01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 TEMMUZ 2014 PERŞEMBE 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada Bu yazı, basmakalıp, RTE’yi eleştirmek amacıyla yazılan bir bilgi yumağı değil. Grupta önceki günkü konuşması, bırakın ustalığını bir yana, çıraklığı bile tartışılacak içerikte olan dış politikasının verimsiz sonuçlarını durmadan yineleyen ve yenileyen bir veda konuşmasıydı. Bu konuşma, adeta her isteğini tartışmasız el kaldırıp onaylayan AKP milletvekillerine, komşularla sıfır sorun politikası diye Davutoğlu’nun Osmanlı hayranlığının bir özeti olarak başlattığı politika sayesinde... ...Suriye’yle, Irak’la, Mısır’la, uzaklardaki Libya ve Tunus gibi Arap ülkeleriyle nahoş, çoğu ile ilişki iplerinin koptu kopacak duruma düştüğünün özeti. HHH Kuşkusuz çok çarpıcı olan itirafı; Başkan Obama ile arasının açık olduğunu, uzun zamandır ABD Başkanı ile, o başkan ki seçildiği günlerden beri Ortadoğu’daki sorunlar konusunda sık sık aradığı RTE ile neredeyse aylardır telefonla görüşmek istemiyor. O Obama ki Müsüman, laik Türkiye’yi dünyaya örnek devlet gösteriyor(du). Birden aradaki ilişkiler, doğrudan sık sk görüşmeler, pat diye kesildi... Obama RTE’nin Filistin, Suriye, Mısır ve özellikle İsrail konusundaki diplomatik söylemleri aşan, barışı değil, uzlaşmazlığı, hatta savaşı kışkırtan sözlerini dinlemekten anlaşılan usandı ve... ...RTE’nin barıştan çok sürekli sorunları kışkırtan üslubundaki telefon konuşmalarını Başkan Yardımcısı Biden’a devretti. RTE ile görümeyi kesmesini de Irak konusundaki dosyanın yardımcısı Biden’da olduğu gibi diplomatik bir mazeretle açıkladı. Aslında Obama, RTE ile görüşmek istemiyor(du). Nihayet, Obama’nın bir zamanlar gözdesi Başbakan RTE; ABD Başkanı ile görüşme girişimlerinden olumlu bir sonuç alamayınca... ...AKP Grubu’nda Başkan’ın kendisiyle görüşmek istemediğini itiraf etmek zorunda kaldı ve... ...hâlâ görüşmelerin kesilmesini ABD’nin Mısır, Suriye ve Filistin yaklaşımlarını anlayamamasına bağlıyor. Oysa RTE, yeni Mısır yönetimini yerden yere vuran aşağılayıcı hakaret yüklü konuşmalar yaparken... ...ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Filistin sorununa ancak Mısır’la bir çözüm bulacakları inancıyla Kahire’ye gidiyor. RTE’nin hesapta yeri yok! HHH Filistin sorununda ABD’nin politikasının anlaşılmadık tarafı yok. RTE’den gayrı anlamazlıktan gelen de yok! Filistin’le İsrail arasında önce ateşkes, sonra sürekli olası bir barışı sağlamanın, Hamas lideri Meşal’i sürekli haklı gören ve arka çıkan RTE ile mümkün olmayacağına inanıyor ABD ve... ...yatıp kalkıp genelde terör örgütü diye kabul edilen Müslüman Kardeşler’i savunan, dünyanın artık tanıdığı darbe ve sonrası Mısır ile umut edilen barışın RTE ile asla gerçekleşmeyeceğinin de bilincinde ABD yönetimi. Bizdeki deyimiyle bu konularda tek yanlı ve süreki İsrail’i suçlayarak barışın önünde engel görünen, Nuh diyen peygamber demeyen RTE’nin inatçı politikalarında bir kırılma olmayacağı gören Obama, onun her TV’den her gün yinelediği dünya demokrasilerine, hatta artık zorunlu olarak İslam dünyasına hakaretlerini dinleyecek değil ya.. Kestirme yoldan, kesmeyi de istemediği Türkiye ile görüşmeleri sabırlı yardımcısına devretti. ABD sadece RTE’nin dış politikasından değil, artık içeride de toplanma, konuşma ve hatta özgürlük şarkıları söylenmesine bile karşı uyguladığı acımasız uygulamalara tahammül edemediğini birçok kez açıkladı. Gizli saklı yanı yok, ABD’nin İsrail’i destekleyen polikasını bir kez daha, üstelik RTE’yi suçlayarak yakın günlerde Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Harf açıkladı. İzlenen politikaların RTE’nin ve Türkiye’nin saygınlığına zarar verdiğini, ülkenin gücünün altını oyduğunu söyledi ve fakat... RTE sanki ABD ile ilişkiler güllük gülistanlık içindeymiş gibi bütün bunları duymazlıktan geliyor ve... ...İşin ilginç, hatta gülünç yanı; RTE tam bir vurdumduymazlık içinde, Obama ile neden telefon görüşmeleri yapamadığından Obama’yı sorumlu tutan bir üslup içinde şikâyetçi oluyor, yakınıyor. Akıllarda şu soru giderek derinleşiyor: Başbakanlığında iç ve dış politikaları bilinen bu kişi devleti Cumhurbaşkanı olarak nasıl temsil edecek ya da edebilir mi, yakışık alır mı acaba? CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı iken İsmailağa ve Gülen cemaati hakkında kapsamlı soruşturmalar yürütürken Ergenekon örgütü üyeliği iddiası ile makam odası basılmış, önce gözaltına alınmış, ardından da tutuklanmıştı. Hakkında açılan dava Yargıtay’da sürmekte. Dört yıl önce cemaatleri hedef alan soruşturması sırasında başına gelmeyen kalmayan Cihaner ile Emniyet içindeki ‘Gülenci’ yapıya yönelik başlatılan son operasyonu değerlendirdik. Cihaner’in değerlendirmeleri şöyle: HABERLER kullanıyor. Mesela kelepçe takılmasını, gece yarısı aramayı eleştiriyorlar. Evlerinde dijital materyal konacağından endişe duyuyorlar. Çünkü aynısını onlar yaptılar.” “Bu kavganın her iki tarafı da sütten çıkmış ak kaşık değil. Bir taraf, yani cemaatçi polisler, yapılanların tümünün hırsızlıkları örtmek için yapıldığını ileri sürerken ak değil. Diğer tarafı yani hükümet de, paralel bir yapının tek derdinin hükümeti indirmek olduğunu savunurken ak değiller.” “Bu kavgada bizler her zaman hukuktan yana duran üçüncü bir bakış açısı ile hareket etmeliyiz. Ben bir hukukçu olarak tabii ki yargıyla muhatap olan herkese adil bir yargılama süreci diliyorum. Türkiye’de yargının sorunlarına bir bütünlük içinde yaklaşmak ve çözmek zorundayız. Böyle yapılmazsa söylenecek her söz bizi ya hükümet ya da cemaatten birini destekler konuma düşürür. Cemaatin yargıda ve bürokrasideki örgütlenmelerinden, AKP ile ilgili yolsuzluk davalarına kadar tüm süreci bir bütün olarak ele almak en doğru yaklaşım.” “Sadece bu operasyona bakarak ‘Şu yanlış, bu yanlış’ demek yetmez. Tabii ki yasa kelepçeyi yasaklamışsa, gece aramayı yasaklamışsa ve bu yapılıyorsa yanlış. Ama dünyanın hiçbir yerinde de güvenlik ve yargı bürokrasisi bu boyutta kapalı bir yapının emrine girmez, Polis sahte deliller koymaz. Savcı lehte delil toplanmasını gözetir. Gizli tanıklarla, uyduruk delillerle insanlar yıllarca hapiste çürütülemez. Yani o kanatta da bir arınma, temizlenme ve özeleştiri yaşanması lazım.” GÜNDEM n Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘İki taraf da ak değil’ Cihaner: Bu Soruşturmadan Adalet Çıkmaz ‘Hükümete İlişmeyin’ Mesajı iki fraksiyona ayrıldı. Hükümet şimdi her ikisinin de canını yakacak işlere girmiyor. Onun yerine sadece ucu kendisine dokunan 17 ve 25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları gibi, MİT soruşturması gibi ortaklıklarının bozulduğu döneme ait olayları soruşturuyor.” ‘Adil yargılama olmalı’ “Bir kere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın basın açıklaması dışında elimizde ciddi veri yok. Suçlamalar belli değil. Ancak şu ana kadar yaşananlardan çıkardığım sonuç şu: Bu yargıda ve güvenlik bürokrasisinde örgütlenmiş olan cemaat yapılanmasının daha önce işledikleri ileri sürülen suçlara yönelik etkin bir soruşturma değil. Bundan ne adalet çıkar ne de geçmişte yapılan haksızlıkların hesabı sorulur.” “İçinde Ergenekon, Balyoz, Oda TV, ErzurumErzincan, Askeri Casusluk KCK davalarında yapılan hukuksuz eylemlere ilişkin bir şey var mı? Yok. O davalardaki usulsüzlükler, haksızlıklarla ilgili yüzlerce delil yıllardır ortada duruyor. Dönüp bakan var mı? Yok. Onlarla ilgili etkin, kamuoyunu tatmin edecek soruşturma yapmadılar, yapmıyorlar. Yerine zorlama bir ‘casusluk’ iddiasıyla götürmeye çalışıyorlar.” ‘Ne adalet, ne hesaplaşma’ ‘Hükümete ilişmeyin’ mesajı “Bu soruşturma ile cemaate ‘hükümete ilişmeyin’ mesajı veriliyor. Bu ülkede askerleri, yargıçları, sendikaları, avukatları, gazetecileri, öğrencileri ve muhalefeti dinleyebilir, bunları servis edebilirsin. Yıllarca içeride yatırabilirsin. Bu yüzden insanlar intihar dahi edebilir. Buna bir şey denmez. Ama iktidarı ve ona yakın insanları dinlemeyeceksin. Verilen mesaj bu. Göstermelik kelepçe takma gibi hareketler de ‘Bize ilişirseniz başınıza gelecek budur’ demekten başka bir şey değil.” “Gözaltına alınanların tavırları da hazin. Aynısını birkaç yıl önce onlar da başkalarına yaptı. Şimdi o dönem suçlananların haklı olarak kullandıkları argümanları bunlar ‘Hani kumpas iddiaları?’ ‘Cemaat de arınmalı’ ‘Hazin savunmalar’ Çete içi kavga “Bu aslında bir nevi ‘çete içi kavga’. Çete ‘Daha önce taşıdık’ SİNAN TARTANOĞLU ANKARA Adana’da El Kaide’ye silah taşıdığı iddiasıyla durdurulan ve MİT’e ait olduğu iddia edilen TIR’lara ilişkin operasyonda, TIR şoförünün silah sevkıyatını “devlet işi” olarak tanımlaması dikkat çekti. “Gizli” jandarma tutanaklarına göre “Daha önce de birkaç defa bu tarz yükleri taşıdık” diyen şoförün, “Yükün MİT’e ait olduğunu biliyorum. Devletin işi olduğu için rahat rahat geldik. İlk kez havaalanından yük aldık ve yükleme esnasında ilk kez aracımızın başındaydık” sözleri, “devlet işinin” ne olduğunu şoförlerin bile bildiğini ancak savcı ve jandarmadan saklanması için seferber olunduğunu ortaya koydu. CHP, 19 Ocak 2014’te Adana’da savaş silahı ve mühimmat dolu 3 TIR’ın terör örgütlerine silah taşıdığı iddiası ile durdurulması olayında adli soruşturmayı yürüten savcı Aziz Takcı’nın tanık ifadelerine ve olayı sırasında yaşanan gerginliği gözler önüne seren gizli jandarma tutanaklarına ulaştı. TarsusAdanaGaziantep otoyolu üzerindeki Sirkeli gişelerinde 3 TIR’ın savcı Takcı’nın arama kararıyla durdurulmasının ardından yine savcı Takcı’nın talimatı ile TIR’lar Seyhan Jandarma Komutanlığı’na götürülmek istendi. Yola çıkıldığı sırada Audi marka bir araç, aksiyon filmlerini aratmayacak şekilde konvoyu durdurdu. Daha sonra jandarmanın “gizli olay yeri tutanaklarına” göre şunlar yaşandı: MİT kimlik göstermemekte direndi: “06 çekici plakalı” TIR’ın durdurulmasından sonra TIR’ın yolcu bölümünde oturan “şahıs” kimliğini göstermemekte ve aşağı inmemekte direndi: “Siz kimsiniz? Siz kendinizi ne zannediyorsunuz? Beni aşağıya indiremezsiniz.” Bu sırada bir jandarma üsteğmen, şahsı elinden tutarak aşağıya indirmeye çalıştı, “şahıs ayağı ile üsteğmenin elini kapı korkuluğuna sıkıştırdı”. Başkanım acil durum: MİT mensubu, kelepçesinin açılmasının ardından, telefonu ile arama yaptığı kişiye, “Başkanım acil durum. Adana Jandarma bizi durdurdu. Şu anda burada 6 cemse asker var. Hepsi silahlı” şeklinde beyanda bulundu. MİT’çilerden biri subay kökenli: Söz konusu MİT mensubu, 06 plakalı TIR’ın anahtarını alarak konvoyun hareket etmesini engelledi. Daha sonra 2011 mezunu subay olduğunu beyan eden MİT mensubu TIR anahtarını şoföre verirken bir jandarma istihbarat personeli anahtarı “kaptı”.  Tekme, yumruk, ısırık: Subay kökenli MİT mensubu jandarma istihbarat personelinin üzerine atladı, tekme ve sol kaşına yumruk attı, anahtarları almak için elini ısırdı, boynunu ve ellerini çizdi. Ancak anahtar MİT mensuplarına verilmedi ve konvoy yoluna devam etti.  ‘Aracı boz’ talimatı: Konvoy ilerlerken TIR şoförü TIR’ın bozulduğunu beyan etti. Şoför TIR’ı tamir ederken, jandarma MİT mensuplarının şoförlere “Aracı boz” talimatı verdiğini tespit etti ve konvoyun aynı hızla yola devamını sağladı. Yapılan aramadan sonra TIR, 16.20’de MİT mensuplarına tespit edildi. Seninle işimiz daha bitmedi: TIR’ların MİT personeline teslimi sırasında, MİT personeli ile jandarma arasındaki sataşma bitmedi. Bir MİT personeli, bir jandarma personeline “Sen bunun hesabını vereceksin. Seninle işimiz daha bitmedi, sana gününü göstereceğim” dedi. İnfilak riski: İkinci TIR’da ise 90100 cm uzunluğunda, 2025 cm çapında 90100 adet top mermisi ve hemen yanında üzerinde Arapça yazıların bulunduğu koliler bulundu. Mühimmatın düzgün istiflenmediği ve gelişigüzel koyulduğu ve infilak etme riskinin bulunduğu değerlendirildi. Esenboğa’da yabancı uçaktan yüklendi: TIR şoförü ifadesinde, “Bu yükler TIR’lara 19 Ocak günü saat 02.30 gibi Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan ülkesini bilmediğim yabancı uyruklu bir uçaktan yüklendi” dedi. İlk sevkiyat değil: Şoförün ifadeleri benzer silah sevkıyatının daha önce de yapıldığını gösterdi. Şoför, ifadesinde “Yükümüzü Reyhanlı’ya götürüyoruz. Reyhanlı’da Audi’deki iki kişiye TIR’ları teslim ediyoruz. Bizi otele yerleştiriyorlar. TIR’lar yurtdışına gidiyor. Daha önce de birkaç defa bu tarz yükleri taşıdık. Devlet işi yapıyorduk. Ankara’da MİT’e ait bir yere akşamdan TIR’larımızı bırakıyorduk. Bize saat 07.00’de gelin diyorlardı. Aynı şekilde yük getiriyorduk. Yükün MİT’e ait olduğunu biliyorum. Devletin işi olduğu için rahat rahat geldik. İlk kez havaalanından yük aldık ve yükleme esnasında ilk kez aracımızın başındaydık” dedi. Durdurulan TIR’ların şoförleri ‘devlet işi olduğu için rahattık’ dedi devam edecek. Emniyet’ten sonra hedef yargı görünüyor. 12 yıldır paralel yapıyla birlikte yargıyı şekilden şekle sokan AKP, bu kez bambaşka bir yere sokacak! Tıpkı Ergenekon, Balyoz davalarında olduğu gibi paralel operasyonlarında da emirleri yerine getirecek yargı ve güvenlik mensuplarıyla haberleri yansıtacak yayın organları hazırlanmış. Dünkü tablo bunu gösteriyordu. AKP’nin yayın organlarının yanı sıra Anadolu Ajansı’nın haberlerinde de önümüzdeki günlerde okuyacaklarımızın ipuçları vardı. Dün akşam saatlerindeki tabloya göre gözaltında bulunan 105 kişi 7 ayrı suçlamayla karşı karşıya. İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır, Van, Antalya, Adıyaman, Şanlıurfa ve Bitlis’i içine alan operasyonda gözaltına alınan polislerin hükümeti ortadan kaldırmak, casusluk yapmak, yasadışı dinlemeler yapmak, kişilere ait veri toplamak, sahtecilik suçlarını işledikleri iddia ediliyor. Böylesi suçlamalara Türkiye kamuoyu hiç de yabancı değil. Birbirinden çok farklı görünen dosyaların aynı kapsama alınarak büyük çapta bir dava açıldığı izlenimini vermek de yabancısı olduğumuz bir yöntem değil. Bu tablodan hukuk değil çıksa çıksa hesaplaşma çıkar. HHH Nasıl bir hesaplaşma? Paralel sözcüğü pek çok bakımdan yerli yerine oturuyor. Biraz derine inersek bugünkü iktidarın başlangıcını oluşturan hareket Necmettin Erbakan ile birlikte şu yöntemi benimsedi: Dini siyasetin önemli bir unsuru haline getirerek sandıkta kazanmak ve iktidarı ele geçirmek. Fethullah Gülen’in adında vücut bulan cemaat hareketi ise bunun dışında bir yöntem benimsedi. Onların yöntemi de şuydu: Eğitim, sağlık, kamu yönetimi başta olmak üzere devlet kurumlarını ele geçirmek, sandıkla hiç uğraşmadan iktidara gelmek. Birbirinden farklı ilerleyen bu iki paralel yapı iktidarda buluştu. AKP 3 Kasım 2002 seçimleri sonrası hükümeti kurduğunda başlıca örgütlenme kaynağı, kendisini bütün devlet kurumlarına kabul ettirme gücü olarak cemaati kullandı. Cemaat de gücünü artırma ve genişletme zemini olarak AKP’yi kullandı. Bu iki hareketin birbirini çok sevdiği söylenemez. Ama iktidar pastası o kadar büyüktü ki, hepsine yetti. Pasta yetti ama, güç hırsı yetmedi. Erdoğan iktidarına ortak istemiyordu, cemaat de kendisinde AKP’yi de yönetecek güç buluyordu. Öteden beri bilinen bu çatışma 7 Şubat 2012’deki MİT kriziyle birlikte gün ışığına çıktı. 3 gündür devam etmekte olan operasyon bu hesaplaşmanın bir parçası. HHH Paralel çatışmanın bundan sonraki aşaması nasıl şekillenir? Cumhurbaşkanlığı seçimi, AKP’nin takvimini değiştirmezse önümüzdeki ekimde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) krizi var. 12 Eylül 2010 referandumundan sonra yapısı tümüyle değiştirilen HSYK, ekimde yenilenecek. AKP’nin büyük reform diye sunduğu mevcut HSYK, iktidara göre reformcu değil paralelci çıkmış, yargıdaki pek çok atama AKP’yi şaşırtmıştı. Ekim seçimlerinde AKP’nin paralele karşı akla gelen gelmeyen her türlü yöntemi ve ittifakı kullanacağı görülüyor. Ama paralelin bütün oyunlarının bittiğini söylemek de erken. Bütün çatışmalarda altta kalan da hukuk oluyor, hukuk sistemimiz oluyor. AKP’nin Türkiye’ye verdiği zarar sıralamasında birinci sıraya hukuku koymak gerek! Harim, El Nusra’nın Yiğit Şahan Şehit askere hüzünlü veda teknisyeni olduğu ve askere gitmeden sevdiği kız ile sözlendiği öğrenildi. Şahan’ın dayısı Remzi Akgün, “Başka analar, başka evlatlar bu şekilde ölmesin. Milleti birbirine kırdırıyorlar. Söyleyebilecek bir şey yok” dedi. Şehidin cenazesi Kavaklıdere Camii’nde düzenlenen törenin ardından toprağa verildi. (Fotoğraf: DHA) kontrolüne geçti AKIN BODUR İSKENDERUN Hatay’ın Reyhanlı ilçesinin Beşaslan köyünün hemen karşısında bulunan Suriye’nin Harim kasabası, önceki gün IŞİD militanlarının kontrolüne geçmişti. Ancak çatışmaların ardından kasaba dün yeniden El Nusra Cephesi’ne geçti. El Nusra militanları, Suriye’nin sınırdaki karakollarında bulunan IŞİD bayraklarını indirerek kendi bayraklarını astı. CHP Milletvekili Refik Eryılmaz, Türkiye’nin Suriye sınırında yeterince güvenlik önlemi almadığını, sınırların muhalifler tarafından rahatlıkla kullanıldığını belirtti. CHP Milletvekili Mevlüt Dudu da “IŞİD yıllardır Türkiye sınırlarını zorluyor. Silahlı grupları besleyip büyütmenin bir bedeli olacak ve bu bedeli Türkiye ödeyecek. Ulusal güvenlik bugün tehdit altında ama ciddi bir tavır alınmış değil” diye konuştu. Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde sınırdan geçmek isteyen PYD militanları ile çıkan çatışmada yaralanan ancak tedavi gördüğü Şanlurfa Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde kurtarılamayarak şehit olan Sıhhiye Onbaşı Yiğit Şahan memleketinde toprağa verildi. Terhisine 3 ay kala şehit olan Yiğit Şahan’ın diş protez ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda AKP ile MHP arasında “idam” ve “darbe” tartışması yaşandı. Genel Kurul’da, “Torba Yasa Tasarısı” görüşüldü. Verilen değişiklik önergesi üzerinde söz alan MHP Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “ülkeyi korkarak ve korkutarak yönettiğini” söyledi. Bunun demokrasilerde olmaması gerektiğini belirten Uzunırmak, “Sayın Başbakan bunu beceriyor ve ben takdir ediyorum. Hem korkup hem de korkutarak yönetmek kabiliyet ister” dedi. Başbakan’ın önceki gün “Apo’nun idamını gerçekleştiremeyenler bizi suçlamasınlar” dediğini belirten Uzunırmak, “İdamın kalkmasıyla ilgili 2002 yılındaki oylamada 44 AKP milletvekili ‘evet’ oyu kullandı. O zaman Erdoğan, partinin genel başkanı değil miydi? Peki, bunlar Apo’nun idam dosyası Meclis’e gelseydi ‘Evet’ mi diyeceklerdi?” diye konuştu. Sataşma üzerine söz alan AKP Grup Başkanvekili Ahmet Aydın, idam kararı çıktığında yasalarda idam cezasının bulunduğunu ifade ederek, “Ancak siz bunun ertelemesini sağladınız mı, sağlamadınız mı? Altında Sayın Bahçeli’nin imzası var mı, yok mu? Milleti kandırmayın” dedi. Genel Kurul’da ‘idam ve darbe’ tartışması Çatışmalar devam ediyor Yurt Haberleri Servisi Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde 3 askerin şehit olduğu saldırının ardından askeri hareketlilik devam ediyor. Şanlıurfa Valisi İzzettin Küçük, sınırda çatışmanın hâlâ devam ettiğini belirterek, “Ceylanpınar ilçesine bağlı Aşağı Doruklu köyünde 2 veya 3 kişi tahmin ediyoruz. PYD, PKK teröristlerle çatışma devam ediyor. Orası her anlamda takviye edilmiştir” dedi. Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinden yapılan açıklamada ise 3 askerin şehit olduğu bölgede yapılan incelemede “Bogok Tori” ve “Bogok Cudi” isim kodlu teröristlere ait 2 adet kimlik kartı ile 1 adet M16 piyade tüfeği, 2 savunma tipi el bombası, 2 keskin nişancı dürbünü, 2 lazer telemetre, 4 dolu M16 piyade tüfeği şarjörü, “Şehit Bahtiyar Suikast Okulu” broşürü bulunduğu açıklandı. TANRIKULU: SAVAŞ SUÇU MAHMUT ORAL DİYARBAKIR CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Adana’da durdurulan MİT’e ait TIR’larla IŞİD’e füze ve füze rampaları ile ağır silahların gönderildiğini belirterek, “Küresel cihatçı güçlere MİT aracılığıyla Başbakan’ın gönderdiği silahlar, bir savaş suçu kapsamındadır” dedi. Tanrıkulu, IŞİD’in merkezinin ise Gaziantep olduğunu söyledi. Adana’da durdurulan MİT’e ait TIR’larla silah taşındığına dair tutanakları açıkladıklarını belirten CHP Genel Başkan Yardımcısı Tanrıkulu, “Bu savaş araçlarının insani yardımla ne ilgisi olduğunu Sayın Başbakan açıklamak zorundadır” diye konuştu. ‘İzleme komisyonu derhal kurulmalı’ MAHMUT ORAL DİYARBAKIR İmralı’da 2 hafta önce PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşen Bağımsız Milletvekili Leyla Zana ve HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Öcalan’ın mesajlarını iletmek üzere Kuzey Irak’a gitti.Zana ve Önder, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesud Barzani Başbakan Neçirvan Barzani ile görüştü. Zana ve Önder, HDP grup başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken ile birlikte yarın Kandil’de PKK yöneticileriyle görüşeceklerini açıkladı. Çözüm süreci kapsamında İzleme Komisyonu oluşturulmasının planlandığını ve bunu PKK yönetecileriyle görüşeceklerini ifade eden HDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan, “Cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen ertesinde artık bu İzleme Kurulu’nun acilen kurulması gerektiğini düşünüyoruz” dedi. IŞİD’e Türkiye üzerinden silah gittiğini belirten Tanrıkulu, “Başbakan ve hükümet, IŞİD ile duygusal ve lojistik desteğini kesmelidir. Bu destek halen devam ediyor. Halen de Türkiye’de örgütlüdür. Merkezleri de Gaziantep’tedir. Orada küçük bir çocuğu dahi sorsanız bilir, hükümet de biliyor” dedi. merkezi IŞİD’in Gaziantep’te
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle