06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 ARALIK 2014 PAZAR 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada Ankara treninin yemek vagonunda hem içiyor hem konuşuyorlardı. Biri sordu: “Acaba bu memleketin ne kadar aydını var?” Yahya Kemal yanıtladı: “İki vagon… Biri Haydarpaşa’dan Ankara’ya giderken öbürü Ankara’dan Haydarpaşa’ya döner.” Ya bugün? Hele AKP iktidarında. Orta halli ama AKP döneminde zengin olmanın yollarını bilen biri Haydarpaşa’dan trene biner. Ankara’da birkaç milyon dolarlık bir çeki AKP Genel Merkezi’ne bırakır, oradan bazı bakanları dolaşır ve... ...Aynı günün akşamı Ankara’dan Haydarpaşa’ya daha zengin olarak döner. HHH Üstelik AKP iktidarlarında fazla münevvere (aydına) da gerek yok. Zengin olmanın yolunun AKP Genel Merkezi’nden ya da paraya aç kimi bakanların çalışma odalarından geçtiğini bilen birinin, birkaç üniversite bitirmeye ya da yabancı diyarlarda tanınan bir aydın olmaya da ihtiyacı yok! İtibarın bankadaki hesaplarla ölçüldüğü bir devir yaşıyoruz. HHH Üstüne üstlük, devlet olanaklarını kullanarak bugününü ve çocuklarının geleceğini güvence altına almak için rüşvet alanları ya da bir yolsuzluğa yardım edenleri bugün istediğin kadar eleştir. Gün ve devir geçer. Üç beş yıl sonra bir bakarsınız, başbakanlığı sırasında anormal zenginliğinin kaynağını bir türlü açıklayamamış, demokratik yöntemlerle bu görevden alınan birinin, tertemiz vatan evladı olarak, müşteki sıfatıyla savcılığa ifade verdiğine tanık olabilirsiniz. Rüşvet aldığı kanıtlanan menkul ve gayrimenkullerinin kaynağını açıklayamayan, ister erkek ister kadın olsun.. o siyaset adamına bugün eski günlerini anımsatan tek bir Allah’ın kulu bulamazsınız bu ülkede. Hatta onlar sonradan zenginlik öyküleriyle medyada baş köşelerde olabilir ve o günleri anımsatanlar çağ dışı kalmış diye eleştirilir de... HHH Önceki gün, bu ülkenin başlıca ödüllerinden biri olan Sedat Simavi Ödülü’nü kazanan Prof. Güngör Uras’ın, Başbakan’ın açıkladığı kamuda tasarruf önlemlerini analiz eden yazısının son paragrafındaki öykü, yalnız ekonomimizi değil, bence demokrasimizin hızını da anlatıyor: Hoca, ekonomi alanında Başbakan’ın açıklamaları için “Bunlar olur mu” diye sorduktan sonra, pekâlâ demokrasimizi de anlatan şu hikâyeyi yazıyor: Topal karınca almış başını gidiyormuş. “Nereye” diye sormuşlar. “Hacca gidiyorum” demiş. “Bu halinle hacca nasıl ulaşırsın?” dediklerinde, “Ulaşamasam bile yola çıkmıştı derler” cevabını vermiş. HHH Sağa sola bakınız. Bu ülkeyi kurtaran, yeni Türkiye adıyla yeni ufuklar açtığını iddia eden, hatta ve hatta bu ülkeyi Mustafa Kemal’den kurtaran bizleriz diye aramızda da değil, başımızda gezenlere rastlamıyor musunuz? Cumhurbaşbakan’ın, Başbakan’ın TV’lerdeki yüzlerine bakınca şu fıkrayı anımsamaz mısınız: Hakkında çok dedikodu yapılan bir siyaset adamıydı. Bir gün, ciddiyetini suratına maske gibi takmış ağır adımlarla içeri girerken sordular: “Niçin kaşlarını çatıyor böyle?” Akbaba mizah dergisinin sahibi Yusuf Ziya Ortaç fısıldadı: “Namuslu desinler diye!” HHH Bugün yaşananları, yaşatanları anımsatan geçmiş günlere ait fıkralar bitip tükenmez. Zira devir değişiyor. Yöneten, iktidardan nemalanan kafalar, huylar değişmiyor. İyi pazarlar! HABERLER O araçlara MAHMUT LICALI ‘kepçe’ kılıfı azılar lüks arabayla mı?’ İller Bankası’nın altyapı ihaleleriyle ilgili firmalardan aldığı lüks araçlar iş makinesi statüsüne sokuldu GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada ... Türk cumhuriyetlerini sırt çantam ve inceleme notlarımla birlikte gezmek üzere Moğolistan’ın başkenti Ulanbatur’dan yola çıktım. En uca gidip deyim yerindeyse sürüne sürüne Sarp sınır kapısından Türkiye’ye döndüm. Ulanbatur Havaalanı’nın çıkışında bizi atlar ve çadırlar karşıladı. Ülke bin yıllık bozkır geleneğini sürdürüyordu. Büyükelçiliğimiz iki katlı sıradan bir binada hizmet veriyordu. Büyükelçi yarı mahçup “Pek çok büyükelçilik böyle, bu tür binalarda hizmet veriyor. Ancak birkaç yıl sonra iyi bir yerimiz olacak” dedi. Soğuk Savaş boyunca Çin ile Rusya’nın arasında kalan Moğolistan’da kurumsal temsile karşılık gelecek bina sayısı çok azdı. Bunlardan biri 5 katlı Dünya Ticaret Merkezi’ydi. Binanın bir katı IMF temsilciliği, bir katı uluslararası danışmanlık kurumu, bir katı da Moğolistan’daki Gülen okullarının merkeziydi. Bizim büyükelçiliğimiz pek çok ülke gibi hizmet verecek bir bina bulamamıştı ama Gülen okullarının temsilciliği, yükselen uluslararası bir hareketi ifade eden bir gücü ortaya koyuyordu. HHH 1990’ların başından bu yana Gülen okullarının Orta Asya’dan Balkanlar’a, Rusya içindeki özerk cumhuriyetlerden Afrika’ya kadar hızla yayılışı ülkemizin ana gündem konularından biri. Bu okulları gezenler arasında, hayretini gizleyemeyenlerden amacını sorgulayanlara kadar geniş bir yelpaze yer alıyor. Gülen’in yükselişi Soğuk Savaş’ın bitimine karşılık geldi. Genişleme coğrafyasına bakıldığında Doğu Bloku’nun etkisi altındaki ülkelerin ağırlık kazandığını görüyoruz. Bu da akla şunu getiriyordu: Gülen, dünyanın tek kutuplu olması için siyaset üreten ABD’nin küresel taşeronu mu? Sadece ABD’nin değil, Avustralya’dan İngiltere’ye pek çok ülkenin dikkatinde olan Gülen için uluslararası alanda şu tanım yaygınlık kazandı: Gülen movement (hareketi). AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte hareketin önü daha da açıldı. AKP hükümetinin yurtdışı temsilciliklerine gönderdiği ilk kriptolu mesajlardan biri şuydu: Gülen grubu temsilcileri resmi protokolde yer alacak, ülkeye gelen Türk heyetlerinin programına Gülen okulları ve kurumlarına ziyaret de konacak. AKP’de iktidar gücü, Gülen’de devletin her alanına yayılmış insan gücü vardı. Katlanarak artan bir güç! HHH Son 3 yıldır Gülen’le hükümet arasında giderek artan gerilim 14 Aralık operasyonuyla yeni bir ivme kazandı. Gerilimin başında “yolda anlaşırlar” deniyordu. Bu aşama geçildi. Böylesi iktidar hesaplaşması zemininde yürüyen bir süreçte yargının kullanılması hukuk devleti ilkelerine ters. Bu ayrı bir yazı konusu. Konu buradan açılmışken dileğimiz yargılamanın adil olması ve tutuksuz sürmesi. 14 Aralık operasyonu Gülen grubuyla ilgili bir dizi soru işaretini önümüzdeki günlerde yeniden açacak. Eğer samimi iseler şeffaflaşırlar... Son olarak Gülen’le ilgili kırmızı bülten de çıkarıldı. Kırmızı halıdan kırmızı bültene! Bu süreç Hizmet hareketini bir hezimet hareketine de götürebilir. Laik demokratik çağdaş bir Türkiye’den yana olanlar, Türkiye’nin bu kavganın esiri olmaması gerektiğini göstermeli ve kanıtlamalı. Ülkemizin bütün değerlerini erozyona uğratan bu ikili güçten kurtulup gerçek Türkiye’nin kurulacağı bir sürece gebeyiz. ANKARA İller Bankası’nın yerel yönetimler için düzenlediği altyapı ihalelerinde yapılacak işle hiçbir ilişkisi olmamasına karşın bankanın kullanımı için aldığı son model lüks otomobilleri, Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nde bulunan “yüklenicinin üstlenmiş olduğu işin programına uygun olarak yapılması için gerekli her türlü makine, araç ve yardımcı tesisleri hazırlama” yükümlülüğüne dayandırdı. Başka bir deyişle lüks otomobiller “iş makinesi” kılıfıyla alınırken CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, “İşin yapılması için temin edilmesi zorunlu olan araçlar kepçe gibi iş makineleridir, lüks arabalar değildir. Lüks arabayla mı kazı yapılıyor?” diye konuştu. Cumhuriyet’in “Kanalizasyondan lüks araç çıktı” başlığıyla kamuoyuna duyurduğu, İller Bankası’nın ihale kapsamında bankanın kullanımı için onlarca lüks otomobil temin etmesi ve söz konusu otomobillerin bankayla ilişkisi bulunmayan kişilere tahsis edilmesini TBMM gündemine taşıyan CHP’li Dibek’e, Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce yanıt verdi. Banka ile ilgisi olmayan kişilere neden otomobil tahsisi yapıldığı sorusuna yanıt vermeyen Güllüce, kanalizasyon ve içme suyu gibi altyapı ihaleleri kapsamında son model lüks otomobilin teknik personel, makine, teçhizat ve ekipman bulundurulmasına yönelik şartname kapsamın Güllüce, otomobillerin sözleşme süresinin bitiminde yüklenici firmalara iade edileceğini kaydetti. ‘K İller Bankası’ndaki skandalın haberi 18 Ekim 2014 tarihinde gazetemizde yer almıştı. da alındığını ifade etti. Başka bir deyişle marka ve modelinin yanı sıra “ABS, klima, otomatik vites, CD çalar, mp3 çalar” gibi ek özellikleri bile belirtilerek temin edilen lüks otomobiller iş makinesi ve işin yapımında kullanılacak araç kapsamına sokuldu. Bakan Güllüce, İller Bankası’nın Kamu İhale Yasası kapsamındaki ihalelerde sözleşme kapsamında yükleniciden temin edilen otomobillerin İller Bankası’na ait olmaması, bağış ve hibe yolu ile temin edilmemiş olması, hizmet ihalesi ile alınan araçlardan olmaması ve araçlar için İller Bankası bütçesinden herhangi bir ödenek ayrılmaması, araçlar için banka tarafından ödeme yapılmaması nedenleriyle banka tarafından hazırlanan esaslar kapsamında araçların kullanımı konusunda hassasiyet gösterildiğini ifade etti. CHP’li Dibek, Bakan Güllüce’nin alınan lüks otomobillere tam bir bahane bulduğunu belirterek, “Bakan lüks otomobilleri mevzuattaki işin yürütülmesi için gerekli personel ve araçlar başlığına dayandırdı. Buradaki söz konusu araçlar kepçe gibi iş makineleridir, lüks arabalar değildir. Lüks arabayla mı kazı yapılıyor?” diye konuştu. önetim kuruluna otomobil Güllüce, ihaleler kapsamında temin edilen otomobillerin İller Bankası’ndaki kullanımına ilişkin bilgileri de açıkladı. Buna göre, Kayseri’deki iki ihale kapsamında alınan araçlar İstanbul ve Trabzon’da; Konya’daki iki ihale kapsamında alınan araçlar Teftiş Kurulu ile Risk Yönetimi’nde; İstanbul’daki kanalizasyon ihalesinden alınan araç Trabzon’da; Eskişehir’deki dört ihaleden alınan araçlar İhale Dairesi Başkanlığı, Sosyal Tesis Müdürlüğü, Yönetim Kurulu üyesi ve Bilgi İşler Daire Başkanlığı’nda; İstanbul’daki dört ihaleden temin edilen araçlar, Kaynak Geliştirme Daire Başkanlığı’nda kullanıma sunuldu. Y l ‘Laik Eğitim ve Emeğe Saygı’ eylemine izin verilmedi Fotoğraf: AFP Önce dayak sonra gözaltı misiniz?” diye karşılık verdi. Daha sonra, ellerinde ve üzerlerinde Ali İsmail Korkmaz, Berkin Elvan ve Ethem Sarısülük yazılı temsili mezar taşları bulunan eylemciler, “Hırsız AKP” diye slogan atmaya başladı. Meydanın tüm girişlerini 8 TOMA ve 500 çevik kuvvet polisleriyle kapatan emniyet müdahale etmeye başladı. Müdahale sırasında bazı yaşlı öğretmenlerin baygınlık geçirdiği gözlenirken gazdan sağa sola kaçanlar gözaltına alınmaya başlandı. Gözaltına alınmamak için direnenlere ise yeniden gaz sıkıldı. Eylemcilerin polise direnirken İzmir Marşı ve Gündoğdu Marşı’nı söyledikleri gözlendi. Bir emniyet amirinin CHP’li İzzet Çetin’e bağırması ve gözaltına almaya çalışması gerginliği tırmandırdı. Diğer emniyet amirlerinin araya girmesiyle Çetin sakinleşti. Eylemcilerin direnmesi üzerine polis, TOMA’lardan basınçlı su sıkarak ve biber gazı atarak kalabalığa müdahale etti. Polis dağılmamakta direnen 150’ye yakın eylemciyi gözaltına aldı. Polis Eğitimİş Genel Başkanı Veli Demir’i gözaltına almak için uzun süre uğraştı. Demir’in boğazını sıkıp diz çöktürme girişiminde başarılı olamayan polisler, Demir’i sürekli darp ederek gözaltına aldılar. Sert müdahaleler sırasında CHP’li Hüseyin Aygün Ankara Cumhuriyet Başsavcısı’nı aradı. Ancak savcının Aygün’ün telefonlarını açmadığı öğrenildi. Gözaltına alınanlar arasında Halkın Kurtuluşu Partisi İstanbul İl Başkanı avukat Pınar Akbina da bulunuyor. Akbina ve gözaltına alınan diğer eylemcilerin akşam saatlerine kadar gözaltında sırılsıklam bir şekilde bekletildiği dile getirildi. Gözaltındaki arkadaşlarına Ankara Emniyet Müdürlüğü önüne giderek destek vermek isteyen çok sayıda eylemciye de burada polis şiddet uyguladı. Gözaltına alınan 89 kişi akşam saatlerinde serbest bırakıldı. BAKANLIKTAN SKANDAL SAVUNMA ‘Gaz fişeğine karşı TANRIKULU’NDAN SORU ÖNERGESİ Gezi’ye destek veren odalar engelleniyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Gezi Direnişi’ne destek veren odaların yaptığı mesleki denetimlerin engellendiği iddiasını Meclis gündemine taşıdı. Sezgin Tanrıkulu, Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce tarafından yanıtlanması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde “Bakanlığın eylemlere destek veren çevre, elektrik, inşaat, jeoloji, jeofizik, harita, makine ve mimarlar odaları hakkında inceleme başlattığı ve odaların üyeleri nezdinde yaptığı mesleki denetimleri engellediği iddiası doğru mudur?” diye sordu. Bakanlık Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü’nün TMMOB’ye gönderdiği yazıdaki “Üyelerinizi denetlemeyin, denetlerseniz Bakanlık olarak biz de sizi mali ve idari olarak denetleriz” ifadelerini anımsatan Tanrıkulu, “Mimar ve Mühendis Odalarının, Bakanlığın idari ve mali denetimi altına alınmasının sebebi nedir?” dedi. Gezi olayları gibi siyasi gerekçelerle odalara inceleme başlatmak ve denetlemenin Bakanlığın görev ve hizmet alanında olup olmadığı konusunda bilgi isteyen Tanrıkulu, ayrıca şu soruları yöneltti: “Bakanlığınızın odaların üyeleri nezdinde mesleki denetim yapmasını istememesinin gerekçesi nedir? Odaların üyeleri nezdinde yaptığı mesleki denetimin, Bakanlığınız tarafından yapılması mı planlanmaktadır? Bakanlığınız Gezi Parkı eylemlerinden beri Çevre, Elektrik, İnşaat, Jeoloji, Jeofizik, Harita ve Kadastro, Makina Mühendisleri, Mimarlar, İç Mimarlar, Peyzaj Mimarları ile Şehir Plancıları Odalarını kaç defa denetlemiştir?” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Birleşik Kamu İş Görenleri Sendikaları Konfederasyonu ve Eğitimİş üyelerinin başkentteki “Laik Eğitim ve Emeğe Saygı” eylemine polis sert şekilde müdahale etti. Tandoğan Meydanı’nda toplanan eylemcilere gaz ve basınçlı su ile müdahale eden polis, Eğitimİş Genel Başkanı Veli Demir’in de arasında bulunduğu 89 kişiyi gözaltına aldı. Darp edilen ve gazdan etkilenen öğretmenler, polisin sert müdahalesine “Biz hırsız değiliz, sizleri yetiştirdik” diye tepki gösterdi. Yolsuzluklara, zorunlu din dersine ve Osmanlıca baskılarına karşı diğer illerden Ankara’ya gelen 5 bin öğretmen, Türkiye çapında başlattıkları eylemlerini Ankara’da sonlandırmak için dün saat 10.00’da Tandoğan Meydanı’nda toplanmaya başladı. Eylemcilere CHP örgütleri ve partili milletvekilleri Hüseyin Aygün, Orhan Düzgün, İzzet Çetin, Nur Serter, Refik Eryılmaz ile Mevlüt Dudu destek verdi. Tandoğan’dan Kızılay Güvenpark’a yürüyüp burada basın açıklaması yaparak dağılmayı planlayan eylemcilere polis izin vermeyeceğini bildirdi. Bunun üzerine Eğitimİş Genel Başkanı Demir, “Sizden izin alacak değiliz. Anayasal hakkımızı kullanıyoruz” diyerek tepki gösterdi. Daha sonra emniyet müdürleri “Yürüyün bakalım, yürüyebilecek tedbir alsaydın’ SİBEL BAHÇETEPE emir: Benzeri görülmemiş şiddet Serbest bırakılmasının ardından Cumhuriyet’e açıklama yapan Eğitimİş Genel Başkanı Demir, polisin kendilerine daha önce benzeri görülmemiş bir şiddet uyguladığını söyledi. Demir, “1725 Aralık’ta deşifre olan, siyasetin, bakanların, işadamlarının bulaştığı bu yolsuzluğun daha fazla deşifre olmasını istemedikleri için saldırıyorlar“ dedi. Demir, “Emin” adlı rütbeli bir amirin polislere “Süpürün bunları, bitirin bunları” diye talimatlar yağdırdığını belirtti. D ‘Diz çöktürmeye çalıştılar’ Gezi Direnişi sırasında polisin attığı biber gazı kapsülü ile yaralanan ve İçişleri Bakanlığı hakkında tazminat davası açan Aydın Aydoğan’a, bakanlıktan skandal bir savunma geldi. Taksim Gezi Direnişi sırasında yaralanan, ayağı ile elinde kalıcı hasar meydana gelen Aydın Aydoğan, İçişleri Bakanlığı hakkında toplam 101 bin lira maddi ve manevi tazminat davası açmıştı. İçişleri Bakanlığı’nın 4 sayfalık savunma metninde Aydoğan’ın idarenin eyleminden değil kendi kusurundan dolayı yaralandığı öne sürüldü. Savunmada, “Davacı aktif olarak eylemcilerin arasında yer alıp güvenlik güçlerine direniş göstermediği kabul edilse dahi her makul insanın alacağı tedbirleri almadan, olayların merkezine gittiği açıktır” denildi. Savunmada, Aydoğan’ın kolluk güçleri tarafından biber gazı kapsülünün atılması sonucu oluştuğuna dair bir delilin bulunmadığı, davacının sağlık raporu dışında herhangi bir somut bilgi ve belge sunmadığı belirtildi. İçişleri Bakanlığı talep edilen 101 bin liralık tazminatı da çok yüksek bularak “Sebepsiz zenginleşmeye yol açacak tutardadır. Hukuki davadan yoksun davanın reddini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını” talep etti. Aydoğan, İçişleri Bakanlığı’nın bu savunmasının çok komik ve saçma olduğunu vurgulayarak “Bakanlık ‘Orada eylem olduğunu bilmeme karşın gittiğim için herhangi bir kusur yoktur’ diyor. Harbiye’de bir turizm firmasında çalışıyordum. Otobüs Taksim’de duruyor, Taksim’den Harbiye’ye nasıl gideceğim. Uçarak mı gitmeliyim?” diye sordu. Taksim’den geçerken insanların yaralandığını ve yardım etmek için durduğu sırada biber gazı kapsülünün ayağına geldiğini ve düştüğünü anlatan Aydoğan, “Düşerken elim kırıldı. Sonra polisler geldi ve düştükten sonra tekme attılar. Ayağımda hâlâ gaz fişeğinin yeri belli, rapor da var” dedi. Aydoğan şunları söyledi: “Kamera kayıtlarını defalarca istedik, göstericiler yaktı dediler. En son ikisi çalışıyor dediler, onları gönderin dedik, onlara da ulaşamadık. Haksız olduklarını biliyorlar ve bizi oyalıyorlar. Polisin görevi halkın güvenliğini sağlamaktır, insanları vurmak değil. Sıra bize de gelecek, biz de hukukumuzu kendimiz yaratacağız. Bugün bu ülke aydınlık günlere inşallah kavuşacak, mücadelemiz alanlarda ve mahkemelerde devam ediyor, ettireceğiz.” Tehdit, eylemi bitirdi Haber Merkezi Zonguldak’ın Ereğli İlçesi’ne bağlı Kandilli Beldesi’nde, işçi çıkarmaları nedeniyle madencilerin yeraltında perşembe sabahı başlattıkları eylem sona erdi. Hema Kömür İşletmeleri’nin, ocakta çalışan 659 işçiyi önümüzdeki ocak ayı sonuna kadar işten çıkaracağını Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü’ne bildirdiği ve ihale sözleşmesinin de feshi için mahkemeye başvurduğunun açıklanması üzerine umudunu yitiren işçilerin büyük bölümü önceki akşam eylemlerini bitirmişti. İşverenin ocakta kalmaya devam etmeleri halinde tazminatlarını da alamaya l Maden işçilerinin eylemi, işverenin tazminatların ödenmeyeceğini söylemesi üzerine son buldu durup ocaktan çıkmama eylemi başlattı. Ocakta kalmaya devam etmeleri halinde tazminatlarını alamayacakları tehdidi ile karşılaşan 470 işçi önceki akşam ocaktan çıktı. Eylemlerini sürdürmeye devam eden 30’a yakın işçi de dün sabaha karşı ocaktan çıkarak evlerine gitti. Genel Maden İşçileri Sendikası Armutçuk Şube Başkanı İsa Mutlu, patronun işyerini tasfiye etmekte kararlı olduğunu gören işçilerin eylemi bitirme kararı aldıklarını söyledi. Mutlu, sorunun çözümü için 2 günden bu yana hiçbir devlet yetkilisinin kendilerini aramamasını da eleştirdi. İşime uçarak mı gideyim? caklarını söylemesi üzerine maden tamamen boşaltıldı. Hema Kömür İşletmeleri, 2005’ten itibaren Türkiye Taşkömürü Kurumu’ndan kiraladığı sahada üretim yaparken ihale sözleşmesinde yer alan sahada 12 milyon ton kömür rezervinin bulunmaması ve yeni kömür rezervlerinin belirlenip üretime hazırlanması için ek süre verilmemesini gerekçe göstererek maden ocağını kapatma kararı aldı. Yer üstünde ve idari birimlerdekilerle yaklaşık 800 işçinin çalıştığı ocakta önce 29, önceki gün de 60 işçinin işine son verildi. Üretimde çalışan yaklaşık 500 işçi de yerin 250 metre altında üretimi dur C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle