04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 HAZİRAN 2014 PERŞEMBE [email protected] 14 KÜLTÜR ‘İYİ, KÖTÜ VE ÇİRKİN’ FİLMİNİN ‘ÇİRKİN’İYDİ Eli Wallach yaşamını yitirdi Kültür Servisi Sergio Leone’nin “İyi, Kötü ve Çirkin” filmiyle üne kavuşan ABD’li oyuncu Eli Wallach hayatını kaybetti. Clint Eastwood’un başrolünde oynadığı western film “İyi, Kötü ve Çirkin”de “Çirkin” karakterini oynayan Wallach, 98 yaşındaydı. “Taş Bebek”, “Avcı”, “Yedi Hırsızlar”, “Uygunsuzlar” gibi filmlerde de rol alan ünlü aktör, Actor’s Studio yöntemlerini 1950’lerde sahneden geçtiği sinemada başarıyla uyguladı. Kasım 2010’da Akademi tarafından onur ödülüne değer bulunan oyuncu, 1956 yılında “Taş Bebek” (Baby Doll) filmiyle sinemaya geçiş yapmıştı. Oyuncu, buradaki rolüyle “En İyi Çıkış Yapan Oyuncu” dalında BAFTA Ödülü’nü kazanmıştı. 100 yıllık kaç tiyatro var? CEREN ÇIPLAK 25 Haziran 1914’te Darülbedayi adıyla kurulan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın (İBBŞT) 100. yıldönümünün bugüne kadar kutlanmaması tiyatro dünyasınca tepkiyle karşılandı. İBBŞT yetkilileri, 201314 sezonu toplantısında 100. yılı çeşitli etkinliklerle kutlayacaklarını açıklamışlardı. Peki, sezon boyunca İBBŞT’nin 100. yılı neden kutlanmadı? Eski İBBŞT Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya 100. yılın kutlanmayışını son derece üzücü bir durum olarak niteliyor: “Dünya üzerinde bir asrı deviren çok az tiyatro kurumundan bir tanesi İBBŞT... Ne yazık ki bürokratik vesayetle ve bu vesayeti kayıt altına alan bir yönetmelikle ne hale geleceğimizi yıllar öncesinde söylemiştik. Haklı olmanın bu u Orhan Alkaya: Başta büyük ustamız Muhsin Ertuğrul olmak üzere bütün ustalarımıza karşı boynumuz eğik. Levent Üzümcü: 100. yılda en önemli proje, kurumu bürokratlara teslim eden yönetmeliğin değiştirilmesi olmalı. kadar iç acıtıcı sonuçlarını yaşadığımız için başta büyük ustamız Muhsin Ertuğrul olmak üzere bütün ustalarımıza karşı boynumuz eğik. Geleceğe doğru ‘Tiyatroyu tiyatrocular yönetir’ prensibini bir kez daha tekrarlıyorum.” İŞTİSAN (İstanbul Şehir Tiyatrosu Sanatçıları Derneği) Başkanı Levent Üzümcü ise 100. yılda yapılması gereken en önemli ve en büyük projenin, kurumu sanatçıların elinden alıp bürokratlara teslim eden yönetmeliğin değişmesi olacağı kanısında. Üzümcü, siyasiler ile kurum içindeki yöneticiler için tiyatronun bir önemi olmadığını vurguluyor: “Dünyada 100 yıllık kaç tiyatro kurumu var? Bu soruyu sormuyorlar ki... Dertleri rant ve inşaat. 100 yıllık sanat kurumu pamuklar içinde korunmalı, üzerine titrenmeli diye düşünmeleri gerekirken ‘Kurumun neresini değiştirme li?’, ‘Kurumu nasıl çığırtkanımız haline getiririz?’ diye bakıyorlar. Tiyatro böyle yönetilmez, bu kurum kimsenin babasının malı değil, halkın malı. Anlatamadık bunu siyasilere.” Bu arada, kurumun Genel Sanat Yönetmeni Hilmi Zafer Şahin, sorumuzu, “Çalışmalarımıza devam ediyoruz” diye yanıtlıyor. Kulislerde ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin tiyatronun 100. yılı için büyük bir bütçe ayırdığı ancak bu paranın belediyeye bağlı Kültür İşleri Daire Başkanlığı tarafından Türk Sineması’nın 100. yılı nedeniyle sinema ile ilgili etkinliklerde harcandığı konuşuluyor. Ama yine de İBBŞT’ye haksızlık etmeyelim! 100. yılda “Alnında Işığı İlk Hissedenler Darülbedayi’den Şehir Tiyatroları’na 100 Yıl” başlıklı bir fotoğraf sergisi açtılar. Bununla da yetinmediler; Agop Baronyan’ın 184291 yıllarında çıkardığı 86 sayılık Tiyatro dergisini Osmanlıca ve günümüz Türkçesiyle kitaplaştırdılar! Az şey mi! 100. yıl bütçesi nereye gitti? ’ i z e G ‘Diren ı l k a s a y diyen İBBŞT rejisörü Ragıp Yavuz, en büyük baskı ve yaptırımların yaşandığı darbe süreçlerinde bile, İBBŞT’nin bir sanatçısı olduğu için kendini değerli hissettiğini vurguluyor. Yavuz, bir gece baskınıyla tanıştıkları ve ilk andan itibaren benimsemeyi reddettikleri yeni yönetmelik işleyişinden bu yana, kurumun rejisör kadrolu üç sanatçısından biri olduğu halde geçmiş dönemden repertuvarda kalan oyunlarının engelli, yönetmeye talip olduğu projelerinin de yasaklı olduğunu belirtiyor: İBBŞT’nin, kurumun kuruluşunun 100. yıldönümüne ilgisizliği sürüyor “Bir yönetmen olarak Şehir Tiyatrosu’nun 100. yıl yönetimiyle ilişkim soruşturma tebliğleri ve savunma yazılarından ibaret… Sanatsal üretimime tahammül edilemeyen bu anlayış karşısında ise Şehir Tiyatrosu’nun 100. yıl yapımlarını arıyor, bulamıyorum… İçim acıyor… Kısa bir süre önce, yaşadığım soruşturmalardan birinin kararında, bir gösterim sonrası ‘Diren Gezi’ diyerek seyirciyi selamlamamın ‘sanatçıya yakışmadığı’ bildirilmiş ve ceza verilmişti. Tiyatromun 100. yılında yinelemekten onur duyuyorum ve eminim, yaşasaydı Muhsin Ertuğrul ustam da aynı şeyi söylerdi: ‘Diren Gezi!’… Şehir Tiyatrosu’nun 100. yılına saygıyla...” EURIMAGES’DAN 470 BİN AVRO Kaplanoğlu’na rekor destek Kültür Servisi Daha önce yeni filmi “Buğday” için Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan 1 milyon 750 bin TL destek alan yönetmen Semih Kaplanoğlu, aynı filmi için Eurimages’dan da 470 bin Avro (yaklaşık 1 milyon 300 bin lira) destek aldı. Türk sinemasının Eurimages tarihindeki en büyük desteği böylelikle Kaplanoğlu’na verilmiş oldu. Kurum ayrıca, Deniz Gamze Ergüven’in ilk uzun metraj filmi olan “Mustang”e ise 180 bin Avro (yaklaşık 525 bin lira) destekte bulundu. Sinema eserlerini yapım ve dağıtım alanlarında desteklemek ve fona üye ülkelerin sinema profesyonelleri arasındaki işbirliğini teşvik etmek suretiyle, Avrupa film endüstrisinin gelişimine katkıda bulunmayı amaçlayan Eurimages, Saraybosna’da gerçekleştirdiği toplantılar sonucunda 20 uzun metraj filme, 2 animasyon filmine ve bir belgesel filme destek verdiğini açıkladı. ‘Diva’ya Streep yorumu Kültür Servisi Üç Oscar ödüllü sinema oyuncusu Meryl Streep, opera sanatçısı diva Maria Callas’ın hayatının bir bölümünün konu edileceği bir televizyon filminde oynayacak. Filmin yapımcılığını “Kardeşler Takımı”, “Game of Thrones” gibi başarılı televizyon dizilerini de yapan HBO Movie firması üstlenecek. Terrence McNally’s’in “Master Class” adlı oyunundan uyarlanacak filmi Streep’in daha önce de birlikte çalıştığı Mike Nichols yönetecek. Oyunda, Maria Callas’ın 1971 yılında Juilliard Müzik Okulu’nda genç sanatçılara ders verdiği günler konu ediliyor. BEHÇET AYSAN ŞİİR ÖDÜLÜ Ödül Selahattin Yolgiden’in Kültür Servisi Bu yıl 18. kez düzenlenen “Türk Tabipleri Birliği Behçet Aysan Şiir Ödülü”ne Türk şiirinin genç kalemi Selahattin Yolgiden değer görüldü. Türk Tabipleri Birliği’nin 2 Temmuz 1993 yılında Sivas’ta öldürülen şair Doktor Behçet Aysan ve öldürülen diğer 35 kişi anısına düzenlediği ödül töreninin bu yılki seçici kurulunda, Cevat Çapan, Doğan Hızlan, Emin Özdemir, Ahmet Telli, Ali Cengizkan, Turgay Fişekçi ve Zeynep Oral yer alıyordu. BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ 42. İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ ‘YILDIZLARLA ODA MÜZİĞİ’ ‘Gök Gürültüsünün Oğulları’ uSurp Vortvots Vorodman Kilisesi ve Patrik Mesrop Mutafyan Kültür Merkezi’nden çıkarken izleyicilerin yoğun alkışının da gösterdiği gibi herkes hoşnuttu… EGEMEN BERKÖZ Günlerdir İstanbul’u tutsak alan gök gürültülü sağanaklar, 20 Haziran Cuma günü kesildi de Kumkapı’daki “Surp Vortvots Vorodman” (Türkçesi çok şiirsel: “Gök Gürültüsünün Oğulları”... Şiir etkinliği düzenleyenlere duyurulur!) Kilisesi’ne gidebildim “Yıldızlar”la buluşmaya. Birçok taksi, o trafiğe girilmez diye almadığı için Yenikapı’dan Kumkapı’ya yürümek zorunda kaldım ve 60’lardan anılar sökün etti. 72 milletin kaynaştığı Kumkapı labirentinde yol sora sora ilerlerken: Kadırga Öğrenci Yurdu’ndan Çamur Şevket’in meyhanesine, Agop’tan artık olmayan SirkeciHalkalı trenine ve Kumkapı istasyonuna dek… 42. İstanbul Müzik Festivali’nin “Yıldızlarla Oda Müziği” konserlerinin ikincisiydi izleyeceğim konser. Topluluk ise Tedi Papavrami (keman), Xavier Phillips (viyolonsel) ve FrançoisFrederic Guy (piyano) üçlüsü. Sanatçıların üçü de kendi çalgılarının ustası, üçünün de pek çok yoğunçaları ve ödülleri var. Ama Tedi Papavrami aynı zamanda yazar (Kendi yaşam öyküsünü yazmış), çevirmen (Çevirmeni ölünce ünlü Arnavut yazar İsmail Kadare’nin çevirmenliğini üstlenmiş) ve oyuncu (Bir dizide kemancıyı canlandırmış). Özyaşamöyküsünün “Solo Keman İçin Füg” adıyla çevrilip bugünlerde yayımlandığını da ekleyelim. Konsere gelince, ilk bölümde dinlediğimiz Beethoven’ın Op.1 Piyanolu Üç lüleri (Mi Bemol Majör No.1 ve Do Minör No.3 Üçlüleri) de, ikinci bölümde dinlediğimiz Brahms’ın Op.8 No.1 Si Majör Piyanolu Üçlüsü de incelikle ve ustalıkla seslendirildi. O kadar ki ustalık duygunun önüne mi geçti acaba diye düşünmedim de değil bir ara. Ama sonuçta, izleyicilerin yoğun alkışının da gösterdiği gibi, herkes hoşnuttu Surp Vortvots Vorodman Kilisesi ve Patrik Mesrop Mutafyan Kültür Merkezi’nden çıkarken… …demişken tarihine de değinelim kilisenin: 1641’de Ermeni Patrikliği’nin Samatya’dan Kumkapı’ya taşınmasıyla kurulan kilise, o günden bugüne yangınlar geçirir, bakımsızlıktan yıkılmaya yüz tutar, yeniden yapılır ya da onarılır. Birinci Dünya Savaşı’nda depo, 1940’larda fabrika, 1966 – 1995 depremlerinde Ermeni depremzedelere sığınak olur. Son olarak da “2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti” izlencesi çerçevesinde onarılıp hem kilise hem de Patrik II. Mesrop Mutafyan’ın isteğiyle kültür merkezi olarak 28 Aralık 2011’de hizmete açılır. Kültür Servisi Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanlığı tarafından foto muhabiri Ara Gülere, teknik ve sanatsal niteliği yüksek, başarılı fotoğraf çalışmaları ile Türkiye’nin tarihini ve gündelik yaşamını tüm dünyaya tanıtmış olması nedeniyle “Fahri Doktora” unvanı verilecek. 1 Temmuz saat 14.00’te Albert Long Hall / Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampusu Ara Güler’e bu özel günde Orhan Pamuk da eşlik ederek törende bir konuşma yapacak. Ara Güler’e fahri doktora BP Portre Ödülü ‘Evsiz Adam’ın Kültür Servisi 25 yıldır verilmekte olan BP Portre Ödülü’nü bu yıl “Ekose Battaniyeli Adam” adlı yapıtıyla Alman ressam Thomas Ganter kazandı. Ganter’in 30 bin sterlin tutarındaki ödüle değer görülen resminde evsiz bir adam betimleniyor. Ödül kazanan tablosu Londra’daki Ulusal Portre Galerisi’nde sergilenecek olan Ganter, “Bir müzeden çıktıktan sonra evsiz bir adam gördüm ve adamın giysileri, duruşu ve daha başka ayrıntıların müzedeki bazı resimlerle benzerliği karşısında afalladım. Ama karşımdaki, göz alıcı giysiler içindeki bir aziz ya da soylunun tablosu değil, bir battaniyeye sarınmış evsiz bir adamdı” dedi. Ganter, evsiz bir adamın portresini, azizler ya da soylulara özgü bir pozda yaparak, herkesin saygı ve özeni hak ettiğini vurgulamaya çalıştığını; insan onurunun görece ya da sosyoekonomik statüye bağlı olmaması gerektiğini söyledi. Ödül kazanan tabloya konu olan evsiz adamın geçimini arabaların ön camlarını silerek sağladığı ve portresini yapması için Ganter’e üç kez poz verdiğini belirtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle