Katalog

SAYFA CUMHURİYET [email protected] 25 TEMMUZ 2014 CUMA 16 KÜLTÜR Yeni DOB Genel Müdürü Selman Ada TÜSAK ile ilgili görüşlerini açıkladı ‘Bakanlıkla bir formül uygulayabiliriz’ SELDA GÜNEYSU Yüce Zeus’un oğlunun yeni serüvenleri ‘Anormal Aktivite 2’, ‘Cin’, ‘Dehşet Kasabası’, ‘Korku Yolu” gibi pek de seyredeğer nitelikte olmayan filmlerin gösterileceği yeni haftada bir de tarihsel epikfantastik film gösterime giriyor: “Herkül: Özgürlük Savaşçısı” Yunan mitolojisinde Herakles, Roma mitolojisinde Herkül adıyla tanınan, tanrılar tanrısı Zeus’un ölümlü prenses Alkmene’den olma oğlu, yarı tanrıyarı insan Herkül öyle güçlü bir savaşçıdır ki daha bebekken bile Zeus’un kıskanç karısı Hera’nın onu öldürmek için gönderdiği iki yılanı elleriyle boğar. İnsanın savaşma ve direnme gücünü simgeleyen bu efsanevi antik kahraman, Atina kralı Eurystheus’un buyruklarıyla belirlediği, çevresine korku salan, postu delinmez Nemea aslanını, zehir saçan 9 başlı Hydra canavarını, Erymanthos dağındaki devasa yaban domuzunu, Hades’in bekçisi üç başlı, korkunç köpeği öldürmek, vb. gibi mitolojide anlatılan 12 zorlu görevi yerine getirdikten sonra huzuru bulmak için Karadeniz kıyılarına yerleşmek ister. Ama karısıyla çocuklarının ölümüne sebeb olduğundan ötürü duyduğu vicdan azabı da içini kemirir durur. Bu kez Dwayne Johnson tarafından canlandırılan, aslan postlu, namlı mitoloji kahramanının, sesÖzgürlük Savaşçısı”, yaklaşık 100 siz sinema döneminden beri şimdakika boyunca. diye dek birçok kez beyazperdeBu yıl Renny Harlin imzalı, vasade anlatılmış ve bazılarını da seytı aşamayan “The Legend of Herrettiğimiz onca serüveninden sonculesHerkül: Efsane Başlıyor”dan ra işte bugün gösterime giren, zensonra karşımıza gelen bu ikinci Hergin kadrolu ve göstekül filmi, göz alıcı Imax rişli Amerikan epik teknolojisinin 3 boyutlu cayapımı “Herculeszibesiyle tezgahlanmış, paru Gayet Herkül: Özgürlük lak kadrosunda John Hurt, yüzeysel bol Savaşçısı”nda, kahraRufus Sewell, Ian McShamanımız sadık arkadaşaksiyonla karışık, ne gibi tanınmış İngiliz aklarıyla beraber takılıyor. törleri de yer almış, panogerçekçi dehşet Sıcak bir aile dayaramik görüntüleri de yıllaverici, kanlı ve nışması içinde, birbirrın usta kameramanı Danlerine kol kanat geren, te Spinotti’ye ait olan ama şiddetli savaş Herkül’e tüm efsanevi ne yazık ki Ryan Condalsahnelerinden eylemlerinde destek olEvan Spiliotopoulos ikiliibaret bu muş, Spartalı Autolycus sinin yazdığı senaryosuysa, (Rufus Seewell), attığıçizgi roman yüzeyselliğinsözümona epik nı vuran okçu Amazon den öteye geçemeyen, baş“Herculeskızı Atalante (Ingrid tan sona TV’nin bol rayting Herkül: Özgürlük alan en popüler tarihsel diBolso Berdal), mantığını duygularına karışzisi “Taht Oyunları”ndan Savaşçısı”, bizce tırmayan, akıllı Amphiesinlenilmişe benzeyen, şidhaftanın zayıf araus (Ian McShane), det ağırlıklı, vurdulu kırdıfilmlerinden biri. lı savaş sahneleriyle dolu sığ insandan çok vahşi bir hayvanı andıran Tydebir seyirlik. us gibilerinden oluşan 6 Yaklaşık yarım yüzyıl önsadık adamıyla Trakya ce, çocukluk yıllarımızda, krallığına göz dikmiş hırslı muhteris Bay Dünya ve Bay Evren unvanlaLord Cotys’in (John Hurt) emrine rına sahip, bol adeleli ve yakışıkgirip ağırlıklarınca altın karşılığında lı vücut şampiyonu Steve Reeves’in bu kez paralı askerlik yapıyor özgür mitolojinin bu yenilmez kahramalük savaşçısı kahramanımız. nını sinemada canlandırdığı, İtalHerkül’ün yeni ama çok beylik seyanCinecitta yapımı Herkül filmlerüvenlerini görüntülüyor “Herkül: ri, 1958’den başlayarak ortalığı sarmış, bütün dünyada çok iyi gişe yapmış, giderek bir furyaya dönüşmüştü Peplum modası denen, antik çağlarda geçen, bu kılıçlıdövüşlü, erotik de olabilen, eğlencelik tarihsel yapımlar, (tıpkı 10 yıl kadar sonra yine İtalya’dan çıkıp patlak vererek ortalığı saracak olan Spagetti Western filmleri akımı gibi). S. Reeves’in ardından Reg Park, Mark Forest, Brad Harris, Kirk Morris, Mitchel Gordon, Mickey Hargitay, Alan Steel (gerçek adı Sergio Ciani), Gordon Scott, Arnold Schwarzenegger ve 1980’lerdeki Lou Ferrigno gibi anımsayabildiğimiz başka gelişkin kaslı, iri kıyım ve yakışıklı vücutçular rol almışlardı, 195868 arasında çevrilmiş HerkülMasist filmlerinde. Özetle Hollywood’un antika niteliğindeki İtalyan Peplum filmleri modasını yeniden canlandırma çabasının da ürünü sayılacak, bolca aksiyon cilası çekilmiş bu yeni Herkül çeşitlemesini, filmografisindeki en önemli başarısı olarak “Rush HourBitirim İkili” türünden komik aksiyonları gösterilebilecek, büyük stüdyolara bağlı memur yönetmen statüsündeki Brett Ratner çekmiş yönetmiş. Gayet yüzeysel bol aksiyonla karışık, gerçekçi dehşet verici, kanlı ve şiddetli savaş sahnelerinden ibaret bu sözümona epik “HerculesHerkül: Özgürlük Savaşçısı”, bizce zayıf haftanın zayıf filmlerinden biri. u İlk Suudi Arabistan filmi ‘Vecide’nin dışında, doğrusu ANKARA Devlet Opera ve Balesi (DOB) Genel Müdürlüğü ile Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) şefliğine önceki gün itibarıyla atanan orkestra şefi ve besteci Selman Ada, ilk kez Cumhuriyet’e konuştu. Sanat kurumlarını lağveden Türkiye Sanat Kurulu (TÜSAK) Yasa Tasarısı ile ilgili olarak Ada, “şimdiye kadar yaptığı açıklamalarını kurumun başına atandıktan sonra yapmayacağını” belirterek, “Bakanlıkla iyi niyietle karşılıklı bir formül uygulayabileceğimize inanıyorum. Kurum olarak fikir beyan etme durumumuz olamaz. Çünkü o güç Sayın Bakanımızda, Başbakanımızda ve Cumhurbaşkanımızdadır” dedi. Ada, “Sayın Rengim Gökmen’in TÜSAK Yasa Tasarısı’na son dönemde yaptığı eleştiriler nedeniyle görevden alındığı belirtiliyor. Siz de daha önce TÜSAK ile ilgili olarak ‘Bu nasıl bir tasarı. Anayasaya aykırı’ şekinde bir beyan vermiştiniz. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna şu yanıtı verdi: “Sayın Rengim Gökmen’in genel müdür makamında otururken TÜSAK’a karşı olduğunu beyan ettiği için bir sıkıntının oluştuğu yönünde haberler var. Ben ise makama ilk kez oturdum. Benim TÜSAK’la ilgili genel müdür olmadan önceki görüşlerim ayrı bir yerde ama benim şu anda sanatçılarımızın geleceğini karartmamak, kurumlarımızın devamını sağlamak gibi bir görevim var. Dolayısıyla bir fikir beyan edecek halim yok. En yoğun şekilde, bir mutabakat, bir anlaşma ve iyi niyetle bakanlığımızla karşılıklı bir formülün uygulanabileceğine inanıyorum. Bir diğeri ise zaten bu gibi konularda bizim fikir beyanımız ancak kişisel olabilir. Kurum olarak fikir beyan etme durumumuz olamaz. Çünkü o güç, politika, Sayın Bakanımızda, Başbakanımızda ve Cumhurbaşkanımızdadır. Tabii ki sakıncalı durumlar için konuşmak görevimizdir ancak bu da kişiseldir. İnsanlığın özgürlüğü dahilindedir. Bu noktada, TÜSAK’la ilgili kişisel olarak bundan sonraki fikirlerimi söylemem. Benim görevim, kurumun en iyi şekilde işlemesini sağlamaktır. Bu tür sorular Sayın Bakanımıza, Başbakanımıza, Cumhurbaşkanımıza sorulabilir. Polemiğe girmek istemiyorum.” 71. Venedik Film Festivali’nin ana yarışma filmleri belirlendi ‘Kayıp Zamanın İzinde’ ASLI SELÇUK ‘ATTILA MARCEL’ 1 AĞUSTOS’TA GÖSTERİME GİRECEK “Sinema yapmak için oldukça garip bir şekilde öncelikle animasyonu yeğledim. Gerçek görüntüler için yeterli donamımım yok diye düşünmüştüm. Animasyondan sinemaya geçen çok sayıda insan var. Hazır olmayı bekledim. Attila Marcel 10 yıllık bir proje. Başlangıçta Belleville’de Randevu için yazdığım bir şarkının adıydı. Bunu animasyon olarak gerçekleştiremezdim çünkü oyuncunun yorumu, bakışı çok önemliydi. Sette doğaçlama yaparım düşüncesiyle öykü çizimlerine bile gerek duymadım. İlk görüntülerden sonra filmin aşağı yukarı nasıl olacağını anlıyorsunuz. Birdenbire her şey yerine oturuyor ve ilerliyor” diyor Les Triplettes de Belleville (Belleville’de Randevu/2003) ve L’illusioniste (Sihirbaz/2010) animasyonlarının başarılı yaratıcısı Sylvain Chomet. Chomet, 1 Ağustos’ta gösterime girecek Attila Marcel’le çizgiden görüntüye geçti, ilk oyunculu uzun metrajını çekti. Bu filmin yönetmenin filmografisinde önemli bir yeri var. Paris je t’aime (Paris Seni Seviyorum/2006) adlı ortak çalışmadaki Tour Eiffel (Eyfel Kulesi) adlı kısa film deneyiminden 7 yıl sonra Chomet, Attila Marcel’le (2013) karşımızda. Otuzlarındaki Paul (Guillaume Gouix) çocukluğundan beri ona bakan iki soylu teyzesi Annie (Bernadette Lafont) ve Anna’yla (Hélène Vincent) birlikte Paris’te yaşamaktadır. Annie ve Anna’nın en büyük düşü Paul’ü bir u Animasyonlarında moderniteye karşı geçmişe özlemi, müzikhol kültürünün yok oluşunu, çocukluğun saflığını, aile ilişkilerini, varoluş serüvenini zengin bir görsellikle, sınırsız bir düşsellikle anlatan Sylvain Chomet, ilk uzun metrajı Attila Marcel’le bir kez daha yetkin bir yaratıcı olduğunu kanıtlıyor. piyano virtüözü olarak görmektir. Dış dünyadan kopuk tekdüze bir yaşam süren Paul’ün günleri oturma odasındaki piyanonun başında geçmektedir. Paul, sıradışı komşuları Madame Proust’la (Anne Le Ny) tanışınca yaşamı aniden değişiverir. Yaşamın değişken yönlerini hiç deneyimlememiş olan Paul’ün otuzuna dek bastırdığı tüm anıları Madame Proust’un ona ikram ettiği bitki çayıyla tek tek yüzeye çıkarlar. Madame Proust’un sayesinde geçmişini çö zen Paul artık yaşamının denetimini eline almaya hazırdır. Paul, Belleville’deki Randevu’daki Champion gibi içine kapanık bir karakterdir, Paul’ün teyzeleri de Champion’un ninesi Madame Souza gibi cömert, vericidirler. Birbirlerine benzemeyen, aralarında bir saatlik doğum farkı olan Annie ve Anna’yla, Chomet, Jacques Demy’nin ünlü müzikali Les Demoiselles de Rochefort’a (Rochefort’lu Genç Kızlar/1967) gönderme yapar. Plaj sahnesinde Paul’ün teyzeleri renkli şapkalarıyla dolaşırlar. Büyük bir olasılıkla gençken dansçı olmayı isteyen teyzeler yeğenleri Paul’ü yetiştirebilmek için bu tutkularından vazgeçmişlerdir. Lafont ve Vincent dans eğitimi aldıklarından ötürü bu karakterleri canlandırırken çok coşkulu davranmışlar. Chomet, dansçıların dansın zorluğunu yapay bir gülümsemeyle örtseler de onlardan coşkularını sürekli yansıtmalarını istemiş. Kuşağının en başarılı genç aktörlerinden Guillaume Gouix, hem Paul’ü hem de babası Attila Marcel’i canlandırıyor. Tuhaf yüz ifadesi, alnının ortasından ayrılan saçıyla Guillaume sessiz sinemanın ünlü komedyeni Buster Keaton’ı çağrıştırıyor. Paul için Madame Proust yakın bir sırdaş, bir kız kardeş, bir anne gibi. Attila Marcel’e psikanaliz, hatta Paul’ün psikanalizi diyebiliriz. Marcel Proust’un A la recherce du temps perdu (Kayıp Zamanın İzinde) gibi. Proust’un yaşamı mutluluk içinde geçmedi, hastalandı, nerdeyse karanlıkta yaşadı. Aşağı yukarı Paul gibiydi. Soylu bir çevrenin içinde gelişti, tanışları arasında 70 yaşından genç arkadaşı yoktu. Bu soyluların Proust’a olan ilgi ve dikkatlerinde bile bir yapaylık vardı, Proust piyano çalarken bir şeyler yiyip içiyorlardı. Filmi için tümüyle özgün bir müzik düşünen Chomet piyanist Franck Monbayler’den destek istemiş. Madame Proust’un çaldığı ukulele ile piyano hem nesne olarak hem de müzikal anlamda karşıtlar. Piyano klasisizmi simgelerken ukulele 70’leri çağrıştırıyor. Animasyonlarında moderniteye karşı geçmişe özlemi, müzikhol kültürünün yok oluşunu, çocukluğun saflığını, aile ilişkilerini, varoluş serüvenini zengin bir görsellikle, sınırsız bir düşsellikle anlatan Sylvain Chomet, ilk uzun metrajı Attila Marcel’le bir kez daha yetkin bir yaratıcı olduğunu kanıtlıyor. “Sivas” Müjdeci ve Akın Altın Aslan adayı Kültür Servisi Kaan Müjdeci’nin “Sivas” adlı ilk uzun metraj filmi ile Fatih Akın’ın “The Cut” adlı filmi 71. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan için yarışacak. Akın ve Müjdeci’nin yapıtlarının 27 Ağustos’ta başlayacak Venedik Film Festivali’nin ana yarışma bölümüne kabul edildiği açıklandı. “Sivas” filminde, 11 yaşında bir çocuk olan Aslan ile Sivas isimli bir dövüş köpeğinin bozkırda geçen hikâyesi anlatılıyor. Ana yarışma bölümünde ayrıca Ramin Bahrani, Mario Martone, Abel Ferrara, Andrei Konchalovsky, Roy Andersson, Joshua Oppenheimer, David Gordon Green gibi yönetmenlerin filmleri yer alacak. 27 Ağustos’a Alejandro Inarritu’nun “Kuşçu ya da Cehaletin Beklenmedik Bilgeliği” adlı filmiyle açılacak olan 71. Venedik Film Festivali, 6 Eylül’de Ann Hui’nin Japon emperyalizminin Çin’i işgaliyle ilgili bir öyküyü konu edinen “Altın Çağ” adlı filminin gösterimiyle sona erecek.