05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 MAYIS 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 Üzerimize dikili gözler Ümidi yaşatmak için haykırmayı göze almak gerek; bu siyasi bir mesele değil, bir insanlık sorunu, haysiyet sorunu Karamsarlık hakkımı kullanıyorum CANNES (Cumhuriyet) 67. Cannes Ceylan’la birlikte yazdık” dedi. Ceylan, sinemaya bakışını, “Hayatta Film Festivali’nde Altın Palmiye için yainsan her yerde aynıdır. Yaşamla ilgirışan “Kış Uykusu”nun yönetmeni Nuri li ikircikli filmleri seviyorum, her şeyi Bilge Ceylan, filmde Türkiye’nin şu sıçözüme ulaştıran değil, muhtelif duyralardaki politik durumuna bir gönderme olmadığını vurgulayarak “Filme 3 yıl ön guları gösteren, ucunu açık bırakan filmler bana göredir” sözleriyle özetce başladık. Sinemacının gündemi koledi. valaması hem zor, hem de şart değil. Ünlü yönetmen, filminde “umut” olup Sinemacının gazetecilik yapmasına geolmadığı yolundaki bir soruyu da, “Filmrek yok” dedi. lerime özel olarak umut Ceylan, sanatçının koymayı sevmiyorum. görevinin kendi gelu Zayıf taraflarımızla yüzleşmek Hayatta ne kadar vardiği kültüre başka bir gerektiğini, üstelik bunun sa filmlerde de o kadar bakış açısı getirebilumut olmalı. Filmlerimmek olduğunu söylebizim kültürümüzde yaygın de karamsar olma hakyerek şöyle dedi: olmadığını vurgulayan Ceylan, kımı kullanıyorum” di“Zayıf taraflarıinsanı anlamaya çalışarak film ye yanıtladı. mızla yüzleşmek ge“Kış Uykusu”nun baş rek ki bu bizim külyapmanın kendisine daha anlamlı oyuncularından Demet türümüzde yaygın geldiğini söyledi. Altın Palmiye Akbağ, Soma’da yaşadeğildir. Kültürün adayı yönetmen, “Hayatta ne nan maden faciasıyla ilgionur, gurur, utanma li olarak, “Buruk bir seeşiklerini aşma kaykadar varsa filmlerde de o vinç yaşıyoruz. Bir yangısı gütmeden topkadar umut olmalı. Filmlerimde dan yüreğimiz kan ağluma hizmet etmekaramsar olma hakkımı lıyor, öte yandan burasi gerekir. Özellikle kullanıyorum” dedi. da filmimizi tanıtmamıkendi zayıf taraflarızın mutluluğunu yaşıyomızla yüzleşmek için ruz” dedi. sosyal reflekslerCeylan da “Tüm duyguları aynı anda le değil, insanı anlamaya çalışarak film yaşıyoruz. Olaylar biz buraya gelirken yapmak bana daha anlamlı geliyor.” başladı. Sevincimiz kursağımızda kalıCeylan, önceki gün Cannes’da, senaryor” demekten kendini alamadı. yoda imzası bulunan Ebru Ceylan, gö“Tiyatrodaki gibi prova yaptık, hatrüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki, yata bunları kaydettik. 200 saatlik kayıtpımcı Zeynep Özbatur, Fransız ortak tan 196 dakikaya ancak indirdik” diyapımcı Alexandre MalletGuy ve başyen Haluk Bilginer ise 182 sayfalık karolleri paylaşan Haluk Bilginer, Demet lın senaryoyu ilk gördüğünde korktuğuAkbağ ve Melisa Sözen’le birlikte bir nu, ama okuduktan sonra metne vuruldubasın toplantısı düzenledi. ğunu söyledi. “Kış Uykusu”nun çıkış noktasının 19. Bilginer, Ceylan’ı, “İletişimde usta yüzyıl Rus yazarı Anton Çehov’un birbir insan ve istediğini almayı beceren kaç kısa öyküsü olduğunu belirten yönetbir usta yönetmen” sözleriyle tanımladı. men, “Ama sonuçta senaryoyu Ebru Cannes’da ‘Kış Uykusu’yla ilgili bir basın toplantısı düzenleyen Nuri Bilge Ceylan: İnsanları sayılara indirgemek 13 Mayıs’tan beri otururken, kalkarken, yürürken, okurken, konuşurken sürekli olarak üzerime dikili gözler görüyorum. Geleceği olmayan bir karede donmuş kalmış, soru işaretleriyle dolu gözler… Sordukları soruların ağırlığı altında eziliyorum, cevap veremiyorum. Bulduğum cevapların, zihnimden peşpeşe geçen suçlamaların, güncel içinde sıkışıp kalan yorumların hiçbiri üzerime dikilmiş gözleri tatmin etmiyor, öylece durup bana bakmaya devam ediyorlar. Sanki yaşam anlamını yitirmiş gibi. Yitirdiğim anlamın peşinden koşmaya, faciayı ve kendimi sorgulamaya çalışıyorum. Biz hangi zaman aralığında insanları sayılara indirgedik, hangi uğursuz süreçte onları taneleştirdik, isimleri, ömürleri, aile albümlerini cenaze tabelasına kaydedilmiş birer işaret, birer çarpı, birer numara olarak görmeye başladık? Acaba 12 Eylül sonrasının haber bültenlerinde sıkça görülen yan yana dizilmiş genç ölülerin sayılarının verilerek “ölü olarak ele geçirildikleri”ni suratımıza tüküren o “sözcük balgamları”yla mı başladı bu süreç? Yoksa 12 Eylül öncesinde, “Bugün de şu kadar kişi öldürüldü, şu kadar solcu, bu kadar sağcı” diyen manşetlerle mi? Irak üzerine yağdırılan bombaları bize bir bilgisayar oyunu gibi sunduklarında, “sorti” sayılarını hesaplamaya, kullanılan füzeleri, tankları, uçakları neredeyse reklam yaparcasına ağızlarının suyu aka aka anlatan “uzman” konukları iştahla dinlemeye başladığımızda mı gergedanlaştık yoksa? Her türden neoliberalizmin yaklaşık 30 yıldır tepemize vura vura dayattığı “İşçi sınıfı diye bir şey kalmadı” saf İşçi sınıfı vardı. Bugün “örgüt” lafının toplumda umacılaştırılmış olmasının altında örgütlü insanın kolektif davranış sergileyebilme yeteneğinden duyulan korku yatıyor. Peki, korkan kim? “Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,/akar suyun/meyve çağında ağacın,/serpilip gelişen hayatın düşmanı./Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına:/ Çürüyen diş, dökülen et,/ bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler,/ Ve elbette ki, sevgilim, elbet,/dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,/dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle,/ işçi tulumuyla,/bu güzelim memlekette hürriyet.” Böyle demiş Nâzım Hikmet… Bu şiiri 1945 sonunda, yanılmıyorsam Bursa u Kararmış yüzlerde Cezaevi’nde yazmış. 70 yıl ışıltıları donmuş gözler olmuş neredeyse… Ve biz satasına mı fazla inanhâlâ Soma’da maden ocadık yoksa? İşçilerin üzerimize dikilmiş, ğı kapısında işçi cenazebize varlıklarını hatırbakıyor. Orada öylece si sayıyoruz. Üzerimize dilatmaları için madenduruyorlar, bizden bir kilmiş madenci gözleri “Nilerde göçük altında, çin” diye soruyorlar ve biz patlamalarla, yangınşey bekliyorlar. tatmin edici bir cevap verelarla ölmeleri mi geremiyoruz. Kendi vatandaşına kiyordu mutlaka? düşman, yaşatmak değil ölResmi açıklamalara göre 301 işçidürmek üzerine kurulu, her gün ölümü nin can verdiği bir facianın ardından, meşrulaştıran bir sistemin içinde tekero madenin sahibinin Başbakan’la el sılenip gidiyoruz, nasırlaştıkça alışıyokışabilmesi, ona hoş geldin diyebilmeruz, hesap soramıyoruz bir türlü, çünsi, sonra da basın toplantısında “Hiçbir kü kendimizle yüzleşemiyoruz, içimizihmalimiz yok” açıklamasını yapabilden bir ses “Yeter! Bu kadarı da olmesi noktasına nasıl geldik biz? Yoksa maz ” diyor, diğer ses hemen onu bashep mi böyleydik? tırıyor: “Aman, nemize gerek, şunu Hayır hep böyle değildik, bir kere, şu kadar söyleyelim, kimseyi kızdırherhalde sanayi sektörü finans sektömayalım.” Sorularını yutan, yutmaya rü tarafından bu derece alt edilmediği zorlanan, bunun için hırslanıp hırsını için, toplumların kaderleri ve gelir böbaşka yerden çıkaran şizofren bir toplüşümü borsa tabelalarında inip çıkan lumuz biz. Oysa ümidi yaşatmak için ışıklı sayılara bu derece bağlanmadığı haykırmayı göze almak gerek; bu siyaiçin, üretim ve o üretimi yapanlar busi bir mesele değil, bir insanlık sorunu, günkü kadar yok hükmünde sayılmıhaysiyet sorunu… yorlardı. Üstelik zamanında “301 kişi Kararmış yüzlerde ışıltıları donmuş öldü, ama bizim ihmalimiz yok” digözler üzerimize dikilmiş, bakıyor. yebilme cüretine dünyayı dar edecek sendikalarımız vardı, örgütlülüklerimiz Orada öylece duruyorlar, bizden bir şey bekliyorlar. vardı. Bunun yarattığı göreli bir denge TİYATRO TOPLULUKLARI YAŞAMINI KAYBEDENLERE DESTEK İÇİN SAHNEDE Perde, Soma için açılacak Kültür Servisi Bask Tiyatro’nun sunduğu “Dilimin Ucunda” ile Oyun Sonu topluluğunun eseri “Masum Katiller”, 27 Mayıs Salı günü, saat 19.30’da İstanbul Gri Sahne’de Soma’da hayatını kaybedenlere destek olmak için sergilenecek. Tek perdelik iki oyun, Gri Sahne’de ardı ardına gösterilecek. Ayrıca Samsun Düşevi Oyuncuları da Soma’da yaşanan büyük felaket için Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Merkezi’nin açmış olduğu “Soma’daki Ölen İşçi Çocuklarının Eğitimi” amaçlı yardım kampanyasına destek verecek. Topluluk, 20 Mayıs Salı günü saat 20.00’da Gazi Sahnesi’nde sergileyecekleri“Sıfırdan Sonra” adlı oyunun tüm gelirini ÇYDD’nin kampanya hesabına aktaracak. MASUMİYET MÜZESİ, AVRUPA YILIN EN İYİ MÜZESİ SEÇİLDİ Ödül, madende ölenlere... Kültür Servisi Masumiyet Müzesi, EMYA Avrupa Yılın En İyi Müzesi Ödülü’ne değer görüldü. Geçen cumartesi Tallin’de Avrupa Müzeler Forumu’nda ödülü alan Orhan Pamuk, Soma’daki katliamda hayatını kaybedenler için duyduğu acıyı dile getirdi ve ödülü Soma’daki madencilerin anısına aldığını söyledi. Müze, bu ödül dolayısıyla, ödülün heykelciği olan Henry Moore’un “The Egg” eserine önümüzdeki bir yıl boyunca sahip olacak. n Kültür Servisi Latife Hanım’ın Atatürk’ten boşanırken taleplerini de içeren mektubu, aile fertlerinin itirazları sonucu, dün düzenlenen müzayededen çıkarıldı. Savcılık, yakınlarının talebi üzerine mektuba el koydu. Müzayede firmasının sahibi Kemal Can Süleymaniye, “Eserin tekrar bize verilmesinin ardından mektubu müzayede yoluyla satışa çıkaracağız. Elde edilen geliri ise Soma’daki maden faciasında mağdur olan işçi ve yakınlarına bağışlayacağız” dedi. Latife Hanım’ın sırları kurtuldu Yazarımızın rahatsızlığından dolayı yazısı elimize ulaşmamıştır, yayımlayamıyoruz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle