23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 ARALIK 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER dishab@cumhuriyet.com.tr 13 Sony’nin K. Kore filmini tehditlerle geri çekmesi, Hollywood’un ilk kültürel yenilgisi oldu. Obama şirketi fırçaladı Hollywood bu kadarmış! Dış Haberler Servisi Hollywood’un Kuzey Kore lideri Kim Jongun’u roket saldırısında başı patlayarak ölürken gösteren ve komediaksiyon kategorisine sokulan “The Interview” (Ropörtaj) filmi, ABD siyasetini karıştırmakla kalmadı, uluslararası kriz çıkardı. Başına büyük belalar açan filmi geri çeken Sony Pictures, bu yüzden ABD Başkanı Barack Obama’dan fırça yedi. ABD’de ifade özgürlüğü ve Hollywood’un tavrı tartışma çıkardı. Batı’nın Kuzey Kore ile bağlantılandırdığı Barışın Muhafızları isimli hacker grubu, önce Sony Pictures’ın yöneticilerinin binlerce epostasını sızdırıp sırlarını ifşa etti, sonra Ropörtaj’ı gösterecek sinema salonlarına 11 Eylül tarzı saldırı tehdidi savurdu. Sinemaların göstermeyi reddetmesi üzerine Ropörtaj’ı geri çeken Sony, Obama’nın yıl sonu basın toplantısında şimşeklerin hedefi oldu. Sony’nin kararını “Bence hata yaptılar. Keşke bana sorsalardı” diye eleştiren Obama, “Bir yerlerdeki birtakım diktatörlerin ABD’ye sansür dayatabildiği bir toplum olamayız” vurgusu yaptı. FBI’ın “siber saldırıların Kuzey Kore’nin suçu” olduğu tezini teyit edebileceklerini söyleyen Obama, “Karşılık vereceğiz. Orantılı biçimde, bizim seçeceğimiz zamanda, yerde ve tarzda” dedi. AB Nasıl Unutuldu? Egemen Bağış, artık yolsuzluklarla anılan “17 Aralık” günü çok büyük bir iftiharla; “17 Aralık Türkiyemizin 45 yıl bekledikten sonra AB’den müzakere tarihi almasının şanlı yıldönümüdür. Yalan ve iftiralarla çarpıtılamaz” tweet’ini atmasaydı, o günlere geri dönmek aklımdan geçmeyecekti… Ama o müthiş pişkin “tweet”, ister istemez beni on yıl öncesine götürdü. Ne absürt bir aldatmaca, ne inanılmaz bir ortaoyunu yaşadık birlikte. Film gibi gerçekte. Türkiye tabiri caizse kolektif bir “AB nöbetine” tutulmuştu. Sivil toplum örgütleri, sanatçılar, sanayiciler, siyasetçiler, medya.. velhasıl herkes AB’ci olmuştu. Kamuoyu yoklamalarında AB desteği yüzde 70’lerin üzerine fırlamıştı. Başbakan Erdoğan “şanlı müzakere tarihi”nin alındığı Brüksel’den “Avrupa fatihi” tezahüratları, havai fişek kutlamaları ile geri dönmüştü. Onca kitlesel AB desteği ardından şimdi her şey nasıl böyle hepten unutuldu ve tamamıyla buhar oldu? Şaşılacak şey. Türkiye’nin asırlık “uygarlık projesi”nin pabucu nasıl en ufak travma yaratmaksızın ve iz bırakmaksızın dama atıldı? “Brüksel’den tarih aldınız da sonra peki ne yaptınız? Alınan tarihin bize ne faydası oldu?” diye nasıl tek sanayici, gazeteci, STK’ci konunun peşine düşen Allah’ın kulu çıkmadı, yaşananların nasıl ardını arkasını soran olmadı? Düşündüğünüzde hiç hayret etmiyor musunuz? Kuzey Kore: CIA işkencesi olmadan da masumuz’ Dış Haberler Servisi Sony firmasının siber saldırısına uğraması ve Kuzey Kore’nin “makaraya alındığı” filminin yayınının tehditler yüzünden iptali sadece Amerikan siyasetini karıştırmakla kalmadı; Obama yönetimi, bu saldırı yüzünden hedef tahtasına koyduğu “düşman” Kuzey Kore’nin “CIA işkencelerini” de anımsatan “ortaklaşa soruşturma yapalım” önerisi eşliğindeki diplomatik karşı atağıyla da yüz yüze kaldı. “Batı’nın Muhafızları” isimli hacker grubunun sorumluluğunu üstlendiği siber saldırı için FBI açıkça Kuzey Kore hükümetini sorumlu tutmuşken dün Kuzey Kore Dışişleri sözcüsü ABD yönetimini “temelsiz iddialar yaymak ve iftirada bulunmakla” suçlayıp “Bu olay için ortak soruşturma yapmayı öneriyoruz” açıklaması yaptı. Ardından da Amerikan Senatosu’nun geçen hafta yayımladığı ve dünya çapında Washington yönetimini bir kez daha utanç verici bir pozisyona düşüren “CIA işkence skandalına” atıfla, “ABD CIA’nın kullandığı işkencelere başvurmadan, bu olayın bizimle ilgisinin olmadığını kanıtlayacak imkânlarımız var” diyerek meydan okundu. Sözcü ABD’nin öneriyi kabul etmemesinin ise “ağır sonuçlar doğuracağı”nı iddia etti. Ancak Kuzey Kore’nin açıklaması Batı’da ikna edici bulunmuyor. Zira ülkeden kaçmayı başaranlar, Kuzey Kore’de yabancı kuruluşların web sitelerini hack’leyen “Büro 121” isimli bir ordu birimi bulunduğunu aktarıyor. Geçen yıl mart ayında kendilerine “Kara Seul Çetesi” diyen bir grup Sony olayındaki yöntemlerle Güney Kore banka ve televizyonlarının sistemlerine sızmıştı. Obama: Yanıt vereceğiz Suikastını konu alan filme darbe indiren ideri Kim, halkının sevgi gösterisi yaptığı fotoğraflarla zaferini pekiştirdi. Önde gelen Cumhuriyetçi senatör John 00 milyon dolar zarar McCain Kuzey Kore’nin siber saldırılaSırlarının ifşasıyla itibarı yerle yeksan rının savaş ilanı anlamına geldiğini ile edilen, en az 500 milyon dolar zarara uğri sürdü, Demokrat senatör Robert Me rayan, kişisel bilgileri çalınan, çalışanlanendez Kuzey Kore’yi “terör sponsoru rının açtığı davalarla karşı karşıya kalan devletler” listesine alma çağrısı yaptı. Federal yetkililerin ratmış. Jolie’nin isteony’nin hack’lenmesiyle stüdyoları siber saldırılardan ANGELİNA’YI diği yönetmen kabul şirketin üst düzeyiyle korumasını isteyen Amerika Pascal ile Hollywood’un ünlü yıldızı ve yaYönetmenler Derneği (DGA) ÇEKİŞTİRMİŞLER görmezken, Rudin yazışmalardan pımcı Angelina Jolie arasındaki “Yönetmenlerin arkasındaJolie’yi çıkartıp işi dediskandal epostalar da ortaya yız ve bir şekilde filmi dağıtkoduya vurmuş. Rudin, Pascal’la bir saçıldı. Sony’nin eşbaşkanı Amy Pascal ile manın yolunun bulunmasıyazışmada Jolie’ye tahammülünün yazışmasında yapımcı Scott Rudin’in Jolie nı umuyoruz ki, önüne geiçin “yetenek yoksunu şımarık velet” sözleri kalmadığını “beni öldür, hemen” diye len aşırılıkçının sektörümüifade etmiş. Bir diğerinde Jolie için “ciddi basına yansımışken, sızanlar işin boyutlarını zü sindiremeyeceğini gösteolarak aklını kaçırmış” demiş. Üçlü bir derinleştirdi. Örneğin Jolie’nin Kleopatra rebilelim” dedi. En sert tepfilmi projesine dair üçlü arasındaki yazışma araya gelme önerisine de “Lütfen hayıırr! kiyi aktör George Clooney larda yönetmenin kim olacağı tartışma ya Buluşmayalım” yanıtını vermiş. gösterdi: “Kimse bana han Clooney meydan okudu gi filmi izleyip izleyemeyeceğimi söyleyemez. Asıl mesele budur. Kimse bize Kim Jongun ile ilgili bir şeyi izleyemeyeceğimizi söyleyemez. Ama biz Kuzey Kore’nin bize içerik dayatması yapmasına izin verdik ki, bu deliliktir.” Clooney, sinema sektörünün birlik sergilememesini de eleştirdi: “Kimse çıkıp da dik durmadı, biz bu hale gelmişiz, sektör bu kadar korkutulmuş.” 5 Sony, savunmaya geçti. Karar öncesi Beyaz Saray’a danıştıklarını söyleyen CEO Michael Lynton “Pes etmedik, azimle devam ediyoruz. Amerikan kamuoyunun filmi görmesini çok istiyoruz. Bedava YouTube’a koymak dahil bir dizi seçeneği değerlendiriyoruz” dedi. Sızan epostalardan yöneticilerin “filmin hiç güldürmediği”, “gişe fiyaskosuna dönüşeceği” sonucuna vardığı öğrenilmişti. Batı’da “hayattaki bir yabancı liderin öldürülmesini göstererek çizmenin aşıldığını” söyleyen uzmanlar çıkarken, Çin devlet medyası “şuursuz bir kültürel küstahlık” tepkisini gösterdi. çağın çakılacağı öngörülmüştü 16 Aralık’ı 17 Aralık’a bağlayan geceyi ben de on yıl önce Brüksel’de soluk soluğa izleyenler arasındaydım… AB Komisyonu’nda görüştüğüm tüm üst düzey yetkililer, diplomatlar, AB basını temsilcileri hep “kuşkuluydular”. Türkiye gibi Avrupa’nın demokratik değerlerini özümsememiş bir Müslüman ülkesinin, karşısına çıkarılan tüm engellere ve önüne konan bütün şartlara rağmen, böylesine eşine rastlanmamış büyük bir tarih hamlesi yapabileceğinden emin değildiler. Muhataplarımdan birisi öyle ki durumu kalıcı deregasyonlar ve ucu açık şartlardan ötürü“Ankara’dan Brüksel’e bir uçak kaldırdığınızı düşünün!” diyerek açıklamıştı: “Deponuzdaki benzin sadece Brüksel’e kadar (yani kalkış limanına geri dönüşe izin vermiyor!). Tam Brüksel üzerinde alçalmaya başladığınız ve iniş takımlarını açtığınız sırada, kontrol kulesi ‘Yoğun sis ve hava muhalefeti nedeniyle inemezsiniz!’ diyor. Ne olur? Çakılırsınız!” Sonuç gerçekten böyle oldu. Uçak yere çakıldı. Ancak Brüksel’e kadar bile uçamadan, daha kalkışa geçer geçmez Ankara üzerinde çakıldı! Türk medyasının ileri gelen kalemleri, bunları yazdığımızda, bu uyarıları yaptığımızda, “Bu benzin bize yetmez. Bizi istenilen yere götürmez!” dediğimizde; üzerimize anında felaket tellalı yaftası yapıştırıyor, bizi şom ağızlılıkla suçluyor, “şüphe” dile getirenleri karalayıp, Türkiye’ye var olmayan pembe ufuklar çiziyorlardı. 18 Aralık günü kim ne yazmış diye şöyle bir arşive baktım da, önüme ilk çıkan yazılardan biri Hasan Cemal’inki oldu. “Son 24 saatte Erdoğan’la Gül’ün kararlılığı ve cesareti ile Türk diplomasisinin yaratıcılığı ve kıvraklığı, 17 Aralık’ta Türkiye’yi Avrupa rayına oturttu” diyor Cemal ve kendinden menkul bir özgüvenle devam ediyor: “Türkiye… bunu yapabilir. Hiç kuşkunuz olmasın, yapabilir. Felaket tellallarına kulak asmayın. Ne yapsanız, ağzınızla kuş tutsanız bile, o malum koro bildiğini okumaya devam edecek. Geçiniz onları. Türkiye tarih aldı. 3 Ekim 2005’te AB tam üyeliği öngören müzakereler… başlayacak. İşte bu kadar! Hedef vurulmuştur.” (“Haydi, Kolay Gelsin Türkiye!” Hasan Cemal, Milliyet) Cemal’in yazısının ardından gözüm, yaşamını AB yoluna adamış, merhum Mehmet Ali Birand’ın yorumuna takıldı. “Türkiye’yi bu noktalara taşıyanları unutmayalım” demiş o gün Birand da; “Özellikle Tayyip ErdoğanAbdullah Gül ikilisini alkışlayalım. Bugüne gelinmesinde bu ikilinin son derecede önemli rolleri olmuştur. Tarihe damgalarını vurmuşlardır… Ayrıntıları bir yana bırakalım. İleriyi görelim. Sürecin ülkemize neler kazandıracağını düşünelim. Çocuklarımız ve torunlarımıza, daha zengin, yaşanabilir bir ülke bırakacağımızdan dolayı övünelim. Birbirimizle itişmekten de vazgeçelim.” (“Türkiye İsteklerinin Büyük Bölümünü Kabul Ettirdi” Mehmet Ali Birand, Posta) Ertuğrul Özkök.. vs. örnekler çoğaltılabilir. Türk basınında gerçekle ilgisi olmayan, salt temennilerden oluşan böyle bir rüzgâr, bir hava yaratıldı. Bu rüzgâr öyle güçlü estirildi ki, rüzgârı yaratanlar kendin pişir kendin ye misali bizzat kendi yarattıkları rüzgâra inandılar… ErdoğanGül ikilisinin sırf tarih almakla “tarihe damga vurdukları” algısı öylesine derin işlendi ki, AB Bakanlığı’nda akılda kalan tek icraatını görmediğimiz Egemen Bağış, artık bugün çok başka çağrışımlara yol açan “17 Aralık” için hâlâ “Aa.. o bizim AB’den anlı şanlı müzakere tarihi almamızın yıldönümüdür” yazabiliyor... Ve bunu Erdoğan’ın “AB bizi alır mı almaz mı? Bizim böyle bir derdimiz yok!” meydan okumasıyla eşzamanlı yapabiliyor. Hamasetin bunca makbul, hakikatin bunca değersiz ve önemsiz olduğu bir başka coğrafya var mıdır acaba yeryüzünde? U S Topal ördek değil enerji deposu Rusya’dan Kırım yaptırımı için sert tepki Dış Haberler Servisi AB, ABD ve Kanada geçen martta Ukrayna’dan ayrılan ve Rusya Federasyonu’na katılan Kırım’a sıkı yaptırımları devreye sokarken Moskova’dan sert tepki geldi. Dün Rus ordusunun komuta kademesini kabul eden Devlet Başkanı Vladimir Putin, baskılara boyun eğmeyeceklerini söyleyip “Kimse gözümüzü korkutamaz” dedi. Putin, Rus güvenlik teşkilatlarından “ılımlı meydan okumalar ve tehditlerle baş etmeye hazır olmaya” çağırdı. Rus Dışişleri sözcüsü Alexander Lukaşeviç de Batı’nın tutumunu “Rusya’ya katılmaya karar veren Kırım halkına toplu cezalandırma” diye niteledi. Kırım’ın Rusya’nın “en eski ve ayrılmaz parçası” olduğunu belirten sözcü “21. yüzyılda kendilerini demokratik diye niteleyen ülkelerin bu tür yöntemlere başvurması üzücü” diye ekledi. Lukaşeviç misilleme yapılacağını da belirtti. Ukrayna’da Batı yanlılarının iktidarı ele alması sonrası çıkan isyanda önce Kırım, sandıktan yüzde 97’nin çıktığı referandumla Rusya’ya katılmıştı. Kiev ile Batı bu kararı tanımadı. Donbass bölgesinde en son 9 Aralık’ta ilan edilen ateşkes kırılgan bir zeminde sürerken geçen hafta AB’nin ardından ABD Başkanı Barack Obama’nın onayladığı ek yaptırımlar, Kırım ve Sivastopol Limanı’na yönelik turizm ve enerji dahil her tür yatırımı men ediyor. Dış Haberler Servisi Noel tatili için memleketi Hawaii’ye uçmadan yıl sonu basın toplantısı yapan ABD Başkanı Barack Obama, Rusya’dan IŞİD ve ebolaya uzanan krizlerle görevdeki en zor yılı olan 2014’ün, ülkesinin en büyük ilerleme kaydettiği yıl olduğunu savundu. Geçen ayki ara seçimlerde Kongre’yi Cumhuriyetçilerin ele geçirmesinin ardından son iki yılında “topal ördeğe” dönüştüğü görüşünü reddeden Obama, ABD’de ekonomik büyüme ve istihdamın artması, İran’la müzakereler, Küba ile normalleşmeyi arkasına alarak şu mesajı verdi: “Enerji doldum. Başkanlığımın 4. periyodunda olabilecekleri heyecanla bekliyorum. Nereden bakarsanız bakın Amerika’nın dirilişi gerçektir. Çok uzun zamandır olmadığımız kadar iyi bir konumdayız.” Bu rahatlıkla gazetecilerle şakalaşan Obama, erkek gezetecilere kendisiyle sık röportaj yapan TV muhabirlerine soru sorma hakkı vermedi, sadece yazılı basından 8 kadın gazeteciyi yanıtladı, araya kaynamaya çalışan erkekleri “haytalar” diye azarladı. Sosyal medyayı coşturan bu jest, WSJ’ye “Kadınlar 8, erkekler 0”, ABC News’a “Obama tarih yazdı”, Time’a “Kadın hâkimiyetinde basın toplantısı” manşetleri attırdı. Beyaz Saray sözcüsü, bunu ka Kimler ne yazdı? Kadınlara pozitif ayrımcılık sıtlı yaptıklarını belirtti: “ABD Başkanı’nı takip etmenin türlü zahmetine katlanan çeşitli haber kuruluşlarından çok sayıda kadın gazetecinin varlığını vurgulamak için eşsiz bir fırsatı kaçırmadık.” Küba Devlet Başkanı Raul Castro ile telefonda konuşması ve diplomatik ilişkileri başlatmasına da değinen 53 yaşındaki Obama, tez zamanda kendisinin Havana, Castro’nun Washington ziyaretinin mümkün olmadığını söyleyip ekledi: “Henüz genç sayılırım, bir ara Küba’yı ziyaret edip halkıyla kaynaşmanın keyfini yaşayacağıma inanıyorum.” Telefonda po Fidel’in rekoru zisyonlarını Castro’ya 15 dakika anlattıktan sonra, uzun konuştuğu için özür dilediğini söyleyen Obama, Raul’un esprili yanıtını aktardı: “Endişelenmeyin Sayın Başkan, hâlâ gençsiniz ve Fidel’in rekorunu kırma fırsatı var, o bir keresinde 7 saat konuşmuştu.” Ardından Raul’un kendisinin iki katı fazla konuştuğunu belirtip “Ben de ‘Demek sizde ırsi’ deme fırsatını kaçırmadım tabii” diyerek güldürdü. Obama, tatil sevincini “Amerikan kurumları bazen çalışmadıklarında işler daha iyi gidebiliyor. Hadi, ben de tatile kaçtım” diye paylaşan Obama, Hawai dilinde “İyi Noeller” diledi: “Mele Kalikimaka.” Yarattıkları rüzgâra inandılar Castro: Sosyalizmden çark yok Dış Haberler Servisi ABD ile Küba arasında tarihi normalleşme kararı Küba’nın sosyalizmden çark ettiği heveslerini uyandırırken ilk itirazlar gecikmedi. Küba Devlet Başkanı Raul Castro’nun milletvekili kızı Mariala Castro, sosyalist ilkelerden vazgeçmeyeceklerini söyledi. Halkın da böyle bir şeyi istemediğini belirten Castro “56 yıldır bu yoldayız. Kimileri Fidel’in, Kübalı liderlerin dik başlı olduğunu söyler ama tecrübelerimiz bize ilkelerimizi terk etmememiz gerektiğini öğretti” dedi. Castro, Telegraph’a da “Küba, ABD’deki mali grupların hegemonik çıkarlarına hizmet eden bir ülkeye dönüşmeyecek” vurgusu yaptı. Küba parlamentosu dün “ABD saldırganlığına karşı direniş kutlamalarına” dönüşen oturumda normalleşmeyi 612 vekilin oybirliğiyle onayladı. Raul Castro da “geniş çaplı konuları tartışmaya açık olduklarını” ama ABD’nin “sosyalist ilkelerden ayrılmalarını” beklememesini istedi. Castro, “Biz nasıl ABD’den siyasi sistemini değiştirmesini istemiyorsak, bizimkine de saygı talep ederiz” dedi. ÇİN’DEN MACAU’YA İKAZ: Çin Devlet Başkanı Şi Jinping, Hong Kong’un ardından demokrasi kampanyalarının yürütüldüğü Macau özerk bölgesine de “Tek Çin’in parçası olduklarını” anımsattı. Şi, düzinelerce protestocunun Macau’nun tarihi merkezinde yürüyerek “evrensel oy hakkı talep ediyoruz” sloganları attığı Macau’yu ziyaretinde Başidareci Fernando Chui’ye “Hepimiz ‘tek Çin’ ilkesine bağlı kalmalı ve iki sistem içinde farklılıklarımıza saygı göstermeliyiz” mesajı verdi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle