19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 ARALIK 2014 PERŞEMBE 4 HABERLER Maske On Yılda Düştü On yıl önce bugünlerde, 17 Aralık 2004 ertesinde Türkiye bayram sevinci yaşıyor, Ankara’da havai fişeklerle kutlamalar yapılıyordu. Kutlanan Türkiye’nin AB’ye girişi, havai fişeklerle karşılanan ise bu yolu açan kişi olduğu ileri sürülen dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’dı. Oysa öyle bir şey yoktu, Türkiye AB’ye falan girmiyordu. 17 Aralık’ta Türkiye’nin altına imza attığı metni okuyanlar, bunun böyle olduğunu kolayca anlayabilirlerdi. Peki öyle ise bu sevincin nedeni neydi? Herkes bayram ediyordu, çünkü Türkiye üyelik müzakere süreci için tarih almıştı. Tarihi alan Tayyip Erdoğan da artık Türkiye’ye Avrupa yolunu açan lider olarak takdim ediliyordu. Aslında, iki taraflı bir oyun oynanıyordu. Türkiye’yi içine almaya niyeti olmayıp, onu sıkı sıkıya kendi denetimi altında tutmak isteyen AB, ortaklık katılım belgesine öyle kayıtlar koymuştu ki, bunu okuyan her aklı başında insan, bunun “Sizi almayacağız, ama dostlar alışverişte görsün kabilinden görüşmelerle durumu idare edeceğiz” demek olduğunu anlayabilirdi. Türkiye’ye kalıcı derogasyonlar uygulanacağını, görüşmelerin ucunun açık olacağını hep kayıt düşmüş olan Brüksel’in bu koşullarının altına imza atmak, Türkiye’nin hiçbir zaman tam üye olmayacağını da kabul etmek anlamına gelecekti. HHH Nitekim, 1964 tarihli Ortaklık Anlaşması’nın altında imzası bulunan CHP’nin 2004’teki lideri Deniz Baykal, bu gerçeği görerek, Tayyip Erdoğan’a telefon edip, “Bu koşulların altına imza koymayın, sizi destekleriz” diyecekti. Ama Tayyip Bey’in tam üyelik umurunda bile değildi. Daha doğrusu öyle bir amacı da yoktu. Ama Batıcı bir politika izleyeceği vaadiyle işbaşına gelmiş olan ve siyasi denklemin dengelerini altüst etme niyetini taşıyan Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi Avrupa’ya taşıyan lider görüntüsüne ihtiyacı vardı. Onun için de müzakere tarihi alması ve bir sonuca varmasına imkân olmayan görüşmelerin başlamasının yolunun açılması yeterliydi. Görüşmelerin olumlu sonuç verip vermemesi önemli değildi, hatta sonuçsuz kalması daha iyiydi. Çünkü Erdoğan, Türkiye’yi Avrupa’ya götüren adam görüntüsünü istiyordu ama, kendi siyasi vizyonu içinde Avrupalı bir Türkiye kavramına da asla yer vermiyordu. Erdoğan’ın esas misyonu Türkiye’yi bir İslam Cumhuriyeti rotasına sokmaktı. Avrupa ile yakın ilişkiler görüntüsü, hazırlık aşamasında gerek duyulan kimi destekleri sağlayacak öğeydi. Erdoğan Kristof Kolomb gibi Batı’ya yönelirken aslında Doğu’ya varmayı amaçlıyordu. HHH On yıl önce hesaplar buydu, görüntü de yukarıda anlattığım gibiydi. On yılın sonunda, AB’ye, bana karışma sen kendi işine bak, diyen Erdoğan’ın Türkiye’yi Avrupa’ya götüren adam maskesi iyice düşmüştür. On yıl içinde “ılımlı İslam” yaftasıyla dünyaya sunulan bir model olan Tayyip, artık bir antimodeldir. Tayyip modeli on yıl içinde hapishanelerinde en fazla gazeteciyi barındıran, kuvvetler ayrılığı ilkesini, yargı bağımsızlığını hiçe saymanın da ötesine geçerek, artık yargı kararlarını tanımadığını ve işine gelmediği sürece de tanımamakta ısrar edeceğini ilan etmiş, tebaasını beşikten mezara demir yumruk altında tutan bir despotizme dönüşmüştür. Demokrasinin, sandık dışında (o da şimdilik) hiçbir kurumuna tahammül edemeyen, yaşam hakkı tanımayan ve laikliğin karşısında zorunlu din dersleri uygulayan bu modelin AB ile bağdaşmasına imkân yoktu. Velhasıl, Türkiye’yi Avrupa’ya götüren adam, on yıl içinde Türkiye’nin Avrupa Birliği önündeki en büyük engele dönüştü. On yılda maske düşmüştü. On yıl önce bu gerçeği haykıranlar haklı çıkmışlardı çıkmasına, ama onlar da gerçeği görmemekte direnenlerle aynı gemide oldukları için aynı kıyamete yol almaktaydılar, çarnaçar. ‘Saat rüşvetten düşüldü’ GÜSAM tarafından “17/25 Sempozyumu” düzenlendi. Kılıçdaroğlu, sempozyumun konuşmacıları olan 17 Aralık operasyonlarını yürüten polislerle tokalaştı. FIRAT KOZOK ANKARA 17 Aralık operasyonlarını yürüten, daha sonra meslekten ihraç edilen eski İstanbul Organize Suçlar Şube Müdürü Nazmi Ardıç, soruşturmanın ilk gününden itibaren tartışma konusu olan “Amirlerine haber vermeden hareket ettiler” suçlamasıyla ilgili çarpıcı bir iddiada bulundu. Ardıç, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın kendilerine “Bilgi vermemekle en doğrusunu yaptınız, yoksa ben de soruşturmanın şüphelisi olurdum” dediğini ileri sürdü. Eski Mali Şube Müdür Yardımcısı Yasin Topçu da, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a verilen saatin, “rüşvet payından düşüldüğünü” söyledi. Başkomiser Mehmet Akif Ünver ise gece yarısı 12.00 itibarıyla son hazırlıkları yapılan 25 Aralık operasyonunun sabah saatlerinde iptal edildiğini ileri sürdü. 17 Aralık’ın yıldönümü nedeniyle Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi tarafından “17/25 Sempozyumu” düzenlendi. Sempozyumda operasyonları yürüten 3 önemli emniyet müdürü çarpıcı açıklamalarda bulundu. O açıklamalardan bazıları şöyle: ğı yolsuzluk olaylarını takip ediyoruz. Ben polisiye anlamda da adliye anlamında da yurtdışındaki bu operasyonlarda elde edilen delillerin tamamını toplayıp Türkiye’ye getirsinler. Bizim 17 Aralık soruşturmasındaki sadece bir bakanla ilgili delillerden yarısına tekabül etmeyecektir. l Ortada dönen miktarın binde 10’una tekabül eden rüşvet çarkından, dönemin Ekonomi Bakanı’na temin edilen miktar 32 milyon Avro, 6.9 milyon dolar, 3.5 milyon TL. İçişleri Bakanı’na temin edilen miktar, 5.95 milyon dolar. AB Bakanı’na verilen rüşvet miktarı 1.5 milyon dolar ve Halk Bankası Genel Müdürü’ne verilen 3.5 milyon Avro, 3 milyon dolar ve 1 milyon TL. l Bir saatten söz ediliyor. O saat hediye bir saat değil. Rüşvet içerisinden düşülüyor. Yani mahsuplaşılıyor. 17 Aralık operasyonlarını yürüten polislerden çarpıcı açıklamalar ‘Japon kültürü bizde olsa bakan kalmazdı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 17 Aralık yolsuzluk operasyonunun yıldönümünde katıldığı sempozyumda, “Tarih bize gösteriyor ki nerede yolsuzluğa bulaşmış bir hükümet varsa, önce otoriterleşir sonra diktatörleşir. Önce parayı çaldılar, sonra özgürlüğü ve adaleti yok ettiler” dedi. Kılıçdaroğlu, Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi (GÜSAM) tarafından Türkiye Barolar Birliği’nde düzenlenen “17/25 Sempozyumu”nda yaptığı konuşmaya, “Bir yıl önce bugün hepimizi şaşkınlığa uğratan bir olayla karşılaştık. Emin olun ilk duyduğumda inanamadım, ‘öyle bir şey olamaz’ dedim ama aşama aşama bütün gerçekler bizim önümüze kondu” diyerek sözlerine başlayan Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: “O gerçeklerden yola çıkarak bugün 1725 Aralık’ın bir yılını kutluyoruz. Kutluyoruz diyorum, şunun için; yolsuzluklar konusunda duyarlı olan bir toplum geleceğe umutla bakan bir toplumdur. Eğer bu duyarlılığı korursak ahlaki değerleri çok güçlü bir toplumu hep beraber yaratmış oluruz.” şesku olsun, ister Şili’de Pinochet, ister Küba’daki Batista rejimi olsun, ister Endonezya’daki Suharto rejimi, hepsi de de bir kural geçerlidir; önce parayı çaldılar, sonra özgürlüğü ve adaleti yok ettiler. Çünkü bir halkın parasını çalacak kadar ahlaksızlaşan insanlar, özgürlüğe ve insanların canlarına kast edecek kadar da ahlaksızdırlar.” Dünyadaki yolsuzluk iddialarına karşı hükümetlerin olayın soruşturulması için talimat verdiklerini ya da istifa ettiklerini belirten Kılıçdaroğlu, bazı örnekler verdi. Kılıçdaroğlu, “Japonya’dan örnek vermek istemiyorum ama yine de bir örnek vereyim. Tarım Bakanı suçlandı ve intihar etti. Bizde Japon kültürü olsaydı emin olun bakanlar kurulunda herhalde kimse kalmazdı” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu, 1725 Aralık sempozyumuna katıldı ‘Kutuları açtıkça yeşiller, Avrolar..’ Eski Mali Şube Başkomiseri Mehmet Akif Üren l Yüksek korumalı bazı evlerde aramalar uzun süre devam etti. Birisinde ayakkabı kutularını açtıkça yeşillerle, Avrolarla karşılaştık. Arama o kadar uzun sürdü ki, gönderdiğimiz arkadaşlar bir odadan diğer odaya herhalde saatler sonra geçti. l Meslek hayatımda ilk kez böyle bir şeyle karşılaştım. Hiçbir zaman bir mali şubede hazırlanan polis fezlekesi, kesinlikle başka bir yerde imzalanmamıştır. Ama ne hikmetse, 17 Aralık fezlekesi, şube müdürlüğü dışarısına çıkartıldı. Yaklaşık 2 saat geri gelmedi. Sonuç olarak 17 Aralık’ın polis fezlekesi imzasız olarak adliyeye gitti. l 20 Aralık sabahı, yeni görevine başlayan İstanbul Emniyet Müdürü’nün (Selami Altınok) mali şube katına koşarak geldi, ilk sözleri Barış Güler’in nerede olduğuydu. Ben başkomiserim, benim rütbemdeki insanlar genelde emniyet müdürüyle direkt konuşamaz. İlk defa emniyet müdürünü o zaman görmüştüm. Bir günaydın, kolay gelsin demek yerine sadece Barış Güler’le ilgilenmişti. l 25 Aralık sabahı, mali şubedeydim. Bir telefon, geldi, savcı Muammer Akkaş Çağlayan Adliyesi’ne davet etti. Gittim, görüştüm. Yapılmasını istediği bazı arama ve gözaltı talimatlarından söz etti. İşadamlarına yönelik arama ve gözaltılar olduğunu öğrendim. Ekipler oluşturuldu, görüşmeler yapıldı, evraklar, ekipler hazırlandı. Toplantıyı da gerçekleştirdik. Gece 12’de toplantıyı tamamladık. Ama 03.30 sıralarında bir toplantının yapıldığına dair duyumlar aldık. Hatta bir bakanın da geldiği dillendirilmişti. Sonrasında sabahın ilk ışıklarında saat 7 sıralarında operasyonun iptal edildiği talimatı verildi. Silivri Cezaevi’nde bulunan eski İstanbul Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı da sempozyuma gönderdiği mektupta, operasyonların sahte delillere dayandırıldığı iddialarına “Sahte delil varsa, her şeyimi satıp TÜRGEV’e bağışlayacağım” dedi. ‘Çapkın bize teşekkür etti’ Eski Organize Suçlar Şube Müdürü Nazmi Ardıç: l Soruşturmalar sürecinde hiçbir siyasi dinlenmedi. Sadece şüphelilerle kurmuş oldukları iletişimlere yansıyan konuşmalardan kaynakl bir durum oluştu. l 17 Aralık sabahı 06.30’da Hüseyin Çapkın müdürün yanına Yakub Saygılı ile beraber gittik. Operasyon başladığında konutun yanındaydık, 07.00’de gözaltılar tamamlandığında makamına çıktık. “Efendim biz geldik, bir soruşturma yapıyoruz. Bununla ilgili bilgi vermeye geldik” dedik. 4 tane bakan yolsuzluk faaliyeti içerisinde ve onların bizim üzerimizde bir yaptırım gücü vardı, dolayısıyla Cumhuriyet başsavcıları mahremiyeti korumamız talimatı verdiler. Biz emniyet müdürümüze soruşturmanın gizliliği gerekçesiyle bilgi vermememiz gerektiğini söyledik, Emniyet Müdürümüz de bize “Bu bilgiyi vermemekle doğrusunu yaptınız, söylediklerinizin tamamı bana bilgi verseydiniz gerçek olurdu, muhtemelen ben de bu soruşturmanın şüphelisi olurdum bu durumda” dedi. nce çaldılar, sonra özgürlüğü yok ettiler Bugün 7 milyar insanın BM’ye kayıtlı 193 ülkede yaşadığını belirten Kılıçdaroğlu, her bir devletin kendine göre koşulları, farklı rejimleri olduğunu kaydederken şunları dedi: “Ama her devletin ortak amacı dünyada saygınlığının, itibarının olmasıdır. Yolsuzluğa bulaşan ve halkının parasını nerelere harcadığının hesabını veremeyen bir devlette adalet de özgürlük de refah da yoktur ve o halk tehdit altında demektir. Tarih bize gösteriyor ki nerede yolsuzluğa bulaşmış bir hükümet varsa, önce otoriterleşir sonra diktatörleşir. Çünkü kurduğu düzeni devam ettirmesinin tek yolu adaleti yok etmek, insan özgürlüğünü de baskı altına almaktır. Romanya’da Çavu Ö Bağış’tan kutlama tweet’i İstanbul Haber Servisi 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda hakkındaki iddialar üzerine bakanlık görevinden istifa eden Egemen Bağış, 17 Aralık için ilginç bir kutlama tweeti attı. Bağış attığı tweette “17 Aralık Türkiye’mizin 45 yıl bekletildikten sonra AB’den müzakere tarihi almasının şanlı yıldönümüdür. Yalan ve iftiralarla çarpıtılamaz!” dedi. 17 Aralık 2004’te Brüksel Zirvesi’nde Türkiye’nin siyasi kriterleri yeterli ölçüde karşıladığı belirtilerek, 3 Ekim 2005’te müzakerelere başlanması kararı alınmıştı. Konuşmasının sonunda “muhafazakârlara seslenmek istediğini” söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Dindar insan, sizin paranızı çalan insan değildir. Dindar insan, bu ülkedeki vatandaşın parasını çalan insan değildir. Dindar insan, hırsızların değil garibanların, mazlumların yanında duran insandır. Din, ne aldatmak için vardır ne de aldanmak için vardır. Din, ahlaklı ve onurlu bir şekilde yaşamak için vardır. O nedenle bütün mütedeyyin kardeşlerime de sesleniyorum, hepiniz elinizi vicdanınıza koyun ve yeniden düşünün. Mazlumların ezildiği, ahlaklı insanların ezildiği, düşüncesini açıkladığı için insanların hapse tıkıldığı bir Türkiye istemiyoruz. Huzur, barış, kardeşlik içinde yaşayacağımız, refahı yüksek olan bir Türkiye istiyoruz. Bu Türkiye’yi yeniden inşa etmek bizim elimizdedir, sizin elinizdedir, 77 milyon insanımızın elindedir. Sizin inancınızı sömürenlere, kimliğinizi, yaşam tarzınızı sömürenlere asla prim vermeyiniz. Birlik olacağız; güçlü olalım, sesimiz daha gür çıksın.” Muhafazakârlara seslendi ‘Hediye değil mahsuplaşma’ Eski Mali Şube Müdür Yardımcısı Yasin Topçu: l Halk Bankası ile ilgili durum gerçekten çok çarpıcı. Operasyondan sonra bize milli bir bankanın hedef alındığı suçlaması yöneltildi. Halk Bankası’nın gösterilen ihracat sürecinde aldığı komisyon binde 10. Ancak önceki yıllarda bankanın komisyonu binde 25’ler düzeyinde. Yani banka komisyonunun 700800 milyonluk bölümü rüşvet anlaşmalarıyla kullanılıyor. l Dünyanın dört bir yanından yolsuzluk haberleri alıyoruz. Başbakanın, bakanların karıştı Saygılı’dan mektup MHP’ye ‘17 Aralık’ ambargosu SELDA GÜNEYSU 37 YILDIR AYAKTA DURABİLEN TEK DERGİ I Yazılarıyla SAY . 2 27 YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN TI! ÇIK PROF. DR. MESUT PARLAK ÖMER FARUK EMİNAĞAOĞLU KÂMRAN İNAN ÇETİN DOĞAN GÖKÇE FIRAT ÇULHAOĞLU AYŞE JALE AĞIRBAŞ BUĞRA ATSIZ RAUF TAMER HÜSAMETTİN ATABEYLİ DR. UMUT ARIK PROF. DR. HALİS DÖRTLEMEZ PROF. DR. COŞKUN ÖZDEMİR PROF. DR. ÖVSEV DÖRTLEMEZ PROF. DR. CAFER TAYYAR SADIKLAR PROF. DR. İBRAHİM ORTAŞ PROF. DR. TOLGA YAMAN ATİLLA KART ÖZGÜR ERDEM SERAP YEŞİLTUNA NECLA ARAT İBRAHİM URAL ERİŞ ÜLGER TUNAY SÜER NİHAT AL NAHİT ERUZ CEVAT BAYRAKTAR AV. CEMİL CAN NAHİT KATLAN DR. HÜSEYİN SEKBAN ANKARA MHP Genel Merkezi, Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin talimatı doğrultusunda tüm il ve ilçe teşkilatlarını “17 25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Haftası” ile ilgili harekete geçirdi. Ancak partinin 17 Aralık’ın yıldönümü olan dün İstanbul’da gerçekleştireceği ve Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın da katılacağı etkinlik, AKP’li Üsküdar Belediyesi tarafından engellendi. Belediye başkanlığından MHP’ye son dakika “Salonun tahsisinden vazgeçtik” yanıtı geldi. Cumhuriyet’e açıklama yapan MHP’li Yalçın, “İktidar bir şekilde bizim bu etkinliğimizden rahatsız oldu ve engellemeye çalıştı. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar biz hiçbir şekilde geri adım atmayacağız. Yolumuza Maltepe Belediyesi’nin Serence Salonu’nda devam edeceğiz. Bu olay da gösteriyor ki AKP muhalefetin sesini kısmaya çalışıyor ancak kısamayacak. Gerekli tüm izinler önceden alınmış olmasına karşın belediyenin tutumu gayri hukukidir” dedi. 9 ilde gerçekleştirilecek konferanslar daha sonra Türkiye geneline yayılacak. AKP iktidarı döneminde gerçekleşen yolsuzluk ve rüşvet olaylarını anlatan CD ve kitapçıklar bastırılacak. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Arkasındaki duvarda 8 dilde yazılmış “1725 Aralık Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Haftası” afişi asılı olan Vural, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olduğu dönemde oğlu Bilal Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmelerinin kayıtlarını okudu. Öte yandan HDP’nin yaptığı yazılı açıklama dışında 17 Aralık’la ilgili herhangi bir etkinlik düzenlememesi dikkat çekti. ÜNAL YALTIRIK’ın yönetiminde; Halkla İlişkiler: Hülya Yıldırım Tel: (0216) 347 49 69 Fax: (0216) 347 46 26 www.mayadergisi.com MAYA YAZARSA DOĞRUDUR C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle