04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET [email protected] 22 KASIM 2014 CUMARTESİ 18 KÜLTÜR ‘Sessizlerin Sesi: Orhan Kemal’ belgeseli u ‘Üniversitede hocalık haricinde hiçbir işimi sevmedim. Ama ne yaptıysam ayakta kalmak için yaptım. Bunları da istediklerimi yazmak için yaptım ve bugüne kadar hep istediklerimi yazdım.’ Mario Levi’yle yazarlığının 30. yılı dolayısıyla buluştuk. O da bu yuvarlak sayıyı bahane ediyor; kutlama yapmak ve geçen zamanda neler olup bittiğini sorgulamak için... 30 yıla, 10 kitap sığdırdı. “İstanbul Bir Masaldı” en bilinen eseri. “İçimdeki İstanbul Fotoğrafları” ise özyaşamına en yakın romanı. Bu romanın hemen başlarında “Hatırla... Şimdi... Neredesin?” kelimeleri dikkati çeker. Bir ömrün şifresi gibidir: Geçmiş, şimdi ve merak edilen gelecek. Bu üç kelime, bizim sohbetimizin de seyrini belirledi. Levi’nin dünü ile yarını arasında, onun bilindik dost yakınlığıyla dolaştık. Söz Levi’de olunca, İstanbul da sohbette yerini aldı. Usta yazar, yıllarını roman ve öykü ödülleriyle taçlandırdı. Eserleri 23 dile çevrildi. Yazdıklarıyla okurlara dokunmanın ise ödüller kadar kıymetli olduğunu düşünüyor. İsviçre’den ona ulaşan bir kadının söyledikleri, yazarlığının armağanlarından biri: “Geçen yıl üniversitede odamdaydım, telefonum çaldı, son derece nazik bir kadın merhaba diyor, Türkçe konuşuyor. Dedi ki: ‘Sizi Cenevre’de göl kıyısında bir ruh ve sinir hastalıkları kliniğinden arıyorum, uzun süredir burada tedavi görüyorum ve şu anda kucağımda sizin ‘İstanbul Bir Masaldı’ romanınız var. Bir süredir onu okuyorum ve romanınız bana çok iyi geldi.’ Bu yaşadığım olay bana bir edebiyat ödülü kadar değerli geldi. Bir insana dokunmak...” Hatırına gelen kötü anıları da var tabii. Bunlardan biri, yine “İstanbul Bir Masaldı” romanı ve n Kültür Servisi SETEM Akademi Sineması’nda vizyona girecek be şinci film, Mehmet Güleryüz’ün yö netmenliğini yaptığı “Sessizlerin Sesi: Orhan Kemal” belgeseli olarak belirlendi. Belgesel 4 Aralık tarihine dek 18.0020.00 seansında izlenebilecek. n Kültür Servisi Kasım ayı boyunca piyanonun usta isimlerini ağırlayan “Akbank Sanat Piyano Günleri”, 27 ve 28 Kasım’da gerçekleşecek Anjelika Akbar konserleriyle sona erecek. 400’den fazla bestesi bulunan pek çok ulusal ve uluslararası ödülün sahibi, besteci ve piyanist Akbar, konserlerde son dönem çalışmalarından oluşan bir repetuvar seslendirecek. Anjelika Akbar İstanbul’da ‘Hatırla… Şimdi… Neredesin? tışlarının onu tamzamanlı bir yazar onun baş karakteri Mösyö Jak’ta yapmaya yetmemesi... yaşayan dedesiyle ilgili. Dedesi“Çalışma hayatında ne ithaf ettiği ronefret ettiğim işler de manının, ondan izu “Sırf adından dolayı, yaptım, hatta şöyle söyler taşıdığını hiçbir zaman kendisi seni tanımayan birtakım leyeyim, üniversitede ne söyleyememiş: insanların eleştirilerine, hocalık haricinde hiçbir işimi sevmedim. Ama ne “1997 yılında, eleştirilerin de yaptıysam ayakta kalilk eşimden çok ötesinde hakaretlerine, mak için yaptım” diyor üzülerek de olsa ayrıldım ve hakaretlerin de ötesinde Mario Levi ve ekliyor: “Çünkü çok orta haldedemin Göztetehditlerine maruz li bir ailem vardı, onlarpe’deki evine yakalabiliyorsun.” dan da bir gelirim olmaşamaya gittim. dı. Haliyle hep çalışmak Anneannem ölzorunda kaldım. Bunlamüştü, dedem rı da istediklerimi yazmak için yapyalnız yaşıyordu. Onun anlattım ve bugüne kadar hep istedikletığı birçok hikâye gereken derimi yazdım.” ğişimlere uğrayarak romandaki yerini almıştı. Roman bitmeleştiri, hakaret, tehdit... ye yakınken dedem vefat etti Mario Levi, gerçekten de hep isteve kendisi öldükten 34 ay sonra kitap yayımlandı. Hiçbir za diklerini yazdı. Tüm romanlarıyla bize özlediğimiz bir İstanbul’u ve kenti man hayatının bu romanda izzengin kılan kültürünü yansıttı. “Asler taşıdığını bilemedi.” lında zor bir şeyi başardım” diye anlatıyor: değerlere sığınışım beni kaygılar“Adımı değiştirmeden ortaya çıkdan ne kadar kurtaracak bilmiyotım, adımı değiştirmeden kabul rum. Sırf adından dolayı, seni tanıedildim, çoğunlukla kültürüme dair mayan birtakım insanların eleştirikonuları anlattım ve bunların hepsi lerine, eleştirilerin de ötesinde habu ülkede kabul gördü. Bugün eğer karetlerine, hakaretlerin de ötesinyazar olduysam, birilede tehditlerine maruz ri yazdıklarımı okuduu ‘Günün birinde bu kalabiliyorsun.” ğu içindir. Dolayısıyla Ardından, “Sakın şimülkeyi terk edebilirim. di söyleyeceğimi bir bunların kıymetini bilmiyor değilim.” başlık cümlesi yapma” Herkes gibi benim Sohbetin seyri gelecediyerek ekliyor: de kırmızı çizgilerim ğe vardığında ise kay“Günün birinde bu var. Hayatım önemli gı duyduğunu gizlemiülkeyi terk edebilirim. değil, yazmamın yor. Yaşanan son “boyHerkes gibi benim de kot” gerilimi, karşı karkırmızı çizgilerim var. engellendiğini görürsem şıya kaldığı ayrımcı tavHayatım önemli değil, giderim. Çünkü benim yazmamın engellendirın örneklerinden sadeiçin asıl önemli olan ce biri. ğini görürsem giderim. “Edebiyata sığınıÇünkü benim için asıl yazı ülkemdir.’ şım, Türkçeyi mümönemli olan yazı ülkemkün olduğu kadar iyi dir. Onu kurtarmak kullanmak için elimden geleni yapıiçin giderim. Öte yandan, çevremşım, yaşadığım toprakların hafızadeki sevgi aylasını görünce, böysına kendi bakış açımdan sahip çıkle bir şeye ihtimal bile vermiyorum, mak isteyişim ve haliyle bütün bu bu ülkede bu olmaz diyorum.” Yazarlığının otuzuncu yılında Mario Levi ile Okura dokunmak... n Kültür Servisi 2005 yılından bu yana illüstratör ve art director olarak uluslararası markalarla çalışan resim ve fotoğraf sanatçısı Selin Kandemir’in kurucusu olduğu Seli Design Sanat Atölyesi Cihangir’de sanatseverlerle buluşuyor. Seli Design sanat atölyesi açıldı E amzamanlı yazar olmak... T Levi bu romanı 199299 arasında, 7 yılda yazmış. Gündüzleri bir reklam ajansında mesai doldurup, akşam 9’da uyuyup, gece 2’de kalkıp sabah 6’ya kadar çalışarak. “Zaten, hayatımın hiçbir döneminde tamzamanlı yazar olamadım” diye anlatıyor. Geçen yıllara tek sitemi de bu: Kitap sa Mario Levi, yazmakta olduğu yeni romanı Cumhuriyet okurlarına anlattı ‘İlginç bir aşk hikâyesi’ 30 ’larında, başından bir evlilik geçmiş ya da geçtiğini söyleyen, dergide editörlük yapan bir kadın var. Ama zamanla sadece editörlüğünün doğru olduğu anlaşılacak. Bir de ’78 kuşağından bir adam var. Dönemin sol hareketlerine sempati duymuş, hatta en yakın arkadaşı, bir örgütün ileri gelenlerinden olmuş, daha sonra öldürülmüş. Bu adamsa iktisat okuyor, okulu bitirirken de sınıf arkadaşıyla hayatını birleştiriyor. Ekonomik açıdan her ikisi de çok başarılı oluyor. Eşi büyük bir bankanın, büyük bir şubesinin müdiresi, adam gömlek fabrikatörü... Sonra bir gün, 24 yıllık bir evlilikten sonra kadın adamı terk ediyor. Bir mektup yazıyor ve “Sevgilim var, artık yeni bir hayat yaşamak istiyorum” diyor. Adam yıkılmıyor. Ayrılığı kabul ediyor. Her şeyini satıyor. Avukatı aracılığıyla eşiyle her şeyini paylaşıyor. İşini bırakıp özel üniversitede, sosyal bilimler fakültesi dekanı olan arkadaşının vasıtasıyla, ders vermeye başlıyor. Bir kitap yazmak istiyor, 80 yıl sonrasının İstanbul’unda geçen bir bilimkurgu... Sonra, ben bu romanı nasıl daha iyi yazarım diye düşünürken, Çiftehavuzlar’daki son derece şık, büyük dairesini bırakıp “Şişli’de, Osmanbey ya da belki Pangaltı’da bir daireye yerleşeyim, çocukluk mahalleme döneyim, orada belki kitabımı yazarım” diye düşünüp internetten emlak ilanlarına bakıyor... “Şişli’de, bekâra, randevu almadan gelmeyiniz” yazılı ilan ilgisini çekiyor. İlandaki numarayı arıyor ve karşısına tuhaf konuşan, konuşmalarının arasına aralıklar koyan bir kadın çıkıyor... Adam evin Perihan Sokak’ta olduğunu öğreniyor ki Perihan Sokak, Şişli’de çocukluğunu geçirdiği yer. Hemen gidiyor, kadını buluyor ve tanıştıklarında, kadının tuhaflığı adamı etkiliyor. Daha sonra evin satışı konusunda anlaşıyorlar, kadın teşekkür edip, bir daha görüşmeyeceklerini, tapu işlemlerinin avukatı aracılığıyla yapılacağını söylüyor. Fakat olaylar öyle gelişmiyor... Ondan sonra da çok ilginç bir kadın çıkıyor ortaya, ve çok ilginç bir aşk... Şahin Kaygun’dan fotoğraf sergisi n Kültür Servisi İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi, 15 Şubat’a dek Şahin Kaygun’un kapsamlı bir sergisini sunuyor. Şahin Kaygun sergisi, sanatçının fotoğraf üzerine deneysel müdahalelerde bulunduğu Polaroid çalışmalarından sinema alanındaki üretimlerine; fotoğraf ve resim arasındaki sınırı gitgide yakınlaştırdığı son dönemine kadar uzanıyor. Küratörlüğünü Sena Çakırkaya’nın üstlendiği, Şahin Kaygun’un 1978 1991 yıllarını arasında ürettiği 89 çalışmanın yer aldığı sergide, sanatçının çalışma pratiği ve fotoğraf serilerindeki teknik ve kavramsal dönüşümün izi sürülüyor. ‘Her şey yerli yerinde’ n Kültür Servisi Can Aytekin’in “Her Şey Yerli Yerinde” adlı resim sergisi Versus Art Project’te açıldı. 13 Aralık’a dek devam edecek sergide sanatçı, “anıt”ların bilince etkisini konu alıyor. Sergi, kent ve kent yaşamının kendini yağmalayışını da eleştiriyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle