01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 TEMMUZ 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ 7 Arcayürek, gitmek için nasıl izin aldığını ve yaşadıklarını anlatıyor... Gemiler Kıbrıs’ta H FIRAT KOZOK Rüzgâr Değişiverdi... Yazılıp söylenenlere bakarsanız Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, çok partili dönemin iktidarda en uzun kalan partisi AKP’nin hiç yanlış yapmamış olduğu gibi bir durum söz konusu. Yanlışı başkalarının üstüne yıkma konusundaki başarılarına her gün neredeyse yenilerini ekliyorlar. Canciğer kuzu sarması oldukları süreçte, bugün can düşmanı saydıkları cemaatle birlikte kotardıkları kumpaslar geri tepiverdi. Oysa özellikle Silivri davalarını istenilen kalıba sokabilmek için cemaatin rüzgârını da kendi yandaşlarınınkine ekleyerek bırakın hukuk devletini, kanun devletini bile zora sokmaktan çekinmemişlerdi. Yapılan yasa değişikliklerini çoğu kez dile getirmiştik. Bunların büyük bölümü Cemaatin önünü açacak, kamuda yaygınlaşmalarını kolaylaştıracak nitelikteydi. Bu durumu Başbakan, “Ne istediler de vermedik” cümlesiyle özetlemişti. Verilen son en önemli ödün, özel görevli mahkemelerin kaldırılmasından, tasarıya eklenen geçici madde ile vazgeçilmesi oldu. Onca ağır eleştiriye, hatta suçlamaya karşın söylediklerini bir kenara koyup bu mahkemeleri ellerindeki davalar bitene kadar görevde bırakmayı yeğlediler. Cemaat öyle istiyor, AKP’nin de işine böylesi geliyordu. Ne zaman ki aralık ayının sonu yaklaştı ve yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet soruşturması patladı, uyanıverdiler(!). Çünkü yaptıklarıyla, askerin, gazetecilerin, bilim insanlarının çektiklerini önemsememişlerdi, ama hedefte artık kendileri vardı. Operasyon öncesinde, Silivri Davaları için yaptıkları gibi yasalarla bu kez tek başlarına oynadılar. Örneğin soruşturma aşamasında mallara ve paralara tedbir konulmasını büyük ölçüde zorlaştırdılar. Kimi kendilerine bağlı kamu kurumundan izin alınması koşulunu getirdiler. Soruşturmanın simge adı Sarraf’ın da aralarında bulunduğu kişiler için konulmuş tedbir kararı, yeni yasanın aradığı koşullara aykırı düştüğü için kaldırılıverdi. HHH Büyük müjde ve övgülerle “özgürlük yargıcı” uygulamasına geçtiler. Artık tutuklama ve salıverilme kararlarını özgürlük yargıçları verecekti. Mahkemeler karışamayacaktı. Ancak sistem bekledikleri gibi işlemedi. Tutuklanması istenen kimi sanıklar serbest bırakılınca tu kaka edildiler. Operasyon öncesi apar topar, önce sulh ceza mahkemelerini kaldırdılar, ardından da özel yetkili sulh ceza yargıçları oluşturdular. Okuduklarımıza göre görevlendirilen sulh ceza yargıçları özenle seçilmişlerdi. Polislerin polislere uyguladığı toplu gözaltıların sonucunu bekleyip göreceğiz. Cemaatçi oldukları öne sürülen polisler, kendilerinin düşman saydıklarına uyguladıkları yöntemlerin hedefi durumuna getirildiler. “Alma mazlumun ahını / çıkar aheste aheste” sav sözü bir kez daha kanıtlandı. Hukuk onlar zamanında da yoktu, bunlar zamanında da yok sayılıyor. Ama şu, örnek alınacak bir davranış ki, çektirdikleri onlar için adil yargılama diliyorlar. Tabii bir beklenti de yardım ve yataklık edenlerin göz ardı edilmemesi... arekâtın yapılacağı kesinleşince artık Ankara’da gazeteciler açısından tek bir gündem vardır; harekâtı en hızlı bir şekilde kendi okurlarına duyurabilmek... Cüneyt Arcayürek de bunun hesabını yapan gazetecilerden biridir... Harekât sırasında Kıbrıs’a giden ilk gazetecisiniz. Nasıl gittiniz? Çıkarmanın 20 Temmuz olacağı artık ağırlık kazanmış... Ben büroya geldim, ne yapacağımı düşünüyorum. En büyük olay, çıkarmada bulunmak... Hükümet belki sonradan gazetecileri götürecek ama önemli olan önce gidebilmek. Ben Kara Kuvvetleri Komutanı Eşref Akıncı’yı aradım. Çok sempatik, asker tavırları olmayan bir orgeneral... Dedim ki, “Paşam, artık bu iş belli oldu gidiyorsunuz. Ben de gitmek istiyorum”. Güldü ve “Git, harekâtı yapacak Bedrettin Paşa’yı bul” dedi ve telefonu kapattı. Sağa sola baktım, foto muhabiri Hüseyin Ezer’in makinesini ve bir diğer makineyi aldım, bürodan çıktım, bir yerden renkli renksiz filmleri ceplerime doldurdum, bir araba ayarladım. Bindim, “çek” dedim “Mersin’e”... Farları kapatarak Mersin’e gittik Gidiyoruz ama 14 ilde sıkıyönetim ilan edilmiş... Evlerin ışıkları kapatılıyor hava bombardımanı olur diye. Arabalar geceleri yola çıkamıyor, çıkanlar da farlarının önüne mavi kâğıtlar yapıştırarak çıkıyor, ışıkları belli olmasın diye. Gece yarısı Mersin limanına geldik. Sabah oldu, bir yerde telefon kulübesi buldum. Oradan Adana’daki Eşref Akıncı Paşa’yı aradım, “Paşam ben geldim, ne yapacağım?” deyince “Sen git, Bedrettin Paşa’yı bul” dedi, yine kapattı. Deniz Kuvvetler Karargâhı’na gittim... Nizamiye kapısından girdim, kimse bir şey sormadı... Bir binaya gittim, baktım ki, deniz subayları bekliyor. Onlara durumu anlatınca gülmeye başladılar, “Boş ver biz seni götürürüz” diyorlar. Konuşurken, gözüm bir çardakta oturan Bedrettin Demirel Paşa’ya takıldı. Bir ara telefonla konuşurken, cesaretimi toplayıp yanına gittim. Bir ara konuşurken kafasını kaldırdı, “Paşam burada Cüneyt diye biri var, siz göndermişsiniz” dedi. Sonra “Emredersiniz, tabii, hay hay” diyerek telefonu kapattı ve bana döndü “Götüreceğiz seni!” dedi. Çıkarma gemilerine mi bindiniz? Tekrar askerlerin yanına döndüm... “Beni bir tekneyi bindirin” deyince, beni götürdüler, hiç unutmuyorum 112 sayılı bir çıkarma gemisi... Sacdan bir gemi, şakır şakır terliyorum... Bir patırtı, gürültü derken hareket ettik. Bir süre gittikten sonra o delikten çıktım bir baktım, gemimiz limandan çıkıyor, diğer gemiler sıralanmış gidiyoruz... Uzaktan Mersin görünüyor, 40 tane gazeteci otelde bekliyor... Atlatmışsın gidiyorsun, ne büyük bir keyif... Erlerden biri bir kep getirdi “abi yanarsın” diyerek verdi. Sonra oturdular bir patates yemeği yaptılar, hayatımda böyle güzel yemek yemedim... Sonra kafayı bir vurdum, sabah uyandığımda Kıbrıs’a ulaşmışız... Çıkacağımız koy göründüğünde uçaklar bindiriyorlar, alevler yükseliyor... İlk gördüğünüz şeyler ne oldu olayın sıcaklığında? Gemiler kapak attı, askerler iniyor, tanklar iniyor... Bir yere kadar geldik, birisi bağırdı: “1114 Cüneyt!” Şaşkınlıkla bir baktım, benim yedek subaylıktan bölük komutanım Süleyman Tuncel. Gittim, sarıldım... O sırada yukarıdan ateş ediyorlar... Biraz ilerimizde kayalık var, tankın attığı mermi kayaya vurunca, o kayanın parçaları mermi gibi geldi, biraz ötemizde duran teğmenin kafasına geldi ve orada şehit oldu. Ben bunu görünce, berbat oldum... Sonra tanklar yola döküldü. Ben bir tankın üstündeyim... Durmadan fotoğraf çekiyorum. 2030 kişilik Rum grupları ellerini kaldırıp teslim oluyorlar. O sıcakta, aç susuz ilerledik... Girne’ye ulaştık. Orada bir karargâh yapılmış, bütün paşalar orada... O kadar fotoğraf çektiniz, peki onları nasıl gazeteye gönderdiniz? Ben de bunu düşünüyorum. Gezerken bir baktım, bir ağacın dibinde havacı üsteğmen. Yaralanmış... Gittim hemen yanına, “Neyin var arkadaş senin?” diye sorunca “Abi uçakla yaralandık” dedi. “Nasıl gideceksin?” diye sordum, “Bilmiyorum” deyince aklıma bir şey geldi, karargâhtaki paşaların yanına gittim, “Burada bir genç teğmen gayet ağır yaralı, mutlaka Türkiye’ye gitmesi lazım” dedim. Döndüler hemen helikopter olup olmadığını sordular, bir tane olduğu yanıtını alınca “Bindirin hemen götürün” dediler. Biz koşa koşa gittik, askeri aldık, onunla beraber ben de atladım helikoptere. Helikopter delik deşik... Zor bela Mersin civarında bir yere indik, ikmal yaptıktan sonra bir kez daha havalanıp Adana’ya geldik... Ben gayet sakin nizamiyeye gelmişken bir asker beni durdurdu, “NATO üssü ulan burası, böyle şey olur mu?” diyerek beni komutanın yanına götürdü. “Şimdi yandık” diye düşünürken komutan gayet anlayışlı bir şekilde karşıladı. “Nasıl orada hava?” diye sorunca “Vallahi komutanım bizim uçaklar duman ettiler” yanıtını verdim. Komutan gayet keyiflendi ve beni bıraktırdı. YARIN: Adanın hepsini alalım Denktaş dönemi kapanırken DUYGU GÜVENÇ l Soma’nın eski müdürü konuştu AKP iktidarıyla Ankara’nın ‘Kıbrıs kodları’ değişirken, KKTC lideri Rauf Denktaş , New York’ta hastanedeydi. Kalp ameliyatı geçirmişti. BM ise ilk kez masaya resmen bir çözüm önerisi koymuştu. Aralık ayında Kopenhag’da yapılacak AB zirvesi öncesinde AKP harekete geçti. Denktaş’ın da planı müzakere için zirveye katılmasını istiyorlardı. İkna görevi dönemin Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış’a düştü: “Ben ABD’ye sırf Denktaş’ı biraz daha yumuşak davranmaya ikna etmek için hükümet adına gönderildim. Denktaş, Rumların Annan Planı’na karşı çıkacağına ihtimal vermiyordu. ‘Rumlara taviz verilirse bu tavizi önce ceplerine koyuyorlar, uzun süre tutuyorlar, ondan sonra tekrar ortaya çıkıp tekrar yeni bir taviz isterler’ diye düşünüyordu.” Denktaş sonunda ikna edilerek o toplantıya katıldı. Ama “Hayır demeye gidiyorum” diyerek... Annan Planı son halini 2004 yılında Bürgenstock’ta aldı. Ankara’daki AKP hükümeti ile arası açılan Denktaş, plana son şeklini veren Bürgenstock görüşmelerine katılmadı ama Dışişleri Bakanı olan oğlu Serdar Denktaş masadaydı. Yetki ise dönemin KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat’taydı. Rauf Denktaş’ın, Annan Planı’na ‘hayır’ diyeceği belli olmuştu. Ama Talat’a göre son ana kadar ipleri koparmadı: “Görevden ayrılmadan köprüleri atmadı. Denktaş Kıbrıs’taki güç değişimini kabullenmişti.” Plan ile birlikte BM tarafından sunulan yeni bayrak ve milli marşı sunma görevini, Denktaş’ın Cumhurbaşkanlığı koltuğunu elinden alacak olan Talat üstlenmişti. Denktaş, daha önce haritalara bakmayı reddettiği gibi marşı dinlemeyi de reddediyordu. Talat’ın o dönemden akılda kalan ilginç anekdotu şöyle: “Denktaş Bey, marşa da karşıydı, bayrağa da. Bayrakta sarı renk üstteydi. ‘Rum tarafı bizim üstümüzde’ diye bunu ‘Öldükçe öğreneceğiz!’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Manisa’nın Soma ilçesinde 301 madencinin yaşamını yitirdiği Eynez Maden Ocağı İşletmesi’nin eski İşletme Müdürü Süleyman Sarı, “Bu ocağa sabotaj yapsanız bu kadar insanı öldüremezsiniz. Yeraltında öngörülmeyen, önlenemez bir kaza olmaz. Bu yüzden çok öfkeliyim. Yine felaket olacak, biz öldükçe öğreneceğiz” dedi. TBMM Soma Faciasını Araştırma Komisyonu’na bilgi veren Sarı, 2010 yılında yaklaşık 600 kişiMHP Manisa Milnin aynı anda sığınaletvekili Erkan Akbileceği yaşam odası çay, yurttaşların Soyapıldığını, daha sonmalı madenciler için ra bu yaşam odasının yaptığı bağışları, yenisi yapılmadan söAKP’nin işçilere kenküldüğünü kaydetti. disinin bir bir bayOcağı çok iyi tanıdıram armağanıymış ğını ve söz konusu işgibi sunduğunu saletmeden 2011’de ayvunarak bunların halrıldığını anlatan Sarı, kın topladığı paralar ayrılma nedeninin işolduğunu ifade etletmedeki hiyerarşik ti. Akçay ayrıca, Soyapının bozulmasınma’daki madenciledan kaynaklandığını rin cep telefonuna, söyledi. cumhurbaşkanı adaBu tür kazalarda, yı ve Başbakan Tayyer üstündeki görevyip Erdoğan’a yönelinin, ocaktaki telefon lik bağış kampanyasistemi ile “Ocağı bolarına destek vermeşalt” demesi gerekleri için mesaj gelditiğini kaydeden Sarı, ğini söyledi. Soma’daki ocakta da bu şekilde en az 250 kişinin, 45 dakika içinde kurtulabileceğini dile getirdi. Maden ocağında, kazadan 2 saat sonra hava akımı yönünün değiştirildiğine dikkati çeken Sarı, bunun yanlış olduğunu vurguladı. ‘Soma’dan yardım istiyor!’ Denktaş’la yollar ayrılıyor bile konu yapmışlardı. Ben de ‘Hayır öyle demeyin, bakın zemini biziz’ diye ikna etmeye çalışmıştım.” Rahşan Ecevit, AKP hükümetlerince yayılan “Denktaş’ın çözüme engel olduğu” şeklindeki görüşüne kesinlikle karşı çıkıyor. Bülent Ecevit için “Onunla biz hep aynı düşünürdük” diyen Rahşan Ecevit, Annan Planı için ise hem ‘dayatma’ diyor hem de farklı bir tanımlama yapıyor: “Aslında esnek bir plandı. Referandum, Kıbrıs Türk halkına ve Türk hükümetine AB kozu ile sunulduğundan o dönmede Kıbrıs Türk halkını cezbetmiştir. Ancak Kıbrıs Rum halkı kendi tek egemenliğine o kadar inanmıştır ki, bu esnek planı dahi reddetmiştir. Bu Rum tutumu da Annan Planı’nın çözüm getirmeyeceğini göstermiştir.” Rahşan Ecevit: Plan esnekti Bayrak ve marş tartışması AKP neye evet dendiğini bilmiyordu ‘Evet dedik, Türkiye’ye yaradı’ BM Genel Sekreteri tarafından doldurulduğu Annan Planı adanın iki tarafında referanduma sunulurken Türk tarafında farklı bir atmosfer vardı. ‘Yes be annem’ mitingleri yapılırken, Denktaş da ‘hayır’ kampanyası başlatmıştı. O dönem AKP Dış İlişkiler Genel Başkan Yardımcısı olan Yaşar Yakış, partide planın tüm yönleriyle tartışılamadığını açıkladı: “Hem Kıbrıs’ta hem de Türikye’de Annan Planı’nı isteyenler ile karşı olanlar vardı. Partimiz bunları bir araya getirip yarım gün dinlemiş olsa belki daha iyi olabilirdi. Bunu yapmak için çok ısrar ettim ama başaramadım. Bunu yapamadım. ‘Evet’ dendiği zaman tam ne demiş oluyoruz, ‘hayır’ dendiği zaman tam ne demiş oluyoruz, partinin ve hükümetin iç kabinesinde planın çok iyi bilindiğini zannetmiyorum.” 24 Nisan 2004 referandumunda KKTC halkı ‘evet’ derken, Rum Kesimi ‘hayır’ dedi. Bunun KKTC’ye bir faydası oldu mu? Talat’a göre çok sınırlı bir fayda söz konusu: Denktaş engellemedi “Referandumla sadece imaj değişikliği sağlamış olduk. Artık Kıbrıslı Türkler ve Türkiye baskı altına alınmıyor. ‘Evet’in esas katkısı Türkiye’ye oldu. Türk ekonomisinin bugün uluslararası güvenilirlik nedeniyle yabancı yatırım çekmesi, yabancı sermaye artışının gerçekleşmesi Türkiye’nin buradaki tutumuna bağlıdır. Türkiye 1962’den sonra hiç BM Güvenlik Konseyi üyesi olmadı ama referandum sonrasında oldu. Adadaki ‘evetler’ Türkiye’ye yaradı ama Kıbrıslı Türklere çok yaramadı. Çünkü biz uluslararası hukukun dışındayız da ondan.” Müzakereler tamamlanıp kalan boşlukların YARIN: Referanduma ‘evet’ pazarlıkta gücümüzü azalttı KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’na, “Denktaş’a haksızlık mı yapıldı” diye sorduğumda, yargıyı tarihe bıraktı: “Denktaş, on yıllarca Kıbrıs Türk halkının varoluş ve özgürlük mücadelesinin önderliğini yapmış tarihi bir kişilik, bir semboldür. Annan Planı döneminde kendisinin bu plana karşı çıktığı bilinen bir gerçektir. Ancak inançlı ve kararlı tutumuna karşın süreci engellemediği ve bu konudaki kararı Kıbrıs Türk halkının takdirine bırakacak devlet adamlığını gösterdiği de bir gerçektir.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle