06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 MAYIS 2014 ÇARŞAMBA 14 HABERLER GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Pozantı ve polis şiddeti mağduru çocuğa 22 dava ve 370 bin TL ceza GÜNDEM n Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada Şayet muhalefet partileri bir aday üzerinde anlaşırsa, halkımızın yüzde 57’si de RTE’nin karşısına dikilirse, elindeki tek davulla sandık da sandık deyip duran hazret, sandıktan bir güzel ulusal irade sopası yiyerek feleğini şaşırabilir 10 Ağustos günü. Yoksa ve de muhterem efendi hazretlerinin muhalefetin temsil ettiği yüzde 57 oyun birleşerek karşısına dikilemeyeceği hesabı tutacak... ...gazını almak için Afyon’da topladığı vekillerine açıkça ilan eylediği gibi o sade bir cumhurbaşkanı olmayacak ya?... Başbakanın üstünde yürütmenin de başı olacak, bittabi bu uygulamanın arkası çorap söküğü gibi gelecek: Yürütmenin başı cumhurbaşkanı… Elbette artık Genelkurmay başkanı, elbette Yargıtay, Danıştay gibi yüksek yargı organlarını tek elde toplayan adalet bakanı, elbette yüksek kadı efendi rütbesiyle Diyanet İşleri Başkanı ve hukuku guguk anlayışıyla sağdan soldan söylenenlerle öğrendiği için, elbette Anayasa Mahkemesi Başkanlığı görevini de üstlenecek! Şimdi bu listedeki cumhurbaşkanının Genelkurmay Başkanlığı görevini üstlenmesi yadırganabilir. Oysa neden yadırgansın? İkinci Dünya Savaşı’nda Alman ordularına onbaşı Führer Hitler komutanlık etmedi, yönetmedi mi? Üstelik bizimki yedek subay! HHH RTE’nin hem cumhurbaşkanı hem de yürütmenin başı olmasını yadırgamayanların başında Turgut Özal’ın cumhurbaşkanı seçildikten sonra Çankaya’da Evren’e sarılmaya giderken merdivenlerde “Başbakanım da ANAP Genel Başkanı da sizsiniz” diye görev verdiği Yıldırım Akbulut... ...RTE’nin Köşk’te yürütmenin başı olarak da hükümete tepeden bakmasını hâlâ fazla yadırgamamış görünüyor. Zira Özal, Akbulut’u her dediğimi yapacak diye başbakanlığa münasip görmüştü. Akbulut, RTE’nin yetki kullanma açısından Özal’dan geri kalmayacağına kuşku yok diyor. Bu konuda deneyimler yaşadı ama Özal’ın Köşk’ten her dediğine “bir yere kadar” eyvallah dediğini itiraf ediyor. Peki ama o bir yere kadar dediğimiz kırılma noktası nedir? Cumhurbaşkanı ile başbakan arasında mutlak uyumdan söz eden Akbulut, önemli bir örnek olayı ıska geçiyor. Anımsadığım kadarıyla ABD’nin Irak’a güneyden ve Türkiye üzerinden kuzeyden saldırma planını geliştirdiği sırada, Başkan Bush’un izinden ayrılmamaya özen gösteren Cumhurbaşkanı Özal, başbakana Amerikan ordularıyla birlikte Türk birliklerinin de Kuzey Irak’a saldırmasına ve Amerikan askerine Güneydoğu sınırlarını açmaya izin verecek Meclis tezkeresi dayatıyordu. Son perdeyi o sırada Diyarbakır’da başbakanla birlikte olan cumhurbaşkanını izleyen Hasan Cemal’den dinledim. Akbulut; Özal’ın, Bush’un Körfez Savaşı’nın kuzey parçası olmamıza şiddetle karşı çıktı. Öyle bir tezkereyi hükümet olarak Meclis’e göndermeyecekti!. O gecenin ertesi sabahı başbakanın direnci ile karşılaşan Özal’ın yüzü Hasan Cemal’in o sıradaki izlenimlerine göre berbattı! Uyum uyum da ama bir yere kadar! Akbulut Hürriyet’e verdiği demeçte bu gerçeği doğruluyor. Sözünü etmiyor, dışarıya asker gönderme konusunda Özal’la ters düştüğünü örnek göstermeden, “Tabii siz ne kadar uyumlu çalışmak isterseniz isteyin bir noktaya gelindiğinde sorumluluk başbakanındır” diyor. HHH RTE bu örnekleri göz önünde bulundurarak kuzu gibi öyle bir başbakan arıyor olabilir. Ama Akbulut da başbakanlığı sırasında Özal’ın hık deyicisi olmakla suçlandı ve bu konuda hakkında belki de en çok fıkra üretilen başbakandı. Şimdi RTE’nin başbakanlığına talip olanlar Akbulut gibi fıkralara malzeme olmayı göze alacaktır herhalde. Nitekim RTE bu türden yorumların, atayacağı başbakanın fıkralara malzeme olması olasılığı yolunu daha bugünden kapatma çabasında. Afyon’daki vekilleri uyutma toplantısında bir vekilin Akbulut’tan söz ederek konuşulan Çankaya formülleri için “Akbulutvari” benzetmesine RTE, tabii olası planlarına aykırı düştüğü için derhal karşı çıktı. “Bir AKP’li başbakanlık yapan birisi için böyle konuşamaz. Ayrıca göreve gelecek arkadaşımızı töhmet altında bırakırsınız” dedi. HHH Demokrasimiz gebelik sancıları çekiyor. Bakalım Çankaya’da dünyada örneği görülmemiş nasıl bir yaratık doğacak! Nasıl bir kin böyle ABİDİN YAĞMUR MERSİN Mersin’de 13 yaşındayken polise taş attığı iddiasıyla gözaltına alınan, 14 yaşında polisin attığı biber gazı kapsülüyle ağır yaralanan M.K, polisler hakkında suç duyurusunda bulunduktan sonra defalarca gözaltına alındı, hakkında 6 ayrı dava açıldı ve ailesine toplam 370 bin lira para cezası kesildi. Pozantı Cezaevi’nde yaşanan şiddet ve cinsel istismar olaylarıyla ilgili ayrıntılı ifade veren M.K, polisin hedefi haline geldi. HD Mersin Şube Başkanı Ali Tanrıverdi, şu an 17 yaşında olan M.K. ve ailesinin baskılara dayanamadıkları için Mersin’i terk ettiklerini açıkladı. Silopi’ye bağlı köylerinin boşaltılması üzerine Mersin’e göç etmek zorunda kalan bir ailenin çocuğu olan M.K, 2010 yılında 13 yaşındayken katıldığı bir eylemde polise taş attığı gerekçesiyle gözaltına alınıp tutuklandı. Tahliye olan M.K, esnaflık yapan ailesinin yanında çalışmaya başladı. Ancak M.K, 2011’in haziran ayında, işten çıkıp evine giderken yüzüne gaz kapsülünün isabet etmesiyle ağır yaralandı. 3 gün boyunca yoğun bakımda kalan M.K, yaralanmanın kalıcı etkilerinden kurtulamadı. İHD Mer ‘POLİSLER KORUNUYOR, ÇOCUKLARA AJANLIK TEKLİF EDİLİYOR’ M.K’nin 2011’de gaz kapsülünün başına isabet etmesi sonucu ağır yaralandığını ancak sorumlu polisler hakkında dava açılmadığını anımsatan Tanrıverdi, “Bu tip olaylarda genel olarak polisin tavrı şudur. MOBESE arızalıdır, çevredeki kamera sistemleri bozuktur. Savunma bunun üzerine kurulur ve polisler korunur. Olayın üstü kapatılır. M.K’nin durumunda olan çocukların yaşadıkları baskılardan biri de ajanlaştırma çabaları. Bunun somut örneklerini cezayla sonuçlanan mahkeme dosyalarında görüyoruz. Ceza davalarında genelde çocukların birbirlerini suçlayan ifadeleri yer alıyor. Bu ifadelerin dışında somut bir delil olmadan çocuklar cezalandırılıyor” dedi. sin Şubesi, M.K’nin gaz kapsülüyle yaralanmasının ardından ailesiyle birlikte suç duyurusunda bulundu, ancak bu girişimler polisler hakkında dava açılmasına yetmedi. Ancak bundan sonra M.K. ve ailesinin hayatı adeta kâbusa döndü. İHD Mersin Şube Başkanı Ali Tanrıverdi, “Polisler hakkında suç duyurusunda bulunulmasının ardından M.K. defalarca gözaltına alındı. 7 kere tutuklandı. Mersin, Pozantı, Sincan, Şakran, Mardin cezaevlerine gönderildi. Çok ciddi fiziki ve psikolojik baskılar vardı üzerinde. Şu an 22 dosyası var. Devlet malına zarar verdiği gerekçesiyle ailesine toplam 370 bin lira idari para cezası verildi. Ailesi Emniyet’e çağrıldı, işbirliği teklif edildi. Mersin dışına çıkmak zorunda kaldılar. Son olarak ağır ceza mahkemesinde bir dava daha açtılar” dedi. M.K’ye psikolojik destek veren Akdeniz Belediyesi İştar Kadın ve Çocuk Danışmanlık Merkezi uzmanı psikolog Fahriye Cengiz ise, M.K’nin “etiketlenmiş” çocuklardan biri olduğunu, sürekli gözaltına alındığını söyledi. Cengiz, “Mahallede ne olsa M.K. suçlanıyordu. Hatta bir keresinde M.K. gözaltındayken yaşanan bir olaydan dolayı da M.K’yi suçlamışlardı” dedi. Cengiz, M.K’nin Pozantı Çocuk Cezaevi’nde yaşananlarla ilgili bilgiler verdiği için hedef haline gelmiş olabileceğini söyledi. Kılınç’tan sağlık raporu için hastaneye sevk eden infaz savcısına tepki: Bebeklerimi yok saydı İstanbul Haber Servisi Kitap sattığı için “yardım ve yataklıktan” iki yıl bir ay hapis cezası alan 6 aylık Özgür ve Lorin bebeklerin annesi Mülkiye Demir Kılınç, infaz erteleme talebini değerlendirecek olan savcılık tarafından hastaneye sevk edildi. Mezo pot amya Kültür Merkezi’nde çalışırken sattığı kitapların örgüt üyelerine gönderilmesinden dolayı hapis cezası alan Kılınç, dün, sevk yazısını almak için eşi Ahmet Kılınç ile birlikte Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na geldi. Yüzde 43 oranında engelli olduğuna ilişkin savcılığa rapor sunan Kılınç’ın hastaneye sevk yazısında savcı Orhan Güldiker, Kılınç’ın cezasının infazına, ceza infaz kurumunda devam edilmesinin sağlığına olumsuz yönde etki edip etmeyeceğinin araştırılmasını istedi. Savcı Güldiker, yazısında ayrıca cezanın, ceza infaz kurumunda infaz edilmesinin Kılınç’ın sağlığını olumsuz etkiliyorsa, resmi sağlık kuruluşlarının mahkumlara ayrılan bölümlerinde devam edilip edilemeyeceğini de sordu. Adliye çıkışı basın mensuplarına açıklama yapan Mülkiye Demir Kılınç, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden alınacak rapordan sonra Adli Tıp Kurumu’ndan da O anneye ceza MAHMUT ORAL ertelemesi DİYARBAKIR Diyarbakır’da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın sağlık durumuna dikkat çekmek için düzenlenen eylemlere katıldığı için 10 ay hapis cezasına çarptırılan 2 ve 4 yaşındaki çocuklarıyla cezaevine giren Nazan Dikici Opan’ın cezası ertelendi. Opan önceki gece tahliye edildi. Cezanın Yargıtay tarafından onanmasının ardından hakkında yakalama kararı çıkarılan Dikici, geçen cumartesi günü evinden alınarak cezaevine konuldu. Opan, anneler gününü çocukları 4 yaşındaki Siyabend ve 2 yaşındaki Kendal’dan ayrı cezaevinde geçirdi. Opan’ın çocukları Siyabend ile Kendal, pazartesi günü babaları Metin Opan tarafından Diyarbakır E Tipi Cezaevi’ne götürülerek annelerine teslim edildi. Cezaevini okul diye çocuklarına tanıtan baba, onları cezaevinin içinde annelerine teslim ederken büyük burukluk yaşadı. Avukat Mehdi Özdemir ise cezanın ertelenmesi için Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme, infazı durdurarak dosyayı kanun yararına bozma istemiyle Adalet Bakanlığı’na gönderdi. Opan, 2 çocuğuyla birlikte önceki gece tahliye edildi. bir rapor alacağını belirterek infazının ertelenip ertelenmeyeceğine dair talebinin Adli Tıp Kurumu’ndan verilecek rapordan sonra değerlendirileceğini ifade etti. Kılınç, İnfaz Yasası’nın “çocuğu 6 ayını geçmemiş annelere infaz geri bırakılır. 1’er sene periyotlarla erteleme yapılır” maddesinden ve yüzde 43 engelli olduğu gerekçeleriyle erteleme talep ettiklerini anımsatarak “Ama savcı bey çocukları dikkate almayarak benden tam teşekküllü hastaneden heyet raporu istedi” dedi. kötüsü olabilir mi diye düşünürdüm. Meğer olabilirmiş; faili meşhur cinayetler! 31 Ocak 1990’da Prof. Muammer Aksoy, 7 Mart 1990’da Çetin Emeç, 4 Eylül 1990’da Turan Dursun, 6 Ekim 1990’da Doç. Bahriye Üçok, 24 Ocak 1993’te Uğur Mumcu, 21 Ekim 1999’da Prof. Ahmet Taner Kışlalı, 18 Aralık 2002’de Dr. Necip Hablemitoğlu alçakça saldırılar sonucu katledildiler. Ölüm yıldönümlerinde atılan sloganların başında şu geliyordu: Katiller bulunsun, hesap sorulsun! Bu konuda ne yazık ki kamuoyunu tatmin edici bir sonuç alınamadı. Yıllarca devam eden soruşturmalar sonucunda kimi zanlılar yakalandı ama, tetiği çekenlerden öteye geçilemedi. Operasyonların bir adım ötesi gelmedi. Meclis’te kurulan Faili Meçhul Cinayetler Komisyonu da kimi üyelerinin olağanüstü çabalarına karşın çalışmalarını derinleştiremedi. Nedense ciddi çaba harcayan üyeler de bir dönem sonra seçilemedi. HHH Gezi Direnişi ile birlikte başlıkta vurguladığımız bir süreç başladı; faili meşhur cinayetler. 2013 yılı Mayıs ayı sonunda başlayan Gezi Direnişi sürecinde Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Medeni Yıldırım, Ahmet Atakan, Mustafa Sarı, Berkin Elvan, Mehmet İstif yaşamlarını yitirdi. Bu olaylarla ilgili başlatılan soruşturmalarda önceki dönemlerden farklı olarak kamera kayıtları önemli rol oynadı. Bazıları gizlense de ortaya çıkarılan kamera görüntüleri ve tanık ifadeleriyle bu cinayetlerin hemen tümünün failleri ortaya çıkarıldı. Çıkarıldı ama, faillerin çoğu yargı önüne çıkarılmadı! Yargı ve adli kolluk olayların üzerine ciddi gitseydi, bu cinayetlerin tümü aydınlanırdı. Bunun somut örneği önceki gün Ali İsmail Korkmaz’ın davasında yaşandı. Güvenlik nedeniyle Kayseri’de görülen davada Eskişehir’de meydana gelen cinayetin tanığının verdiği ifade yürek burkan olayın tüm vahşetini ortaya koymaya yetiyor. Tanık Semih Berkay Yapıcı’nın anlatımları, Ali İsmail’in planlı bir şekilde, elbirliğiyle katledildiğini ortaya koyuyor. Ali İsmail’in annesi Emel Korkmaz, oğlunun nasıl linç edildiğini dinlerken bayılıp yere yığılmış. Yere yığılan anne Korkmaz değildir; adalet sistemimizdir, iç barışımızdır... HHH Gezi Direnişi’nin yıldönümü yaklaşırken, aradan geçen bir yıla bakınca şunu görüyoruz: Türkiye’yi sarıp kuşatan hukuksuzluk Gezi’ye ilişkin davalarda da kendini gösterdi. O dönem meydana gelen olaylarla ilgili onlarca dava açıldı; biri ötekine benzemiyor. Kimi darbe davasına dönüştü, kimi daha iddianame hazırlanmadan beraatla sonuçlandı, kimi devlet malına zarar vermeye indirgendi, çete kapsamına alınanlar da vardı. Salt bu dağınıklık bile yargı sistemimizin şaşılığını ortaya koymaya yetiyor. Bütün bunların ötesinde Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük’te olduğu gibi cinayetlerin hâlâ toplum vicdanını tatmin edici biçimde aydınlatılıp davaların sonuçlandırılamaması utanç vericidir. Failler bu denli meşhur hale gelmişken, tanıklar olayları tüm ayrıntılarıyla anlatırken böyle bir tablonun yaşanması ortaçağla bile karşılaştırılamayacak bir körlüktür. Gezi Direnişi’nin yıldönümü vicdan sahibi insanlara susmama sorumluluğu yüklemektedir. Bu zulme karşı susmak, zulme ortak olmaktır! Hakkâri’de askeri birliğe taciz ateşi: 1 yaralı DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Hakkâri’ye 60 kilometre uzaklıkta bulunan Mesken Dağı’nda karakol yapımına karşı protesto eylemi yapan BDP’liler yaklaşık 1 aydır çadır kurarak eylemlerini sürdürüyor. Mesken Dağı’ndaki askeri birliğe dün taciz ateşi açıldı. Taciz ateşinin 2 bin 600 rakımlı zirvede bulunan askeri birliğe yapıldığı ve bu sırada Piyade Uzman Çavuş Vedat Tuğ’un yaralandığı bildirildi. Karnından ve koltuk altından yaralanan Tuğ, helikopterle getirildiği Hakkâri Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Tuğ’un hayati tehlikesinin bulunduğu öğrenildi. ‘Burada kızlar oynamaz’ Trabzon’da 160 ülkeden öğrencilerin katıldığı etkinlikte Kafkas öğrencilerin kızlıerkekli dans gösterisi durduruldu. Öğrenciler ‘Bu bize hakarettir’ diyerek tepki gösterdi AHMET ŞEFİK Sağlık çalışanlarına yıpranma payı geliyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, Ankara Tabip Odası’nda düzenlenen SağlıkSen Hemşireler Günü’nün “Büyük Türkiye Buluşması” programına katıldı. Kendisinden önce konuşanların yıpranma payına ilişkin sözleri üzerine Erdoğan, çalışma yaptıracağını bildirdi. Erdoğan, ne kadar yıpranma payı istendiğini sorduğunu ve kendisine “5 yıla 1 yıl” yanıtının verildiğini belirterek “Ben de arkadaşlarıma talimatı vereceğim. 5 yıl hizmeti olanın bir yıl yıpranma payı olacak. Mehmet Bey (Sağlık Bakanı), bunu da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız ile birlikte el ele yürütüyoruz. Bir an önce inşallah, zannediyorum Meclis’in kapanışına kadar bu yetişmeyebilir, ama yeni yasama yılına bu yetiştirilir. Şimdiden ön hazırlıklarının yapılması lazım” diye konuştu. Dünyanın hiçbir ülkesinde işçimemur ayrımının kalmadığını belirten Erdoğan, “Bizim bunu kaldırmamız lazım” diye konuştu. Eminönü’nde darağacı Türkiye’deki bir grup Mısırlı, ülkelerindeki idam kararlarına karşı dün Eminönü Meydanı’nda 2 günlük açlık grevi başlattı. Darbeye Karşı Meşruiyeti Korumu Platformu öncülüğünde bir araya gelen Mısırlılar, temsili kefen giydiler. Sembolik darağacı kuran protestocular boyunlarını ve ellerini ipe geçirirken rabia işareti yaptılar. TRABZON Karadeniz Uluslararası Öğrenci Derneği tarafından düzenlenen, 160 ülkeden öğrencilerin katıldığı 7. Uluslararası Öğrenci Buluşması’nda Kafkas öğrencilerin kızlıerkekli dans gösterisi, organizasyon firması tarafından durduruldu. Organizasyon yetkililerinin öğrencilere, “Burada kızlar oynayamaz” dediği iddia edildi. Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde okuyan yabancı öğrencileri buluşturma, kültürlerini Türk insanına tanıtma amacıyla düzenlenen 7. Uluslararası Öğrenci Buluşması 1012 Mayıs’ta Atatürk Alanı’nda gerçekleştirildi. Etkinlikler kapsamında Kafkas öğrenciler ulusal kıyafetleri ile HAKKÂRİ (Cumhuriyet) Hakkâri kent merkezinde YurtKur binası ile Hatice Avcı Koleji arasındaki yola Hakkâri Emniyet Müdürlüğü tarafından polis noktası kurulmak üzere çalışma başlatılıp beton atıldı. BDP’li Hakkâri Belediyesi ekipleri, imar planına uygun olmadığı gerekçesiyle inşaatı mühürledi. Bu gelişme üzerine emniyet müdürlüğü, seyyar kulübede bu hizmetin yapılacağını belirterek söz konusu yere yeniden beton döktü. Hakkâri Belediye Başkanvekili Nurullah Çiftçi ise “Bugün ekiplerimiz orada tutanak tutup çalışmayı durdurdular. Ancak buna rağmen çalışmayı sürdürmeye devam ederlerse mahkemeye başvuracağız” diye konuştu. BDP’li belediye polisi mühürledi Karakol duvarına PKK flaması alanda dans etmeye başladı. Erkek öğrencilerin ardından kız öğrenciler de dans etmek için sahneye çıkınca müzik bir anda kesildi. Organizasyon yetkilileri öğrencileri yanlarına çağırarak, iddiaya göre, “Burada kızlar oynayamaz” dedi. Bunun üzerine öğrenciler de “Bu bizim kültürümüz. Biz kızerkek dans ederiz. Bu bize hakarettir” diyerek tepkilerini dile getirdi. Yaşanan gerilimin ardından Kafkas öğrenciler etkinlik alanını terk etti. Sponsorları arasında Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın yanı sıra, Türk Hava Yolları, İnsani Yardım Vakfı, Albarakatürk, AKP’li Trabzon Büyükşehir Belediyesi ile İSMAR’ın bulunduğu etkinliğin afişlerinde türbanlı öğrencilerin bulunması dikkat çekti. DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Silvan ilçesine bağlı Boyunlu köyü yakınlarında jandarma karakol inşaatını engellemek isteyen BDP’lilerin üç gün önce çadır kurarak başlattıkları eylem sürüyor. BDP Diyarbakır İl Başkanı Zübeyde Zümrüt, Silvan Belediye Başkanı Yüksek Bodakçı ve çok sayıda kişi, çadırda kalan BDP’lilere destek verdi. Grup, karakolun duvarının bir bölümünü yıktı. Askerlerin bulunmadığı bölgede BDP’liler yıktıkları duvarların üzerine ise PKK flamaları ile terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan posterlerini astı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle