04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 HAZİRAN 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 Türkiye kutuplaşmaya u TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer, Türkiye gündeminin son yıllarda artan ve etkisini ağır bir şekilde toplumun tüm kesimlerinde hissettiren bir toplumsal kutuplaşmaya yenik düştüğünü söyledi. Dinçer, “Kutuplaşmanın bizlere dayattığı cepheye de gitmezsek, bu da oldukça zor gözüküyor. Doğaldır ki bu durumdan son derece üzgünüz, kaygılıyız” dedi. ŞEHRİBAN KIRAÇ Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Haluk Dinçer, şu anda Türkiye’nin önündeki en büyük sorunun ağır bir toplumsal kutuplaşma olduğunu; ancak TÜSİAD’ın ideoHaluk Dinçer lojik kamplaşmanın bir tarafı olarak görülmesine izin vermeyeceklerini söyledi. Haziran ayı başında Muharrem Yılmaz’ın istifasıyla boşalan TÜSİAD başkanlık koltuğuna olağanüstü yönetim kurulu toplantısında seçilen Haluk Dinçer, düzenlediği değerlendirme toplantısında, “Türkiye, gündeminde kara delik gibi duran ağır toplumsal kutuplaşmaya maalesef yenik düşmüştür” dedi. Dinçer’in konuşmasının satır başları şöyle: 4 Kimse kimsenin ne anlatmaya ve hangi mesajı vermeye çalıştığına akıl yormuyor. Çok acıdır, bir görüş ifade edildiğinde bu görüşün içeriğinden değil, bu görüşü kimin söylediği üzerinden eleştiriler geliyor. Herhangi bir taraf olunduğunda herkes kendi doğrusuna sımsıkı sarılıyor ve ikinci bir görüşü asla kabul edilmez görüyor. 4 Siyasetin ayrıştırıcı söylemi kutuplaşmayı daha da keskin hale getirdi. Türkiye’de bir demokratik düzen var ama bu düzenden yeterince faydalanamıyoruz. Güncel siyaset konuşuluyor ve ülkenin temel konuları üzerine böyle bir ortamda eğilinemiyor. Çünkü kurumlar arasında sağlıklı ilişkiler de oluşturulamıyor. Hem kanaat önderleri, hem STK’ler; bir yenildi taraftan akademisyenler ve düşünce kuruluşları, hepsi de bu ağır kutuplaşmadan nasibini alıyor. 4 Varsa yoksa bu ülkede günlük siyaseti konuşuyoruz. Bir seçimden diğerine ve ilk seçimde herkesin oy oranını maksimize etmek için neler yapması gerektiğini konuşuyoruz ve kutuplaşmanın bizlere dayattığı cepheye gitmezsek, bu da oldukça zor gözüküyor. Doğaldır ki, bu durumdan son derece üzgünüz, kaygılıyız. 4 Halk tarafından seçilecek bir cumhurbaşkanı, kim olursa olsun, birinci görev olarak partiler üstü bir anlayışla toplumda oluşmuş bu ağır kutuplaşmaya uzlaşmacı ve uzlaştırmacı bir tutum benimsemelidir diye düşünüyoruz. Esasında bir sivil anayasa yapmamızın önündeki en önemli engeller olan kimlik konusu, din ve vicdan özgürlüğüyle ilgili konular ve devletin organları arasındaki kontroldenge mekanizmaları konularında da uzlaşma noktasında cumhurbaşkanının çok önemli bir rol oynayabileceğini düşünüyoruz. 4 Yeni cumhurbaşkanı, “toplumda yeniden kardeşlik ve biz duygusunu yeşertecektir, toplumun farklı kesimleriyle diyalog kuracaktır ve bunları ortak bir payda etrafında buluşturabilecektir” ümidini taşıyoruz. Biz cumhurbaşkanının kim olduğundan ziyade uzlaşmacı ve uzlaştırıcı olmasını diliyoruz. l Türkiye’nin temel yapısal problemlerinden biri hukuk sistemi. Türkiye’nin tüm toplum kesimlerinde hukuk sistemine olan güven son dönemde azaldı. Esasında iktidarıyla, muhalefetiyle, demokratik kurumlarıyla tüm kesimlerde hukuk ve yargı alanında bir reform ihtiyacı hissediliyor, ancak somut bir adım atılamadı. l Hukuk sistemi tartışmaları gündelik hukuk krizlerinde çözümlere ve özel tartışmalara indirgeniyor. Hukuk sistemi bir seçim propagandasının, iç çekişmenin unsuru olmamalı. Hukuk ve yargı alanında çok ciddi reform ihtiyacı var. l Son 1015 yılda Türkiye’de 8 kez vergi affı gündeme geldi. Vergi afları Türkiye’de artık arızi olmaktan çıktı ve bir istikrar kazandı. Aflar Hazine’ye kaynak sağlıyor, mahkemelerde bekleyen dosyalar azalıyor ama afların ardından vergi kaybı ve kaçağı aynı şekilde oluşuyor. Vergi bilinci artırılamadığı gibi yeni af beklentisini gündemde tutuyor ve kayıt dışılığı özendiriyor. l TÜSİAD başkanlığı onurlu ama aynı zamanda zor ve fedakârlık gerektiren bir görev. Sabancı ailesinin birçok ferdi aynı zamanda Sabancı Holding Yönetim Kurulu üyesi. Benim başkanlığım Sabancı Holding Yönetim Kurulu üyeleri arasında değerlendirildi ve ben onlardan izin alarak burada başkanlığı kabul ettim. Çözüm Seçim Pazarlıkları... Çözüm süreci pazarlıkları ile seçim süreci pazarlıkları aynı terazide tartılır mı? Gelişmiş toplumlarda ve demokrasilerde asla... Öncelikle çözüm süreci, gündeminin sonuçları ile kalıcı, insan haklarını, demokrasimizin geleceğini bağlayıcı, belki de rejimimizin, ülkemiz yönetim biçimi, sınırları üzerinde de çok etkin rol oynayabilecek gelişmelerin aracı olması nedeniyle de toplumsal uzlaşmayı, olabilecek en geniş kapsamda, açıklıkta zorunlu kılacak bir sorun. Ülkemizin her görüşten vatandaşları, demokratik örgütlenmeleri, siyasi partilerin onayları olmasa da görüşlerinin alınması, hepsini kapsayacak bir tartışma ortamından geçirilmesi gereklilikten öte, bir zorunluluktur... Seçim süreci adı üzerinde seçimin konusuna bağlı olarak sınırlı dönemler için görev alacak kişilerin seçilmesi için sandığa gidilen, sonuçları ile yani oylarımızla dönemin iktidarı, bu seçimler özelinde cumhurbaşkanının belirlendiği bir süreçi kapsar... Erdoğan iktidarlarının yerel seçimlerin ortaya çıkardığı rakamlara bakarak, Kürt oylarını en çoğu ile alabileceğine inandığı bir yasa tasarısı ile son dakika çıkışını, Kürt seçmene rüşvet niteliğini, gerçekten Kürt açılımında yararlı olup olamayacağını, yeterli bulunup bulunmayacağını, başka kaygılar içindeki seçmen üzerindeki sonuçlarını tartışmak olsa olsa bizim yamuk, amip gelişen, demokrasi gibi olamayan demokrasimizin sonucu... Varsayalım ki dün gün boyu da içeriğini öğrenemediğimiz paket gerçekten güncel sorunlara çözüm arayan içerikte. En azından ülkemizin yaşamsal önemdeki geleceği için bağlayıcılığı yerine, iyi niyetli güncel sorunlara gerçekten çözüm arayan içerikle sınırlı. Kürt oylarına yönelik rüşvet kastının seçim hilesi, taktiği ötesinde, kötü niyetli toplumsal yara açmada geriye dönüşü olamayacak sonuçları yok... Dahası çaktırılmadan aslında iktidarları ile Kürt siyasal cephesinin tarafları arasında yapılmış görüşmelerin, pazarlıkların uzlaşmaya varılmış bir küçük, hukuk devleti düzenimiz, insan hakları, demokrasimize çok da zarar veremeyecek iyi niyetli demeti olsun... Erdoğan iktidarlarının bu kadar önemli bir konuda her zamanki yolunda, sivil diktatoryal üslupta yasa çıkarma hastalığının bir devamı, icraatı boyutunu ne yapacağız? Kapalı kapılar arkasında kendisi için önemli, anlamlı taraf saydığı Kürt cephesinin onayı alınmış olsa dahi, ki siyasi temsilcileri bunun tam aksi açıklamalar yapmaktalar... Başta parlamentodaki siyasi partiler, her siyasal demokratik örgütlülüğün sözünün olması gereken bir konuda, günübirlik, seçim hesaplarına yarayacak bir paketin kendisi antidemokratik, amacı ile çelişen boyutları ile nasıl yenilip yutulacak? HHH Elbette bugünün başbakanı, büyük olasılıkla yarının cumhurbaşkanı, pardon geçerli anayasal hukuk devleti düzenimize aykırı olarak oldubittilerle partili, partisinin, hükmetinin iplerini de elinde tutmak isteyen mutlak, otoriter başkanı olmak isteyen Erdoğan’ın, tam da dün, AKP kadrolarını tek ses verme konusunda uyarıları anlamlı değil mi? AKP raconu içinde dünkü parti kadrolarına yönelik söylemini azıcık açarsak “Aklınızı başınıza alın, sakın benim istediğimin dışında bir çıkış, davranış içinde olmayın. Partimizin dağılmasından sorumlu olur, bedelini ödersiniz” dedi mi, demedi mi? Köşk’e Erdoğan çıkarsa AKP’nin dağılmaması korkusu, 12 yıldır iktidar nimetlerinden pay almış seçmenler, partililer, haklı haksız pay almışların en büyük kaygıları, kâbusları değil mi? İktidarlarının işleyişinin her sürecinde hukuk devleti, demokrasi çarklarının işleyişinden kopuşta gelinen boyutlar çoğunlukla kamuoyunun algılama kapsamı alanının dışında kalsa da... Yenilir yutulur gibi değil.. Dün ak denilen işler, görevlerde, pay almada zirveye çıkarışlar, bugün koşulların değişmesi, zorlaması ile bağlantılı.. kara işler sayılmanın çok ötesinde en tepeye çıkarılanların en dibe atılıverilmeleri, en ağır suçlamalara, bedellere hedef olmaları, en ağır biçimde cezalandırılmalarını kamuoyu tam algılayarak izleyemese de... Nimetlerden pay alıp sonradan cezalandırılanların, yakın çevrelerinin, yaşayarak öğrenmemiş olmaları, ders çıkarmamaları olası mıdır?.. Bilimin çok iyi bildiği; havuçsopa yöntemi ile hayvanların eğitilmeleri yöntemlerinin yaşamlarında sonuçlarına hedef olanların gücü elinde tutana zorunlu sadakatleri ne kadar tartışılmazsa, ödülden pay alma, cezadan kaçma güdülerinin de bir o kadar gelişeceği, çözüm yolu aranacağı bir başka biçimde doğa yasası değil midir? Her ne ise insan hakları, demokrasi, hukuk devleti kaygılarını ölçü almaktan kaçınanların, kendi çıkarları çerçevesinde verecekleri tepkiler, siyasal duruşları ile hesaplaşmak bizim değil onların sorunları olmalı... Biz bilgi kirliliği, kavram karmaşası içinde, kendi duruşlarımızla ilgili hesap verme, sağlıklı, akılcı düşünme yetimizi yitirmeme sorumluluklarımızla baş başayız... Bilinçli seçmen, oyumuzun başkaca bir anlamı olabilir mi? H u k u k s is t e m in e g ü ven azaldı Somut adımlar atılmıyor “Biz TÜSİAD olarak çözüm sürecine başından beri destek verdik. Şiddetsizlik ortamının başarıyla elde edilmesinden hemen sonra bu sürecin ekonomi ayağına sahip çıktık. Sürece yönelik farklı eleştiriler var. Şahsen benim de var. ‘Yeterince şeffaf değil’, ‘Yeterince somut adımlar atılmıyor’, ‘Yeterince hızlı ilerlemiyor’, ‘Ne oluyor bitiyor, kimse bilmiyor’ ve ‘Muhalefet bu çözüm sürecine dahil değil’ diyoruz. Çözüm süreci, sonunda bir matematik denklem değil. Yola çıkacaksınız ve sorunu yolda konuşarak, diyalogla, tüm alternatifleri değerlendirerek çözeceksiniz ve mesafe katedeceksiniz.” Gürkaynak: Esas mesele yüksek faiz değil siyasi çalkantılardan dolayı düşen yatırımlar Merkez itfaiyeci değil u Türkiye’de enflasyonun hükümetin talebi körükleyen maliye politikalarından kaynaklandığına işaret eden Prof. Gürkaynak, “Merkez Bankası durmadan söndüremeyeceği yangınlar için itfaiyecilik yapmaya çalışıyor. Özel sektör yatırımları artırılmadan kalıcı büyüme sağlanamaz” dedi. Ekonomi Servisi Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Refet Gürkaynak, faiz ve bağımsız kurumlar üzerindeki baskının Türkiye ekonomisini 1990’lı yılların çalkantılı dönemlerine geri götürebileceği uyarısında bulundu. Wall Street Journal Türkiye’nin sorularını yanıtlayan Gürkaynak, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Faizler indikçe enflasyon da iner” söyleminin gerçekçi olmadığını belirterek “Faizi düşürmek talep artırmak için yapılır. Yeterli üretim kapasitesi olmayan bir ülkede talebi artırdığınız zaman, talep iç üretim ile karşılanamayacağı için iki sonuç doğar: Cari açık ve enflasyon. Enflasyon hedefini ciddiye alan bir Merkez Bankası’nın faiz indirmemesi gerekir” dedi. Gürkaynak şöyle devam etti: “Türkiye’nin büyümeye yönelik yapısal bir iktisadi politikası yok. Merkez Bankası durmadan söndüremeyeceği yangınlar için itfaiyecilik yapmaya çalışıyor. Hükümet bir eliyle genişlemeci maliye politikası uyguluyor, diğer yandan Merkez Bankası’na ‘Sen bunu telafi edecek politika uygulayamazsın’ diyor. Sonuç elbette enflasyon olur.” Başbakan’ın istediği gibi faizler yüzBank de 0’a çekilse banof America Merrill kaların kredi verLynch, yatırımcılara meyeceğini söyTürkiye varlıklarını satmalaleyen Gürkayrını önerdi. Banka, “Türkiye gibi nak, Merkez’in dış sermaye akımlarına dayanmayan şu anda, yatıRusya küresel piyasalardaki yükselişrım için yaten daha fazla yararlanacak. Türkiye’de pabileceği en Merkez Bankası’nın politik risk yükseliyor ve ülke artık kredi iyi şeyin fa(TCMB), dün banka ekonotlarına daha hassas duruma geldi” uyarısı izleri düşürnomistleri ile yaptığı topyaptı. Diğer yandan kredi derecelendirme memek oldulantıda, gelecek dönemkuruluşu Fitch, Türkiye’nin BBB olan ğunu belirtti. de enflasyondaki düşüş kredi notunu ve not görünümünü teyit Gürkaynak, yasürdükçe ve küresel piyaetti. Fitch, Türkiye’nin kredi notuna dair tırımların az olsalardaki likidite koşulları değerlendirmesini, Hazine Müsteşarmasının esas nedeuygun oldukça faiz indirimlığı Varlık Kiralama AŞ’nin sukuk ninin ekonomik ve ihracını kapsayacak şekilde lerinin devam edeceği sinyasiyasi belirsizlikler olgüncelledi. Ancak not li verdiği belirtildi. Ekonomistduğunu vurguladı. değişmedi. ler, önümüzdeki dönede faiz indirimi yapılıp yapılmayacağına ilişkin soru Donlarını bankalara fırlattılar 20072009 yılında çektikleri döviz endeksli krediler nedeniyle mağdur olan vatandaşların kurduğu Dövize Endeksli Konut Kredisi Mağdurları Derneği, dün ilginç bir eyleme imza attı. Davul ve zurna eşliğinde Şişli ve Beşiktaş’taki banka genel müdürlükleri önüne gelen eylemciler, ellerinde iç çamaşırları ve “Bankalar elimizde bir donumuz kaldı. Onu da siz almadan biz getirdik” yazılı pankartla oturma eylemi yaptı. Eylemciler yanlarında getirdikleri iç çamaşırlarını banka önüne fırlattı. Merrill Ly ürkiye T : h ’d c n en n çıkı İndirime devam sinyali lara TCMB yetkililerinin, “Ne kadar olacağını bilmiyoruz ancak ölçülü olacaklar” cevabını verdiğini söylediler. TCMB sunumunda sıkı para politikası duruşunun ve alınan makro ihtiyati önlemlerin etkisiyle kredi büyüme hızlarının makul düzeylerde seyretmekte olduğu belirtildi. Cari işlemler açığında belirgin bir iyileşme gözleneceği belirtilerek döviz kuru gelişmelerinin yıllık enflasyon üzerindeki olumsuz yansımalarının kademeli olarak azalacağı ifade edildi. Merkez, bu aydan itibaren enflasyonda kayda değer bir düşüş bekliyor. Kâmil Koç 13 ile sefer başlattı Ekonomi Servisi Kâmil Koç, mayıs ve haziran aylarında yeni hat açılışlarını hızlandırdı. Mayısta Nevşehir ve Aksaray hat açılışlarını yapan şirket, haziranda da Adana, Kayseri, Sivas, Amasya, Tokat, Kırşehir, Yozgat, Antakya, İskenderun, Osmaniye, Mersin ve Niğde’nin açılışlarını gerçekleştirdi. Yeni hat açılışı yaptığı illerden başta İstanbul, İzmir, Bursa, Ankara ve Antalya olmak üzere toplamda 13 yeni ile sefer düzenleyen şirket, 1.200 kişilik yeni istihdam yarattı. Şirketin hizmet ağı 52 il, 244 ilçe ve 654 satış noktasına ulaştı. Kâmil Koç Otobüsleri Genel Müdürü Kemal Erdoğan, “2014’te hedefimiz yeni açılan hatlarla birlikte 17.4 milyonluk yolcuya ulaşmak” dedi. ABD petrol ihracatı yasağını gevşetecek Ekonomi Servisi ABD’de 40 yıl boyunca yasak olan ham petrol ihracatı için yasaklarda yumuşamaya gidildi. Obama yönetimi, 1970’li yıllarda Arap ülkelerinin petrol ambargosunun ardından yürürlüğe konan ham petrol ihracat yasağını gevşetmeye hazırlanıyor. Bunun için ilk etapta iki şirkete ihracat izni verildi. ABD Ticaret Bakanlığı Pioneer Natural Resources ve Enterprise Products Partners şirketlerine yurtdışındaki alıcılara petrol satma izni getirdi. Satış miktarının ufak olduğu, ağustosta gerçekleşeceği belirtildi. Ülkede 4 yıl önce günde 6 milyon varilin altında petrol üretilirken Mart 2014 itibarıyla bu rakam 8.2 milyon varile kadar çıktı. Akaryakıtta vergi şampiyonuyuz Ekonomi Servisi Türkiye’de akaryakıt ürünleri için ödenen vergi miktarı AB 28 ortalamasının üzerinde bulunuyor. Türkiye, kurşunsuz benzin 95 oktanın litresi için ödenen vergide AB 28 ülkeleri içerisinde 3, motorinin litresi için ödenen vergide 4. sırada yer alıyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu verilerine göre, İstanbul Avrupa yakasında kurşunsuz benzin 95 oktanın pompa satış fiyatı litrede 4.97 lira oldu. Bunda vergilerin tutarı 2.94 liraya karşılık geldi. Geçen ay motorinin litre fiyatı ise 4.30 lira seviyesinde seyretti. Bunun 2.25 lirası vergiler için ödendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle