04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 HAZİRAN 2014 PERŞEMBE 6 HABERLER AYM’den türbanlı avukata vize ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi, türbanla duruşmaya alınmadığı için bireysel başvuruda bulunan avukatın haklarının ihlal edildiğine karar verdi. Ankara’da bir aile mahkemesi, kadın avukatı, türbanlı olduğu gerekçesiyle duruşmaya almadı. Kararın, “Barolar Yargı Etiği, Avrupa Barolar ve Hukuk Birliktelikleri Konseyi meslek kuralları AİHM’nin ve Anayasa Mahkemesi’nin başörtüsünün laiklik karşıtı güçlü bir dini simge ve siyasi bir simge olduğuna ilişkin kararı uyarınca” alındığı belirtildi. Türbanlı avukat, haklarının ihlal edildiğini savunarak, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Başvuruyu görüşen Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, kadın avukatın haklarının ihlal edildiğine karar verdi. Genel kurulun 16 üyesinin oyçokluğuyla alınan karara, 1 üye muhalif kaldı. Yüksek mahkeme, avukatların başörtüsüyle duruşmaya alınmamasının, anayasanın eşitlik ile din ve vicdan hürriyetini düzenleyen 10 ve 24. maddelerine aykırı olduğuna hükmetti. ‘Müslüman Cumhuriyet’ Şu sıralarda çok sık tartışılıyor, özetleyeyim: Türkiye muhafazakârlaştı, hatta bunun da ötesinde Türkiye Dindar Cumhuriyet oldu. Laik Cumhuriyet de yok artık. Türkiye’de artık bundan sonra dini referanslar olmadan siyaset yapmak olanaksız. Yaparsınız da, öneminiz olmaz ve kalmaz. Bir yere ulaşamazsınız. İslami siyaset artık ülkeye bundan sonra damgasını vuracak. Bundan sonra bütün ana akım siyasetler dini referanslı olmak zorundadır. Tek meşru siyaset İslamı referans alan siyasettir. Bundan sonra ülkeye damgasını vuracak olan Müslüman referanslı partiler arasındaki siyasettir. İyi Müslüman, kötü Müslüman... Mesela hırsız Müslüman ile dürüst Müslüman... HHH Bu bağlamda, TV programlarında ve iktidar yazarlarının köşelerinde sık dile gelen bir bakış da CHP’ye yönelik şudur: “Eğer dincileşmezsen, İslamı referans almazsan, İslami siyasetçileri baş tacı etmez ve önemli yerlere aday göstermezsen artık ne iktidar olabilirsin ne de yüzde 25’lerden kurtulabilirsin... Hatta eriyip gidersin... Şunu kastediyorlar da denebilir: CHP köklerini bırakmalı. Laikliği ve laiklik siyasetini terk etmeli. Bunun zamanı geçti.. Halkta bir karşılığı yok.. Bunda ısrar edersen İslamcı siyaset karşısında yok olacaksın. Belki bir tehdit kokusu bile alabilirsiniz: Türkiye’de millet İslamileşiyor, dincileşiyor. Laiklik borusu öttürmeyi sürdürürseniz, Müslüman mahallede salyangoz satanlara benzersiniz. Eh bunun sonuçlarına da katlanırsınız, halkın elini tutamayız.. HHH CHP binbir türlü dalavereye bulaşmış, rüşvet ve yolsuzluk batağında ve üstüne üstlük, bakanlarını kurtarmak için Meclis’teki komisyona adam bile göndermeyen, AKP ve İslamcıların dayattıkları bu “ideolojik oyun”u kabul mu etti, bu oyunu mu oynuyor? Ekmeleddin İhsanoğlu, bu genel “kabul”ün dışavurumu mu? Yani CHP artık bundan sonra tüm politikalarını, politik tercihlerini bu dayatma ve kabule göre mi yapacak? Yani bu kabul, CHP’nin ana politikası mı oldu? Yoksa şu aşamada, Türkiye’yi bir diktatörlükotoriterliktek adam demokrasisi cenderesine sokana karşı, taktiksel bir çıkış arayışı mı, ürünü mü? Çatı adayı kazanamazsa bile, a) İlk turda RTE’yi seçtirmemek de bir ileri adımdır, b) İkinci turda RTE’nin Kürtlerin desteğiyle seçilmesi, yeni bir durum ve RTE aleyhinedir, c) Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde etkileyici olabilmenin şimdilik tek çıkış noktası budur. Veya çok daha temel bir politika değişikliği mi var: a) Çatı adayı konusunda İslami bir tercih ile bundan sonra ana politika, MHP ile bir iktidar olasılığı üzerinde gerçekçi siyaset, gereği neyse yapılacaktır, b) Yıkılan merkez sağı CHP’de toparlamaya öncelik verilecektir, c) CHP artık bu temelde dönüştürülecektir. HHH Bu köşe, analiz ederek tavır almaya çalışır, okurlar bilir. Çatı adayına baştan, “ilkesel” bir yaklaşımdan çok, pratik ve taktik bir yaklaşım benimsedim ama ana çizgim doğrultusunda: RTE’nin oyun alanını sınırlandırmak, dahası bozmak ve Türkiye’yi tek adamın cenderesine ne pahasına olursa olsun sokmayı engelleyici politikalar benimsemek... Bu açıdan, Ekmeleddin Bey’in kimliği yerine, bu politikaya hizmet edip etmemesi önem kazandı. Epey saldırıya uğradım gerçi ama vız gelir tırıs gider! Ben çözümleyici olacağım her zaman ve buradan politika üretmeyi deneyeceğim... Ekmeleddin adaylığının da, çoğunlukla, Kılıçdaroğlu’na zaten karşı olanlara yeni bir fırsat verdiğini de görüyorum... Ben ne Kılıçdaroğlucuyum ne başka bir şey! Ama baştan bazı kalıplara, ön kabullere dayalı politikalara saplanmak da istemiyorum. Politika yapma alanını daraltmak değil genişletmek önemli kazanıyor pek çok durumda! Mesela bugün! Ama şüphesiz, çatı adayına karşı direniş var. Her ne kadar CHP’ye destekçilerin çoğunluğu oluşturacağını sanıyor olsam bile.. HHH Yine de bugün asıl tartışmak istediğim, “Müslüman cumhuriyet” ekseni dayatmasıdır. Hangi koşullar bu varsayımı, sanıyı gerçek gibi algılatıyor? Söyleyeyim: a) Bir dikta kişiliğin varlığı ve dayatması.. b) Ve çok önemli: Eskiden ANAPDoğru Yol seçmenlerinin, merkez sağ çatı yerle bir olduğu için, AKP çevresinde kenetlenmesi.. c) 2003 öncesine kıyasla göreceli olarak iyileştirilmiş ekonomik durumun bozulmasından endişe eden milyonlarca seçmenin, tercihini değiştirmesi için bir neden görmemesi, yeni AKP’yi iktidarda tutan ana nedenin varlığını sürdürüyor olması.. d) c maddesinin hâlâ iktidarın bütünlüğünü ve varlığını sürdürmede tayin edici role sahip olması. HHH “Müslüman Cumhuriyet”çiler dikkat edin zamansal gerçeklikler, sizi ebedi gerçeklikler götürüyor.. Ama politikasını inanç üzerinde kuranların, bugünü ebedi olarak algılaması da çok doğaldır.. Veya, muhalefeti buna inandırarak ve moral bozarak, kendi iktidarlarına pay çıkarmak düşüncesi diyelim, en sıradanından.. HHH CHP, dayatılan “Müslüman cumhuriyet ve politika”yı eğer gerçek kabul ettiyse vay ki vay.. Bu politikanın, bu iktidarın, ülkeyi götüreceği bir yer yok.. Bilgi toplumu ve çağını düşünürsek CHP, geleceği biçimlendirecek kaçınılmaz olguların politikalarını inşa etmelidir.. Biri Hipokrat yeminini değiştirir, biri kadın ve erkek aynı yerde denize girmesin diye buyurur, diğeri de plaj plaj dolaşıp kadınların kapanmasını ister Dinci baskılar Hipokrat yalan oldu Yurt Haberleri Servisi Esenler Kaymakamlığı’nın ardından Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Şahinoğlu da 2 bin 500 yıllık Hipokrat yeminini değiştirerek skandala imza attı. Şahinoğlu “Din, milliyet, ırk, siyasi eğilim ya da toplumsal sınıf ayrımlarının görevimle hastam arasına girmesine izin vermeyeceğime” cümlesini hipokrat yemininden çıkararak “Allah’ın huzurunda yemin ederim” ibaresini kullandı. Esenler Kaymakamlığı Hukuk İşleri Şefliği’nin bir aile sağlık merkezinde (ASM) çalışan hemşire ve doktorlar hakkında yürüttüğü soruşturmada, Hipokrat yeminini değiştirerek “hastalarımı memnun edeceğime...” cümlesini eklemesinin ardından ikinci skandal da Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin mezuniyet töreninde yaşandı. Odatv’nin haberine göre, tıp fakültesinin diploma töreninin ardından gelenek olduğu üzere Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Şahinoğlu ve öğrenciler Hipokrat yeminini okudu. Ancak Dekan Şahinoğlu, “Din, milliyet, ırk, siyasi eğilim ya da toplumsal sınıf ayrımlarının görevimle hastam arasına girmesine izin vermeyeceğime” cümlesini Hipokrat yemininden çıkardı ve yeminde yer almayan, “Allah’ın huzurunda yemin ederim” ibaresini kullandı. Bu değişiklik öğrencileri, akademisyenleri ve salonda bulunanları şoke etti. Prof. Dr. Şahinoğlu’nun, eski AKP Samsun Milletvekili Birnur Şahinoğlu’nun eşi olduğu belirtildi. AYNI YERDE DENİZE GİRME! ZONGULDAK (DHA) Zonguldak Müftüsü Nuh Korkmaz, ramazan ayında oruç tutan kadın ve erkeklerin ayrı yerlerde denize girmeleri gerektiğini savundu. Oruç tutanların su yutmadığı sürece denize girebileceğini ifade eden Korkmaz, “Orucun manevi yönü var. Manevi yönü de harama yol vermemektir. Sen ona yol bulursan, ona kapı açarsan haram kapıları açılır. O da caiz değil. Aynı yerde denize girmek caiz değil, orucu zedeler. Yani yaptığın ibadetin sevabını gidermektir bu. Oruç olur ama işte öylesine oruç olur. Ama kadınlar ayrı bir yerde, erkekler ayrı bir yerde girerse buna bir mani yok. Niçin oruç tutuyoruz? Sevap almak için. O sevabı gidermemek lazım, zayi etmemek lazım” diye konuştu. Jet imamlara uyarı Cüppeliler: Kapanın İstanbul Fatih merkezli İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı görevlileri olduklarını belirten sarıklı ve cüppeli kişiler, Sakarya’nın Karasu ilçesinde plajda tatil yapan kadınlara “kapanmaları” yönünde öneride bulunarak, “Allah (c.c.) ve Rasulünün (S.A.V) istediği Hanımefendi” başlıklı 72 maddelik bir broşür dağıttı. Dağıtılan broşürde, “Kadın tesettürlü olmalıdır, çalgılı düğünlere gitmemelidir, yol ortasında insanların gezdiği yerlerde oturmamalıdır, fal baktırmamalıdır, zorunlu olmadıkça alışverişi kocasına yaptırmalı, kocasından izinsiz dışarı çıkmamalıdır, kaşını aldırması, saç ektirmesi ve estetik yaptırması haramdır, kadın pantolon giymemelidir, yabancı erkeklerle tokalaşmamalıdır, evde köpek beslemek haramdır. Kadınlar, ince çorap giymemeli, terlikle gezmemeli, müzik dinlememelidir” ifadeleri yer aldı. Bazı tatilciler bu duruma tepki gösterdi. Bazı imamların teravih namazını çok hızlı kıldırdığına dikkat çeken Korkmaz, “Teravih bir namaz olduğu için ibadettir. İmamlarımıza, ‘Ne aşırı yavaş, ne de aşırı hızlı kıldırmayın’ diyoruz. Ortası nedir? En hayırlısı vasat olandır. Vasat bir şekilde o ibadeti yapmaktır. Vatandaşa namaz kıldırırken adabına uygun, erkânına uygun şekilde hareket etmek lazım. Yoksa, ‘Vatandaş peşimde namaz kılsın, jet imamım’ diye bu şekilde ibadet caiz de değil, doğru da değil. O da sadece yatıp kalkmaktan ibaret olur. Gelen cemaat, ‘teravih namazını huzur içinde kıldım’ demelidir. Koşturarak, yorularak ibadet olmaz” dedi. R ALLİ Cİ Yİ DÖV DÜLER İ DDİ ASI Sarraf’ın korumalarınca darp edilen öğrenciler için yazılı açıklama Bir koruma terörü daha HAKAN DİRİK İTÜ, sahip çıktı İstanbul Haber Servisi İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meclisi, 19 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması şüphelisi İranlı işadamı Rıza Sarraf’ın kaptanı, şoförü ve korumaları tarafından Bodrum’da darp edilen İTÜ öğrencileri B.B. ve Y.C’ye sahip çıktı. Yapılan yazılı açıklamada, şu ifadeler yer aldı: “Bodrum’da teknik gezi yapmakta olan İTÜ şehir ve bölge planlama öğrencisi arkadaşlarımız, seyirleri esnasında tesadüfen Rıza Sarraf’ın bulunduğu tekne ile karşılaşmış, kendisine, bindiği tekneyi hangi paralarla aldığını sormuş ve ‘Senden, ondan, bundan aldığım ödünç paralarla’ cevabını almışlardır. Bu sözün üzerine ‘Hırsız var’ diye bağırarak tepkilerini dile getiren arkadaşlarımız, bindikleri teknenin karaya yanaşmasından sonra kendilerini bekleyen Rıza Sarraf ve korumaları tarafından ağır şekilde darp edilmiştir. Olayın ardından Rıza Sarraf’ın avukatı, şikâyetçi olmamaları için arkadaşlarımıza baskı yapmıştır. Bodrum’da saldırıya uğrayan arkadaşlarımızın yanındayız, yürüyecek olan her türlü hukuki sürecin de takipçisi olacağız.” Olay sonrasında yaralanan gençler Bodrum Devlet Hastanesi’ne kaldırılmış, tedavilerinin ardından taburcu edilmişti. Sarraf, polisteki ifadesinde “Eşimin ve çocuğumun, arkadaşlarımın yanında gençlerin ‘Hırsız var’ diye bağırmaları gücüme gitti. Üzgünüm ve şikâyetçi değilim. Bunlara gerek yoktu” demişti. İZMİR İran asıllığı işadamı Rıza Sarraf’ın korumalarının Bodrum’da terör estirmesinin ardından İzmir’de rallici Taner Şengezener ve yardımcı pilotu Bora Yılmaz’ın Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın korumalarınca dövüldüğü iddia edildi. Hafta sonunda Seferihisar’da Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu Kupası’nın 3. ayağı gerçekleştirildi. Taner Şengezener, pazar günkü etap sırasında bakanın korumalarının saldırısına uğradığını öne sürerek şöyle konuştu: “Seferihisarİzmir yönünde yaklaşık 60 km hızla seyrederken sağ şeritte lastiklerimizi ısındırıyorduk. Arkadan çakarlarıyla biri Mercedes, biri Passat marka iki araç geldi ve önümüzü kesti. İçinden inenler ‘Vatandaşın üstüne araç mı sürüyorsun?’ dedi. Resmi bir organizasyonun içinde olduğumuzu, 150 metre ileride jandarmanın bizi beklediğini söylememize karşın arabamızın içinde bizi hiddetle darp etmeye başladılar. Silahlarını da çekerek hem bana hem yardımcı pilotuma saldırdılar. Arkadan diğer yarışmacılar gelince apar topar kaçtılar. Durumu jandarmaya bildirdik. Ancak jandarma noktasında dur ihtarına uymadılar ve kaçtılar. Aracın içinde savunmasız iki kişiye, 67 kişi silah kabzasıyla öldüresiye 3 dakika boyunca vurmak hangi insanlığa veya hangi delikanlılığa sığmaktadır?” Olayla ilgili suç duyurusunda bulunduktan sonra, plakasını aldıkları araçları kendilerinin de araştırdığını belirten Şengezener, “Aracın plakası Vakıflar Genel Müdürlüğü adına çıkıyor. Ancak İzmir Valiliği’ne tahsis edilmiş. Geçen hafta sonunda Enerji Bakanı Taner Yıldız adına tahsis edilmiş. Bize saldıran şahısların da Yıldız’ın korumaları olduğunu öğrendik” diye konuştu. 7 günlük doktor raporu alan Şengezer, her şeye karşın yarışa devam etti ve birinci tamamladı... Velilerden imam hatip protestosu İstanbul Haber Servisi Kadıköy’de Yeşilbahar Ortaokulu, İlhami Ahmet Örnekal Ortaokulu, 50. Yıl Cumhuriyet F. Tümer Ortaokulu ve Ahmet Sani Gezici Lisesi veli ve öğrencileri okullarının İmam Hatip’e dönüştürülmesini ve taşınmasını Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önüne yürüyerek protesto etti. Basın açıklamasını okuyan EğitimSen 2 No’lu Şube Başkanı Turgut Yokuş, yıllardır demokratik eğitim taleplerinin mücadelesini verdiklerini belirterek “Bütün çocuklar bizimdir, çocuklar arasında ayrımcılık olamaz. Fakat sadece siyasi amaçlar nedeniyle imam hatip okullarının açılmasını istemiyoruz” dedi. Grup, daha sonra İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde oturma eylemi yaptı. Bir heyet Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Ömer Yahşi ile görüşerek imzaları teslim etti. Kadıköy’deki İmam Hatip sayısı az olduğu için böyle bir karar alındığı ve talep olmasa bile bu kararın uygulanacağı öğrenildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle