23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 KASIM 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Yine taşeron yine ölüm Türkiye’de maden faciaları hız kesmiyor. Amasra’da 2 Çinli işçi, Zonguldak Kilimli’de bir işçi daha ‘beklendik’ kazalarda yaşamını yitirdi. İşçiler taşeron firmalarda çalışıyordu MUSTAFA ÇAKIR ‘Mahkeme Kadıya...’ “Adalet mülkün temelidir” cümlesindeki “mülk”ü ister mülkle, ister devletle ilişkilendirin, sonuç değişmeyecektir. Çünkü her iki cümle de sizi piyasa ekonomisinin hukukuna bağlayacaktır. Hukuktan söz ettiğimizde öncelikle bu saptamayı yapmak zorunludur. Kuşkusuz hukukun piyasa ekonomisinin bekçiliğini yaparken de hep aynı hukuk olarak kaldığını söylemek doğru olmaz. Hukuk insanlar arasındaki ilişkilerle, sınıflı toplumların tarihiyle, sınıflar mücadelesinin kayıpları, kazanımları ile ilişkilidir. Zaten genel oy hakkı ve şu gereğinden çok övgü almış sandıklı demokrasi de azıcık saygınlığını, kazanılmış ama kimi zaman bir yanılsamaya dönüşüveren insan haklarına borçlu değil mi? HHH Hukukun doğrusal bir gelişme çizgisi izlemediği ortada. Arızalar var. Darbeler, yeniden düzenlemeler, piyasa ekonomisini zorun gücünü artırarak, şiddet dozunu yükselterek korumak, iktidarı uzatmak isteyenler, hatta kalıcı olabileceğini, “bin yıl yaşayacağını” hayal ederek ona göre hukuk icat edenler var. Bu hikâyelerle tarih kitaplarının pek çok sayfası karartılmadı mı? Çok uzak zamanlara gitmeye gerek yok; kendi tarihimizde de örnekleri az değildir. En iyisi yaşadığımız günlerden yola çıkmalı; çünkü o zaman hem hukuk ile iktidar ilişkisini anlamak kolaylaşacak, hem de serbest piyasa ekonomisinin zorba biçimlerini de aşmaya niyetli, daha “cihanşümul” hevesleri olan “yerli” garipliği tanımlamak mümkün olacaktır. HHH AKP’nin iktidara geldiği yıllarda liberallerle kurduğu ittifakın temelini, serbest piyasa ekonomisinin Avrupai biçiminin, “özgürlükçü” tarzının gerçekleştirileceği iddiası, takıyyesi oluşturuyordu. AKP’nin kendisi için baş düşman gördüğü ordu içindeki “militan” kesimlerin tasfiyesi amacı, liberallerin “Kemalizme” tarihsellik kaygısı gütmeyen çarpık bakışları, “söz konusu askeri vesayetse hukuk çiğnenebilir” yaklaşımları ile pek uyumluydu. Tasfiye kuşkusuz ordu içindeki “militan” unsurların tasfiyesi ile sınırlı kalamazdı ve kalmadı. Muhalefetin toptan tasfiyesi amaçlandı. Bunun için kullanılan “özel yetkili savcılar, mahkemeler”le yaratılan hukuk doğrusu çok işe yaradı. Cemaat’in hizmetinde olduğu iddia edilen hâkim ve savcılar eliyle işletilen hukuk, “hizmete uygun olmayan” hâkim ve savcıların barındırılmadığı çok özel mahkemeler olmakla kalmadılar. Yetki her zaman “kötüye” kullanılmaya açıktır. AKP yetkinin sivri ucunun kendisine döndüğünü hissettiği anda bu “özel hukuku” değiştirdi. HHH İki müttefikin aynı anda tasfiyesinin hikâyesidir. Liberaller neye uğradıklarını şaşırdılar ve AKP’yi kendilerini aldatmakla suçlamaya başladılar. Koca koca insanların, hem de tahlil güçlerine, entelektüel yeteneklerine derecesiz güvenen “âlim” kişilerin aldatıldıklarını iddia etmelerinin yarattığı gülümseme hissimizi bastıralım ve devam edelim. Özel hukukun militan gücü Cemaat, çaresizce direniyor. AKP hükümeti ise yarım kalmış tasfiye hareketini bu kez Cemaatsiz ve Cemaat’i de hedef alarak yasalar üstü bir çeşit “sivil darbe nizamnamesi” olacağı anlaşılan “Kırmızı Kitap”la tamamlamak niyetindedir. Ama bu kez hukuka küçük müdahaleler yeterli olmayacaktır. Çünkü bu kez kolayca kandırılacak liberaller yok. Gittikçe güçlenen ve yaygınlaşan toplumsal muhalefet hareketlerini, zorbalığı “yasalaştıracağını” açıkça ilan eden iktidara karşı yasal demokratik eylemlerle birleştirmeye niyetli bir sol var. HHH Öyleyse hukukla daha köklü bir şekilde ilgileneceklerdir. İlgileniyorlar. Yasama, Yürütme birliği son pürüzlerin giderilmesiyle, Yargı’nın katılımıyla tamamlanacak; polise, jandarmaya verilen, verilecek olan yetkilerle iş bitirilecektir. Solun ise hiçbir rüyanın etkisinde kalmadan gelmekte olanı doğru tahlil ederek, tartışmaya dayanıklı bir birliği tez elden kurmasında yarar vardır. Ünlü sözdür; “Mahkeme kadıya mülk olmaz” derler. Olabiliyor; kadıların uzun süreler insanlara zulmetmeyi, ülkelerini maceradan maceraya sürüklemeyi başardıklarını tarih kitapları yazıyor. Üstelik sol, aymaz liberaller gibi “eyvah nasıl da göremedik” deme lüksüne de sahip değildir. Kandırılmak liberallerin fıtratında olabilir. Sola yakışmaz. ANKARA Ermenek’te ocaktaki 18 işçiyi çıkarma çalışmaları devam ederken kurallara uyulmaması nedeniyle madenlerden yeni ölüm haberleri geldi. Eylül ayında da 1 Çinli işçinin yaşamını yitirdiği Amasra’da Hattat Holding’e bağlı Hema tarafından işletilen maden sahasında göçük oluştu. Taşeron şirkette çalışan 2 Çinli işçi öldü, 1 Çinli işçi de yaralandı. Yaralı olan Çinli işçi ile ölen Çinli işçinin kardeş oldukları öğrenildi. Zonguldak Kilimli’de de taşeron firmada çalışan maden işçisi vagonların arasına sıkışarak can verdi. Eylül ayındaki kazanın ardından Bartın’ın Amasra ilçesi Tarlaağzı köyü bölgesinde Hema’nın ocağında dün sabaha karşı eksi 400 kodunda galeri açma sırasında göçük meydana geldi. Göçüğün altında kalan 3 Çinli işçiden Shouping Sun (40) kurtarılırken Maoshun Yang (38) ve Shouje Sun (37) yaşamını yitirdi. Shouje Sun’un kolu tahkimat yapımında kullanılan demir parçasına sıkıştı. Vücudu da taş yığınının altında kaldı. Demirin kesilmesi ve taş yığınının kaldırılmasının ardından hayatını kaybettiği belirlenen Sun’un cesedi, ocaktan çıkarılarak Bartın Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Bölgede Hema’nın iki taşeronu bulunuyor. Bunlardan birisi Denfa, diğeri de Çinli Datong. Ölen işçilerin de Denfa’nın Çinli işçileri oldukları öğrenildi. HEMA Enerji AŞ Genel Müdür Yardımcısı Selim Şenkal şirkette önceki gün iş güvenliğiyle ilgili eğitim verdiklerini belirterek, “Zaman zaman burada hem kendi personelimize hem de Çinli personele iş güvenliğiyle ilgili eğitim veriyoruz. Bunu sık sık yapıyoruz” dedi. ‘Ricacıları açıkla?’ CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in Ermenek’teki ocakla ilgili olarak, “Bizim müfettişlere göre kapanması gerekiyor ama açılması için kimleri kimleri araya koyuyorlar” ifadeleri kullandığına dikkat çekti. Çelik’in yanıtlaması istemiyle TBMM’ye soru önergesi veren Özel, “Madenin kapanmaması için sizden ricada bulunan kişiler kim/kimlerdir? Bunların arasında milletvekilleri ve bakanlar var mıdır?” sorularına yanıt istedi. ‘Eğitim veriyoruz’ savunması Bu arada 2 Çinli işçinin yaşamını yitirdiği işletmedeki faaliyetin “hayati tehlike içeren iş güvenliği eksiklikleri” nedeniyle müfettişler tarafından 25 Eylül’de durdurulduğu ortaya çıktı. Teftiş sırasında müfettişler işletmede kurtarma istasyonunun, tahlisiye ekibinin, genel havalandırmanın ve kullanılan elektrik malzemelerinin ATEX uygunluk belgesinin bulunmadığı ya da eksik olduğunu belirledi. Bunun üzerine de “işin durdurulmasına” karar verildi. Ancak müfettişlerin raporuna karşın madende çalışma durmadı. Aynı ocakta 19 Eylül’de de bir Çinli işçi ölmüş, bir Çinli işçi de yaralanmıştı. Kazanın ardından açıklama yapan madenin sahibi Mehmet Hattat’ın, “Maalesef böy İş durdurulmuştu ‘Fıtrat’ demişti le bir kaza yaşandı. Sayın reisi cumhurumuzun söylediği gibi bu işin fıtratında kaza var” sözleri tartışma yaratmıştı. Bartın Platformu önceki gün yaptığı açıklamada, iş güvenliğinin yetersizliği nedeniyle mühürlenen ocakta çalışmaların sürdüğüne dikkat çekerek, “Burada da yeni bir Ermenek olabilir” uyarısını yapmıştı. Platformun yürütme kurulu üyesi Recai Çakır işverenin işçilere de torba yasa ile getirilen iki asgari ücret tutarındaki ödemeleri yapmadığına işaret etti. Çakır, “İşçilere ‘biz burada üretim yapmıyoruz, üretime hazırlık yapıyoruz. Dolayısıyla bu yasa hükmüne uymamız da gerekmiyor’ denilerek maaşları yine torba yasadan önceki haliyle ödenmiş” bilgisini verdi. Ocaklarda üretime hazırlık safhasında en zor faaliyet olan galeri açma işinde Çinlilerin tercih edilmesinin ise iki nedeni var. Birincisi ucuz işgücü, ikincisi de Çinli işçi lerin bu konuda tecrübeli olmaları. Bartın Valisi Seyfettin Azizoğlu da Hema Madencilik’e ait 3 kuyudan “Amasra2” ve “Kazpınarı3” kuyularında işi durdurma kararı olduğunu ancak göçüğün meydana geldiği “Tarlaağzı1” kuyusunda durdurma kararı olmadığını açıkladı. Bu arada Zonguldak Kilimli’de de taşeron firmada çalışan bir işçi vagonların arasına sıkışarak can verdi. Zonguldak Valiliği’nden yapılan açıklamada, Türkiye Taşkömürü Kurumu sınırları içerisinde bulunan 18 No’lu rödovanslı sahada Cesur Madencilik’e ait taşeronun işlettiği ocakta, vinç halatının kopması sonucu işçilerden Mustafa Turan’a vagon çarptı. Turan hayatını kaybetti. Olay yerinde hayatını kaybeden Turan’ın cenazesi mesai arkadaşları tarafından tabuta konularak ocaktan çıkarıldı. Madenden tabutu çıktı AMASRA’DAKİ HEMA İŞLETMESİNDE 9 YILDIR KÖMÜR ÇIKARILMADI ‘Bu işçiler haklarını arayamadı. Onların yerine ben arayacağım’ diye seslendi Asıl amaç termik santral kurmak TÜREY KÖSE ANKARA CHP Bartın Milletvekili Rıza Yalçınkaya Amasra’da HEMA Endüstri AŞ’nin işletmelerinde “henüz kömür üretimine başlanmadan” meydana gelen iş kazalarında 12 işçinin yaşamını yitirdiğine dikkat çekerken “Mehmet Hattat’ın firması Kayserili dayanışmasıyla kollanıyor, hesap sorulmuyor. 9 yıldır bir kilo kömür çıkartmadılar. Devletin işlettiği ocağa uğramayan bakanlar kaç defa firmanın özel helikopteriyle madeni ziyaret etti” dedi. HEMA Amasra’da 2005’ten bu yana kömür üretimi için galeri açma çalışmalarını sürdürüyor ancak henüz üretime geçilmedi. Şirketin asıl amacının Amasra’da termik santral kurmak olduğu vurgulanıyor. Çevre Bakanlığı daha önce ÇED süreci başlatmamış ve dosyaları iade etmişti, ancak daha sonra başvuru kabul edildi. CHP’li Yalçınkaya, son kazadan sonra şu değerlendirmeleri yaptı: “Çalıştırdığı işçilerin can güvenliğini göz ardı eden firmalardan biri de Türkiye Taşkömürü Kurumu’na bağlı AmasraB Sahasının rödovans usulüyle işletmesini üstlenen HEMA Endüstri AŞ Bu firma, 15 Nisan 2005 tarihinde TTK ile rödovans sözleşmesi imzaladığı günden bugüne kadar Amasra’da maden işletmeciliğine yönelik çalışmalarına devam etmektedir. Firmanın taşkömürü üretimine yönelik çalışmaları esnasında, daha kömür üretimine başlanmamış olmasına rağmen, işyerlerinde yaşanan kazalarda çalışan 9 işçimiz yaşamını yitirmiş, 35 işçimiz ise yaralanmıştır. Son ölümlerle kayıpların sayısı 12’ye ulaştı.” Yalçınkaya, Kayseri Milletvekili, Enerji Bakanı Taner Yıldız’la şirketin Kayserili patronlarının “hemşeri dayanışması” içinde olduğunu vurgularken “Bu hemşeri dayanışmasının fazla olması nedeniyle firmadan hesap sorulmuyor. Enerji bakanları hep firmanın helikopterleriyle geliyordu. Devletin çalıştırdığı ocağa gidip oraları ziyaret etmediler ama firmanın özel helikopteriyle HEMA işletmelerine gittiler. Hilmi Güler, Taner Yıldız gitti, bütün AKP’li bakanlar geldiklerinde mutlaka orayı ziyaret ediyorlardı” dedi. Firmanın kömür üretme taahhüdünü de yerine getirmediğinin altını çizen Yalçınkaya, “2005’te başlayan taahhüdüne göre 3 yıl sonra kömür çıkartması gerekiyordu, 2009’da birinci üretim yılı başlayacaktı, 2.5 milyon ton kömür üretimi yapacaktı. 9 yıldır bir kilo kömür çıkartmadı. Zaten asıl amaçlarının termik santral olduğu söyleniyor” dedi. Yalçınkaya, 1 Eylül 2014 günü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, Amasra’daki iş kazalarını gündeme getirmişti. Yalçınkaya, özel sektöre ait maden ocaklarının denetimiyle ilgili sorular yöneltmişti. Yalçınkaya’nın soru önergesini vermesinden sonra, 19 Eylül günü galeri açma çalışmaları sırasında meydana gelen göçükte bir Çinli maden işçisi yaşamını yitirdi. Madenci eşinden bakana tepki ERMENEK (Cumhuriyet) Karaman Ermene’te Has Şekerler Madencilik şirketine ait kömür ocağındaki su baskınında mahsur kalan 18 işçiye dün de ulaşılamadı. Arama kurtarma çalışmaları devam ederken göçük altındaki 3 işçinin cenazesine ulaşıldığı haberleri, madencilerin yakınları arasında heyecan yarattı. Enerji Bakanı Taner Yıldız, “3 işçinin cenazesine ulaşıldığı” yönündeki haberleri yalanlarken bakanlara tepki gösteren bir madenci eşi ise yakınları tarafından güçlükle sakinleştirildi. Bakan Yıldız, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, dün de bölgeye gelerek çalışmaların yapıldığı sahada incelemelerde bulundu. Öğle saatlerinde maden alanına gelen bakanlar, madende mahsur kalan işçilerin yakınlarıyla birlikte yemek yedi. Bakanlar yemek sonrası çadırdan ayrılırken eşi madende mahsur kalan bir kadın tepki gösterdi. Bakan Yıldız’a yaklaşmak isteyen kadın yakınları tarafından engellenirken “Bu işçiler haklarını arayamadı. Onların yerine ben arayacağım. Bakanlar bana ‘Çalışıyoruz’ diye söz verdi. Hani nerede? Çalışanlar orada, işte yerin altında. O mühendisi dün yukarda yakalayıp dövmüşler. O mühendisin yakasına yapışıp neden bana getirmediler. Ben onun dersini verirdim” diye bağırdı. Taner Yıldız, ocakta mahsur kalan işçileri kurtarmak için çalışmaların devam ettiğini belirterek maden ocağında 3 işçiye ulaşıldığına dair iddiaların doğru olmadığını söyledi. Yıldız, “Ortada bir bilgi kirliliği var. Böyle beklentileri yükseltmek doğru olmaz” dedi. Bakan Yıldız, mahsur kalan işçilere ulaşılması konusunda da “Bakanlarımız ve mühendislerimizle yaptığımız planlamada bu gece için böyle bir öngörümüz yok. Ama yarına ne olur onu da bilemiyoruz” dedi. Ocaktaki su seviyesine ilişkin açıklamalarda da bulunan Bakan Yıldız, “En dip noktadan 20 metrelik seviyeye henüz gelmiş deBakanlara “Bakanlar bana ‘çalışıyoruz’ diye söz verdi. Hani nerede” diye tepki gösteren madenci eşinin engellenmek istendiği Radikal.com.tr’de yer alan fotoğrafta dikkat çekiyor. ğiliz. Sondaj faaliyetleri yaklaşık 172 metre aşağıya inmek üzere şu anda devam ediyor. Süre vermemiz de doğru değil. Gerçekçi de değil” dedi. Karaman’ın Ermenek ilçesinde Has Şeker Madencilik’e ait kömür ocağına su dolması sonucu içeride mahsur kalan 18 işçiyi kurtama çalışmaları sürerken ailelerin acılı bekleyişi de 6. gününe girdi. Mahsur kalan madencilerden Mehmet Baha’nın görme engelli ve böbrek hastası babası Hasan Baha da oğlundan gelecek haberleri bekliyor. İki yıl önce şeker ve yüksek tansiyon nedeniyle kör olan ardından da böbrek hastalığına yakalanan baba Hasan Baha, oğlunun daha önce maden ocağı dışında çuvallama işinde çalıştığını ancak ev kredisini ödeyebilmek için madene girdiğini söyledi. Acılı baba, “Orada üzüldüm, bizi alana yaklaştırmadılar. Bir süre sonra rahatsızlıklarımdan dolayı evimize tekrar dönmek zorunda kaldık. Elim ayağım titriyor. Olaydan sonra yatamıyorum. Gece sabahlara kadar ağlıyorum. Hastalığım arttı, çok çaresizim. Oğlum kimseye zararı olmayan biriydi. Oğlumun evine geri dönmesini istiyorum” dedi. Ailelerin acılı bekleyişi Adıyaman ve Konya’da iki işçi daha iş cinayeti kurbanı Genel Madenİş Sendikası Başkanı Ermenek’teki madeni inceledi MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Ermenek’te 18 maden işçisinin su basması nedeniyle ocakta mahsur kaldığı madeni inceleyen Zonguldak merkezli Genel Madenİş Sendikası Başkanı Eyüp Alabaş, ocağın Zonguldak’taki kaçak ocaklarla aynı olduğuna dikkat çekti. Bölgede ciddi bir firma bulunmadığına işaret eden Alabaş, madencilik faaliyeti olarak sayılabilecek bir çalışmanın da olmadığını vurguladı. Alabaş, “Kömür rezervleri az olduğu için gerek iş güvenliği gerekse de madenciliğin ana kuralları olarak sayabileceğimiz yatırımlar yapılmamış. Ocağın ağzına gittiğinizde zaten iş güvenliği kurallarına uyulmadığı görülüyor” dedi. Alabaş, ocağa ilişkin “gecekondu bölgesi gibi” benzetmesini ‘Gecekondu gibi’ de yaptı. Ermenek’te sendikal örgütlülüğün de bulunmadığına işaret eden Alabaş, şimdi Ermenek Barajı’nın suları altında kalan bölgede, 2010 öncesinde devlet tarafından işletilen ocaklar bulunduğunu anımsattı. Alabaş, o dönemde devletin işlettiği ocaklarda sendikal örgütlenmenin bulunduğunu dile getirdi. Şu anda ise bölgedeki ocakların devlet tarafından işletilmediğini kaydeden Alabaş, taşeronlaşmanın çok yaygın olduğunu vurguladı. Ermenek’teki madenlerde ciddi bir planlamanın bulunmadığına da dikkat çeken Alabaş, “Ölümlü kazalara baktığımız zaman, tamamının taşeron şirketlerdeki kazalar olduğunu söyleyebiliriz. Üretim hırsı, daha çok para kazanma hırsı iş güvenliği önlemlerinin göz ardı edilmesine yol açıyor” dedi. ADIYAMAN / KONYA (AA) Adıyaman Besni’de meydana gelen iş kazasında 1 işçi öldü, 2 işçi yaralandı. Alınan bilgiye göre, Balka köyündeki çırçır fabrikasında çalışan Hanifi Eroğlu, Suriye vatandaşı Abid el Müslim ile Hasan el Müslim’in üzerine pamuk balyası düştü. 112 Acil Servis ekiplerince Besni Devlet Hastanesi’ne kaldırılan işçilerden Hasan el Müslim, müdahaleye karşın kurtarılamadı, cesedi aynı hastanenin morguna kaldırıldı. Sağlık durumu ciddiyetini koruyan Eroğlu ile Abid el Müslim, Adıyaman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Konya Beyşehir’de de çalıştığı inşaatın 4. katından düşen işçi hayatını kaybetti. Hamidiye Mahallesi 1 No’lu Sokak’taki bir inşaatta çalışan Doğan Yalçın (31), 4. katın balkonunda asansörle çıkarılan harcı almaya çalıştığı sırada dengesini kaybederek düştü. Yalçın, kaldırıldığı Beyşehir Devlet Hastanesi’nde yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Yalçın’ın cesedi, otopsi yapılmak üzere Konya’ya gönderildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle