08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 MAYIS 2014 PAZARTESİ 8 HABERLER Mamak Askeri Cezaevi’nde açık görüş sırasında vefat eden Balyoz Davası hükümlüsü Deniz Kurmay Albay Murat Özenalp’in cenaze töreni sırasında, davanın tek sivil sanığı konumundaki eski Havelsan Genel Müdürü Faruk Yarman ile karşılaştık. Yarman, Silivri’de 26 ay tutuklu kaldıktan sonra, Yargıtay’ın bozma kararı ile tahliye olan isimler arasındaydı. Özgür kaldıktan sonra, zamanının büyük bölümünü kendisi gibi masum olduklarına inandığı Balyoz sanıklarının yeniden yargılanması çalışmalarına adamış. Hem içeride hem de ABD’de çeşitli konferanslar vererek “davadaki dijital delillerin sahteliği konusunu” kamuoyuna anlatma çabasında. Türkiye’de 30 Mart seçim kampanyası sürerken, Yarman davet üzerine ABD’ye giderek Harvard ve ‘Kumpas’ Sözde Kalıyor ABD davet edip dinledi Bozdağ’dan ‘Yargıtay’ Mazereti! MIT gibi üniversitelerde Balyoz’daki hukuksuzlukları anlattı. ABD resmi makamlarından da ilgi gören Yarman, Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na da bir brifing verdi. Önümüzdeki günlerde yeni bir görüşmeler dizisi için tekrar ABD’ye davetli. Yarman’ın ABD’deki temasları sonrasında Türkiye’ye dönüşünde temas ettiği isimlerden biri de Adalet Bakanı Bekir Bozdağ oldu. Görüşme 22 Nisan’da gerçekleşti. Tarih önemli çünkü, Meclis’te Özel Yetkili Mahkemeleri tamamen lağveden kanun değişikliğinin şubat ayındaki görüşmeleri sırasında Balyoz sanıklarının aileleri Bozdağ ile bir görüşme daha yapmıştı. Adalet Bakanı o görüşmede, “Yerel seçim öncesinde Balyoz’da bir gelişme beklemeyin” diyerek yeniden yargılama umutlarını seçim sonrasına bırakmıştı. Yarman’ın görüşmesi, hükümetin seçim sonrasındaki bakışını göstermesi açısından önemliydi. Başbakan ve kurmayları, hedefe Gülen Cemaati’ni koydukları seçim kampanyası sırasında, Balyoz ve Ergenekon davalarında “kumpas” kurulduğunu açıklamışlar, ancak bu sözlerinin gereğini yerine getirecek şekilde yeniden yargılamanın önünü açmamışlardı. Yeni dönemde hükümetten bir adım gelebilir mi? İşte bu sorunun yanıtı YarmanBozdağ görüşmesinde yatıyordu. Yarman, 22 Nisan’da Adalet Bakanlığı’nda gerçekleşen görüşmeyle ilgili bize şunları söyledi: “Adalet Bakanı’na özellikle 5 No’lu CD’ye ilişkin son gelişmeler ışığında, Balyoz sanıklarının yeniden yargılanması gerektiğini ilettim. İnsanların suçsuz yere içeride yatırılmasının çok büyük haksızlık olduğunu söyledim. Bakanın ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın ellerinde bozma yetkisi bulunuyor. Bugüne kadar kullanmadıkları bu yetkiyi daha fazla geç kalmadan kullanmaları gerektiğini söyledim.” Bozdağ ile görüştü ‘İtiraz yetkinizi kullanın’ Yarman görüşmenin o bölümünü de şöyle aktardı: “Adalet Bakanı da aslında içinde bulunduğumuz durumdan rahatsız. Ama kaygıları var. Cemaatin Yargıtay’daki yapılanmasından kaygılılar. En azından bana anlatılan gerekçe o. Bakan bana şöyle dedi: ‘Böyle bir talepte bulunursak dosyanın gideceği yer Yargıtay Dava Daireleri Genel Kurulu. Orada paralel yapı hâkim. Çıkacak karar tamamen siyasi olacaktır. Yani hangi karar hükümetin aleyhine ise o yönde karar çıkacak. Mahkumiyetlerin onanması hükümete zarar verecekse orada da onarlar. Eğer yargılamayı yenileme kararının hükümete daha çok zarar vereceğini düşünürlerse o zaman da yeniden yargılama derler. Sonucunu kestiremediğimiz bir durum var ortada.’ ” GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada özgü bir ölüm nedenini daha gündeme getirdi. Klasikleşmiş ölüm nedenleri vardır; kalp krizi, amansız hastalık, solunum yetmezliği, çoklu organ yetmezliği... Bütün bunların ötesinde bir ölüm nedeni daha var; hukuk yetmezliği! Kamuoyunca bilinen davalar nedeniyle hapiste yatanlardan ve onların birinci derece yakınlarından yaşamını yitirenlerin sayısı 50’yi geçti. Bu ölümlerin hemen tümünde birinci etken hapislikti. Çünkü bir insanı tutukladığınızda onun ailesini ve yakın çevresini de tutuklamış oluyorsunuz. İnsanları hapiste öldüren koşulların başında cezaevinde olmaları gelmiyor. Ondan da önce davaların içeriği onları kahretmeye yetiyor. Örneğin bir kurmay subaya diyorsunuz ki; sen ordunun gizli bilgilerini sattın, elde ettiğin parayla fuhuş yaptın, üstüne bir de uyuşturucu kullandın, bunları yaparken üst komutanlarını da öldürmek için plan yapıp darbe hazırlıklarına giriştin... Onuruna düşkün bir insanın değil suçlu olması, sadece böyle bir suçlamayla karşı karşıya kalması bile onu kahretmeye yeter... HHH Geçen 9 Nisan’da milletvekili arkadaşlarımız Veli Ağbaba, Prof. Nurettin Demir, Muharrem Işık ve Özgür Özel’le birlikte Mamak Cezaevi’nde Balyoz mahpuslarını ziyaret etmiştik. Bir dizi tarihi anıyı da duvarlarında barındıran Mamak Askeri Cezaevi’nin açık görüş salonunda 20 kadar subayla birlikte görüştük. Aralarında Murat Özenalp de vardı. Hallerinden anlamamak mümkün değildi. Bütün olasılıkları masaya yatırıyorlar, Birleşmiş Milletler’den Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) kadar tüm başvuru noktalarını değerlendiriyorlardı. Elbet Meclis’in de konuya el atmasını istiyor, yasalarla yapılabilecekleri sorguluyorlardı. Zira adalet aramanın olağan yolları kapanmış, geriye sistem içinde zorlanarak yapılabilecekler kalmıştı. Çoğunun yüzünde yabancısı olmadığım bir griye çalan beyazlık vardı. Bir ara günlük yaşamlarının nasıl geçtiğini sordum; kitap okuma, spor derken konu yine davalara gelmişti. Hükümete kızgındılar, ama umduklarına daha çok kızgındılar. Böylesi duygular nezlegrip gibidir, çabuk bulaşır, o nedenle birinden yükselen duygusal çıkış hemen karşılık buluyor, devamı kendilerine zarar verecekse çok geçmeden sağduyuyu arıyorlardı. Adeta bir denizaltında unutulup kalmış olmanın psikolojisi de gidip geliyordu... HHH AYM, hükümetin hukuku, yargı kurumlarını esir aldığı bir ortamda bir çıkış kapısı olarak gündeme geldi. Tutukluluklardan Twitter yasağına kadar büyük ölçüde özgürlüklerden yana tutum takınan AYM’nin, önünde bulunan başvurulara vereceği karşılık Türkiye’ye bir ölçüde nefes aldırabilir. Cezaevlerinden özgürlük çığlıkları beklerken tabutların çıkması kimsenin yararına değildir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giden Türkiye’de sandık tek başına demokrasi, huzur getiremez. Asıl olan insanların can güvenliğinin yanı sıra hukuk güvenliği içinde olduğunu hissetmesidir. Oysa tam tersine, hukuk insanların sığınacağı bir güvenli liman olmaktan çıktı, hedef olabileceği bir silah haline geldi. Nabzı duran sadece Murat Özenalp değildir... Hukukun, vicdanın nabzı durmuştur. Şu aşamada suni solunum yaptırabilecek başlıca makam AYM’dir. Erdoğan’a Balyoz Mektubu Yarman tahliye olduktan sonra Başbakan Erdoğan’a yazdığı bir mektup ile de Balyoz sanıklarının durumunu gündeme getirdi. Mektubunda şu ifadeler yer alıyor: “Dijital iftiralarla mahkeme eliyle hayatının iki yılı çalınmış, ailesi tarumar olmuş bir masum yurttaş olarak ben tahliye edildim. Adalet benim için 26 ay geç de olsa tecelli etti. Ama sevinemem! Çünkü haklarında adaletin tecelli etmesi gereken, hüküm kararı kesinleşmiş de olsa yüzlerce mahkumun içinde yok yere hapis yatan daha birçok masum insan olduğu artık gün gibi aşikâr. O mağdurları nasıl unutabiliriz? Bu durumun vahametini haksız yere mahkum olmuş bir siyasi lider olarak siz iyi bilirsiniz.” Bozdağ’ın gerekçesine rağmen Yarman talebinde ısrarcı olmuş: “Ben kendisine davadaki delillerin sahteliği konusunun Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde ya da sonrasında bir şekilde Anayasa Mahkemesi’nden döneceğini; bu yüzden o adımı hükümetin atmasının hükümete avantaj sağlayacağını söyledim. Bizi dinleyip dinlemeyeceklerini göreceğiz...” Bozdağ’ın Faruk Yarman’a aktardığı sözerekçe hazır: Paralel yapı lerinden, hükümetin “Yargıtay’daki cemaat Bozdağ, kendisine ait bu yetkiyi neden yapılanmasını” gerekçe göstererek yeniden kullanmadığını da Yarman’a anlatmış. yargılamanın kilidini açmayacağı anlaşılıyor. CHP Tunceli Milletyeniden doğuşunu anlatıyor. Geriye tek yol kalıyor: Anayasa vekili ve Meclis İnsan Tanıkların Anılarıyla İs Mahkemesi. Hakları Komisyonu met İnönü (Doğan): İnönü Balyoz hükümlülerinin bireyüyesi Hüseyin Aygün Türkiye’de fişle(n)me so Ailesi’nden Mustafa Bilgehan’ın derlediği kitap sel başvuruları aylardır yüksek rununu tarihsel süreçte ve her yönüyle ele alan ta İsmet Paşa’nın daha önce hiç duymadığımız mahkemenin önünde. Artık kaçok değerli bir çalışmaya imza attı: “Fişlemenin ders alınacak söz ve davranışları onu tanıyanların rarın bir an önce açıklanması için Kısa Tarihi (Ayrıntı)”. Elimize ulaşan diğer yeni ağzından anlatılıyor. kitaplar ise şunlar: Bir Propaganda Silahı Olarak Basın (Remzi): avukatlar ve aileler bugünden Yalnız Kitap (um:ag): Uğur Mumcu Araştırmacı Eski Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Onur Öymen, itibaren Anayasa Mahkemesi Gazetecilik Vakfı’ndan dostumuz Orhan Tüleyli dünyada ve tabii ki Türkiye’de halkın gerçekleri önünde “adalet nöbetine” başoğlu tarih boyunca kitap düşmanlığına ışık tut öğrenmesini engellemek için basına uygulanan lıyor. Başkentte nefesler Balyoz için tutulmuş durumda. tuğu eserinde, her defasında kitabın küllerinden sansür, baskı ve yönlendirmeleri yazdı. Son umut Anayasa Mahkemesi G Fişlemenin Kitabı Yaşamını yitiren Albay Özenalp’in yazdığı mektupta yarım kalan hayaller var AHMET ŞEFİK Mumcu’nun koğuşunda yatmak benim için gurur TRABZON Mamak Askeri Cezaevi’nde geçirdiği beyin kanaması sonucu tedavi gördüğü GATA’da yaşamını yitiren Balyoz davası tutuklusu Kurmay Albay Murat Özenalp’in (49) Trabzonlu yaratıcı drama öğreticisi Hakan Urcu’ya 19 Şubat 2014 tarihinde yazdığı mektup, yarım kalan hayalleri ortaya koydu. Drama öğreticisi Urcu’nun gönderdiği dayanışma mektubuna yanıt veren Özenalp, mektubunda Balyoz davasındaki çelişkilere dikkat çekerken hukuksuzluğu anlattı. Mektubuna, “Mamak Cezaevi’nin duvarlarına baktığımda bizden önce buradan geçen yüzlerce suçsuz ve günahsız gencimizi ve aydınımızı görüyor ve onların acılarını hissedebiliyorum” diyen Özenalp, bombalı suikast sonucu yaşamını yitiren gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’nun kaldığı koğuşta bulunmaktan “gurur duyduğunu” söyledi. Kendisiyle birlikte, Balyoz davasından hüküm giyen toplam 237 subayın tamamının çok iyi yetişmiş, Türkiye standartlarının üzerinde eğitim düzeyine sahip kişilerden oluştuğunu anlatan Özenalp, gelecek hayallerini de paylaştı. Özenalp, Açık Öğretim Fakültesi İşletme Yönetimi Programı’na kaydolduğunu, ilk dönemi 4 ortalamayla tamamladığını, “cezaevinden çıkmayı başarabilmesi” halinde, “hayatına artık akademisyen olarak devam etmeyi” planladığını aktardı. Malta’ya sürülen Türk esirlerinden örnekler veren Özenalp, şu görüşleri aktardı: “İngiltere savunma ve dışişleri bakanlıklarının Malta’da tutulan Türk esirlerinin yargılanmaları ve cezalandırılmaları yönündeki şiddetli baskılarına rağmen İngiltere Adalet Bakanlığı’nın ‘Türkleri yargılamak için elimizde somut bir delil yok, soyut deliller üzerinden yargılama yapılamaz’ demesine karşın bugün kendi ülkemizde, kendi mahkemelerimizin bir tek somut delil olmaksızın, evrensel hukuk ölçülerine göre delil niteliği dahi taşımayan sahte ve kurgulanmış oldukları 30 civarında bilimsel raporla kanıtlanmış olan dijital verilere esas olarak bizleri yargılaması ve cezalandırması olmuştur. Yani bundan 90 yıl önce bile hukuki olmaya çalışan bir düşman devletin yaptıklarına karşın, kendi devletimizin organlarının hukuku göz ardı etmesi...” Balyoz davasında 3 adet listede ve bir veri Malta örneği Dijital suçlamalar nin imza blokunda isminin yer alması nedeniyle yargılandığını, isnat edilen delillerin evrensel hukuk ilkeleri yönünden hiçbir geçerliliği olmadığını söyleyen Özenalp mektubunda şunları kaydetti: “Gerek ismimin yer aldığı 3 liste ki bu listeleri hazırladığı iddia edilen kişiler dahi listelerden haberdar olmadıklarını defalarca ifade ettiler gerekse imza blokunda ismim yazılı olduğu için hazırladığım iddia edilen yazı tamamen dijitaldir, bir kez olsun çıktıları alınmamıştır. Suçlandığım konulara yönelik olarak, gerek Genelkurmay Başkanlığı’ndan gerekse Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan avukatım aracılığıyla takip ettiğim hususlara gelen cevaplar sonunda hem listelerin hem de yazdığım iddia edilen yazıların sahte ve şahısları karalamaya yönelik olduklarını ispat ettim, mahkemeye sundum. Ama karşımızda o denli kin dolu, o denli gözü dönmüş bir grup vardı ki (Özür dilerim ama bu kişilere insan demeye bile dilim varmıyor) resmi yazıları dikkate dahi almadılar... Balyoz tutuklularının mahkemeye gidiş gelişlerine dikkat ettiniz mi? Yüzünü gizlemeye çalışan, başını önüne eğen, koşarak kameraların etki alanından uzaklaşmaya çalışan bir kişi gördünüz mü? Göremezsiniz, çünkü bu davada bir tane dahi suçlu yoktur, herkes yeni doğmuş be bek kadar masumdur ve masum kalmaya devam edecektir.” Özenalp, hükümetin üst düzey yetkililerinin Balyoz davasını “paralel yapılanmanın kumpası” olarak açıkladığını anımsatarak, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ardından kendilerini yargılayan hâkim ve savcıların tamamının görev yerlerinin değiştirildiğine dikkat çekti. ‘Biri bana oğlumun suçunu söylesin’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Albay Murat Özenalp’in ailesini ziyaret etti. Kılıçdaroğlu, “Tarih bunu yazacak. Bu TSK’yi bitirme operasyonudur. Anayasa Mahkemesi bir an önce bireysel başvuruları sonuçlandırmalı” derken Özenalp’in annesi Saniye Özenalp, “Biri çıkıp oğlumun suçunu söylesin. Oğlumun tayini çıkmıştı, sadece 70 gün evinde kalabildi. Eşinden çocuğundan fırsat bulup ne zaman darbe planladı” dedi. Eşi Sema Özenalp ise, kızı Duru’nun babasının 16 yıl hapis cezasına çarptırıldığını, babasının ölümünden sonra öğrendiğini söyledi. Murat Albay’ın eşi ve annesi, diğer tutuklu askerin tahliye edilmesiyle, Murat Albay’ın ruhunun huzur bulacağını belirtti. Danıştay’dan ‘Atatürk kabartması kaldırılsın’a ret ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay 10. Dairesi, devlet nişanlarından “Atatürk kabartmasını” kaldıran yönetmeliğin yürütmesinin durdurulması istemini oy birliğiyle reddetti. Türkiye KamuSen Genel Başkanı İsmail Koncuk’un başvurusu üzerine ilk incelemesini yapan kararda, yönetmelik değişikliğinin incelenmesinden, nişanlarda Türkiye Cumhuriyeti’nin kısaltması “TC” ibaresine yer verildiği ancak “Atatürk kabartmasına” yer verilmediğinin görüldüğü belirtildi. Kararda Yönetmeliğin değişik haliyle uygulanması durumunda telafisi güç veya imkânsız zararların doğması koşulunun oluşmayacağı vurgulandı. evzubahis vatansa gerisi teferruattır Özenalp mektubunu şu satırlarla bitirdi: “Ben ve arkadaşlarım bizim üzerimizden ne oyunlar oynandığını, bu ülkede neler yapılmaya çalışıldığını çok ama çok iyi biliyoruz, içiniz müsterih olsun. Yüce Atatürk’ün de ifade ettiği gibi ‘Mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır.’ Bizler ister cezaevinde ister dışarıda olalım, bizi yetiştiren, bugünlere getiren ailelerimizin, öğretmenlerimizin çizdiği ideallere bağlı Atatürk Türkiyesi’nin çağdaş, insan haklarına ve emeğe saygılı, özgürlük ve bağımsızlık aşkıyla yanan bizler için harcanan ve her bir kuruşu yetim hakkı olan vergilerinizin bilincinde Atatürk çocukları olarak ailelerimizle birlikte dik duruşumuzu sürdürmeye devam edeceğiz. Sağlık ve özgürlük dolu günler dileklerimle.” M AYM önünde ‘adalet nöbeti’ başlıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Balyoz Davası hükümlüsü Albay Murat Özenalp’in yaşamının yitirmesinin ardından Balyoz davası avukatı Şule Nazlıoğlu Erol, Anayasa Mahkemesi önünde hukuk tarihine geçecek bir ilke imza atmaya karar verdi. Erol, bugünden itibaren Balyoz Davası sanıklarının AYM’de görülen davaları hakkında kararın hızlandırılması için “Adalet Nöbeti” tutmaya başlayacak. Erol, “nöbet”i yüksek mahkemenin kararını açıklayacağı güne kadar sürdürecek. Erol’a nöbeti süresince pek çok avukatın, sivil toplum örgütünün ve vatandaşların destek vermesi bekleniyor. Avukat Erol, eylemini Balyoz davası için mahkemeye yapılan bireysel başvurularla ilgili kararın hızlandırılarak bir an önce verilmesi amacıyla gerçekleştirecek. Erol, Cumhuriyet’e şu açıklamayı yapmıştı: “İçeridekilerin hepsinin bireysel başvuruları aylardır önlerinde. Kararı açıklamadıkları gibi görüşme taleplerimize de yanıt vermiyorlar. Kararlarını açıklasalar belki de bugün Murat Albay ölmeyecek, aramızda olacaktı. Daha fazla ölüm görmek istemiyoruz. Artık bu duyarsızlık son bulmalı...” Sağlam irade İstanbul Kadıköy Fikirtepe’de Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında bina sahiplerinin büyük bir bölümü müteahhit firmayla anlaşırken firmayla anlaşamayan A.D. tek başına yıkıma karşı direniyor. Kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde A.D’nin binasının çevresindeki tüm evler proje kapsamında yıkılırken, firmayla anlaşamayan A.D’nin boşalttığı binası yıkılamadı. Durum böyle olunca ortaya ilginç bir görüntü çıktı. A.D’nin evinin etrafındaki bütün evler yıkıldığı halde ortada bir tepede A.D’nin evi adeta direniş tepesi olarak duruyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle