04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 TEMMUZ 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Fotoğraf: VEDAT ARIK İkinci Turun Anlamı Çaresizlik, köşeye sıkıştırılmışlık bunalımların anasıdır. İnsanoğlu böyle durumlarda sağlığını yitirir; ne yapacağını bilemez hale gelir. Genellikle çıkış yolunu durumu kabul etmekte, içselleştirmekte, “ehveni şer”e boyun eğmekte, kendi bulduğu, hayal ettiği çözümleri ertelemekte bulur. Bu aslında dostlarıyla ortak bir zeminde buluşamadığı, bir araya gelip üretemediği zamanlarda başına gelir kişinin. Bir de bunun ağır baskı koşullarında ortaya çıktığını düşünün. Baskının her türünün farklı mahallelerden aynı anda üzerinize geldiğini gördüğünüzde zıvanadan çıkmanız için bir damla yetecektir size. Öyle zamanlardayız. HHH AKP’nin baskıcı, otoriter yönetimi altında yaşıyoruz. Bu otoriter yönetimin belirleyici lideri, cumhurbaşkanlığı seçiminden “başkan” olarak çıkacağını bağıra çağıra ilan ediyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nda izlediği rotadan seçim propagandası yapacak kadar demagojinin ustasıdır; harikalar yaratıyor! Ulusu ümmete çevirirken Kürtlere havuç ve sopa politikasının simyasıyla yaklaşıyor. Onlara “bana mecbursunuz” derken Osmanlı’nın entrika hazinesinden yararlanma yeteneğini gözler önüne seriyor. HHH Bu duruma itiraz etmek, otoriter yönetimin bir oldubittiyle koyulaştırılmasına kesinlikle ama kesinlikle karşı çıkmak; bireyin, kişinin, sınıfın, memleket ahalisinin geleceği için, alevler içinde yanan bölgede pek karışık uluslararası koşullarda maceradan maceraya koşan adamları durdurmak için bir şeyler yapmak yurttaşlık görevi değil mi? Öyledir. Ve karşımızda bu duruma “dur” demek anlamına gelmese de, zalimi sarsma olanağının yaratılabileceği bir seçim var. Öyle olmasını umuyoruz daha doğrusu. HHH Seçeneğimiz nedir? Zorbalığını bildiğimiz, sınadığımız, “halk seçince yol yapan, köprü kuran başkan olunur, yürütme, yasama, yargı da ona tabi olur, başka ne olacakmış” diyen, memleketi din esasına göre yöneteceğini her fırsatta dualarla, beddualarla ilan edene karşı neyimiz var? İki muhalefet partisi, ki birisiyle çözülmemiş davamız var, önümüze bir “seçenek” koydular. O da “hakkın ve halkın desteği ile memleketi huzura kavuşturma” sözü veriyor bize. Referansı dindir. Bugüne kadar yazdıklarını, çizdiklerini unutmamızı ve “laik, demokrat bir insan” olduğuna inanmamızı istiyor. Biz otoritesini koyulaştıracağını haykıra haykıra ilan edenle arasında ideolojik bir fark bulamıyoruz. “Tanıdıkça seversiniz” diyor ana muhalefetin lideri. Ve biz alıştık galiba her seçimde önümüze konan tatsız yemeğe talim etmeye. HHH Bir üçüncü aday daha var. Kürttür, demokrat olduğunu söylüyor. Gezi Direnişi’nde söylediklerini unutamadık ama düzeltme şansı hâlâ var. Cumhurbaşkanı olma şansı yok, hiç yok. Ama Erdoğan’ı ikinci tura gönderme şansı var. HDP’den kimi politikacılar ise ikinci turda AKP adayına yani otoriter başkanlığa destek karşılığı kimi taleplerini kabul ettirebileceklerini söyleyerek umudumuzu kırıyor, adaylarının demokratlığını kuşkulu hale getiriyorlar. HHH Ne kaldı elimizde? Başa dönüyoruz. Çaresizlik, köşeye sıkıştırılmışlık kötüdür; bunalımların anasıdır. Çıkmalı bu köşeden. Çare Erdoğan’ın oldubitti başkanlığına engel olmaktır. Nasıl? AKP’ye oy vermeyerek. Ve biliyoruz ki seçime katılma oranı düştükçe gelecek kararacak. Kimi oy vereceğiz peki? Demirtaş’a ya da İhsanoğlu’na, başka seçenek yaratamadık. Öyleyse şimdilik çare Erdoğan’ı İkinci tura göndermektir. İkinci tur Erdoğan için birinci yenilgi olabilir. İkinci turu ayrıca konuşalım. Çünkü koşullar değişmiş olacak. Perişan ve çaresizler Çengelköy’deki boğaz manzaralı 60 yıllık 13 ev için ‘3 gün içinde boşaltın’ tebligatı mahallelileri isyan ettirdi ÖZLEM GÜVEMLİ Çengelköy’ün Boğaz manzaralı Yukarı Hasanpaşa Setti Sokağı’nın 60 yıllık sakinleri, istimlak şoku yaşıyor. Sokakta tapulutapusuz 13 eve geçtiğimiz hafta “3 gün içinde evinizi boşaltın yıkım kararı var” tebligatı gönderildi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın çalışma ofisi olarak kullanacağı Vahdettin Köşkü’nde yapılan devlet konuk evine yol ve çevre düzenlemesi için istimlak kararının alındığı iddia ediliyor ancak Bakanlar Kurulu tarafından verilen söz konusu karar bu sokaktaki parseli kapsamıyor. Tebligatlarda yapılara “ruhsatsız” olduğu için yıkım kararı alındığı belirtiliyor ancak bu gerekçeye de mahalle halkı isyan ediyor: “60 yıldır kimse gelip ruhsat sormadı. Emlak vergimizi ödedik, elektriğimiz, suyumuz, doğalgazımız var. Hiçbir şeyimiz kaçak değil.” Mahalle sakinleri şimdi evlerine çıkan ani yıkım kararını durdurmak için idare mahkemesine başvurmaya hazırlanıyor. Kuleli Mahallesi’ndeki Hasanpaşa Setti Yukarı Sokak’ta 7 bin 300 metrekarelik arazide 13 hane bulunuyor. 13 hanenin sadece 6’sı hisseli tapu sahibi, diğerleri tapusuz. Tapu sahipleri ise parselde imar olmadığı için arazilerini tapuya tescil ettiremiyor. Mahalle sakinlerinden Muhammed Sarıhasan, 78 ay önce Fatih Albayrak isimli kişinin 1415 hisseli parsellerden birinin vekâletini aldığını ve kendilerine bu hisseyi satmayı teklif ettiğini anlatıyor. Sarıhasan, “Metrekaresi 3 bin liradan değer biçti bin metrekarelik arazisine. Bizim bunu ödeyecek paramız yoktu alamadık. ‘Sizi buradan çıkartacağım’ dedi ve gitti” diyor. Bir süre daha Albayrak’ın tekliflerinin devam ettiğini aktaran Sarıhasan, 2 Temmuz’da da kendilerine yıkım tebligatlarının ulaştığını dile getiriyor. Tebligatlarda 14 Mayıs 2014 tarihli İstanbul Büyükşehir Belediye si encümen kararı ile 13 adet yapı için yıkım kararı alındığı yazıyor. Encümen kararı da Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nün teklifi değerlendirilerek alınmış durumda. Kararda, sokağın Boğaziçi Ön Görünüm kapsamında bir kısmının “yeşil alan” bir kısmının “yol” alanında kaldığı belirtildi. Karara göre 31 Mart 2014 günü Üsküdar Belediye Başkanlığı Yapı Kontrol Müdürlüğü yazısı ve bir şikâyet dilekçesi üzerine yapılan incelemede binalar tek tek tepsit edildi. 5 Mayıs 2014 günü de Ruhsat Bürosu 13 yapının da yasal olmadığını ve ruhsata bağlanamayacak durumda olduğunu bildirdi ve 14 Mayıs günü Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nün yıkım kararı İBB encümeni tarafından oybirliği ile kabul edildi. AİHM, NEDİM ŞENER VE AHMET ŞIK’IN İNSAN HAKLARININ İHLAL EDİLDİĞİNE KARAR VERDİ ‘Gazeteci kitaptan PARİS (AA) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ergenekon operasyonları kapsamında görülen Odatv davasından yargılanan ve yaklaşık 1 yıl cezaevinde kalan gazeteci Nedim Şener ve Ahmet Şık’a, insan hakları ihlalinde bulunulduğuna hükmetti. Gazetecilerin yazdıkları kitap gerçeği yansıtmasa bile terör örgütüne yardım suçundan yargılanamayacağı görüşünü açıklayan AİHM, Türkiye’nin Nedim Şener’e 20 bin Avro, Ahmet Şık’a ise 10 bin Avro maddi tazminat ödemesini kararlaştırdı. Şener ve Şık’ın 2011 yılında yaptığı başvuru inceleyen AİHM, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 5. ve 10. maddelerini ihlal ettiğine karar verdi. AİHM, gerekçeli kararında Ergenekon davasında yargılanan iki gazetecinin bir yılı aşan malara dayanak olan belge ve bilgisayar kayıtlarının, başka kişilerin evlerine yapılan baskında ele geçirildiğine dikkati çeken AİHM, gazetecilerin ve avukatlarının bu suçlamalara temel olan belgeleri ayrıntılı bir şekilde görmelerine izin verilmemesinin de insan hakları ihlali teşkil ettiği değerlendirmesinde bulundu. Gerekçeli kararında, yeterli delil olmadan uzun süre tutukluluk süresinin kabul edilemez olduğunu belirten AİHM, devlet organlarıyla ilgili incelemeler ve yorum yapan araştırmacı gazetecilerin bu kadar uzun tutuklu kalmasının otosansüre yol açacağını ve demokratik toplum için gerekli bir uygulama olmadığını ifade etti. AİHM, bu yüzden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğüyle ilgili 10. maddesinin de ihlal edildiğine hükmetti. yargılanamaz’ uzun tutukluluk süresinin insan hakları ihlali teşkil ettiğine hükmetti. Şık ve Şener’in, Türkiye’de kamunun yargıya güveninin azaltılması amacıyla karalama kampanyası uygulamak suçundan yargılandığını anımsatan AİHM, gazetecilerin bu suçlamadan yargılanamayacağı yorumunu yaptı. AİHM kararında, gazetecilerin, yazdıkları kitaplar gerçeği yansıtmasa bile terör örgütüne yardım suçundan yargılanamayacaklarını kaydetti. Gazetecilere yönelik suçla Muhammed Sarıhasan Yıkım başladı Vahdettin Köşkü’nde yapılan devlet konuk evi için bölgede kapsamlı bir istimlak çalışması yürütülüyor. Kuleli Mahallesi’nde köşke çıkan yol üzerinde yapılacak istimlak kararı Bakanlar Kurulu tarafından 18 Haziran 2013’te alındı. Karar Köşk’ün onaylamasının ardından 2 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre Boğaziçi Sahil Şeridi ve Öngörünüm Bölgesi Uygulama İmar Planı ve Vahdettin Köşkü ve Çevresi Yol Düzenlemesi Projesi kapsamında vatandaşların tapulu arazilerinden 61 parselde, 2 metrekareden 197 metrekareye varan istimlak yapılacak. Çengelköy’deki ışıklar kaldırılıp Çengelköy’den Boğaziçi Köprüsü yönüne olan trafik tek yönlü olacak. İstimlak kapsamında bölgede yıkımlar da başladı. Bir kilisenin ve Mehmetçik İlkokulu’nun duvarı yıkıldı. Asırlık ağaçların üzerine de “çarpı” işaretleri konuldu. Mahalle halkı, ağaçların kesimine karşı tetikte bekliyor. l İstanbul Askeri Casusluk Davası Bakanlıktan ‘bozma’ talebine ret İstanbul Haber Servisi TÜBİTAK görevlileri ile bazı subayların yargılandığı ve Yargıtay aşaması tamamlanan “İstanbul Askeri Casusluk” davasında iki sanığın “kanun yararına bozma” talebi Adalet Bakanlığı tarafından reddedildi. Sanık avukatlarından Hüseyin Ersöz, dava kapsamında hukuka aykırı karar ve uygulamaların neden olduğu mağduriyetlere ilişkin Anayasa Mahkemesi’ne başvurduklarına dikkat çekerek “Onlarca sanık Anayasa Mahkemesi’nden çıkacak olan kararı beklemektedir” dedi. Askeri Casusluk davasında çarptırıldıkları hapis cezası onanan emekli Albay İbrahim Sezer’in avukatı Mahir Işıkay ve emekli Yüzbaşı Esin Tolga Uçar’ın avukatı Ersöz, “yargılamanın yenilenmesi” taleplerinin reddedilmesi ve itirazın da reddedilmesi üzerine martta Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne başvurarak “Kanun yararına bozma” isteminde bulunmuştu. Bakanlık Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Hâkim Hasan Dudaklı imzalı yazısında, davayı karara bağlayan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “yargılamanın yenilenmesi” talebini reddi kararının incelendiği kaydedildi. İtirazı reddeden İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını kapsayan evrakların incelendiği belirtilen bakanlık kararında, “Dosya kapsamına, dayandığı gerekçeye ve mahkemenin takdirine nazaran kanun yararına bozma yoluna gidilmemiştir” hükmü yer yer aldı. Cami imamı, bir hafta önce ‘Taşa tapıyorsunuz, sizi yakacağız’ şeklinde tehdit edildiklerini söyledi. Yıkım tebligatı Kundaklamanın arkasında IŞİD’in olduğu iddia edildi Caferilerin camisinde şüpheli yangın İstanbul Haber Servisi Esenyurt’ta Caferilerin gittiği Muhammediye Camisi’nde önceki gece saat 02.00 sıralarında henüz belirlenemeyen bir nedenle çıkan yangında caminin kütüphanesi ve minber kısmında hasar meydana geldi. Muhammediye Camisi imamı Hamza Aydın da “Bana ‘Siz bizden değilsiniz, sizin yaşama hakkınız yok. Siz taşa tapıyorsunuz. Siz Şiasınız, Caferisiniz. Biz sizi yakacağız’ dediler, bir hafta sonra da gelip yaktılar. Emniyet’e giderek şikâyetçi oldum, bir şey yapılmadı” dedi. Mayıs ayında da yine Caferilerin gittiği Allahü Ekber Camisi’nde benzer bir olay yaşanmıştı. Cami İmamı Aydın, “Görgü tanıkları var. Merdiveni dayayarak içeriye girmişler ve kütüphaneden başlamışlar. Geçtiğimiz ay yanan cami gibi önce benim camimdeki kütüphaneyi yaktılar”dedi. Halkalı’da basın toplantısı düzenleyen Dünya Caferi Âlimler Birliği Başkanı Hasan Karabulut, Caferi ve Alevilerin tehdit altında olduğuna dikkat çekerek olayların arkasında Selefi inancına sahip Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün olduğunu iddia etti. 25 gün önce Esenyurt’ta yine bir caminin kundaklandığını, şikâyete rağmen Emniyet’in işlem yapmadığını anlatan Karabulut, “Hocayı tehdit eden kişi açıkça ‘Ben selefiyim, siz sahabeye küfrediyorsunuz, bundan dolayı sizin caminizi ateşe vereceğiz’ dedi” diye konuştu. IŞİD’in, bir hafta önce Kâbe’yi yıkacaklarını açıkladığını anımsatan Karabulut, devlet yetkililerinin IŞİD’i neden terör örgütü olarak kabul etmediklerini sordu. CHP Esenyurt İlçe Başkanı Ali Gökmen de camiyi ziyaret ederek saldırıyı kınadı “Halkımız son derce sağduyuludur, bu tür provokasyonlara gelmeyecektir” dedi. l Gümüşhane ve Kırklareli Makbule Çelikel 25 gün önce de oldu ‘Rant için evlerimiz yıkılıyor’ Mahalle sakinlerinden İsmail Sever, “Buradaki en yeni ev 50 yıllık. 60 yıldır kimse ruhsat sormadı. Bu kadar süredir akılları neredeydi? Önce Fatih Albayrak geldi vekâletini aldığı arazi için ‘satılık’ tabelası astı. Sonra bu yıkım kararı çıktı. Göz zevklerini bozduğumuz için bizi buradan atmak istiyorlar. Zaten karardan ne İBB’nin ne de Üsküdar belediyesinin haberi var. Burada resmen bir kumpas kuruldu bize karşı” diyor. Evine yıkım kararı çıkan Fethiye Özdemir de “Evimiz yok paramız yok. Taşınmak için kamyon tutacak parayı bile bulamayız. Zabıta geldi ‘3 gün içinde boşaltın’ dedi. 3 günde ev mi boşaltılır” diyor. 76 yaşındaki Makbule Çelikel ise 1955 yılından beri yaşadığı evi yıkılırsa ne yapacağını bilmiyor. Emekli maaşı ile geçinen tek başına yaşayan Çelikel “Biz buraya geldiğimizde dağın başıydı. Biz adam ettik buraları şimdi kıymetlendi” diyor. Tapu sahibi olan Ünzile Vitiç de “Varım yoğum burası, gidecek başka yerimiz yok. Rant için bizim evimizi yıkıyorlar” diyor. 187 polis sürüldü GÜMÜŞHANE/ KIRKLARELİ (Cumhuriyet) Türkiye’yi sarsan 17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ardından Emniyet’teki görevden almalar sürüyor. Gümüşhane Emniyet Müdürlüğü’nde 27 şube müdürü, 19 emniyet amiri, 19 komiser ve 110 polis memuru olmak üzere 175 personelin görev yerleri değiştirildi, rütbeli 17 personel başka illere tayin edildi. Kırklareli Emniyet Müdürlüğü’nde de şube müdürü, 2 komiser ve 2 polis memuru olmak üzere 12 personelin görev yeri değiştirildi. Yasadışı dinleme iddiasına yönelik soruşturma kapsamında geçen ay Kırklareli Emniyet Müdürlüğü’nde görevli 1’i müdür 5 polis açığa alınmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle