04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 TEMMUZ 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 13 Selin, gazetesine yeni telefon numarasını bilerek vermemişti. Telefon üzerinden takip edilmek istemiyordu. Gazete santralından Özkan’ı bağlamasını istedi. Özkan’ın sesinde ilk kez duyguya yakın bir tını sezdi. Adam sanki utanıyordu. “Selin çok üzgünüm ama bu haberi basamayacağız. Sana dün toplantı olacağını söylemiştim. Karar seni de yakından ilgilendiriyor ve pek iyi değil. Artık oradan siyasi haber yapmak istemiyorlar. Kültür ya da magazin haberlerini basacaklar. İnan bu kararlarından vazgeçirmek için çok uğraştım” dedi. “Magazin haberi mi? Dalga mı geçiyorlar! Dünya politikasının merkezinden nasıl magazin haberi isterler” diye isyan etti Selin. “Bana denilen bu” diye açıklamaya çalıştı Özkan. “Patronların üzerinde baskı var. Senden artık siyasi haber istenmiyor.” “Bu kovulduğum anlamına geliyor, Özkan. Dedikodu haberi yazmayacağımı gayet iyi biliyorlar” dedikten sonra son kozunu oynadı: “Onlara söyle, eğer haberlerimi basmazlarsa rakip medya kuruluşlarına gideceğim.” “Bunun kararlarını değiştireceğini sanmam” dedi Özkan. “Seni harcamak onlar için çok ucuz bir masraf. Unutma, patronun talip olduğu ihaleler var.” HHH Selin susuyordu. Bunun başına geleceğini hissetmişti. Gazetesi onu koruyamıyordu. Bu karmaşanın içinde kendine yeni bir gazete bulması çok zor olacaktı. Özkan, Selin’in sessizliğini fırsat bilip devam etti: “Gerçekten çok üzgünüm Selin. Sana dikkatli olmanı lambasının ışığı doldu. Kapının arkasında nefesini tutmuş bekleyen Selin, uzun boylu birinin içeri girdiğini gördü. Adam odanın ortasına ilerleyince yerinden fırlayıp, elindeki vazoyu kafasına indirdi. Adam acıyla yere yığıldı. Selin, ayağa kalkmasına izin vermemek için karnına ve sırtına tekmeler savurmaya başladı. Bu Selin’i yaka paça kaçırmaya çalışan azmanlardan biri değildi. Selin başına gelenlerin hırsını çıkarırcasına, acıyla kıvranan adama durmaksızın vuruyordu. Sonunda adamdan ses gelmez oldu. Selin nefes nefese kalmıştı. Birini dövmenin bu kadar yorucu bir iş olduğunu tahmin edemezdi.(*) (*) Elçin Poyrazlar’ın “Gazetecinin Ölümü” romanından alıntıdır (İthaki Yayınları, 2014). HHH Gerçek gazetecilerin “iyi gazeteci” sıfatında birleştikleri meslektaş sayısı azdır. Uzun yıllar Cumhuriyet’in önce Brüksel, ardından Washington temsilciliğini yapan Elçin Poyrazlar, işte bu az sayıdaki gazeteciden biridir. Elçin, bir edebiyatçı değil. Zaten ilk polisiye romanı “Gazetecinin Ölümü” de edebi bir eser değil. Edebi anlamda çok eksiği, hatta hatası var. Bir gazetecinin, ancak gazetecilerin anlayacağı hız ve dilde yazdığı ama gazeteci olmayanların bile ilgiyle okuyacağı, çünkü Ortadoğu’da sahneye konulan çok güncel kumpası, AnkaraWashington eksenine oturtan, en önemlisi de çözümleyen bir gerilim kurgusu. Elçin Poyrazlar, kitabında Washington’da işlenen bir cinayet kurgusundan yola çıkarak, yaşadığımız bölgede olan bitenin perdesini aralamıyor, “Şrakk!” diye açıyor. “Hayal edilmeyen dehşet yaratılamaz.” ARTHUR CONAN DO YLE Gazetecinin Ölümü öneririm. Ulaştığın bilgiler hükümeti seçimlerde al aşağı edecek kadar önemli. Başın belaya girmesin.” Herkesten aynı tavsiyeyi duymaktan sıkılmıştı, Fotoğraf : Selin. “Bu Gazetecinin Ölümü nasihat için artık çok geç Özkan” dedi ve telefonu kapattı. Artık bir işi yoktu, hayatı tehlikedeydi ve çözmesi gereken bir cinayet vardı. Kafası çatlayacak gibi ağrıyordu. Başını ellerinin arasına alıp bir süre masada hareketsiz oturdu. Bir çıkış yolu bulmaya çalışıyordu. Sonra koridordan gelen bir sesle irkildi. Sabahın dördünde James çiftinin bu kata çıkmayacağından emindi. Kulak kesildi. Ahşap parkeler, birinin ayakları altında inliyordu. Selin, masanın üstünde duran çalışma lambasını kapattı ve Bayan James’in bahçeden topladığı çiçekleri koyduğu vazoyu sımsıkı kavradı. Parmak uçlarında yürüyerek kapının arkasına saklandı. HHH Kapı aralandı ve içeriye koridor IŞİD terör örgütünün lideri Ebu Bekir Bağdadi, ramazan ayı dolayısıyla sosyal medyada yayınladığı “kutlu” mesajında, Sünni Müslümanları hem cihat hem de ehli Müslime yapılan zulmün intikamını almaya çağırırken coşup, “Allah’ın izniyle Roma’yı da işgal edeceksiniz!” buyurdu. İspanyolca konuşan iki IŞİD militanı ise İspanya’yı tehdit ederek Jakarta’dan Endülüs’e İslam bayrağını dalgalandıracaklarını müjdeledi. Her iki söylem, Hıristiyanlıktan yaklaşık 7 yüzyıl sonra doğan İslamiyetin ortaçağına girdiğini uzun süredir yazan ve söyleyen benim iddiamı bire bir kanıtlar nitelikte. IŞİD cellatlarının Roma’yı İtalya’nın başkenti olarak düşündüklerini sanmayın. Tıpkı Endülüs devletini yeniden kurmak niyetleri gibi Roma’dan bir zamanlar İslam ordularının fethe çıktığı eski Roma İmparatorluğu’nu, Konstantinopolis’i kastediyorlar. Ekleyin bu sözlere Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığını açıklarken “Endülüs fatihi Tarık bin Ziyad”a atıf yapmasını... Ortaçağına giren İslamiyet, engizisyonun da tadına bakacak, elbet. Hasta tutsaklara ‘öl’ deniliyor Merhaba, F tipi hücrelerden selamlarımızı gönderiyoruz sizlere. Son günlerde hasta tutsaklar konusu bir kez daha gündeme geldi, herkesin dikkatini çekmiştir. Her şeyi bir kenara bıraksak dahi ortada ciddi bir ahlaki sorun var. Öncelikle hasta tutsaklar sanki pazarlık masalarında tartışılabilecek bir konuymuş gibi AKP’nin yasa paketi çerçevesinde konuşuldu, yazıldı. Sonra ise gerçekte hasta tutsaklara dair hiçbir düzenlemenin olmadığı ortaya çıktı. Yani AKP, hasta tutsaklar konusunu, çıkarmak istediği yasa paketine süs yaptı, tartışılsın diye orta yere attı. Hasta tutsaklar için AKP’den çözüm beklemek boşunadır. AKP’nin bu konudaki pratiğinin bilinmesine rağmen çıkaracağı düzenlemelerin, yasaların çözüm olacağı yanılgısını yaratmak, böyle bir beklenti oluşturmak AKP’ye isteyerek ya da istemeden hizmet etmek anlamına gelir ve ciddi sorumluluk yükler. 2000 yılından bu yana tecrit politikaları nedeniyle hapishanelerde iki binden fazla tutsak yaşamını yitirdi. Bugün 200’ü ölümcül durumda olmak üzere 600’den fazla hasta tutsak bulunuyor. AKP’nin yaptığı hiçbir düzenleme hasta tutsakların durumunu düzeltmedi, aksine ağırlaştırdı. Mevcut yasalar hasta tutsakların tahliyesini öngörüyor ancak AKP Adli T ıp eliyle ya da bürokratik yollarla bu tahliyeleri engelliyor, geciktiriyor. Son olarak hasta devrimci tutsakların tahliyesi için Emniyet’in, siyasi şubenin onayını şart koştu. İşte AKP’nin yaptığı düzenleme bu; yüzlerce devrimciyi katletmiş, işkencelerden geçirmiş, komplolarla tutuklatmış olan polis, hasta tutsakların tahliyesine onay verecek. Hasta tutsakların tartışıldığı günlerde Türkan Özen arkadaşımızın yaşadıklarından bahsedersek hasta tutsaklar gerçeği biraz daha iyi anlaşılacaktır. Türkan Özen arkadışımız, Uşak E Tipi Hapishanesi’nde kalırken ciğerlerinden ciddi bir rahatsızlık geçirdi. Hapishane koşullarında tedavi edilemeyeceği anlaşıldıktan sonra hastaneye yatırılması için sevki istendi, ancak bu sevk için ciddi bir mücadele vermesi gerekti. İzmir’deki hastanelerde yer olmadığı gerekçesiyle uzun süre bekletildi. Bekletildiği bu sürede ciğerlerindeki iltihap yayıldı, hastalığı ilerledi. Uzun bir bekleyişten sonra sevk edildiği İzmir Yeşilyurt Hastanesi’nde hastalığının ilaçla tedavi edilemeyecek noktaya geldiği anlaşıldı ve Tepecik Göğüs Hastalıkları Hastanesi’ne sevk edildi. Ancak Tepecik’e sevk olmadan önce bir süre Şakran Kadın Hapishanesi’nde, havalandırması olmayan, hasta için yeterince steril olmayan bir hücrede tutuldu, ilaçları dahil birçok ihtiyacı karşılanmadı. Hasta haliyle üç gün açlık grevi yapmak zorunda bırakılan arkadaşımız, ancak bu yolla Tepecik Hastanesi’ne sevkini yaptırabildi. Şu anda Türkan Özen arkadaşımızın akciğerinin bir bölümü alınacak. Hasta tutsakların nasıl öldürülmek istendiği ortada. Size yazdığımız şu an TAYAD’lı aileler hasta tutsaklar için Ankara yollarını adımlıyor. Hasta tutsakları özgürlüğüne kavuşturmanın yolu AKP’den beklentiye girmekte değil, TAYAD’lıların yolunu izlemektedir. Herkesi bu mücadeleye destek vermeye çağırıyoruz, selamlarımızı iletiyoruz. Çetin Güven 1 No’lu F Tipi Hapishane A35 Şirinyerİzmir GÖRÜŞ NUR DOLAY KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK G NOKTASI [email protected] Adaylar ve Seçim Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin… Her kim olursa olsun, isimden önce şaşırılması gereken çok daha önemli bir durum var ortada: cumhurbaşkanı adayının on ikiye beş kala belirlenmiş olması ve üstüne üstlük bu son dakika diyebileceğimiz bir zamanlamayla devreye sokulan adın tek bir kişinin iki dudağı arasından dökülmesi. Antidemokratik bulduğumuz ve kurtulmak istediğimiz AKP’den bu antidemokratikliğin daniskası yöntemle mi kurtulacağız? İçeriğe bile girmeden, daha baştan bir “usul hatası’’ yok mu bu işte? Bugün dünyanın pek çok ülkesinde seçimlerde bir partiyi temsil edecek adaylar o parti başkanının keyfine göre değil, parti üyelerinin önseçimlerde verdiği oylarla belirleniyor. Pek çok konuda iyi ve kötü yönlerini örnek aldığımız, aslında tam da demokrasi simgesi sayılamayacak Fransa’da, 2012 cumhurbaşkanlığı seçimleri bu açıdan ilginç bir deneyime tanık oldu. Sosyalist Parti aday adaylarını parti içi bir önseçimle belirlemenin de ötesinde, tüm Fransa çapında bir halkoylamasına sundu. Sosyalist parti üyesi olsun olmasın, seçmen kütüğüne kayıtlı her seçmen, aday adayları arasında cumhurbaşkanı adaylığına en uygun bulduğu kişiye oy verebilecekti. Sadece parti ilkelerini benimsediğini bildiren bir belgeyi imzalamak ve sembolik olarak 1 Avro (veya isteğe bağlı daha yüksek bir miktar) ödemek önseçime katılmak için yeterliydi. Önseçime katılanlar böylece bu organizasyonun maliyetini de karşılamış oluyorlardı. İmzalanması istenen belge ise şu ibareyi içeriyordu: “Solun ve cumhuriyetin değerlerini benimsiyorum. Özgür, eşitlikçi, kardeşçe bir toplum projesi ve laiklik, adalet, dayanışma içinde ilerlemeden yanayım.” Tabii her önüne çıkanın cumhurbaşkanlığına aday olması söz konusu değildi. Aday olmak isteyenler ilkin bir önkoşulu yerine getirirlerse listeye girebileceklerdi. Bu önkoşul için de çeşitli seçenekler vardı: kabaca özetlemek gerekirse, ya parlamentodaki sosyalist milletvekillerinin en az yüzde 5’inden destek almak ya da yerel meclislerdeki sosyalist parti temsilcilerinin veya en az 10 bin nüfuslu sosyalist belediye başkanlarından yüzde 5’inin desteğine sahip olmak. Ve her milletvekili ancak bir kişiye destek verebilecekti. 2011 Haziranı’nda yapılmaya başlanan aday listesi aynı yılın ekim ayında seçmenlerin oylamasına sunuldu. Bu arada adaylar aktif bir kampanya yürüterek, toplantılar düzenleyerek, televizyonda çeşitli karşılıklı tartışma programlarına katılarak görüşlerini ve başkan olurlarsa yapacaklarını halka anlattılar, kendilerini daha etraflıca tanıttılar. Aslında hepsi zaten tanınıyordu, ama yine de “gökten zembille inmiş bir ad” veya görevlendirilmiş biri olmadıklarını, “bu işe gerçekten inanarak ve isteyerek talip olduklarını” ispatlamak için çaba sarf ettiler, ter döktüler. İlk oylamada 6 adaydan hiçbiri yüzde 50’nin üstünde oy alamadığı için en fazla oy alan iki aday, eski çalışma bakanı Martine Aubry ve François Hollande ikinci bir turda yeniden seçmen karşısına çıktı ve sonunda Hollande partinin cumhurbaşkanı adaylığını kazandı. Ondan sonra da 2012 Nisanı’ndaki genel seçime kadar sürecek asıl büyük kampanya başladı. Bugün François Hollande’a oy verenlerin pek çoğu büyük düş kırıklığı içinde, çünkü Hollande benimsedikleri sol değerlerin çok uzağında, sağın bile cesaret edemeyeceği kadar sağcı bir toplum projesine yöneldi. Öyle ki 2017 seçimlerinde Sarkozy’nin, bütün yolsuzluk skandallarına rağmen yeniden bir umut, hatta kurtarıcı olarak sahneye çıkabilmesi bile düşünülür oldu. Sonuçta Fransa ile Türkiye bellek yokluğu ve mazoşizm açısından fena halde birbirlerine benziyorlar. HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN T.C. BAKIRKÖY 1. İCRA DAİRESİ TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI 2010/8 İFLAS Aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci artırmanın aşağıda belirtilen gün, saat ve yerde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin % 50’sine istekli bulunmadığı takdirde, yine aşağıda belirtilen gün, saat ve aynı yerde 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin % 50’sini bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; birinci artırmadan on gün önce başlamak üzere artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebileceği, birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden başlamak üzere ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebileceği, mahcuzun satış bedeli üzerinden aşağıda belirtilen oranda KDV’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur. 07/07/2014 1. İhale Tarihi: 24/07/2014 günü, saat 13.0013.05 arası. 2. İhale Tarihi: 15/08/2014 günü, saat 13.00 13.05 arası. İhale Yeri : GÜVERCİNTEPE MAH. İSTİKLAL CAD. NO: 158/1 ALTINŞEHİR/BAŞAKŞEHİR No: 1 Takdir Edilen Değeri TL.: 7.000,00 Adedi: 1 KDV: %18 Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri): 34LDV03 Plakalı, 1998 Model, PEUGEOT Marka, BOXER 350 LH Tipli, 10FZ500229118 Motor No’lu , 15544141 Şasi No’lu, Rengi Beyaz, ARACIN SAĞ ARKA ÇAMURLUĞUNDA VE MUHTELİF YERLERİNDE VURUK MEVCUT. ARKA KAPI AKSAMI ARIZALI. UZUN SÜRE BEKLEMEDEN DOLAYI ARAÇ DEFORME DURUMDA. (İİK. m.114/1,114/3) *: Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 63’e karşılık gelmektedir. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 44056) SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Anlayış, 1 sezgi. 2/ Gü2 vercine ben3 zer bir kuş... 4 Nazi partisinin, “Kahve5 rengi Göm6 lekliler” denilen hücum kı 7 tasının kısa ya 8 zılışı. 3/ Suu9 di Arabistan’ın başkenti... De 1 2 3 4 5 6 7 8 9 riden sızan tuzlu 1 H AMH A L A T sıvı. 4/ Öğütülmüş 2 E C E S AMU R tahıl... Rize’nin Ça 3 M A G R İ A R A yeli ilçesinde, Bi 4 O R A N S A A F zans döneminden 5 F A L T R E N kalma bir kale. 5/ 6 İ ON A T D O Çemberin çevre7 L ÜM İ NO F O R sinin çapına ora8 İ R A N V E T O nını gösteren sayı... Merkez. 6/ Gü 9 E N A Y A N S ney Anadolu’da bir dağ... Sodyum elementinin simgesi. 7/ Senaryosunu Yılmaz Güney’in yazdığı ve Şerif Gören’in yönettiği bir film... Önde gelen şarkıcı ya da sinema yıldızı. 8/ Mayalı hamurdan yapılan ve sac üzerinde pişirilen bir tür yufka. 9/ “Denizayısı” da denilen bir fok cinsi... Tümör. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kötü soydan gelen kimse. 2/ Bir şeyin içindeki öz... Genellikle polyester ya da fiberglastan yapılan gazete satış kabini. 3/ İran’da tarihi bir kent... Hızlı yüzmek için ayağa geçirilen araç. 4/ Afyonkarahisar’ın İhsaniye ilçesinde, Friglerden kalma yüzlerce kaya mezarının bulunduğu yöre... Bir nota. 5/ Antalya’nın Manavgat ilçesine bağlı arkeolojik ve turistik bir belde... Yumurtalık. 6/ İlave... Kan kanseri. 7/ İleri sürülerek savunulan düşünce... Adın durum eklerinden biri. 8/ Bir yerde oturanlar. 9/ Çizgiyle mizah sanatı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle