04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 KASIM 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA Ekonomi Servisi Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, dış kırılganlıkların Türkiye’nin kredi notu ile banka ve şirket kredi profilleri üzerinde baskı oluşturmaya devam ettiğini konusunda uyardı. Moody’s, bugün İstanbul’da düzenleyeceği Türkiye ekonomisi konulu toplantıdan önce yayımladığı raporda, 20102013 dönemindekine göre daha zayıf bir büyüme görünümünün, Türkiye’nin kredi notu üzerinde tehdit oluşturduğuna dikkat çekti. Moody’s, resmi internet sitesinde yaptığı açıklamada, “Son dönemde artan jeopolitik riskler, Türkiye’nin notu tehlikede Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’ten bugün düzenleyeceği Türkiye toplantısı öncesi korkutan uyarı u Moody’s, zayıflayan büyüme ve Fed’in faiz politikası nedeniyle sermaye hareketlerinde yaşanabilecek oynaklığın Türkiye’deki şirketler üzerinde baskı oluşturduğunu belirterek bunun ülke notu üzerinde tehdit oluşturduğunu söyledi. Ülke notu: BAA3 Görünüm: Negatif Not belirleme tarihi: 5 Aralık 2014 yurt içinde devam eden politika belirsizlikleri ve ABD Merkez Bankası (Fed) beklentilerine bağlı olarak küresel likiditenin azalması Türkiye’nin yabancı sermaye girişlerindeki oynaklığa dair hassasiyetini artırdı” denildi. Moody’s raporunda, kredi notunun ekonomik büyümedeki yavaşlama ve kırılgan yatırımcı güveninden olumsuz etkilenebileceği ifade edildi. Kredi derecelendirme kuruluşu ayrıca, yabancı sermaye akışlarının maliyetlerinin ülkenin dış finansman ihtiyaçlarının 20142015 GSYH’sinin yüzde 25’ine denk geldiği bir zamanda artmasını beklediğini de ifade etti. Kamu finansmanı kredi açısından güçlü bir özellik olsa da Moody’s ekonomik büyümedeki yavaşlama ile yatırımcı güveninin kırılgan olmasının da bunu olumsuz etkileyebileceğine inanıyor. Açıklamada, ihracat odaklı şirketlerin, liranın değerinden dolayı ihracat artışından faydalanacak olmasına rağmen, Türk şirketlerinin düşük ekonomik büyümeden EKONOMİ [email protected] 11 Küresel Kapitalizmin ‘Yeni’ Türkiye’si... “Yeni” Türkiye sözcüğü Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra bir toplum mühendisliği projesi olarak pazarlandı. Cilalanmış makyajının ardında, özünde yatanların neler olduğunu hepimiz biliyoruz: l Uluslararası işbölümü içerisinde “ekleyapıştır” türü montaj sanayinin taşeron bir üreticisi olmak; l Uluslararası mal ve finans piyasalarına bir ucuz ithalat cenneti ve yüksek dış borçlanıcı olarak eklemlenerek, yüksek finansal getiri sunan bir “yükselen piyasa ekonomisi” olmak; l İmar ve kent rantlarının sunduğu kârlarla birlikte beslenen yerel ekonomiye hizmet sunmak üzere enformalleştirilmiş, güvencesizleştirilmiş bir ucuz işgücü deposu yaratmak; l “Üniversitesanayi işbirliği” ve “inovasyoncu üniversite” gibi kavramların ardına gizlenmiş ve (inançlı) ara eleman yetiştirme hedefiyle sınırlandırılmış, ezberci medrese eğitimi aracılığıyla araştırmayan, sorgulamayan ve yurttaşlık bilincinden uzaklaştırılmış yeni nesiller yetiştirmek... Geçen mayıs ayında Soma’da, geçen hafta Ermenek, Isparta ve Amasra’da yaşanmış iş cinayetlerinin ana nedeni işte yukarıda tanımlamaya çalıştığımız “Yeni Türkiye” tasarımıdır. Söz konusu tasarım ise küresel kapitalizmin Türkiye’ye yansıması olan üçüncü dünya (çevre ülke) kapitalizminin ta kendisidir. Cumhuriyet’ten Olcay Büyüktaş arkadaşımızın derlediği verilere göre, iş istatistiklerinin tutulmaya başlandığı 1946 yılından bu yana toplam 65 bin 879 maden emekçisi iş kazalarında hayatını kaybetmiştir. Bu dönemde madenlerde iş cinayetlerinin ortalama sayısı 983 iken, 20032014 arası AKP döneminde bu rakam 1166’ya yükselmiştir. Bu gelişimin ardında yatan en önemli unsur ise başta 2004’te çıkarılan 5177 sayılı Maden Kanunu’ndaki değişiklikler olmak üzere, sektörün sorgusuz, denetimsiz, düzenlemesiz biçimde özel işletmeciliğin acımasız piyasa rekabetine terk edilmesidir. Yeni Türkiye’de işlenen emek cinayetleri de “piyasa her şeyi çözer” dayatması altında fetişleştirilmiş “rekabet gücü” ve “ihracat” kavramları gibi cilalı söz oyunlarının ardına gizlenmiş bu “dibe doğru yarışın” doğrudan sonucudur. HHH Son bir söz olarak, değinmeden geçemeyeceğim: Ana muhalefet partisi çıkış yolunu, yarıda bırakıldığı savlanan IMF programının mikroreform reçetelerinde aramaya çalıştıkça; ve diğer yandan, sosyalistleri de “meleklerin cinsiyeti” tartışmalarıyla bölünmeye devam ettikçe bu cinayetlerin ardı kesilmeyecektir. olumsuz etkileneceği öngörüsünde bulunuldu. Moody’s’in bugün düzenleyeceği toplantıda, Türkiye’nin kamu borcu, Türk bankaları, Türk şirketleri gibi konular ele alınırken, Türkiye’nin kredi notunun geleceğiyle ilgili de yeni ipuçları verilecek. Moody’s Türkiye’nin not görünümünü negatifte ve BAA3 seviyesinde tutuyor. Avrupa Birliği Komisyonu tarafından yayımlanan, “2014 Sonbahar Avrupa Ekonomik Tahminleri” raporunda ise Türkiye büyümesinin 2014’te yüzde 2,8, 2015’te yüzde 3.3 ve 2016’da yüzde 3.7 olacağı öngörüldü. Mükemmellik ödüllerinde finalistler belli oldu Ekonomi Servisi Türkiye Kalite Derneği (KalDer) ve Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) işbirliği ile düzenlenen 22. Türkiye Mükemmellik Ödülleri’nde bu yılın finalistleri açıklandı. KalDer ödülü alan kuruluşların, sadece ciro, verimlilik gibi kriterlere göre değil, bütün süreçleri, hedefleri ve rekabet ortamındaki konumuna göre çok boyutlu ele aldıklarını belirten KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Doğan, finale kalan kurumların; Anadolu Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, Coca Cola İçecek Bursa Fabrikası, Damla Su Sapanca Fabrikası, Ege Bölgesi Sanayi Odası, İETT ve Method Reserarch Company olduğunu açıkladı. Mükemmellik Ödüllerini kazanan markalar, 19 Kasım akşamı yapılacak törende ilan edilecek. Düzenlendiği 22 yıl boyunca Türkiye Mükemmellik Ödülleri’ne başvuran kuruluş sayısı 263, Türkiye Mükemmellik Büyük Ödülü kazanan kuruluş sayısı ise 28’e ulaştı. B 137 okul yerine bir saray FIRAT KOZOK inlerce ağaç kesilerek yapılan Ak Saray için hükümetin en yetkili ağızlarından biri Maliye Bakanı Mehmet Şimşek taraından yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın makam olarak kullanacağı Ak Saray’a harcanan para ile; 100 bin liradan 13000 konut, 500 bin liradan 2740 yaşam odası, 10 milyondan 137 tane 40 derslikli okul ve maliyeti 46 bin lira değerinde olan 200 yataklı 30 hastane yapılabiliyor. Ayrıca enflasyon farkı bile verilmeyen memurlardan 6 binine 200 lira zam verilebilirdi. bile servet değerinde. Sarayın maliyeti 1 milyar 370 milyon lira olarak açıklanırken, merdivenlerin maliyetinin de 4 milyon lira olduğu belirtildi. yon lirasının harcandığını, 2015 yılında tamamlanmasının planlanması nedeniyle söz konusu yıla ilişkin bütçeye 300 milyon lira ödenek ayrıldığını bildirdi. Kamuoyunda “örtülü ödenek” olarak bilinen gizli hizmet giderleri hakkında da konuşan Şimşek, bunun genel bütçe başlangıç ödeneklerinin toplamının binde 5’ini geçemeyeceğini söyledi. Şimşek, bu kapsamda geçen yıl 990.3 milyon lira, 2014 yılının başından bu yana da 874.9 milyon lira harcandığını dile getirerek, bütün harcamaların yasalar çerçevesinde gerçekleştirildiğinin altını çizdi. u Erdoğan’ın 29 Ekim’de önünde poz verdiği merdivenlerin maliyeti Altın almanın tam zamanı Ekonomi Servisi Batı Anadolu Kuyumcular Birliği Başkanı Yılmaz Uça, altın fiyatlarındaki düşüşün düğün hazırlığı yapanlara yarayacağını, şu anda fiyatların çok uygun ve taksitlendirme seçeneği bulunduğunu söyledi. Uça, AA’ya yaptığı açıklamada, altın fiyatlarının düşmesinin ABD Merkez Bankası’nın para politikaları nedeniyle yatırımcının altından çıkması ve küresel ekonomik durgunluktan kaynaklandığını belirterek “Fiyatların düşüşü biz kuyumcuları memnun ediyor. Çünkü fiyatlar çok yüksekti, gram altının satış fiyatı 100 lirayı geçmişti. Yüksek fiyatlarda satışlarımız oldukça gerilemişti. Düğün hazırlığındaki kişilere sesleniyorum şu anda fiyatlar çok uygun ve artık taksitlendirme de başladı. Evlenecekler için altın almanın tam zamanı. Fiyatlarda yaklaşık yüzde 20 düşüş oldu. Fiyatlar düşükken alışverişlerini yapabilirler” dedi. ANKARA Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın makam olarak kullanacağı Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın maliyetinin 1 milyar 370 milyon lira olduğunu açıkladı. Şimşek, Erdoğan’ın yeni makam uçağı Ana için ise toplam maliyetin 185 milyon dolar olduğunu söyledi. Erdoğan’ın 29 Ekim törenlerinde önünde durduğu merdivenlerin maliyetinin ise yaklaşık 4 milyon TL olduğu öğrenildi. Bütçe görüşmelerinde muhalefet milletvekillerinin sorula rını yanıtlayan Maliye Bakanı, Erdoğan’ın makam uçağı Ana’yı THY’nin aldığını belirterek uçağa henüz bütçeden bir ödeme yapılmadığını söyledi. Ödemenin bu yıl içinde Başbakanlık’tan yapılacağını ifade eden Bakan Şimşek, “Satın alma bedeli ile toplam maliyeti 185 milyon dolardır” dedi. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın toplam maliyeti ve maliyetin hangi bütçeden karşılanacağı sorusunu da yanıtlayan Şimşek, yeni hizmet binasının proje bedelinin toplam 1 milyar 370 milyon lira olduğunu, bu zamana kadar tümü Başbakanlık bütçesinden olmak üzere 963.4 mil Suriyeli göçmene 4.5 milyar dolar Şimşek, Suriye’den gelen göçmenlerin maliyetine ilişkin, bugüne kadar bütçeden 2 milyar 315 milyon 629 bin 152 lira harcandığını belirterek, “Bu konudaki harcamayı sadece bütçeden yapmıyoruz. Mahalli idarelerin çabaları, başka ayni yardımlar var. Bizdeki rakam en son 4,5 milyar dolar” dedi. Şimşek, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, milletvekillerinin 2015 yılı bütçesinin geneli üzerindeki soru ve eleştirilerine cevap verdi. Yeni Gelir Vergisi Kanun Tasarısı hazırlanırken ilgili kesimlerle görüşülmediği eleştirisinin gerçeği yansıtmadığını dile getiren Şimşek, konuyla ilgili tüm kesimlerle görüşme yapıldığını ifade etti. Tarım arazilerinin çiftçilere satışı için genelgenin ne zaman çıkacağına yönelik soruyu da yanıtlayan Şimşek, buna ilişkin söz aldığını ve genelgenin 1 ay içinde çıkacağını söyledi. Hazine’de deprem u Ekonomi bürokrasisindeki görevden almalar tüm hızıyla devam ediyor. Hazine Müsteşarlığı’nda çok sayıda isim görevden alındı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ekonomi bürokrasisinde “paralel yapılanma” gerekçesiyle başlayan görevden almalar hız kesmeden devam ediyor. Son olarak eski Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakcı’nın IMF Orta ve Doğu Avrupa İcra Ofisi Direktörlüğü görevini devraldığı gün Hazine Müsteşarlığı’nda da görevden alma depremi yaşandı. 3’ü daire başkanı olmak üzere çok sayıda isim görevden alındı. Personel Daire Başkanı Mustafa Bitiren, Strateji Geliştirme Daire Başkanı Fatih Sezer ile İdari Mali İşler Dairesi Başkanı Arslan Baş görevden alınan isimler oldu. Arslan Baş’ın sağlık sorunları nedeniyle bir süre önce görevden ayrılma isteğinde bulunduğu da öğrenildi. Daire başkanlarının yanı sıra Kamu Sermayeli Kuruluş ve İşletmeler Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Ali Ertunç, Dış Ekonomik İlişkiler Genel Müdür Yardımcısı Tahir Canatan, İdari Mali İşler Daire Başkan Yardımcısı İlker Bala’nın da görevden alındıkları öğrenildi. Hazine’de görevden alınan başka isimler de olduğuna dikkat çekildi. Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakcı, temmuzda IMF’deki yeni görevine atanmıştı. Çanakcı’nın yerine yeni Hazine Müsteşarı’nın ataması hâlâ gerçekleştirilmedi. Hazine Müsteşarlığı’nın internet sitesinde ise hâlâ Çanakcı müsteşar olarak görünüyor. Yeni Hazine müsteşarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile hükümet arasındaki anlaşmazlık nedeniyle atanamadığı kulislerde dile getiriliyordu. Bu konuda Hazine’den sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile Erdoğan’ın danışmanı Yiğit Bulut arasında görüş ayrılıkları bulunduğu da yine kulislerde dile getirilen iddialar arasındaydı. Zeytin ağaçları kesildikçe madenler açılacak, insanlar açlıktan ölmemek için ocaklara yani ölüme inecek... Soma’daki katliamda yitip giden 301 can bunun en somut örneğiydi. Daha acısı taptazeyken Ermenek’tekini yaşadık. Belli ki daha analar çok ağlayacak... 10. Zeytin Hasatı için geldiğim Ayvalık’ta Ayvalık Ticaret Odası’nın düzenlediği paneli izlerken aklımda sürekli bunlar dolaşıyor. Türkiye zeytin üretiminde dünyada ikinci, zeytinyağı üretiminde ise dördüncü ülke konumunda. Doğrudan 500 bin ailenin, doğrudan 10 milyon kişinin ise dolaylı geçim kaynağı olan önemli bir tarım ürünü. Ama Türkiye’den zeytinyağında bir tane bile dünya markası çıkaramamışız. İtalya ve İspanya açık ara önde. QV Ekstra International Başkanı Soledad Serrano 4 kuşaktan beri zeytinyağı üreten bir Zeytin... Maden... Yaşam... Ölüm... aileden geldiğini anlatıyor gururla. Ondan sonra konuşan, adını hatırlayamadığım İspanyolun ise 1400 yılından itibaren zeytin üreten bir aileden geldiğini öğreniyorum. Serrano “Bizde de üretici her geçen gün yoksullaşıyor” diyor. Ama onlar bunları aşmak, zeytin ve zeytinyağı üretiminde varlıklarını güçlenerek sürdürmek için mekanizmalar geliştiriyorlar. Zeytinyağı üretiminde kaliteyi ve üreticilerin birlikte hareket etmelerini sağlamak üzere İspanya’da kurulan QV Ekstra International bunlardan biri. Derneğin 64 üyesi bulunuyor. 5 yıl kadar önce sorunların ve çözüm önerilerinin tartışıldığı büyük bir toplantı yapmışlar ve “kaliteye odaklanma” kararı almışlar. Serrano örnek veriyor. Sızma zeytinyağının üretim maliyeti litre başına 2.70 Avro sent; ama satış fiyatı 2.61 sentlere kadar inebiliyor. Ve bu durum son 10 yıldır böyle sürüyor. Fiyatların geri gitmesinin sadece arz fazlalığından kaynaklanmadığını söylüyor Serrano: “Mal bir şekilde tüketime giriyor. Ama sorun yalnış stratejide. Büyük şişeleme firmalarının dağıtım kanallarının fiyatları baskılamasından dolayı. Bu baskılar sonunda üretici aynı kaliteyi korumakta zorluk çekiyor...” Tanıdık değil mi? Panel sonrası sohbet ettiğim Ayvalık Ticaret Odası Başkanı İbrahim Kantarcı da benzer konulara değiniyor. Zeytinyağında ihracata odaklanmak istiyorsak, ki en iyi çıkış yolu bu, çünkü dünyada kaliteli zeytinyağına talep sürekli artıyor, “Ancak kaliteyi artırarak farklılığı yakalayabiliriz” diyor. Bunun için doğru hasat zamanıdan haşereler için kullanılan kimyasallara, toplama yöntemlerine, işleme yöntemlerine kadar bir dizi aşamanın doğru ve planlı yapılması gerekiyor. İspanya, İtalya gibi ülkelerin başarısında en önemli pay ailelerin yüzyıllar boyu zeytincilikle uğraşmaları, deneyimler ve bilgi nesilden nesile iyileştirilerek aktarılıyor. Bizde ise durum tam tersi. Ayvalık gibi önemli bir zeytin bölgesinde zeytinciliği nesillerden beri yapanların artık bu işten vazgeçmiş olmaları. Geçmişi 1878 yılına, Midilli’ye kadar uzanan Komili ailesi, Sabuncugiller, Sezai Madra ailesi içlerinden sadece birkaçı. Zeytinler satılıyor ama her satın alan zeytinciliği bilmiyor ne yazık ki... Ayvalık Ticaret Odası bu kapsamda aslında farkındalığı ve bilinci artırmak için önemli çalışmalar yapıyor. Bu bağlamda bu yılki slogan da çarpıcı: “Zeytinyağı, Hayat Bağı”. Son bir yılda en az 354 maden işçisi maden kazalarında hayatını kaybetti. Zeytin alanlarının maden ve sanayi tesislerine açık hale getirecek olan yasa tasarısı zeytincilerin ölüm fermanı. Hem zeytincinin, hem zeytin işinde çalışırken açlıktan ölmemek için madene inmek zorunda kalan yoksulun...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle