19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 ARALIK 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET [email protected] SAYFA Nesrin Kazankaya, Shakespeare’in ‘Kısasa Kısas’ını Tiyatro Pera’da çağdaş bir yorumla sahneliyor KÜLTÜR 17 ‘Despotluk iktidarın doğası mı?’ Tiyatro Pera bu aralar Shakespeare’in “Kısasa Kısas” oyunuyla tiyatroseverlerle buluşuyor. Oyunda siyasal iktidarın el değiştirmesiyle toplumsal düzende hızlı, sert ve baskıcı dönüşümlere değiniliyor. Aynı bugün gibi... Günümüze net göndermeler de içeren oyunda, “Yoksa despotluk iktidarın doğası mı”, “Yasalar insan için mi devlet için mi vardır?” sorularını soruyor Shakespeare, şimdiki zamanı görmüş gibi... Shakespeare’in oyunlarını yazdığı dönem, 16. ve 17. yüzyıl İngiltere’sinin siyasi ve ekonomik durumu, bizim ülkemiz dahil, çağımızdaki bazı ülkelerin yaşadığı zorlukları, haksızlıkları anımsatıyor. “Shakespeare oyunda hiç görmediği, bilmediği Viyana kentini mekân olarak alır. Aslında Londra’yı kastettiği bilinir. Zaten devlet baskısının insanları ezdiği, yasaların keyfi uygulandığı, toplumun dinahlak yorumlarıyla ve zorbalıkla yeniden dizayn edilmeye çalışıldığı bir kentten söz ediliyorsa, bunun günümüzde bu acıları çeken ülkelerden ne farkı var ki?” Bu sözler oyunun yönetmeni, çevirmeni ve oyuncusu Nesrin Kazankaya’ya ait. Kazankaya’nın bugüne kadar yönettiği “Yanlışlıklar Komedisi” ve “Venedik Taciri” adlı oyunlarında olduğu gibi bu oyunda da Shakespeare’in şiirsel dili korunmuş. Shakespeare’i sahneleyen ve oynayan sanatçıların onun güçlü dilini, şiirselliğini sevmelerinin zorunlu olduğunu söyleyen Kazankaya, “Yorum ne olursa olsun bu dilden ödün vermemek, İntikam Gözü Kör Eder! Gandhi’nin çok ünlü sözüdür: “Göze göz mü diyorsun? Öyleyse, tüm dünya kör olurdu...” İşte şimdi biz körlük yaşıyoruz. El ele yürüdüler. Birlikte sahte suçlamalarla, sahte delillerle, sahte yargıyla ama gerçek zulümle, gerçek aşağılamayla, gerçek kin ve öfkeyle işlerini sadece işlerini yapan gazetecilere yazarlara saldırdılar. Kimse masum değil: “Onlar gazetecilikten değil, terör örgütü oldukları için tutuklandılar” diyen gazeteciler... Yalakalık yarışına girip, meslektaşını linç eden köşe yazarları... Dün tükürdüğünü bugün yalayan; dün yaladığını bugün tükürmeye çalışan yazarlar... Yesinler birbirini oh ne âlâ diyemiyorum. Bu ülke, benim ülkem ve ülkem körler ülkesine dönüşmüş durumda! Şimdi biz körlük yaşıyoruz! Basın özgürlüğü nerede başlar, nerede biter? Şimdi bunu hatırlama zamanı... “Göze göz” dediğiniz zaman yalnız gözler değil vicdanlar da kör oluyor. Nesrin Kazankaya ve Uğur Aslan. yor. Ceza vermeye kalkan yönetişiiri bozmamak gerekcilerin de aynı suça yenik düştükli. Yoksa Shakespeare leri görülüyor. Kazankaya, “Shasahnelemenin bir anlakespeare aşk ve seksi inanılmaz mı yok bence. Çalışmaanlayışlı bir bakışla, ayrıntılı bir mızda yorum, düşünce canlılıkla ele alıyor. Cinsel imave dil bütünlüğü; anımlarla yüklü açıksaçık bir halk satmalar, göndermedilini, soylu sınıfın yüksek diliyle ler için tekst cümleleribuluşturuyor. Sahnelemede tunin dışına çıkmadan ve tucu bir bakışın Shakespeare’in Shakespeare’in diline ruhuna aykırı olduğunu düşünüsadık kalarak estetik arayışlar peşine düşmek, en çok özen gös yorum” diyor. Oyunun dekor ve kostüm anlayışı terdiğimiz olgular oldu” diyor. zamansız. Hem günümüzden hem Dramatik ve komik sahnelerin de Shakespeare döneminden izler iç içe olduğu oyunda halk ve yüktaşıyor. Dekorda iktidar, saray ve sek sınıf figürledin sahnelerinin geçtirin aynı olay örgüği mekânla, halkın yasü içinde farklı duu Kazankaya, ‘Devlet şadığı ve hapishanelerumlar yaratmaları, baskısının insanları re dönüşen yerler beçekilen acıları yanezdiği, yasaların keyfi lirgin bir şekilde birbisıtma biçimleri sırinden ayrılıyor. Sahnıf farkını da ortauygulandığı, toplumun ya koyuyor. dinahlak yorumlarıyla ve nede yer yer canlı yapılan müzik, Latin tınılaOyunda zorbalıkla yeniden dizayn rını içeriyor. Şarkı sözKazankaya’nın edilmeye çalışıldığı bir leri de gene tekstten, canlandırdığı kaShakespeare’in oyunrakter aslında erkentten söz ediliyorsa, daki dizelerinden oluşkek. Dük’ün yarbunun günümüzde bu turulmuş. dımcısı iktidaacıları çeken ülkelerden ne Dramaturgisi Şafak rın yanında ve hep orada olmak istefarkı var ki’ diye soruyor. Eruyar’a, kostüm tasarımı Fatoş Öztürk’e, yen Escalus. Kadekor tasarımı Hüsezankaya karakteri cinsiyetsizleştirmiş ama bir kadın yin ÇamurTolga Gündoğdu’ya, görüntü İsmail Gedikli’ye, müzik duyarlılığıyla oynamış. Sahnedeki performansı ise deyim yerindey ise Aybilge İnal’a ait olan oyunda, Uğur Aslan, Emre Çakman, se büyüleyici. Gamze İpek, Can Yılmaz, Erdinç Oyunda aşk ve cinsellik yoğun Anaz, Başak Meşe, Volkan Akbir biçimde yer alıyor. Kazankaya, görsel ve sözel olarak da olduk tan, Zeynep Özden, Bahar Karaoğlu ve Oğuz İşçi rol alıyor. ça vurgulamış cinselliği. Cinsellik, Son olarak belirtmek isterim ki genelevler, fahişelik ve edepsiz bir sokak dili oyun metninin en baskın devlet yardımı almayan tiyatrolar arasında olan Tiyatro Pera, tiyanı. Sözel olanı yazardan geliyor. Oyunda olaylar örgüsünün ana mal yatroya deyim yerindeyse tam gaz zemesini cinsel ilişki suçu oluşturu devam ediyor. Müzisyenler Verda Erman’ı anıyor Kültür Servisi Bu yıl 21 Temmuz günü yaşamını yitiren Devlet Sanatçısı piyanist Verda Erman 70. doğumgünü olan 18 Aralık Perşembe günü meslektaşları ve öğrencileri tarafından İstanbul’da düzenlenen konser ve söyleşilerle anılıyor. İlk konser Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın yetiştirdiği piyanistler tarafından 18 Aralık Perşembe günü saat 20.00’de Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat Merkezi’nde verilecek. Konserde Cem Esen, Ceren Su Şahin, Beyza Yazgan, Gökçe Tuğrul ve Can Okan yer alıyor. İstanbul Martı Hotel’de düzenlenen Martı Klasikleri’de aynı gün dostları ve meslektaşları Ayla Erduran, Ayşegül Sarıca, Hüseyin Sermet, Gülsin Onay, İbrahim Yazıcı ve sanatçıyla son röportajı gerçekleştiren Güray Başol’un konuk olduğu “İyi ki doğdunuz Verda Erman!” başlıklı bir söyleşi dinleti düzenliyor. Etkinlik saat 20.00’de başlıyor. İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası da şef Emin Güven Yaşlıçam yönetiminde Fulya Sanat Merkezi’nde vereceği 19 Aralık Cuma günkü haftalık konserini Verda Erman’ı Anma olarak düzenledi. PEN Türkiye açıklaması Gazetecilere yönelik operasyon başladığında, benim de içinde bulunduğum PEN Türkiye Merkezi yönetimi şu açıklamayı yaptı: “Medyaya, gazeteci ve yazarlara uygulanan şiddeti kaygıyla izliyor ve protesto ediyoruz. Uluslararası Yazarlar Birliği PEN, adını İngilizce üç sözcüğün baş harflerinden almıştır: Poets (Şairler); Essayists (Denemeciler), Novelists (Romancılar). Baş harfler birleştirildiğinde ‘kalem’ sözcüğü ortaya çıkar. Kalemleri kırmak iktidarların işi olmamalıdır.” Uluslararası PEN’den ve PEN İngiltere Merkezi’nden de tepkiler gecikmedi. İşin ilginç yanı, onlar da bu operasyonun zamanlamasını geçen yıl 17 Aralık’ta ortaya çıkan yolsuzluklara bağlıyordu. çArşı vicdan şampiyonudur Gazetecilere yönelik operasyon, 17 Aralık soruşturmasının intikamıdır. “Sıfırla oğlum, sıfırla” talimatının; ayakkabı kutularına, evdeki kasalara sığmayan paraların ortaya çıkmasının intikamıdır... Yolsuzluğun, hırsızlığın, sahtekârlığın su yüzüne çıkmasının intikamıdır... “Milletin a... koyacağız”ların; “Bakara... makara... Her cuma Google’dan bir ayet sallama” rezilliğini, kepazeliğini herkesin öğrenmiş olmasının intikamıdır. Tıpkı çArşı’ya açılan davanın, Türkiye çapına yayılan Gezi Direnişi’nin intikamı olduğu gibi... çArşı, tüm Gezi Direnişleri sırasında sağduyunun sesi oldu. Kinin, öfkenin, şiddetin değil, sevginin, saygının, örnek bir dayanışmanın, kucaklaşmanın yanında durdu. Kışkırtıcı değil, yatıştırıcı, uzlaştırıcı davrandı. Üzerlerine saldıran polise çiçek sunan; üzerlerine gelen TOMA’dan su içmeye çalışan onlardı. Bu ülkeyi yönetemeyenlerin, ama yönetirmiş gibi görünmeye çalışanların aksine, ayrımcılık yapan değil, birleştirici olandı (ve olandır) çArşı. Ne güzel yanıt vermiş sanıklardan Cem Yakışkan, hâkimin “Darbe yapmaya çalıştınız mı?” sorusuna: “Gücümüz olsa Beşiktaş’ı şampiyon yapardık.” Beşiktaş’ı şampiyon yapamadılar ama vicdanımızın ve gönlümüzün şampiyonu oldu onlar. “Göze göz mü diyorsun? Öyleyse, tüm dünya kör olurdu...” diyordu Gandhi. İşte şimdi biz körlük yaşıyoruz. İntikam üzerine bir başka sevdiğim söz Konfüçyüs’ten... O da şöyle: “İntikam için yola çıkan, yolun sonunda kendi mezarını da hazır etsin.” Geçecek... İnanın geçecek bütün bu pislikler... SAINT PETERSBURG BALE TOPLULUĞU 6 kıtada 200 gösteri Kültür Servisi Dünyaca ünlü bale topluluğu Saint Petersburg Ballet Theatre “Kuğu Gölü” ve “La Bayadère” ile TİM Show Center’da sanatseverlerle buluşuyor. 1994’te Konstantin Tachkin tarafından kurulan Saint Petersburg Bale Topluluğu, günümüzde 6 kıtada, yılda 200’den fazla gösteri sunuyor. Topluluğun repertuvarında “Giselle”, “Don Kişot”, “Paquita”, “Fındıkkıran”, “Uyuyan Güzel” gibi eserler de bulunuyor. Topluluk “Kuğu Gölü”nü yarın saat 21.00’de ve 21 Aralık’ta saat 15.00’te, “La Bayadère”i ise 20 Aralık’ta saat 20.00’de seyirciyle buluşturacak. Kahraman Kardeşler 22 yıl sonra sahnede Kültür Servisi MetinKemal Kahraman Kardeşler, 22 yıl aradan sonra, İstanbul’da ilk kez birlikte sahnede olacaklar. Müzisyenler, 20 Aralık saat 20.00’de Beşiktaş Kültür Merkezi’nde konser verecek. İkili, 27 Aralık Cumartesi günü ise, Dersim’de iki ayrı konser verecek. Atatürk Mahallesi’ndeki il kültür müdürlüğü konser salonunda gerçekleşecek konserlerin ilki saat 15.00’te ve ikincisi de 18.30’da başlayacak. MetinKemal Kahraman Kardeşler, 12 Ocak Salı saat 20.00’de Kocaeli Sabancı Kültür Merkezi’nde, 25 Ocak saat 19.30’da Maltepe Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde, 31 Ocak saat 20.00’de, Şişli’deki Şişli Kent Kültür Merkezi Konser Salonu’nda, birer konser verecekler. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle