25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET kultur@cumhuriyet.com.tr 20 HAZİRAN 2014 CUMA 20 KÜLTÜR İlginç bir ‘çiftgezer’ hikâyesi BAŞTAN SONA TEK MEKÂNDA GEÇEN BİR FİLM ‘Locke’: Farklı bir seyirlik Basın gösterimini kaçırıp sonradan Başka Sineu Dicken Hindcliff lerin imdada yetiştiği, Londra’ya uzanan otoyollarda bütün gece sürerek seyreden, farklı bir yol ve aima salonu Beyoğlu Beyoğlu’nda seyrettiğim “Locimzalı, gerilimli le filmi. ke”, baştan sona sürekli direksiyon başında oturan, müziklerin imdada 15 yıllık mutlu evliliğinde karısına ilk kez ihaIvan Locke (Tom Hardy) adındaki evli, iki oğlan babası, mutlu aile reisi bir inşaatçının (şantiye şeyetiştiği, Londra’ya net ettiği bir aşk kaçamağı sonucunda gebe bırakyalnız ve yaşlı sekreterinin sezaryanla doğum finin), adeta kulağına yapışmış cep telefonuyla, uzanan otoyollarda tığı, yapacağı hastaneden aradığı Locke, ertesi günamiri ve yardımcısıyla habire yaptığı iş görüşbütün gece sürerek kü meslek yaşamını etkileyecek, büyük çaptaki bir meleriyle hikâyesine vakıf olduğumuz, gerçek seyreden, farklı bir beton döküm işini, şarapçı yardımcısına devredip zamanlı anlatılmış, baştan sona tek mekânda sürpriz şekilde üçüncü kez baba olacağı hastanenin geçen, tek görünür kahramanlı, alışılmıştan yol ve aile filmi. yolunu tutacaktır... farklı bir seyirlik. Gece karanlığında açık olan otoyol trafiğinde giStephen Frears’in “Dirty Pretty Thingsderken sorunlu bir ilişkisi olduğunu anladığımız, çoktan ölmüş Kirli Tatlı Şeyler” (2002), David Cronenberg’in babasıyla konuşan, durumu aktardığı karısının da durumu haz“Eastern PromisesŞark Vaatleri” (2007) filmlerinin medemeyip artık eve gelme ültimatomunu verdiği, sonuçta işisenaristi olan Steven Knight’ın 2013 yapımı ilk filmi ni, karısını, evini kaybetmiş Locke rolündeki Tom Hardy’nin “HummingbirdÇılgın Joe”nun ardından yazıp yönetsolo performansıyla sürüklediği bu film kuşkusuz tek, kısıtlı tiği ikinci filmi “Locke”, tekdüze gelişen hikâye tam tıkanıyor derken Dicken Hindcliff imzalı, gerilimli müzik mekânlarda geçen filmler listesine tepeden girecektir. Bugün başlayan ‘The DoubleÖteki’ni gören her sinemasever kuşkusuz İngiliz yönetmen Richard Ayoade adını bir kenara not edecektir u Dostoyevski’nin ‘Yeraltından Notlar’ının öncülü sayılacak ‘Öteki’ romanından yola çıkan yönetmen Richard Ayoade’in Avi Korine’le birlikte yazdığı senaryodan çektiği, büyük ölçüde aşkı, yalnızlığı eksen alan bir romantizmi de içeren, Music Box’lar, polaroid kameralar, Japon poprock müzikleri ve dijital öğelerle dolu, kuşkusuz görmeye değer, melankoliyle yüklü bir postmodern distopya filmi gerçekleştirmiş sonuçta. yönetmen Richard Ayoade’nin, kara komedi nitelemesine cuk oturan ikinci filmi. Nijeryalı babadan olma, Norveçli anneden doğma, İngiliz kültürüyle büyümüş Ayoade’ın, Dostoyevski’nin St. Petersburg’da geçen ilk dönem romanlarından “Öteki”nin serbest uyarlamasına soyunduğu, meraklısına ilginç bir seyir deneyimi sunan “The Double”, belirsiz bir zamanda distopik bir kentte geçiyor. Yönetmenin, çoğu kez Simon’la James’in yüzlerine gölgede bırakacak şekilde kullanılmış özel bir ışıklandırmayla cırtlak bir renklendirmenin öne çıktığı ve karanlık, tekinsiz bir atmosfer yaratmanın üstesinden gelen, insanın derinliklerine inen eserler yazmış Dostoyevski’den epeyce etkilendiği bilinen Kafka’yı (öncelikle Joseph K.’yı) da çağrıştıran tuhaf görüntülerle bezeli anlatımı, doğrusu acemi bir yönetmenden pek beklenmeyecek kadar başarılı. Dostoyevski’nin ‘Yeraltından Notlar’ının öncülü sayılacak ‘Öteki’ romanından yola çıkan yönetmen Richard Ayoade’in Avi Korine’le birlikte yazdığı senaryodan çektiği, büyük ölçüde aşkı, yalnızlığı eksen alan bir romantizmi de içeren, Music Box’lar, polaroid kameralar, Japon poprock müzikleri ve dijital öğelerle dolu, kuşkusuz görmeye değer, melankoliyle yüklü bir postmodern distopya filmi gerçekleştirmiş sonuçta. XAVIER DOLAN’IN YÖNETTİĞİ ‘TOM ÇİFTLİKTE’ BUGÜN GÖSTERİME GİRİYOR Şiddet oyunları ASLI SELÇUK Yedi yıldır çalıştığı büyük bir kamu kurumunda günün birinde, boyu posuyla, giyimi kuşamıyla kendisiyle baştan ayağa aynı dış görünüme sahip, adeta ikizi denebilecek kadar tıpatıp benzeri olan James’le karşılaşıyor, bugün gösterime giren ‘Öteki’nin yalnız, içe dönük, tutuk genç kahramanı Simon. Kendine özgüveni yüksek, ikiyüzlü, girgin, pişkin, düzenbaz ve çapkın James, habire sömürdüğü, munis Simon’un işle ilgili yazdığı tüm raporları üstlenip kendine mal ederek işkolik amiri Bay Papadopoulos’un (Wallace Shawn) gözüne giriyor ve işyerinde gitgide yükseliyor. Üstelik Simon’ın fena halde sevdalanarak ofiste, metroda, sokakta takip ettiği, takıntı haline getirdiği Hannah (Mia Wasikowska) adındaki genç kızı da, sürekli endişeli, karamsar, sorunlu ve şaşkın âşık Simon’ın elinden kapıveriyor James. Dahası sevimli ama sahtekâr James’in çekimine kapılmış Bay Papadopoulos’un, Simon’u ders vermekle görevlendirdiği biçkin ve fettan kızı Melanie’yi (Yasmin Paige) de çok geçmeden koleksiyonuna katıyor James uyanığı. Amirlerince beğenilip işinde başarılı olmayı, karşılıksız aşkı Hannah’ın da gönlünü kazan mayı uman, ama sonuçta hiç de fark edilecek nitelikte biri olamayan Simon’un gitgide kimliğini yitirip kafayı yiyerek intihara meylettiği garip hikâyesi, kurumun Orwell’in Büyük Birader’ini anıştıran patronu Albay’a (James Fox) verdiği, eşsiz olduğumu düşünmek hoşuma gidiyor cevabıyla sonuçlanıyor finalde. Son dönemde çoğalan, kahramanla benzerinin (çiftgezerinin) arasındaki karşıtlığın vurgulandığı, çiftgezer (Doppelganger) temalı filmlerin seyrettiğimiz bu son örneğinde, kimliğiyle yaşamının James tarafından ele geçirilmesiyle gerçeklerden koparak sistemden de yok olan Simon’u (ve tabii ki James’i de), David Fincher’in 2010 yapımı “The Social NetworkSosyal Ağ” filmiyle tanıyıp sevdiğimiz Jesse Eisenberg oynuyor başarıyla. “The DoubleÖteki”, aşk, yalnızlık ve ergenliği harmanlayan, sevimli bir romantik komedi olan ilk filmi “Submarine”le (2010) dikkati çekmiş, 1977 Londra doğumlu, İngiliz komedyen, oyuncu, yazar, TV sunucusu ve Cumhurbaşkanlığı forsunun tasarımcısının eserleri Deniz Müzesi’nde ‘Sanata Adanmış Bir Hayat’ MEHMET KESKİN Hüseyin Hüsnü Tengüz’ün kendi el yazısı ve çizimlerinden oluşan 8 kitap taslağı ile suluboya, yağlıboya ve guaj tekniğiyle yapılmış 24 eseri “Sanata Adanmış Bir Hayat” adını taşıyan sergiyle Deniz Müzesi’nde sergilenmeye başlandı. Sergideki eserler, Cumhurbaşkanlığı forsunu tasarlayan Bahriye Matbaası başressamı Hüsnü Tengüz’ün Deniz Müzesi’ndeki eserlerinden oluşuyor. Serginin küratörü, sanat tarihçisi Nalan Dönmez Yakarçelik, sergiyi Deniz Müzesi’nde 19101914 yılları arasında çalışan Hüsnü Tengüz’ün (18761950) Deniz Müzesi’nden ayrılmasının 100. yılı dolayısıyla düzenlediklerini belirtiyor. Sergide, Hüsnü Tengüz’ün resimler ekleyerek baskıya hazırladığı Kâtip Çelebi’nin “Türk Deniz Büyüklerine Hediyeler” kitabı ile “Deniz Tarihimizin Resimleri”, “Sanat Hayatım”, “Kasımpaşa Tarihi” ve ilk yayımlan yor. Yakarçelik, forsun ilk tamış eseri “Bayram sarımında kullanılan şualaHediyesi” gibi kirın Osmanlı’nın son dötapların taslakları, nemindeki bayraklarsanatseverlerle la ve gemi sancaklabuluşuyor. Serrıyla aynı formda olgide ayrıca saduğunu belirtirken natçının “ÇeşCumhurbaşkanlığı’nın me Deniz Sainternet sitesinde ise vaşı”, “Sultan forsla ilgili “CumhurAbdülaziz’in başkanlığı Forsu’nun İngiltere’yi Zibugünkü biçimiyle ilk yaretlerinde Yakez hangi dayanağa bağpılan Karşılama lı olarak ve hangi gerekçelerle Töreni” gibi önemli rekabul edildiği ve kullanılmasimleri sergileniyor. Cumhurbaşkanlığı ya başlanıldığına ilişkin Hüsnü Tengüz, forsunun ilk kalıbı Hüsnü resmi bir kayıt ve belaynı zamanda Tengüz’ün torunlarından ge saptanamamıştır” deCumhurbaşkanlıÇiğdem Erduran’ın koleksiyonunda nilmekte. Yakarçelik koğı forsunun da tabulunuyor. nuyla ilgili bireysel olarak sarımcısı. YakarçeCumhurbaşkanlığı’na konunun lik, daha sonra tasarımı doğru olup olmadığını sorduğunu fadeğiştirilen Cumhurbaşkanlığı forsukat cevap alamadığı belirtiyor. nun ilk kalıbının Hüsnü Tengüz’ün toSergi, 31 Ağustos’a kadar gezilerunlarından Çiğdem Erduran’ın kobilinir. leksiyonunda bulunduğunu belirti Montreal’li reklamcı Tom (Xavier Dolan) erkek arkadaşı Guillaume’un (Caleb Landry Jones) cenazesine katılmak için Kanada’nın ücra kasabalarından birine gelir. Tom gelir gelmez Guillame’un ağabeyi Francis’in (PierreYves Cardinal) gözdağı ve güdümlemesiyle karşılaşır. Francis, Tom’u üstü örtülü, belirsiz bir ilişkinin içine çeker. Bu sapkın ikili oyunun çerçevesinde erkeklik ilişkileri ortaya çıkıverir. Her başarıyla kullanıu Xavier Dolan, Tom Çiftlikte’de kodlarını ikisi de birbirlerinin tehyor. Aksiyon çiftliğin mutfaşiddeti de hoşgörüyü de likeli hasımları, rakipleğında oluşageliyor. Başkahri olduklarının ayrımınraman Tom çiftliği süreksorguluyor. Şiddetin, vahşetin dadırlar. İçlerindeyse li terk etse de dönüp dolaşıp tuhaflığı, yalanlar, oynanan Guillame’un ölmüş olduyine mutfağa geliyor. Çiftroller, maskeler, sahtekârlıklar, likten uzaklaşınca özgürleşğu gerçeğini yadsımaktadırlar. sırlar, homofobi, eşcinsellik, yas tiğini sanıyor ama çiftlik bir 25 yaşındaki Quebec’li tutmak, korkular Dolan’ın özel mıknatıs gibi onu yine de yönetmen Xavier Doçekiyor. bakışıyla sıra dışı, vurucu bir lan dördüncü uzun metSilik, donuk bir atmosrajı “Tom à la ferme”de boyuta taşınıyor. fer yaratan Dolan, bej, ha(Tom Çiftlikte/2014) ki, kahverengi renkler kulkentli eşcinsel Tom’la lanmış. Çiftlik kimliksiz, sıhomofobik çiftçi Francis arasındaki zehirli radan bir mekân. Öteki çalışmalarına göilişkiyi başarıyla aktarıyor. re bu film Dolan’ın en erkeksi, en toprağa Dolan’ın filmi çifte bir düşünce, vizyon bağlı filmi. Atmosfer filmin dokusu ile türiçeriyor: Eşcinselliğin konuşulmayarak susdeş, ham ve yalın. Yönetmen bu anlatım dikunlukla karşılandığı Quebec’te bir eşcinselini sıkıntı, kaygı, kuşatmayı yansıtması için lin yolculuğu etik bir masal olarak değil bir özellikle seçmiş. Çekimden önce Alfred korku filmi, psikolojik gerilim olarak serHitchcock’u hiç tanımadığını belirten Dolan gileniyor. Filmi izleyenlerin adrenalini süustanın “The Rope” (Ölüm Kararı/1948), rekli yükseliyor. Söylenmeyenlerse varsa“Vertigo” (Ölüm Korkusu/1958), “North yımları kızıştırıyor, güçlendiriyor. “J’ai tué by Northwest” (Gizli Teşkilat/1959), ma mère” (Annemi Öldürdüm/2009), “Les “Psycho”(Sapık/1960) filmlerini izler. amours imaginaires” (Hayali Aşklar/2010), Tom Çiftlikte, Laurence Anyways’teki “Laurence Anyways” (2012) adlı duygugibi imkânsız bir aşka odaklanır. Dolan’ın sal üçlemesinin ardından Hitchcock’vari bir gözde temaları anneoğul ilişkisi, aşktafilm çeken Dolan, ilk kez psikolojik gerilim ki düş kırıklıkları, eşcinselliktir. Dolan türüne yöneliyor. esin kaynaklarını fotoğrafta, resimde buDolan, için ikinci bir ilkse bir oyun uyarluyor. Nan Goldin’in, William James laması seçmesi. Michel Marc Bouchard’ın Stillman’ın, Ari Marcopoulos’un görüntüoyununu izleyen Dolan’ı annenin hiç kimse lerinden etkileniyor. nin yemek istemediği salatayı öfkeyle çöpe Dolan filmlerinin hem yönetmeni, hem seatması çok etkilemiş: “Bu sahne, çocuklanaristi, hem oyuncusu, hem giysi tasarımcırını artık tanıyamayan annenin terk edilsı, hem kurgucusu hem de basın danışmamişliğini, yalnızlığını açıklıkla gösteriyor” nı. Geçen yıl Hindiçin’de çektiği, aşağılamadiyen yönetmen oyunun aslında komik olyı ve sindirmeyi betimlediği “College Boy” duğunu ama bu oyundan psikolojik gerilim adlı klibi skandal yarattı. yarattığını vurguluyor: “The Silence of the Xavier Dolan, Tom Çiftlikte’de şiddeti de Lambs’e (Kuzuların Sessizliği/1991) hayhoşgörüyü de sorguluyor. Şiddetin, vahşetin ranım. Tom Çiftlikte’de bu filmdeki aratuhaflığı, yalanlar, oynanan roller, maskeler, ba lastiği gıcırtısını bire bir kopyaladım” sahtekârlıklar, sırlar, homofobi, eşcinsellik, diyor. yas tutmak, korkular Dolan’ın özel bakışıyla Film aslında John Carpenter’ın “Villasıra dışı, vurucu bir boyuta taşınıyor. İki yalge of the Damned”ına (Lanetliler Kasabanız yabancının birbirlerinin yaralarını vahsı/1995) bir saygı niteliğinde, yönetmen önşice iyileştirmeye çalıştıklarını sergileyen ceki çalışmalarında rastlanmayan korku türü Tom Çiftlikte, bugün gösterime girdi. Davide Martello Soma için yollarda İzmir(Cumhuriyet Bürosu) Gezi Direnişi sırasında Taksim’de verdiği piyano dinletisiyle gündeme gelen Sicilya asıllı Alman vatandaşı piyanist Davide Martello Soma için konserlerine devam ediyor. Toplam 7 merkezde gerçekleştireceği turun ilk ayağına İzmir Gündoğdu Alanı’nda verdiği konserle başlayan Martello, bugün İstanbul’da Kadıköy, yarın da Beşiktaş’ta yurttaşlarla buluşacak. Turunu “Piano for Soma” yazılı tişörtüyle sürdüren ve Türk bayraklı piyanosuyla “Bir başkadır Benim Memleketim”, “Karlı Kayın Ormanı” gibi eserleri de seslendiren Martello, “Soma faciasının kamuyonunda unutulmaya başlamasını protesto etmek için yollardayım” diyor. Martello 22 Haziran’da Soma’da da konser verecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle