19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 ARALIK 2014 PERŞEMBE 14 DIŞ HABERLER [email protected] ABDKüba düşmanlığı tarihe gömülüyor. Obama ile Castro, telefonda görüşüp ilişkileri normalleştireceklerini açıkladı Dış Haberler Servisi ABD Başkanı Barack Obama, İran’ın ardından Küba ile ilişkilerde “tarihi değişim” başlattı. Obama ile Küba Devlet Başkanı Raul Castro “ekonomik ve diplomatik ilişkileri normalleştireceklerini” açıkladı. İki lider 1 saatlik telefon görüşmesinin ardından TV’de eşzamanlı açıklama yaptı. İki ülkenin “karşılıklı büyükelçilik açmalarını” da içeren normalleşme kapsamında Beyaz Saray, “Obama’nın Küba’yı ziyaretinin ihtimal dışı olmadığını” söyledi. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry “Küba’ya yarım asır sonra ilk ziyareti yapmak için sabırsızlanıyorum” dedi. ABD, 1959’da Fidel Castro liderliğinde komünist devrime sahne olan Küba’ya 1960’tan beri ambargo uyguluyor, 1961’den beri ilişkileri kesmiş bulunuyor. Dün Obama, konuşmasına ABD’nin Castro’yu devirmek için Nisan 1961’de düzenlediği “Domuzlar Körfezi” istilasının başarısızlığını hatırlatarak başlayıp şu mesajı verdi: “Yarım asırlık bağnaz politikanın, tecridin hiçbir işe yaramadığını gördük. Castro’lar hâlâ iktidar. On yıllardır çıkarlarımızı ABD ile Küba barışıyor! u Obama ile Castro, 1961’de kopan diplomatik ilişkileri yeniden başlatıp normalleşmeye geçti. İki ülke karşılıklı büyükelçilik açacak. ABD ticaret, seyahat ve ziyaret kısıtlamalarını büyük ölçüde kaldırdı. Obama ile Kerry Küba’yı ziyaret etmeye de hazır. lekom ve internetle ilgili her tür hizmet sunulacak. Tecrit işe yaramadı ilerletmekte başarısız olan bu köhne yaklaşımı sona erdireceğiz. Her iki halk için daha fazla fırsat yaratıp kıta halkları arasında yeni bir dönem başlatacağız.” Obama, IŞİD’le savaş döneminde Küba’nın hâlâ “Terör Sponsoru Devletler” listesinde bulunmasının haksızlık olduğunu belirtip Kerry’yi bunu gözden geçirmekle görevlendirdi ve Kongre’yi ambargoyu kaldırmaya çağırdı. ABD’li yetkililerin Küba’ya resmi ziyaretlerinin, iki ülke arasında işbirliği yapılabilecek alanda görüşmelerin başlayacağını duyuran Obama, Küba’nın Afrika’da ebolayla mücadeleye yüzlerce doktorla verdiği desteğe dikkat çekti. Amerikalılar artık Küba’yı aile birleşmesi, ticaret, gazetecilik, mesleki araştırmatoplantı, eğitimdinsanatspor faaliyetleri, insani projeler için ziyaret edebilecek. Küba’ya inşaattarım odaklı mal satılabilecek, ABD’ye dönüşte 400 dolarlık Küba malı sokulabilecek, 100 dolarlık Küba purosu veya romu dahil. ABD’lilerin Kübalı akrabalarına gönderebileceği havale miktarı 500’den 2000 dolara çıktı. Ticari faaliyetlerin kolaylaşması için ABD bankaları Küba bankalarında hesap açacak, Küba’ya te Pakette Küba purosu ve romu var Obama “Hepimiz Amerikalıyız” manasına gelen İspanyolca “Todos somos Americanos” diyerek sol Latin yönetimlere açılım yaptı. 2008’de Küba liderliğini ağabeyi Fidel’den devralan Raul Castro da “Obama’nın bu kararı halkımızın saygısını ve tanımasını hak ediyor” diye konuştu. 54 yıllık ABD ambargosunun Küba’ya verdiği zarar en az 1.1 trilyon dolar. Obama da Castro da, arabuluculuk yapan Arjantinli Papa Francesco ve aylarca gizli görüşmelere ev sahipliği yapan Kanada’ya teşekkür etti. Küba Twitter’ı kurarak ve Kübalı rap gruplarını örgütleyerek rejimi devirmeye kalkan ABD Uluslararası Kalkınma Kurumu (USAID) Başkanı Rajiv Shah da istifa etti. Değişimin zeminini, esir değiş tokuşu döşedi. Küba, USAID hesabına uydu telefonları ve diğer iletişim cihazları getirip “Küba Baharı” nı tetiklemekten tutuklanan Alan Gross ile 20 yıldır hapisteki bir casusu, ABD de 3 Kübalı casusu bıraktı. Arabulucu Arjantinli Papa ‘17 Aralık’ Strasbourg’da... STRASBOURG “ Avrupa’nın kavşağı ” Strasbourg’da, Can Dündar’ın 17 Aralık belgeselini izledik. Strasbourg’un en köklü sineması Odyssee’de her yıl bu dönemde geleneksel olarak yapılan “Türk Sinema Günleri”nde tam 17 Aralık’a denk düşen tarihlerde Dündar belgeselinin gösterilmesi etkileyiciydi. Belgeseli, 17 Aralık’ın yıldönümüne rastlayan bir zaman aralığında izlemek; insanda sadece “bir yıl” değil de olanların üzerinden asır geçmiş etkisi yaratıyordu. “Erdoğan’ın En Uzun Günü” başlığını taşıyan belgeselde anlatılanlar özde çünkü hiçbir ayırt edici fark yaratmamış; dönemin başbakanı, o günden bu yana “seçimle” Cumhurbaşkanlığı’na çıkmıştı! “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiyesi”nden dolayısıyla dönüp “17 Aralık Türkiyesi”ne bakmak insanda yaşananların görece olarak hâlâ taze geçmişte olmasına rağmen, fiilen milat öncesinde kaldığı duygusunu uyandırıyordu. Strasbourg’da bu duyguyu içim burkularak hissettim. Can’ın ekrana getirdiği tüm o görüntüler; Rıza Sarraf’ın, Barış Güler’in Emniyet’e götürülüşleri, ortaya çıkan para sayma makineleri, ayakkabı kutuları filan hep defalarca gördüğümüz ve fazlasıyla aşina olduğumuz kareler. Aktarılan telefon kayıtları, TV kanalları ve internet sitelerinde defalarca dinlediğimiz şeyler… Ama bir yıl sonra hepsi bir arada tespih taneleri gibi önümüze tekrar serildiğinde; “Vay be! Bunları biz bundan yalnız bir yıl önce mi yaşadık?” diyor insan. “Zaman” sünüyor ve psikolojik algımız değişiyor. Tahran hem Türk, hem Suriye heyetini ağırladı n Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tam da Suriye Başbakanı Wael el Halki ile aynı günde Tahran’ı ziyaret etti. Halki, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile görüşüp koşulsuz destekleri için teşekkür ederken “Dört yıldır Suriye ordusu ve halkı komplolara ve terörist gruplara karşı mücadele ediyor. Bugün dünya artık niye savaştığımızı anlıyor. İran ile Suriye terörizme karşı savaşta omuz omuza duruyor” dedi. Çavuşoğlu ise Türkiye’nin cihatçılara destek sağladığı iddiasını reddederken, İranlı mevkidaşı Muhammed Cevad Zarif ile ortak basın toplantısında, “Esad rejiminin meşruiyeti olmadığını düşünüyoruz” vurgusu yapıp ekledi: “İran ve Türkiye’nin pozisyonları farklı ama ülkelerimiz Suriye’de ortak bir çözüm için işbirliği yapıyor.” Zarif de farklılıklar bulunduğunu söylese de iki ülkenin de “ortak düşmanları” olduğunu söyledi, “teröristleri Irak ve Suriye’de durdurmak için pozisyonlarını yakınlaştırmaya ihtiyaçları olduğunu” belirtti. Zarif, “Hepimiz Suriye’de yabancı müdahalesi olmadan en kısa sürede çözüm istiyoruz” diye ekledi. Dış Haberler Servisi Avrupa ülkelerinin parlamentolarının Filistin devletini tanımaya yönelik art arda kararlarının doruk noktası, dün AB’nin yasama organı Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Filistin’i “prensipte” devlet olarak tanıma kararı oldu. Dün AP’de “Filistin devletinin koşulsuz tanımasını” öngören orijinal taslağın yumuşatılmış hali 88’e karşı 498 oyla kabul edilirken, 111 üye oylamaya katılmadı. Karar metninde “AP, Filistin devletinin tanınmasını ve iki devletli çözümü prensipte destekler ve bu meselenin barış görüşmelerindeki gelişmelerle yakın ilişkili ilerlemesi gerektiğine inanır” ifadeleri yer aldı. Avrupa Halk Partisi Başkanı Manfred Weber, karar için “Acilen koşulsuz tanıma söz konusu değil” derken, sosyalist grubun başkanı Gianni Pittella kararı “tarihi” diye niteledi ve “tüm parlamento için zafer” değer AP’den ‘tarihi’ Filistin kararı lendirmesini yaptı. İsveç’te hükümetin ekim ayında Filistin’i devlet olarak tanıyan kararını Britanya, Fransa ve İrlanda parlamentolarının kabul ettiği tasarılar izlemişti. Avrupa’da barış müzakerelerinde ilerleme kaydedilememesinden İsrail’i sorumlu tutan sesler yükselmeye başlarken, Filistin Özerk Yönetimi BM Güvenlik Konseyi’nde de İsrail işgalinin sona ermesini içeren tasarıyı zorluyor. Bu konuda Fransa ile bir taslak metin üzerinde uzlaşıldığı belirtiliyor. Ancak tasarının ABD’nin veto engeliyle karşılaşması kesin görünüyor. B yargısı Hamas’ı ‘terör listesi’nden teknik olarak çıkardı Hal böyleyken dün AB’nin Adalet Divanı’ndan sonraki ikinci en üst mahkemesi olan AB Genel Mahkemesi, AB liderlerinin 2001’den bu yana yürürlükte olan, Hamas’ı “terör örgütleri” listesi A ne alma kararını bozdu. Mahkeme, kararı, Hamas’ın eylemlerinin incelenmesine dayanmadığı, sadece basın ve internetten derlenen bilgilerin temel alındığı gerekçesiyle prosedürel olarak yetersiz bulduğunu, Hamas’ın sınıflandırılması sorusuna yanıt vermediğinin altını çizdi. Mahkemenin kararının temyize götürülebileceği üç ay içinde Hamas’ın “terör örgütü” olarak anılması ve hesaplarının dondurulması uygulaması sürecek. Komisyon sözcüsü Maja Kocijancic de Hamas’ı hâlâ bir “terörist” örgüt olarak gördüklerini, AB’nin mahkeme kararına nasıl tepki vereceğini değerlendirdiğini, kararı temyize götürebileceklerini duyurdu. Hamas kararın “zafer” olduğunu savundu. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ise karara sert tepki göstererek, Hamas’ın “terör örgütleri” listesinde tutulmaya devam etmesini istedi. TE’nin gün boyu reflekslerini izliyoruz R İngiliz Kilisesi tarih yazdı: İlk kadın piskopos Dış Haberler Servisi Roma Katolik Kilisesi’nden 1534’te ayrılan İngiltere Kilisesi, 500 yıllık tarihinde ilk kez bir kadın piskopos atadı. Rahip Libby Lane, Stockport bölgesinin yeni piskoposu oldu. Kararı “Benim için beklenmedik bir mutluluk, fevkalade bir gün. Onurlandırıldım” diye karşılayan Lane, ilk ayinini Pakistan’daki Taliban kurbanları için yaptı. “Bu anın gelmesi için sayısız kadın ve erkeğin uğraştığının bilincindeyim” diyen Lane, bunun için dualarını esirgemeyip çalışanları selamladı. İngiltere Kilisesi’nde liberal ve muhafazakâr kanatları arasındaki mücadeleyi böylece liberaller kazandı. İngiltere Kilisesi kadın rahip atanmasını 1992’de onaylamış, ilk atama 2 yıl sonra yapıldığında protesto için 470 erkek rahip Katolik Kilisesi’ne geçmişti. Kadınlar bugün kilise hiyerarşisinin üçte birini oluşturuyor. Anglikanların ana kilisesi olan İngiltere Kilisesi’nin 165 ülkede 85 milyon takipçisi var. Dünyada diğer Anglikan kiliseleri ise yıllardır kadın piskoposlar atıyor. ABD’de ilk kez 1989’da kadın rahip atanırken Avustralya, Kanada, Küba, Yeni Zelanda ve İsviçre’de 30’dan fazla kadın piskopos bulunuyor. (AP/AFP) nSuudi hanedanlığının Vahhabi ulemayla ilişkilerini gözden geçirme kararı aldığı iddia edildi. İslamın aşırı muhafazakâr esmond Tutu: Yaşasın! Vahhabi anlayışının ülYork Başpiskoposu John Sentamu, kendilerine ke içinde tehdit ola“deneyimlerini taşıyacağını” belirttiği Lane’in takdis rak algılanması, Irak ve töreninin Kuzey Avrupa’nın en büyük gotik katedrali Suriye’ye yönelik cihatçı York’ta 26 Ocak’ta yapılacağını duyurdu. Sentamu, akınıyla radikalizmin yoGüney Afrikalı ünlü Başpiskopos Desmond Tutu’nun lunu açtığından hareket da geçen hafta kendisine mektup yazıp “Kadın piseden Suudi hükümetinin koposlarınız olması şahane. Yaşasın! Bunun için ulema üzerinde daha fazuzun süredir uğraşıyorsunuz. Tekrar Yaşasın!” dela kontrol sağlamakta uzdiğini aktardı. Prestijli Oxford Üniversitesi’nde eğitim laştığı kaydedildi. Suudi alıp 1994’te rahip olan Lane, saksofon çalmaailesinin devlet kademeyı öğrenmiş, Manchester United’ı tutuyor, sindeki atamalarda daokumayı ve kriptik bulmacaları çözmeyi seha ılımlı ulemayı terviyor, eşi George da bir rahip. cih edeceği, ulemanın baskın olduğu eğitim adın piskoposlara lordluk ve hukuk gibi konularKararı Kraliçe 2. Elizabeth de da reformlara başlayacaonayladı. Başbakan David Cağı belirtiliyor. Özellikle meron Lane’i tebrik ederken de dini unsurlar bulun“Bu tarihi bir atama ve kimayan “ulusal kimlisenin üst düzeyinde eşitliğin” teşvik edilik için attığı ileriye doğru leceği kaydedilibir adım” ifadelerini kulyor. Ancak bu yelandı. Cameron hükümetin ni yönelimde bükadın rahiplerin parlamentün prenslerin aytonun üst kanadı Lordlar nı fikirde olmadığı Kamarası’na üye de olvurgulanırken hümalarını içeren tasarı hakümet sözcüsü hazırlayacaklarını ekledi. berle ilgili yorum Lordlar Kamarası’nda (REUTERS) yapmadı. 26 piskopos üye var. Suudi krallığı Vahhabizmle mesafe koyuyor D K Dış Haberler Servisi Pakistan Talibanı’nın (Tehriki Taliban Pakistan/TTP) önceki gün Peşaver’de ordu idaresindeki bir okulu basarak düzenlediği “çocuk katliamı” dünyada infial yaratırken, İslamabad’ın ilk tepkisi ölüm cezasını geri getirmek oldu. 132’si çocuk toplam 148 kişinin öldüğü okulun kapılarının basın mensuplarına açılmasıyla dehşetin boyutları daha da büyüdü. Başbakan Navaz Şerif, ölüm cezasına 2008’de getirilen fiili moratoryumu terör bağlantılı suçlarda kaldırdığını duyurdu. 3 günlük yas ilan eden ve Peşaver’de siyasi parti liderleriyle buluşan Şerif, “çocukların boşuna ölmüş olmayacağını, teröre karşı birlik içinde duracaklarını, iyi Talibankötü Taliban ayrımı yapmayacaklarını, son terörist yok edilene dek savaşacaklarını” söyledi. Kurbanların cenazelerinde ve anma törenlerinde pek çok kişi hissiyatını “Asın, hepsini zerre acıma göstermeyin” diye dile getirdi. AfganistanPakistan ilişkileri karşılıklı Taliban’ını destekleme ithamları yüzünden bozuk. 2004’te korsan radyo yayınına başladığı için “Radyo Mevlana”, “Molla FM” lakaplarıyla tanınan TTP lideri Molla Mevlana Fazlullah’ın Afganistan’da saklandığı sanılırken, okul katliamının da oradan koordine edildiğine inanılıyor. Pakistan Genelkurmay Başkanı Rahil Şerif, dün Şoktaki Pakistan halkı Taliban’a idam istiyor Dündar’ın belgeselini çok ilginç kılan iki unsur daha var… Birincisi, önümüze şimdiye değin bölük pörçük gelen konuşma ve kayıtların; “17 Aralık” gününün bütünlüğü içinde ele alınıp bir araya getirilmesi. İkinci olarak da Erdoğan’ın sabahın ilk saatlerinden gece yarısına dek olup bitenler sırasında sergilediği ve sonuna dek muhafaza ettiği soğukkanlılığını, çok hızlı reflekslerini gün boyunca art arda kayda düşmesi. RTE’nin “özel”inde tam ne tepki verdiğini gerçekte bilmiyoruz. Belgesel bunu irdelemiyor. Ancak “Erdoğan’ın En Uzun Günü” , dönemin başbakanının, Bilal’le tüm konuşmalarında ve kamuya yönelik tüm açıklamalarında; bir an dahi bir “panik” işareti vermediğini gösteriyor. Erdoğan her dem ve kumandanın elinde olduğundan emin. “En uzun gün” boyunca, o tarihten sekiz ay sonra Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendisine rakip çıkacak(!) “Ekmek için Ekmeleddin” dahil pek çok devlet temsilcisi ve görevlilerle görüşme yapıyor; şebi arus için Konya’ya gidiyor ve geliyor; taraftarlarına orada ilk kez 17 Aralık skandalına dair değerlendirmeler içeren açıklamalar yapıyor… Tüm bu trafik sırasında biraz gergin olmanın dışında bir kez dahi “boş bulunmuyor”, “faka basmıyor”. Bunca büyük bir skandaldan sıyrıksız ve çiziksiz çıkmak için ilk andan itibaren başdöndürücü hızla hep sonraki adımları düşünüyor ve ince ince hesap ediyor. Öyle ki özoğlu Bilal, babasının bu soluksuz hızlı hamlelerini takip etmekte zorlanıyor… “Odyssee” sinemasında Fransız seyircinin kahkahayla güldüğü sahneler, tam işte bu, RTEBilal Erdoğan konuşmalarının perdeye aksettiği bölümler oldu. Öyle ki belgeselin gösteriminden çıkarken önümde oturan Fransız izleyiciye; “Bakıyorum siz çok eğlendiniz. Bizim için ne ki bu, o kadar eğlenceli bir öykü değil!” diyecek oldum, karşılığında derhal şu yanıtı aldım: “Ama itiraf edin ki Bilal’le olan bölümler çok eğlenceli. Bilal sabah hadi ilk gelen telefonu çözemiyor ama sonra akşamüstü gerçekleşen konuşmalardaki tavrı da hep aynı: ‘Bir daha söylesene baba?’ ” “26. Türk Sinema Günleri” haliyle “Erdoğan’ın En Uzun Günü”nden ibaret değildi. Açılış, yönetmen Derviş Zaim’in de katıldığı “Balık” filmiyle yapıldı. 13 Ocak’a dek bir ay süresince devam edecek olan şenliğin benim izlediğim bölümünde gösterilen en ilgi çekici filmler, sırasıyla Onur Ünlü’nün “Sen Geceleri Aydınlatırsın” ve “İtirazım Var” yapıtları oldu. İsmini Shakespeare’in “Yarayla alay eder, yaralanmamış olan/bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederden/sen çok daha parlaksın çünkü/sen tüm göklerdeki yıldızların ilki/sen aydınlatırsın geceyi” dizelerinden oluşan “Sen Aydınlatırsın Geceyi” sonesinden alan “Sen Geceleri Aydınlatırsın...”, Türk sinemasında gördüğüm en mükemmel ve de kusursuz sinema örneği. Siyah beyaz filmde kamera hâkimiyeti dört dörtlük. Kullanılan müzikler (Arapça “Mreyte ya Mreyte” ve Ferdi Özbeğen’in “Gülmek için yaratılmış” şarkıları), filmin gerçekötesi/sürreel tarzını sonuna dek pekiştiren bir ahenk ve tempoyla kullanılmış. Aktörler olağanüstü. Hem var, hem yok denebilecek öykü çok sıra dışı. Yer yer deneysel/sürreel sinemanın doruğu sayılan Bunuel’in “Bir Endülüs Köpeği/Un Chien Andalou” filmini akla getiren “Sen Geceleri Aydınlatırsın”; bununla birlikte sadece sanatsal sinemaya özel merakı olan izleyicilerin harcı... Aynı yönetmenin ödül rekortmeni “İtirazım Var” yapıtı ise bütünüyle farklı. O başlıbaşına bir başka yazıyı hak edecek denli heyecan verici ve ilginç. Artık o da cumartesiye. soluğu Kâbil’de aldı. Afganistan Talibanı ise “Masum insanların, çocuk ve kadınların kasten öldürülmesi, İslamın temel ilkelerine aykırıdır” diyerek, kurbanlar için yas tuttuğunu açıkladı. TTP, saldırıyı Peşaver’deki askeri komutanının yönlendirdiğini duyurup, katliamı yapan 6 militanın fotoğraflarını yayınladı. 7 militandan söz eden Pakistan ordusu ise duvarları delik deşik, öğrencilerin kanlarıyla lekelenmiş defter ve kitapların saçıldığı okulu gazetecilere açtı. Ordu sözcüsüne göre arka duvarı aşarak giren militanlar, ilk olarak kapıları kırıp öğrencilerin toplandığı konferans salonuna dalıp etrafı taradı. Kana bulanan salonda yaklaşık 100 çocuk öldü. Daha sonra yönetim binasında müdire ve öğretmenlerin sığındığı lavaboya el bombaları atıp onları da öldürdü. 5 militan binanın değişik yerlerinde üzerlerindeki bombaları patlattı. Şenliğin en parlak filmleri Afgan Taliban’ı kınadı C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle