03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 KASIM 2014 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER O Ortadoğu Barışı İçin Ortak Tarım Siyaseti Ortadoğu ülkelerinin de güncel ve potansiyel maddi çıkarları gereği su ve tarımda başlatacakları birliktelik, belki Avrupa ülkelerine göre daha uzun bir süre alsa da, sonunda bu topraklarda da yüksek siyasi ve hukuki yapılar oluşturabilir, en azından böyle bir umut yeşertilebilir. MURAT KARAYALÇIN Eski Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı alanında olabilir. Ayrıca su, tarımla birlikte, tek başına olduğundan daha büyük bir değer yaratır. Ortadoğu halkları için yalnızca beslenme açısından değil, yokluğunun yaratacağı siyasi sonuçlar açısından da önem taşıyan buğday ve pirinç başta olmak üzere temel ürünlerde ucuz gıda dönemi sona ermektedir. Dünyanın önümüzdeki beş büyük riskten biri de su ve gıda mallarıdır. Öte yandan dünyanın çeşitli bölgelerindeki tarımsal araziler devletlerce kiralanmaya başlanmıştır. Afrika’da kiralanan tarım arazilerinin büyüklüğü 2010’da 20 milyon hektar dolaylarındadır ve kiracıların önemli bir bölümü Ortadoğu ülkeleridir. rtadoğu’da savaşlar bir türlü bitmez. Çünkü, burası dünyada mekânın çatışma esnekliğinin çok yüksek olduğu bölgelerden biridir. Yani bu topraklarda sorunlar başka bölgelere göre daha kolay bir biçimde çatışmaya yol açabilmektedir. Buralarda sorunlar çözülmeden sürebilmekte, eklenen yeni sorunlar, çoğu kez de var olan sorunların bir biçimde alevlenmesi yeni çatışmalara neden olabilmektedir. Ortadoğu’da pek barış antlaşması da olmaz. Çatışmalar daha çok ateşkesle durur; buna yeni çatışmalar, yeni ateşkesler eklenir. Galiba bu kez durum farklı. Kendisini devlet olarak ilan eden, aynı zamanda birkaç ülkede ve şehirde savaşabilen bir terör örgütünün saldırılarını izliyoruz. Bu kez Ortadoğu’da yaşananların öncekilerden çok daha farklı olacağı anlaşılmaktadır. En azından bölgedeki olumsuzlukların kaynağı olarak değerlendirilen SykesPicot düzeninin sürmesinin artık olanaksız olduğu görülmektedir. Çatışmalar sürerken bir yandan da Ortadoğu’da kurulacak yeni düzene ilişkin siyasi tasarımlar üzerinde tartışmalar yapılabilmelidir. Çatışmaların yoğun olduğu bir ortamda yeni Ortadoğu düzeninden, barış projelerinden söz etmek kuşkusuz yadırgatıcıdır. Bırakalım barışı, ateşkes bile düşünülemezken “ne barışı” diye sorulabilir. Ancak projelerin ihtiyaçlara dayalı olarak hazırlandığı unutulmamalıdır. İnsanlar bir barış projesine de savaşın en yoğun olduğu sırada ihtiyaç duyacaklardır. Karşıtından Değil Kendinden Kork Hiç kimse bir insana kendisi kadar kötülük yapamaz... Çünkü hiç kimse, kimsenin sağlığını, işini, hayatını, imajını kendisi kadar bozamaz! Bu söz politikacılar, özellikle de otoriter eğilimli politikacılar için evleviyetle geçerlidir: Tarihe ve günümüze baktığımızda, Sezar’dan Napolyon’a, Saddam’dan Mursi’ye kadar bunun pek çok örneğini görüyoruz. HHH Önyargılarla, yanlış hedeflerle yola çıkan bir politikacı, genellikle kimseyi dinlemez... Eleştirilere kulaklarını tıkar... Zaman içinde, kendini eleştirenleri çevresinden uzaklaştırır... Muhaliflerini zaten hainlikle suçlamaktadır... Gittikçe yalnızlaşır... Yalnızlaştıkça hataları artar... Yalnızlığını gidermek için yanına yeni isimler, özellikle de eski muhaliflerini alır... Böylece kendini aldatır... Çünkü yanına gelen muhalifler, kişiliklerinden soyundukları için ona güç katmaz, tam tersine, baskının, yozlaşmanın arttığını, daha da yalnızlaştığını gösterir. HHH Türkiye’nin ağır aksak işletmeye çalıştığı demokratik düzeni, kendini bir türlü sağ iktidarların otoriter eğilimlerinden kurtaramamıştır: Sağ eğilimli partiler, demokrasinin bir temel hak ve özgürlükler rejimi olduğunu genellikle bilmezden gelirler... İktidara oturduklarında her şeyi yapabileceklerini, aldıkları oyun her eylemlerini meşrulaştıracağını düşünürler... Demokrasiden çok demagojiye (halkın duygularını istismar etmeye) yönelirler... Din gibi, mezhep gibi, ırk gibi, milliyet gibi, kimlik değerlerini ve mukaddes değerleri, gerekirse bağlamlarından da koparıp yozlaştırarak kullanırlar. HHH AKP’nin “İleri Demokrasi” diye halkın ve özellikle eski solcularla liberal geçinenlerin gözünü boyadığı rejimin artık otoriter bir mezhepçiliğe yöneldiği iyice açığa çıkmıştır. Üstelik bütün otoriter rejimlerde olduğu gibi bu yönetim de büyük bir legal ve illegal sömürüye ve talana dayanmaktadır... Hukuk kuralları geçerliliklerini yitirmiş görünmektedir... Cepler doldurulur, yandaşlara büyük paralar ödenirken, geniş kitleler yoksulluk içinde, sadaka ekonomisine mahkum edilmiştir... Tam bu ortamda, bütün yargı kararlarına karşı, “Güçleri yetiyorsa gelsinler yıksınlar” denilerek, yeşil katliamına dayalı, Atatürk’ün anısını tahrip eden 1000 odalı bir sarayın, bütün debdebesi ve ihtişamıyla gündeme gelmesi, ancak “basiret bağlanması” ile izah edilebilir... Üstelik şimdi bu debdebe, bu ihtişam, insanların iyice gözüne sokulacak biçimde halka da açılacakmış... Rahmetli annem, böyle durumlar için “Allah şaşırtmasın” derdi! İşbilrliği yapılmalı Bu durum aslında, AB gibi bir yapılanma olsa da olmasa da, Ortadoğu ülkelerinin su ve tarımda bir işbirliği içine girmeleri gerektiğini göstermektedir. Avrupalılar kömür ve çelik birliğinden başlayarak önce ekonomilerinin tümünde bir gümrük birliği kurdular. Ardından kısmi olarak para birliğini ve siyasi birliği sağladılar ve öylelikle bir büyük barış projesini gerçekleştirdiler. Avrupa’ya iktisadi refahı, yüksek siyasi ve hukuki standartları getiren bu model, düzey düşürülmeden “Doğu için geçerlidir” dedirtmeden, ancak bölgenin özgün koşulları da gözetilerek Ortadoğu için tartışılmalıdır. İki bölge arasında kuşkusuz çok temel farklılıklar var. HDN’den Özgür Korkmaz’a göre savaşlar, Avrupa’da daha çok çıkar çelişkilerinden, Ortadoğu’da ise inançlara ve etnik farklılıklara dayalı çelişkilerden kaynaklanmaktadır. Ancak Avrupa’da, bugün Ortadoğu’da olduğu gibi, çok vahim bir etnik temizlik yaşandığı ve bunun milyonlarca insanın ölümüne yol açan bir dünya savaşına dönüştüğü de göz ardı edilmemelidir. Avrupa kömür ve çelik birliğini kuran altı ülkeden ikisinde o tarihten daha on yıl önce faşist yönetimler, dördünde de o faşist yönetimlerin işgali vardı. Yani Avrupalılar da kültürel diye nitelenen nedenlerle savaşmışlardı. Nasıl Avrupa’daki ileri iktisadi kurumlaşma ve yaratılan iktisadi refah, daha sonra ileri siyasi ve hukuki yapılar oluşturdu ise Ortadoğu ülkelerinin de güncel ve potansiyel maddi çıkarları gereği su ve tarımda başlatacakları birliktelik, belki Avrupa ülkelerine göre daha uzun bir süre alsa da, sonunda bu topraklarda da yüksek siyasi ve hukuki yapılar oluşturabilir, en azından böyle bir umut yeşertilebilir. Yurttaşlık anlayışı Ortadoğu’da kurulacak yeni düzenin din, mezhep ve etnik yapı temeline oturtulmaması gerekir. Zaten dışarıdan hazırlanarak bölge ülkelerinin kimilerine dayatılan anayasalar, din, mezhep ve etnik yapıları kemikleştirmiş; aynı topraklarda farklı kültürel yapılardan gelen insanların yurttaşlaşabilmeleri yıllarca engellenmiştir. Ortadoğu toplumsal dokusu itibarıyla dünyanın en özgün bölgelerinden biridir. Tarihin başından beri bölgede ortaya çıkmış halklar ve diller, tüm etnik temizleme girişimlerine karşın ayakta kalabilmiştir. Ortadoğu’nun her metrekaresinde Ortadoğu halklarının hemen tümünün payı var, tarihi hakkı var. Bu nedenle Ortadoğu’da kurulacak yeni düzen, ilke olarak çokkültürlülüğü koruyan, ancak kültürel kimliklere göre ayrıştırılmamış bir yurttaşlık anlayışını esas almalıdır. Tartışma, AB örneğinin Ortadoğu için uygulanabilirliği üzerinde olmalıdır. Avrupa halkları yıllarca uğruna savaş verdikleri ürün coğrafyasında kurdukları birlikle dünyanın en ileri iktisadi, siyasi, hukuki standartlarını yakalayarak barışı sağladılar; toprak bütünlüklerini korudular. Avrupa, tarihinde ilk kez yüz yıllık bir barışa doğru gidiyor ama Ortadoğu’da kan akmaya devam ediyor. Su ve tarım Mutlaka birbirlerine benzemeleri gerekmiyor ama Avrupalıların kömür ve çelikte oluşturdukları birlik acaba Ortadoğu’da su ve tarımdan başlayarak kurulabilir mi? İşin özü kıt kaynakların çatışmalara neden olmayacak, giderek yeni işbirliğinin yollarını açacak bir biçimde kullanılabilmesidir. Su şu anda Ortadoğu’da doğrudan bir savaş nedeni değil. Ancak yakın gelecek için durum farklı. Aslında bugün bile, suyun çatışmalarda önemli bir yeri var. Örneğin, İsrail’in su tüketiminin yüzde 67’sinin işgal altındaki topraklardan geldiği ileri sürülmektedir. IŞİD’in de petrol ve su kaynaklarını sahiplenmeyi amaçlayan bir strateji izlediği gözlenmektedir. Türkiye, sınır aşan suların hakça, akıl cı ve optimum kullanımına dayanan; kıyıdaş ülkelere ciddi zarar verilmemesini öngören ve suyun yararlarının paylaşılmasını savunan bir su siyaseti izlemektedir. Türkiye su zengini bir ülke olmamasına karşın, 1980’lerde Ortadoğu’da su konusunda iki temel girişimde bulunmuştur: “Üç Aşamalı Plan” ve “Barış Suyu”. Üç Aşamalı Planla, havzadaki su kaynaklarının dökümünün yapılması, kıyıdaş ülkelerin su gereksinimlerinin belirlenmesi, su ve toprak kaynaklarının değerlendirilmesi ve geliştirilmesi öngörülmektedir. Barış Suyu Projesi ise Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin suyunu boru hatları ile Suudi Arabistan’a ve Arap Emirlikleri’ne taşımayı amaçlamıştır. Ancak Arap ülkeleri bu önerileri egemenlik kaygıları ya da güvensizlik gerekçeleri ile kabul etmediler. Bu durum suyun tek başına bir barış unsuru olamayacağını göstermektedir. Ancak suyun yanına tarımı da eklediğimizde durum değişebilecektir. Aslında Türkiye’nin su siyaseti, tarımın da devreye sokulmasını gerektirmektedir. Suların gerçek anlamda “akılcı” ve “optimum” kullanımı ancak tarımla birlikte sağlanabilir. “Suyun yararlarının paylaşılması” ancak tarım Limon Satsam Geçinirim! B Prof. Dr. ERDENER YURTCAN u lafı çevrenizde çok duyarsınız. Günlük dilde “okumuş” sınıfında yer alan kişilerin herhangi bir şey istedikleri gibi gitmediğinde, ilk telaffuz ettikleri sözdür: Limon satsam geçinirim. Bu kişiler, eskilerin deyimiyle mektep medrese görmüş (günümüz Türkçesinde: Okumuş yazmış, meslek sahibi olmuş) kişilerdir. Bu kişiler mesleklerini uygularken bir aksaklık olduğunda, deyim yerindeyse, hemen gemileri yakarlar. Mesleklerini adeta yerin dibine geçirirler. Mesleklerinin yapılacak iş olmadığını ifade ederler. Hemen sonrasında başlıktaki söz gelir. Meslek bir kenara konulacaktır, limon satılacaktır, limonun satılacağı yer semt pazarıdır. Burada satılacak olan limonla geçimin temin edileceği garantidir. Başka bir işe hiç mi hiç gerek yoktur. Bu sözü her duyduğumda, ilk aklıma gelen şey nedir bilir misiniz? Bu laf da çok anlamsızdır, ben söylemeden nereden bileceksiniz ki. Neden limon? Limon öyle bir bitkidir ki, her derde devadır, saymakla bitmez. Ama o ne yazık ki, yıllarca uğraşılarak edinilmiş bir mesleğin kenara konulduğu anda, satış konusu olarak gündeme gelir. Asla yanlış anlaşılmasın, limon satmak elbette bir iştir, ayrıca güzel de bir iştir. Limonu eline alıp koklayan her kişi, onun o güzel kokusunu içine çektiğinde, içini bir ferahlık kaplar, bir rahatlama olur. Şu limon satsam geçinirim, lafında bir kolaycılık da var. Bir mesleği uygularken bir aksaklık olduğunda, bir güçlükle karşılaşıldığında, deyim yerindeyse maçı yarıda bırakıp kaçmak, kendince işin kolayına sarılmak. Sanırsın limon satmak da kolay bir iştir. Oysa her işin bir güçlüğü var. Her zaman düşünürüm, dünyada en zor işlerden biri hizmet ya da mal satmaktır. Önce bunları muhataba beğendirmek şarttır, sonra satış değerinde anlaşmak da cabası. Pazarda limon satacak olan “beyzadeler” sanırlar ki, pazarda limon almak için insanlar kuyruğa girerler. Yetişen alıyor misali, sorgusuz sualsiz, kapış kapış limon satılacak. Kazın ayağı hiç de öyle değil. Birkaç limon alacak bir kişinin satıcıya kaç soru soracağını, bunlara verilecek olan cevabı ne denli yeterli bulacağını düşünmek gerek. Bu nedenle eskiler derlerdi ki, gırtlak dokuz boğum. Önce düşüneceksin, taşınacaksın sonra konuşacaksın. O konuştuğun da nereye varacak, ne getirecek, ne götürecek!.. O nedenle, limon satsam geçinirim, demek öyle kolay değil arkadaş. Bu bağlamda: Dost acı söyleri de boşuna dememişler azizim. Son söz: Hukukçu her zaman hukuk yazmaz ya, dedim. Başka şeyleri de paylaşalım istedim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle