02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 MART 2014 SALI 6 HABERLER Ergenekon davasında hüküm giyen Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Yalçın Küçük ve Merdan Yanardağ’ın da aralarında bulunduğu 19 kişi hakkında tahliye kararı verildi Tahliye dalgası CANAN COŞKUN Ergenekon davasından 5 yıl ile 6 yıl sürelerle tutuklu bulunan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, gazeteciyazar Tuncay Özkan, emekli Albay Levent Göktaş, avukat Kemal Kerinçsiz, emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin, emekli astsubay Oktay Yıldırım, Mehmet Demirtaş, Aydınlık gazetesi yazarı Hikmet Çiçek, emekli albay Hasan Atilla Uğur tutuklulu kaldıkları süre göz önüne alınarak tahliye edildi. Daha kısa sürelerde tutuklu kalan Sedat Peker, Prof. Dr. Yalçın Küçük, Teğmen Mehmet Ali Çelebi, gazeteci Merdan Yanardağ, emekli Orgeneral Hasan Iğsız, emekli Tuğamiral Alaeddin Sevim ve hastanede bulunan emekli Orgeneral Şener Eruygur ise “gerekçeli kararın 7.5 aydır yazılamamış olmasının hak ihlaline yol açacağı” gerekçesiyle tahliye edildi. Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, eski yüzbaşı Hasan Ataman Yıldırım, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, malulen emekli teğmen ve avukat Serdar Öztürk İşçi Partili yöneticiler Erkan Önsel, Turhan Özlü, Mehmet Bedri Gültekin’in tahliye talepleri ise reddedildi. Çağlayan’daki İstanbul Adliye Sarayı’nda dün sabah saatlerinden itibaren Ergenekon davası sanıklarının tahliye talebi ve taleplerin karara bağlanması beklentileri içinde yoğun bir trafik yaşandı. Sanıklar, Anayasa Mahkemesi’nin İlker Başbuğ hakkındaki kararı, özel yetkili mahkemelerin kapatılması ve tutukluluk sürelerini 5 yıla indiren yasal düzenlemenin ardından tahliye talebinde bulundukları nöbetçi ağır ceza mahkemelerinin kararını bekledi. Çağlayan Adliyesi’nde bekleyiş sürerken davayı hükme bağlayan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi saat 13.00 sıralarında 33 kişinin “tutukluluk halinin devamına” karar verdiğini açıkladı. 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin açıklamasından yaklaşık 45 dakika sonra Çağlayan’daki İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesi, Tuncay Özkan, Levent Göktaş ve Sedat Peker hakkında, tutukluluk süresinin 10 yıldan 5 yıla indirildiği gerekçesiyle tahliye kararı verdi. Özkan ve Göktaş’a yurt dışına çıkış yasağı koyan mahkeme, Peker hakkında adli kontrol ve yurtdışı yasağına hükmetmedi. Ne Yaşıyoruz, Anlayalım Önce dün geceyi evinde kızıyla eşiyle ailesiyle sevdikleriyle geçiren yurtsever, demokrat insanlara özgürlüğe hoş geldiniz diyelim. Sabah kahvaltısını ayaklarını uzatarak evde yapmak ve gazetelere şöyle göz atmak, şakalaşmak, gülmek.. hayata yeni bir başlangıç.. Hoş geldiniz.. Tuncay merhaba.. Merdan merhaba.. Yalçın Küçük merhaba.. Subaylar, hepinize merhaba. Doğu Perinçek ve arkadaşları hoş çıktınız. Süreç, şüphesiz ki cemaatin yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarıyla Recep Bey hükümetinin en yumuşak karnına darbeleri indirmesiyle başladı. Büyük kopuş. Gelinen nokta, bu alçak davaların çöküşü ve insanların özgürlüğe çıkışıdır. Yoo, zulme karşı ulusça verilen mücadeleyi hiç yabana atmıyorum. Bu aydınlatma gerçekleri açıklama mücadelesi, yeri geldiğinde göğüs göğüse olmasaydı, iktidar bugün milletin büyük yarısından adeta af diler konuma gelmezdi. Evet, iktidarın ilk kez zorunluluktan demokratik bir adım attığını söyleyelim. Ama göğsüne hiçbir madalya takmanın anlamı yok. Çünkü, göğsünde o kadar çok kötü madalya asılı ki, zaten başka madalyaya yer bile yok.. Varlığı ortadan kaldırılan 13. Ağır Ceza’nın, sanki görevliymiş gibi tahliyelere ret kararı almasının mesajını iyi okumak gerekir, iktidara diyor ki, “bu yargılamaları beraber yaptık, her şeye beraber karar verdik, hepsini uyduruk delillerle beraber mahkum ettik, Başbuğ’a itiraz ettin ama onu kurtarmak için kılını kıpırdatmadın, bütün yaptığımız yasadışılıklara, zulme ortaksın... eee şimdi neden yan çiziyorsun, bak ben anlaşmaya sadık kalıyorum ve seni protesto ediyorum..” ‘Cumhuriyeti ayağa kaldıracağız’ İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek tahliye sonrası ilk açıklamayı Silivri Cezaevi önünde yaptı. Perinçek, “Türkiye’yi bölenlerin iktidarını yıkacağız. Türkiye’yi birleştirenlerin iktidarını kuracağız” dedi. Perinçek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Cemaatlerin tarikatların kökünü kazıyacağız, cumhuriyeti ayağa kaldıracağız. Bizi tahliye ettiren Türkiye halkının fedailerinin öncüleridir. Şu anda kınından çıkmış bir kılıç gibiyiz. Görevlere hazırız. Bir: Türkiye’yi böldürmeyeceğiz, iki: Cumhuriyeti yıktırmayacağız. Hedef Atatürk devrimi idi. Bu hedefe ulaşmak için 2 kurumu hedef aldılar, İşçi Partisi ve TSK. Türk ordusu ve İP olarak Ergenekon’dan gazi olarak çıkıyoruz. Bizleri hedef alanlar çürüdüler, dağılıyorlar. Türkiye’yi bölenlerin iktidarını yıkacağız. Cumhuriyeti yıkanların Tayyip Erdoğan’ların, Fethullah Gülen’lerin, Abdullah Gül’lerin iktidarını yıkacağız, göreceksiniz.” Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan dün akşam yemekte bir araya geldi. Çöküşün Başlangıcı “ Orduya kumpas kurdular ” açıklaması, yazdığım gibi, RTE ve arkadaşlarınca alınmıştı ve Silivri’deki çöküşün başlangıcıydı. Ortaklık bittiğine göre, artık neyin Silivrisi, Ergenekon’u, Balyoz’u ve diğerleri.. Onlar zaten yoktular ki! Cemaat, yargısını harekete geçirmeyip, davaları çökertme kararını almama aptallığını gösterince, iktidar davaları cemaatin üzerine yıktı. Enkazın altından cemaatçilerin çığlıkları yükseliyor! Ama seslerini duyan yok! Olayın bir yönü bu. İkinci yönü, dün yaşadıklarımızın “tahliye”nin ötesinde, davaları ortadan kaldırmanın başlangıcı olmasıdır. Bu, beraat kararına kadar sürecektir, daha alınacak yol var.. Siyasi bir karar alınmıştır. Kardeşim hep şu anı değil, bir iki adım öteyi görün! Üçüncüsü, RTE yalnız kalmıştır. Kendine karşı açılan ateşe karşı, bir koruma yaratma zorundadır. Özgürlüğü ellerinden alınanların karşısında somut olarak cemaatin yargısı vardır, her ne kadar arkada iktidarın iradesi vardıysa da.. Şimdi Silivri Cemaat yargısı, HSYK’de ve önemli ağır ceza mahkemelerinde kilit noktalardan nasıl uzaklaştırıldıysa, aynı kadere çarptırılmıştır! Dördüncüsü, “Orduya kumpas”ın derin başka anlamları vardır. Bu anlam, Milli Güvenlik Kurulu’nun son toplantısında, cemaate karşı alınan ortak kararla pekiştirilmiştir. Bunun derin anlamını gözden kaçırmayalım: Cemaatin Ordu içindeki örgütlenmesi! RTE için de ordu için de en önemli “tehlikelerden biri”dir. RTE gördü ki, ordu ile ilişkileri normal yoldan zaten sürdürebiliyor. Ama Cemaat orduda da örgütlüdür ve gücü tam olarak bilinmeyen buradaki örgütlenmesi ortadan kaldırılamazsa, kendileri için hangi boyutta bir tehlikeyi beklediği konusunda fikirleri yoktur! Ben yazılarımda belirttiğim gibi, bu süreç, fantastik görünse de, cemaat örgütlenmesi en son durumda RTE’ye veya yerine gelebilecek başka iktidarlara karşı, bir darbe biçiminde bile sonuçlanabilir.. Dün henüz ordu ile ilişkileri kesilmemiş subaylar hakkında karar verilmesinin, yeniden yargılanma sürecine kadar ertelendiği haberi önemlidir. Bence bütün subaylara, isteyenlere ordunun yolu yeniden açılmalıdır. RTE şimdi orduyu da yanında hissetmektedir.. Bir nokta daha: Hem Silivri davaları hem ordu içinde muhtemel örgütlenmeleri, cemaate çete davaları olarak geri dönecek en büyük adaylardan! Silivri’deki çöküşün böyle bir yönü de var! ‘Karanlığı yıkacağız’ ALİ AÇAR Ergenekon davası kapsamın tutuklu olan ve İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tahliye edilen gazeteci Tuncay Özkan, dün kızı Nazlıcan ve eşi Duygu Dikmenoğlu ile birlikte 5 araçlık konvoyla cezaevinden çıktı. Kızına ve eşine sıkı sıkı sarılan Özkan kapıda kendisini bekleyen gazetecilere yaptığı açıklamada, 6 yıl sonra zulmün bittiğini belirterek “6 yıl boyunca bize yapılan hiçbir şeyle ilgili olarak kin, husumet, öç alma duygusu içinde değiliz. Biz bugün kindar ve zulümle dolu bir dönemin sonlandırılışı için buradayız. Şeytanla yatağa girdiler, çarpılarak çıktılar. Artık bu çetenin içinde bulunduğu tablo nettir. Ankara’da Türkiye’yi yönetenlerin en yakınındadırlar. Bunlar bu dava dosyalarında sabittir. Mustafa Kemal’in aydınlığı ile bu karanlığı yıkacağız ve bu karanlık yok olup gidecek” diye konuştu. İstiklal Marşı’na da atıfta bulanan Özkan, “Yurduma düşmanları ve alçakları uğratma sakın diyor. Demek ki yurdumuzda alçaklar ve hainler var. Hırsızlar ve katiller var. Bu Türkiye’yi o alçaklara, hırsızlara ve katillere bırakmayacağız. Bunu hep beraber yapacağız. Hepiniz birer özgürlük savaşçısı olarak tanıklık ettiniz, mücadelemize katıldınız” diye konuştu. Nazlıcan Özkan da 6 yıldır mücadele verdiklerini kaydederek “Masum insanların bir gün daha fazla durması artık bu ülkenin de vicdanını sızlatmaya başladı. Babam bugün çıktı, 60 tutuklu gazeteci hala içeride yatıyor, tutuklu öğrenciler hâlâ içeride yatıyor, avukatlar içeride hâlâ bir zulüm devam ediyor” dedi. Yalçın Küçük ise Cumhuriyet’in tahrip olduğunu belirterek, “Ama bunların Cumhuriyet’e verdikleri tahribatı 30 yılda tamir edemeyiz. Cumhuriyet’i tahrip edenlerle mücadele edeceğiz. Büyük kurtarıcının dediği gibi; büyük Türk milletine kimse mazlum rolü vermemelidir. Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti. Mazlum Türk ve Kürt emekçileriyle birlikte Türkiye’yi kuracağız. Yaşasın Türkiye’nin Türk ve Kürt emekçileri” ifadelerini kullandı. ‘Tahliyeyi engellemek için sanıklardan dilekçe topladılar’ İstanbul Haber Servisi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “tutukluluk halinin devamı” kararına karşın 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tahliye kararı üzerine avukatlar İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi kararının yok hükmünde olduğunu savundular. Levent Göktaş’ın avukatı Celal Ülgen: “13. Ağır Ceza Mahkemesi, özel yetkili mahkemeler kaldırılır kaldırılmaz, infaz koruma memurlarına tahliye dilekçesi toplattı. Şimdi tahliye taleplerinin reddi için kullandıklarını anlıyoruz. Bu nöbetçi ağır ceza mahkemelerinin tahliye taleplerini engellemek için yapılmış bir durum. Bu mevcut düzene darbe demektir. Darbeyi yargılayanlar şimdi darbe yapıyorlar. Sizin göreviniz bitti, yoksunuz artık. Bir daha karar vermezsiniz.” Tuncay Özkan’ın avukatlarından Hüseyin Ersöz ise “Silivri’deki yargılamalar, bu ülkenin yüz karası, bu ülkedeki hukuk sisteminin çürümüş olduğunu gösteren karar ve uygulamalara imza attı” dedi. Sanık avukatı Serkan Günel de “13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetkileri kaldırıldı, tasfiye halinde görevine devam etmekteydi. Tutuklulukların devamı yönünde verdiği kararlar hukuken yok hükmündedir” diye konuştu. İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesi Özkan, Göktaş ve Peker’in tahliye kararlarına gerekçe olarak “sanıkların tutuklu kaldıkları süre, delillerin toplanmış olması ve karartılma kuşkusunun kalmaması ve ikametgâh sahibi olmaları”nı gerekçe gösterdi. Mahkeme heyeti, Ergenekon davasına ilişkin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen kararın onanması durumunda dahi “kesinleşebilmesi için geçebilecek muhtemel süre, kararın bozulması halinde telafisi mümkün olmayan mağduriyetlere neden olabilecek olması, tutuklamanın tedbir olması, benzer konumda tahliye edilmiş sanıklar da bulunması nedeniyle bunun adalet duygularını incitebilecek olması” konularının altını çizdi. İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi de Doğu Perinçek, Muzaffer Tekin, Mehmet Demirtaş, Oktay Yıldırım, Hikmet Çiçek ve Hasan Atilla Uğur’u, hükmün açıklandığı 5 Ağustos 2013 tarihi itibarıyla 5 yıllık tutukluluk süresini doldurdukları gerekçesiyle tahliye etti. Mahkeme, Veli Küçük, Levent Ersöz, Serdar Öztürk, Hasan Ataman Yıldırım, Erkan Önsel, Turhan Özlü ve Mehmet Bedri Gültekin’in tahliye taleplerini ise hükmün açıklandığı tarihte 5 yıllık tutukluluk süresini doldurmadıkları gerekçesiyle reddetti. Hasan Iğsız, Mehmet Ali Çelebi, Merdan Yanardağ ve Alaeddin Sevim’in taleplerini görüşen İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi ise sanıklara yurtdışına çıkış yasağı koyarak tahliye kararı verdi. Tahliyeleri değerlendiren İstanbul ağır ceza mahkemeleri tahliye taleplerini farklı gerekçelerle kabul ya da reddetti. 20. Ağır Ceza Mahkemesi, 5 yıllık tutukluluk süresini süreyi doldurmayanlar hakında da tahliye kararı verdi. Mahkeme, Anayasa Mahkemesi’nin “Gerekçeli kararın 7.5 ayda tamamlanmamasının hak ihlali olduğu”na ilişkin kararına dikkat çekerek tahliye kararı verdi. 6, 8 ve 21’inci ağır ceza mahkeleri de gerekçeli kararın hâlâ yazılmamış olmasının hak ihlallerine yol açabileceği gerekçesiyle tahliye kararları verdi. 3. Ağır Ceza Mahkemesi ise süreyi göz önüne alarak tahliye kararı verirken “hüküm tarihinde 5 yıllık süreyi doldurmadıkları” gerekçesiyle 7 kişinin tahliye taleplerini reddetti. Mahkeme, gerekçeli kararın tamamlanmamış olmasıyla ilgili Anayasa Mahkemesi kararını değerlendirmedi. bozulursa ‘Karar telafisi mümkün olmaz’ ‘Cumhuriyet tahrip oldu’ 13. Ağır Ceza direndi Sanıkların tahliye taleplerini reddettiğini açıklayan mahkeme, TBMM’yi yetki gaspıyla suçladı, Anayasa Mahkemesi’ne başvuracağını açıkladı İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında 33 sanık hakkında tahliye taleplerini reddettiğini açıklayan 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hasan Hüseyin Özese, üye hâkimler Sedat Sami Haşıloğlu ve Hüsnü Çalmuk, dün Silivri’de basın mensuplarına açıklamada bulundu. Özese, “15 günlük sürenin gerekçeli kararın yazımı için yeterli olmadığı konusunda” Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunacaklarını söyledi. Özese, dosyanın çok yüklü olduğuna dikkat çekerek gerekli kararın gecikmesi eleştirilerine “Bunu ne hukuk, ne akıl kabul eder” diye yanıt verdi. Gök Gürültüleri Sürüyor RTECemaat savaşı gök gürültüleriyle sürüyor! Dün bunun Silivri cephesini yaşarken, cemaat de bombalıyor. Düşünün ki, Sabah atv medya gurubunu bizzat satış operasyonlarını babaoğul kotarıyorlar. Sanırım bu medyanın sahiplik meselesi çözüldü! Devletin ilerinde ihalelerinde ne büyük vurgunlar yolsuzluklar yapıldığının ortaya çıkmasını önlemek için, Sayıştay Raporları’nın Meclis’e gelmesinin engellendiğini biliyorduk da, Canikli’nin RTE’nin Özel Kalem Müdürü ile yaptığı belirtilen, “Raporlar Meclis’e gelseydi başımız beladaydı” konuşması, büyük yağmayı gözler önüne seriyor. Peki, hangi yüzle miting alanlarında boy gösterdiğini çok merak ettiğim bir tekmelenmiş bakanın, “Sizlere anlatacağım çok şey var. Ama bunları bize bir Yahudi, bir ateist, bir Zerdüşt yapsa anlarım. Ama bunları yapan Müslümanım diye geçiniyorsa yazıklar olsun..” sözlerini hangi küfeye koyacağız.. Özür dilemişmiş, hadi yahu sahi mi! Al o özürünü de! Siyasal müslümanlığınİslamın iktidar sefaletini yaşıyoruz.. “Müslüman müslüman ın hırsızlığını ortaya kopar mı” yani! HSYK: O MAHKEME ARTIK YOK ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Ergenekon davasında tahliye taleplerini reddeden ve “Meclis’in mahkemeleri kapatması anayasaya aykırıdır. Mahkemenin kapatılması HSYK’nin elindedir” diyen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yanıt HSYK’den geldi. HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, “Anayasanın 142. maddesine göre mahkemeleri Meclis kurar. 13. Ağır Ceza, fiilen yok artık. Anayasaya aykırılığa onlar karar veremez” dedi. Kaldırılan özel yetkili mahkemelerin sadece gerekçeli kararları yazabileceğine dikkat çeken Okur, “Onun dışında yargısal hiçbir yetkisi yoktur. Yeni bir işlem yapamaz. Ergenekon davasında tahliye taleplerine 13. Ağır Ceza bakamaz. Bakarsa bu yetki gasbıdır. Bunu nöbetçi ağır ceza mahkemeleri karara bağlayabilir” diye konuştu. Dinı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un tahliyesini kararlaştıran İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “Dosya içeriği gönderilmeden ve incelenmeden, tutukluluğun devamını gerektiren hususlar değerlendirilmeden” verildiği görüşüne yer verdi. ğer bir HSYK yetkilisi ise, “TMK’leri kaldıran yasa, milli iradenin yansımasıdır. O yüzden İstanbul’daki mahkeme buna uymak zorundadır” dedi. HSYK 3. Dairesi, kuruldan izin almadan açıklama yapan 13. Ağır Ceza hakkında inceleme başlatılmasını gündemine aldı. Dairenin perşembe günü bu konuda bir karar vereceği öğrenildi. Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararın yazılmamış olmasını hak ihlali olarak değerlendirmesi üzerine HSYK’nin 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti hakkında soruşturma açılıp açılmayacağını da ele alacağı ifade edildi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da Ergenekon’daki tahliye kararlarının kanuna uygun olduğunu belirterek, “13. Ağır Ceza Mahkemesi yetkisizdir, HSYK’yi göreve çağırıyorum” dedi. luk süresine göre değil, yaşanılan mağduriyete göre hareket ettiklerini belirtti. Karakurt, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetkisiz olduğunu belirterek, “‘Mahkemeleri TBMM kurar, HSYK kapatır’ demişler. Oysa yasanın üstünde bir şey yoktur. Normalde 15 günlük karar yazım süresi söz konusudur. Altı yedi aydır yazmamışlar. Artık yazmazlarsa haklarında işlem yapılır. Onlar değil, biz yetkiliyiz. Yedi aydır gerekçeyi yazmıyorsunuz. Hangi kaygılar söz konusudur, bilemiyorum. Bu mahkeme , ‘Bir milyon sayfa evrak var, iki senede yazacağım’ derse, iki sene boyunca bu insanlar ne olacak?” dedi. Hâkimlere inceleme Ergenekon’dan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan emekli Albay Dursun Çiçek hakkındaki tahliye kararında İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi Anayasa Mahkemesi’nin İlker Başbuğ hakkında verdiği karara gönderme yaptı. Mahkeme “tutuklamanın bir tedbir olması, şu aşamada tutukluluktaki gayenin gerçekleşmiş olması, gerekçeli kararın uzun bir süredir yazılmamış olması” gerekçelerini göz önüne aldı. Ancak Çiçek’in Balyoz Harekat Planı davasından 16 yıl hapis cezası Yargıtay tarafından onanması nedeniyle tahliye edilmeyeceğin belirtildi. Prof. Dr. Yalçın Küçük hakkında gerekçeli kararın yazılmamasının hak kaybı olabileceği gerekçesiyle tahliye kararı oy çokluğuyla verildi. İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi, üye hakimi Ahmet Arıkan, Küçük’ün tahliye kararına “tutuklama nedenlerinde aradan geçen zaman zarfında bir değişiklik bulunmaması, sanığın aldığı ceza sanığın suçunun katalog suçlardan olması, tutuklu kaldığı süre” gibi gerekçelerle muhalefet şerhi koydu. D ursun Çiçek tahliye edildi ama cezaevinden çıkamadı Başkan Özese, 33 kişinin tahliyesinin reddi kararını okuyarak “suçlarının sabit görüldüğünü” ifade etti. Özese, 15 günlük sürenin gerekçeli kararın yazımı için yeterli olmadığı konusunda Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunacaklarını açıkladı. Üye hakim Hüsnü Çalmuk ise “Bir mahkemenin kapatılmasına HSYK karar verir. Bir başka kurum karar vermez. Verirse Anayasa aykırı olur. Öyle olursa TBMM’de çoğunluğu elde eden rahatsız olduğu mahkemeyi kapatabilir” diye konuştu. 13. Ağır Ceza Mahkemesi, son düzenlemelere ilişkin “TBMM’nin mahkemelerin kapatılması şeklinde yapılan yasal düzenleme HSYK’ye verilen yetkinin gaspı niteliğindedir. Kanunun uygulanmasının istenilmesi anayasanın 137. maddesinin 1. fıkrasına göre kanuna aykırı emir niteliğindedir” şeklindeki kararını da gazetecileri dağıttı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa’nın 152. maddesi uyarınca “Anayasaya Aykırılık” iddiasıyla ilgili gerekçeli değişik iş kararında, Ergenekon davası sanığı eski Genelkurmay Başka Meclis değil HSYK kapatabilir’ ‘Mahkemeleri Çeteleşme Davası Açılabilir Cemaat, 30 Mart seçimlerinde RTE oylarını mümkün olduğunda düşürme operasyonlarını sürdürürken, RTE, cemaate karşı operasyona ancak seçimlerden sonra yapabilecek. Tabii daha o zamana kadar neler olacağını bilmiyoruz! Çünkü, yüksek yargının ve alttaki yargının halatlarını ancak kendi babasına bağlayabildi! Aslında, şansı yaver gider ayakta kalırsa, cemaate yönelik yargı operasyonun bel kemiğini, devlet içinde çeteleşme oluşturacak.. Silivri davalarının kotarılma süreci polissavcımahkeme zinciri, aslında çeteleşme iddialarına en büyük kanıt oluyturacak potansiyele sahip.. Buradan mutlaka gideceklerdir! Tabii, gündemdeki soru da, Recep Tayyip Erdoğan iktidarının bunları yapacak gücü olmadığı ve ayakta kalıp kalamayacağı ciddi sorusudur! Perşembeye! Tahliye kararlarını veren 21. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Hâkim Keskin Karakurt, Anayasa Mahkemesi’nin eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’la ilgili bir hak ihlali tespiti yaptığını ve bu sayede tahliyenin gerçekleştiğini belirterek beş yıllık tutuklu Ağır Ceza Mahkemesi: Onlar değil biz yetkiliyiz 21.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle