18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 ARALIK 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Dosyaya 17 Aralık’ı kapatan savcı Ekrem Aydıner bakıyor 5 halkların kardeşliği kavramı yerli yerine oturur. Vahşi kapitalizmin güler yüzlü adı “Yeni Dünya Düzeni”nin sarmalından kurtulmak için ayağa kalkar insanoğlu... Çevre bilinci artar! Ağaçların, çiçeklerin can olduğunu anlar... Bilinçsiz insan soygun düzeninde maşa olarak kullanılır... Baskıcı rejimler, demokrasi masalları, dincilik... Hepsini yan yana koyduğumuzda acılar denizine doğru yönelir toplumlar. Milyonlarca yıllık bir süreci yaşayacağımız bir tarih vardır aslında. Hayat vardır! Karanlığa karşı direnmek! HHH Kimi zaman umut dalgalarında kulaç atmak, kimi zaman bunalıp umutsuzluk dalgalarına kapılıp boğulur gibi olmak! Eğer işin gerçeğini düşünmediyseniz, ikisini bir arada yaşadığınız günler, haftalar, yıllar olabilir... Böyle duyguların birini seçin: “Umutlu yaşamak!” Ben barış umudunu hep yaşadım! Umutsuzluk zor zamanlardır... Ana karnındaki bebekler gibi yırtacaksın karanlığın kapısını umut devşirircesine... Ufukların günden güne ağarmasını bekleyecek, soygunculardan, hırsızlardan, çevreyi talan edenlerden, insan onurunu çiğneyenlerden hesap soracaksın. Dedim ya bir hücredir dünya! Yeni doğumlara sancılıdır! Savaştan yana değil barıştan yana olacaksın! Çünkü sen insansın, vicdan sahibisin! Başın dik! Kendini satılmışlar pazarında tezgâha koydurmayan, bilinciyle hareket eden, onurlu olan... Evet sen bir insansın, iki ayağı olan, yürümesini, koşmasını bilen... HHH Diz çökmeyeceksin! Anayasal ve yasal hakların var, özgürlüğün var... Korkma, yılma! Ödün verme kimseye! Bak bebekler nasıl yırtıyor karanlığın kapısını ana karnından çıkarken... Sen de ayağa kalk, kır karanlığın kapısını... Dışarıda, karanlığın kapısını kıran yıldızlar var, el sallıyorlar sana... Sarraf şikâyetçi oldu CANAN COŞKUN Üstü kapatılan 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının 1 numaralı şüphelisi olan ve soruşturma kapsamında 74 gün tutuklu kalan Rıza Sarraf, işyerinin kimliği belirsiz kişiler tarafından takip edildiği iddiasıyla yaptığı şikâyet ile ilgili ifade verdi. Müşteki olarak ifade veren Sarraf, ifadesinde bu kişileri tanımadığını belirterek yakalanmalarını istedi. 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasında hakkında takipsizlik kararı verilen Rıza Sarraf, Nuruosmaniye’deki işyerinin kimliği belirsiz kişiler tarafından takip edildiğini belirterek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikâyette bulunmuştu. Sarraf’ın yaptığı şikâyet üzerine 17 Aralık soruşturmasını kapatan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Ekrem Aydıner tarafından soruşturma başlatıldı. Aydıner’in yürüttüğü soruşturma kapsamında şikâyetçi olarak avukatı ile birlikte savcılığa gelen Rıza Sarraf, yaklaşık 1 saat ifade verdi. Sarraf ifadesinde, Nuruosmaniye’de bulunan işyerinin kimliği belirsiz kişiler tarafından takip edildiğini belirterek bu durumu işyerindeki çalışanları ile birlikte fark ettiklerini anlattı. Sarraf, kendisini takip eden kişilerin kim olduğunu bilmediğini kaydetti. Kır Karanlığın Kapısını!.. Yıllar geçip gidiyor ve toplum olarak kendi yalnızlığımızın içinde çoğalmaya çalışıyoruz... Bu nasıl çoğalmak? Aklıma hep bu soru gelir, yalnızlığımın, umutsuzluğumun derinliğinde yaşayıp giderken. Kimi okurlar soruyor: “Hep umut peşindesiniz, bu karamsarlıktan hiç etkilenmiyor musunuz?” Yanıtım çok açık benim... Sezgi, aşk, güzellik olmadan umut yeşerir mi insan yüreğinde? Acılar denizinde boğulan bir toplumun arasında bırakın umudun, barışın peşinde koşanlar da olsun, Türk ve Kürt kardeşliği için ne varsa yapılsın... Çözüm sürecinin ne olup ne olmadığını bilmemize gerek yok! Yıkılsın o duvarlar! Dünyanın hiçbir yerinde savaş olmasın... Bakın Ortadoğu’ya alev alev yanıyor, insanlar ölüyor, çocuklar, gençler, yaşlılar... Erkekler, kadınlar! Yaşadığımız topraklarda ırmaklar kanlı akmasın, silahlar bırakılsın; çocuklar, gençler hayatın güleç çiçekleri olsun... İnsan yüreğinin duyumsadığı duygular, kadına şiddet, tecavüz... Demokrasi, hukuk, adalet! Soruyorum size: “Bir hücre değil midir dünya, yeniden doğmak için!” Ufukların günden güne ağarması, yaşama sevinci... Tüm bunlar hayatımızın içinde yeşermiş sevdalarımız, özlemlerimiz değil mi? HHH Karanlıktan korkarım, aydınlıktan korkmam... Karanlık geceleri değil yıldızlı geceleri severim... Denizi, dağları, ovaları, gölleri... Karanlık sanrısında yaşayan insanoğlunun birden dikilmesi, içsel bir dürtünün ürünü değil midir? İçsel dürtü kimi zaman ruh olur, vicdan olur, sevgi olur, barış, kardeşlik, aşk olur... Tüm bunlar düşünceyi geliştirir, tarih boyunca başını hep dikleştirir insanoğlu... Karanlığın derinliğinde bunların hiçbirisi olmaz... Önce vicdan kararır, sonra ruh ve düşünce! Tarih insan bilincini geliştirir! Sömürüye karşı başkaldırır, Rıza Sarraf adliyede müşteki olarak ifade verdi. (DHA) ‘Bir No’lu firari şüpheli’ 14 Aralık operasyonuna dayanak oluşturan polis fezlekesinin ayrıntıları ortaya çıktı 429 sayfalık fezlekede Fethullah Gülen 37 kişilik şüpheliler listesinin başında yer alıyor Haber Merkezi İstanbul’da 14 Aralık sabahı yapılan ve içlerinde polisler, gazeteciler ve dizi senaristlerinin de bulunduğu çok sayıda kişinin gözaltına alındığı operasyona dayanak oluşturan polis fezlekesinin ayrıntıları ortaya çıktı. Anadolu Ajansı’nın operasyona gerekçe olan “Tahşiye grubu soruşturmasında usulsüzlük” iddialarına ait polis fezlekesinde Fethullah Gülen “bir numaralı firari şüpheli” olarak geçiyor. Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca’nın “terör örgütü kurmak ve yönetmek”, eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Tufan Ergüder, eski İstanbul Asayiş Şube Müdürü Ertan Erçıktı ve emniyet amiri Mustafa Kılıçaslan’ın da “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla tutuklandığı soruşturmaya ilişkin fezleke yayımlandı. 429 sayfalık fezlekede “müştekiler” de yer alıyor. Bu şikâyetçiler arasında, “Molla Muhammed” olarak bilinen Mehmet Doğan, dönemin Tahşiye Yayınevi sahibi Mehmet Nuri Turan ve gazeteci Mustafa Kaplan da var. Fezlekede Gülen’in yanı sıra, daha önceki soruşturmalar kapsamında tutuklanan emniyet yetkilileri Yurt Atayün, Ömer Köse, Erol Demirhan, Ali Fuat Yılmazer ve Kazım Aksoy’un yanı sıra, bu soruşturma kapsamında tutuklanan 4 kişi ve Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın da adı 37 kişilik “şüpheliler” listesinde sıralanıyor. Fezlekede, 2009 yılının tamamı ile 2010 yılının ocak, şubat ve mart aylarında, İstanbul ve Ankara’da, “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, kurulan örgüte üye olma, iftira, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, adli görevi kötüye kullanma, resmi belgede sahtecilik, özel hayatın gizliliğini ihlal ve suç uydurma” suçlarının işlendiği iddia ediliyor. aranlık kurul’ ve herkul.org da var İletişim tespit ve teknik araçla izleme kararı ile savcılık yazıları, fiziki takip, müşteki ifade ve bilgi alma tutanakları, talimat yazıları, ekspertiz raporları, “www.herkul.org” adlı internet sitesinde “tahşiye” konulu konuşma, yayım organları, haber ve köşe yazıları, Samanyolu Televizyonu Tek Türkiye dizisi, “karanlık karar kurulu” sahneleri ve açık kaynak tespit tutanakları “delil” olarak sunuluyor. Fezlekede, “Soruşturma kapsamında kendilerine haksızlık yapıldığını beyan eden Mehmet Nuri Turan, tutuklu olduğu cezaevinden 17 Mart 2011’de Emniyet Müdürlüğü’ne gönderdiği mektupta, söz konusu operasyon talimatının Fethullah Gülen tarafından verildiğini yazmıştır” denildi. ‘K Altüst ilişkisinin kanıtı fotoğraf Al Jazeera Türk haber portalında yer alan haberde ise fezlekede “Zaman gazetesinin asıl sahibinin Fethullah Gülen olduğu” iddiasına yer verildiği belirtildi. Emniyet bu iddiasını “açık kaynaklar”a dayandırdı ve “kaynak” olarak da Takvim gazetesinin bir haberi örnek gösterildi. Ekrem Dumanlı’nın Gülen’in karşısında ayakta ve elleri önünde durduğu fotoğrafın kullanıldığı habere yer veren emniyet fezlekesinde, “Yayım müdürünün, Gülen karşısındaki esas duruşu ise altüst ilişkisine dayandığı değerlendirilmektedir” denildi. ytunç apartmanı’ için 11 dinleme kararı Fezlekede, “Aytunç” isimli bir apartmanla ilgili de dinleme kararı alındığının tespit edildiği belirtildi. Bu sabit hatla ilgili herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığından 15 Aralık 2009’da dinleme işlemine bir yazıyla son verildiği belirtilen fezlekede, şahsın açık kimliğinin tespit edilemediği ve “Aytunç” diye belirtilen şahsın, aslında bir apartman ismi olduğunun değerlendirildiği bildirildi. Fezlekede, “‘Aytunç’ diye belirtilen toplantı eviyle ilgili 11 defa teknik takip kararı alınmasına rağmen her hangi bir fiziki takip çalışması yapılmamış, fezleke düzenlenmemiştir” denildi. ‘A GÜLEN’DEN İDDİALARA DUALI YANIT Haber Merkezi Fethullah Gülen kamuoyunda büyük yankı uyandıran beddualı sohbetinin ardından bu kez dua etti. Gülen, son açıklamasında “silahlı terör örgütü” iddiasına “Hizmet felsefemizde maddi silaha hiç yer olmadı, olamaz” yanıtını verdi. “Mümin, münafık karşısında asla boyun eğmez” diyen Gülen, “Allahım, şad olmayan şu gönlümü yıkanlar mutlu, mesud ve bahtiyar olsunlar; benim için ‘Murada ermesin’ diyenler muratlarına kavuşsunlar” ifadelerini kullandı. Gülen, “İzzetle Yaşamalı ve Hizmet Ederken Ölmeli” başlıklı sohbetinde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Silahlı terör örgütü iddialarına ilişkin konuşan Gülen, “Maddi kılıç kınına girmiş. Sizin hizmet felsefenizde topun, tüfeğin, kılıcın, kalkanın yeri yok. Siz onları kendi düşünce mezarlığınıza gömmüşsünüz çoktan. Onun için silahlı harekete karşı fevkalade duyarlı olmuş ve toplumu uyarmışsınızdır o mevzuda” dedi. Cemaat üyelerine seslenen Gülen, “Siz hizmet ederken dokunacak ve incitecekler; çünkü, ehli dünya alternatif istemez. Bütün meziyetlerin kendilerine mal edilmesini ister. Onlara karşı da incinebilirsiniz ama gönül koymayın” ifadelerini kullandı. İftira, suç uydurma... Başka bir Tırmık okuyacaktınız. Dört bakanı “aklama paklama” ve “AKP’yi rahatlatma” çabalarının hazin öyküsünü tırmıklayacaktım. Gazeteye gelirken arabanın radyosunda olağan haber bülteni kesildi ve canlı yayında Başbakan Davutoğlu’nun Edirne konuşması yayımlanmaya başladı. Konuşma bitti, okuyacağınız Tırmık’ın da konusu değişti. Bir yandan İstanbul trafiğinde direksiyon sallayıp bir yandan sayarken şaşırmış olabilirim; ancak üstat beş dakika bile sürmeyen konuşmasında tam 8 (yazıyla sekiz) kere “Evladı fatihan” dedi. Hükümet sözü dinlemeyip hâlâ Osmanlıca öğrenmemiş gafiller için çevireyim: “Fatihlerin evlatları” demek. Aslında içeriği daha zengin. “Rumeli’yi fetheden fatihlerin torunları” anlamında kullanılıyor. 90’lı yılların sonlarında Cumhuriyet adına o topraklarda ayağı yanmış it misali dolanmış bir haberci olarak çok duydum. Türkçeyi tekleyerek konuşan, Arnavutçayı, Makedoncayı yeğleyen “torunlar” sıra bu deyimi kullanmaya geldiğinde hiç teklemeden “Biz, yani evladı fatihan” diyorlardı. Osmanlı’nın Bizans’ı daracık sınırlar içine hapsetmiş bir devletten bir imparatorluğa, hem 2014’te Evladı Fatihan... de bir cihan imparatorluğuna tırmandığı çağdı. Osmanlının vurucu gücünün en gözü pek kesimini oluşturan “öncü dervişler” çalakılıç, çalapala Balkan topraklarına dalıyor; bir yandan fetihlerle imparatorluğu genişletirken bir yandan da İslamı Balkanlar’ın egemen dini haline getirmek için “misyonerlik” yapıyorlardı. Uyanık Osmanlı savaşta ele geçirilen topraklardaki genç ve sağlıklı Hıristiyan oğlanları devşirip, asker olarak eğitip, yeniçeri ocağında savaşçı yaparken, Bektaşiliği de yeniçeri ocağının resmi tarikatı haline getirdi. “Uyanık Osmanlı” dedim. Uyanık, çünkü ahalisi silme “gâvur” illerde “namaza uzak, şaraba yakın” duran Bektaşilik yerli halkla bütünleşmek için pek uygundu. Davutoğlu açısından bakılırsa “Evladı fatihan”ın dedelerinin bu “namaza uzak, şaraba yakın” halleri en azından bir güzellik kusurudur. Ama Davutoğlu da pek çok AKP’li gibi “pragmatist” bir siyasetçi. Bu kusuru çok da zorlanmadan görmezlikten gelip “fatihan” ile övünür. Övündü de... Onu radyodan dinledim ama yüzünü görmüş gibiyim. Sesinin tonundaki gururlu titreşimler Osmanlının o dönemine ve fetihlere, fatih atalarımıza duyduğu büyük minneti ve onlarla övündüğünü aşikâr kılıyordu. Bilenler biliyor, Davutoğlu, selefi (Hâlâ Osmanlıca öğrenmediniz ve selef sözcüğünü bilmiyorsunuz değil mi? Bana ne! Derdinize yanın), evet selefi gibi değil; o AKP’nin sadece ideolojik değil, felsefi zenginliğinin(?) de taşıyıcısı. Ortadoğu’daki İslam ülkelerine AKP’nin rol modeli olma proje ve hedefinin mimarı o. O yüzden bugün Mısır, Irak, Suriye, Katar, İran, Suudi kralı, Körfez Emirlikleri AKP Türkiye’sine hayranlık duyuyor; ne yapıp edeceklerini ya Tayyip Erdoğan’a, ya Davutoğlu’na soruyorlar. (İnanmadınız!.. Çünkü içiniz kötü ve kıskançsınız. Utanın). Osmanlı’nın altın çağına dönüşün düşleriyle yaşayan Davutoğlu, şimdide gözünü Balkanlar’a dikti. Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Kosova, Bosna Hersek, hatta Sırbistan, Slovenya şimdi onun hedef tahtasında. Şimdilik Edirnelilere müjdelediği hızlı tren projesi ile Edirne’yi Selanik’e, Üsküp’e filan bağlayacak. Sonra o trene binip... İnanmazsanız nasıl olsa havuz medyasında Davutoğlu’nun Edirne konuşmasının tam metnini okuyabilirsiniz ve bana hak verirsiniz. Davutoğlu saklamadığı bir özlemle Balkanlar üstüne... Neyse... Basın savcısından davet beklemenin âlemi yok.... HHH Bir imparatorluğun kuruluşunda fetih anlaşılabilir. İmparatorluk dediğin farklı etnik ve dinsel halkları da içeren bir genişlemedir. O topraklar fethedilir; o topraklarda yaşayan halklar “tebaa” kılınır. (Evet tebaa. Öğrenin artık şu Osmanlıcayı). İmparatorluk Müslüman bir hanedanın elindeyse toprakları ele geçirmek için fetih, İslamı yaymak için de cihat amaçlı seferler düzenlenir. 14, 15,16. yüzyıllarda bunlar doğal. 2014’ten bakıp “Ne kötü, ne ayıp. Elin topraklarına yalınkılıç girmek suçtur” filan gibi yaveleri ileri sürenlere sadece gülünür. Peki 2014’te o geçmiş yüz yıllara bakıp, o çağlardaki Osmanlı’ya özenenlere, o düşleri kuranlara ne denir? Şey... “Neyse” demiştim değil mi? Bir daha: Neyse... Mahkeme ilk planın iptaline karar verdi Şişli Meslek için umut verici karar İstanbul Haber Servisi 1725 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet operasyonunda adı sık sık gündeme gelen Şişli Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nin bulunduğu arazi üzerinde Taş Yapı tarafından inşa edilecek AVM ve rezidans projesinin dayanağı olan 2013 yılına ait imar planı iptal edildi. Şişli’de yoğun bir yapılaşma öngören ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2 Ekim 2013’te onaylanan imar planına Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi tarafından 10 Ocak 2014’te dava açıldı. İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nde 20 Mart 2014’te planın yürütmesi durduruldu. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı mahkeme kararını geçersiz bırakacak bir hamlede bulunarak yeni plan hazırladı. 16 Eylül’de yürürlüğe giren ve dava gerekçelerinin aynen korunduğu yeni imar planları 25 Kasım’da tekrar yargıya taşındı. Yeni plana ilişkin dava süreci İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nde devam ederken daha önceki plan için yürütmeyi durdurma kararı veren mahkeme nihai kararını açıkladı. 31 Ekim 2014’te kararını açıklayan mahkeme, mesleki ve teknik ortaöğretim alanının konut ve ticaret alanı olarak belirlenebilmesi için İmar Yönetmeliği’nin “eş değer bir alan ayrılması” gerektiğine dair en temel kuralının ihlal edildiğini vurguladı. Artan nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik altyapı alanlarının ayrılmadığı, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan olumlu görüş alınmadığı belirtilerek imar planlarında hukuka uyarlık bulunmadığına hükmedildi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle