03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 TEMMUZ 2014 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Çocuk mahkumlara şiddet uygulayan 48 gardiyana takipsizlik ALİCAN ULUDAĞ Bir tokat da yargıdan dı ki zor kullanmadan bu olayın yatıştırılması mümkün değildir” dedi. Çocukların yüzündeki ve vücudundaki izlerin arbede sırasında oluştuğunu öne süren savcılık, iddialarını ispatlamak için TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun çocukları suçlayan raporundan yararlandı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın “İsyan çıkaran 11 çocuk 21 gardiyanı dövdü” diyerek açıkladığı cezaevinde, 1 Ocak 2014 tarihinde dövülen çocuk mahkumlara bir “tokat” da yargıdan geldi. Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı, çocukların ailelerinin şikâyeti üzerine 48 gardiyan hakkında başlattığı soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Olayda ceza infaz ve koruma memurunun zor kullanma yetkisini kullandıkları iddia edilen kararda, bir çocuğun sayım vermek istemediği, başka birisinin gardiyanlarla tartıştığı, bu sırada başka bir çocuk mahkumun infaz koruma memuruna kafa attığı, daha sonra diğer koğuşta bulunan çocukların olay yerine gelerek gardiyanları darp ettiği öne sürüldü. İnsan Hakları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı avukatları Fatma Güneş, Hürmüz Biçer, Pınar Akdemir, Sinem Coşkun ve Dilan Coşkun takipsizlik kararına karşı itiraz etti. Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilen dilekçede, takipsizlik kararına tepki gösterilirken çocuk tutukluların, infaz koruma memurları tarafından işlenen işkence, eziyet ve kötü muamele, tehdit, hakaret suçlarının mağduru olduğu anlatıldı. VALİLİKTEN AKIL ALMAZ ‘UĞUR KURT’ AÇIKLAMASI: ANKARA – Ankara Batı (Sincan) Cumhuriyet Başsavcılığı, Çocuk ve Gençlik Kapalı Cezaevi’nde yılın ilk gününde sayım vermek istemeyen 11 çocuğun gardiyanlar tarafından dövülmesine ilişkin soruşturmada takipsizlik kararı verdi. Çocukların gardiyanlara yönelik yaralama, hakaret ve tehdit suçlamalarını soyut olarak nitelendiren savcılık, kararının gerekçesinde “Çocukların isyanı orantılı güç kullanılarak bastırılmıştır. Kal Polis korku ve paniğe kapıldığı için ateş etti CANAN COŞKUN Anne Sarısülük, Ethem’i vuran polisin tutuklanmasını değerlendirdi: İlk kez rahat uyudum ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Sayfı Sarısülük, oğlu Ethem’i vurarak öldüren polis Ahmet Şahbaz’ın tutuklanmasıyla ilk kez önceki gece rahat bir uyku uyudu. Çok sevinçli olduğunu söyleyen Sayfı Ana, “Kafamı ilk kez yastığa rahat koydum. O katil cezaevinde delikte çürüsün” dedi. Tahliye kararının ardından soluğu Hatay’da alan Sarısülük, oğullarını yitiren diğer Gezi annelerini yalnız bırakmadı. Annesinin “babayiğidi” olan Ethem Sarısülük, Türkiye’yi ayağa kaldıran Gezi Direnişi sırasında en ön saflarda mücadele ederken 1 Haziran 2013 tarihinde polis Ahmet Şahbaz’ın silahından çıkan tek kurşunla ağır yaralandı. Sarısülük, hastanede ölümle mücadele ederken onu vuran Şahbaz ise elini kolunu sallayarak geziyordu. Ethem 13 gün dayanabildi ve doğum günü olan 14 Haziran’da yaşamını yitirdi. Ancak onu vuran polis halen adalet önünde değildi. Ethem’in cenazesinin dahi vurulduğu yere götürülmesine devlet izin vermedi. Ethem toprak altına girerken, herkes onun katilini arıyordu. 24 Haziran’da Cumhuriyet olarak Ethem’in annesi Sayfı Sarısülük ile röportaj yapmaya gidecektik. Buluşma saatini beklerken katil zanlısı Ahmet Şahbaz’ın adliyeye getirildiği ve mahkemeye çıkarıldığı haberi geldi. Soruşturmayı yürüten savcı, katil zanlısı Ahmet Şahbaz’ı Ethem’in ölümünden ancak 23 gün sonra bulabilmişti! O gün mahkemeye çıkartılan Şah (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) hukuksuzmuş! ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sarısülük cinayetinden tutuklanan polis Ahmet Şahbaz’ın avukatları, Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurarak tutukluluğa itiraz etti. Savcı Cuma Doğan’ın duruşmaya geçici olarak katıldığının vurgulandığı dilekçede Doğan’ın görüşünün hukuka aykırı olduğu ileri sürüldü. Dilekçede, “Savcı Doğan’ın mütalaasının dosyadaki delillere dayalı olmadığı, mahkemenin geçerli olmayan mütalaaya itibar ederek karar vermesi yanlış olmuştur” ifadesi kullanıldı. İtiraz, Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından karara bağlanacak. baz, meşru müdafaa gerekçesiyle serbest kaldı. Herkes bu kararın şokunu yaşarken Sayfı Sarısülük’ün oturduğu Batıkent’e doğru yol aldık. Sayfı Ana’nın hiçbir şeyden haberi yoktu, bizi kapıda karşıladı. Ancak bu kötü haberi nasıl vereceğimizi bilmiyorduk. “Adliyeden geliyorum. Oğlunu vuran polis serbest kaldı az önce” deyince Sayfı Ana, yüzüme baktı, sustu; karşıda masanın üzerinde duran oğlunun fotoğrafına baktı ve derinlere daldı... Ve Sayfı Ana’nın ağzından sadece iki söz dökülebildi: “Oğlum, yine ciğerimi yaktılar. Katil polis tutuklansaydı, biraz olsun yüreğimin ateşi soğurdu...” İşte o tarihten bu yana Sayfı Sarısülük’ün yüzü hiç gülmedi. Oğlunu öldüren polisin duruşmalarına ısrarla katıldı, tutuklanması için mücadele etti ancak her defasında eli boş döndü. Ta ki 7 Temmuz’daki 6. duruşmaya kadar... Savcının “Olay meşru müdafaa değil, olası kastla adam öldürme vardır” deyip tutuklama talep etmesi üzerine mahkeme, Şahbaz’ın tutuklanmasına karar verdi. Bu karar biraz da olsun Sayfı Ana’nın yüreğindeki ateşi soğuttu. Artık yüzü gülen Sayfı Sarısülük, tutuklama kararından sonra Gezi’de evlatlarını yitiren diğer annelere destek olmak için Hatay’a gitti ve önceki gece ilk kez huzurlu bir uyku uyudu. Dün sabah aradığımız Sayfı Sarısülük, şunları kaydetti: “Çok sevinçliyim. Kafamı ilk kez yastığa rahat koydum ve ilk kez rahat uyku uyuduk. O katil delikte çürüsün. Eğer bir gün cezaevine ziyaretine gidersem yüzüne tüküreceğim. Bir de utanmadan mahkemeden kaçıyor. Yüzümüze bakacak surat yok...” Hatay’da Abdullah Cömert, Ahmet Atakan ve Ali İsmail Korkmaz’ın annelerini ziyaret eden Sayfı Sarısülük, diğer katil zanlısı polislerin tutuklanması için de mücadele yürüteceğini söyledi. Tutuklama Yüzü hiç gülmedi Liste 14 yıl sonra savcılığa gönderildi CANAN COŞKUN Türkiye genelinde 19 Aralık 2000’de 20 cezaevine eşzamanlı düzenlenen 2’si asker, 30’u tutuklu 32 kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin yaralandığı, Hayata Dönüş Operasyonu’nda görev yapan askerlerin listesi 14 yıl sonra soruşturmayı yürüten savcılığa gönderildi. Jandarma Genel Komutanlığı’nın “Gizli” ibareli listesinde operasyona “fiili müdahale grubu”nda katılan Ankara Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı’nda görevli uzman çavuştan, albaya kadar 252 kişinin adı yer alıyor. Bayrampaşa Cezaevi’ne gerçekleş tirilen operasyona ilişkin Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 39 erin yargılandığı dava ile ilgili Halkın Hukuk Bürosu’nun yaptığı açıklamada, “Bu davada hep savunduğumuz gibi asıl sorumlular yargılanmadı. Asıl sorumluların ortaya çıkması saklandı. Özellikle operasyonu yapan birlik saklandı. Defalarca ‘Elimizde bilgi yok. Başka kayıt yok. Operasyona kimin katıldığı bilinmiyor’ denildi” ifadeleri kullanıldı. Soruşturmanın eski savcısı Ali İhsan Demirel hakkında HSYK tarafından yürütülen soruşturma kapsamında “görevi kötüye kullanma” suçlamasıyla iddianame hazırlanmıştı. Demirel hakkında Yar gıtay 4. Ceza Dairesi’nde dava açılınca soruşturma Demirel’den alınarak Ahmet Kelebek’e verilmişti. Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da Jandarma Genel Komutanlığı’ndan gelen listede yer alan kişilerin ifadelerini almaya başladı. Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından Oya Aslan, listeyi bugün Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek olan duruşmada mahkemeye sunacaklarını ifade etti. Geçen aylarda operasyona yönelik 2 yeni harekât planı ortaya çıkmıştı. Planlarda Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ve dönemin Jandarma Genel Komutanı Aytaç Yalman’ın imzaları bulunuyordu. Okmeydanı Cemevi’nde Uğur Kurt’u silahla vuran polis hakkında İstanbul Valiliği’nin soruşturma izni yazısında “S.K.’nin mesleki tecrübesizliği nedeniyle korku ve paniğe kapılarak atış yaptığı” belirtildi. Kurt’un bir cenaze törenine katılmak üzere beklerken 22 Mayıs’ta Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde (TEM) görevli S. K.’nin silahıyla vurularak öldürülmesine ilişkin İstanbul Valiliği’nin soruşturma izin yazısının detayları ortaya çıktı. İzin yazısında polisin mesleki tecrübesizliği nedeniyle korku ve paniğe kapılarak atış yaptığı, ifadesinde 2 el yere, 2 el de havaya ateş ettiğini beyan ettiği kaydedildi. Yazıda, ateşin açıldığı yer ile cemevinin bulunduğu mevki arasında 45 derece civarında eğim ile 6070 metre mesafe olduğu belirtilerek, “yere doğru yöneltilmiş merminin cemevinin avlusunda bulunan şahıslara isabet etmesinin mümkün olduğu” ifadelerine yer verildi. Geçen günlerde olay gününe ilişkin görüntülerde ise bir “Akrep” aracına isabet eden molotofkokteylinden sonra bir polisin “Sıkma, sıkma, sıkma” diye bağırdığı ancak polisin yaklaşık 1520 el atış yaptığı duyuluyordu. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun imzasının bulunduğu yazıda, Liseli DevGenç olarak isimlendiren grubun Soma’daki faciayı ve Berkin Elvan’ın ölümünü protesto etmek için boykot eylemi yapacağına dair istihbarat alındığı kaydedildi. Yazıda, bunun üzerine emniyet görevlilerinin boykot yapılacak okulun önünde konuşlandığı ifade edildi. Yazıda, “10.35 sularında bekleyen kuvvetlerin karşı tarafından yüzleri kırmızı bez parçalarıyla kaplı molotof ve havai fişek atmak suretiyle saldırıya geçtiği, bu saldırının gaz bombası atılarak bertaraf edildiği ve grubun okuldan uzaklaştırıldığı” belirtildi. Aynı grubun Özel Okmeydanı Hastanesi’nin acil girişini barikat kurarak kapattığı bilgisinin geldiğinin anlatıldığı yazıda, “Eylemlerin süreklilik arz etmesi nedeniyle takibin devamlılığının zorunlu hale geldiği” kaydedildi. İzin yazısında, 1 saatlik kovalamacanın ardından TEM Şube Müdürlüğü’ne ait zırhlı aracın Piyale Paşa Caddesi’nin köşe noktasında atılan molotofun ön camda bulunan havalandırma mazgalına isabet etmesi sonucu hem ön kaputun hem de aracın için yanmaya başladığı anlatıldı. Yazıda, aracın arkasında bulunan polis K. ve arkadaşlarının araçtan atladıkları ifade edilerek, K.’nin hemen geri dönerek araçtan tabancasını aldığı, cemevi istikametinden gelerek molotof atan gruba ateş etmeye başladığı belirtildi. Yazıda, S.K.’nin “yapmaması gereken veya en azından usule uygun yapması gereken silah kullanma eylemini gerçekleştirerek o esnada bir cenaze töreni nedeniyle cemevi avlusunda bulunan ve eylemcilerle hiçbir ilgisi ve ilişkisi bulunmayan, polisin hedefinde olmayan Uğur Kurt’un ölümüne sebebiyet verdiği” ifade edildi. ‘Hiç ilgileri yoktu’ izni verildi İstanbul Valiliği’nin Uğur Kurt’u öldüren polis hakkında soruşturma izni verdiği haberinin internet ortamında yayımlanması üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı dün akşam saatlerinde açıklama yaptı. Savcılığın yaptığı açıklamada, olay günü araçlı devriye görevi ifa eden polis memurlarına molotoflu saldırı sırasında 2 polis memurunun yanmaya başladığı iddia edildi. Açıklamada, molotoflu saldırının devam ettiği öne sürülerek “Saldırıyı yapanlara karşı silahla karşılık veren polis memurlarının silahları üzerinde yapılan Adli Tıp Kurumu incelemesi neticesinde Uğur Kurt’un polis memuru S.K.’nin silahından çıkan kurşunla öldüğünün tespiti üzerine, eylemin görevin ifası sırasından olduğu, bu nedenle İstanbul Valiliği’nden soruşturma izni istendiği” kaydedildi. Açıklamada, İstanbul Valiliği’nin 27 Haziran 2014 tarihinde soruşturma iznini verdiği belirtilerek, “Ancak kararın henüz tebliğ aşamasında olduğu, kararın kesinleşmesini müteakip şüpheli polis memurunun savunmasına başlanacağı ve soruşturmanın kaldığı yerden devam ettirileceği hususu kamuoyuna saygıyla duyurulur” denildi. Soruşturma KESK’li memurlar 1.5 yıl aradan sonra beraat etseler de yaşamları altüst oldu GEZİ’Yİ SORAN AKADEMİSYENE YÖK CEZASI Aylar sonra pardon dediler ABİDİN YAĞMUR Propaganda suçlamasıyla görevinden uzaklaştırıldı ÇANAKKALE (Cumhuriyet) Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu’nda öğrencilerine Gezi ve Taksim olayları ile ilgili soru soran öğretim görevlisi Ömer Faruk Kırnıç hakkında, YÖK tarafından “Öğrenciyi kendisi gibi düşünmeye zorlamak yasaklanmış her türlü yayını veya siyasi amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak, sözlü ideolojik propaganda yapmak suçlamasıyla kamu görevinden çıkarılma” cezası verildi. Kırnıç, cezanın iptali istemiyle yargıya başvurdu. Edinilen bilgiye göre Kırnıç, 20122013 öğretim yılı bahar dönemi bütünleme sınavında öğrencilerine, “Gezi ve Taksim olaylarının türevlerini inceleyerek minimum ve maksimum noktalarını belirleyiniz” sorusunu yöneltti. Ancak bazı öğrencilerin şikâyeti üzerine soruşturma açıldı. “Öğrenciyi kendisi gibi düşünmeye zorlamak, yasaklanmış her türlü yayını veya siyasi amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak, sözlü ideolojik propaganda yapmak suçlamasıyla kamu görevinden çıkarılması” istemi ile ilgili açılan soruşturma sonucu YÖK, Kırnıç’ı kamu görevinden çıkardığını açıkladı. Konuyla ilgili olarak EğitimSen Çanakkale Şubesi’nden yapılan açıklamada, şikâyetçi öğrenciler arasında sınava girmeyenlerin de bulunmasının “manidar” olduğu vurgulandı. Açıklamada, “Asıl ideolojik olan, mobbing uygulayan üniversite yönetimidir. Sendika genel merkezimiz hukuk yoluna başvurmuş olup yapılan tüm usulsüzlükler yargı önünde ispatlanacaktır” denildi. MERSİN DHKPC örgütünün memur yapılanması içerisinde yer aldıkları iddiasıyla gözaltına alınan KESK üyesi 9 memur 1.5 yıl sonra beraat etti. Kendilerinin ve ailelerinin mağdur edildiğini, adeta linç edildiklerini belirten memurlar, tazminat davası açmaya hazırlanıyor. Memurlardan Güven Akaltun, “Evim sabahın köründe basıldı. Çocuğumun gözleri önünde evimi aradılar, kitaplarımı aldılar, beni götürdüler. Komşularım ‘Ne oldu, rüşvet mi yediniz’ diye sordular. Bir arkadaşımızın oturduğu apartmanda ‘Bu apartmanda teröristleri istemiyoruz’ yazılı bildiriler dağıtıldı” dedi. Mersin’de 19 Şubat 2013’te DHKPC’ye yönelik operasyonda örgütün memur yapılanması içerisinde yer aldıkları iddiasıy la KESK üyesi 9 memur da gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınan memurlardan 3’ü tutuklanmış, 3 ay cezaevinde kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. 9 KESK üyesi memur, Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandıkları davada beraat etti. Ailelerinin mağdur edildiğini, sosyal ve iş yaşamlarında adeta linç edildiklerini belirten Akaltun, “Bizler sendikalarda örgütlü memurlarız. Taleplerimiz demokratik ve sendikal taleplerdi” dedi. Öte yandan KESK üyesi öğretmen, hemşire ve belediye çalışanı 56 kişinin DHKPC üye ve yöneticisi oldukları iddiasıyla İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandıkları davada, avukatlar ÖYM’lerin kaldırılmasına dikkat çekerek, davanın sil baştan görülmesi gerektiğini belirtti. 1 Mayıs davasında yakalama kararı İstanbul Haber Servisi Taksim Meydanı’ndaki kutlamaların yasaklandığı 1 Mayıs 2014’te, Şişli ve Beşiktaş’ta polisin orantısız güç kullanması sonucu çıkan olaylara yönelik 11 kişiye açılan DHKPC üyeliği davasında, mahkeme sanık Elif Sultan Kalsen hakkında yakalama kararı çıkardı. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya yalnızca sanık avukatları katıldı. Mahkeme heyeti, sanık Elif Sultan Kalsen’in duruşmada hazır edilmediğinden ifadesi alınmak üzere hakkında yakalama kararı çıkartılmasına karar vererek duruşmayı 9 Eylül’e erteledi. İddianamede 11 kişi hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşlerine muhalefet etme ve görevi yaptırmamak için direnme iddiasıyla 9 yıl 9 aydan 26 yıla kadar hapis cezası isteniyor. ‘Sil baştan görülsün’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle