25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ 4 HABERLER Bozdağ hakkındaki fezlekeyi TBMM’den önce Adalet Bakanlığı da iade etmiş Erdoğan’ın Gücü ve Aczi Sağlık durumu bozuk tutuklunun, rapor peşinde koşan avukatı yakınıyordu: Rapora imza atmaktan bile kaçınıyorlar koca koca profesör doktorlar. Sonra ekliyordu: Bir korku imparatorluğu kurulmuş, herkes Başbakan’ın ağzına bakıyor, o söylemeden herhangi bir şey yapmaktan korkuyorlar. Bu durumda Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın 28 Ocak gece yarısında faizleri böylesine çarpıcı oranda yükseltmesinden dolayı yılın en yürekli adamı seçilmesi gerekir diye düşünülürdü, eğer işin içyüzü bilinmeseydi. Öyle ya! Başbakan faiz lobisi diye esip gürleyecek, faiz arttırımına karşı olduğunu söyleyecek ve Merkez Bankası Başkanı bir gecede faizleri hatırı sayılır oranda yükseltecek; olacak iş mi bu? Bu durumu Merkez Bankası’nın özerkliğiyle anlatmaya kalkışmak, aklımızla alay etmekle eşanlamlıdır. Peki o zaman ne oldu? Olanlar kulislerden şöyle yansıdı: Uluslararası finans yöneticilerinin nabzını tutmak için temaslarda bulunan Ali Babacan ve Mehmet Şimşek, Başbakan’dan acele randevu istiyorlar ve kendisine, eğer faizler agresif biçimde artırılmazsa, sıcak dövize ihtiyaç duyan Türkiye’nin değil yeni para bulmak, buradakileri bile koruyamayacağını anlatıyorlar. HHH Babacan ve Mehmet Şimşek, en önemli hususun, piyasadaki panik havasını durdurmak olduğunu, bunun başarılamaması halinde, doların 2.7 düzeyinde bile tutulamayacağını söyleyerek acilen faiz yükselişinin zorunlu olduğunu belirtip, Tayyip Bey’i razı ediyorlar. Sonra Başbakan İran yolculuğuna çıkınca onayını almış olan Erdem Başçı faiz yükselişini açıklıyor. Yoksa böylesine büyük bir korku imparatorluğunu kotarmış olan Tayyip Erdoğan’ın izni olmadan, faizleri kim kendi başına yükseltebilir? Yasamayı, yürütmeyi, yargıyı, özerk etiketli kurumları, her şeyi ama her şeyi denetimi altına almış olan; yolsuzlukların, hırsızlıkların üstünün örtülmesini sağlayacak kadar güçlü olan Tayyip Erdoğan sonunda nasıl oluyor da faiz ve dolar karşısında bu kadar aciz kalıyor? HHH Tayyip Bey faizleri de artırıyor, doların yükselmesinin sillesini de sineye çekiyor, çünkü onun, sıcak dış kaynağa dayalı ekonomik modeli başka türlüsüne elvermiyor. Tayyibizmin yumuşak karnı burasıdır. Bunun dışında, totaliter Tayyibizm ne insan hakları ihlali, ne kuvvetler ayrılığı ilkesinin çiğnenmesiyle demokrasinin ayaklar altına alınması, ne de suçüstü yakalanmış olan hırsızlarla iktidar ilişkilerinin ortaya çıkması, adil yargının yok olmasıyla oluşan zulümden yeteri kadar etkilenir. Türk halkı, bütün bunlara aldırmayacak kadar niteliksiz, umursamaz, örümcek kafalıdır demek istemiyorum. Ne var ki, demokraside nicelik nitelikten daha önemlidir. Belirli bir niceliğe varmamış olan nitelik iktidarın kaderini etkileyemez. Büyük yağmadan küçük avanta payları dağıtmaya dayalı ekonomik sistem sürdükçe, yolsuzluk, zulüm altında üçüncü sınıf ülke konumunda olmak da önemli değildir. Önemli olan, çarpık ekonomik çarkın dönmemesi, yanlış yönetimin etkilerinin günlük ekonomik yaşamda hissedilmesidir. Şimdi o aşamaya girmiş bulunuyoruz. İflaslar ile birlikte işsizlik artacak, gelirler azalacak, giderler çoğalacak, sıcak dövize dayalı saadet zinciri kopacaktır. Faturayı iktidar ile birlikte halk da ödeyeceğine göre, bu durumda zil takıp oynamak, içinde bulunduğu geminin kaptanına kızdığı için okyanus ortasında batmasından sevinç duymaya benzer ki bunun da akılla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Durum üzücü ama böyle; ne yapalım ki, kurnaz dengesi olup rasyonalitesi olmayan totalitarizmler ancak böyle gidiyorlar. Fezleke ortada kaldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı fezlekenin TBMM Başkanlığı’ndan önce Adalet Bakanlığı tarafından da geri gönderildiği ortaya çıktı. TBMM Başkanlığı’nın, “Adalet Bakanlığı üzerinden gönderilmediği” gerekçesiyle iade ettiği fezlekeyi Adalet Bakanlığı da “doğrudan TBMM’ye gönderilmediği” gerekçesiyle geri gönderdi. Buna göre Adalet Bakanlığı ile TBMM Başkanlığı’nın “fezlekeyi iade etme gerekçeleri” birbiriyle çelişirken Adalet Bakanlığı’nın bu gerekçesi diğer dört bakan hakkında bakanlıkta bekletilen fezlekelerin de iade edilmesine kılıf hazırladı. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından TCDD İzmir Liman İşletme Müdürlüğü’ndeki yolsuzluk iddialarıyla ilgili yürütülen soruşturmada, “yargı görevini etkilemeye teşebbüs” iddiasıyla Bozdağ hakkında hazırlanan fezlekenin önce Adalet Bakanlığı’na gönderildiği belirlendi. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Bozdağ hakkındaki fezlekeyi 32 klasörle birlikte 15 Ocak 2014 tarihinde Adalet Bakanlığı’na gönderdi. Adalet Bakanlığı’nda bir hafta bekletilen fezleke ve ekli dosyaları 22 Ocak 2014 tarihinde savcılığa geri iade edildi. Fezlekenin iade gerekçesinde, Bozdağ’ın işlediği iddia edilen suçun Bakanlar Kurulu’nun genel siyaseti veya bakanlıkların görevleri nedeniyle işlendiğine ilişkin değerlendirmede bulunulması nedeniyle Bozdağ hakkındaki soruşturma dosyasının Adalet Bakanlığı aracı kılınmaksızın TBMM’ye gönderilmesi gerektiği ifade edildi. Başsavcılık bunun üzerine fezlekeyi 27 Ocak 2014 tarihinde doğrudan TBMM’ye gönderdi. Ancak TBMM Başkanlığı da 29 Ocak 2014 tarihinde cumhuriyet başsavcılıkları tarafından gönderilen yazıların Adalet Bakanlığı üzerinden Başbakanlık vasıtasıyla Meclis Başkanlığı’na gönderilmesi gerektiği gerekçesiyle fezleke ve eklerini savcılığa iade etti. 4 eski bakan için iade kılıfı Adelet Bakanlığı’nın iade gerekçesiyle TBMM Başkanlığı’nın iade gerekçesinin birbiriyle çelişmesi akılları karıştırdı. Adalet Bakanlığı’nın iade gerekçesi; yolsuzluk ve rüşvet operasyonu kapsamındaki dört bakanla ilgili bir süredir bakanlıkta bekletilen fezlekelerin de iade edilmesinin kılıfı olarak yorumlandı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, Adelet Bakanlığı ile TBMM tarafından çelişkili gerekçelerle fezlekenin iade edilmesini, “Doğrudan doğruya danışıklı, muvazalı bir işlem... TBMM Başkanı ile Adalet Bakanı el ele vermiş, dosyalar ve suç ortada kalmış” diye değerlendirdi. Ricciardone Gökçek’e sert çıktı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in, ABD Büyükelçisi Francois Ricciardone’yi hedef alan sözlerine büyükelçilikten uyarıyla karşılık geldi: “Partiyi değil, ilkeleri destekleriz.” Gökçek, önceki gün Beypazarı Seçim Bürosu’nun açılışında yaptığı konuşmada, Ricciardone ile 22 Temmuz’da yaptığı görüşmesinde, Gezi protestolarını anlattığını ve büyükelçinin ‘dehşete düştüğünü’ savunmuş ardından da “Kasımaralık aylarında Erdoğan ve AK Parti iktidarı gidecek’ demişsiniz dedim. ‘Kim söyledi’ dedi. ‘Yalanlasanıza’ dedim. Yalanlamadı” diye eklemişti. Erdoğan’a yarayacak Yargı paketinde telefon dinlemelerine ilişkin düzenleme yasalaşırsa şüpheli işadamlarıyla dinlemeye takılan Başbakan’ın villa konuşmaları silinecek İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN ALİCAN ULUDAĞ ‘Partiyi değil, ilkeleri destekleriz’ Gökçek’in bu sözlerine karşı ABD Büyükelçiliği’nden dün yapılan açıklamada şöyle denildi: “Büyükelçi Ricciardone, belediye başkanıyla konuşmasında tüm Türk dostlarımızla da teyit ettiğimiz üzere Amerika Birleşik Devletleri’nin parti veya grupları değil, her zaman Türkiye’yi ve paylaştığımız ilkeleri desteklediğimizi vurguladı. Büyükelçi, paylaşılan demokratik değerler arasında vatandaşların ifade özgürlüğü ve barışçıl toplantı hakkının da bulunduğunun üstünde durdu.” Büyükelçilik açıklamasında, Gökçek’in bu iddialarını “tamamen reddettiği” duyurulurken, 17 Aralık operasyonundan sonra ABD’yi hedef alan açıklamalara karşı da şu ifadelerle tepki gösterildi: “Büyükelçi ayrıca ABDTürk siyasetine karışmadığını ve karışmayacağını ve Amerika’nın bunun aksine olan ithamları kabul etmediğini belediye başkanı ile konuşmasında vurguladı. Amerika’nın politikaları üzerine doğru bilgilendirilmiş tartışmaları, özellikle Türk ve Amerikalılar için önemli olan uluslararası ve yerel konularda, hoş karşılıyoruz ve gelen soruları cevaplamak üzere hazır bulunuyoruz.” AKP’den istifa eden Çetin bazı kayıtlardan söz etti ‘Mide kaldırmaz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kesin ihraç istemiyle disipline sevk edilen İstanbul Milletvekili Muhammed Çetin, AKP’den istifa ederken çok sert açıklamalar yaptı. AKP’nin “karardığını” belirten Çetin, bakan yakınlarının evlerinden çıkan ve izahı yapılamayan para kasaları ve ayakkabı kutularından çıkan dolarlara dikkat çekti. Milletvekillerinin ev toplantılarında gizli kayıt tuttuğu iddiasıyla ilgili olarak Çetin, “İçindeki muhteviyatı duyarlarsa partiye çok zarar verir. Benim amacım belirli insanları sokağa çıkamaz hale getirmek değil. Onlar kayıt var diyorsa ben de açıklama yaparım. Birtakım şeyleri mideniz kaldırmaz” dedi. Çetin’in istifasıyla AKP’nin milletvekili sayısı 319’a düştü. AKP’ye çok sert eleştiriler yönelten Çetin, “Bakan yakınlarının evlerinden çıkan ve izahı yapılamayan para kasaları, ayakkabı kutularından fışkıran dolarlar, ortalığa saçılan telefon görüşmeleri, kol saatleri, villahavuz konuşmaları ve daha neler neler. Hükümet medyası ve oradaki tetikçiler marifetiyle millete her gün yalanlar söyleniyor, üfürükten masallar anlatılıyor. Bugün gelinen noktada AK Parti maalesef kararmıştır. Yolsuzlukların örtüldüğü, hırsızların korunup kollandığı, hukuksuzluğun hukuk haline geldiği bir sürecin mimarı olmuştur” diye konuştu. Parti içinde rahatsızlık olduğunu belirten Çetin, “Pek çok arkadaşımın da benimle aynı yolu takip edeceğine inanıyorum. Çünkü içerideki hazımsızlığı biliyorum. Yakında da bu insanlar patır patır dökülür” dedi. Milletvekillerinin ev toplantılarında gizli kayıt yaptığı iddiasıyla ilgili olarak Çetin, “İçindeki muhteviyatı duyarlarsa AK Parti’ye çok zarar verir. Başbakan’ın da haberi var. Benim amacım belirli insanları sokağa çıkamaz hale getirmek değil” dedi. “Yani gizli kayıt yaptınız mı?” sorusu üzerine Çetin, “Onlar kayıt var diyorsa ben de açıklama yaparım. Kayıtları varsa ben de yaparım. Birtakım şeyleri mideniz kaldırmaz” diye konuştu. Seçim bölgelerinde şahsen tanıklık ettiği olaylar olduğunu kaydeden Çetin, “Köftelik işleri partili yetkilinin götürdüğü toplantılarda öğrendim. ‘Beni köftelik işlere bulaştırmayın’ dedim” diye konuştu. Bir süre önce AKP’den istifa eden İdris Bal da Fethullah Gülen’in talimatıyla istifa ettiği iddialarıyla ilgili olarak “Bir emirle, bir talimatla istifa ettiğimi ispat etsinler vekillikten de istifa ederim” dedi. ANKARA Hükümetin 17 Aralık operasyonundan sonra çıkardığı Adli Kolluk Yönetmeliği’ne dava açarak yürütmesini durduran Ankara Barosu Başkanı Sema Aksoy, hazırlanan yargı paketinde adli kolluğu bu kez yasayla valiye bağlayan düzenleme hazırlığına tepki gösterdi. Bu durumun anayasaya aykırı olduğunu belirten Aksoy, “Bu düzenleme ile doğrudan yargı erkine yürütmenin müdahalesi söz konusu olacaktır ve kuvvetler ayrılığı ilkesi ile yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına gölge düşecektir” dedi. Öte yandan telefon dinlemelerinde “telefon dinleme dosyasına sadece hakkında dinleme kararı olan kişinin konuşmalarının girmesinin” planlanması hayata geçerse 25 Aralık soruşturmasında şüpheli işadamlarıyla dinlemeye takılan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın villa konuşmaları silinecek. AKP iktidarının yargıda ve Emniyet’te cemaatle girdiği güç mücadelesine paralel olarak hazırladığı yargı paketinde yer alan iki düzenleme tartışma yarattı. Bunlardan ilki, “Telefon dinleme dosyasına sadece hakkında dinleme kararı olan kişinin konuşmalarının girmesi ve konuştuğu diğer kişilerin konuşmalarının dosyada yer almayacağı” hükmü oldu. Diğer tepki çeken adımı ise Başbakan Erdoğan, İran dönüşünde açıkladı. Adli kollukla ilgili valiye yetki vereceklerini dile getiren Erdoğan, “Savcı kalkıp da rasgele birkaç tane polisi, komiseri çağırıp, ‘gelin bakayım şuraya baskını yapın’ diyemeyecek. Birinci derece valiler yetkili olacak. Valiler, vali yardımcılarından bir tanesini adli kolluk konularıyla ilgili görevlendirecek” dedi. AKP, operasyonlarda adli kolluğun valiyi haberdar etme planını yönetmelikle düzenlemiş ancak Ankara Barosu’nun açtığı dava ile bu durumun yürütmesi durdurulmuştu. Davayı açan Ankara Barosu’nun başkanı Sema Aksoy, hükümetin adli kolluğun yönetimini valiye bırakma planını bu kez yasayla yapmasına tepki gösterirken, şöyle konuştu: “Adli kolluğun, soruşturmalara ilişkin görevlerini yaparken idari amirlere bağlı olmaması ve cumhuriyet savcısına bilgi verip cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda hareket etmesi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir gereğidir. İdari amirlere veya yürütmeye yetki tanınacak bir soruşturma sürecinde, doğrudan yargı erkine yürütmenin müdahalesi söz konusu olacak ve kuvvetler ayrılığı ilkesi ile yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına gölge düşecektir. Böyle bir düzenleme olduğu takdirde anayasaya ve evrensel kurallara ve değerlere aykırı olacağı da apaçık ortadadır.” namikzafer@yahoo.com Baro’dan tepki geldi Bal’dan iddialara tepki
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle