29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET [email protected] 16 MAYIS 2014 CUMA 14 KÜLTÜR ASLI SELÇUK Maskenin ardındaki yaşamlar 33. İstanbul Film Festivali’nden piyasaya transfer olan ‘Frank’; ‘Godzilla’, ‘Düşman’, ‘Seninle Yaşıyorum’ gibi filmlerle birlikte bugün gösterime giriyor rak) çevrilmiş İngiltereİrlanda yapımı “Frank”, geçen yıl uluslararası yarışma bölümünde gösterildiği 32. İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale ödülünü kazanmış “What Richard DidNe Yaptın Richard?”ıyla tanıyıp bağrımıza bastığımız İrlandalı yönetmen Lenny Abrahamson’un yeni filmi. Yazar Jon Ronson’un kendi kitabına dayanarak senaryosunu Peter Straughan’la beraber yazdığı u Lenny Abrahamson yeni Son dönemin seyretmekten “Frank”ın başında, dalgalı deeseri “Frank”ta, malzemesini keyif aldığım oyuncularından nizde beceriksizce giriştiği inustalıkla kullanarak seyirciyi Michael Fassbender’i bir kez tihar etme çabası çok soğuk su daha perdede ferah ferah izleyutmasına karşın yarıda kalmış esprili diyalogların peşine mek için gittiğim, festivalden bedbin klavyeci Lucas’ın yeritakan, tıkır tıkır yürüyen, kalma “Frank”ta bütün film ne gruba kabul ve dahil ediliyor, bir çeşit yapboz ya da boyunca yüzünü gizleyen, yuher an şarkı sözü yazmak ve bessökyap mantığıyla bir çırpıda varlak bir maskenin ardındate yapmak isteyen, gerekli amaki Fassbender’i ancak hikâye tör şevkine ve yürütme azmine seyredilip tüketilen, duygusal gereği, maskenin kırılıp parçade sahip genç müzisyen kahradozu yerinde, karakterleri, lanması sonucunda kısa bir sümanımız, kızıl saçlı Jon (Domhenstrümanları ve hikâyesiyle re görebildik kendi doğal yünall Gleeson). ilginç bir müzik yaratıcılığı filmi züyle finalde. Fiziği ve müziğiyle hayli sıYarım yüzyıldır birlikte yaşra dışı Frank’ın, ikisi Fransız 6 ortaya koymuş. landığımız, The Beatles, Rolkişiden oluşan, internette yığınling Stones, Who, vb. gibi ünla özel hayranlar edinmiş, Solü grupların şarkılarıyla birkaç kuşağı derinleronprfbs adlı grubuna sürpriz bir şekilde yeni mesine etkileyip beslemiş olan İngiliz rock müklavyeci olarak giriyor Jon. ziğinde önemli bir yere sahip “Manchester Ama hayatın her safhasından, soluk alıp versound”unun, 1970 sonları1980 başlarındaki tadiği her andan ilham ve feyz alan Kansasnınmış punk gruplarından The Freshies’in liderlı Frank’ın garip karizmasına kapıldığından mıliğini, solistliğini üstlenmiş müzisyenkomeddır nedir, sahnede aşırı heyecandan çalamayarak yen Chris Sievey (19552010), 1984’te gruptan tıkanıp kalan, bıyıkları yeni terlemiş, heveskâr ayrılarak çeşitli radyo ve televizyon programlaama toy ve acemi müzisyen Jon’a fena halde gırında yarattığı, Frank Sidebottom adındaki (kacık oluyor, 1919’da Ruslar tarafından keşfedilfasına fiberglastan yapılmış, kocaman top gibi, miş o benzersiz Theremin çalgısıyla şarkılara komik bir maske geçirmiş, siyah beyaz bir çizgi derinlik ve gizem katan, gizliden gizliye Frank’a film figürünü andıran) komik bir karakterle ünda aşık, çatal dilli, erkek Fatma kılıklı Clara lenerek çok popüler olmuş, hatta kült statüsüne (Maggie Gyllenhaal). erişmişti, özelikle kuzey İngiltere’de. Ancak çırılçıplak gördüğü bakir delikanlıyı Hep dalga geçtiği o beylik ve klişe yüz ifadeanında üstüne çekiveriyor Clara. Grubun Franlerine kafayı taktığı için suratını hiç çıkarmadığı sız davulcusu Nana’yla basçı Baraque (Françobüyük bir top maskenin ardına saklayan, her dais Civil) da pek hazzetmiyor Jon’dan. im heyecanlı, tez canlı, iyimser ve eksantrik bu Cansız vitrin mankenlerini düzecek kadar arıkomik karakterden esinlenerek (ve adını da alaza bir tip olup giderek intihara yönelecek ve sonsuzluğa sade bir Viking cenaze töreniyle uğurlanacak grubun öteki klavyecisi Don’un (Scoot HcNairy) kol kanat gerdiği, farklı ilke ve kurallarından vazgeçmeyen Frank’ın da sempatisini kazanan Jon’un gözünden anlatılan film, Frank’ın grubunu toplayıp dağ başında, yeşillikler içindeki ıssız bir İrlanda kasabasında yeni albümleri için çalışmaya gidişleri ve ardından çıktıkları ABD turuyla sürüyor. Absürd bir mizahla kaynaştırılarak rock gruplarının sıra dışı yaşamlarına, şarkı sözlerine, kişisel ilişkilerine yapılan göndermeler, Pink Floyd’vari psikedelik müzik yaratıcılığına ilişkin anıştırmalar ve rock’un esin kaynakları üzerine çağrışımlarla süregelen, hem tuhaf hem de kışkırtıcı olabilen bir punk estetiğiyle sarıp sarmalanmış, birtakım kafadan sakat, çatlak, garip kadınerkek müzisyen tiplerin resmi geçit yaptığı “Frank”ı bu konuda çekilmiş çok önemli bir başyapıt saymasak da, rockmüzik eksenli filmler listesine kolayca sokulabilir nitelikte; düzeyli, esprili ve seyre değer bir film “Frank” sonuçta. Geçen yıl seyrettiğimiz o Dublin’li, varlıklı bir ailenin, olgun, başarılı ve yakışıklı, yeniyetme oğlu, “Altın Çocuk” da denilen, delikanlı Richard’ın bir yaz gecesi öfkesinin şehvetine kapılarak mahvoluşunu hikâye eden, Altın Lale ödüllü “Ne Yaptın Richard?”ın yönetmeni Lenny Abrahamson yeni eseri “Frank”ta, malzemesini ustalıkla kullanarak seyirciyi esprili diyalogların peşine takan, tıkır tıkır yürüyen, bir çeşit yapboz ya da sökyap mantığıyla bir çırpıda seyredilip tüketilen, duygusal dozu yerinde, karakterleri, enstrümanları ve hikâyesiyle ilginç bir müzik yaratıcılığı filmi ortaya koymuş. Kameramanlığını James Mather’in üstlendiği, müziklerini Stephen Rennicks’in imzaladığı, genç oyuncu Domhnall Gleeson’un yılların Maggie Gyllenhaal’iyle aşık attığı “Frank”, Başka Sinema salonlarında meraklısını bekliyor. 67. CANNES FİLM FESTİVALİ’NİN ANA JÜRİSİNİ YOĞUN BİR MÜDAVİMLER LİSTESİ BEKLİYOR MEHMET BASUTÇU Sanat yaşa başa bakmaz yolculuğuna çıkarlar. Atina’ya gelen çift Akropolis’i gezerken Amerikalı turist rehberi Rydal Amerikalı ünlü kadın yazar Keener’la (Oscar Isaac) tanıPatricia Highsmith’in çok saşırlar. Colette’in güzelliğinden, yıda psikolojik gerilimi sineChester’ın varsıllığından etkilemaya uyarlandı. Cinayet ronen Rydal onlarla hemen dostmanlarının bir numaralı adı luk kurar. MacFarland çifti bu Highsmith’in (19211995) yatehlikeli yabancıyı özel yaşampıtları tedirgin edici psikololarına sokar. Babası işçilikten jik gizemler, ironi, kara migelen Chester yaşamında yanzah, hiciv içerir. Romanlarında lışlar yapmış, ABD’de hayali gaylezbiyen ilişkiler üstü örtülü anlatımlarla yansıtılmışlardır. petrol hisseleri satarak çok sayıda insanı dolandırmıştır. Dostoyevski ve Kafka’dan etHırslı, oportünist Rydal eğikilenen yazar, insanlardan çok timli, aydın, zengin bir aihayvanlarla yaşamayı yeğleleden gelir, babasından ötümiştir: İlk kitabı Strangers on a rü Avrupa’ya gitmiştir. ChesTrain’i (1950) gerilimin ustası ter, Rydal’a yeni yitirdiği ve Hitchcock beyaz perdeye uyarcenaze törenine gitmediği balar (1951). basını anımsatır. Colette ise Ardından René Clément, Highsmith’in tüm kadın karakPlein Soleil (1960) adıyla The terleri gibi belirsiz, Talented Mr. gizemlidir. Bir süRipley’i (1955) re sonra üçlü arasınçeker. Ana anu “Ocak Ayı’nın karmaşık bir ilişki tikahraman kaİki Yüzü”nde, ışıltılı, da oluşur. Olayların getil Tom Ripley’i güzel Akdeniz lişimiyle birbirlerinin canlandıran Alakirli sırlarını öğrenirin Delon’u yamanzaralarının ler. Kimin kimi kulzar ideal Ripley fonunda sınıf landığı, kimin kimden olarak tanımlaçatışmaları, sosyal tehlikeli olduğu ise mıştır. Anthony kıskançlıklar, etik anlaşılamaz. Minghella romaBaşta birbirlenı bu kez 1999’da yargı, fırsatçılık rini destekleyen Matt Damon, Jutemaları sürükleyici Chester’la Rydal sonde Law’la gerçekbir anlatımla radan rakip kesilirler. leştirir. Ripley’s Üçüde bir şeyin patGame’i (1974) betimleniyor. lamasını beklemektedir. Chester dolandırıcılıktan ötürü yakalanma korkusuyla doludur, Rydal meteliksiz, sıradan yaşamından kurtulmak ister, Colette’se kaçıp saklanmaktan yorulmuştur. Rydal’ın Colette’i korumak istemesi Chester’da kıskançlık ve paranoya yaratır, iki erkek arasında tehlikeli bir savaş başlar. Bu aşk üçgeninde karakterler arasında bastırılmış gerilimler yaşanır. Highsmith’in Wim Wenders’te The American romanlarında genellikle erFriend (1977) adıyla sinemaya kekler arasında homoerotik bir uyarlar. Liliana Cavani, Ripilişki vardır. Amini, filminley Under Ground’u (2002) de Chester’la Rydel arasındaki çevirir (2005). Highsmith’in ka ilişkiyi babaoğul ilişkisine çerakterleri o denli karmaşık, çevirmiştir. Bu Freudyen durumkicidirler ki çok sayıda yönetda Rydal, Colette için Oedipus mene esin kaynağı olmuşlarkompleksi besler. Aralarında dır. Jude, The Wings of Dove, karmaşık dinamikler gelişir. The Four Feathers, Snow WhiAmini, Hitchcock’la te and the Huntsman, Drive, 47 Highsmith’i iç içe geçirerek baRonin’in senaristi İran kökenşarılı bir karışım oluşturur. Yuli İngiliz senarist Hossein Aminanistan, Girit, Türkiye gibi büni 15 yıllık çalışmasının ardınyüleyici mekânlarda, yetkin bir dan yazarın The Two Faces of oyuncu kadrosuyla gerçekleşJanuary (Ocak Ayı’nın İki Yütirilen psikolojik gerilimde kazü/1964) romanını ilk filmi olarakterlerin dürtülerini, karanlık rak çekmeyi başarır. beklentilerini izleriz. 1960’lar dünyada kurallaBugün gösterime giren The rın yıkılıp özgürlüğün kutTwo Faces of January’de (Ocak landığı yıllar olarak bilinir. Ayı’nın İki Yüzü/2014) ışıltılı, 1962’de Hollywood yıldızlagüzel Akdeniz manzaralarının rını andıran karizmatik Chesfonunda sınıf çatışmaları, soster MacFarland’la (Viggo Mor yal kıskançlıklar, etik yargı, fırtensten) genç karısı Colette satçılık temaları sürükleyici bir (Kirsten Dunst) bir Akdeniz anlatımla betimleniyor. Görüntü yanıltıcıdır ‘OCAK AYI’NIN İKİ YÜZÜ’ BUGÜN GÖSTERİMDE CANNES Edith Piaf’ın yaşamını anlattığı “La Môme” (2007) filmiyle tanınan Olivier Dahan “Grace de Monaco” konusunda Amerikalı yapımcı ve dağıtımcısıyla son kurgulamanın hakkı konusunda ciddi gerginlikler yaşarken Monaco Prensliği filmi görmeden karşı çıkıyor, tarihi gerçekleri çarpıttığı gerekçesiyle herkesi boykota çağrıyordu!.. Sonuçta, açılış gecesinde yönetmenin kurguladığı biçimiyle önümüze gelen film, büyük düşkırıklığı yarattı. Hiçbir mizansen pırıltısı olmayan, yeni bir bakış açısı getiremeyen, televizyon dizilerinin yavan diliyle kotarılmış, heyecan yaratamayan, hatta sıkıcı gelen bir film izledik. Ne de gereksizmiş bunca polemik diye düşünenler çoğunluktaydı. Nicole Kidman’ın incelikli yorumu bile kurtaramıyordu “Grace de Monaco”yu... Gelelim diğer polemik konusuna: Geleneklerin tersine, festivalin kapanış fil u Nuri Bilge Ceylan’ın Altın Palmiye peşindeki ‘Kış Uykusu’ filmi bugün gösteriliyor. Açılıştaki ‘Grace de Monaco’ düş kırıklığı yarattı. Godard gibi yaşlı yönetmenlerin yarışmada olması eleştiri aldı. mi basın konferansında sunulan seçkilerle birlikte açıklanmamıştı. Avrupa Parlamentosu seçimleri nedeniyle bir gün öne alınarak 24 Mayıs Cumartesi akşamı yapılacak olan ödül töreni sonrası hangi filmin izleneceğinin son ana kadar bilinmemesi spekülatif haberlere çanak tutmaktaydı. Abel Ferrara’nın daha gösterime girmeden polemikler yaratan filmi “Welcome to New York” Fransa’da salon bulamayınca, yapımcısı Wild Bunch şirketi, 17 Mayıs gecesinden itibaren internet üzerinden indirilerek 7 Avro karşılığı kişisel bilgisayarlar üzerinde izlenebileceğini açıklamıştı. Fransa’da film dağıtım koşullarını düzenleyen katı zamanlama kurallarını (önce sinemalar, sonra DVD, ardından paralı televizyon kanalları, sonunda da ücretsiz televizyon kanalları) kıran bu uygulamanın göreceği ilginin düzeyi, film Cannes’da kapanışı yapsa da yapmasa da merakla beklenen en önemli konuydu... Festival yönetimi sonunda kararını verdi ve açılışa 24 saat kala açıkladı. Po Nicole Kidman ile Lambert Wilson Cannes Film Festivali’nin açılış töreninde dans etti. lemikler fırtınasından korunmak için klasik sinemaya, artık yaşamayan “devrimci” bir ustaya sığınmak en akıllı yoldu: Kapanış gecesinde, Sergio Leone’nin, “İtalyan western” ya da “spagetti western” türünün simgelerinden 1964 yapımı, Clint Eastwood ile Gian Maria Volonte’nin yorumladıkları “Bir Avuç Dolar İçin” adlı başyapıtı, Quentin Tarantino’nun sunumundan sonra yenilenen kopyasından izlenecek... Cannes Film Festivali’nin direktörü Thierry Frémaux, festivalin müdavim lerinin bol olmasının, JeanLuc Godard gibi birçok yaşlı yönetmenin hâlâ Altın Palmiye yarışına katılıyor olmalarının, Cannes’ı tutuculuk konusunda Bayreuth Festivali’ne benzeten eleştirilere yol açtığı hatırlatıldığında, “Cannes sinema sanatının, mizansen inceliklerinin festivalidir. Godard yenilikçi bir mizansen sergilediği için, olması gerektiği yerde bulunuyor; tıpkı 25 yaşındaki Xavier Dolan gibi...” diyerek biçimlendirdiği seçkilerin arkasında durdu. Kadın yönetmenlere pek az yer vermekle suçlanan festivalin, 1993’ten bu yana ilk ve tek Altın Palmiye’li kadın yönetmeni olma yükünü taşıyan Yeni Zelandalı Jane Campion başkanlığındaki ana jürisini, Xavier Dolan’dan JeanLuc Godard’a dek uzanan geniş zaman yelpazesi içinde, aralarında “Kış Uykusu” bugün sunulacak olan Nuri Bilge Ceylan’ın, David Cronenberg’in, Mike Leigh’nin, iki Palmiyeli JeanPierre ve Luc Dardenne kardeşlerin ve Ken Loach’un da bulunduğu yoğun bir müdavimler listesi bekliyor... Sanatın, sonuçta yaşla başla pek fazla ilgisi olmadığını bir kez daha anımsayalım...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle