06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 EKİM 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA Kalıcığın tanımı, zamana dayanıklılık. Peki, zamana nasıl dayanılır? Yanıt açık ve tek: Yaratılan kurum ya da eserin geçmişten geleceğe salimen varmasını, yani devamını sağlayarak. Oysa Türkiye, tuhaf bir ülke. Ezici çoğunluğu muhafazakâr ve uzun yıllardır iktidar olmasına karşın; bu muhafazakârların geçmişten geleceğe salimen taşıdığı, devamını sağladığı ne devlet geleneği kaldı, ne kurumu, zaten ne de binası. Osmanlı geçmişine özenen muhafazakâr AKP iktidarının, Osmanlı dahil geçmişten günümüze kalan eserlerin çoğunu geleneksel işlevleri içinde korumak ve geleceğe miras bırakmak yerine yok etmesi, muhafazakâr olduğunu haykıran siyasal bir görüş adına en azından hayret vericidir. Bırakın muhafazayı, eline düşen her kültür mirasını pazaryerine dönüştürmek iştahı da başlı başına bir çelişki… Dünyada eski eserlerini böylesine talan, dolayısıyla övündüğü tarihi bile inkâr ve tahrip eden bir muhafazakârlık yok. Zaten tüketim ve keyfe odaklı bir gericilik de yok! HHH Bu muhafazakârların aklına asla opera, tiyatro, konservatuvar, kitaplık, medyatek, sinematek, müze, hatta “külliye” bile inşa etmek gelmiyor. Cami, AVM ve otele kültür diyorlar. Daima hızlı tüketime yönelik alışveriş, yemek ve lüks sandıkları rüküş mekânlarda yan gelip yatmaktan ibaret yaşam tarzına doymuyorlar. CUMHURİYETİN 91. YILINI KUTLUYORUZ kadını erkeği, haremi selamıyla her biri ancak Rüküşlük Abidesi olmayı başarıyor. Üzerlerinden akan rüküşlük, yaptıkları her şeye yansıyor. Ellerini değdikleri her şey salt çirkinleşmiyor, gülünçleşiyor. Kentler rüküşleşiyor ve rüküşlerin hayranlıkla seyrettiği zenginlik simgeleri, kahkahalarla güldüren abesliklere dönüşüyor. Düşünün ki abuk gökdelenlerin dikildiği kentler lağım kokuyor, çünkü rüküş, nüfusa orantılı lağımı arıtmayı zaten beceremiyor, kanalizasyon yapmayı da bilmiyor. Sular kesiliyor, çünkü rüküş, yağmur sularını emecek toprak bırakmamış, ormanları bile betonlamış, yeraltı sularını kurutmuş; barajın tam üstüne yağmur yağsın diye bekliyor! HHH Bir sonraki aşamada barajların üstünde el açıp, bulutlara “sağ yap, sol yap, biraz daha sağ, hah şimdi yağ” diye duaya çıkarsa hiç şaşırmayın, çünkü kafa bu… Övündüğü Osmanlı’dan kalan tarih eserlerini bile muhafaza etmeyen bu sahte muhafazakâr, gerçek fırsatçılar, elbette Cumhuriyetin neyi var neyi yok yıkacaklardı ve yıkıyorlar. Ancak… Kalıcılığın tanımı, zamana dayanıklılıktır. Ve bu rüküşlerin yaptığı her şey daha şimdiden dökülüyor, sevgili okurlarım. Yozluk, yolsuzluğu yaratırken kemirmeye başlar. Hızla çürüyorlar. Aydınlığı karartabilirler, ama yenemezler. Cumhuriyet Bayramı hepimize kutlu olsun! 25 “Yasalarına korkuyla değil, tutkuyla uyulan bir Cu mhuriyet’ten daha güçlü rejim yoktu r.” MONTESQUIEU Cumhuriyet Baki, Rüküşlük Gani! saatlerinin de Gucci ya da benzeri ve hepsi “kâfir” Batı markaları olduğunu göstere göstere salınıyorlar! Zaten erkekleri de bir tuhaf. Kimisi, boynuna Hıristiyanlığın “medeniyet yuları”, Ferragamo marka kravatını takıyor; kâfir İngilizin birahaneye giderken giydiği kareli Paul Smith ceketiyle de parlamento kürsüsünden caka (!) satıyor! Sakal salıp takke, sarık, potur, cüppeyle dolaşan kimisinin bileğinde de Patek Philippe, Vacheron, Armani, artık Allah yüz bin TL’den aşağı olmayan hangi kol saatini verdiyse, o parlıyor! HHH Eh, “küffar”ın modasını bunca yakından izleyen, bir giydiğini ertesi mevsim giymeyen, lüks makam aracını iki yıl üst üste kullanmayan, hanımın arabasını her yıl yenileyen ve hanımı yenileyemediği zaman da yedekleyen tüketim akıncılarına, elbette ne tutucu denebilir, ne de gerici. Ama “rüküş” denilir! Çünkü bunca caka çabası, bunca gösteriş kaygısıyla yapılan bunca harcamaya, GELECEK DİRİLİŞ GÜNLERİNE Kov şu havlayan leş kuşlarını çürüdüğümü unuttur bana dostum 19 Mayıs’tan başla omzunu omzuma ver dinle can gelsin gözlerime üstümdeler kapitülasyonlardan beri ellerim ayaklarım ipotekli Damat Ferit mirasıdır yaşadıklarımız Anzavur kalıntıları sarmış dört yanımızı ne kadar sert vursa da fırtınalar kanını dökmeden ayrılmaz dallarından kiraz çiçekleri nerde Kemal Paşam nerde Sakarya’m incinecek diye Kordonboyu geçilecek diye Çanakkale yoksunuz şimdi yoksunuz her şeyden deme Dumlupınar’ı bul 9 Eylül’ü bul bütün yalanların bekçileri bunlar çoban ateşleriyle yıkılacaklar kov şu havlayan leş kuşlarını çürüdüğümü unuttur bana dostum. A.KADRİ ERGİN Hayalleri Öldürmek Dünkü Cumhuriyet’te sevgili dostum Ali Sirmen şöyle yazıyordu: “Türkiye’nin en önemli sorunu çerçevesi içinde yer alan, Kürt sorununun barışçıl çözümünü kökeni ne olursa olsun aklı başında herkes ister. Kimse çözümsüzlüğü temenni etmez, çünkü bedeli herkes için çok yüksektir.” Bu sözlere katılmamak olası mı? Çözümün yoluna, yöntemine itirazı olanlar bile iki yıldır süren çatışmasızlık sürecinin keyfini çıkardılar. Hayaller kurduk… Türklerin, Kürtlerin, her etnik kökenden yurttaşlarımızın barış içinde el ele, omuz omuza yaşayacağı bir kardeş bahçesinde yaşayacakları mutlu bir huzur ülkesinin hayalini… Olmadı. Beceremedik. Önce Kürt radikalizminin 67 Ekim kalkışma girişimi, ardından Bingöl ve HakkâriYüksekova olayları… Ateş, kan, onlarca ölüm… Kurduğumuz hayallerin yerini acaba 1990’lı yıllara mı geri dönüyoruz korkusu almaya başladı. Demokrasilerde ortaya çıkan krizleri yönetmek, çözmek siyasetin ve siyasetçilerin işidir, görevidir. Bu krizde iktidar da, Kürtlerin parlamenterdemokratik sözcülüğünü üstlenen HDP de görevlerini yerine getiremediler. HHH Ortadoğu ülkelerinin temel eksikliği olan uzlaşma kültüründen yoksunluk tüm çıplaklığıyla çözüm sürecine yansıdı. Kürt hareketinin radikal ucu bir şantaj aracı olarak silaha başvururken, iktidar da hükümet sözcüsü Bülent Arınç’ın ağzından restini çekti: “Biz çözüme mecbur da mahkum da değiliz!” Sınır komşularımız Irak ve Suriye’de ölüm bataklıkları derinleşirken, Türkiye’de çözümün tarafları şantajlarla, rest çekmelerle barışa sırtlarını döndüler. Oysa müzakere ve diyalog, özlenen, özlediğimiz TürkKürt ittifakının zeminidir. Bu zeminin oluşması için çaba göstermek yerine bir yanda silaha, öbür yanda güvenlik politikalarına geri dönmekten daha aptalca bir davranış olabilir mi? 30 yılı aşkın bir zaman süren, on binlerce insanımızın yaşamına mal olan ölümcül çatışmadan kendimize bir ders çıkartmadıysak, çıkartamadıysak vay halimize! HHH Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın konuşmaları Kürt sorununun çözümüne soğuk bakan kesimlerin bile yüreklerine su serpmiş, milyonlarca insanın barışa ilişkin umutlarını yeşertmişti. Bu krizli dönemde hem Demirtaş’a, hem de öbür Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ’a görev düşmektedir. Alanlara çıkmalı, kitleleri barışa çağırmalıdırlar. İktidar da güvenlik politikalarını bir tehdit aracı olarak kullanmaktan vazgeçmeli, diyalog kapılarını yeniden açmalıdır. Gerçekleşebilecek hayaller kurmak akıllı insanların işidir. Gün aklımızı yeniden başımıza toplama günüdür. Kimsenin hayallerimizi öldürmesine, hayal kurma yollarımızı kapamasına izin vermeyelim. HHH Bugün Cumhuriyetimizin kuruluşunun 91. yıldönümü. Cumhuriyetimize neler borçlu olduğumuzu anımsayalım. Cumhuriyetimize bağlılık istemimizi, kararlılığımızı tazeleyelim. Tüm okurlarımın Cumhuriyet Bayramı’nı kutlarım. Fotoğraf: Burberry Şıklığı Zaten adım başı kondurdukları birbirinden biçimsiz camileri de altına dükkân, yanına AVM açıp, “iş” yapmadığı zaman da satarak (Bzk. Üsküdar Belediyesi’nin sattığı iki cami) tüketim zincirine dahil ediyorlar. İslam dini, gösteriş ve israfı günah kefesine koyar. Oysa bu muhafazakâr Müslümanların kadınları, tepeden tırnağa örtünüyor, ama baş örtülerinin Hermes, pardösülerinin Burberry, çantalarının Chanel, ayakkabılarının Prada, yüzüklerinin Cartier, NASIL BİR TÜRKİYE HAYAL EDİYORUM? Daha özgürlükçü... İSMAİL KÜÇÜKKAYA enim B hayalimdeki Cumgeliğini sergileyen ve her fırsatta yeşile ve doğaya sevgisini en iyi şekilde gösteren, Atatürk Orman Çiftliği’ni kuran bir Cumhuriyet özlemi içindeyim anlayacağınız. En büyük umudumu da Gezi Parkı’ndaki ağaçları, Validebağ Korusu’nu, Soma’daki zeytinlikleri, Karadeniz’deki dereleri korumak için yüreğini ortaya koyan genç ruhunda buluyorum. Cumhuriyet, onu kuranlara borçludur. Bunu da ancak ve ancak kurucu değerlerine bağlılıkla ödeyebilir. Demokratik bir Cumhuriyet’e kavuşarak, o eşsiz mirasın hakkını verebilir. Benim hayalimdeki Cumhuriyet 2023’te, kuruluşunun 100. yıldönümünde ebedi liderine verdiği sözleri yerine getirebilmiş olandır. Bundan da en ufak kuşkum olmadığını söylemeliyim. Bir not daha... 100. yıldönümünde, 10. yıldan bile daha coşkulu ve anlamlı kutlamalar yaparak “Cumhuriyet en büyük eserimdir” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e içten bir teşekkür etmeyi bilen bir toplumsal ruh var benim hayalimde. (Gazeteci) ülten Yenihayat: Benim istediğim cumG huriyet, herkesi aynı gözle görmeyi, kimse kimseye muhtaç olmayacağı özgür, verdiği OKURLARDAN huriyet... Dünyaya kesinlikle daha açık. Daha özgürlükçü. İşçi kazaları ve trafik terörünü mümkün olan en alt düzeye indirebilmiş. Kadına şiddet ayıbından kurtulmuş. Büyük Atatürk’ün istediği gibi mutlak eşitlikçi bir Cumhuriyet. Bütün vatandaşlarına, etnik ve mezhebi ayrımcılıktan uzak, eşit mesafede bakan modern bir devlet aygıtı. Özüne dönmüş bir Cumhuriyet benim hayalimdeki. Geleceğe yürüme gücünü ve ruhunu köklerinde arayan sağlam bir tutarlılık... 91 yıl önce eşine dünya tarihinde de nadir rastlanacak bir ulusal dayanışma ve eğitim seferberliğiyle kurulduğunu hiç unutmayan ve 2014’te de çağdaş ve bilimsel eğitimi her şeyin üstünde tutan bir Cumhuriyet. Oysa bugün eğitim politikaları bu beklentimden nasıl da fersah fersah uzakta. O zor zamanlarda çorak Ankara’yı başkent yapma bil emeğin karşılığını alan, sınavsız istediği okulda okumak isteyen , adliyelerin , hapisanelerin olmadığı herkesin yüzünde mutluluk olan bir ülke istiyorum. Hüseyin Ocak: Hiç şüphesiz ki; 29 Ekim 1923 günü yaşanan coşkuyu, birlikteliği ve millet sevgisini hayal ediyorum. Ama benim asıl düşündüğüm, Mustafa Kemal Atatürk’ ün o günkü yüz ifadesi. Çünkü biliyorum ki hiçbir ressam, hiçbir fotoğraf makinesi o günü bize bir daha yaşatamayacak.Mustafa Kemal Atatürk ve aziz şehitlerimizi bu kutlu günü bize yaşattıkları için bir daha minnetle anıyoruz. Şükran Bingöl: Cumhuriyet’in kuruluşunun 10. Yılı’nın, Atatürk Türkiye’sini istiyorum. Mert Yayla: Yaşananların ve yaşatılanların kâbus olmaktan çıktığı ama asla unutulmadığı,unutulmayan yaşanmışlıklar da yaşamış güzel insanların yaşatıldığı, yaşanılan en acı zamanlarda kurulan güzel hayallerin gerçeğe dönüştüğü, gerçeğin bir çocuğun gülümsemesi ka dar gerçek olduğu bir Türkiye hayal ediyorum, gözlerim kapalı. Songül Mazel: Sakin, huzurlu , yemyesil, aydin özgür başı dik vatandaslarla dolu ,temiz vatansever politikacılarla yönetilen, sorunlarini çözmüş, çağı yakalamış bir ülke olarak görmek istiyorum. Arsevi Kurt: Merhaba Cumhuriyet ailesi. 29 Ekim ülkem gibi benim de doğum günüm. Konjonktür çok iç açıcı olmasa da benim hayalim, kaliteli bir eğitimin verildiği, cumhuriyetin tüm ücra köşelere ulaştığı, ekonomik ve sosyal kalkınmanın sağlandığı, düzenli bir çalışma piyasasının olduğu,eşit, yaşamı kolaylaştırıcı, “burası Türkiye!” demeyeceğimiz, hukukun guguk olmadığı bir ülke. Güzel ülkemizin kıymetini bilen ve yarınlara taşıyacak çağdaş, akıllı ve bilgili yöneticiler. Reçetemiz belli, Atamızın çizdiği yola geri dönmek. Mert Özcan: Biz ülkemizde demokratik eşitlikten yana ayrımcılığın olmadığı bir cumhuriyet istiyoruz *Okurların “Nasıl bir Türkiye” istiyorum yazılarının tamamı cumhuriyet.com.tr’de. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK G NOKTASI [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN Kadınlarının değerini bilen NAZLI ÇELİK tatürk’ün ülkemize armaA ğan ettiği bayramların en kıymetlisi; 29 Ekim CumhuriKurtuluş Savaşı’yla ortaya çıkardığı bu birlik duygusunu yaşatmak.  Kardeşçe yaşamak. Bilmeyene de öğretmek. Özellikle kadınlar... Çünkü Cumhuriyet en çok biz kadınların hayatını değiştirdi. Seçme seçilme hakkımızdan büyük şirketlerde yönetici olmamıza, akademik kadrolarda yer almamızdan Meclis’e, kabineye girmemize, özetle var olmamıza kadar yaşanan süreçte çok sancılar oldu. Olacak da! Bu kazanımları korumak, daha ileriye taşımak için... Bu, hem bu süreçte savaş verenlere hem de “Atatürk ölmedi, yüreğimde yaşıyor” diyerek karşıma çıkıp minik elleriyle bayrak sallayan kızım Kayra’ya borcum. Güzel ülkemin güzel kadınları; bu sizin de borcunuz olsun. Karmaşanın, kutuplaşmanın hepimizi çok yorduğu bu dönemde en büyük dileğim yumrukların, şiddetin değil; hür düşüncenin, fikirlerin yarıştığı nice bayramlar. (Gazeteci) yet Bayramı. Satırlarımı Cumhuriyetin edinimleriyle yetişmiş, evladına da bu yolda aynı edinimleri vermeye çalışan çağdaş bir Türk kadını olarak yazıyorum... 91 yıllık Cumhuriyet tarihimizde nice inişler, çıkışlar yaşadı bu ülke. Darbelerle gelişmesi kesintiye uğradı; suikastlarla derinden sarsıldı. Ama Türkiye Cumhuriyeti dimdik ayakta durdu. Neden peki? Çünkü temel sağlam. Yaşı, cinsiyeti, ırkı, dini, mezhebi ne olursa olsun, bu topraklarda hep birlikte yaşayabilmek için herkes tek vücut oldu. Bağımsızlığını kazandı ve insan onuruna en yaraşır yönetim şeklini seçti; cumhuriyeti. Bu topraklar için savaşıp canını feda eden Türk’ü, Kürt’ü, Ermenisi, Çerkezi, Çanakkale Şehitliği’nde bugün yan yana yatıyorlar. Zaman zaman oyunlarla, entrikalarla sarsılsa da, kim ne derse desin, bu kardeşlik ruhu 91 yıldır hiç eksilmedi. Bundan sonra da öyle olacaktır. Bize düşen, Atatürk’ün ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com HARBİ SEMİH POROY 1/ Aynı adlı 1 bitkiden elde 2 edilen bir baharat... Tan 3 tal elementi 4 nin simgesi. 5 2/ Renk renk parlak tüyleri 6 olan, iri göv 7 deli bir pa 8 pağan... Yerli bir limon 9 cinsi. 3/ Bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 geminin, başka bir gemiye ya da 1 Ç A Ğ A N A T E iskeleye değecek 2 A R F A K F ON biçimde yanaşma 3 Ğ A R U S R E sı... Işık kaynağı 4 L İ K O R İ N O Z nın 1 saniyede çev 5 A T A U L U S resine yaydığı ışık OM T enerjisi. 4/ Küçük 6 K İ L E K A R A F A K İ taneli fındık cinsi. 7 5/ Haberci... İste 8 N A A NO R A K yen, kabul eden. 6/ 9 O T İ T N A N E Olumsuzluk belirten bir önek... Hatay yöresinde içli köfteye verilen ad. 7/ Manda yavrusu... Yayla fırlatılan ucu sivri çubuk. 8/ Çivi çakmak için duvarın içine yerleştirilen ağaç parçası... En küçük izci kuruluşu. 9/ Yarar, fayda... Ölenlerin kılınmamış namazları ve tutulmamış oruçları için verilen sadaka. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hitit mitolojisinde fırtına tanrısı... Uzaklık işareti. 2/ Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre... Akdeniz Bölgesi’nde bir çay. 3/ Bir yolun yokuş olan bölümü... Eli açık, cömert. 4/ Orkestra ve askeri bandolarda kullanılan en tiz sesli nefesli çalgı. 5/ Çağan Irmak’ın bir filmi... Rıza gösteren. 6/ Sodyum elementinin simgesi... Dövülmüş et ve bulgurla yapılan bir tür köfte. 7/ Un ve pekmezle yapılan bir yiyecek... Y. K. Beyatlı’nın hece ölçüsüyle yazdığı tek şiiri. 8/ Lakerda yapılmak için kesilmiş torik balığı parçası... Bölmeli göçebe çadırı. 9/ Yetişkin, olgun... Yok etme, silme. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle