02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Prof. Dr. Bilsay Kuruç’a göre, Türkiye kapitalizminin 1980’den bu yana ayrılmadığı yoldan sonra geldiği çıkmaz, tam da dünya ekonomisinin kör düğümlerinin çoğaldığı zamana rastlıyor: “Dünya kapitalizmine tabiyet içinde bir Türkiye. Yeni yatırım yok. El değiştiren CHP Giresun soruya bir karşılık kuruluşlara yatırım deniyor. Yatırım Milletvekili Selahattin verebiliriz: yapılmayan ekonomide Karaahmetoğlu, Telefonda, ulusal tasarruf oranları Bakanlar Kurulu Başbakan ile düşer. Tasarruf oranı kararnamesi ile Fiskobirlik’in Urla’daki villanın taharet düşerse de dış açık TMO’dan 2 yıl vade ile ham yağ fıskiyesi, Başbakan’ın “kerime”si iflah etmez bir şekilde aldığını belirtip Tarım Bakanı’na Sümeyye Erdoğan ile de aynı büyür.” sordu: villa havuzunun perdesi üzerine Kuruç, varılan son “Fiskobirlik, aldığı ham yağı yine görüş alışverişinde bulunan, en noktaya, 33 yıllık bir aldığı fiyattan BİM marketlerine zengin 100 Türk arasında ilk 13’e siyasi kontrol düzeni ile niçin satmıştır?” giren BİM Mağazaları’nın sahibi geldiğimizi savunuyor: Tarım Bakanı’nın yanıt Mustafa Latif Topbaş’ın başı “Askeri yönetim, vermesini beklemeden biz bu göğe ersin diye... ardından koalisyonlar ve son olarak da tek parti aşaması. Sermaye sınıfı Ankara’nın başına yıllardır çöreklenmiş olan Melih Gökçek, ekonomi üzerindeki seçim öncesi kendisine bir topaç buldu, savurup savurup siyasi kontrolü kendine çeviriyor. en uygun siyasal modeli Yerel seçimler öncesi “dış güçlerin destek verdiği gruplar son 11 yılda buldu. Bu, sokağa dökülecekmiş, suikastlar olacakmış” falan filan. dünya kapitalizmine Geçmişte de Celal Bayar, her yıl “Bu kış Türkiye’ye ekonomik olarak tabiyetin siyasal komünizm gelecek” derdi, beklerdik gelmezdi. modelidir. Bu model içinde ekonominin lokomotifi rantlarla işliyor. Gayrimenkul ve inşaat, hizmet sektörleri ile işleyen bir lokomotif. Ama Bunun Balıkesir’in motor, 17 Aralık’tan beri güvencesi Edremit skandallarla yağ yakıyor. Türkiye de, 4 bin ilçesinde CHP, kapitalizminin siyasal iktidarı, nüfuslu Güre çok partili dışardan başka bir sınıfsal gibi bir beldede, 27 yıllık bir belediye döneme geçildikten bu yana hiç belediyeyi mücadele ya da muhalefet başkanı olarak halkın arasında hâlâ kazanamamış bugüne değin. olmadan kendi içinden çöküyor. alnı açık dolaşabiliyor olmamdır. 27 yıldır CHP’den Güre Belediye Başkanı Çöküşün zincirleme etkileri bu Edremit’in sorunları, ilçenin ekonomik seçilen Kamil Saka, bu kez Edremit’te yıl içinde sürecek.” yetersizliğinden değil, kenti yönetenlerin CHP’nin adayı. Çok iddialı, “Yüzde 50’nin Nasıl süreceğine gelince... kendilerini düşünmekten kenti üzerinde bir oyla Edremit’te seçimi Kuruç’un öngörüleri şöyle: düşünememelerinden kaynaklanıyordu. alacağız” diyor. Niyesini de şöyle açıklıyor: “Tasarrufun kanaması, Bu değişecek. Halka biz, yalanın ve talanın “Güre’de başkanlık yaptığım süre dış açığın büyümesinin ilk olmadığı bir belediye vaat ediyoruz.” boyunca makam odamın hiç kapısı doğrudan etkisi döviz kurlarına olmadı. Oysa, Edremit’te halkın en çok Edremit’in makus talihi yenilecek olur ve oldu da. Kurdaki yakındığı konu, seçildikten sonra başkanı olursa, bu, bir inançlı CHP’linin alın teri artış, doğalgaza, elektriğe, görememeleri. Ben böyle olmayacağım. ile olacak. maliyetlere artçı depremlerle Gidiş Nereye? Ham Yağ Edremit’in Makus Talihi yansıyacak. Şirketler döviz kurlarındaki değişikliği bilançolarına zarar yazacaklar ve yükselen maliyetlerine yansıtacaklar. Halk ise, ücret ve maaşlarına hiçbir şey yansıtamayacak ve zararı üstlenecek. Enflasyon da birkaç tur atacak: Attıkça da ekonomi durgunluğa uğrayacak.” Kuruç, geldiğimiz noktanın bir yol kazası olmadığı inancında: “İnsan zaiyatı ve kaynak hasarı arttıkça parlatılan bir ekonominin son durak tablosundayız. Amerika dolar bastıkça Türkiye’yi yönetenler ‘Yarabbi şükür’ diyorlar. Amerika’nın dolar basmasına bağlı Türkiye’ye girecek olan sermayeye bağımlı hissediyorlar kendilerini. Oysa, dünya ekonomisindeki kördüğüm, Amerika’nın mecburen daha az dolar basmasına neden olacak. Bu da, Türkiye ekonomisini daha da kötüye götürecek.” Bütün bu olumsuz gidişi, iktidar ve muhalefetteki kimi siyasilerin tersine halkın Haziran direnişleri ile kavradığına da değindi Bilsay Kuruç: “Son 33 yıldır Türkiye’nin siyasal sistemi sol kanadı iptal edilmiş bir uçak gibi. İktidarı da, muhalefeti de böyle bir uçağı uçurmaya çalışıyor. Bunda daha fazla ısrar edildikçe uçağın uçmayacağını ne zaman kavrarlar, bilemiyorum. Şu anda kim kazanacak, kimin oyu düşecekten ibaret bir yerel seçim hummasına tutuldular. Humma, karşı karşıya kaldığımız tablonun ciddiyetle üzerine gidilmesini erteliyor. Sanırım, 30 Mart’tan sonra ekonomik olarak çok daha ciddi bir tabloyla karşılaşacağız.” Süngerli Hücre Merhaba Sizlere İzmir 1 No’lu F Tipi’nden selamlarımızı gönderiyoruz. Kısaca neden tutuklandığımızı ve tutukluluğumuz süresince maruz kaldığımız baskıyı, hukuksuzluğu anlatmak istiyorum. 18 Ocak 2013’te, yani bundan 1 yıl önce ülkemizde sıradan hale gelen “şafak operasyonları”ndan birinde gözaltına alındık. Toplam 17 kişiydik ve 17’miz de tutuklandı. Önce İzmir 2 No’lu F Tipi’ne koyulsak da ben ve bir arkadaşım 1 No’lu F Tipi’ne sürgün edildik. Tutuklanmamıza neden olan iddia, yasadışı örgüt üyesi olmak şaşırtmamış olsa gerek ve ancak suçlandığımız eylemler yasal demokratik faaliyetler eminim ki bu da şaşırtıcı değil. Dosyamızdan bir örnek paylaşayım; ben Grup Günışığı üyesiyim, müzik grubumuzla yıllardır birçok demokratik eylemde sanatımızla yer aldık ve işte büyük suçumuz bu, bir eylemde “Çav Bella” parçasını söyleyerek örgüt propagandası yapmışız. İzmir 2 No’lu F Tipi Hapishanesi’ni duymuş olmalısınız, basında işkence haberleriyle çokça adı geçmiştir ve son olarak da süngerli hücre görüntüleriyle gündeme geldi. Orada 7 ay kalan biri olarak size biraz 2 No’lu F Tipi’nden bahsetmek istiyorum. 2 No’lu F Tipi birçok hapishane gibi her şeyin idarenin iki dudağı arasında olan bir hapishane tek farkı dudaklarını biraz fazlaca ve pervasızca oynatması. Orada sıklıkla keyfi disiplin cezalarına maruz kalırsınız. Telefon, mektup, görüş gibi haklarınız gasp edilir. Eğer bu durumu protesto ederseniz fiziki işkence başlar, hücreniz basılır, darp edilirsiniz, hem de başınız duvarlara vurulacak kadar şiddetli hani Engin Ceber’in öldürülmesi gibi. Üzerinizde 20 tane el, tekme tokat süngerli hücrelere atılırsınız. Kaba dayak, ceza ve ağır tecrit... Bunlara kaloriferleri yakmayarak bütün hücrelerde soğuktan donduran çeşitli işkenceler de eklenir. Soğuk işkencesi 1980’den beri uygulanan bir yöntemdir. Malum, devlette kesintisizlik esastır. Tüm bu yaşananların ardından sağlığımızın bozulması kaçınılmaz sonuç. İşte bir arkadaşımız bu koşullarda yüz felci geçirdi; Ahmet Doruk Turhan. 24 yaşında ve üniversite öğrencisiydi. Ahmet, genç yaşında sağlığından edildi. Peki soruyoruz; yaşadıklarımızın sorumlusu sadece 2 No’lu F Tipi idaresi mi? Bizi sabahın beşinde gözaltına alan polisin, polise talimat veren savcının, bizi bu kadar hukukun ayaklar altına alındığı bir dosyayla tutuklayan özel yetkili mahkemelerin ve muhalif her kesime bu işkenceleri hak gören iktidarın suçu yok mu? Polisin gözaltısından itibaren başlayıp hapishanede devam eden 1 yıllık kesintisiz bir işkence sürecinden geçtik. Ahmet arkadaşımızın yüz felci geçirmesinden bu sürecin tüm mimarları sorumludur. Duruşmalarda savunma yapmayacağız. Neden savunma yapalım? Bu ülkede Başbakan dahi “adalete güvenmiyorum” demiyor mu, biz neden güvenelim? Başbakan’ın oğlundan ifade dahi alamayan yargı bizi nasıl yargılayacak? Meşruluğu herkes tarafından sorgulanan bir yargının verdiği kararla 1 yıldır tutukluyuz. Boğazına kadar pisliğe batmış ve kimin yönlendirdiği bilinmeyen mahkemeler karşısında savunma yapmayacağız. Özel yetkili mahkemeler kimseyi yargılayamaz ve bütün kararları geçersiz kılınarak lağvedilmelidir. Herkesi adaletsizliğe ve zulme dur demeye davet ediyoruz. Selamlarımızla. Ahmet ALPÖZEL 1 No’lu F Tipi Hapishane A35 Şirinyer İZMİR TÜSİAD, Hukuka Güvensizlik ve Yaşanan Kriz Sadık ÇELİk Senaryo KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] “Hukukun üstünlüğüne riayet edilmeyen, yargı mekanizması AB normlarında çalışmayan, düzenleyici kurumlarının bağımsızlığına gölge düşen, vergi cezaları veya başka tür cezalarla şirketler üzerinde baskı kurulan, ihale yasası onlarca kez değiştirilen böyle bir ülkeye yabancı sermayenin gelmesi mümkün değildir.” Bu sözlerle, aslında yıllardır pek çok başka ekonomistin, iktisatçının ve muhalefet partilerinin de anlatmaya çalıştığı gibi, ekonominin olumsuz gidişatını, TÜSİAD’ın 44. Olağan Genel Kurul’unda siyasi istikrarsızlığa vurgu yaparak, çok yerinde ve süregiden durumu özetleyen bir değerlendirmeyle dile getiren TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, vatan haini nüfusunun görülmemiş bir hızla arttığı ülkemizde son vatan haini nişanesini almaya hak kazanan isim oldu. Hemen ertesi gün TÜSİAD üyesi “bir kısım işadamı”, “bir kısım gazeteye” TÜSİAD’ın ülke ekonomisi ve siyasetiyle ilgili analizlerinin yanlışlığına dair açıklamalarda bulunarak “postu kurtarma”, “vatan hainliğinden nasiplenmekten yırtma” yolunu tercih etti… Halbuki siyasi güvensizlik ekonomik belirsizliği, ekonomik belirsizlik toplumsal güvensizliği ve huzursuzluğu beraberinde getirir. Hukukun ve adaletin nefes alanı bulamadığı bir Türkiye ortamında ülke halkı bile Türk Lirası’na güvenemezken yabancı yatırımcının Türkiye’den kaçtığını ve kaçacağını dile getirmek neden vatan hainliği olsun ki? Türk Lirası’na, ekonomiye ve hukuka, dolayısıyla iktidara duyulan güven sarsıldı. Merkez Bankası faiz kartını kullanmaması karşılığında Başbakan’dan aldığı takdir ve tebrikleri kaybetmeyi göze alamadığı için, “her taşın altından çıkan faiz lobisine” çanak tutmak istemediğinden, aklın, mantığın ve ekonomik gerçeklerin işaret ettiği bu yola başvurmayı reddetti. Ve neticede Türk Liramız yüzde 40’lara yakın oranlarda eridi. Sonunda Merkez Bankası pes etti ve iktidarın İslami ve ideolojik bakış açısından gelen faiz ve faiz lobisi hassasiyetini bir kenara bırakarak gerçekleştirdiği, piyasaların da beklentisinin çok üzerinde gelen faiz artırımına rağmen yerli, yabancı yatırımcının ve piyasaların ikna olmadığını görüyoruz. Önümüzdeki dönemde sıcak parayı elde tutmak ve giden parayı geri getirmek için faiz oranlarının daha da artırılması, Başbakan’ın bahsettiği B ve C planları işe yaramayacaktır. Çünkü yerli ve yabancı yatırımcının beklentisi bunların ötesinde, hukuk güvenliğidir. Bu kriz halinin sonucu olarak yeni yatırımlar şöyle dursun, başta övünülen çılgın projeler ile diğer projeleri başlatma, sürdürme ve tamamlama sıkıntısı, reel sektörde üretim düşüşleri ve elbette işsizlik kapıda… Fed’in frenleme süreciyle birlikte, dünyadaki gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru yaşanan para çıkışının bizde diğerlerine göre daha hızlı ve fazla olmasının altında yatan temel sebep, daha önce defalarca belirttiğimiz gibi, Gezi olaylarından başlayarak varlığı yoğun bir biçimde hissedilen hukuk güvensizliğidir. Çünkü hukukun bozulduğu yerde başta yaşam hakkının ve paranın güvenliğinden söz edemeyiz. Mayıstan bugüne kadar devam eden süreçte BİST 30’daki kimi lokomotif hisselerin neredeyse yüzde elliye yakın değer kaybetmesi, doların yüzde 35, yüzde 40’lara kadar artmış olmasına bağlı olarak yabancı yatırımcı hemen çıkış yapamıyor olsa da çıkış kapısında bekliyor ve çıkmak için fırsat kolluyor. Bunları ifade etmek, gerçekleri ve doğruları objektif olarak değerlendirmek vatan hainliği değildir. Olsa olsa, tabii eğer bir kez daha açığa düşmezse, Bülent Arınç’ın ifadesiyle “vatanperverliktir”. [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1/ Sözleri çıka 1 rılmış bir müzik 2 parçasına şarkı söyleyerek eş 3 lik etmeye ve 4 bu iş için kulla5 nılan aygıta verilen ad. 2/ Üretilen 6 mal değerlerinin 7 iniş çıkışına gö8 re saptanan ücret ödeme ölçümü. 9 3/ İzin verme, 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kabullenme... Din1 lenmek için çalışmaAM F İ B Y UM ya ara verme. 4/ Ola 2 T E İ N A Z A K ğanı aşan büyüklüğü 3 R L İ E D H U olan... Türk müziğinde 4 A S İ S T S A L bir makamı kendi per 5 P E S İ M İ S T delerinden daha tiz ya 6 P A Y E T M İ da pes perdelerde çalA N İ B A L ma işi. 5/ Söylence... 7 T İ Japon lirik dramı. 6/ 8 A R A L N Ü İ Kabul etmeyerek geri 9 Y İ V MA K A K çevirme... Erzincan’ın bir ilçesi. 7/ Mihrak... Eski dilde su. 8/ Gerçekte yeri olmayıp zihinde tasarlanan... Hitit. 9/ Över gibi görünüp yerme, yeriyormuş gözüküp övme sanatı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yunan mitolojisinde, cehenneme bekçilik eden yüz başlı köpek. 2/ Daha iyi ürün elde etmek için bir ağaçtan başka bir ağaca dal nakletme işi... Bir kimseyi ya da bir yeri koruyan kimse. 3/ Bir nesnenin elektrik akımına karşı durma özelliği. 4/ Akdeniz Bölgesi’nde bir akarsu... Tabaka. 5/ Kemiklerin yuvarlak ucu... Küçük erkek kardeş... Lityum elementinin simgesi. 6/ Küçük yayla evi... Bir göz rengi. 7/ Bir sanat yapıtının ilk taslağı... Avrupa’da büyük bir yarımada. 8/ Beddua... Uzaklık işareti. 9/ Sinema filmi çekilen sahne... İskambilde maça rengine verilen ad. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle