03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 KASIM 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Savcılık 16:9 kulelerini tıraşlama kararını uygulamadıkları gerekçesiyle belediyeye soruşturma açmak için harekete geçti 5 ‘Neden yıkmadın’ İstanbul Haber Servisi Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı, tarihi silueti bozduğu gerekçesiyle üst katlarının yıkılarak boylarının kısaltılmasına karar verilen Zeytinburnu’ndaki 16:9 kuleleriyle ilgili yıkım kararını uygulamadıkları gerekçesiyle Zeytinburnu Belediye Başkanlığı yetkilileri hakkında soruşturma açılması için kaymakamlıktan izin istedi. Zeytinburnu’ndaki gökdelenlerin uygulama imar planları ile yapı ruhsatlarının iptal edilmesinin ardından, İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nin yıkım kararı, Danıştay 14. Dairesi onayıyla tarihi silueti bozduğu iddia edilen 16:9 kulelerinin boylarının kısaltılmasına karar verilmişti. Üç kuleden yıkılacak toplam kat sayısı 25 olarak hesaplanırken; kararın ardından Zeytinburnu Belediyesi tarafından yıkım ihalesi açılmış, ancak ihale hiçbir firmanın katılmaması yüzünden iptal edilmişti. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yeni bir ihale hazırlığı yapılırken bu kez kulelerin sahibi Astay Gayrimenkul’ün ihaleye itiraz edip dava açması üzerine süreç beklemeye geçmişti. Bekleyiş sürerken Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı, mahkemenin verdiği yıkım kararını 30 gün içinde uygulamadıkları gerekçesiyle Zeytinburnu Belediye Başkanı ile İmar ve fen işleri müdürleri hakkında soruşturma açılması için Zeytinburnu Kaymakamlığı’ndan izin istedi. Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen işlemlerin ardından soruşturmaya izin verilip verilmeyeceği, kaymakamlığın 45 gün içinde vereceği yanıta göre belirlenecek. Haydi Gel Yüzleşelim... Talan, yağma, hukuksuzluk... Bencillik, yaşamımızı altüst eden acılar, yüzlere takılan maskeler... Ulusalcılık yaftasıyla derin milliyetçilik, kendileri gibi düşünmeyenlere alçakça saldırı, sözümona demokratlık! Yurtsever olmanın bedelini ödemeden önüne gelene “sen şucusun, bucusun” diyen, Atatürkçü görünüp hortumlayan, tarikatlarla iş tutan... Her zaman, her yerde demokrat geçinen; oysa yazılarıyla, konuşmalarıyla “sol hareketin” ivme kazanmasını engellemek için elinden geleni yapan! Dersim’le bir türlü yüzleşemeyen devleti savunan, hırsızlara alkış tutan, ölümleri, acıları görmeyen... Atatürkçü gibi görünüp kan gölünden geçinen, NATO gladyosunu, Özel Harp Dairesi’ni, Kontrgerilla’yı ağzına almayan, akan kanın durmasını istemeyen... 1923 Aydınlanma Devrimi’ni hayatı boyunca algılamayan, sol hareketin önünü kesen, sosyal demokrasiyi içine sindiremeyen, sağda durup sol gösteren, sonunda foyası çıkan... İkiyüzlü, çıkarcı, bir oraya bir buraya yalpalayan... Düşünce ve ifade özgürlüğünü savunur gibi yapıp evrensel değerleri çiğneyen, “ben Atatürkçüyüm” diyerek bir de üstünü örten... Halkı anlamayan, hor gören! CHP’nin beline beline vurup, partisini derin milliyetçiliğin içine sürüklemek isteyen... İstihbarat birimleriyle iş tutan! Alevi, Kürt, Süryani düşmanlığı yapan... Yurtseverleri, sosyalistleri, komünistleri “düşmanım” diyerek hedef gösteren... Evet, kim bunlar kim? HHH Benim ülkemin aydını, emekçisi, yazarı çizeri yakın tarihimizi acaba tam olarak biliyor mu? Bu bir tartışma konusu benim için! Emin Oktay’ın tarih kitabından öğrendik lise çağlarımızda, o kadar... Kurtuluş’u ve Kuruluş’u! Biz sözlü kültürden yazılı kültüre geçemedik... Göreceğiz, duyacağız, birileri bize anlatacak... Okumayacağız! Hamide Yiğit’in Tekin Yayınevi’den çıkan “Libya’da Kanlı Bahar” kitabını okuyorum... Kitabın kapağında şu tümce var: “Sizi özgürleştirmek için öldürdük!” Hamide Yiğit’i, Fikret Başkaya’nın değindiği gibi barbarların istilası altındaki Suriye’ye ilişkin çalışmalarıyla tanıdık. Bu kez Libya operasyonuna ilişkin ikinci kitabıyla karşımıza çıkıyor. Hamide Yiğit, Libya’nın yıkım operasyonunu yürekli bir dille anlatıyor, Suriye’yi anlattığı gibi. Bilim insanlarının, gazetecilerin, yazarların yapması gereken, gerçekleri araştırıp anlatmaktır. Korkmadan, yılmadan! Yalana inanmadan! Arap Baharı, kadınlar için Ortadoğu ve Libya’da hazana dönüştü... Bu hazan yanı başımızda sürüyor... Arap Baharı’nı değil Kanlı Bahar’ı yaşıyor kadınlar ve çocuklar... Bilmem Azarb’ın 24 Mart 2011 tarihinde, Zangetna’ya gönderdiği mektubu bilir misiniz? Hamide Yiğit’in kitabının ilk sayfasında o mektup var, bir bölümünü aktarayım: “Ben Libyalı, Tavernalı çocuk... Çocukluğumu, masumiyetimi çaldınız... Arap âleminin kararlarıyla NATO’nun silahlarıyla... Ve Katar müftüsünün ısmarlanmış fetvalarıyla... Ve sakallı imamların dualarıyla Hayatımızı çaldınız...” HHH Bu dizeler bize çok şeyler anlatır, kendi ülkemizin yakın tarihinin derinliğine inersek... Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’nı, Aydınlanma Devrimi’ni... Parlamenter sistemi! Tek partili rejimi! Günahları ve sevapları... Bırakın 90 yıl önceyi, 3040 yıl geriye gidip yaşananları... 60’lı yılların sonlarından bugünlere nasıl geldik, gerici, faşist iktidarlar yani devlet niçin Dersim’le yüzleşemedi... Biz daha 90’lı ve 2000’li yıllarla yüzleşemedik... Sivas Madımak’ı, asit kuyularını, faili meçhulleri bile unuttuk... Ya Uludere ne oldu Uludere! Dahası da var, bir başka güne... Şehit ailesine ev bağışlayan gurbetçi işçiye şeref madalyası ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır’da şehit edilen Astsubay Necdet Aydoğdu’nun ailesine evini bağışlayan işçi Ali Dal, Genelkurmay karargâhında ağırlandı. Ali Dal’a Türk Silahlı Kuvvetleri adına Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, teşekkür etti. Güler, Genelkurmay Başkanı’nın teşekkür mektubunu da iletti. Türkiye Astsubay Sendikası da bu davranışından dolayı Ali Dal’a şeref madalyası verdi. Dal’ın eşi ve çocuklarının da katıldığı törende sendika başkanı Ahmet Zengin ve Ali Dal da gözyaşlarını tutamadı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle