18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 ARALIK 2014 PERŞEMBE 12 Rusya uyardı: NATO ile tüm ilişkiler kopar Ukrayna’nın parlamento kararıyla NATO üyeliği yolunda tarihi bir adım atarak “bağlantısız ülke” statüsünü terk etmesi Rusya ile Batı arasındaki ilişkileri askeri düzeyde de “Soğuk Savaş” koşullarına döndürme tehlikesi yarattı. Rusya dün sert bir dille kınadığı kararın daha da ileri götürülüp Ukrayna’nın NATO üyeliğinin söz konusu olması halinde, Atlantik İttifakı’yla ilişkileri tümüyle kesme resti çekti. Rus Savunma Bakanı Yardımcısı Anatoly Antonov, “Ukrayna parlamentosunun kararı zaten zor olan durumu daha da karmaşıklaştıracaktır. Eğer bu karar gelecekte askeri karakter (NATO’ya katılım) alırsa gereken yanıtı vereceğiz. NATO ile bağların tümüyle kesilmesi söz konusu olacak. Bu da pratik olarak hasarın giderilmesini imkânsızlaştıracaktır” dedi. Antonov, Ukrayna’nın aldığı kararın arkasında NATO üyesi ülkelerin bulunduğunu savundu. NATO üyesi ülkelerin Ukrayna’yı “Rusya ile ön cephe hattına ittiklerini” belirten Antonov, “Rusya tehdidi sloganı altında NATO, askeri potansiyelini Baltıklar, Polonya, Bulgaristan ve Romanya’da genişletiyor” dedi. İsmini açıklamak istemeyen bir NATO yetkilisi ise Kiev’in kararıyla bir ilgilerinin bulunmadığını öne sürse de “Ukrayna resmen NATO üyeliğine başvurmalı mı meselesi NATO’nun herhangi bir aday için ortaya koyduğu ittifaka katılmaya hazır olunması kriterlerine göre ele alınır. Bu konu NATO ile bağımsız ülkeler arasındadır” ifadeleri dikkat çekti. NATO, Rusya’nın geçen nisanda Kırım’ı ilhakının ardından Rusya ile işbirliğini askıya almıştı. Doğu Avrupa ülkelerine asker konuşlandırmaya başlayan ittifak, ortak devriye uçuşlarını yoğunlaştırmıştı. DIŞ HABERLER [email protected] Kuzey Kore tehdidi yüzünden geri çekilen film, bugün gösterime sokuluyor ‘Özgürlük galip geldi’ Dış Haberler Servisi Siber savaşın ikinci raundunda ABD, Kuzey Kore’ye nakavt edici yumruklar atıyor. Kuzey Kore’nin internet sisteminin pazartesi günü tümüyle çökertilmesinin ardından, Sony Pictures’ın Kuzey Kore lideri Kim Jongun’a suikast sahneleri içeren The Interview (Ropörtaj) filmi “muhteşem” bir dönüş yapıyor. Pyonyang ile bağlantılandırılan siber saldırı ve tehditler üzerine geçen hafta geri çekilen film, bugün ABD çapında 300 sinemada gösterime giriyor. Renkli ışıklarla Röportaj’ın Noel gösterimini duyuran sinema salonları, “Özgürlük galip geldi” yazmayı ihmal etmedi. Biletler satışa çıkar çıkmaz tükendi. Atlanta’daki Plaza Sineması’ndan bilet alan 29 yaşındaki Colby Cohen, “Artık izlemek farz oldu. Noel’de terörizmle mücadele edeceğim” diye konuştu. Plaza’nın sahibi Michael Furlinger de heyecandan Noel’de aile ziyaretini iptal ettiğini belirtip “Hangi filmi izleyeceğine seyirci karar verir, Kuzey Kore ya da Çin’den birileri değil” dedi. Teksas’taki bir sinema göslamaktan asla vazgeçmemiştik. Kamuoyuna sunmaktan ve ifade özgürlüğünü bastırmak isteyenlere karşı durmaktan gururluyuz.” Bunun üzerine Obama, “Kararı alkışlıyoruz. Biz ifade özgürlüğüne, sanatçının kendini ifade etmesine inanan bir ülkeyiz. Sony’nin kararı ve sinema salonlarının buna uymasıyla insanlara filmle ilgili kendi tercihlerini yapma imkânı sağlandı. Bu sonuçtan memnunuz” dedi. Röportaj’ın Evan Goldberg ile birlikte yönetmeni ve başrol oyuncusu olan Seth Rogen, tehdit süreci sonrası ilk kez kamuoyuna açıklama yaptı. Twitter’da Rogen, “Halk konuştu! Özgürlük galip geldi! Sony pes etmedi!”, diğer başrol oyuncusu James Franco da “ZAFER!!!!!!! HALKIN ve BAŞKAN’IN dediği oldu” diye coştu. En başta planladığı 3 bin perde hedefine ulaşamayan Sony bunu telafi edebilmek için dijital platformları ikna etti. 5.99 dolar ödeyenler, filmi Sony web sitesinin yanısıra Google Play, YouTube Movies, Microsoft Xbox’tan izleyebilecek. Avrupa’nın Yol Ayrımı Yılı: 2014 Fransız televizyonunun sevilen tartışma programı “On n’est pas couche” (Uyumadık) gazetecilerinden biri (Lea Salame) gecenin konuğu Eric Zemmour’a dönüp sordu: “Varsayalım, tespitleriniz doğru ve Müslümanlar cumhuriyet değerleriyle kaynaşamıyor. Ne yapalım? Müslümanları Fransa’dan kovalım mı? Yoksa onları Hıristiyan mı yapalım? Bir öneriniz varsa söyleyin? Öneriniz nedir?” Önce ortamı anlatayım... Programın sevimli bir sunucusu var: Laurent Ruquier… Ruquier’nin karşısında liberal sol görüşlü biri kadın, diğeri erkek.. sabit iki gazeteci bulunuyor: İlerici, hümanist, ırkçılık karşıtı duruşu savunan gazetecilerden biri Aymeric Caron, öteki de yukarıdaki soruyu yönelten gazeteci LübnanErmeni kökenli kadın gazeteci Salame... Konuk Zemmour da aslında Cezayir kökenli bir Musevi Fransız oluyor. Stüdyodaki beş Fransızdan, ikisinin kökeni değişik diğer deyişle... Bu farklı kökenli Fransızlar; diğer “farklı köken” “Müslümanlar” üzerinde uluorta; ne yapılsın, Fransa’dan atılsınlar mıyı tartışıyor. Gerçekte gazeteci Salame’nin bu soruyu sormasının nedeni, “Le Penci” sağın “ideoloğu” konumunda bulunan Zemmour’u köşeye sıkıştırmak... Ama ne olursa olsun, böyle bir sorunun bir TV stüdyosunda sorulması... Özellikle kendi kökenleri farklı Fransızlar tarafından bizzat tartışma konusu yapılması, insana hemen ilk anda büyük bir “tabunun yıkıldığı” ve bir “ar damarının çatladığı” duygusunu veriyor. Eric Zemmour’u geçen hafta Fransa’ya inince keşfettim. Strasbourg aktarması için ayak bastığım “Küçük Prens” yazarı Saint Exupery’ e adanmış! Lyon Havaalanı’ndaki kitapçı dükkânının vitrini olay olan Zemmour kitabı “Fransa’nın İntiharı/Le Suicide Français” ciltleriyle bezenmişti. Kitapçıya baktığınızda ilk gördüğünüz şey bu; Zemmour’un “Fransa’nın İntiharı” çığlığı oluyordu. Anında böylece “kısa devre” yapan bir ülkeye girdiğinizi anlamış oluyordunuz. Otele inince sonra haber programlarında ne var diye kanallar arasında dolaşırken karşıma vaktiyle bizim “Siyaset Meydan”larının yapıldığı saatlere sarktığı için “Uyumadık” diye anılan bu program çıktı. “Uyumadık”ın o geceki konuğu, muhafazakâr gazete “Figaro”da yazan Natacha Polony idi. Polony de gerçekte “Polonya” asıllıydı! O da “Baltaladığımız/ Devirdiğimiz Ülke” (Ce pays qu’on abat) isimli bir kitap yazmış ve “Avrupa’daki Müslümanları” kastederek “çokkültürlü/mültikülti toplumların şiddet yarattığını” iddia etmekyedi. Fransız “Siyaset Meydanı”nın gazetecileri; “Var mı bu tezinizi destekleyecek kanıtınız? En mültikülti ülkelerden biri olan Birleşik Krallık’ın bu durumda en şiddet yanlısı toplum olması lazım. Nerede bu kanıt” diye üstelemeleri karşısında, programa kitap pazarlamak için katılan yazar Polony, kendisinin aslında “ulus devlete” sahip çıktığını, “Cumhuriyet” ve “Fransız bayrağı değerlerini” yalnızca Le Pen’e bırakmakla “solun” hata yaptığını, Le Pen’in “ilericilerin bu aymazlığı” yüzünden seçimleri kazanacağını söyledi... Bunun üzerine tartışma büyüdükçe büyüdü, programı yöneten gazeteciler Polony’yi “Le Pencilik” ve “Le Penciliğin” entelektüel plandaki temsilcisi “Zemmourculukla” suçladılar. “Zemmourculuğun” Fransa’da artık etiket haline geldiğini böyle öğrendim ve bu programın arkasından, aynı kadronun “Fransa’nın İntiharı” kitabı için Zemmour’la yaptığı söyleşiyi Youtube’dan bulup indirdim. Ayyuka varan... “Müslümanları ne yapalım? Onları bu ülkeden atalım mı” konuşmasıyla işte böyle karşılaştım. 534 sayfalık bu Müslüman karşıtı manifesto, Hollande’dan intikam alan eski first lady Valerie Trierweiller’in kitabını bile best seller listelerinde sollamış. Üç ayda 400 bin satması beklenen kitap, Fransa’daki İslam korkusunun derinliğini gösteriyor. Entelektüel çapı vasat olan yazar Zemmour’un yapıtını, Fransız okurlar besbelli bir şey öğrenmek için değil, sırf “davaya destek” adına alıyorlar. Yağ halkaları halinde büyüyen bu “Zemmour badiresi”ni demokrat politikacı ve aydınlar, “Fransa üzerinde çok kötü bir rüzgâr esiyor” diyerek anonsluyorlar: “Ufkumuzdan bir anda yıkılmaz saydığımız tüm tabular yok oldu. Kahve sohbetlerine dönüşen televizyon kanalarında nefret yabancıya, ötekine, göçmene, Arap’a, Müslümana ve yanı sıra eşcinsellere, kadınlara, işsizlere, devlet yardımı alanlara, kayıt dışı işçilere yöneliyor. 2014, Fransa’da bir yol ayrımı tarih olarak kayda geçebilir!” Fransa’da Hıristıyanlığın “en büyük bayramı” için kurulan Noel çarşılarında son günlerde üst üste gelen saldırılar, işte bu “yol ayrımı” sayılan “tarih ortamı”nda yaşanıyor. Saldırıların mahiyetinin henüz tam ne olduğu belli olmasa da etkilerinin sadece Fransa’da değil, tüm Avrupa’da duyulduğu açık. Hafta başında Dresden’de, eşine rastlanmamış büyüklükte bir “Anti İslam gösterisi” yapıldı. Çizme’nin başkenti Roma’da, Papa’nın geleneksel Noel konuşması için görülmemiş düzeyde güvenlik tedbirleri alındı. Hıristiyan Avrupa bu Noel’i, muazzam korku ve tehdit atmosferi ile yükselen sağın gölgesinde idrak ediyor. Faiziyle iade edilen 17 Aralık servetleri, yüce divan tartışmaları, Aksaray çılgınlığı, Osmanlıca ve Osmanlı’nın dönüşü girdabındaki Türkiye; acaba yol ayrımına gelen Avrupa’da İslam karşıtlığının bir “tsunami”ye dönüştüğünün ne kadar farkında? İnternette de yayımlanıyor terimlere eşlik edecek “vatansever mönü” hazırladı. Hamburger, patates tavanın Amerikan versiyonu “özgürlük tava” ve elmalı turtadan oluşan mönü, “Her şey tümüyle Amerikan” diye takdim edildi. Tehditler yüzünden filmin reklamını web sitesinden bile kaldırmış olan Sony, ABD Başkanı Barack Obama’nın “Diktatöre boyun eğdiniz”, ünlü aktör George Clooney’nin “Dik duramadınız” eleştirileri sonrası çark etti. “Sony gururla sunar” açıklaması CEO Michael Lynton’dan geldi: “Filmi yayım(AFP) Sisi Katar Emiri’ni kucaklayacak ama temiz raporu istiyor Dış Haberler Servisi Katar’ın Müslüman Kardeşler’e desteğini çekmesi ve Suudi arabuluculuğunda Abdülfettah Sisi yönetimindeki Mısır ile barışmasının akabinde hızlı yakınlaşma adımları atılıyor. Sisi, Katar Emiri’nin özel temsilcisinin ardından Katar İstihbarat Şefi Ahmed Nasır bin Casim el Tani’yi ağırladı. Uzlaşma görüşmeleri kapsamında, 2015 başlarında Suudi Arabistan’da Katar Emiri Temim bin Hamad el Tani ile Sisi’nin bir araya gelmesi ihtimalinin ele alındığı söyleniyor. Lakin Sisi, İhvan’a Türkiye ile birlikte tam destek vermiş Katar’ı affetmeden önce biraz süründüreceğe benziyor. Mısır lideri El Ahram’a, “Bu görüşmelerin sadece başlangıç olduğu, Katar’ın Arap saflarında yer almaktaki ciddiyetini kanıtlaması, dolayısıyla daha fazla olumlu adım atması gerektiğini” söyledi. İlk adım olarak Katar merkezli El Cezire, Mısır’a yönelik El Cezire Mübaşir Misr kanalının yayınlarını durdurdu. Mısır kaynakları, Katar istihbarat şefiyle “İhvan’ın nasıl Katar ve El Cezire’den faydalanarak rejimi değiştirmek üzere şiddeti teşvik ettiğini ele aldıklarını” aktardı. Sisi’nin de İhvan’ın devrilmesi sırasında yakalanan ve “terörle” itham edilen El Cezire’nin üç muhabirini bırakması bekleniyor. Mısır istihbaratı, uzlaşma öncesi Katar’ın ülkedeki İslamcı gruplara mali yardımları kesip kesmediğini kontrol etmekle meşgul. İki ülke karşıt grupları destekledikleri Libya’yı da ele alıyor. Körfez kaynakları “Mısır tüm taleplerinin hemen karşılanamayacağını anlıyor fakat Katar’ın ciddiyetinden ve değişikliğin göstermelik kalmayacağından emin olmak istiyor” dedi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın El Cezire’ye “Mısır’la ilişkileri normalleştirmek istediklerini, ama ilk adımı karşıdan beklediklerini” söylemesinin ardından ise Dışişleri “Ne kadar yalnız kalsak da politika değişikliği yok” mesajı verdi. Dışişleri sözcüsü Tanju Bilgiç, “Demokrasiye tam anlamıyla geri dönülmesi, halkın özgür iradesinin yansıtılması çağrılarımız gerçekleşirse Mısır’la ilişkilerimizi normalleşebilir. İlkesel tutumuz bu” dedi. ‘Müslüman azınlık şiddet yaratır!’ Güney Afrika lideri Zuma 5. eş peşinde IŞİD uçak ‘düşürdü’ pilot esir Dış Haberler Servisi IŞİD, ilk kez ABD önderliğindeki koalisyona bağlı bir uçağı düşürüp pilotunu esir aldığını iddia etti. Ürdün, IŞİD’in başkenti sayılan Suriye’nin Rakka kenti yakınında bir F16 uçağını kaybettiğini ve pilotunun esir alındığını doğruladı. IŞİD uçağı ısı güdümlü füzeyle düşürdüğünü ileri sürerken, uzmanlar IŞİD’in elinde Çin ya da Rus yapımı uçaksavar füzeleri olduğunu, bunları ya rakip isyancı gruplardan elde ettiğini ya da Irak ve Suriye ordularından ele geçirdiğini söyledi. Ama ABD ordusundan “Uçağın düşmesi IŞİD’in vurmasından kaynaklanmıyor” açıklaması geldi. IŞİD sosyal medyadan esirin fotoğrafve kimliğini yayımladı: “29 Mayıs 1988 doğumlu Muaz Safi Kessasibe, üsteğmen.” Militanların üzerinde sadece beyaz bir tişörtle sudan çıkarırken de görüntülediği pilotun Facebook sayfasında eylülde İstanbul’da çekilmiş fotoğrafları var. Ürdün ordusu “Pilotun güvenliğinden IŞİD ve destekçileri sorumludur” dedi. Babası Yusuf, kendilerine, Kral Abdullah’ın durumla özel olarak ilgilendiği ve sağ salim dönmesi için gerekenin yapılması talimatı verdiğinin söylendiğini aktardı. Aile IŞİD’e merhamet göstermesi ve daha birkaç ay önce evlenmiş Muaz’ı bırakması çağrısı yaptı. BM Genel Sekreteri Ban Kimun’dan da “uluslararası insani hukuka göre muamele” çağrısı geldi. IŞİD Suriyeli askerleri, Iraklı peşmergeleri kafa kesme dahil vahşice katletmesinin görüntülerini yayımlamıştı. ABD’nin Suriye’deki hava saldırılarına Ürdün, Suudi Arabistan, Bahreyn ve BAE katılıyor. n Güney Afrika Devlet Başkanı Jacob Zuma 5. kez evlenme sinyali verdi. The Star gazetesine göre, 72 yaşındaki Zuma, Durban ziyareti sırasında, “Eşlerim var ama daha sonuncusuyla evlenmedim” dedi. Zulu kabilesinden olan Zuma, çoğu yaşlı olan kalabalığın gülüşleri arasında sözlerini “Yaşlılıkta kocasına bakmak daha çok en genç eşe düştüğü için son eşe ‘yaşlanacağım ev’ denir” diye sürdürdü. 4 eşi ve 20 çocuğu olan Zuma, havuz ve amfitiyatrosu da bulunan evine kamu fonlarından 21 milyon dolar harcadığı için eleştirilerin odağında. Star’ın sitesindeki okuyucu yorumlarında “İsterse 10 eş alsın, ama faturasını bize ödetmesin”, “İsterse keçiyle evlensin ama benim vergilerimle olmasın” gibi tepkiler dikkati çekti. ‘Çok kötü bir rüzgar esiyor’ Eylülde İstanbul’daydı Orban: Yolsuzluk suçlaması ABD komplosu n Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la kıyaslanan Macaristan Başbakanı Victor Orban, ABD’nin yönelttiği yolsuzluk suçlamalarını savuşturma çabasında. “ABD Orta Avrupa ülkelerinin iç siyasetine müdahale etmekle kalmıyor, adeta aktif bir katılımcı” diyen Orban, yeni bir döneme girdiklerini, Rusya ile yakınlaşmaları üzerinden ABD’nin kendilerini çatışmaya çekmek istediğini öne sürdü. “Aklı fikri olan herkes farkında ki, bize yönelttikleri yolsuzluk suçlamaları göstermelik bir hikaye. Asıl istedikleri nüfuz elde etmek” diyen Orban, enerji ve ticaret çıkarlarının peşindeki ABD’nin Macar nükleer santrali ihalesini alamamanın acısını çıkarmak istediğini söyledi. ABD, yolsuzluk gerekçesiyle vergi dairesi başkanı dahil altı Macar yetkilinin ülkeye girişini yasaklamıştı. İsrail’de Lieberman’a bağlı siyasiler yolsuzluktan gözaltında Dış Haberler Servisi İsrail’de martta düzenlenecek seçimler öncesi Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın liderliğindeki Evimiz İsrail partisini hedef alan bir yolsuzluk operasyonu düzenlendi. Gözaltına alınıp sorgulanan 30 kişi arasında Başbakan Benyamin Netanyahu’nun kabinesinde İçişleri Bakan Yardımcısı olan Evimiz İsrail partisinden Faina Kirshenbaum, aynı partiden eski Turizm Bakanı Stas Misezhnikov, milletvekilleri, spor yetkilileri, sivil toplum örgütleri ve sendika başkanları ile siyasi aktivistler ve yerel yönetim yetkilileri bulunuyor. Hepsi Evimiz İsrail ile bağlantılı. 10 yıldır Evimiz İsrail Genel Sekreteri olan kadın siyasetçi Kirshenbaum, Lieberman’ın sıkı müttefiki. yolsuzlukla suçlanıyor. Rüşvet karşılığı yandaşlara kamu fonlarının kullandırıldığı, atamalar yapıldığı ve eşe dosta iş bulunduğu bir sistem kurulduğu anlaşılıyor. Bir yıldır sürdürülen soruşturma çerçevesinde şüphelilerin ev ve ofisleri arandı, bilgisayarlarına ve bazı belgelere el konuldu. Evimiz İsrail, operasyonun kendilerini hedef aldığını savundu. Parti, kuruldukları 1999’dan beri her seçim öncesinde benzeri operasyonlara maruz kaldıklarını, polisin “bu kez de medyada ses getirecek tutuklamalar yapma şansını kaçırmadığını” öne sürdü. Açıklamada, “patırtı ve medya propagandası dindikten sonra bu haberlerin boş olduğu anlaşılacak” denildi. Emniyet Müdürü Yohanan Danino, operasyonun tek bir partiyi hedef aldığı ve seçimi etkilemeyi amaçladığı suçlamalarını reddederek, Adalet Bakanı ve Başsavcı ile işbirliği içinde hareket ettiklerini, seçimi düşünerek hassas davrandıklarını söyledi. ABD’de bir siyahın daha öldürülmesine öfke patlaması (AP) Rüşvet almaeş dost kayırma sistemi Zanlılar, kamu fonlarını zimmetlerine geçirmek, başka kurumlara aktarmak, kara para aklamak, kişisel çıkar sağlamak ve ABD’de silahsız siyahların beyaz polisler tarafından öldürüldüğü bir dizi vakada polisin yargılanmasına gerek olmadığına hükmedilmesi protestolara yol açarken, gerilimin tırmanmadığı gün geçmiyor. Protestoların başlangıç noktası olan 18 yaşındaki Michael Brown’ın öldürüldüğü Ferguson’ın 8 km. yakınında yine siyah bir genç polis kurşunuyla can verdi. Bu kez St. Louis kentinin Berkeley varoşunda bir benzin istasyonunda öldürülen 18 yaşındaki Antonio Martin’in silahı vardı, ama 300 kişinin olay mahalini basıp polisle çatışmasına engel olmadı. Güvenlik kamerası görüntülerine göre, iki siyah gençten biri polisin üst aramasına izin veriyor, sabıka sicili kabarık Martin ise polise 9 milimetrelik tabanca yöneltince öldürülüyor. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle