03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 KASIM 2014 PAZARTESİ 6 HABERLER Faruk Çelik ‘Madeni kapatmak isteyince 50 kişi ricacı oluyor’ diye itiraf etmişti 50 ricacıdan biri 17 Aralık’tan çıktı AYKUT KÜÇÜKKAYA Ermenek’teki kazanın ardından “Madeni kapatmak isteyince 50 kişi bakanlardan ricacı oluyor” itirafı Türkiye’nin gündemine otururken “50 ricacıdan biri 17 Aralık yolsuzluk dosyasından” çıktı. Halktan ve Meclis’ten gizlenen bakanların fezlekesinde yer alan yasal dinleme kaydı “bir ocak için bir bakanın bir bakandan ricacı” olduğunu ortaya koyuyor. Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, ricanın ardından bakanlık bürokratının “Denizin içinde bizden çevre izni istiyorlar orada çevre izni veremeyez ki” sözlerine, “Hayır veremeyiz canım hayır o mümkün değil” diye isyan ediyor. Bayraktar’ın dinlemeye takılan konuşmasından ricacı olan ismin dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım olduğu anlaşılıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in Ermenek’teki maden faciasının ardından yaptığı, “Madeni kapatmak isteyince 50 kişi devreye giriyor” itirafı Türkiye’nin gündemindeki yerini koruyor. Bu konu dün Ermenek’te bulunan Enerji Bakanı Taner Yıldız ve Bakan Çelik’e yeniden soruldu. Yıldız “50 kişi kim” sorusuna yanıt vermemeyi tercih ederken Çalışma Bakanı Çelik, “Sözlerim çarpıtıldı. Kanunsuz şekilde madeni açın diye bakandan talepte bulunulur mu” dedi. Cumhuriyet, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet dosyasında Bayraktar fezlekesinde yaptığı araştırmada “yasal dinlemeye takılan bir rica konuşmasını” buldu. Tarih: 3 Aralık 2013... Saat: 21.06... Dinlemeye takılan isimler dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar ile 17 Aralık operasyonunda gözaltına alınan İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Ahmet Ayyıldız. Konuşma 3 dakika 11 saniye sürüyor. Konuşmanın bir bölümü aynen şöyle: ‘Alan Hâkimiyeti’ Kaybetme ve Seçim Stratejisi Bu askeri bir terminolojidir (veya futbolbasketbol). “Savaş alanı” üzerinde belirleyici üstünlüğe sahip olan, “mücadeleyi” kazanır. Çünkü “maçı” veya savaşı yönlendirici duruma yükselir. İçişleri Bakanı Efkan Ala bu sözü dile getirdi, üstelik “alan hâkimiyetini kaybettik” diyerek. “Alan”, bütün Türkiye’dir!.. Tam şöyle diyor: “Alan hâkimiyetini kaybettiğimiz zamanlar oldu. Kırsalda terör baskısı arttı, şehirlere inmeye başladılar. Şehirlerde de hâkim olmaya başladılar. Biz buna müsaade etmeyeceğiz. Aldığımız önlemleri göreceksiniz. Alanda PKK hâkimiyeti var gibi bir durumdayken seçime gidilmez. Biz kamu düzenini sağlayacağız ve seçime o atmosferde gideceğiz...” Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan da “Öcalan eylem emirleri vererek kendi gücünü test ediyor” dedi. HHH Ala ile başlayalım: Bu sözleri iktidarın kesin kararı ise Haziran 2015’teki genel seçimlere kadar önemli olaylar yaşayacağız demektir. Yasaları ağırlaştırıcı, özellikle gösterileri yasaklayıcı, hak ve özgürlükleri namlunun ucuna sürecek karar tasarılarının bir nedeni bu. İki yıldır süren “çözüm süreci”nin sonucuyla karşı karşıyayız. Bu süreç tamamen PKK’nin tam anlamıyla lehine çalıştı. Efkan Ala PKK’nin kentlerde örgütlenmesinden bahsediyor. Zaten örgütleri vardı da, daha taktik ve stratejik örgütlenmelerini yapılandırdılar, diyelim. PKK derken, burada üçlü yapısının kazançlı durumundan bahsediyoruz tabii. a) Öcalan hapishane koşullarını iyileştirdi, başmüzakereci oldu, iktidar çok önemli durumlarda aman Öcalan yaman Öcalan, bize bir yardım diye kapısını çaldığı ve olayları durdurduğu acil imdat kapısı oldu. b) Kandil, yani PPK’yi yöneten askeri güç, bu süreçte derin nefesler aldı, yeni katılımlarla büyüdü ve güçlendi. Kent örgütlenmelerini ilerletti. Üstelik Kürt bölgelerinde askerlere yönelik suikast ve cinayetleri devreye soktu... (*) Mesaj 1: “Buraları bizim, Kürdistan, işgalci ordu çek git buradan!” Mesaj 2: “İstediğim zaman ortalığı karıştırırım, sana meydan okuyorum.” c) Bu bütünleşik yapının siyasi ayağının (HDP) kazancı da az buz değil. Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla büyük atılım yaptılar (Her ne kadar ayaklanma çağrısıyla özlerine geri dönüp kazandıkları itibarı iade etseler bile)... En azından kentlerde ayaklanma çağrılarıyla isyanları yönetici pozisyonuna yükseldiler... Hükümete gelince: Seçim süreçlerindeki göreceli ateşkesin sağladığı çatışmasızlık ortamıyla, önemli ölçüde oy devşirdi, kazancı bu. Ama “çözüm sürecinin” geldiği noktada sanki deniz bitti gibi. Hep yazdık; yeni bir çözüm süreci başladı... Tabii kurulan masa orada duruyor... Onun kalkmasını beklemeyin, sadece masaya oturacaklar arasında yeni pazarlık konuları söz konusu. 35. Vicdan Nöbeti Fotoğraf: KAAN SAĞANAK Ermenek ve Isparta için İstanbul Haber Servisi İş cinayetlerinde yakınlarını kaybeden aileler, Ermenek’te 18 işçinin göçük altında kalmasını ve Isparta’da mevsimlik işçileri taşıyan minibüsün devrilmesi sonucu 18 kişinin yaşamını yitirmesini Taksim’de yaptığı yürüyüşle protesto etti. Her ayın ilk pazar günü Vicdan Nöbeti gerçekleştiren aileler bu ayki nöbeti 36 işçi için tutarak sorumluların yargılanmasını istedi. Meydanın basın açıklamasına kapalı olduğunu belirten polisler, ailelerin dağılmasını istedi. Zaman zaman polisler ile aileler arasında gerginlik yaşanırken bazı sivil polislerin “Devam edin sabrımızı sınamayın” diyerek bağırdıkları duyuldu. Acı ‘ enizin içi ‘çevre izin veremeyiz ki!’ Erdoğan Bayraktar: Tamam peki... İyi oldu başka iyi işler normal yürüyor değil mi, problem yok. Ahmet Ayyıldız: Yürüyor yürüyor ben işleri yürütüyorum, yani o sizin şeyi sorduğunuz hani şeyle ilgili ocakla ilgili de Kutmangillerin o gelini de geldi ve o işte şey mi olan milletvekili olan yani bir aralarında bir ihtilaf var onların. E.B: Hayır şimdi şöyle onu doğru diyorsun eğer orda. A.Y: Çekişme var aralarında çok. E.B: Hayır hayır orda şimdi eğer şeyden denizden kum mum çekiyorsa. A.Y: Evet E.B: Onu bir onu bir rapor etse ben onu Binali beye vereyim ya Binali bey de beni sıkıştırıp duruyor o diyor şey diyor Gülay, Dalyan diyor haksız diyor onda bir şey hisseleri var diyor, o adamlara diyor öyle işkence yapıyor diyor falan ama biz ordan sen de baktırdın denizden kum çektiklerini tespit ettin. Şeyle filmlerle şeylerle. A.Y: Şeydeler denizden kum çekmeden çok orda yani tesisleri denizin içinde bizden çevre izni istiyor oralarda çevre izini veremeyiz ki denizin içi sayılır oralar dolgu alanı. E.B: Hayır veremeyiz canım hayır o mümkün değil ya o... Binali bey. A.Y: Evet onları veremeyiz yani he onu. E.B: Yok A.Y: Oralarda biz izin veremeyiz kıyı kenarı olduğu için kıyı kenarın içi denizin içi dolgu yeri ordan ben izin zaten veremem çevre izni koy kenara. E.B: Bilgin olsun da yani. A.Y: He tamam oldu. E.B: İyi hadi hayırlı akşamlar. A.Y: Sağol hayırlı akşamlar sağol. D bekleyiş KARAMAN (AA) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Ermenek’teki maden ocağında mahsur kalan işçilere şu saat itibarıyla ulaşılamadığını, suyun dörtte üçlük bölümünün tahliye edildikten sonra işçilerin aranması için 350 metrelik bir çalışma alanının açıldığını söyledi. Çalışmaların dünkü 6’ncı gününde, işçilere ulaşmak için umut ışığı doğdu. Kurtarma çalışmalarını günlerdir takip eden basın mensupları ocağın girişine 50 metre uzaklıktan görüntü aldıkları yerden 300 metre uzağa gönderildi. Mahsur kalan işçilerin bulunduğu alanda çevik kuvvet ekipleri önlemini artırdı. Jandarma da maden ocağının etrafını çember şeklinde sararak geniş güvenlik önlemi aldı. Bu gelişmeler, işçilerin cenazelerine ulaşılıp her an çıkarılabileceği şeklinde yorumlandı. Taner Yıldız, suyun tahliye işlemi sonrası henüz taban seviyesine ulaşılamasa da yaklaşık 25 metre üzerindeki seviyeye ulaştıklarını, halen çok az bir su girişinin bulunduğunu, çıkarılması için pompaj çalışmasının devam ettiğini belirtti. Suyun öncelikli problem olmaktan çıktığını, ama onun yerini 1 metreye kadar varan balçık ve çamurun kapladığını gördüklerini söyledi. Ailelerin Cumhuriyet Başsavcılığı ile görüşüp, işyeri sahibi Saffet Uyar ’ın, tutuklu olarak yargılanması konusunda talepleri olduğu iddiasının sorulması üzerine Bakan Yıldız, ailelerin başsavcı ile görüşmelerinin normal olduğunu söyledi. Ermenek Devlet Hastanesi’ne tabutların getirilmesi ve otopsi için ekiplerin geldiğiyle ilgili basında yer alan bir haberin hatırlatılması üzerine ise Yıldız, “Her türlü ihtimali göz önünde bulundurmamız lazım. Adli Tıp Kurumu’yla, Sağlık Bakanlığı’yla, Ermenek Devlet Hastanesi’yle, hepsiyle alakalı ihtimalleri göz önünde bulundurmamız lazım. Ne yazık ki böyle güçlü bir ihtimal var. Ama ben o tabut fotoğraflarının yayımlanmış olmasını basın açısından doğru bulmadığımızı l Ermenek’teki maden ocağında mahsur kalan Hüseyin söylemek istiyorum” Gültekin’in, kazadan saatler sonra dünyaya gelen oğluna, bir gün ifadelerini kullandı. öncesi, “ayakları üşümesin” diye patik aldığı öğrenildi. Basın 300 metre geriye gönderildi Üçlü yapının kazançları büyük eçim stratejisi milliyetçilik ve MHP mi? Bu yeni durumun belirleyici itici gücü ise Kobani ve çevresinde oluşan uluslararası ittifak. Kobani, aynı zamanda Türk ve Suriye bölgelerini birleştirme projesinin de adı oldu. Kobani, bu nedenle Kürt silahlı ve siyasi hareketinin ülkemizde bir numaralı “dayanışma” ve propaganda konuluğuna yükseltildi. ABD ve Batı, Kobani üzerinden PKK’ye de resmiyet ve meşruluk kazandırma aşamasına geldi dayandı. Yeni durum bu. AKP geldiği noktada içine düştüğü çaresizliği, zorbalık yasalarıyla aşmayı planlıyor. Bu nokta, seçim stratejisini de belirleyici olacak gibi: Her seçimde yaptığı gibi milliyetçiliğe kayacak. Eğer bunu yüksek dozda planlıyorlarsa, seçim hedeflerinin MHP’yi Meclis dışında bırakma olduğu kesindir. Bu durumda MHP’nin milletvekilliklerinden büyük çoğunluğunu da devşirmiş olacaklar... (*) Şimdi şöyle bir moda var: Medyada pompalanıyor: Bu suikastları “derin devlet” devreye sokuyor, asker bu konuda açıklamalar yaparak söz hakkı alıyor, belki de asker yeni bir JİTEM kurdu, suikastlar yaparak kendi askerlerini öldürüyor ve çözüm sürecini baltalıyor. Bunları dinledikçe gülsem mi yoksa ağlasam mı bilemiyorum, üstelik siyaset izleyen medyaya! Düşünceleri şu: PKK böyle bir şey yapmaz bu süreçte... Ama niye yapmasın sorusuna da bir yanıtları yok. Ayrıca, ordu vb. bütünün artık RTE tarafından tam kontrol edildiğinin farkında olmayabilirler mi... Ama yeni bir “derin devlet örgütü” varsa, bu ancak iktidara bağlı çalışabilir. S Fotoğraf: AA Oğluna patik almış MAHMUT LICALI ANKARA TBMM Soma Komisyonu’nun 301 maden işçisinin hayatını kaybettiği faciada yangın çıktığı alanda incelemelerde “alev sürdürmez” olması gereken tüm ekipmanların tamamen yandığını tespit etti. Komisyon, üretim yapılmayan bir galeride biriken suyun sızmasıyla Ermenek’te yaşanan faciada olduğu gibi Soma’da da eski bir galeride biriken metan gazının yandığı değerlendirmesini yaptı. Komisyonun özel ekipmanlarla yangının başladığı ve faciaya neden olan alandan çektiği görüntüler raporda da yer alacak. Komisyon üyesi sekiz milletvekili geçen hafta, facianın yaşandığı alana inmişti. İhmaller zinciri Soma Komisyonu’nun raporundan: l Alev sürdürmez olması gereken ekipmanlar kül oldu. l Eski galeride biriken metan gazı yangına neden oldu Komisyonun yangının başladığı noktada yaptığı tespitlere göre, alev sürdürmez özelliğe sahip ekipmanların kullanılması gerekirken Eynez’de söz konusu alandaki tüm ekipmanların tamamen yanarak kül olduğu belirlendi. Komisyon çalışmasında oldukça kalın ve yanmaz özellikte kömür taşıma bandının da tamamen yandığı kayıt altına alındı. Eynez’de faciaya neden olan yangının başladığı bölgede komisyon üyesi milletvekilleri alev sürdürmez özelliğe sahip olması gereken elektrik panolarında iki telin birbirine elle bağlandığını belirledi. Bunun madende kıvılcıma neden olarak yangının başlamasına neden olabileceği değerlendirmesi yapıldı. Komisyonun bir diğer önemli tespiti ise metan gazının biriktiği yönünde değerlendirmeler yapılan eski galeriyle ilgili oldu. Komisyon, ekonomik olarak ömrü tamamlanan ve üretimin durduğu galerilerin kontrollü Komisyon üyelerinin tespitlerine göre Eynez ocağında daha önce üretim yapıldıktan sonra boş bırakılan galeri aynı Ermenek’teki gibi faciaya neden oldu. Ermenek’te üretim yapıldıktan sonra hiçbir önlem alınmadan boş bırakılan bir galeride biriken su, işletilen madene geçerek 18 işçinin sular içinde kalmasına neden olmuştu. Soma’da da daha fazla kömür çıkarılması uygun olmadığı için atıl durumda bırakılan bir galeride biriken metan gazının birikerek kazanın yaşandığı noktaya sızmasıyla faciaya neden olduğu değerlendirmesi yapıldı. Söz konusu patlamaya kızışan kömürün neden olduğu düşünülürken alev sürdürmez olması gereken ekipmanların yanmasıyla açığa çıkan zehirli gazlar facianın boyutunu daha da artırdı. Eski galeriler faciaya neden oldu Gaz birikmiş, önemsenmemiş olarak göçertilmesi ya da küllü su aracılığıyla doldurulması gerekirken Eynez’deki söz konusu galeriye bu yönde hiçbir önlem alınmadığı belirlendi. Mevcut mevzuata göre eski galerilerin kapatılmasına yönelik bir zorunluluk bulunmadığı belirtilirken, ancak maden içindeki sensörlerle metan gazının yoğun olarak biriktiği alanlara ilişkin önlem alınmamasının açık bir ihmal olduğu ifade edildi. Eynez ocağında yaptığı çalışmalarda normal fotoğraf makinesinin flaşlarının metan gazının patlamasına neden olduğu için özel alev sızdırmaz ekipmanla üretilen makinelerle çekim yapıldı. Söz konusu fotoğraflar komisyonun hazırlayacağı raporda da yer alacak. Komisyon üyesi CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, kazanın olduğu alanın tamamen girilmez hale gelmeden bilirkişi heyetinin bu bölgeye inerek ek bir rapor hazırlaması gerektiğini söyledi. Özel Türkiye genelinde kömür çıkarma işlemi biten ve terk edilen galerilerin yeni kazalara neden olabileceği uyarısı yaptı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle