01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 TEMMUZ 2014 PERŞEMBE 4 HABERLER İstanbul Emniyeti’ndeki cemaat operasyonunda bazı üst düzey zanlılara ulaşılamadığı ortaya çıktı Başka Bir Açıdan İsrail “Çıkar mısın bahar günü sokağa / İşte böyle olursun / Böyle yattığın yerde / Düşünür durursun / Durursun...” Orhan Veli’nin bu ünlü şiiri, “Erol Güney’in Kedisi” diye anılır. Yakın dostu Erol Güney’in kedisine Edibe adını koyan da Orhan Veli’dir. Erol Güney, Orhan Veli’den başka, Cevat Şakir’in, Sabahattin Eyüboğlu’nun, Necati Cumalı’nın, Oktay Rıfat’ın, Melih Cevdet Anday’ın Tercüme Bürosu’ndan yakın arkadaşıdır. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ile tanışıklığı olan Erol Güney Tercüme Bürosu’ndaki çalışmaları, dilimize kazandırdığı çeviri eserlerle Türk Rönesansı’nda rol almış kişilerden biridir. Yapı Kredi Bankası Yayınları’ndan çıkan “Erol Güney’in Ke(n)disi” adlı yapıtı bütün okurlarıma salık veririm. İçindeki öyküyü satır başlarıyla bilmeme rağmen ben heyecanla okumuştum. Erol Güney’in yaşamöyküsünü dinleyip okuyunca, İsrail olgusuna değişik bir açıdan yaklaşma zorunluluğunu duydum. Nedenini anlamak için önce E. Güney’in kısa yaşam öyküsüne göz atalım. HHH Erol Güney, 1917 yılında, Mişa Rottengberg adıyla Odessa’da doğdu. Aile, Sovyet Devrimi’nden sonra Türkiye’ye göçtü ve Kadıköy’e yerleşti, Mişa St. Josbeph Lisesi’ni, ardından da İstanbul Üniversitesi’nde yeni açılan Felsefe Fakültesi’ni bitirdi ve Gaziantep Lisesi’ne tayini çıktı. Bu arada Mişa Rottengberg, Türk vatandaşlığını ve Erol Güney adını almıştı. Türk vatandaşı olmasına karşın, Gaziantep Lisesi’ndeki görevine başlayamayan E. Güney daha sonra tarihimizin heyecan verici sayfalarından biri olan Tercüme Bürosu’nda görev aldı ve birkaç dili çok iyi bilen bu aydın yurttaşımız dilimize birçok başyapıtın çevirisini kazandırdı. H. A. Yücel’in bakanlıktan ayrılması Tercüme Bürosu’nun kapanması üzerine, E. Güney, Agence France Presse’de, gazeteciliğe başladı. 1955 ylında Sovyetler’in Türkiye ile yakın ilişkiler kurmak istediğini belirten bir haberinin kaynağını vermek istemeyince katıldığı bir davetten smokiniyle alınarak Yozgat’taki Ecnebi Mülteciler kampına götürülecek, sonra da vatandaşlıktan atılarak sınır dışı edilecektir. Paris’te AFP’de çalışmaya başlayan E. Güney daha sonra oradaki mülteci hayatından da sıkılıp, İsrail’e gidip yerleşecek ve 95 yaşına kadar orada yaşayacaktır. HHH Erol Güney’in kendi ağzından dinlediğim öyküsü uzun uzun düşünmeme neden oldu. Daha 15. yüzyılın sonunda, İspanya’dan göçen Yahudilere kucak açmış bir ülkede, “Cumhuriyet Rönesansı”nın laik eğitim hamlelerinin doruk noktasında Yahudi asıllı bir Türk vatandaşına, bütün yasal koşulları yerine getirdiği halde, Gaziantep Lisesi felsefe öğretmenliği kapıları kapalıdır. Aradan 10 yıldan fazla geçtikten sonra yine Türkiye’de başka bir iktidar, aynı kişiyi gazeteci olarak netameli bulduğu bir haberinden dolayı, diğer gazeteciler gibi kovuşturacağı yerde, özel bir yaptırım uygulayarak vatandaşlıktan atmakta, kovmaktadır. Ve Türkiye’den sürülen Erol Güney Fransa’da da ötekileştirilmek duygusundan kurtulamayarak İsrail’e göçme durumunda kalmaktadır. Erol Güney’in yaşamı, İsrail’in dünyanın her yerinde itilen, ötekileştirilen Yahudilerin hepsi için gereğinde bir sığınma limanı olduğunun çarpıcı bir örneği. Erol Güney ile İstanbul sohbetlerimizde, kafama dank etti bu gerçek. O zamana değin, Siyonizmin bütün eleştirilecek yönlerini vurgulamış olmama, hatta Yahudilerin bulundukları ülkelerdeki uyumunu saf dışı ettiği için, antiSemitizmi kışkırttığını da belirttiğim, olayın bu yanını görünce doğrusu afallamıştım. İsrail’in haklı olarak çok kınandığı, tepkilerin hedefi olduğu bugünlerde olayın bu yönünü de vurgulamak istedim. Tabii bu gerçek, başka bir gerçeği, İsrail devleti ve toplumunun Filistinlileri hunharca katleden bir zulüm aygıtına dönüşmüş olduğu olgusunu yine de ortadan kaldırmıyor. Amirleri bulamamışlar İstanbul Haber Servisi İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün çeşitli kademelerindeki Fethullah Gülen cemaatine yönelik “paralel yapı” iddialarına ilişkin yürütülen operasyon kapsamına 105 kişi gözaltına alınırken 2 polis Emniyet’teki sorgusunun ardından serbest bırakıldı. Adıyaman’da da Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde görevli polis Mustafa Becerikli, önceki akşam saatlerinde gözaltına alınarak İstanbul’a gönderildi. Operasyon kapsamında haklarında gözaltı kararı çıkartılan Emniyet müdürleri Erol Demirhan, Mehmet Yılmaz, Ahmet Öztürk, Halil Karakuzu, emniyet amirleri Murat Hamarat, İsmail Aslan, Ali İkli, başkomiserler İkbal Kayaduman ve Fatih Tezcan yapılan aramalarda adreslerinde bulunamadı. ŞÜPHELİLER NEYLE SUÇLANIYOR? Erdoğan’ın 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrasında, “Türkiye’ye, ekonomiye ve çözüm sürecine ağır bir darbe indirmek istediler. İnlerine gireceğiz” diyerek sinyalini verdiği operasyon kapsamında hakkında yakalama kararı bulunun İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün çeşitli kademelerindeki 115 şüpheliden gözaltına alınan 105’i bir dizi iddiayla suçlanıyor. Polislere yönelik suçlamalar arasında, “hükümete karşı suç”, “devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme”, “resmi belgede sahtecilik”, “sistemi engelleme, verileri yok etme” ve “haberleşmenin gizliliğini ihlal”, “Suç için anlaşma” gibi iddialar yer alıyor. Eski İstihbarat Daire Başkanı Ali Fuat Yılmazer hastane çıkışında bileklerindeki kelepçelere tepki gösterdi, koluna giren polisleri şov yapmakla suçladı. (Fotoğraf: AAİSMET YAKUT) Eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Demirhan’ın ikamet ettiği Ankara’dan İstanbul’a teslim olmak üzere ayrıldığı ancak halen teslim olmadığı öğrenildi. Emniyet, yurtdışına kaçma ihtimallerine karşı sınır kapılarında önlem aldı. Demirhan, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılması nın ardından yaşanan krizde görevden alınmıştı. Ergenekon, Balyoz, KCK ve Devrimci Karargâh operasyonlarını yürüten Demirhan, emekli paşalar Çetin Doğan, İbrahim Fırtına, Özden Örnek, Ergin Saygun, Emniyet Müdürü Hanefi Avcı gibi isimlerin yanı sıra KCK soruşturması kapsamında gözaltına alı ESKİ TERÖR MÜDÜRÜ İstanbul Haber Servisi Emniyet’e yapılan cemaat operasyonunda gözaltına alınan eski Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün; İstanbul İl Emniyet Müdürü Selami Altınok, İstanbul İl Emniyet Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan, İstanbul TEM Şube Müdür Kayhan Ay ve TEM Şube Müdür Yardımcısı Ahmet Cengiz Koçak hakkında suç duyurusunda bulundu. Atayün avukatı aracılığıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunduğu dilekçede, şikâyette bulunulan kişiler hakkında görevi kötüye kullanma, hürriyetinden alıkoyma, işkence ve kötü muamale suçlarından soruşturma başlatılması istendi. Dilekçede, Atayün’ün hastaneye sevki sırasında basın mensupları yokken kelepçesiz tutulduğu belirtilerek, “Basın mensupları görüldüğünde kelepçe takılması müvekkilimiz açısından gözaltının bir lince dönüştürülmesinin amaçlandığı ve siyasi saik ile hareket edildiğini göstermektedir” denildi. keye atıldığı öne sürüldü. Atayün’ün oruçlu olmasına karşın nezarethanede sigara içilerek rahatsız edildiğinin anlatıldığı dilekçede, “Nezarethanede gece boyunca ışıklar açık bırakılıp gürültü yapılarak uyuması engellenmiştir. Astım hastası olduğu bilindiği için kendisine kasten tuvaletin dibindeki oda verilmiştir” ifadelerine yer verildi. Öte yandan Ali Fuat Yılmazer’in Emniyet’te ifade vermeyeceği öğrenildi. [email protected] İstanbul Haber Servisi Ergenekon soruşturması kapsamında ifade vermediği için 12 Nisan 2010’da hakkında yakalama kararı çıkartılan Ergenekon davasının firari sanığı İSTEK Vakfı Başkanı Bedrettin Dalan, hakkındaki yakalama kararının kaldırılmasını istedi. Dalan, avukatı Celal Ülgen aracılığıyla mahkemeye sunduğu dilekçesinde, ifadesi alınmaksızın derhal beraat kararı verilmesi ve Türkiye’ye gelmesi durumunda bu suçtan tutuklanmayacağı konusunda yasal güvence verilmesini talep etti. Dalan’ın avukatı Celal Ülgen tarafından İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan dilekçede, Ergenekon soruşturmasında görev alan bazı polislerin gözaltına alındığının altı çizildi. Dilekçede “Yargı içine sızmış, yargıyı etkileyen ve hukuk dışı yollara sapan bir çete ayıklanmak üzeredir. Bu çetenin müvekkilimizle ilgili soruşturmada Atayün’den ters kelepçeye suç duyurusu İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN nan yüzlerce kişiyi Yurt Atayün ile birlikte sorgulamıştı. Avukat Hüseyin Ataol, soruşturma kapsamında aranan polisler Erol Demirhan, İkbal Kayaduman, emniyet amirleri Ali İkli ve Ahmet Öztürk’ün firari olmadıklarını bugün Emniyet’e gelerek ifade vereceklerini söyledi. Emniyet mensuplarına yönelik operasyon kapsamında, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a tutuklanmadan önce İstanbul Adliyesi’nde eşlik eden Emniyet Amiri Gaffur Ataç da gözaltına alınan isimler arasında yer alıyor. Ataç, 6 Ocak 2012’de tutuklandıktan sonra Başbuğ’u cezaevine götürürken araçta görüntülenmişti. Ataç ayrıca, KCK soruşturmalarının İstanbul ayağına bakan ekipteydi. “Paralel yapı” operasyonunda polisin, polise tavrı da sert tartışmalara neden oldu. Siyasi iktidara karşı suç işlemekle suçlanan dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ali Fuat Yılmazer, Fındıkzade’deki Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Adli Tabipliği’ne getirildiğinde kelepçe takılmasına “Reza’lara yapılmamış polisliği görüyoruz. Bunlar devletimden aldığım şeref madalyalarıdır” diye tepki gösterdi. Yılmazer, çıkışta da gazetecilerin “Bir şey diyecek misiniz?” sorusuna, “Diyeceğim zamanla. Ama bunları görün. Bu şeref madalyalarını görün. Bu, bugünün şeref madalyalarıdır” dedi. Yılmazer daha sonra da koluna giren polisleri göstererek “Bunlar da bugünün polisliği kardeşim. Türkiye görecek. Tarihe geçecek bu şeref madalyaları” diye konuştu. Polis memurlarının “Müdürüm lütfen” sözlerine de Yılmazer, “Ne güzel polislik. Şov yapın kardeşim kameralara. Şov yapıyorsunuz ya. Poz verseniz ya” diye tepki gösterdi. Ters kelepçe ile sağlık kontrolüne getirilen eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün de “Kimin ülkemizde operasyon yaptığı çok net görülüyor. Sistematik olarak psikolojik işkence yapılmaktadır” değerlendirmesi yaptı. Gözaltına alınan bir başka şüpheli polis memuru da “Yurt Atayün’e kelepçe takanlar bunun hesabını verecekler” dedi. Sağlık kontrolünden çıkan bir başka polis memuru ise hastaneden çıkarken “Hırsızları yakalayınca böyle oluyor. Hainleri yakalayınca da böyle oluyor” diye konuştu. Eski Emniyet İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Hayati Başdağ da önceki gün sağlık kontrolü için getirildiği Haseki Hastanesi’nde polis arabasından indikten sonra kelepçeli ellerini havaya kaldırarak “Haram lokma yemedim, en ufak kanun dışı hiçbir işim yok” diyerek gözaltılara tepki göstermişti. ‘Şov yapın’ ‘Yakalama kararı kalksın’ Bedrettin Dalan, Ergenekon soruşturmasını yürüten bazı polislerin de gözaltına alındığını belirterek avukatı aracılığıyla mahkemeye başvurdu objektif olduğu düşünülemez. Yasadışı dinlemelerin, üretilmiş delillerin, sahte ihbarların, şüphelilerin ev ve işyerlerine önceden konulmuş dijitallerin, hoyratça el konulduktan sonra Emniyet’te eklemeler yapılmış CD’lerin sorumluları elbette hesap verecektir, vermelidir” denildi. Ülgen’in dilekçesinde hukuk sisteminin Dalan’ın yurt dışına çıktığı günlerden başlayarak “bir oligarşik gücün, bir çetenin” etki alanına girdiği savunuldu. Dilekçede, yaratılan korku imparatorluğu ile yargıçlar ve mahkemelerin bağımsız karar veremez duruma getirildiği kaydedildi. Ülgen, Dalan’ın Türkiye’ye gelmeyişinin nedeninin hukuktan kaçmak olmadığını aktararak,“O Türkiye’nin içine düşürüldüğü hukuk bataklığından çekinmektedir. Ergenekon adı verilen davanın tamamen kurgulanmış ve projelendirilmiş bir dava olduğu gerçeği ortaya çıkmıştır. İfadesinin alınması beklenmeksizin beraat ettirilmelidir” dedi. ‘Psikolojik işkence’ ‘Hesap verecekler’ İngiliz Financial Times: Cemaate vurulmuş en büyük darbe! Haber Merkezi İngiltere’nin önde gelen gazetelerinden Financial Times, dünkü sayısında Türkiye’de “casusluk” iddialarıyla polislere yönelik gerçekleştirilen operasyona ve aralarında üst düzey yetkililerin de bulunduğu polislerin gözaltına alınmasına yer verdi. Yazıda, gözaltılar için “Erdoğan ve Fethullah Gülen arasındaki mücadelenin ciddiyetine işaret ediyor” ifadesi kullanıldı ve Erdoğan’ın operasyonun farklı alanlara da yayılabileceği yönündeki sözlerine yer verildi. Gazete operasyona ilişkin olarak, “Bu operasyon, hükümetin ‘darbe girişimi’ olarak nitelediği yolsuzluk soruşturmasına bugüne kadar vurulmuş en büyük darbe oldu” denildi. Dilekçede, Tevhidi Selam Kudüs Örgütü ile ilgili basında yer alan haberlerin içeriğiyle, Yargıtay tarafından silahlı terör örgütü olduğu onanan “TevhidSelam Kudüs Ordusu” ile ilgili gerçeği yansıtmayan, soruşturmanın gizliliğini ihlal eden, iftira haberler olduğu ve kamuoyunda algı operasyonu oluşturulmaya çalışıldığı savunuldu. Çıkan haberlerle örgüt üyeleri ve yöneticilerinin deşifre edildiği kaydedilerek, “Örgütün ve mensuplarının soruşturmalardan haberdar olması sağlanmış, suç ve suç unsurlarının el değiştirmesine, saklanmasına, kaybolmasına ve imha edilmesine olanak sağlanmış, böylece örgüte yardım edilmiştir” denildi. rgüte yardım edildi’ ‘Ö Çete ayıklanıyor BALYOZ, ASKERİ CASUSLUK GİBİ DAVALARIN SANIK AVUKATLARI ‘HUKUKSUZ ORTAKLIĞI’ HATIRLATTI ‘Hükümet de hesap vermeli’ HAKAN DİRİK İZMİR Ergenekon, Balyoz, Casusluk gibi davalarda “adalet” istenirken sıkça dile getirilen “Hukuk bir gün herkese lazım olur” söylemi, “paralel operasyon”la birlikte, bu davaların altyapısını hazırlayan polisler açısından gerçeğe dönüştü. Söz konusu davaların sanık avukatları, “herkes için adil yargılanma” dilerken polislere yönelik operasyonun hükümet üyelerine yönelik yolsuzluk soruşturmalarından kaynaklandığına dikkat çekti. Kumpas olduğu ortaya çıkan davalarda müvekkilleri yargılanan avukatlardan Murat Ergün, “Son operasyonun geçmişteki kumpaslarla ilişkisi yok. Anlaşıldığı kadarıyla yolsuzluk dosyalarını örtbas etmek, yolsuzlukları soruşturanları cezalandırmak için yapılıyor. Hükümetle ilgili yolsuzluk soruşturmaları, dışarıdan göründüğü kadarıyla gerektiği gibi adil yürütülmüyor. Biz hem buna hem de usul ve yasa çiğnenerek, sanıklarının hakları ellerinden alınarak yapılacak yargısız infazlara karşıyız” dedi. “Hukuk herkese lazım” sözünün masum insanlar için geçerli olduğunu dile getiren Ergün, “Bu kişiler, kumpas davalarında hukuka aykırı çok işlem yaptılar. Hukuk bunları bitirir, bunlara hukuksuzluk lazım ki, kurtulsunlar. Dün ortağıyla bizi vuranlar, bugün aynı hukuksuzlukla ortağını vuruyor. İkisi de hukuk önünde hesap vermeli” diye konuştu. Balyoz, sözde askeri casusluk, amirallere suikast girişimi gibi davalarda müvekkilleri yargılanan avukatlardan Nevzat Güleşen de, bu süreçte sık sık “Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner”, “Ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni de tartar” gibi atasözleriyle uyarılarda bulunduklarını anım 12 terörist teslim oldu tehlikeye atıldı Can güvenliği Yargı da yargılansın n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde, yaşları 1523 arasında değişen 12 teröristin silahsız ve teçhizatsız olarak teslim olduğu kaydedildi. Böylece son iki günde teslim olanların sayısı 20’ye ulaştı. Dilekçede, Atayün’ün doktor muayenesi sevki sırasında Vatan Caddesi’nde ters istikamete girilip, kırmızı ışıkta geçilerek can güvenliğinin tehli sattı. Polislerin ardından bu davalardaki yargı mensuplarının da soruşturulmasını isteyen Güleşen, şunları söyledi: “Bizim masum arkadaşlarımıza, insan vicdanının kabul edemeyeceği şekilde ahlaksızca ancak acemice kumpas kurdular. Kurguladıkları deliller çürütüldü. Ancak ayarlanmış bilirkişilerle mahkum ettirdiler. Hukukun herkese lazım olacağı gün geldi. Sadece polislerle kalmaz bu iş. O kararları veren yargı mensuplarının da yargılanması gerekiyor. Ama biz onların hukuksuz bir şekilde değil, adil bir şekilde yargılanmalarını isteriz.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle