04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 KASIM 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA [email protected] u Şef Alpaslan Ertüngealp yönetiminde genişletilmiş Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası önce Hüseyin Sermet’in çaldığı Mozart’ın 24. Piyano Konçertosu’na eşlik etti, sonra da Mahler’in devasa 9. Senfonisi’ni seslendirdi. KÜLTÜR 15 Çocuklar için çocuklarla birlikte... Barış İçin Müzik Vakfı, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ile sahneye çıkıyor Samuel Matus yönetecek. PiyaKültür Servisi Barış İçin nist Kaan Baysal da konsere soMüzik Vakfı, bundan 10 yıl önlist olarak katılacak. 14 Aralık ce 15 çocukla Edirnekapı’da bir saat 15.30’da ise Borusan Müzik atölyede başladı çalışmaya. YılEvi’nde Gülsen Yavuzkal yölar içinde tam 4 bin çocuğa donetimindeki Borusan Çocuk Kokundu, karşılıksız bir şekilde terosu ve Mete Ortaç yönetiminmel müzik eğitimi alan çocukdeki Barış İçin Müzik Korosu lar da sanatla iç içe, birbirleriysevilen koral yale uyumlu ve pıtları seslendireumutlu işler oru Yeliz Baki, “Bizim cek. Üçüncü kontaya koydu. İki ser de 17 Aralık, hafta önce kuamacımız müzisyen 20.00’de Lütfi rulan 120 kiyetiştirmek değil, bu fırsat saat Kırdar’da gerçekşilik senfonik eşitliğini yaratabilmek. Evet, leşecek. Konserorkestrada da gençler ve çoçok iyi müzisyenler çıkıyor de BİFO’yu onurcuklar yine işin aramızdan. Ancak bu projeyi sal şefi Gürer Aykal, Barış İçin Mübaşında. Çünsadece bir müzik eğitim zik Orkestrası’nı kü temel hedef yine Samuel Masistemin kenprojesi olarak algılamak tus yönecek. Kondi kendine işleyanlış olur. Bu, sosyal ve serin solisti piyamesi ve çocuktoplumsal bir kalkınma nist Başarcan Kıvların birebir her rak. 10 Aralık sasüreçte yer almodeli” dedi. at 20.00’de Lütfi ması... Artık bir Kırdar’da gerçeklemerkez binada, uluslararası alanda tanınan ve bu şecek son konserde, Seçkin Özmutlu yönetimindeki Barış İçin gün 280 çocukla yoluna devam eden vakıf, Borusan Sanat’la iş Müzik Bakır Üflemeliler Topluluğu ve Mercan Dede müzikbirliği yaparak önemli bir projeseverlerle buluşacak. yi hayata geçiriyor: “BİFO ile Barış için Müzik”. Bu etkinlikler dizisiyle BİFO ve Barış İçin Müzik Orkestrası bir araya gelerek renkli bir repertuvarı seslendirecek. Konserlerin geliri Barış İçin Müzik Vakfı’na aktarılacak. Borusan Kocabıyık Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Hamedi, Borusan Sanat Genel Müdürü Ahmet Erenli ve Barış İçin Müzik Vakfı Kurucu Başkanı Mehmet Selim Baki ve Yeliz Baki’nin katıldığı basın toplantısında Yeliz Baki, “Bizim amacımız müzisyen yetiştirmek değil, bu fırsat eşitliğini yaratabilmek. Evet, çok iyi müzisyenler çıkıyor aramızdan. Ancak bu projeyi sadece bir müzik eğitim projesi olarak algılamak yanlış olur. Bu, sosBorusan İstanbul Filarmoni yal ve toplumsal bir kalkınma Orkestrası (BİFO), 2014–2015 modeli” dedi. İmkânı olanlarla sezonunun ikinci konserinimkânı olmayanlar arasında bir de doğumunun 150. yılında bir köprü görevi gören bu proje, çok kez daha Richard Strauss’u sayıda çocuğun ve gencin hayatıanıyor. Yarın akşam saat na etki etmiş durumda. Büyüye20.00’de Sascha Goetzel şefrek de gelişiyor. liğinde gerçekleşecek konseBu projede önümüzdeki sürece rin solisti, ülkesi Gürcistan’dan dair dört önemli etkinlik görünüLa Scala’ya ve oradan da dünyor. 13 Aralık saat 15.30’da Lütfi yanın büyük opera sahnelerine Kırdar’da gerçekleşecek ilk konuzanarak başarısını kanıtlayan serde BİFO’yu sanat yönetmeni genç soprano Iano Tamar. ve sürekli şefi Sascha Goetzel, Barış İçin Müzik Orkestrası’nı da Uydurukça Türk Dil Kurumu (TDK), yabancı dillerden devşirilen sözcüklere karşılık olarak türettiği öz Türkçe sözcükler nedeniyle her zaman eleştirilir. “Gökkonutsal avrat”, “çok oturgaçlı götürgeç”, “ulusal düttürü” gibi örnekler verilir. TDK’nin ürettiği düşünülen bu sözcükler kullanılarak alay cümleleri kurulur. “Uydurukça” denilerek gösterilen çaba aşağılanmaya çalışılır. Bu uzun süren, bir türlü bitmeyen bir kavga. Siyasi yönü de var. İlericilerin dili özüne döndürerek yenileştirmeye, geliştirmeye çalıştıkları, muhafazakârların dili olduğu gibi, Arapça, Farsça, İngilizceden gelen sözcüklere de dokunmadan korumak istedikleri bilinen bir şey. Son on on beş yıldır teknolojideki hızlı gelişmenin de etkisi ile günlük yaşamda “uydurukça”nın yeni bir anlam kazandığını görüyoruz. Buna “plaza dili” de deniyor. Türkçe ile İngilizcenin karıştırılması ile oluşuyor. “Hard copy’leri set etme işini taşere ettikten sonra yazımın wording’ini düzeltmeye focuslanıyor olacağım” gibi cümleler kuruluyor. Bu iş o kadar rahatsız edici bir boyuta geldi ki şirketler uydurukça ile mücadele etmek için kampanyalar düzenlemeye başladılar. Eczacıbaşı’nın geçen yıl başlattığı “Uydurukça konuşuyor olmayalım!” kampanyası ilk akla geleni (Milliyet, 20.05.2013). Sermet Sami Uysal yeni kitabında dil savaşları sürer, TDK’nin öz Türkçe sözcükler önermesine karşı mücadele verilirken Türkçenin başına neler geldiğini anlatıyor, örnekliyor. Kitabın adı Uysal’ın ne yaptığını da anlatıyor; “Türkçe’de Yaratılan Fransızca Sözcükler ve Türkçe’de Anlamları Değiştirilen Fransızca Sözcükler” (Yapı Kredi Yay.). Gündelik hayatta Türkçe olduğunu düşünerek kullandığımız birçok sözcük var. “Assolist, baterist, batonsale, bonfile, bonservis, espritüel, jaketatay, arikatürizasyon, mikrobik, narkozitör, otodidaktik, otogar, otokontrol, panjur, parselasyon, podösüet, psikiyatrist, rafinasyon, sosyetik, şefgarson, teolog, tifo, virütik” gibi. “Güvenilir” bir sözlüğe baktığınızda bu sözcüklerin Fransızca kökenli olduğunu öğreniyorsunuz. Sermet Sami Uysal, işin aslının hiç de öyle olmadığını örnekleriyle anlatıyor. Türkiye Fransa ilişkilerinin 400 yıllık geçmişi var. Bir zamanlar Fransızca en çok konuşulan yabancı dil olmuş. Fransızca eğitim veren okullar hâlâ eğitim veriyor. 200 yıldır da Türkçe üzerinde Fransızcanın etkisinin sürdüğünü yazıyor Sermet Sami Uysal. Bu etkinin sonucu olarak “6 binden fazla Fransızca sözcük, kalıp söz hatta deyim Türkçeye girip yerleşir...” Yerleşmekle kalmaz sözlüklere de girer. Son sayımlara göre bu sayı 7 bini bulmuş. Fransızcanın Türkçe üzerinde etkisi bu kadarla kalmamış “Amerikan İngilizcesi”nden gelen sözcükleri de Fransızca söylenişi ile dilimizde kullanmışız. Sözdizimini Fransızcadaki gibi kullanmaya başlamış ve noktalama işaretlerini de Fransızcadan almışız. Sermet Sami Uysal, kitabında bununla da yetinmediğimizi “Türkçede yaratıp Fransızca sandığımız sözcükler” uydurduğumuzu, bazı Fransızca sözcüklerin Türkçede farklı anlamda kullanıldığını da örnekleriyle anlatıyor. Kitabın son bölümünde de “Türk Argosunda Anlamları Değiştirilen Fransızca Sözcükler” yer alıyor. İşin en ilginç ve vahim yanı bu sözcüklerin “güvenilir” sayılan TDK Türkçe Sözlük, Meydan Larousse, Misalli Türkçe Sözlük gibi sözlüklerde “Fransızca kökenli” olarak gösterilmiş olması. Doğrudur diye tanımları ve köken bilgilerini birbirlerinden aynen almışlar. Sermet Sami Uysal bu çalışmayı yaparken her sözcüğü gazete, dergi ya da kitaplardan aldığı iki cümle ile de örnekliyor. Yabancı sözcüklere Türkçe karşılık bulma çalışmalarını “uydurukça” diye suçlayanların neler uydurduklarını görmek ilginç. İş Sanat’ta görkemli açılış İş Sanat mevsimi tarihi bir konserle açtı. Şef Alpaslan Ertüngealp yönetiminde genişletilmiş Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası önce Hüseyin Sermet’in çaldığı Mozart’ın 24. Piyano Konçertosu’na eşlik etti, sonra da Mahler’in devasa 9. Senfonisi’ni seslendirdi. Seçilen yapıtlar, yorumcular ve yorum kalitesi hepsi üst düzeydi. Hüseyin Sermet olgunluğa ulaşmış, kendine özgü tını zenginliği ve tuşe derinliğiyle özellik kazanmış bir piyanistimiz. Mozart’ın en zor konçertolarından biri olan 24. konçertoyu incecik nakışlarla işledi. Hele bis olarak yaptığı doğaçlama, gerçekten kayda değerdi. Alpaslan Ertüngealp son yıllarında Claudio Abbado (19332014) gibi 60 yılını sahnede geçirmiş saygın bir şefin asistanı olmuştu. Provalar sırasındaki her yeni şeyi bir tarihçi gibi not ettiğini söylüyordu. Abbado’nun yanındayken orkestralarını çalıştırdığı birçok yapıt arasında Mahler’in 9. Senfonisi de vardı. Birkaç yıl önce Floransa’daki genel provada ünlü maestro bu senfoninin yönetimini ona devretmişti. Ertüngealp, İş Sanat’taki konserde 80 dakikalik dev yapıta başlamadan önce senfoni hakkında kendi izlenimlerini anlattı. Bizi bu konuşmayla Mahler’in dünyasına, özellikle 9. Senfoni’nin karanlık ortamına hazırladı. Büyük bir anıt bu senfoni! Şimdiye dek ben İstanbul’da hiç canlı dinlediğimi anımsamıyorum. 80 dakikanın nasıl geçtiğini, bizleri nerelere götürdüğünü bu satırlar içinde anlatmam olanaksız. Bestecinin acılar içindeki kaygıları ve ölüme adım adım yaklaşması, büyük yükselişlerden, patlayan doruklardan sonra dakikalarca o karanlık dünyanın soyutluğundaki final bölümü bütün dramatikliğiyle seslendirildi. En sonundaki ölçülerde sahnenin derece derece kararması geleneği de uygulandı ve orkestracılar sehpalarının üstündeki ampullerle notalarını okuyabildiler. Son ölçülerde iyice ağırlaşan tempo ve kısılmış seslerle orkestra bize adeta öbür dünyadan sesleniyordu. Genelde daha şefin eli havadayken alkış patlatmaya hazır dinleyicimiz bu kez büyük bir sabırla bir süre karanlıkta, yapıtı hazmetme payına saygı göstererek bekledi. BİFO’nun bütün çalgı gruplarının aynı felsefeyi paylaşabilmeleri, yapıtı uzun süresine karşın, nitelikten ödün vermeden tamamlamaları gurur vericiydi. Lang Lang ve genç yetenekler Büyük yorumcuların genç yeteneklere kapılar açmaları, kendi şöhretlerini kullanarak onları yanlarında dinleyiciye sunmaları kutsal bir görev. Allianz Grubu bu işlevi üstlenen dünyanın en üstün piyanistlerinden biri Lang Lang ile global bir ortaklığa imza atmış. Sanatçının 2008’de kurduğu müzik vakfının katkılarıyla bu gençler her yıl bir kentte müzik kampına alınıyor. Bu yıl da Lang Lang kendi dinletisi ardından Türkiye’den Barselona’daki kamp için seçilen 11 yaşındaki Kaan Baysal’ı sundu. Kaan gerçekten pırıl pırıl bir yetenek. Keşke bir zamanların 6660 sayılı İdil BiretSuna Kan Yasası yürürlükte olsaydı da, Kaan hemen, zaman yitirmeden yurtdışına eğitime gönderilebilseydi. Şimdi Barselona’daki kampta kendi gibi değişik kültürlerin üstün çocuklarıyla tanışması bile onun için büyük bir fırsat. Yolu açık olsun. BİFO ile Richard Strauss akşamı ‘Çekip Çekilenler’ beyazperdede Kültür Servisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC), Beşiktaş Belediyesi ve Belgesel Sinemacılar Birliği ile düzenlediği “Bir Belgesel, Bir Gazeteci, Çay ve Simit” etkinliğinin altıncı sezonunda, sansür tartışmaları nedeniyle Altın Portakal Ulusal Belgesel Film Yarışması’ndan çekilen sekiz belgesel sanatseverlerle buluşacak. Belgeseller, “Çekip Çekilenler” başlığı altında kasım ve aralık ayları boyunca her çarşamba saat 19.00’da Levent Kültür Merkezi Onat Kutlar Sinema Salonu’nda gösterilecek. Belgesel gösterimlerinin ardından yönetmenlerin katılacağı söyleşi bölümünde hem belgeselle ilgili konular hem de sinemada sansür konusu masaya yatırılacak. “Nail V.” isimli ilk belgesel, bugün saat 19.00’da izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle