02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 MART 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 Kusurlu mal veya hizmetten şikâyet eden tüketici haksız çıkarsa dava masrafını cebinden ödeyecek Hakem parası derdi u Tüketicilerin il ve ilçelerde kurulu hakem heyetlerinde ücretsiz hak arama hakkının kaldırılması ile ilgili şikâyetler artıyor. Tüketici Dernekleri Federasyonu, Adalet Bakanlığı ve Türkiye Barolar Birliği aleyhine Danıştay’da dava açtı. Ekonomi Servisi Tüketicilerin satıcı ve hizmet sağlayıcılara yönelik şikâyetlerini karara bağlamak üzere toplanan hakem heyetlerinin ücretli hale gelmesi ile ilgili şikâyetler sürüyor. Son olarak Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Genel Başkanı Sıtkı Yılmaz da bu gibi durumlarda uyuşmazlıkları çözüme bağlayan Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Tüketicilerin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü’ne bağlı tüketici sorunları hakem heyetlerinin ücretli hale gelmesinin sistemi işlevsiz hale getireceğini ve tüketicinin hak arama yollarını tıkayacağını ileri sürerek sorunu mahkeme kanalıyla çözümleyebilmek için dava açtıklarını söyledi. AA muhabiri Barış Zengin’in Düzce kaynıklı haberine göre 4077 sayılı Tüketici Yasası’nın yürürlüğe girdiği 1995’ten beri hakem heyetlerinden ücretsiz yararlanabildiklerini ve dava açabildiklerini belirten Yılmaz, tüketicinin ekonomik çıkarlarını korumak ve hak arama konusunda cesaretlendirmek adına Adalet Bakanlığı ve Türkiye Barolar Birliği aleyhine Danıştay’da dava açtıklarını, 28 Aralık tarihinde yürürlüğe giren tebliğin yürütmesinin durdurulması ve dava sonunda iptali talebinde bulunduklarını söyledi. Türkiye’de il ve ilçelerde tüketici şikâyetlerini inceleyen ve mahkemeye gitmeden karara bağlayabilen toplam 976 hakem heyeti görev yapıyor. Şimdiye kadar tüketici, herhangi bir ücret ödemeden bunlardan yararlanabiliyordu. Ancak hakem heyetlerine gelen şikâyet sayısında önemli artışlar olduğunu dikkate alan Türkiye Barolar Birliği, hakem heyetlerinde verilecek avukatlık hizmetinin ücretli olmasına karar verdi. Bu karar üzerine avukatlık ücret tarifesini düzenleyen tebliğe tüketici hakem heyetlerinde sunulacak hizmetlerden de ücret alınacağına ilişkin bir madde kondu. İlk defa yer alan bu maddeyi de içeren avukatlık ücret tarifesi 28 Aralık’ta Resmi Gazete’de de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre artık hakem heyetlerinde verilecek avukatlık hizmetlerinde 250 lira ücret alınacak. Eğer başvuru yapan tüketici, hakem heyetince haksız bulunursa şikâyetçi olduğu kişi ya da kurumun avukatının vekâlet ücretini cebinden ödemek zorunda kalacak. 250 liranın altındaki başvurularda ise mal ve hizmetin değeri neyse ödeme o kadar olacak. ‘Kanlı mı, Kansız mı?’ Dünyanın her yerinde iktidarlar değişir... Hukuk devleti düzeni, demokrasinin işletilebildiği ülkelerde İktidarların değişimi kansız gerçekleştirilebildiği içindir ki, toplumsal barış yaşatılabilir.Toplumsal dinamiklerin, hukuk devleti düzeni, demokrasi işleyişinin geçerli olamadığı diktatörlüklerin kalıcı olacaklarına diktatörleşmiş lider, iktidar yapısı hep umut etseler de, kalıcı olabildiklerinin tarihte örnekleri yoktur... İktidara ne kadar kanlı, halk ezilerek gelinmişse, öylesine kanlı genellikle de kısa süreç içinde gidiş kaçınılmaz gibidir. İnsanlık tarihinde elbette demokrasi dışı, uzun soluklu diktatoryal rejimler, padişahlıklar, krallıklar da vardır. En uzun ömürlü örnekler arasında sayılan Osmanlı İmparatorluğunun uzun soluklu ayakta kalışının sorgulanması bu yazının konusu değil... Sadece padişah değişimlerinde hanedanın ayakta kalabilmesinin yolunun da çok kanlı olduğunu yok sayamayız. Muhteşem Süleyman’ın gücüne tapınan, ılımlı İslam projesi ile, İslam dünyası içinde rol modelliğe özenen kafaların “son dem”de dökülen evlat kanının dizi konusu olmasından büyük öfke duymalarını nasıl okumuştunuz? Eksiği gediği ile 90 yıllık Cumhuriyet’in kazandırdığı hukuk devleti düzeni, demokrasi işleyişinde ne de olsa iktidarların değişiminde kan dökülmesi gerçeği bilinçlerden silinmişti. Yine eksikli gedikli anayasalyasal, huku devleti düzeninde, sandığı kullanarak kökten bir rejim, rol model değişikliğine geçişte kan dökülmesi zorunlu değildi... İçdış demokrasiye duyarlı olmayan odakların, emperyal çıkarlar projelerinin yürütülebilmesinde yoksul güney dünyasında evrensel insan hakları, hukuk devleti düzeni, demokrasi kriterlerine duyarsızlıklarının katlandığı da gözetilirse, İktidarlarının iktidarda büyüyerek, sandıkla bugünlere gelebilmeleri şaşırtıcı değildi.. Bugün yaşanan İktidarları krizi olarak tanımlanan sorun, hiç te vitrinde görülen boyutu ile AKP’nin Erdoğan kimliğinde simgelenen tek lider yapılanmasının, cemaat çatışması ile açıklanabilecek kadar basit değil... İktidar paylaşım kavgasının ilk turunda yönetim erkini elinde tutan Erdoğan liderliği, cemaati olabilecek en hızlı yöntemlerle tasviye ediyor gibi de olabilir. Ancak Erdoğan liderliğinin günlük ayakta kalabilmesi uğruna İktidar erkinin kullanılmasında ortaya çıkan kirlihukuksuzluğa, hak gasplarına ilişkin gerçekler, sivil diktatoryal uygulamalara katlanarak duyulan gereksinim, icraatlarda öylesine bir tırmanış yaşandı ki.. Kaosun çıkışında sandığın işe yaramasını olanaksız kılıyor gibi... HHH Seçim kampanyasında ağızlardan düşmeyen sandığa saygı, özgüven sözlerinin öylesine inandırıcılığı kalmadı ki... Birkaç gündür torba yasalardaki hukuksal değişikliklerle gelen sözde hukuk devleti düzenine uyum yasa değişiklikleri çerçevesi içindeki tahliyelerde katliam katilleri ile genel kurmay başkanının tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmaları aynı çuvala girmiş oluyor. Sivil darbe hukuku ile, askeri darbelerde yapıldığı üzere düşman bilinen düşünce, örgütlenmelerin ezilmesi amaç edildikten sonra, yaşanmış çok ağır hakhukuk ihlalerinden geri dönüş kolay kolay olamıyor. Üstelik Erdoğan iktidarlarının böylesi bir iyi niyetlerinin olduğu da inandırıcı olamıyor... Çünkü cemaatle girdikleri büyük savaşta ortaya çıkan yasa dışı yollardan edinilmiş olsa da kasetler, siyaseten İktidarlarının, liderliğin ayakta kalabilmesi koşullarını ortadan kaldırmış bulunuyor.. Yeni kuşaklar bilemiyor, bulenler belleklerine kazımamış olabilirler.. İktidarlarının özel yargı eliyle yürüttüğü sivil darbe hukuku icraatları, 12 Mart, 12 Eylül darbe hukuk düzenlerinin tüm huksuzluklarının üstüne çok şeyler katmış bulunuyorlardı.. Askeri darbe hukuku uygulamalarının, evrensel insan hakları, hukuk devleti düzeni, deomrasiye aykırı, kişinin suçu ile ilişkilendirlmemiş toptancı yargılamalarından çok daha insafsız ölçüler söz konusu oldu. Askeri darbelerin Türkiye’deki ekonomiksosyalsiyasal örgütlülük, sendikal haklar, sol, demokrasi birikimlerini yıkmaya yönelik toptancı ağır yargılamalarının vicdansız infazlar sonraları, sonlandırılamamıştı.. 12 Mart’ın Madaoğlu davası, 12 Eylül’ün DİSK, Barış davaları tipik örnekler, sonuçlanmadan düşürüldüler. Şimdi İktidarlarının izin verdiği özel yargı eliyle, askeri darbe hukuk modellerine ekleme, yargılamada doğruluğu kanıtlanmamış teknik belgeler, muhbir tanıklar, tanımı bile yapılmamış suçlarla.. ortaya çıkmış çok vahşi bir sivil darbe hukuku, hukuksuzlukla gelen yıllar sürmüş tutuklulukların bir bölümünün sonlandırılması ile ortaya çıkan kaos daha da büyük. Çünkü Erdoğan İktidarları özal yargının ellerinde teslim edildiği özel yargıyı, tüm yargı kadroları, infaz polis kadroları ile birlikte binler olarak, kendisi paralel devlet, suç örgütü ilan etmekle kalmadı, ağır suçlarla yargılamayı seçim vaadi olarak ilan ediyor. Bunu yapmak zorunda kalış gerekçeleri çok daha vahim; Ortada yargılama süreci ortadan kaldırılmaya çalışılan büyük yolsuzluk, rüşvet, vurgun dosyaları var... Sanıkları iktidar liderleri, bakan çocukları.. Ve bu gerçekler ortada iken en yamuk demokraside geçerli istifa akla gelmiyor. İktidar seve seve gitmiyor...“Kanlı mı gidecek, kansız mı?” kaygısı yüreklere düşüyor... Sanayi üretimi yüzde 7.3 arttı Marriott Şişli kapılarını açtı Ekonomi Servisi Marriott International Türkiye’deki 11. oteli olan İstanbul Marriott Hotel Şişli konuklarını ağırlamaya başladı. Grup Türkiye’de 8 yeni otel açmak için de çalışmalara başladı. Şişli’den sonra Bursa ve Bodrum otellerinin açılacağı belirtildi. Marriott Otel zinciri şirketi Marriott International Avrupa Operasyonundan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Reiner Sachau (solda), Türkiye’nin, büyüyen ekonomisi ve tüm dünyadan turistler için çekici bir tatil destinasyonu olması özelliğiyle stratejik bir öneme sahip olduğunu söyledi. Sachau, Şişli otelinin geçen cuma günü misafir ağırlamaya başladığını ancak şu an için doluluklardan memnun olmadıklarını, yıl sonuna kadar yüzde 60 doluluk yakalamaları durumunda bunun başarı olarak değerlendireceklerini ifade etti. İstanbul Marriott Hotel Şişli Genel Müdürü Thomas Eder de Marriott Şişli’yi 30 yıllığına işleteceklerini anlatarak, 220 çalışanla açılışı yaptıklarını kaydederek, otelde 259 odanın bulunduğunu dile getirdi. Bankalar 2014’e kötü başladı Ekonomi Servisi Bankalar 2014’e kötü başladı. Sektörün ocak ayı net kârı, geçen yılın ocak ayına göre yıllık bazda yüzde 43.9 azalarak 1 milyar 415 milyon liraya indi. Bu, 2008 küresel krizden bu yana en kötü ocak ayı performansını gösteriyor. Ticari kârlılığın düşmesi ve ayrılan yüksek provizyonlar kârlılığın düşmesinde temel nedeni oluşturdu. Daha da kötüsü, bankacılık siteminin geleceğine ilişkin yorumlar, bu kötü performansın devam edeceğini gösteriyor. Kârların bu derece azalmasında ekonomi yönetiminin tüketici kredilerini frenlemek amacıyla bir dizi önlem almasının, kredi kartlarında yeni düzenlemelere gitmesinin, konut ve taşıt kredilerinde yeni sınırlamaları devreye almasının payı da bulunuyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) 2014 ocak ayı verileri açıklandı. Buna göre geçen ocak ayında net kârı 2 milyar 524 milyon sektörün kârlılığı bir yılda yüzde 43.9 oranında azaldı. Oysa gene yılın ocak ayında sektör kârlılığı bir yıl öncesine göre yüzde 37.1 artış göstermişti. Bankaların kârlarındaki düşüşle beraber geçen yıl ocak ayında yüzde 17.9 olan özkaynak kârlılığı da 8.8 puan azalışla yüzde 9.1’e geriledi. Bankaların özkaynakları da ocak döneminde yüzde 5.7 artışla 195.3 milyar lira olurken, brüt takipteki alacakları yüzde 25 artışla 30.3 milyar lira oldu. Sektörün ocak sonu itibariyle sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 15.1’e indi. Bu rakam Ocak 2013’te yüzde 17.8, Aralık 2013’te yüzde 15.3 olarak gerçekleşmişti. Analistler, yüksek faizler ve kur etkisi ile provizyonların yükseldiğine dikkat çekerek bankalar Ekonomi Servisi Sanayi üretimi 2014’e artışla başladı. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi endeksi bir önceki aya göre yüzde 1.1 artışla 120.7’ye yükseldi. Takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi geçen yılın aynı ayına göre yüzde 7.3 oranında artışla 112.3 değerini aldı. Türkiye İstatistik Kurumu, 2014 Ocak ayı Sanayi Üretim Endeksi’ni açıkladı. Madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi yüzde 3.9 artışla 113.6 değerini aldı. İmalat sanayi sektörü endeksi yüzde 1.3 artışla 122.1 olurken, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 1.9 azalışla 115.1 düzeyinde gerçekleşti. Ronaldo’dan Messi’ye 2 milyon Avro’luk çalım Ekonomi Servisi Futbol sitesi Goal.com, en zengin 10 futbolcuyu gösteren ‘Goal En Zenginler 2014’ listesini açıkladı. Listenin ilk sırasında 148 milyon Avro’luk servetiyle Cristiano Ronaldo yer aldı. Ronaldo’nun, ikinci sıradaki Messi’den 2 milyon Avro daha fazla olan servetine bir yılda 18 milyon Avro kattığı görüldü. 200 milyon Avro tutarındaki serveti ile geçtiğimiz yıl ilk sırada bulunan Beckham’ın aktif futbol hayatına son vermesinin ardından ilk iki sırayı alan Ronaldo ve Messi’yi, 85 milyon Avro ’luk servetiyle Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’ndeki rakibi Chelsea’nin golcüsü Samuel Eto’o izledi. Listedeki tek kaleci olan Buffon’un ise ticaretteki başarısının da yardımıyla servetine bir yıl içinde 40 milyon Avro’dan fazla ekleyerek 45’incilikten dokuzunculuğa yükselmesi dikkat çekti. BDDK’nin açıkladığı verilere göre bu yılın ocak ayında sektörün dönem net kârı bir yıl öncesine göre neredeyse yarı yarıya azaldı. Bu yılın ilkyarısından önce pek düzelme işareti de görünmüyor. da kâr erimesinin ilk yarıda devam etmesini bekliyorlar. Kredilerden alına faizlerin dağılımına bakıldığında ise tüketici kredilerinden alınan faizler bu yılın ilk ayında geçen yılın ocak ayına göre yüzde 13.6, taksitli ticari kredilerden alınan faizler yüzde 17 ve diğer kredilerden alınan faizler yüzde 26.6 oranında artarken, kredi kartlarından alınan faizler yüzde 2.5 oranında azaldı. Yıldız Holding Hero’yu sattı Ekonomi Servisi Yıldız Holding, ortağı Hero AG ile Hero Gıda’daki yüzde 50 hissesinin devrine ilişkin anlaşmayı imzaladı. İki ortak arasında varılan anlaşma sonucunda Hero AG bundan sonra Hero Gıda’nın tamamının sahibi olurken, Yıldız Holding de Ülker Bebe bisküvisi markasını devralacak. Yıldız Holding, gelecek dönemde daha hızlı büyüyen ve belli ölçeğin üzerindeki işlerine yoğunlaşacak. Bundan sonra Hero Gıda, Hero AG çatısı altında ürünlerini üretmeye devam ederken, ürünlerin dağıtımını Yıldız Holding üstlenecek. 2008 küresel finans krizi sonrası 2009 yılının sonlarında Avrupa’da patlak veren borç krizi başta Yunanistan olmak üzere İrlanda, Portekiz, İtalya, İspanya ve Güney Kıbrıs kesiminde ekonomik dengeleri oldukça sarstı. AB’de başgösteren bu borç krizinden dış ticaretinde önemli bir yer tuttuğu için Türkiye de oldukça fazla etkilendi. AB’ye yapılan ihracat 2009’da 63 milyar dolarken 2010’da 52.6, 2011’de 62.3, 2012’de 59.1 milyar dolar olarak gerçekleşti. AB’ne yapılan ihracatımızın toplam ihracattaki payı 2009’da yüzde 46 iken 2012’de yüzde 38.8 oranına geriledi. Avrupa’ya yapılan ihracattaki azalma Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerine yapılan ihracatla telafi edilmeye çalışıldı. AB’ye ticaretimiz azaldı Avrupa Borç Krizi Türkiye’yi Olumsuz Etkiledi yakıtlar ve yağlardır. Yani ileri teknoloji olmayan ürünlerdir. Bu nedenle AB’ne yapılan ihracatı bu bölgelere kaydırmak sınırlı kalmıştır. Avro/dolar paritesi dış ticareti olumsuz etkiledi Türkiye’nin dış ticaretinde ihracatın yarısı dolar yarısı Avro cinsindendir. Oysa ithalatın 2/3’ü dolar,1/3’ü Avro cinsindendir. Bu nedenle Avro’nun dolar karşısında değer kaybetmesi ithalatımız üzerinde olumsuz etki yapmaktadır. Avrupa pazarından kaydırma kolay değil AB ülkelerine yapılan ihracatın ilk sıralarını motorlu kara taşıtları, tekstil, elektrikli makine ve cihazlar, canlı hayvanlar ve gıda maddeleri almaktadır. Yani orta ve ileri teknoloji ürünleri başı çekmektedir. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya yapılan ihracatın en önemli kalemleri demirçelik, gıda maddeleri, canlı hayvan, mineral 2009’da çapraz kuru yani 1 Avro’yu 1.4406 dolar, 2012’de 1.3193 dolar alalım. Bu durumda dolar değerinden ihracatımız 2009’da 122 milyar dolar, 2012’de 116 milyar dolar olarak hesaplayabiliriz. Görüleceği üzere çapraz kurdaki bu değişim ihracatımızın dolar değerini düşürmektedir. İthalatımızın da her iki yılda da 60 milyar Avro ve 130 milyar dolar olduğunu kabul edelim. İthalatımızın dolar değeri nispi olarak daha fazla olduğundan Avro dolar karşısında değer kaybettikçe dolar üzerinden yapılan ithalatımızı karşılamak üzere daha fazla ihracat yapmak zorundayız. Yani Avro’nun dolar karşısında değer kaybetmesi bizim ihracatımızı artırmayı zorunlu kılmakta ve bu da ekonomiyi zorlamaktadır. vadeli fonlarla finanse edilmeye başlamış ve bu da spekülatif sermaye akımı nedeniyle ekonomimizin kırılganlığını arttırmıştır. Cari açığın finansmanında gerek doğrudan yatırımlarda, gerekse portföy yatırımlarında AB ülkeleri önemli bir paya sahiptir. Bu itibarla AB bölgesinde oluşan krizler Türkiye ekonomisini oldukça önemli etkilere yol açmaktadır. AB’ye giriş şevki kırılmış gözüküyor AB borç krizinin üyelik süreci görüşmelerinde siyasi iktidarın hevesinin kırılmasına yol açtığını, ilk yıllardaki heyecanını kaybettiğini görüyoruz. Türkiye’nin bu psikolojiden kendini kurtarması ve AB sürecini hızlandırması gerekmektedir. Başbakan seçim mitinglerinde ekonomimiz ile ilgili birçok gerçeği gizlemektedir. Oysa ekonomik kırılganlığımız daha da artmış ve cari açık finanse edilemez hale gelmiştir. Ülkenin nefret söylemleri ile kutuplara ayrılması ekonomimizdeki olumsuz gidişi daha da derinleştirecektir. Gerçi biz ne söylersek söyleyelim ok yaydan fırladı. Başbakan’ın başka bir siyaset izlemeyeceği de kesin olarak belli oldu. Ne diyelim; Allah ülkemizi korusun… Cari açığın finansmanı spekülatif yatırımlara kaydı AB borç krizi AB ülkelerinin gelişmekte olan ülkelere yaptıkları yatırımların tutar ve niteliğini önemli ölçüde etkilemiştir. Türkiye’de cari açık 2009 yılına kadar daha çok doğrudan yabancı yatırımlarla finanse edilirken 2010 yılından itibaren cari açık kısa Avro’nun değer kaybının etkisinin hesabı Örnek hesaplama: İhracatımızın 2009 ve 2012’de 50 milyar dolar, 50 milyar Avro olduğunu kabul edelim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle