24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 MAYIS 2014 PAZARTESİ 6 HABERLER Mine’nin İki Kitabı... Kurtuluş Savaşı’nın, mazlum Anadolu halkının emperyalizme başkaldırısının, yazgısını ele almasının, bağımsızlığın ve özgürlüğün, yani Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ilk ve dünya çapında büyük adımı olan 19 Mayıs 1919 kutlu olsun. Biliyorum, ne 19 Mayıs’tan, ne Kurtuluş’tan ne de Kuruluş’tan hoşlanmayanların dönemindeyiz... Ciğeri on para etmezler yazıp çizsin, “Cumhuriyet yanlış kuruldu” desin... Bağırsın ve çağırsın! Bizler var oldukça, Türkiye Cumhuriyeti var oldukça ve bu inkârcı ve zavallı ekip var oldukça, 19 Mayıs’ların coşkusu da hep var olacak... hiçbir zaman bir 19 Mayıs yaratamayacaklar... Sorunları burada... HHH Bugün Mine’nin (Kırıkkanat) iki kitabını önereceğim size... İkisini de büyük keyifle okudum ve çok şey öğrendim... İlki “Bir Hıristiyan Masalı Tarihin En büyük Sahtekârlığı”... Mine, kısa, kolay ve öz anlatımla, bize bir Hıristiyan soygununu ve hırsızlığını anlatıyor. Yoo, soygun bizi ilk elden ilgilendiriyor. Çünkü talan edilen İstanbul’un ta kendisi! Papalık kurumu, devleti ve makamının, nasıl sahte bir belgeye (vasiyete) dayandırıldığının çok ilginç öyküsü... Sahte vasiyet ile, o dönem Hıristiyan dünyasının merkezi olan İstanbul ve Doğu Roma İmparatorluğu bertaraf ediliyor... Aslında Papalık, sadece uydurduğu vasiyet ile İstanbul’dan dini merkezi çalmıyor, aynı zamanda Haçlı seferleri ile İstanbul’un zenginliklerini talan ediyor. Mine bu süreçte ve bağlamda okuru büyük bir dini gasp eden bir azınlığın, milyonlarca insan üzerinde totaliter bir bağnazlığın; Allah’ı, dini, Hıristiyanlığı ve bütün kutsallıkları elinde toplayan acımasız bir dini diktatörlüğün tarihsel serüveni içinde gezdiriyor... Papalık ve Vatikan... Ve halkı ve hatta gerektiğinde yerel devlet otoritelerini de ezip geçen; ortaya çıkacak ve başka düşünceler ileri sürecek tüm farklı mezhepleri ve insanları engizisyon cehenneminde yok etmeye yeminli karanlık bir tarihin çeşitli sayfaları... Din otoriterliği, bu dünyaya ait ve milyonları demir bir pençe altında gütmeyi amaçlayan, büyük bir iktidarimparatorluk kurmanın ilkel yöntemi... Kendilerini Tanrı’nın temsilciliğine atayacaklar, hatta iki hafta önceki törende gördüğümüz gibi, seçtikleri insanları ve eski papaları, aldıkları kararlarla azizlik mertebesine yükseltecekler... Allah veya Tanrı adına her şey... dediğinizde akan sular duracak... Hıristiyanlık, var oluşundan itibaren, siyasi olarak kilisesinin içine tıkılıncaya kadar, Tanrı’ya inanan masum insanları birbirine kırdırma ve öldürme aracı olarak kullanılıp durdu... Aslında, bu bize İslam dünyasını da anımsatmıyor mu... “en doğruluk”, “en hakikilik” savaşlarını... her biri ayrı “inanış”taki seçilmiş, atanmış, kral, şeyh veya benzerlerinin, silahlı haydutların, halk üzerindeki diktatörlüklerini kurmanın kadim yolu olarak dini siyasallaştırıp iktidara geldiklerini... dinin, inanışın bir siyasal iktidar aracı olduğunu... Ülkemizdeki muktedirlerin, muktedir olmak isteyenlerin de aynı yoldan yürüdüklerini... Anımsatmıyor mu? Hıristiyan merkez dünya, kiliseye kilisenin yolunu gösterdikten sonradır ki, bugünkü düzeyine ulaştı... İslam dünyası, bunu gerçekleştiremediği için, Hıristiyanlığın ortaçağını yaşıyor hâlâ... Ve çağdaşlığın yüzlerce yıl gerisinde bir kültür ve ilişkilere sahip... Türkiye 19 Mayıs’la dinin siyasi ve toplumsal otoritesinden uzaklaşabildiği ölçüde İslam dünyası içinde ayrı ve yıldız bir konuma sahip olabildi. Mine’nin kitabı üzerine ve kitabın içinden o kadar yazacak çok şey var ki... Ama en önemlisi, nasıl bir İstanbul’a sahip olduğumuzu, nasıl bir kadim kentte oturduğumuzu, nasıl bu kente, bütün “ortodoksluğuyla”, Doğu Roma İmparatorluğu’yla sahip olmamız gerektiğini (çünkü bir yanımızla onun bir parçasıyız!) görebilsek, yeter de artar bize... HHH Mine’nin ikinci kitabı, Fransızcaya de çevrilen bir Hıristiyan ve Müslüman başkaldırı kitabı: Gülün Öteki Adı Kathar Şövalyelerinden Şeyh Bedrettin Yiğitlerine”... Aslında bu kitap da bir ortaçağ dönemini kapsıyor, ama zalim otoriteye, baskıya, köleliğe başkaldıranları anlatıyor... Kathar şövalyeleri başlı başına bir destan. Papalığın zalim uygulamalarına, “bir din böyle olamaz, olmamalı; din paylaşımcı, koruyucu, özverili olmalı... insanlara asla eziyete dönüşmemeli...” düşüncesiyle karşı çıkan, Hıristiyanlığın papalık rejiminden sapan ve apayrı bir dünya kuranların destanı... henüz sınıflı toplumlar tam ortaya çıkmadan mülkiyeti reddeden öncüler... Yayıldıkları Fransa’da yöre beyliklerinden de destek gören, halka açık toplantılarda papalık temsilcilerini yerle bir eden derin ve insan yürekli insanların var olma mücadelesi ve engizisyonla yok oluşları... Fransa gezisinde Toulouse ve çevresi bir ziyareti hak ediyor bence... Mine, daha sonra ortaya çıkmasına rağmen, Şeyh Bedrettin’le Katar şövalyelerimezhebi arasında hem paylaşımcı düşünceleri ile ilişki kuruyor hem de bu ve benzer mezheplerle (Bogomiller) tarihsel, coğrafi dağılımlarını ve muhtemel ilikilerini gösteriyor. Mine özgün bir çalışmaya imza atmış... Birbirini destekleyen, birbiriyle beslenen iki ufuk açıcı kitap... Kırmızı Kedi’den... Kadıköy’de onbinler yaşamını yitiren madenciler için ‘Saygı Yürüyüşü’nde haykırdı: Hesabını soracağız KAYHAN AYHAN Kadıköy’de bir araya gelen on binlerce yurttaş, Soma’da meydana gelen maden faciasında yaşamını yitiren madencilere “Saygı Yürüyüşü” gerçekleştirdi. Kadıköy Altıyol Meydanı’nda Sol Cephe’nin çağrısıyla dün akşam saatlerinde toplanan yurttaşlar “Kaza değil katliam, AKP halka hesap verecek” pankartı açtı. Soma’da faciasın da ölen madencilerin isimlerinin yazılı olduğu dövizler taşıyan kitle, Göztepe Özgürlük Parkı’na yürüdü. Kortejdekiler, Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı önünde ve İstanbul Anadolu Lisesi içinde konuşlanan polisi yuhalayarak “katil var” diye bağırdı. Kızıltoprak’taki TOMA ve polis barikatı ise kitlenin yaklaşmasıyla ara sokaklara çekildi. Kadıköy halkı kitleye destek verdi. Göztepe Parkı’na gelen topluluk, ölen madencilerin isimlerinin yazılı olduğu dövizleri park içerisindeki özgürlük heykeline bıraktı. Sanatçı Ufuk Karakoç yaşamını yitiren madenciler için bir ağıt seslendirirken Sol Cephe adına açıklama yapan gazeteci Merdan Yanardağ, Başbakan Erdoğan’ı eleştirerek “İnsanları markette sıkıştırarak vuracak kadar korkuyor. Bu hesabı hep birlikte soracağız” dedi. Tiyatro Sanatçısı Orhan Alkaya da “Erdoğan hesap vermeyecek biz soracağız” dedi. İTÜ li a işg yor ü sür ‘Taşeron son bulsun’ İstanbul Haber Servisi Soma’daki işçi katliamına dikkat çekmek üzere İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Ayazağa Kampusu’nda bulunan Maden Fakültesi’nde 16 Mayıs Cuma günü işgal eylemi başlatan öğrenciler dün de okulu terk etmedi. Öğrenciler binaya “Bu fakültede işgal var” ve “Yeryüzü aydınlansın diye işçilerin gökyüzü karartılamaz” pankartları astı.Öğrenciler, dün bir forum gerçekleştirdi. İTÜ Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fatma Arslan ile görüşmelerinin devam ettiğini belirten öğrenciler taleplerini şöyle sıraladı: “Bu okulda taşeronun son bulmasını istiyoruz. Taşeron izleme komitesi kurup taşeronu bitirmeyi amaçlıyoruz. Taleplerimizin karşılanmaması halinde işgale devam edeceğiz.” Motosikletçiler Soma için... İstanbul Motorcular Kulübü üyesi yaklaşık 100 motosikletli, Soma’daki faciada yaşamını yitiren madenciler için eylem yaptı. 4. Levent Metro Durağı önüne 13.00 sıralarında motosikletleri ile gelen grup üyeleri kasklarını yere bırakarak “Başımız sağ olsun, Soma”, “Yüreğimiz kömür karası”, “Kömür karası değil yüz karası” pankartları açtı. Daha sonra motosikletlerine binen grup Soma’da ölen madenciler için saygı duruşunda bulundu. Açıklamaların ardından motosikletliler İstanbul turu attı. (Fotoğraf: ŞİNASİ DANIŞOĞLU) ‘Her yer Gezi olmalı’ İstanbul Haber Servisi İstanbul’un çeşitli semtlerindeki forumların bir araya gelerek oluşturduğu Gezi Forumları Dayanışması Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda toplanarak Soma’da meydana gelen faciada yaşamını yitiren işçileri andı. Soma’da yaşanan olayların tartışıldığı forumda fabrikalarda, okullarda ve iş yaşamında Gezi benzeri örgütlülük sağlanması çağrısı yapıldı. Yurtta eylemler sürüyor ANTALYA: Kazım Özalp Caddesi’nde toplanan gruptakiler, meşalelerle Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü. Meydanda oturma eylemi yapan grup, “Madenciler” türküsünü söyledi, mum yakıp sloganlar attı. 350 Antalya Bisiklet Grubu ise siyah poşetler giyerek işçilerin dramını canlandırdı. TRABZON: Dayanışma Platformu üyesi yaklaşık 200 kişi, Merkez Postane önünde toplanarak Atatürk Alanı’na kadar yürüdü. ‘Bir avuç kömür için bir ömür verenleri saygıyla anıyoruz’ pankartı açan grup ‘Hükümet İstifa’ ve ‘Madencinin katili taşeron düzeni’ sloganları attı. Meydanda 301 baret AYDIN: Maden faciasında ölen işçiler Kuşadası’nda ADD üyeleri tarafından yere dizilen 301 baretle anıldı. Anma etkinliği İsmail Cem Barış Meydanı’nda yapıldı. Anmaya Belediye Başkanı Özer Kayalı, Meclis üyeleri, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri de katıldı. Grup, hükümeti istifaya çağıran sloganlar attı. İnsanlık Nöbeti... CEMİL CİĞERİM SAMSUN Samsun’da Halkevleri’nin çağrısıyla İstiklal Caddesi Süleymaniye Geçidi’nde “İnsanlık Nöbeti” adlı bir eyleme imza atıldı. Halkevleri’nin 5 gün önce başlattığı ve dün de devam eden “İnsanlık Nöbeti” çağrısına Öğrenci Kolektifleri ve Liseli Genç Umut da destek verdi. Tuzluçayır’da Soma protestosu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Soma katliamını protesto etmek isteyen, aralarında küçük çocukların da bulunduğu eylemciler, Tuzluçayır’da bir araya geldi. Polis, gruba gaz bombası ve tazyikli suyla müdahale ederken üç kişinin plastik mermiyle, bir kişinin ise gaz kapsülüyle yaralandığı öğrenildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle