02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 HAZİRAN 2014 CUMA CUMHURİYET SAYFA 19 Elbette kendi ömrümüz için de... Evren Paşa uzun yaşadığı için 34 yıl sonra bile olsa bugünleri gördü ve gördük. Aynı durum Tayyip Bey için de gerçekleşecektir. Hele Cumhurbaşkanı falan olursa mutlaka gerçekleşecektir. Çünkü bizde cumhurbaşkanları çok şükür uzun yaşıyor. Allah rahmet eylesin, İsmet Paşa’yı 90. yaşını kutlamaya hazırlanırken kaybettik... Celal Bayar 102 yaşında vefat etmişti. Süleyman Demirel ise sağlık içinde 90’ı devirdi. Yani Çankaya ömrü uzatıyor. Tayyip Bey Çankaya’ya çıkarsa.. Evren Paşa için tecelli eden adalet onun için de edecektir. O yüzden adaylık için bir daha düşünmelidir! Bu medya Bir Âlem Kanat... “Olaylar beni doğruluyor. Ergenekon’un sadece ‘ulusal sol’ kanadı deşifre edildi. Asıl ‘muhafazakârdindar kanadı’ olduğu gibi duruyor.” (Ali Bulaç Zaman) Önceki Gün ‘Yargı Günü’ idi... 97 yaşındaki Evren Paşa 34 yıl sonra, “Devlete karşı suç işlemekten” ömür boyu hapse mahkum edildi. Soma’da 34 gün önce polisin yere yatırdığı vatandaşı tekmeleyen ve “Vatandaşa karşı suç işleyen” 34 yaşındaki Başbakanlık Danışmanı Yusuf Yerkel, “idari zamanaşımı”ndan aklandı. 4. yılının dolmasına saatler kala, Anayasa Mahkemesi, Balyoz davasında 230 sanığın haklarının ihlal edildiğine karar verdi. Tahliye ve yeniden yargılama yolu açıldı. HHH Bu 3 davanın üçü de, adaletimizin tecelli biçiminin, teselliye fevkalade muhtaç manzarasını bir kez daha feci biçimde ortaya koyuyor! 1 Evren Paşa, mahkum edilirken apoletlerinin sökülmesine de karar verildi. Ama mahkeme çok önemli bir hususu es geçti. “Org. ve Genelkurmay Başkanlığı” Evren’in eski rütbesiydi. Kendisi “7. Cumhurbaşkanımız” idi. Bunu unuttu. Ekmel ve Tayyip beylere nispet yapmak gibi olmasın, üstelik “halkın seçtiği” ilk cumhurbaşkanı idi. Hatta hatta bu göreve hiçbir adayın rüyasını bile göremeyeceği yüzde 92’lik oy çoğunluğuyla seçildiğini ise mahkeme hiç hesaba katmadı. Bu çok büyük haksızlık ve adaletsizlik. Tayyip Bey, bakanlarıyla birlikte ortaya saçılan “Sıfırla oğlum Bilal” kasetleri, para sayma makineleri ve para kasalarını, üç ay önceki yerel seçimde aldığı sadece yüzde 43’lük oy ile aklatmıştı. Hadi Evren Paşa müebbete müstahak diyelim, ama bu ceza, demokrasimize ve halkımızın yüzde 92’lik iradesine saygısızlık değil midir? Sağ Sol “Ekmeleddin İhsanoğlu, bir Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı değildir. Şeriatçı ya da İslamcı da değildir. Türk İslam Sentezi’nin bereketine inanmış tipik bir sağcıdır.” (Ahmet Kekeç Star) Yetmez Ama Yemezler! İki dava. Soru işaretinin çengeline asılı... Bir yanı buruk, diğeri umutlu, iki tebessüm. Geç gelen tebessümleridir hayatın. Unutmaz insan ölümleri, işkenceyi, acıyı, anımsar... Zaman uyuşturur ancak sızlarsın bazen. İlk dava... 12 Eylül’ün eli kanlı darbecileri Evren ve Şahinkaya müebbete mahkum edilmiş. Bende bir sızı. İdam edilen 50 insanın, cezaevlerinde öldürülen 299 canın, insanlık dışı işkencelerde örselenen bedenlerin sızısı. Gözü yaşlı anneler, babalar, eşlerin, çocukların, parçalanan ailelerin sızısı. Emniyet’te ve askeri kışlalarda gözaltıların, gaddarlıkların, görülmedik hukuksuzlukların izdüşümü. Şirinyer Cezaevi’nde tecritte, bitişiğimdeki hücreden götürülüp Burdur Cezaevi’nde asılan bir devrimcinin yarası. O sabahın karanlığında betonlara gömülmüş, demir parmaklıkların arasında insan haykırışının olağanüstü gücüne şaşkınlığım. Karanlığı yırtan isyan ve öfkeye katılışım. Tutuklu bir kadının, bütün bir cezaevini onca patırtı gürültüden sonra derin bir sessizliğe sürükleyen “Karlı Kayın” şarkısı... Tek tip elbise içindeki yalnızlıklar... HHH Darbecilere müebbet verilmiş. Oysa 12 Eylül’ün getirdiği, baş köşeye oturttuğu, iktidara sunduğu bir düzen var. Bilet iki kişiye kesilmiş. Ya bugün sürdürülen 12 Eylül hukuku, anayasası? Cumhurbaşkanlığı için halkın, birbirinden farklılıkları olsa da İslamcı iki seçenek arasında sıkıştırılması? AKP’ye iktidarı, dün mahkum olan Evren verdi, açıktır. Farklı versiyonuyla 12 Eylül, düzenin hâkimidir bugün de. 12 Eylül’ün çocukları, saray geleneği “babalarını boğdu”, kanmayın. Hesabın görüldüğünü, sanmayın. Göstermeliktir, aldatmacadır bu ceza. Yoksa 12 Eylül Anayasası, bu düzen sürer miydi? Hani işkenceciler? Hani akıl almaz hukuksuzluklar? Giderildi mi, hesap soruldu mu? HHH İkinci dava... Balyoz. 12 Eylül düzeniyle ilgilidir, bazıları şaşırmasın. Zulüm görenler, çile çekenler ve aileleri AYM’nin yeniden yargılanma kararıyla seviniyor. Haklarıdır. Bende de başka bir tebessüm. İktidar ve cemaat ortaklığında kurulan ve yürütülen kumpas çökmüştür çünkü. Masumların sessiz çığlığı, kör, sağır duvarları yıkmıştır. Sahte deliller ve belgelerle, Emniyet ve yargı içindeki örgüt unsurlarıyla, kimliksiz, kişiliksiz yalancı tanıklarla örülen bir tezgâh çatır çatır kırılmıştır mecburen. İktidarcemaat ortaklığı iflas etmiştir. Yine de iktidar sahibi, sorumlusu dün çıkmış, büyük bir aymazlıkla “Yeniden yargılanma yolunu açan biziz” diyor. Yetmez ama yemezler... Şimdi onca zulmün, acının, haksızlığın, kumpasın hesabında sıra... Ters Köşeden Adaylık... Ekmel Bey’in adaylığı patlak verince, Tayyip Bey de CHP ve MHP liderinin yöntemine yöneldi. Aniden ortalığa düştü.. TOBB’un, TÜSİAD’ın, MÜSİAD’ın kapısına dayandı. “Nabız” tutacağı tuttu. Dimyat’a pirince giderken her şeyi kaybetme olasılığı çıktı... Ne demişti o sefir: “Türkiye’de çoğu zaman, en kuvvetli ihtimalin tam tersi olabilir... Bütün mesele en kuvvetli ihtimalin ne olduğunu bilmektir!” Tayyip Bey, aldığı yüzde 40’lı oylarla egosunu hormonlayıp durdu... En kuvvetli ihtimalin kendisi olduğuna herkesi inandırdı. Ama şimdi... Kendi mahallesinden sayılan birinin aday olmasıyla içine kurt düştü. Zaten geçenlerde gazetecilere “Ters köşe olabilirsiniz!” derken bir önsezisini açık ediyordu... Şimdi önünde iki yol var... A Gözünü karartıp “adayım” demek... B Abdullah Gül’ün adaylığını ilan etmek... Ya da ters köşeye yönelip... “Zaten, sayın Ekmeleddin İhsanoğlu bizim içimizden biri... Sınırımızda savaş var. Ayrılık gayrılık zamanı değil. Onun adaylığını biz de destekliyoruz!..” Olmaz olmaz deme... Siyasette olmaz olmaz. Bizim gazete, kim olursa olsun, insan yaşamına saygılıdır. Bazı gazeteler, Evren’in 2009 yılında söylediği “İntihar ederim!” sözünü kutu yapmışlar. Evren şöyle demişti: “Beni yargılamak mı istiyorsunuz. Referanduma gidilsin. Halk eğer ‘yargılansın’ derse, bu işi yargıya bırakmam herkesin gözü önünde intihar ederim!” Bu diktatörler, halkı herkesten iyi biliyor. Tayyip Bey’in halk diye tutturması boşuna değil... Ama Evren kadar da cesur değil. Biz yine de, yaklaşan ramazan ayı hürmetine, onun sağlık içinde uzun ömürlü olması için dua edelim. Evren ile Erdoğan KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Kadınların Başkaldırışı Sürüyor “10 Haziran” günü, “TSK”nın tutuklu tek kadın subayı “E. Albay Berna Dönmez”e destek vermek için “Bakırköy Kadın Ceza ve İnfaz Kurumu” önündeydik. “Yurtseverler Platformu”nun öncülüğündeki bu eylemi gerçekleştirenler arasından “üç kişi” onu ziyaret edebilecekti, ben de onlardan biriydim. Gerçi görüşme cam arkasından telefon aracılığıyla olacaktı, ama yine de “Berna Albay” da biz de bu buluşmadan mutluluk duyacaktık; ne ki onun üzgün, öfkeli bakışlarıyla karşılaşıverdik. Dört gün önce, Diyarbakır 2. Hv. Kuv. Komutanlığı’ndaki direkten bayrağımızın indirilmesi olayının sarsıtıcılığı tüm üzüntülerinin önüne geçmişti. “Berna Albay”, yıllardır “Hava Harp Okulu”nda verdiği “Atatürk İlkeleri ve Devrim Tarihi” dersleriyle, “TSK”nın komutanları olacak gençleri yetiştiriyordu; dolaysiyle bayrak olayında, “asker”den gereken yanıtın anında verilmemesinin inanılmazlığını kuşkusuz daha da katlanarak duyumsuyordu. “TSK”nın teğmeninden generaline, amiraline dek “darbe” yapacakları gerekçesiyle tutuklanan yüzlerce komutanı gibi “Alb. B. Dönmez” de bir “darbeci”ydi, üstelik kitabıyla, kalemiyle birlikte... Ayrıca “Berna Albay”; çağdaş ordularda “kadın” subayların gittikçe çoğaldığını, bizdeyse, “AKP” iktidarının bu gelişmeye karşı bir tutum içinde olduğunu vurgulayarak, bunu kendisinin üzerinden uyguladığının da altını çiziyordu. Kuşkusuz “TSK”ya kurulan “kumpas” itirafından sonra, tutukluların bırakılması gerektiğinin üzerinde duruyor, haklı olarak “Daha ne bekleniyor?” diye soruyordu. Türkiye’nin bu konudaki sorumlu kurumlarının sorumluluklarını yerine getireceklerine yürekten güveniyordu; nite kim “18 Haziran” günü onun bu güveninin ne denli yerinde olduğunu, “AYM”nin yeniden yargılanma yolunu açan kararıyla hep birlikte gördük; bu yazı yayımlandığında tüm “Balyoz” tutuklularıyla birlikte “Alb. B. Dönmez”in de özgür olacağına inanıyoruz. Bu destek eylemimizin hemen ardından, 16 Haziran’da “Diyarbakır” daydık; çocuk ları “PKK” tarafından kaçırılıp dağa çıkarılan dolaysiyle terör örgütü “PKK”ya başkaldırarak “eylem”e geçen ve bunu dirençle sürdüren “analar”ımızla birlikte olduk. “19 Mayıs” günü, “PKK”ya karşı bu başkaldırıyı başlatan “analar” yalnızca Diyarbakırlı değildiler, Anadolu’nun birçok yöresinden, kentinden gelmişlerdi. Kaçırılan çocuklar da öyle; yaşamakta oldukları yerlerden, türlü kentlere okumaya giden çoğunlukla da buralardaki okullardan koparılıp alınmış “lise” öğrencileriydi... Analar; derme çatma, güneşten de pek koruyamayan bir çadırda, tozdan topraktan iyice kirlenmiş bir yaygı üzerinde oturuyorlar, dayanamayanlar da iki büklüm kıvrılıyorlar; biz de ayakkabımızı çıkarıp, çadıra girmeye çalıştık. Bir süre sonra bu analarla tek tek konuşma fırsatı olduğunda, “Bir ‘çöl’ çadırında bile rastlanamayacak olumsuz koşullar içindeki bu çadırda, günlerdir süren barınma, yiyip içme uğraşınız karşısında, ‘Diyarbakır Belediyesi’ size neden el uzatmadı, uzatmıyor? Eyleminizi onamasa da insansal (insani) açıdan yardımını sizden de esirgememesi gerekmez mi?” diye sorulduğunda ilkin pek ses çıkarmadılar; yine de, “Belediye’nin karşısında toplanıyorduk oradan kovdu bizi!” diyebildi bir ana o yarım Türkçesiyle... Bu soruların ardından; “Belediye Başkanı” nız partiniz ‘BDP’den; çocuklarınız aylarca 30 Mart’tan önce kaçırıldı; çoğunuzun nüfus kütüğü burada olduğundan onca iç acısına karşın yine de buraya gelen, ‘Gültan Kışanak’ için oy kullandınız değil mi ve neden?” sorusunu sormak “gerekir” diye bir ara düşündüm durdum. Gerekmesine gerekirdi de, ya içlerinde biri ya da sorularımızı Kürtçeye çeviren babalardan biri de bize: “Şehitlerinize ‘kelle’ diyen ‘Erdoğan’ın, seçimleri hep kazanmasında bu ‘şehit’ analarının, babalarının oylarının da payı yok mu?” sorusunu yöneltse; ne yanıt verebiliriz ki? Buyurun işte! Anadolu’nun iki halkı... Ve günümüz “emperyalizm”inin önderi “ABD”, onun dümen suyundaki “AB”, ne denli dönüp parçalayıp 30 yıldır birbirine kanlı, bıçaklı “düşman” etse de, Anadolu’nun analarından, bacılarından oluşan bir “demet”; Diyarbakır’daki bir çadırda, birbirinden yıllarca ayrı düşmüş kardeşler gibi kucaklaştılar... En küçük bir “ikiyüzlülük” yoktu. Dahası; İstanbul’dan “PKK”ce kaçırılıp dağa kaldırılan “Siverek”li “Ramazan Toy”un anası “Güleser Toy”, İstanbul’dan geldiğimi öğrenince yanımızdan hiç ayrılmadı, “İstanbul’un kokusunu getirdiniz” diyerek... “Analar”ın “PKK”ye bu başkaldırısı, “sorun”u çözmek için bir “soluk” olacak mı acaba? ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK SEDAT YAŞAYAN [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Belir 1 li bir toplu 2 luğun dışında kimseye 3 bildirilme 4 yen, yalnız 5 ca sınırlı ve 6 dar bir çevreye aktarılan 7 her türlü bil 8 gi ya da öğ 9 retiye verilen ad. 2/ Vadi... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Letonya’nın para 1 G Ü V E N D E A birimi. 3/ Anlamlı 2 Ü V E Z İ K İ Z iz... Bir kişinin ya 3 da bir ailenin bü 4 V E R M İ Y O N E ZME E N İ R tün kollarını göste5 N İ O T O O ren çizelge. 4/ İçMA L ki dağıtan kimse... 6 D İ Y E T Borsada, kesin va 7 E K O N O M İ K İ N İ A K S U deli değerlerin ku 8 ru ile primli değer 9 A Z R O L U R lerin kuru arasındaki farka verilen ad. 5/ Uyarı... Duman lekesi. 6/ Köpek... Dişi deve. 7/ Dört kişiden oluşan müzik topluluğu. 8/ Bedenin belden aşağı bölümlerini yıkamakta kullanılan tuvalet aracı... Muğla’nın bir ilçesi. 9/ Artvin ilinde, “ulusal park” kapsamına alınan ünlü vadi... Küçük mağara. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İnsan yerleşimlerini inceleyen bilim dalı. 2/ Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da konargöçerlerin kıl çadırlarından oluşan yayla yerleşmesi... Kökü yukarıda, dalları aşağıda olduğuna inanılan cennet ağacı. 3/ Rey... İlgi eki... İlişkin, değgin. 4/ Tıp dilinde kalp atımının hızlanmasına verilen ad. 5/ Kurnaz, açıkgöz... Rusya’da işçi kooperatiflerine ve çiftçi derneklerine verilen ad. 6/ Kahve pişirmeye yarayan kap. 7/ İncir ağaçlarında döllenmeyi sağlayan sinek... İskambilde koz. 8/ Antalya yakınında arkeolojik bir mağara... Lityum elementinin simgesi. 9/ Tuz Gölü’nün batı kıyısında bir göl.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle