23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 ARALIK 2014 PERŞEMBE 6 HABERLER Erdoğan ‘Bir gece yattık, sabah kalktık, baktık ki o son derece zengin dilimiz yok’ dedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Son derece zengin, bilim yapmaya, üretmeye son derece müsait bir dilimiz varken bir gece yattık sabah kalktık, baktık ki o dil yok” sözleriyle “Dil devrimi”ni eleştirdi. 49. TÜBİTAK Bilim, Özel ve Teşvik Ödülleri Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Törende konuşan Erdoğan’ın hedefinde yine Gülen cemaati vardı. Erdoğan’ın konuşması ana başlıklarıyla şöyle: Başka gayelere hizmete başladı: TÜBİTAK’ı, bu ülkenin bilim politikalarına istikamet çizecek bir merkez olarak güçlendirdik, güçlendiriyoruz. Ama ne oldu? Bir gizli yapı sinsice TÜBİTAK’ın içinde büyüdü, adeta bir ur gibi gizlice bünyeyi sardı ve başka gayelere hizmet etmeye başladı. Ciddi ahlaksızlık var: Bilim üretmesini, bilimi teşvik etmesini beklediğimiz TÜBİTAK, kendi ülkesinin cumhurbaşkanını, başbakanını, genelkurmay başkanını, bakanlarını dinlemek gibi, uluslararası istihbarat servislerine hizmet vermek gibi haince bir planın ne yazık ki zemini oldu. “Kriptolu telefon ürettik” dediler. Bunu devletin üst düzey yöneticilerine veriyorlar ve ellerindeki şifrelerle bu telefonları Dil devrimine çattı ‘AMAÇ TÜRK DEVRİMİ VE ATATÜRK’LE HESAPLAŞMAK’ SELDA GÜNEYSU ANKARA Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel ve dilbilimci Emin Özdemir, Dil Devrimi’ni hedef alan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’nın asıl amacının “Osmanlıcayı sahiplenmek değil, Türk Devrimi ve Atatürk’le hesaplaşmak” olduğuna dikkat çekti. Özel, “Hiçbir dil, düşüncesi siyasal çıkara göre durmadan değişen insanlar gibi bir gecede değişmez; hiçbir toplum bir gece yatıp ertesi sabah dilsiz kalkmaz. Ancak ‘din’ gibi ‘dil’ de siyasanın aracı yapılır” görüşünü dile getirdi. “Amaçları Osmanlıcayı sahiplenmek değil, Türk Devrimi ve Atatürk’le hesaplaşmak” diyen Özel, Osmanlı aydını “yeni lisan” arayışındayken 21. yüzyıl politikacısının “eski dil” sevdasının “tutuculuk ve bilgisizlik” olduğuna vurgu yaptı. Özel, “21. yüzyılda Osmanlıcayla bilim yapılabileceğini söylemek, bilgisizlik değilse aymazlıktır. Felsefe dersini gereksiz bulan, tarihi çarpıtan, dil bilinci taşımayan bu iktidar döneminde de Türkçe, yüzyıllar boyunca olduğu gibi direnmektedir. Atatürk’ün vasiyetnamesini çiğneyen, Türk Tarih ve Dil kurumlarını kapatanların ardılı bu iktidar unutmasın: Türkçe, bilim ve sanat dili olduğunu 82 yılda kanıtlamıştır” dedi. Dilbilimci Özdemir de “Türkçe dilbilim katına erişmiş bir dildir. Hangi kavram vardır da Türkçede karşılığı bulunmamıştır?” dedi. Özdemir, şunları söyledi: “Bunlar yerlerinde oturdukça, kafalarının içindeki o gizli bölmelerindeki Cumhuriyet değerlerine, o değerler dizgesine dönük düşüncelerini gün ışığına çıkarıyorlar. Amaçları özgür düşünceyi köreltmek, dil duyarlılığını yoksullaştırarak, ulusal bilincimizi köreltmektir. Burada hedef Atatürk’tür.” Kullan At Bitti, Yeni İttifak Dönemi İlk kuruluş aşamasındaki müttefikleri: ABD, çeşitli cemaatler, neredeyse tüm İslamcı/ muhafazakâr liderler (Mesela Prof. Nevzat Yalçıntaş...) İlk genişleme halkası: 2002 seçimini kazandıktan sonra eklenen halka: Liberaller ve solcu eskileri... Mehmet/Ahmet Altan’lar, H. Cemal’ler + Cengiz Çandar familyaları... Birikimciler, Murat Belge’ler... Barlas vb. gibi her iktidarın şakşakçıları... Avrupa Birliği... Gülen Cemaati... Tabii ki Merkez Medya, Hürriyet ve çoğu yazarı gibi... RTE bu dönemde sözde “özgürlükçü” görünüşüyle, hemen herkesi yanına çekti. Oysa demokrasiyi kendisini hedefe götürecek bir trene benzetiyordu hâlâ... Ona “değiştim” dedirtmeye çalıştılar, başaramadılar, elde ettikleri tek sonuç: “Geliştim” oldu! Hiçbiri aymadı! 2007 genişlemesi: Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler süreci: Cumhuriyet “Tehlikenin farkında mısınız” kampanyası yürütmesine rağmen, bu kampanya ve Türkiye’yi saran Cumhuriyet mitingleri “darbecilerin sesleri” olarak damgalandı... 20072011 süreci RTE’nin en büyük desteği sağladığı, liberalleri ve solcu eskisi gibileri tepe tepe kullandığı, beslediği, partisinde, Meclis’te ve medyasında yer verdiği dönem oldu. 2007 seçimlerindeki rüzgârla ve büyük destekle, önce Ergenekon tezgâhlandı, ama sonra kullanışlı aptalların büyük desteğiyle 2010 Anayasa Referandumu geçirildi, sonra da Balyoz ve Odatv tezgâhları yürürlüğe kondu... Hep bu en geniş ittifakla... Tabii 2007 seçim sürecinde anlaşmalarla ve vaatlerle DYP+Anavatan ittifakı da başarıyla mezara gömüldü ve yüzde 5 kadar oy AKP’ye transfer edildi... Kimler AKP/RTE balonuna binmedi ki?.. Hukukçular mesela, Ergun Özbudun’lar... Zafer Üskül’ler... Serap Yazıcı’lar... Toprak’lar falan... Herhalde bu ülkede olabilecek en geniş iktidar almaşığı... dinleyip bir yerlere servis ediyorlar. Burada sadece ihanet yok, aynı zamanda çok ciddi bir ahlaksızlık da var. Bilime ihanet, bilim camiasına yönelik ahlaksızlık da var. Paralel mücadelesini kazandık: TÜBİTAK’ı ilim camiasının, bu bilim insanlarının, yüz karalarından aktarma süreci olarak görüyorum. Türkiye paralel yapıyla mücadelesini kazandı, kazanmaya devam ediyor. Bu bir özgürlük mücadelesiydi ve önümüzde önemli bir engeldi, şimdi bu açığa çıktı. Bu engelin aşılmasıyla siyasetin, ekonominin, dış politika ve toplumsal hayatın yanında eğitimin ve bilimin önü daha da açılmıştır, açılmaya devam edecektir. Dil bir gecede yok oldu: En büyük sıkıntılardan biri dil konusunda yaşandı. Bizim son derece zengin, bilim yapmaya, üretmeye son derece müsait bir dilimiz varken bir gece yattık sabah kalktık, baktık ki o dil yok. Türkiye yabancı dillerle kelime ve kavramlarla bilim öğrenen ve öğreten bir ülke oldu. Binlerce kelime ve kavram unutturuldu, sözlüklerden çıkarıldı. Türkçeyle felsefe yapamazsınız: Şu anda Türkçenin mevcut kelime hazinesiyle felsefe yapamazsınız. Ya Osmanlıca ya da İngilizce, Almanca, Fransızca kelime ve kavramlara başvuracaksınız. Bu sorunlar devlet eliyle değil bilim insanları eliyle aşılacak sorunlardır. Bu kez Gül’ü pas geçmedi: Halef selef olduğumuz Abdullah Gül’ü görmezden gelemem. Gül’e TÜBİTAK Ödülleri’ni Cumhurbaşkanlığı himayesine aldığı için şükranlarımı sunuyorum. KILIÇDAROĞLU’NDAN AYGÜN VE GÜLER YORUMU ‘Artık kimseyi FIRAT KOZOK affedemem’ ANKARA CHP’de Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ile İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’in disipline sevk edildikleri parti meclisi toplantısında Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, gelen itirazlara “Arkadaşlar, ben bu partide neler neler affettim. Ancak kimse kusura bakmasın. Kurultayda en çok alkış aldığım konu parti içi disiplinin sağlanmasıydı” diye yanıt verdi. Alınan bilgilere göre toplantıda bazı üyeler Aygün’ün dosyasının bir sonraki PM toplantısına bırakılmasını önerdi. Kılıçdaroğlu ise bu öneriye “Kurultayda da örgütüme bir söz verdim. Bu sözümü tutmam gerekiyor. Sözümü tutmazsam örgüte nasıl hesabını veririm. Artık affedemem” dedi. Aygün’ün Şişli kavgasıyla ilgili sosyal medyadaki “İstanbul belediye başkanlıklarını bir kişinin aile şirketi olarak dağıtırsan olacağı budur. Siyasette Beykoz Konakları’nda karar alırsan, işte böyle mahkum olursun” sözleriyle Güler’in “CHP cemaatle işbirliği yaptı” sözlerine tepki gösteren Kılıçdaroğlu: “Defalarca çağırdım, konuştum. Dinlemiyorlar, ısrar ediyorlar. Kimmiş yüzünü sermayeye dönen, kimmiş Beykoz Konakları’ndan siyaset yapan?” Toplantıda bazı üyeler Aygün’le ilgili kararın HDP’nin “CHP’de yüzde 3 oyumuz var” söylemine hizmet edebileceği yönündeki sözleri üzerine de Kılıçdaroğlu, “Biz etnik siyaset yapmıyoruz, biz sosyal demokratız” dedi. Güler’in disipline sevkine ret oyu veren PM üyesinin, kurultayda diğer genel başkan adayı Muharrem İnce’nin listesinden yedek PM üyesi seçilen ve daha sonra Genel Başkan Yardımcısı Murat Özçelik’in PM üyesi olabilmesi için yapılan düzenleme ile PM’ye giren eski İstanbul İl Başkanı Ali Özcan olduğu öğrenildi. Özcan’ın ret oyu verdiğini gizlemediği belirtildi. Güler, hangi gerekçeyle disipline sevk edildiğini kendisine iletilmediğini söyledi. Güler, “Bu kararı iki nedenle sevindirici buluyorum. Birincisi, yerel seçimde CHP cemaat ile ittifak yaptı sözü, ‘ihtimal dahilinde olamaz’ şeklinde değerlendirilmiştir. Bu demek ki hiçbir kişi önümüzdeki dönemde cemaate kalkan olamayacaktır” dedi. YDK’den kınama kararı çıkması durumunda milletvekili adayı olamayacağı yönündeki iddiaların anımsatılması üzerine de Güler, “Batum’da olduğu gibi bu yorumda da yanlış yapıyorlar. Adaylığı engellemez” dedi. ‘AB’ye nasıl anlatacaksınız’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı ve parti sözcüsü Haluk Koç, 1725 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının yıldönümü nedeniyle parti binalarına astıkları afişler nedeniyle, parti binaları için arama kararı çıkarıldığını söyledi. CHP MYK dün Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında toplandı. Toplantı sürerken açıklamalarda bulunan Koç, TBMM Soruşturma Komisyonu’nun 4 bakanla ilgili Yüce Divan kararını ertelemesini eleştirirken “Yukarıya tükürseler baş sorumlu Kaçak Saray sakinine gidiyor, aşağıya tükürseler milletin vicdanı ve biraz kaldıysa kendi vicdanları rahatsız oluyor” dedi. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun tavrına da tepki gösteren Koç, şöyle devam etti: “En zoru da kol kesen bay Davutoğlu’nun işi. Herkesin evlatlarına helal süt emzirmeyi ve helal sütle beslenmiş bedenlerden hiçbir haramın geçmemesini öğüt veriyor Edirne’de. İyi güzel de Sayın Davutoğlu, haram sizin evin ortasında. Eğer rüşvet ve yolsuzluk kapıdan girerse iman bacadan çıkarmış. Sizin evin bacasından çıkmış iman, rüşvet girmiş içinize kadar. Rüştünü ispat etmek, abinin vesayetinden çıkmak için al sana bir fırsat. Yüce Divan’a sevk kararını çıkarmak için ağırlığını koy; helal mi, haram mı sütün, görelim bakalım.” Kendisinin gündeme getirdiği torpil iddialarının ardından, torpil iddialarıyla ilgili bir hat kurduklarını anımsatan Koç, hatta bugüne kadar 1869 bildirim geldiğini söyledi. Gelen ihbarlardan hemen her il ve hatta ilçede bir AKP “torpillisi”nin devlete yerleştirildiğinin ortaya çıktığını belirten Koç, “Araştırılsın ve 2002 2014 yılları arasında istisnai pozisyondan KPSS sınavına girmeden kimleri torpilli olarak devlet memurluğuna yükseltildiler, bunlar listeler halinde resmi olarak açığa çıksın” dedi. Gümüşhane Sulh Ceza Hâkimliği’nden CHP Gümüşhane il binasının aranmasına dönük bir mahkeme kararı alındığını belirten Koç, şöyle devam etti: “Neymiş? Gümüşhane il binamızın camında 1725 Aralık rüşvet ve yolsuzlukla mücadele noktasında afişler varmış. Bunlar suç unsuruymuş, masum insanları zan altında bırakıyormuş. Mahkemeden karar alınıyor, Emniyet CHP Gümüşhane il binasında arama yapmak için mahkeme kararı çıkarıyor. Elimde ibretlik bir karar. Sayın Bozkır siz bu kararları nasıl anlatacaksınız AB’ye? Sadece CHP’ye değil, yine CHP, Aydın, Sakarya, Ankara, birçok il merkezinde benzer durumlarla karşılaştık. Bu arama kararı mahkemeden çıkarılan parti binasını arama kararı üzerine tuz, biber ekmiştir.” Haluk Koç, CHP binalarına afiş nedeniyle arama kararı çıkartıldığını iddia etti Ağırlıklar bir bir atılmaya başlanıyor RTE, en geniş ittifakgenişleme politikasının sonuna gelmişti. Ittifaklara, destekçilerine ihtiyaç kalmamıştı. Çünkü onlar sayesinde yükselebileceği en yüksek noktadaydı... Yelkenleri rüzgârlanmıştı iyice... Yanına aldığı tüm müttefiklerini safra olarak görmeye başladı. İlk atılanlar ve ayrılanlar: İlk dönem beraber yürüdüğü kendi Yenilikçi hareketindeki arkadaşları “demokrat” arkadaşları / müttefikleri oldu... RTE’nin politikası ve kişiliği, ilk önce beraber yola çıktıkları arkadaşlarının başını yemeye başladı... Mesela Abdüllatif Şener, 2007’de yolunu ayırmak zorunda kaldı. Kuruculardan Ertuğrul Yalçınbayır 2010’da “yiyicilik, yobazlık, yalakalık” arttığı gerekçesiyle ayrıldı. Daha çok isim var... RTE’ye biat etmeyenlerin hepsine güle güle... “Safra” görülen kullanışlılar: 2011 seçimlerinden sonra RTE bir kısım liberal ve solcu eskisine yol vermeye başladı. M.Altan başyazar yapıldığı Star’ın kapısına kondu. “Hasan Abi”si Cemal’i, Milliyet’ten attırdı... RTE, hiçbirini takmamaya başladı. Kullanma süreleri bitmişti. Cemaatin ipi çekildi: Cemaat en büyük müttefiki ama aynı zamanda da rakibi idi. 2011’den itibaren, hızlıca Cemaat dışlanmaya başladı. Artık onlara da ihtiyacı kalmamıştı, üstelik kendisini devirmeye soyunmuştu. Ortak operasyon gazetesi Taraf parçalandı: GülenRTE çatışması keskinleşince Taraf esas sahibinin yanına geçti. Bir kısmı RTE’nin tam yanına geçti ve adamı oldular, O. Çalışlar gibi... Bir kısmı ortalıkta kaldı ve Cemaat ile işbirliğine gitti. Hayko’lar gibi keskin RTE taraftarları, bu kez keskin ve gözde RTE düşmanı kesildiler. Tren son istasyonunda mı: RTE, Türkiye’yi adım adım dönüştürme, Cumhuriyetin kuruculuğunu, laikliği tamamen ortadan kaldırmaya, dinci/İslami gençlik yetiştirme tarihi misyonunu gerçekleştirecek adımlarına hız verdi. Anayasayı özde askıya almaya, anayasanın özerkliğini ve bağımsızlığını öngördüğü bütün ilkeleri çiğnemeye girişti... Medya özgürlüğü hava cıva oldu. Son darbesi: Evet Gül’ü tasfiye etmesi oldu... AKP içinde kendisine en büyük rakipti... Dış ittifaklar: Sandıkta zirveyi görünce, “beni kimse yıkamaz” düşüncesiyle, 2011 döneminden sonraki “trenin son istasyonundaki” hızlı dönüştürme projeleri ve bir “bölgedünya lideri” hırsıyla, dış müttefiklerine de ihtiyacı kalmadı. ABD ve AB ile papaz durumu… Biliyorum, liste çok eksik, ama ben ana hatları vermeye çalıştım. Davutoğlu TÜRGEV yurdunu açtı Davutoğlu, 1725 Aralık soruşturmalarında adı sıkça geçen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yöneticileri arasında bulunduğu Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) tarafından yaptırılan Moralızade Leyla Hanım Yüksek Öğretim Kız Öğrenci Yurdu ve İlim Yayma Cemiyeti’nin erkek öğrenciler için yaptırdığı yurdun açılışını yaptı. (Fotoğraf: DHA) Davutoğlu, partisinin 100. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda konuştu: HSYK 3. DAİRESİ HAREKETE GEÇTİ TIR savcılarına da soruşturma ALİCAN ULUDAĞ ANKARA 17 Aralık operasyonu sonrası patlak veren önemli olaylardan biri de MİT’e ait TIR’ların durdurulması olmuştu. Önce 1 Ocak 2014’te Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde, ardından da 19 Ocak 2014’te Adana’nın Ceyhan ilçesinde MİT’e ait silah yüklü ve Suriye’ye gitmekte olan TIR’lar durdurulmuştu. Hükümet ve MİT’in doğrudan müdahalesiyle TIR’lar serbest kalıp yoluna devam etmişti. O dönemin HSYK 3. Dairesi, eski Adana savcısı Aziz Takçı ve Özcan Şişman ile dönemin Kırıkhan Başsavcısı Yaşar Kavalcıoğlu ve savcı Yunus Alkan hakkında “usule aykırı işlemler” iddiasıyla 18 Şubat’ta inceleme izni vermişti. Savcılar, HSYK 1. Dairesi tarafından görevlerinden alınarak, çeşitli illere sürülmüştü. Görevlendirilen müfettişler de hazırladıkları raporu 3. Daire’ye sunmuş, ancak konu bir türlü gündeme alınmamıştı.Üyeleri yeni oluşturulan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 3. Dairesi; dün yaptığı toplantıda müfettişlerin 4 savcı hakkında hazırladığı raporu inceledi ve soruşturma kararı verdi. Savcılarla ilgili soruşturmayı ise HSYK 2. Dairesi yürütecek. Çözüm süreci kararlılıkla sürecek EDİRNE (Cumhuriyet) AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, dün Edirne’de düzenlenen partisinin 100. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’na katıldı. Birçok ortak noktası olan milletlerin birbirine düşman edilmemesi için ellerinden geleni yapacaklarını anlatarak, Kuvayı Milliye ruhuna değinen Davutoğlu, şöyle devam etti: “Çözüm sürecine bakışımız da budur. Evrensel ve çağdaş haklardan herkesin, Kürt, Zaza, Alevi, Sünni ayrımı olmadan bütün insan haklarından herkesin en geniş anlamda istifade etmesi, eşit vatandaşlık haklarını kullanmaları, ortak tarih bilincini korumaları ve ortak gelecek bilinciyle gelecek nesillere sadece kardeşlik tohumu ekmeleri için biz bu çabayı sürdürmeye devam edeceğiz. Olumlu yönde gelişmeler var, hep beraber bunları inşallah takip ederek bu sürecin hayırlısıyla bir daha ülkenin hiçbir köşesinde hiçbir annenin ağlamaması, hiçbir ocağa evlat acısı düşmemesi için kararlılıkla bu yolu sürdüreceğiz.” Davutoğlu, bu bağlamda çözüm sürecinin, milli birlik ve beraberlik ile demokrasiyi taçlandırma ve yeni bütünleşme süreci olduğunu da sözlerine ekledi. Konuşmasında, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na da yüklenen Davutoğlu, CHP liderinin Türkiye’nin dış politikada yalnızlaştığı yönündeki eleştirilerinin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Sadece son bir ay içinde başta Papa olmak üzere birçok başbakanın Türkiye’yi ziyaret ettiğini anlatan Davutoğlu, “Bu nasıl yalnızlık. Kendini görmüyor bizi yalnızlıkla itham ediyor” diye konuştu. Davutoğlu, sürpriz yaparak Türk Yunan sınırındaki Pazarkule gümrük kapısına gitti. Davutoğlu önce Türk tarafında nöbet tutan askerleri selamladı. Daha sonra yürüyerek Yunanistan tarafına geçip buradaki Yunan askerinin elini sıktı. Davutoğlu ardından da telefonla Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras’ı arayarak yeni yılını kutladı. YTÜ’de ‘Hırsız var’afişine gözaltı İstanbul Haber Servisi Davutpaşa Kampusu’nda yemekhane önünde toplanan Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri dün öğlen saatlerinde, Esenler Belediyesi tarafından Davutpaşa Kampusu’nda düzenlenecek Kentsel Dönüşüm ile ilgili “Geleceğin Şehirleri Sempozyumu”na katılacak Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu protesto etmek için yemekhanenin önünde toplandı. Öğrenciler okul binasının duvarlarına “hırsız var” afişi asmaya başladı. Özel güvenlikler, öğrencilerden çıkartmasını istediği afişleri daha sonra kendileri sökmeye başladı. Afişlerin çıkarılmasına direnen öğrenciler özel güvenlik görevlileri tarafından sert şekilde darp edildi. Olayın ardından okul binasına çevik kuvvet girdi. Öğrenciler yemekhane girişine barikat kurdu. Çevik kuvvet yemekhaneye girerek öğrencileri cop ve kalkanla müdahale etti. Müdahalenin ardından 22 öğrenci yaka paça gözaltına alındı. Okulda dün sabah erken saatlerden itibaren geniş güvenlik önlemleri alınması dikkat çekti. Davutoğlu dün akşam saatlerinde İstanbul’a gelerek “Geleceğin Şehirleri Sempozyumu”nun gala yemeğine katıldı. Yiğit Bulut ve ordu ile yeni süreç Yeni ittifaklar: Bugünkü tek ve yalnız başına durumu, bazı yeni ittifakları zorunlu olarak gündeme getiriyor. Bu süreç eski / yeni nitelikte ulusalcı Yiğit Bulut’u başdanışman yapmakla başladı. İkinci adımı, ordu iledir. Bu, “Orduya kumpas kuruldu” ile başladı. Ordunun siyasi ve fiziki tasfiyesinde büyük hizmetleri olan Cemaati dışlaması ile ordunun geri kalanına sahip çıkıyor. Subaylara izinsiz soruşturma açılmasını önleyen yasa tasarısı ve yüzde 20 zammın gündeme gelmesi, bu ittifakı sağlamlaştırma girişimidir. RTE, girdiği bu “yalnız” yolda, ordunun kendisine tehlike olarak ortaya çıkabileceğini düşünmektedir. Bunları, böyle bir tehlikeyi bertaraf etmeye yönelik önlemler olarak görmekte yarar var... Peki “ülke birliği”? Bu ittifakın, Kürtleri de korkutan tarafını şimdilik kaydetmekle yetineyim... Okur notu: Ben de AKP’nin iktidarı hiçbir şekilde bırakmayacağını düşünüyorum. AKP bir patron şirketidir ve şirketlerin ana gayesi kâr etmektir. İktidardan ayrıldığı takdirde kâr edemeyecek, şirket tasfiye olacak ve etrafında tek yandaşı kalmayacak, kendisi için de yargılama ve hesap dönemi başlayacak. Bu nedenle emri hak vaki oluncaya kadar, ne pahasına olursa olsun, RTE iktidarda kalmak zorundadır. (Cenk Yalçıner) C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle