasına engel olur” dedi. uyuşturuyor l Psikiyatr Uz. Dr. Oya Bozkurt “2012 yılında Türkiye’de yapılan bir araştırmada; yüksek düzeyde gürültüye maruz kalan toplu taşıma araç sürücülerinin psikolojilerinin olumsuz etkilendiği, anksiyete, depresyon gibi ciddi psikolojik semptomların çıktığı ortaya konulmuş” dedi. Nasıl ve neden değişti? İstanbul Haber Servisi Maltepe Üniversitesi’nin düzenlediği “Diyabet, Kanser ve İlişkileri” konulu panele aralarında 2008 Nobel Kimya Ödülü’nü alan Columbia Üniversitesi’nden Prof. Dr. Martin Chalfie’nin de bulunduğu profesörler katıldı. Bilim insanları buradan Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’ın düzenlediği iftar yemeğine konuk oldu. Yemekte bir konuşma yapan Kılıç, “Bilimin ışığını Maltepe’ye yaklaştırdıkları ve yansıttıkları için kendilerine teşekkür ediyorum” dedi. Nobel ödüllü profesör Maltepe’de Tip 2 diyabette yeni umut Haber Merkezi Tip 2 diyabet hastalığına cerrahi yollarla çözüm getirmeyi amaçlayan metabolik cerrahi ameliyatları konusunda halkı bilgilendirmek ve farkındalık yaratmak amacıyla, Türkiye Metabolik Cerrahi Vakfı kuruldu. Kurucu başkan Doç. Dr. Alper Çelik, “Son yıllarda metabolik sendrom ve özellikle tip 2 diyabet, tüm dünyayı tehdit eden global bir sağlık problemi haline gelmiştir. Vakfımız bilimsel bilgiler ışığında halkımızı metabolik sendrom ve bunun cerrahi tedavisi hakkında bilgilendirmek amacıyla kurulmuştur” dedi. Doç. Dr. Alper Çelik vakfın faaliyet alanları ile ilgili olarak şu bilgileri verdi: Tip 2 diyabet ve hipertansiyon, kolesterol yüksekliği ve kilo problemlerinin en etkili tedavisi cerrahidir. Ancak, bilinmesi gereken en önemli nokta Metabolik Cerrahi ameliyatları obezite ameliyatlarından farklıdır. Bu ameliyatlardan sonra ömür boyu vitamin ve mineral takviyelerine de gerek yoktur. Vakfımızı halkımızı ve hekim arkadaşlarımızı bilgilendirmek amacıyla kurduk.” Abdullah Gül’ü daha üç ay olmadan siyaset planlarını değiştirmeye iten koşullar ve sebepler ne olabilir? Birkaç tahmin sıralayalım: 1. Parti içinde kızışan ‘kurucular / gençler’ kavgasında, ilk grubun Gül’e yaptığı çağrılar. Partiyi Erdoğan ve Gül ile birlikte kuran Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, genel başkanlık ve başbakanlık için adayının Gül olduğunu belirtirken Başbakan’ın yakın çevresindeki isimler ve partiye sonradan katılan bazı isimler ısrarla Ahmet Davutoğlu ismini işliyor. 2. Başbakan Erdoğan, adaylık açıklaması ve sonrasındaki konuşmalarında çizdiği ‘Cumhurbaşkanlığı profili’ ile AKP kadrolarında “Gül’ün siyaset dışı kalmasını tercih edeceği” algısı yarattı. 3. Erdoğan’ın konuşmalarında Gül’ün Cumhurbaşkanlığı sürecini de, ‘kara vesayet dönemi’ içine sokması ve bazı icraatlarını (Mısır’da devlet başkanı seçilen darbe lideri Sisi’yi tebrik etmesi gibi) isim vermeksizin eleştirmesi de Gül cephesinde tepki yaratmış olabilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle