05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 MAYIS 2014 PAZARTESİ 4 HABERLER AKP ölümlerden ders almıyor! Kamuoyuna ‘müjde’ olarak sunulan, kapalı kapılar arkasında hazırlanan, ‘sır’ gibi saklanan tasarıyla, çalışma hayatı ‘taşerona’ teslim edilecek Yeni ölümlere davet MUSTAFA ÇAKIR Gerçeği Kabul Edememek… Soma’da maden ocağı faciası yaşandı. Ölenlerin sayısı çok yüksek. Yaralılar var. Çok büyük bir felaket yaşandı. Şimdi konuşmak erken midir? Bu facia olmadan gerekli önlemler alınmış mıydı? Yerin metrelerce altına oksijen vermek için ek yöntemler yok muydu? Bu çağda, bu teknolojik gelişme çağında bu işin önlemi yok muydu? Denetimler yapılmış deniyor. Gerçek ne? Gerçek nerede? Siz bu büyük felakette gerçeğin ortaya çıkacağına inanıyor musunuz? Ben gerçeklerin ortaya çıkacağına inanmıyorum. Öyle gerçekler yalanlarla örtülmeye çalışıldı ki artık hiçbir gerçeğin ortaya çıkacağına inancımız kalmadı. Bir ülkede felaketler de yaşanabilir. Beklenmedik kazalar olabilir, trafik kazaları, iş kazaları gibi acılara yol açan çeşitli olaylar yaşanabilir. Ama önlemler? Ama bakım ihmalleri? Ama makinelerin, elektrik donanımlarının, gaz verici sistemlerin, mekanik gereçlerin yeterli bakımı yapılmakta mıdır? Her gerecin sistemli bakım kuralları vardır. Ülkemizde, bizim insan kültürümüzün en eksik yanı budur. “Bir şey olmaz abi” savrukluğu yaygındır. “Şimdiye kadar hiçbir şey olmadı” kaderciliği yaygındır. “Sen de çok evhamlısın” türü takılmalar yaygındır. Sistemli önlem kuralları listesi çoğu kez ne bilinir, ne uygulanır, ne de dikkate alınır. Otobüslerden asansörlere, evlerin doğalgaz kurulumlarından uçakta cep telefonlarının kapatılmasına kadar her alanda ihmal, adamsendecilik, kadercilik, kendini sorumlu görmemek, sorumluyu uyarmaktan çekinmek gibi yaygın davranışlar asıl nedenlerdir. İşte, gelişmiş ülkelerle gelişmemiş ülkeler arasındaki fark da budur. Gelişmemiş ülkeler hep sonuçlarla uğraşır. Gelişmiş ülkeler hep nedenlerle uğraşır. Sonuçlara ağlamak, yakınmak, üzülmek ama nedenleri araştırmamak hep aynı üzücü sonuçları verir. Ülkemizin durumu da budur. Ağlamak, yakınmak ve kadere sığınmak. Oysa, nedenleri araştırmak, dürüstçe gerçekleri arayıp bulmak, nedenleri ortadan kaldırarak sonuçları değiştirmek gelişmiş uygarlıkların tutumudur. Şimdi, gerçekler tarafsız bilimsel araştırmayla ortaya çıkarılacak mıdır? Yoksa gene gerçekler örtülecek, nedenler başka etkenlere mi yüklenecektir? Göreceğiz. HHH Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun kürsüde konuşurken Başbakan tarafından sözünün kesilmesi, “edepsizlik” ve “yalancılık”la suçlanması, gerçeklerin kabul edilmemesine başka bir örnektir. Başkan Metin Feyzioğlu soğukkanlılığını korumuş, bir anlamda krizi büyük bir edeple yönetmiştir. Başbakan’ın artık sinirlerini kontrol edememesi, üstündeki yükü artık taşıyamadığının kanıtıdır. Elbette bu yük, sadece ülkeyi yönetmek değil, pek çok yolsuzluğun, rüşvet olaylarının taşınamaz olmasından ileri gelmektedir. “Teamüle aykırılık” Barolar Birliği Başkanı tarafından değil, Başbakan tarafından yapılmıştır. Cumhurbaşkanı içine pek sinmese de Başbakan’ın arkasında yürüyerek salonu terk etmek zorunda kalmıştır. Bu sahnenin yaşanması, ülkenin nerelere geldiğinin en açık göstergesidir. Gene, “Ben yaparım, olur” diyen otokratik tavır kendi görüşünden başka hiçbir şeyi kabul etmeyen otokratın yetkisini kullanma biçimini göstermektedir. Artık Türkiye için “demokrasi” sözcüğü kullanılmamalı, “otokrasi” sözcüğü doğru yerini almalıdır. HHH Gerçeği kabul edememek. Asıl facia budur. Eğer Türkiye, gerçekten 21. yüzyıl çağdaşlığının uygarlığına ulaşacaksa her alanda, Gerçeği kabul edecek bilince, cesarete, aydınlanma kültürüne sahip olmak gerekir. Uzak görünüyor değil mi? Böyle giderse “evet”… ANKARA Soma’da yüzlerce işçi “taşeronlaşmanın” kurbanı olurken, hükümet ölümlerden ders almıyor. Kapalı kapılar arkasında hazırlanan, sendikalardan “sır” gibi saklanan, kamuoyuna ise “müjde” olarak sunulan “taşeron” yasası, çalışma yaşamını tam anlamıyla “taşerona” teslim edecek. İdareler istihdam edilen personelin “yeterli nitelik veya sayıda olmaması halinde” yardımcı işler için ihaleye çıkabilecek. “İdarenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde” tanımıyla geniş bir alanda taşeron çalıştırılabilecek. Yasaya aykırı hareket eden patronlar, 15 bin lira para cezası ile kurtulacak. Bütün işçilerin ücret alacaklarına ilişkin dava açma süresi de 1 yılla sınırlandırılacak. Cumhuriyet, sendikalardan sır gibi saklanan “taşeron tasarısı”nı açıklıyor. Önümüzdeki günlerde TBMM’ye sunulacak olan tasarıda yer alan düzenlemeler özetle şöyle: SGK’ye zırh: Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası kapsamındaki uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce SGK’ye başvuru yapılması zorunlu olacak. Yapılan başvuruya 90 gün içinde yanıt verilmezse, talep reddedilmiş sayılacak. SGK’ye dava açılabilmesi için taleplerin reddedilmesi ya da reddedilmiş sayılması şartı aranacak. Zorunlu sigortalılık sürelerinin belirlenmesi istemiyle işveren aleyhine açılacak davalarda dava SGK’ye “resen ihbar” edilecek. SGK davaya “fer’i müdahil” olacak. Yanında katıldığı taraf başvurmasa bile yasa yoluna başvurabilecek. Her yer taşeron: İdareler istihdam edilen personelin “yeterli nitelik veya sayıda olmaması halinde” yardımcı işler için ihaleye çıkabilecek. Bu konuda mevzuatı hükümet belirleyecek. Emsal işçi: Yasaya aykırı olarak taşerona iş verilmesi halinde taşeron işçilerine ödenecek ücret ve diğer sosyal haklar asıl işverenin “emsal işçisine” ödenen ücret ve sosyal haklardan daha az olamayacak. İşveren denetleyecek: Taşeron çalıştıran işveren, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınıp alınmadığını da yine kendisi denetleyecek. Yıllık izinler: Taşeron şirket değiştiği halde aynı işyerinde çalışmaya devam eden işçilerin yıllık ücretli izin süresi aynı işyerinde çalıştıkları süreler dikkate alınarak hesaplanacak. KİT’lerde taşeron: Kamu İktisadi Teşebbüsleri’nde yürütülmekte olan işin tamamına ilişkin hizmetler için bu işyerinde idarenin kendi personeli çalıştırılmaması kaydıyla ihaleye çıkılabilecek. Görüş alınacak: Taşeron ihalesine çıkılmadan önce, Maliye Bakanlığı’ndan ve Hazine Müsteşarlığı’ndan görüş alınacak. Ancak 6 ayı aşmayan işlerde görüş şartı aranmayacak. Zararı kişi ödeyecek: Taşeron ihalelerinde personelin sözleşme dışında başka bir işte çalıştırılması, uygun görüş alınmaması gibi nedenlerle idare aleyhine zarar çıkması halinde oluşan zararlar bu zarara neden olanlardan alınacak. Ayrıca zarara neden olan bu kişilere her türlü aylık, ödenek, zam, tazminat dahil yapılan bir aylık net ödemelerin 5 katı idari para cezası uygulanacak. Toplusözleşmeye şart: Taşeron işçileri kapsayan toplusözleşme süreci ise ancak “asıl işverenin üye olması ve yüklenici veya alt yüklenicinin yetkilendirmesi” halinde kamu işveren sendikası tarafından yürütülecek. Dava için 1 yıl şartı: İş Yasası’nda ücret alacaklarında zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu belirtiliyor. Tasarı ile bu süre 1 yılla sınırlandırılıyor. İşçi alacakları: İşverenler, taşeron işçilerinin ücretlerinin ödenip ödenmediğini her ay kontrol edecek. Taşeronun el değiştirmesi halinde, icra ve haciz hallerinde önce işçilerin ücret alacakları karşılanacak. Kıdem tazminatları: Kamuda çalışan taşeron işçilerin kıdem tazminatları kamu kurum ve kuruluşları tarafından ödenecek. Taşeron firmanın işçiyi önce kamuda daha sonra başka bir yerde çalıştırması halinde ise işçinin kamuda çalıştığı süreye ilişkin kıdem tazminatı kamu tarafından karşılanacak. İşçi kalan kısım için taşeron firmaya dava açabilecek. İhale 3 yıl olacak: İdareler, yemek dışında, temizlik, koruma ve güvenlik hizmet alımlarını 34 yıllığına yapamayacaklar. Taşeron ihaleleri en fazla 3 yıl olacak. SGK ödemeleri: SGK’nin kaybettiği davalarda ödeme yapılabilmesi için alacaklının önce SGK’ye başvurarak banka hesap numarası vermesi gerekecek. SGK, 1 ay içerisinde bu hesaba parayı yatıracak. Bu süre dolmadan SGK aleyhine icra yoluna gidilemeyecek. İş mahkemeleri: İş mahkemelerinde basit yargılama usulü uygulanacak. Hukuk Muhakemeleri Yasası’nın ispat ve delillere ilişkin hükümleri, iş mahkemelerinde de geçerli olacak. Dava yığılması halinde, her bir talebe ilişkin ispat ve deliller ayrı ayrı değerlendirilecek. Facia ‘geliyorum’ demiş Soma’da 301 işçiye mezar olan maden ocağına ilişkin anlatımlar, ağır ihmalleri ortaya koyuyor: Küflü gaz maskeleri: Madende saniyelerle ölümden kurtulduğunu anlatan maden işçisi Emre Alaca (29), o anları şöyle anlattı: “Göz gözü görmüyordu. Testere bulup hava borularına kestik. Bulunduğum yerde 140 kişiydik. Bu hava borularından nefes almaya çalıştık. Hava azalınca bize sağlam diye verilen ve yanımızda taşıdığımız gaz maskesi safi küftü. Yanımda 140 kişi varsa bunların 70’i de maskeleri açtı, hepsinin gaz maskesi küflü ve çalışmıyordu” dedi. Alaca “Hiçbir şey yokken maskeyi açarsan şirket senden 400 TL para kesiyor. O yüzden zaten biz daha önce bu gaz maskelerini hiç açmadık. Bu işyerinde son Emre Alaca, kıl payı kurtulduğu faciayı anlattı. (DHA) iş güvenliği dersine en son 6 yıl önce girdim.” Elektrik arızaları: Hayatını kaybeden elektrik teknisyeni Ergün Sidal’ın 17 gün önce kablo ve panoyla ilgili amirlerini uyardığı ve bunla ilgili tartıştığı ortaya çıkmıştı. Yaşamını yitiren elektrik ustası Mustafa Kocabaş’ın eşi Nursel Kocabaş da eşinin kendisiyle paylaştıklarını anlattı: “Son zamanlarda mesaiden geç geliyordu. Sık sık arıza çıkıyormuş, onun için sürekli geç kalıyordu. O gün 4 elektrikçi varmış. Normalde orada tek ya da 2 kişi çalışıyorlardı. ‘Sustum, ama...’ İşçi Muharrem Çiçek’in (19) cenazesi memleketi Balıkesir İvrindİ’de dün toprağa verildi. Naime Çiçek (60), cenazede sustuğunu ancak cenazenin oğluna ait olmadığını öne sürerek savcılığa başvuracağını açıkladı. Mezar başında Soma’da madenden cenazesi ilk çıkarılan işçilerden olan evli, 2 çocuk babası Uğur Çolak (26), Soma’da toprağa verildi. Eşinin mezarının başından ayrılmayan Duygu Çolak (21), “Biri 1, diğeri 2 yaşında iki çocuğum var. Ben Uğur’suz ne yapacağım. O benim hayatımın uğuruydu” diye konuştu. 10 yılda taşeron çalışan sayısı 387 binden 1 milyon 700 bine çıktı. Bugün 275 kamu kurumu ile 33 bin 788 şirket taşeron işçi çalıştırıyor AKP dönemiyle her yerde taşeron MAHMUT LICALI ANKARA AKP iktidarı döneminde taşeronlaşma hem kamu hem de özel sektörde en temel istihdam biçimi haline gelirken, 10 yılda 387 bin olan taşeron çalışan sayısı 1 milyon 700 bini buldu. Türkiye’de bugün 275 kamu kurumu ile 33 bin 788 şirket taşeron işçi çalıştırıyor. Soma’daki maden faciasında yüzlerce taşeron işçinin hayatını kaybetmesi, Türkiye’deki taşeron gerçeğini tekrar gündeme getirdi. Taşeron işçi çalıştırma maliyetin daha düşük olduğu gerekçesiyle AKP döneminde hem özel sektör hem de kamuda en temel istihdam politikikası oldu. Türkiye’deki kamu kurumları arasında taşeron işçi çalıştırmayan kurum neredeyse yok. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre, Haziran 2013 itibarıyla taşeron işçi istihdam eden şirket sayısı 33 bin 788 olurken, Türkiye genelinde taşeron işçi istihdam eden kamu kurumu sayısı ise 275 olarak belirlendi. Taşeron işçiler kamuda en fazla Sağlık Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bünyesinde çalıştırılıyor. Sağlık Bakanlığı bünyesinde 131 bin 201 işçi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bünyesinde ise 38 bin 878 taşeron işçi çalışıyor. Bakanlığın verilerine göre, AKP’nin iktidara geldiği 2002’de Türkiye’de özel ve kamuda toplam taşeron sayısı bugüne kadar rekor oranda artış gösterdi. 2002’ye 358 bin 511’i erkek, 28 bin 607’si kadın olmak üzere toplam 387 bin taşeron işçi çalıştırılırken bu rakam 2007’ye gelindiğinde 1 milyon barajını geride bıraktı. 2007’de Türkiye’de çalışan taşeron işçi sayısı 1 milyon 163 bin 917 kişi oldu. 2009’da yaşanan ekonomik krizde ilk gözden çıkarılan taşeron işçiler olunca çalışan sayısında azalma yaşanırken, 2011’de bu rakam 1 milyon 611 bin 204’e yükseldi. Türkiye’de taşeron işçi sayısının bu kadar artmasıyla birlikte kamuda çalışan kadrolu işçi sayısı da buna paralel olarak azaldı. Katlanarak arttı CHP’li Umut Oran ‘Facianın baş sorumlusu Erdoğan’ Ekonomi Servisi CHP Milletvekili Umut Oran, Soma’daki facianın AKP dönemindeki yanlış özelleştirme, sendikasızlaştırma ve taşeron işçiliği sisteminin kaçınılmaz bir sonucu olduğunu belirtti. Oran, iki yıl önce tüm maden ruhsat izinlerini kendisine bağlayan, keyfine göre özelleştiren, kontrolsüz taşeronlaşmaya göz yuman, kendisine yakın firmalara kâğıt üzerinde denetim yapan Erdoğan’ın bu facianın baş sorumlusu olduğunu vurguladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle